Arama

Şiir Nehri -2- [Arşiv] - Sayfa 726

Güncelleme: 18 Ocak 2010 Gösterim: 1.166.553 Cevap: 8.002
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
24 Şubat 2009       Mesaj #7251
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Kendimi unutacak kadar çok sevdim seni
Bu öyle bir sevgiydi ki,
Sponsorlu Bağlantılar
Sen yanımda yokken
Kördüm,sağırdım,dilsizdim
Güneş doğardı,ben gecenin en koyu karanlığında kalırdım
Sen yanımdayken,yalnız seni görürdü gözlerim
Senin sesindi, duymayı beklediğim
Dilim, yalnız sana söylerdi yüreğimdekileri
Sen yanımdayken gecelerim,gündüzlerim kadar aydınlıktı
Bu öyle bir sevgiydi ki
Senin beni düşünmediğin anlarda bile
Bir an olsun düşlerimden silemedim seni
Ya sen sevdin mi beni?
Ben içimdeki kıyameti susturmaya çalışırken,
Duydun mu sesimi?
Şimdi duydun işte
Seni çok sevdim
Beni sev demiyorum
Yeter ki esirgeme içimi ısıtan sıcak merhabanı,
Tatlı gülümseyişini ve seni sevdiği için,
Kelepçeleme yüreğimi.
Nilay Gedikli

ahmed - avatarı
ahmed
Ziyaretçi
25 Şubat 2009       Mesaj #7252
ahmed - avatarı
Ziyaretçi
Yüreğini Koy ...

Sponsorlu Bağlantılar




Yüreğini koy
Bütün gücünle koş zamanın sırlı derinliğine
Bir yalnızlık şarkısı söyle
Gelsin kelebekler
dökerek kanatlarındaki süslü renkleri
Pembe yüzlü sokaklardan
Geçerek Gelincikler tarlasından...
Asla umut bekleme siyah yüzlü kaldırımlardan
Bütün gayretinle gökyüzüne ulaşmaya
Ellerin yansa da güneşi tutmaya
Çalış..
Çalış ki azmin seni soluklasın
Güce erişsin kasların
Yıldırım hızıyla
Sana yardıma koşsun evren.
Şayet yorulursan
En parlak yıldız konağın
Huzur dolu bir mekân olsun
Duygularındaki ışıklar..
Görkemli saadet asrının içine ak
Karışarak pınarın gizemli sularına.
Ve pınardan ebediyete kadar kana kana iç..
Denizin keskin kokulu mavisini ara
Semanın esrarlı köşelerinde.
Bir yetim barındır
Gönlünün tam ortasında
Gözyaşlarını şahit tutarak.
Kalabalıklara dağıt sende can bulan yalnızlığını
Bilesin kimsesiz çiçeklerin boynu hep büküktür.
Güneşi emen toprağın
Suyu dallarına taşıyan akasyanın
Yaprakları gibi yemyeşil ol /imrensin erguvanlar-manolyalar..
Ta ki kahramanların ulu bayrağı olasın
Öksüzlerin sıcak barınağı
Masum gülüşü çocukların..

Kartal kadar özgür
Dağ gibi yüce
Nehirler gibi can olasın
Söz tutar isen..
Yüreğini koyup yüreğime
Gözlerini atarak gözlerime
Göresin..!
Ve ,
bir gün dünyaya ait çok büyük bir derdim olursa;
dönüp Rabbime :
"Benim çok büyük bir derdim var"
demeyeceğim!
Dönüp derdime ;
"Benim çok büyük bir Rabbim var"!
demeye ahdim olsun.!


İbrahim Zarifoğlu

Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
25 Şubat 2009       Mesaj #7253
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Öylesine Sevmiştim

Şimdi gidiyorsun, git
Bütün sabahları üşüdüğüm
Bütün gördüğüm senli günlerim, onlar da gitsin
İçimde bir şarkı
Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat
Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin
Yıldızları da alsana yanına gökyüzünden
Sevdiğimiz şarkıları da
Pencareme konan yusufcukları da
Bana karanlığı bırak
Beni bırak, beni böyle bırak
Böyle ansızın, böyle yakışıksız
Böyle anlamsız, böyle dağınık
Öyle kapıda susuşun
Öyle sarsak, öyle serkeş, öyle çerkes duruşun
Koy beni sensizliğe
Ve otursun içime kül gibi kor yangının

Şimdi gidiyorsun, git
Hadi git
Hepsi hepsi bir sevda benimkisi, al da git
Hadi kanatma
Hadi yıkma
Hadi dokunma
Zaten ben seni öylesine sevmiştim

