Arama

Hikayeler ve Öyküler -1- [Arşiv] - Sayfa 22

Güncelleme: 3 Aralık 2006 Gösterim: 496.064 Cevap: 1.997
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Ocak 2006       Mesaj #211
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
hikaye10019

Sponsorlu Bağlantılar

GÜL YAPRAĞI
Uzakdoğu'da bir budist tapınağı, bilgeliğin gizlerini
aramak için gelenleri kabul ediyordu. Burada geçerli
olan incelik; anlatmak istediklerini konuşmadan
açıklayabilmekti. Bir gün tapınağın kapısına bir yabancı
geldi. Yabancı kapıda öylece durdu ve bekledi.
Burada sezgisel buluşmaya inanılıyordu, o yüzden
kapıda herhangi bir tokmak, çan veya zil yoktu.
Bir süre sonra kapı açıldı, içerdeki budist,
kapıda duran yabancıya baktı. Bir selamlaşmadan
sonra söz'süz konuşmaları başladı. Gelen yabancı,
tapınağa girmek ve burada kalmak istiyordu.
Budist bir süre kayboldu, sonra elinde ağzına kadar
suyla dolu bir kapla döndü ve bu kabı yabancıya uzattı.
Bu, yeni bir arayıcıyı kabul edemeyecek kadar doluyuz
demekti. Yabancı tapınağın bahçesine döndü, aldığı bir
gül yaprağını kabın içindeki suyun üstüne bıraktı.
Gül yaprağı suyun üsünde yüzüyordu ve su taşmamıştı.
İçerideki budist saygıyla eğildi ve kapıyı açarak
yabancıyı içeriye aldı. Suyu taşırmayan bir
gül yaprağına her zaman yer vardı.

SiMYaCı - avatarı
SiMYaCı
Ziyaretçi
30 Ocak 2006       Mesaj #212
SiMYaCı - avatarı
Ziyaretçi
Yine uykusuz gecelerimden biri daha

Sponsorlu Bağlantılar

Yine uykusuz gecelerimden biri daha ! ve yine aklımda sen,tüm bedenimi kaplayan benliğim;Kalbimin minik bir serçenin kalbi gibi pır, pır attığı bir an.Öyle bir anki, aklımda, benliğimde, beynimi kemiren o duygu ve kalbime çöken bir histi bu, nedir diye sorma ne olur?

Bu yazdıklarımdan sonra belki bana hiç selam vermeyeceksin ve hatta alaycı bir tavırla gülümseyip geçeceksin. Vız gelir Arkadaşım.

Bir çılgın sel gibi akan duygularıma, pır,pır atan kalbime gem vuramıyorum.elimde değil inan ki seni düşünmemek elimde değil.hele birde her seferinde o mızrak yarası bırakan gözlerine bakıp,bakıp ta dipsiz kuyunun dibine düşecek yağmur damlalarının çıkaracağı sesi duymak için beklemek gibi.bu denli karmaşık duyguların içinde boğulmak; inan ki sonunda ölüm dahi olsa denizlerin en derinine hiç kimsenin ulaşamayacağım kadar uzak diyarlarda kaybolmak gibi, bana kızacağını bildiğim halde böyle bir cahilliği, aptallığı ve küstahlığı yaptım, ama elimde değil açıklamak zorundaydım yoksa çıldırırım.Sana olan duygularımın gizli kalmasını isterim.Eğer bana kızdıysan bir şekilde söylemeni istiyorum daha sonra ne karşına çıkarım nede sana ulaşmaya çalışırım, hani gökteki yıldızlara ulaşılamaz ya, sen de benim için gökteki bir yıldız gibisin hiç ulaşamayacağım. Ama şu kadarını söyleye bilirim ki “BENLİĞİMDEN SİLMEM MÜMKÜN DEĞİL” O beni ahirete kadar taşıyacağım bir yara misali ölene kadar devam edecek. Şundan hiç şüphen olmasın hayatta en yalnız kaldığın an bir yerde, bir zaman bu dünyada ve öbür dünyada seni hep düşünen ve seven birinin olduğunu hiçbir zaman unutma. Evet, evet söyleye bilirim artık” SENİ ÇOK SEVİYORUM “Arkadaşım! Duygularımda ne kadar sahici olduğum ve bir o kadarda samimi olduğum varlığım kadar gerçektir...