Şimdi gidiyorsun, git
Bütün sabahları üşüdüğüm
Bütün gördüğüm senli günlerim, onlarda gitsin
İçimde bir şarkı
Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat
Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin

İbrahim Sadri
Nisyan-ı Bâtın - avatarı
Nisyan-ı Bâtın
Ziyaretçi
25 Şubat 2009       Mesaj #7254
Nisyan-ı Bâtın - avatarı
Ziyaretçi
Ömrümce hep adım adım
Heryerde seni aradım
Ben kalbimden başka yerde
İnan seni bulamadım

Kenarlarda köşelerde
Kadehlerde şişelerde
Ben kalbimden başka yerde
İnan seni bulamadım
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
25 Şubat 2009       Mesaj #7255
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Ben Aşkı Satın Aldım

ben aşkı bir üveyikten satın aldım,yaşım onaltı
o zamanlar bakır rengindeydi dağlar
daha şıvan düşmemişti böğrüme
daha deli deli esmemişti ruzigar
kalbim acıya düşmemişti
sanırdım bütün ırmaklardan koşacaktım
halayda delikanlı başı olacaktım
bıyıklarım yeni terlemişti

gurbeti
ismail dayımın gönderdiği
kuru üzüm ve fıstık'nan
bir de istanbul fotoğraflarından tanımıştım

hey deli yanım!
türkülerim ince gül dalım
gönül közüm
verdiğim sözüm
ne zaman duman olsa
munzur'un doruklarında kalırdı gözüm
aradabir durup fırat'a bakışım
ve yanımdan ayırmadığım
bir üveyikten satın aldığım aşkım

yani ahretlik gülüyordum
istanbulu fotoğraftan
vurgunu üveyikten biliyordum

bir zemheri akşamında
oturtup tandırın karşısında babam
oğul yürü, dedi
yürüdüm
topak oldu babam,acıdan yundu gözleri
yalınız bir ''ah''etti anam
sessizce ırmağa düştü sözleri

yürüdüm
terleyen bıyıklarım
şahin bakışım
ve yıldızlı gecelerimden birinde canım
üveyikten satın aldığım halis aşkım
geride kaldı

ormanlar gördüm
ağaçlar gördüm
dallarında adamlar asılıydı
ipince fidanlar
ipil ipil kan sızardı dudaklarından
baykuşlar
gecenin koyukatmer al basması karanlığına karşı
nasıl da gülüyorlar
nasıl da gülüyorlardı

hani benim yıldızım
hani şehla bakışım
hani sazım
ve halıs aşkım

dağlardan geliyorum ben
fıratın doğduğu yerden
gönle aktığı yerden
serin göze başından
soğuk bulgur aşından
dağlardan geliyorum ben
aşkın doğduğu yerden hey!
yusuf'un kuyusundan eyyub'un sabrından geliyorum
etmeyin elemeyin
ben istanbulu fotoğraftan
vurgunu üveyikten belliyorum

hani benim yıldızım
hani şehla bakışım
hani sazım
ve bir üveyikten satın aldığım
halis aşkım

hey anam
ne aynam ne tarağım ne sedef çakım
ne tesbihim ne mintanım
bir han odasında
akşam alacası değip geçerken böğrüme
yavaşça önüme düştü alınyazım

kim tutar kaldırır başımı yerden
kim dinler türkülerimi bozlağımı sazımı
bir duan olaydı ah, yanıbaşımda
iki çift lafın
bir tas ayranın
bir dağ soluğun
entarine yapışmış kalmış bir yayla çimenin
bir tesbih böceğin
bir avuç toprağın
bir küçük taşın
bir tel saçın alyazmanın altından

hey anam
akşam indi kırıldı sazım
istanbulda
haramiler sokağında
bir han odasında
yavaşça önüme düştü alınyazım

hani benim yıldızım
hani şehla bakışım
hani dağlara verdiğim aşkım

akşam dediğim ana
istanbulda ay karanlık yürek ****ur
bir de hikayesi var
kanadı kırık martıdan dinlediğim:
çok önceden
zebaniler yakıp geçerken şehri
üç damla baldıran zehri
üç damla hıyanet dökmüşler mavi denize
üç martıyı boğmuşlar
herşeyi gördüler diye

akşam dediğim
dam aralıklarından
han bacalarından kaçıp giden güneşin
vurması değil mi taa dağlara, dağlarıma
değil mi ana

yani akşam dediğim
isli han odasında
bir ben
bir viranşehirli yakup
bir de çaykaralı musa
üç bardak çay hatrına
üç gurbet türküsü değil mi uçurduğumuz
üç damla baldıran zehri değil mi ana
akşam dediğim

buradan
bu halis aşkımı
bir han kirasına sattığım hovarda istanbuldan
aranan bütün overlokçular sıraütücüler adına
budur havadisim
hatırladığın
ne bulgur tadı
ne bir çiçek
ne bir isim
ben gündüzleri müslüm gürses dinlemeye
geceleri han odasında
alınyazımı görmeye hüküm giymişim

yine de ana
ana yine de
öperim gözlerinden
dağlarımın
çimenimin
ve kanayan gençliğimin
öperim hepsinin tekmil gözlerinden
bıyıkları yeni terleyen gençliğimin adına

ana
can ana
yaran ana
oyy ana
hani benim yıldızım
hani şehla bakışım
hani sazım
bir üveyikten satın aldığım halis aşkım

ben aşkı bir üveyikten satın aldım,yaşım onaltı
o zamanlar bakır rengindeydi dağlar
daha şıvan düşmemişti böğrüme
daha deli deli esmemişti ruzigar
kalbim acıya düşmemişti
sanırdım bütün ırmaklardan koşacaktım
halayda delikanlı başı olacaktım
bıyıklarım yeni terlemişti

İbrahim Sadri
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
25 Şubat 2009       Mesaj #7256
ener - avatarı
Ziyaretçi
Senin Yokluğun Var ya...


Ölenin adresi bellidir

toprağına dokunursun, konuşursun,

sesini duyurursun.

Ya giden nerdedir, ne yapar bilemezsin

onu iki dünyada da bulamazsın,

yokluğundan başka hava soluyamazsın...


Tuz tadını,

şeker adını yitirmiş,

su saflığını

geceler gündüze ilişmiş,

bütün duvarlar aynı

soğuk yüzünü sakınmıyor,

adı gibi duvar işte

ne dersem aldırmıyor

kaç çığlığıma direndi...


Toprak otlara can değil ki

çiçekleri hiç aramasın

o papatyanın göbeği gözlerin...


Yıllarca anlattıkların asırlara taşıyor

sözlerinin harfleri milyon sayıda

gökyüzünden üstüme dökülüyor,

her biri kurşun tanesi

kalabalık kentte tek hedef benim

hiç kimse farkında değil

kan içinde yaralı gezdiğimin...


Yokluğun var ya...

senin akla ziyan, bela yokluğun var ya...

her şeyi ters düz eden yokluğun var ya...



Güneş dünyayı terk etmiş,

ay peşinden gitmiş,

yıldızlar yere düşmüş,

yağmur toprağa küsmüş,

bebeklerin benzi solmuş,

yeni gelinler dul olmuş,

çığlığın bademcikleri alınmış,

dağlar heybetini yitirmiş,

tümseklerin şaklabanı olmuş koca dağlar


her ne oluyorsa

vallahi senin yokluğundan oluyor.


Yokluğun var ya...

senin akla ziyan, bela yokluğun var ya...

her şeyi ters düz eden yokluğun var ya...



limiti dolmuş hastaneler,

kifayetsiz cümleler,

Mavihüzün’ün şiirleri iç karartıyor,

iki metre boyunda cüceler,

her şey saçma, her şey anlamsız

akıllara ziyan geliyor,

tıka basa tımarhaneler

Mazhar Osman’ı arıyor

ziftlenmiş zavallı zihinler.


Aşk a kilitli bütün kalpler

sevda virüsü saldırıda

salgın kenti aşmış

dünyaya yayılmakta...



Sevdalıları imha ediyor askerler

salgın bulaşıcı

aşıkların sayıları arttıkça

yok olacak evren,

satılık aşklar sahibinden devren

ama alan yok.

´´ nasıl aşık olunmaz´´

dersleri veriliyor

kenar, köşe, her bir adım kalpte.


Her şey şer, her şey saçma

anlamsız, mantıksız.

her ne oluyorsa

vallahi senin yokluğundan oluyor.



Yokluğun var ya...

dermanı dermansız yapan yokluğun,

yokluğun açlık,

yokluğun soğuk,

yalınayak yetimin gözyaşı yokluğun...



Yokluğun var ya...

öksüze atılan şamar,

yetimden esirgenen sevgi,

kelime-i şahadet için saklanmış

son nefesi çalan adi hırsız yokluğun...

bakire kalpleri dul eden virüs yokluğun

dünyamı metrekareye sığdıran

mercek yokluğun...


Yetmez! daha anlatayım mı?

Yokluğun var ya...

tat alma duyumu bozan,

dünyayı gözümde kıyamet kılan

yokluğun var ya...

yaşarken ölümle metres kalmak,

ölememek sürünmek,ziyan olmak,harcanmak yokluğun.