Bazen kendi kendime konuşuyorum neden karşı karşıya geldim diyorum hep kaçtım senle göz göze gelmekten korkuyorum...

İstersen benim gözümde seni sana anlatayım şimdi senin içinden beni nerden tanıyor bu aptal diye geçiyor,yazıyı ellerim yazıyor.akı beynim veriyor, seni de kalbim anlatacak.

Gerçi seni tanımlayacak kelime bulamıyorum, ama biraz olsun anlatmaya çalışayım en başta ve senin en sevdiğim yönün güler yüzlü olman.O kadar samimi ve o kadar tabii ki, çoğu bayan olduğundan farklı görünmek isterken sen kişiliğinden ötürü olsa gerek SICAK kanlı ve YUMUŞAK KALPLİSİN çok duygusalsın. Herhalde gülerken bir anda AĞLAYA bilirsin. Yanlış mı söylüyorum çok yardım seversin, insanları seviyorsun kişiliğin, karakterin ve benliğinle, kendine yakışır bir insan tablosu çıkarıyorsun ortaya ama tamamıyla seni anlatan bir insan tablosu işini seven ve hep başarıya doğru koşan mücadeleci zorluklardan yılmayan bir o kadarda yürekli bir insansın yeter mi? Bu kadar yağ çekmek yeter bir insan mutlu değilse hayattan zevk alamıyorsa; insan başkası için yaşar buda benim için kaçınılmaz bir gerçek diyebilirim. Neyse fazla açılmayalım yoksa boğuluruz, seni bilmem ama ben yüzmeyi çok iyi bilirim.

Bu yazdıklarımı sana nasıl ulaştırırım nasıl veririm bilmiyorum. Herhalde ben verirsem düşer bayılırım inşallah öyle bir durum olmaz. Hep dua ediyorum, ama sende bir insansın1ölüm yok ya bu satırları okumanın sonundan, hayatımda yaşadığım kötü anılardan biri der geçersin. Duygularımı anlatmak için neden böyle bir yol seçtin diye soracak olursan , duygularımı ve anlatmak istediğim bir şeyi hele,hele böyle bir konuysa hiçbir zaman konuşarak anlatamam beni anlamanı istemiyorum yalnızca bilmeni istedim o kadar .........of ,of inşallah bundan sonra beni gördüğün zaman kaçmazsın,merhabalar devam eder.bu yaptıklarımı unutur,beni affedersin.



Murat Alabey
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Ocak 2006       Mesaj #213
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
SEVMEK BAZEN VAZGECMEYI DE BILMEKTIR

Iyi kalpli, yalniz bir adam, bir gün bir koza bulur. Kozanin icinde kücük bir tirtil vardir. Adam çok sever bu tirtili, onunla tüm yalnizligini, tüm sevgisini paylasir.Gel zaman git zaman tirtil büyür, güzel bir kelebek olur. Adam, kelebegine hayran... birakamaz bir türlü... Aslinda kelebegin aklinda daglar, kirlar,çiçekler vardir da; kiyamaz bir türlü adama ve sevgisine, yalniz birakamaz onu... Üç günlük ömrünü sevildigi ve sevdigi yerde geçirmeye hazirdir...Ama adam bilir ki; "Sevmek bazen vazgeçmeyi de bilmektir" ... Kelebegine son kez bakar ve onu saliverir özgürlügüne, kirlarina, çiçeklerine dogru... Kelebek mutlu olmasina mutlu olur ama hiç bir meltem, hiç bir çiçek yapragi adamin avucunun sicakligini andirmaz... Aklinda adam, o çiçek senin bu çiçek benim dolasir saatlerce... Adam bir kelebege sevdali, bakip durur bosluguna. Kelebekse hala konacak sicak bir avuç aramakta... Böylece kelebek sunu anlar: BAZEN AIT OLDUGUMUZ YER ORASIDIR; SICAK BIR
AVUCTUR BILIRIZ AMA O YERIN BIZE AIT OLMA IHTIMALI BIR HIÇTIR
... Böylece adam sunu anlar: HIÇ BIR SEVDAYI YALNIZCA SEVGIYLE YASATAMAZSINIZ...O günden sonra kelebek, adama duydugu özlemi gömecek bir dag aramaya baslar, ama gücü tükenene dek arayis da bulamayinca anlar ki; HIÇ BIR DAG
BIR ÖZLEMI GÖMEBILECEGINIZ KADAR BÜYÜK DEGILDIR ...
Adamsa sevdasini koyar simsicak avuçlarina; kelebegin yerine...Sevgili dostum; Herkes bir seyler yasar; iyi ya da kötü, dogru ya da yanlis... Yasadiklarindan bir çikarim yaparak hayatina bir yol verir; ayni zamanda düsüncelerine de... Birak SEVGI seni bulsun...




SEVGI NEDIR
Hemen hemen herkes bu soruya kendince bir cevap bulmustur.
Sevgi kimine göre bir duygudur,kiminin inanmadigi,kiminin taptigi bir duygu.
Sen arkadasim! Bana sevginin tanimini yap dedigimde ,bana verecegin ilk cevap ne olurdu?
Tahmin edebiliyorum.
Buna cevap vermek gerçekten çok zor.
Imkansiz degil ama zor.
Sevgi için bir çok tanim yapilir.
Ama gerçek cevabin "sevgi" kelimesinin içinde oldugunun kimse farkinda degildir.
Sevgi sevgidir!
Sevgi bir sakizi sevdiginle paylasmaktir,sevgi hissetmektir,sevgi dokunmaktir,sevgi aglamaktir sevgi gülmek,sevinmektir sevgi,düsünmektir,sevgi acimaktir,sevgi annedir,sevgi çocuktur,sevgi devlettir,sevgi Allah... Sevgi sensin ,sevgi ben,sevgi o....
Sevgi çok seydir,sevgi asktir,arkadasliktir,dostluktur,komsuluktur...
Sevgi her seydir be güzelim...Sevgi her sey...
SEVGI SENSIN BE GÜZELIM SEVGI SENSIN ANLIYOR MUSUN SEN!!!
Bir Yürekte Cannn olabilir misiniz?
O yürege Can Katabilir misiniz?
Bir Cannn'immm kelimesine o yürekte bin anlam katabilir misiniz?
Gözlerde isiltilar, piriltilar görebilir misiniz?
Çalinmis Zamanlari renk renk yasayabilir misiniz?
Ellerin,gözlerdeki isiltilarin o yüregin sicakligini birebir yansittigini algilayabilir/algilatabilir misiniz?
Ya yüzlerce, binlerce renklerin disinda renkler bilir misiniz?
Can sesini duydugunuzda yüreginizde; ürperti ve titresimlerin getirdigi telasin midenize vurusunu bilir misiniz? Imge'lerin tadini bilir misiniz?
Ya kelimelerin, mimiklerin, ifadelerin yetersiz kaldigini bilir misiniz?
Dizlerinizin, omuzunuzun, gögsünüzün can atesini arayisini bilir misiniz?
Avuçlarinizin; Can Çiçeginin ellerini, saçlarini, yüzünü özümleyisini bilir misiniz?
Saçlarina, gözlerine, burnuna, dudaklarina ve tenine dokunusun hazini bilebilir misiniz?
Kalabaliklarda sessizlik sarkilari söylemeyi bilir misiniz?
Ya ellerin dansini bilebilir misiniz? Sikica sarmanin, yürege katmanin tadinin haza dönüsümünü, Onun dizlerinde, omuzlarinda, sonsuza kadar kalmayi hatta yok olmayi isteyebilir misiniz?
Yani dostlugu+yüregi+ruhu+mantigi ve bedeni tek tek sirayla yasamayi, yudum yudum yürege katmayi bilebilir misiniz?
Kim bilebilir!
kim bilebilir ki!..
kim yasamis ve yasatmistir, kim algilatmis ve algilamistir ki, kimin gözleri acimistir, kimin yüregi kanamistir, kim deli yürek olmustur, kimin yüregine yagmurlar yagmistir/yagdirilmistir ve kim bu "misiniz" leri ve"kim"leri birebir yasamsalina katmistir ki Msn Happy
Iste bütün bunlari sadece ama sadece CANA CAN KATANLAR bilir yani biz
Son düzenleyen Blue Blood; 30 Ocak 2006 16:11
melish - avatarı
melish
Ziyaretçi
30 Ocak 2006       Mesaj #214
melish - avatarı
Ziyaretçi
10. sınıf
İngilizce dersinde yanımda bir kız oturuyordu onun için 'benim en iyi arkadaşım' diyordum... ama ben onun ipek gibi saçlarına bakıp onun benim olmasını istiyordum... Ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum, dersten sonra kalktı ve geçen gün sınıfta olmadığı için o günün notlarını istedi ona notları verirken bana teşekkür etti ve yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...

...

11. sınıf
Telefonum çaldı, arayan oydu ve ağlıyordu bana askın nasıl kalbini kırdığını anlattı, beni evine çağırdı, yalnız kalmak istemediğini söyledi, bende tabi ki gittim, koltuğa, onun yanına oturdum, güzel gözlerine bakmaya başladım ve onun benim olmasını diledim, 2 saat sonra Dren Barrymore'un bir filmi başladı ve onu izledik filmi izledikten sonra uyumaya karar verdi, bana her şey için teşekkür etti ve yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...

...

Son sınıf
Mezuniyet balosundan bir gün önce yanıma geldi ve "çıktığım çocuk hasta ve partiye gelemeyecek" dedi, benimde çıktığım biri yoktu ve 7. sınıfta birbirimize söz vermiştik eğer çıktığımız biri olmazsa partilere birlikte gidecektik, "en iyi arkadaş" olarak. Ve partiye birlikte gittik, o aksam çok güzeldi, her şey yolunda gitti, partiden sonra onu evine kapısının önüne kadar bıraktım, kapının önünde ona baktım o da bana o güzel gözleriyle gülümseyerek baktı. Onun benim olmasını istiyordum... Ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum, bana "hayatimin en güzel zamanını geçirdiğini" söyledi ve yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...

...

Günler, haftalar, aylar geçti ve mezuniyet günü geldi çattı...
Sürekli onu izledim onun mükemmel vücudunu seyrettim. Diplomasını almak için sahneye çıkarken sanki havada süzülen bir melek gibiydi. Onun benim olmasını istiyordum... Ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum. Herkes evine gitmeden önce yanıma geldi ve ağlayarak bana sarıldı sonra basını omzuma koydu ve "sen benim en iyi arkadaşımsın, teşekkürler" deyip yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...

...

Aradan yıllar geçti...
Bir kilisedeyim ve o kızın nikahını izliyorum... evet artık evleniyordu, onun "evet, kabul ediyorum" demesini, yeni hayatına girmesini izledim, başka bir adamla evli olarak. Onun benim olmasını istiyordum... Ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum. Yeni hayatına girmeden önce yanıma geldi ve "nikahıma geldin teşekkürler" deyip yanağımdan öptü. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum...

...

Yıllar çok çabuk geçti...
Su an benim bir zamanlar en iyi arkadaşım olan kızın tabutuna bakıyorum, eşyaları toplanırken lise yıllarında yazdığı günlüğü ortaya çıktı... Hemen günlüğünü aldım ve günlükte okuduğum satırlar şöyleydi... "Onun gözlerine bakarak onun benim olmasını diledim... Ama o bana benim ona baktığım gözle bakmıyordu bunu biliyordum. Onu sadece arkadaş olarak istemediğimi bilmesini istiyordum, onu çok seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok utanıyordum... Keşke bana beni bir kez sevdiğini söyleseydi..."


her okudugumda etkiler beni , acaba gerçekten böyle aşk yaşanırmı diye .. Bunu bilemem , sadece kendimin ne kadar aşık oldugunu biliyorum.. Fakat yakamoza karşı rakım , sigaram ve ben.. O yok! Ya olsaydı diyorum içimden.. ya olsaydı..Alıntıdır
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
31 Ocak 2006       Mesaj #215
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İsyankar Olmayın
ADAM FISILDADI,
"TANRIM KONUS BENiMLE"
VE BiR KUS CIVILDADI AGACTA AMA ADAM DUYMADI.
SONRA ADAM BAGIRDI
"TANRIM KONUS BENiMLE!"
VE GÖK YÜZÜNDE BiR SiMSEK CAKTI, AMA ADAM DiNLEMEDi ONU.
ADAM ETRAFINA BAKINDI VE
"TANRIM SENI GÖRMEME iZiN VER" DEDi.
VE BiR YILDIZ PARILDADI GÖKYÜZÜNDE AMA ADAM FARKINA VARMADI.
VE ADAM BAGIRDI,
"TANRIM BANA BIR MUCiZE GÖSTER!"
VE BiR BEBEK DOGDU BiR YERLERDE.
AMA ADAM BUNU BiLEMEDi. SONRA ADAM CARESiZLiK iCiNDE SIZLANDI, "DOKUN BANA TANRIM VE BURADA OLDUGUNU ANLAMAMI SAGLA!" BUNUN ÜZERiNE TANRI ASAGI DOGRU SÜZÜLDÜ VE ADAMA DOKUNDU. AMA ADAM KELEBEGi ELiNiN TERSiYLE UZAKLASTIRDI VE YÜRÜYÜP GiTTi. GERCEKTENDE HiC BiRSEYiN FARKINA VARMADAN YASAYIP GiDiYORUZ. ONUN HEP YANINIZDA, SIZINLE OLDUGUNU VE SIZ ONU TERK ETSENIZDE, ONUN SIZI ASLA TERK ETMEDIGINI UNUTMAYIN...
HER YAGMURUN SONU BAHAR
ISYANKAR OLMAYIN
kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
31 Ocak 2006       Mesaj #216
kambis - avatarı
Ziyaretçi
Üç Çuval



19.yüzyılda Almanya’nın Mülhaym şehrindeki Ren nehrinin bir
yakasında Almanlar, öbür yakasında da Fransızlar oturuyordu.
Fransızlar, her sene nehrin Almanlardaki kısmına geçip mahsulün
tümünü toplayıp götürüyorlardı.
O sıralar, birliğini temin edemeyen güçsüz Almanlar ise buna fazla
ses çıkaramıyorlardı tabi. Her sene böyle olunca çareyi Osmanlı
Sultanına durumu yazıp, imdat istemekte bulurlar.
Mektupta söyle demektedir:


"Fransızlar her sene bize zulmediyor, mahsulümüzü elimizden
alıyorlar. Siz ki, dünyaya adalet dağıtan bir imparatorluğun sultanı,
İslamiyetin de halifesisiniz. Bizi bu zulümden kurtarın. Asker
gönderin.Ürünlerimizi bu sene olsun toplama imkanı sağlayın."
Çöküş faslına girildiği bir zamana denk gelen yardim isteğini
inceleyen padişah asker göndermeyi mümkün ve gerekli görmez;
yalnızca asker elbisesi göndermeyi kafi bulur ve cevabi bir mektupla
beraber içi askeri elbise dolu üç çuval yollanır.
Şaşkına dönen Almanlar, çuvalı alıp mektubu okurlar: "Fransızlar
korkak adamlardır. Onlara yeniçeri göndermemize gerek
yoktur.Yeniçerimizin kıyafetini görmeleri kafidir.
Çuval içindeki Osmanlı askerinin elbiselerini adamlarınıza giydirin.
Mahsul zamanı, nehrin görülecek yerlerinde dolaştırın.
Karsıdan gören Fransızlar için bu kafidir." Bağ bahçe sahipleri
hemen Osmanlı askerinin kıyafetini kapışırlar.
Hasat vakti büyük bir heyecanla yeniçeri kıyafetinde, nehir kıyısında
dolaşmaya başlarlar.
Ertesi gün, karsıdan gelen haber,
Almanların sevinç çığlıkları atmalarına sebep olur:
"Osmanlılardan imdat geldiğini düşünen Fransızlar, korkudan
köylerini de terk ederek iç kısımlara doğru kaçmaktalar. Mahsulünüzü
rahatça toplayabilirsiniz.
Zulüm sona ermiştir."
Bu olay, Mülhaymlilarin gönüllerinde taht kurmuştur.
Giydikleri yeniçeri kıyafetlerini, daha sonra Mülhaym'a bagli
Karlsruhe müzesine koyup ziyarete açarlar. Şehrin en yüksek binasına
da Osmanlı bayrağı asarlar.Ayrıca, halen olayın yıldönümünde de
şehirde bir karnaval düzenleyip hadiseyi temsiden kutlarlar. Bu olay
Osmanlı’nın sadece bir yeniçeri kıyafetiyle Almanları Fransızların
elinden ve talanından nasıl kurtardığını gösteren maziden elmas bir
tablo olarak kalmaktadır...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
31 Ocak 2006       Mesaj #217
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
DEVLERİN AŞKI

Kes çığlıklarını yüreğim, karanlıklar seni duyamaz...
Kes ki, matemlerle, kederlerle örülmüş bir girdaba düşmüş omuzlar, seni taşıyamayacak
kadar yorgun... Geçmiş vakitlerin ruhunun ağırlığıyla zaten bitap düşmüş bu mahkum, ağaçkurtlarının yiyip bitirdiği gövdesiyle ümitsizlik okyanusunda zillet ve boyuneğiş
mücadelesine devam ediyor çünkü...

Sus işte, sus terennümlerinde aşkın yeri olmasın, acemaşiran nağmelerin derin sükuta bırakmasın yerini... Ey kalbim bana hatırlatma, kahkaha ve neşe sedalarını, kaygılara, korkulara, onulmaz bekleyişlere, kahredici ateşlere dönüştürme...

Yakma içimi ve sis bulutlarının içine defnetme hülyalarımı... İnceden inceye 'gel' diyen davetkar sesinin tınılarıyla bir ince gırnap gibi sarılma boğazıma... Pusu kurarak bed yüzlü çehrelerle çıkma karşıma, fecir yüzlü sevdaların tuzağına düşürme beni...

Parmakuçlarında yanaşma yanıma, nüfuz ederek melankolime, kapama gözkapaklarımı gizli parmaklarınla...
Sus, sus ki, dehşetli rüyaların esiri olmayayım, zan ve vehim peçesiyle sarmalanmış ruhumu bırakmayayım alışmadığı yerlere... O yerler ki, vahaların serin ılgıtıyla, gülşenlerin ıtırlanmış kokusuyla evli de olsa bir garip kalır burada...
Bırak, bırak ki, ruhumun sabahı eceliyle yaşıt olsun..
Sus yüreğim, haykırma, cezbolma güzelliklere... Onlar ki, gecenin medcezirine ibtila olur, ardından gider, sonra döner pervane olurlar ışığa, yokoluşa...

Sen ey kalbim, idrakimin köşe bucağında suskunlaşmış bir düşünce olarak kal... Ebediyette ölümle hayatın zifafa girdiği gecelerin kanatlarına takılınca dalgalanma birdenbire, tutuşma...

Özgürlüğüme göz koyma, koyu renkli sevdaların albenisine bahtsızca at sürme, ayartma hayallerimi ve sızlatma kıyımı bucağımı gözalıcı vaadlerle...

Yakarışlar, senin nidandır yüreğim... Kalk ve sakince yürü kalabalığın ardı sıra...

Heyhat yüreğim, dövünmelerim özlemlerini teskin etmiyor, gözyaşlarım susuzluğunu dindirmiyor, hüzünlerim depremlerini bitirmiyor ve görüyorum ki, sahnesiz trajedim senin oyun hevesini alaşağı etmiyor.
Cemreler düşüyor sana güneş her uyandığında, gülümsediğinde... Umutların arkasına türkü yakıyorsun ve kutsal sevdalar ummanına yelken açmayı hayal ediyor, bekliyorsun. Gurbetleri gömüyor okyanuslara, sılayı düşlüyorsun..
Ve sen ey kalbim çığlıkların tükenmiyor bir türlü, sesleniyor, haykırıyor, bağırıyor, istiyorsun!

Git o halde, azad ettim seni... Müebbet sevdaların gamlı hazanına koş... Nisan ovalarının menekşe kokularına karış... Yokol sevda çimenlerinde..

Ve kalbim, ey kalbim... Değecekse eğer karanfillere git oraya... Kanlı tırnaklarınla kazı aşkını taşlara... Bir daha çıkmamacasına, ölesiye kazı onu...


Kazı ve haykır aleme, "Devlerin aşkı büyük olur"
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
31 Ocak 2006       Mesaj #218
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sana Seni Yaziyorum ...
Günesin baska iklimleri aydinlatmaya, baska gönülleri isitmaya gittigi su saatlerde, kâgidi, kalemi elime alip, seninle dertlesmek, yalnizca sana yazmak ve yalnizca seni özlemek geçiyor içimden. Sana yazmak. “Sana Seni Yazmak”.
Seni ve yüregimde anlam bulan duygulari. sana ait yüregimin derinliklerinden kopup gelen artçi soklari anlatmak. ve topragi alnindan öperken yagmur taneleri, tüm benligimle sana yagmak istiyorum.
Bu gece dudaklarimdan dökülen her kelimede sen varsin ve yine sen varsin, yarim kalan sevdamin eksik taraflarinda. bombos ve sessiz kaldirikmlarda yürürken seni haykiriyorum sensizligin inadina. bu sensizlik gecesinde sevdamin en ücrâ köselerine seni yaziyorum.
Bu gece gene yagmur yagiyor. Yagmur yagiyor gönlümün sensizlikle yanan her yerine. Yagsin, yagsin ki saklasin sensizligimde döktügüm gözyaslarimi. Ve yine saklasin sensiz geçen bombos hayati.
Iste seni haykiriyorum sensizlige alisamamis sine-i püryanima, isten seni yaziyorum.
Bu gece gene yagmur yagiyor. sen yoksun oysa biliyorum ve üsüyorum sensiz kaldigim saatlerde. göz yaslarimi efkârima kattim bu gece. sevdami, umudumu ve seni kizgin bir sel gibi kalbime akittim.
Bu gece yagmurla birlikte göz yaslarim yagiyor ve ismini yaziyor sensizligin acisi ile kivranan kaldirimlara. süzülen her damlada sen vardin ve yine sen vardin gecenin en karanlik aninda. O, doya doya bakamadigim gözlerin, gözlerimin içine bir kez daha degseydi ve tebessümünden bir gül açsaydi yanaklarinda, yetmez miydi? Bir bakisin bir ömre degmez miydi, ey!
Ismini kazidigim kaldirimlara sanki sen yagiyorsun yagmurla birlikte ve sevgin yagiyor yüregime. yalniz ve bombos odamda sen varsin hâlâ. Hâlâ sensizligim duruyor yanibasimda.
Bu gece gözyaslarim yagiyor sensizligimle birlikte kaldirimlara. Seni ariyorum, erimekteyim. karanlik geceye inat ay bu aksam gökyüzünde.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
31 Ocak 2006       Mesaj #219
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
TATLI CADI!!
Kral Arthur, bir soruya doğru cevap verebilirse hayatı
kurtulacak, aksi takdirde ölecektir. Soruya cevap verebilmesi
için 1 sene süresi vardır. Soru aynen söyledir:

KADINLAR NE İSTERLER?

Bu soru tabi ki, dünyanın en zor sorusu. Ancak,
kralın fazla bir tercih şansı yoktur.
Ülkesine geri döner. Türlü alimlere, bilir kişilere danışır
ama soruya tam bir doğru yanıt bulamaz.
Bu sorunun cevabını sadece yaşlı bir cadı bilmektedir.
Artık en son gün gelmiştir ve Arthur mecburen cadıya gider.
Cadı soruya cevap verecektir ancak bir şartı vardır.
Cadı cevap karşılığında Arthur'un yakın arkadaşı,
en iyi ve yakışıklı şövalyesi ile evlenmek istemektedir.
Arthur yıkılır ve bunu kabul edemeyeceğini söyler
ve cadının yanından ayrılır. Şövalye olanları duyar,
krala koşup hiçbir şeyin Arthur'un hayatından daha önemli
olamayacağını söyler. Ve cadıdan cevabı alırlar.

KADINLAR HER ZAMAN KENDI ÖZGÜR
İRADELERİYLE KARAR ALMAK ISTERLER.

Evet kesinlikle doğru olan bu cevap sayesine kralın
hayatı kurtulur ancak, şövalyenin hayatı sönmüştür.
Nihayet şövalye için en kötü an yani,
gerdek gecesi gelir. Ancaaaakk...Odaya girdiğinde
karşısında cadı yerine dünyanın en güzel kadınını görür.
Şövalye şaşırır ve sorar. "Sen kimsin?".
Kadın cevap verir:. "Ben evlendiğin cadıyım.
Ancak gündüzleri son derece çirkin ve geceleri
son derece güzel olurum. Ya da, gündüzleri
son derece güzel ve geceleri son derece çirkin olurum.
Nasıl gözükeceğime sen karar vereceksin".
Şövalye çok kısa bir süre düşünür.
Geceleri mükemmel bir sevgili mi yoksa
gündüzleri eşiyle beraber kazanacağı saygınlık mı?
Ve şöyle cevap verir: "Nasıl olmak istediğine sen karar ver
lütfen, ben senin her haline karşı saygılıyım."
Cadı bu karar karşısında çok sevinir. "Sen bana
seçme özgürlügünü verdin ve beni kısıtlamadın şövalyem.
Bu yüzden ömür boyu yanında güzel ve
saygılıbiri olarak gözükeceğim".
sonuç ?

KADINLAR, İSTER, SON DERECE GÜZEL...
İSTER, SON DERECE ÇİRKİN OLSUN...
HERZAMAN CADIDIRLAR ... Msn Happy)))
AMA TATLI...

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
31 Ocak 2006       Mesaj #220
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Sungad28 adlı kullanıcıdan alıntı

TATLI CADI!!
Kral Arthur, bir soruya doğru cevap verebilirse hayatı
kurtulacak, aksi takdirde ölecektir. Soruya cevap verebilmesi
için 1 sene süresi vardır. Soru aynen söyledir:

KADINLAR NE İSTERLER?

Bu soru tabi ki, dünyanın en zor sorusu. Ancak,
kralın fazla bir tercih şansı yoktur.
Ülkesine geri döner. Türlü alimlere, bilir kişilere danışır
ama soruya tam bir doğru yanıt bulamaz.
Bu sorunun cevabını sadece yaşlı bir cadı bilmektedir.
Artık en son gün gelmiştir ve Arthur mecburen cadıya gider.
Cadı soruya cevap verecektir ancak bir şartı vardır.
Cadı cevap karşılığında Arthur'un yakın arkadaşı,
en iyi ve yakışıklı şövalyesi ile evlenmek istemektedir.
Arthur yıkılır ve bunu kabul edemeyeceğini söyler
ve cadının yanından ayrılır. Şövalye olanları duyar,
krala koşup hiçbir şeyin Arthur'un hayatından daha önemli
olamayacağını söyler. Ve cadıdan cevabı alırlar.

KADINLAR HER ZAMAN KENDI ÖZGÜR
İRADELERİYLE KARAR ALMAK ISTERLER.

Evet kesinlikle doğru olan bu cevap sayesine kralın
hayatı kurtulur ancak, şövalyenin hayatı sönmüştür.
Nihayet şövalye için en kötü an yani,
gerdek gecesi gelir. Ancaaaakk...Odaya girdiğinde
karşısında cadı yerine dünyanın en güzel kadınını görür.
Şövalye şaşırır ve sorar. "Sen kimsin?".
Kadın cevap verir:. "Ben evlendiğin cadıyım.
Ancak gündüzleri son derece çirkin ve geceleri
son derece güzel olurum. Ya da, gündüzleri
son derece güzel ve geceleri son derece çirkin olurum.
Nasıl gözükeceğime sen karar vereceksin".
Şövalye çok kısa bir süre düşünür.
Geceleri mükemmel bir sevgili mi yoksa
gündüzleri eşiyle beraber kazanacağı saygınlık mı?
Ve şöyle cevap verir: "Nasıl olmak istediğine sen karar ver
lütfen, ben senin her haline karşı saygılıyım."
Cadı bu karar karşısında çok sevinir. "Sen bana
seçme özgürlügünü verdin ve beni kısıtlamadın şövalyem.
Bu yüzden ömür boyu yanında güzel ve
saygılıbiri olarak gözükeceğim".
sonuç ?

KADINLAR, İSTER, SON DERECE GÜZEL...
İSTER, SON DERECE ÇİRKİN OLSUN...
HERZAMAN CADIDIRLAR ... Msn Happy)))
AMA TATLI...




Msn Happy Msn Happy Msn Grin DUNYA YI VE SIZLERI YONETEN BU TATLI CADILAR BILIYORSUN DEGILMI HAYATIMMsn Grin Msn Happy Msn Happy

Benzer Konular

17 Şubat 2016 / Misafir Genel Mesajlar
16 Mayıs 2014 / NihLe Müslümanlık/İslamiyet
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
18 Aralık 2011 / ocean97 Genel Mesajlar