Hiç bir zaman terk edişini

hazmedemez bu yürek

metresimle nikah kıyana dek

peşimi bırakmaz yokluğun.

Yokluğun yokluk, yokluğun açlık,

kanatsız kuş yokluğun,

sinsice katlettiğin

aşkımın çığlığı yokluğun.


Yokluğun var ya...

sırat köprüsünden geçmeye bir adım kala

uçurumdan düşmek yokluğun



yokluğun boşluk, huzursuzluk,

bir lokma ekmeği boğazıma dizen

zehir zıkkım,

akla zeval yokluğun...


Senin yokluğun var ya......


Alıntı
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
25 Şubat 2009       Mesaj #7257
arwen - avatarı
Ziyaretçi
SENSİZ




Bu gün sensiz,hiç bir şeyin tadı yoktu.
Ne deniz maviydi,ne de gökyüzü parlak.
Orman bile serinletmedi içimi.
İçtiğim suyun da hiç tadı yoktu.
Kır çiçekleri de renksizmiydi ne?
Bilmiyorum neden,bu gün hiç keyfim yoktu.
Ben de sensiz olduğu için,
Yaşamadım saydım bu günü.
Macide Şeyhoğlu
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
25 Şubat 2009       Mesaj #7258
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
BELA ÇİÇEĞİ

Alsancak Garı'na devrildiler
Gece garın saati bela çiçeği
Hiçbir şeyin farkında değildiler
Kalleş bir titreme aldı erkeği
Elleri yırtılmıştı kelepçeliydiler
Çantasını karısı taşıyordu
Hiç kimse tanımıyordu kimdiler
Gece garın saati bela çiçeği
Üçüncü mevki bir vagona bindiler
Anlaşıldı erkeğin gideceği
Bir şeyden vazgeçmiş gibiydiler
Bir türlü karısına bakamıyordu
Ayaküstü birer bafra içtiler
Gece garın saati bela çiçeği
Şimdiden bir yalnızlık içindeydiler
Karanlık gelmişi geleceği
Birdenbire sapsarı kesildiler
Vagonlar usul usul kımıldıyordu


Attila İLHAN
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
25 Şubat 2009       Mesaj #7259
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Resmini Çiziyorum Duvarlara




Bu gece yine mahpusum,
Sensizliğin zindanlarında,
Hayaller salıyorum çıkmaz sokaklara,
Umutların gideceği yer mechul,
Döneleyip duruyorum mahzun mahzun,
İçimde bir sızı beliriyor ansızın usul usul,

Resmini çiziyorum duvarlara,
Belki can bulur inersin diye gönlüme,
Tebessümler düşürüyorum,
Gül dudaklarına,
Gülüşlerin dolsun diye mahzun gönlüme,
İçli bakışlar düşüyorum gözlerine,
Kıvılcımlar düşsün diye yüreğime,
Saçlarına yıldızlar serpiyorum,
Işık tutsun diye karanlık düşlerime,

Şaşıyormusun yoksa,,,,?
Zindanda resim nasıl çizilir diye?
Ben seni gönül gözüyle sevdim be,
Gönülden yüreğin kalemiyle çizdim be,

Sonra çizdiğim resmi öpüyorum,
Gönülden öpüyorum hissedersin diye,
Gözleriyin önüne düştüğünü görüyorum,
Yanakların kırmızılaştı utandınmı ne? ?

Sen olunca sensizlik ayrı bir güzel,
Mahpus olduğum sensizliğin zindanları,
Saraylaşıyor gönlüme,
Bu gece benliğimi hazırladım sana özel…………,
Gel yüreğimdeki saraya sultanım ol,
Duvarlara resmini çizdiğim,,,,
Gönlümün perisi güzel…………………….
Ahmet Şadi
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
26 Şubat 2009       Mesaj #7260
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
KARA SEVDA

...ve nihayet gelip çattı
Bir dilimi zehir zıkkım
Bir dilimi candan tatlı.
Masallarla indi yere
Sebil oldu cümle hikayelere
kara kara kazanlarda kaynadı
Diyar diyar al kanlara boyandı
Türkülerde ateş alev yandı tutuştu
Gördes kiliminde nakış
Minyatür bahçelerinde suret kesildi.
Ve nihayet gelip çattı
Elveda belirsiz bedava sevince
Uçan kuşa eşe dosta elveda
Bütün haşmetiyle gelip çattı
Bir dilimi zehir zıkkım
Bir dilimi candan tatlı.


Bedri Rahmi EYÜBOĞLU

Benzer Konular

2 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya