Arama

Hayata Dair - Sayfa 12

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 267.421 Cevap: 1.657
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Nisan 2006       Mesaj #111
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
HEDEFLERE NASIL ULAŞILIR...?

Sponsorlu Bağlantılar
1- SOSYAL İNSAN OLUN . ÇEVRENİZİ GENİŞLETİN , DİLİNİZE SAHİP OLUN, KALP KIRMAYIN.

2 - İKİ GÜNÜNÜZ BİRBİRİNE EŞİT OLMASIN , YANLIŞ OLDUĞUNU GÖRDÜĞÜNÜZ HER ADIM İLERİYE DOĞRU, ATILMIŞ BİR BAŞKA ADIM OLARAK GÖRÜP , DERS ALIN.


3 - BAŞKALARIYLA DEĞİL KENDİNİZLE YARIŞIN.


4 - SAĞLIKLI YAŞAMAK İÇİN GIDA POLİTİKASINI SÜREKLİ GÖZDEN GEÇİRİN. (SÜPER SAĞLIK İLKELERİNE UYUN).


5 - SABAH GÜN DOĞMADAN KALKIP SONRA KATİYEN YATMAYIN, MUTLAKA KİTAP OKUYUN, KAHVALTIYI AİLECE YAPIN.


6- HER GÜN BİRKAÇ DAKİKA HEDEFLERİNİZİ ,YAPACAKLARINIZI DÜŞÜNÜN (TEFEKKÜR YAPIN).


7 - İNANIYORSANIZ, ALLAH’ IN EMİRLERİNİ YAPIP, MEN ETTİKLERİNDEN KAÇININ. MÜSLÜMAN İÇİN BU ÇOK ÖNEMLİDİR. BUNUN AKSİNE HAREKET EDENLERDE BAŞARIYA ULAŞAMAZLAR, İNSANIN KALBİNDE BİR UHDE KALACAĞI İÇİN SUÇLULUK DUYGUSU OLACAKTIR.


8 - DOSTLARINIZA KENDİ PROBLEMLERİNİZDEN DEĞİL İYİLİKLERİNİZDEN BAHSEDİP, ONLARIN PROBLEMLERİNE ORTAK OLUN, DERTLERİNİ GİDERMEYE ÇALIŞIN. (HİÇ OLMASA BİR TEBESSÜMLE ONLARIN YANINDA OLDUĞUNUZU HİSSETTİRİN) .


9 - DÜNYA SEVGİSİNİ TAKVA İLE, GÜNAHLARI TÖVBE İLE , KABİR AZABINI KELİMEYİ TEVHİT İLE , AHRET KORKUSUNU SALİH AMELLE, SIRAT KÖPRÜSÜNÜ KAMİL İMANLA GEÇEBİLECEĞİNİZİ BİLEREK BUNA GÖRE ÇALIŞMALARINIZA YÖN VERİN.


10 - AİLENİZE ZAMAN AYIRARAK ONLARIN PROBLEMLERİNİ ÇÖZÜP İLİŞKİLERİNİZİ DAHA SIKI YAPIN.


11 - ÖL SÖZ VERME, ÖL SÖZÜNDEN DÖNME ,DOĞRU OL Kİ ; SIRTIN YERE GELMESİN.


12 - DÜNYAYI SEVİN AMA AHRETİ UNUTMAYIN, YAŞAMAYI SEVİN, ÖLÜMÜ UNUTMAYIN, MALI MÜLKÜ SEVİN HESABINI UNUTMAYIN,


13 - YARATILANLARI SEVİN, YARATANI UNUTMAYIN, SARAY HAYATINI SEVİN, KABRİ UNUTMAYIN.


14 - HAFTADA BİR GÜNÜ KENDİNİZE VE DİNLENMEYE AYIRIN.

Son düzenleyen Blue Blood; 13 Nisan 2006 21:57
kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
13 Nisan 2006       Mesaj #112
kambis - avatarı
Ziyaretçi
*DÜSÜNÜN...........* *PARADIGMA DEGISTIRMEK ZOR DEGIL...*"....Önemli bir toplantida cep telefonuyla bagira bagira konusan bir kisigaribinize gidiyorsa, paradigmanizi degistirmeden onu degerlendirdiginiz için, siz yaniliyorsunuzdur.

Sponsorlu Bağlantılar
Örnegin trende giderken, bir baba, 3evladiyla oturup, sürekli aglayan çocuklarina hiç, susun, demedenyolculuga devam ettiginde; siz ona ne gamsiz adam, diyebilirsiniz. Amasorsaniz,onlar hastaneden geliyorlardir ve bir saat önce çocuklarin anneleriölmüstür veeve dönüyorlardir.
Prof.Covey in konusmasini dinlemeye gelen annesi, arka sirada oturan 2kisinin toplanti boyunca sürekli konustuklarini görerek, Çok öfkelenmis veoglumu küçümsüyorlar diyerek de çok üzülmüs. Yemek molasinda ogluna,sunlarin kafasina çantami indiresim geliyor,demis.Oglu, anne o adam Finlandiyali, burada smultane tercüme yok, mecburentercümani yanina oturttuk, demis.
Havaalaninda aktarma yapmak isteyen yasli bir hanim, uçaginin 2 saatgecikmeli oldugunu ögrenince, dergiler ve bir kutu kurabiye alarak beklemesalonuna geçmis. Yanindaki sehpaya da dergileri ve kurabiye kutusunubirakarak, okumaya dalmis. Bir ara bakmis ki, yanindaki koltuga oturan biradam, sehpadaki kurabiye paketini açiyor ve de yemeye basliyor.Kurabiyelerin kendisine ait oldugunu hissettirmekisteyen kadin, adama dik dik bakmis. Hatta cani o an istemedigi halde,kutudan bir kurabiyeyi agzina atmis. Her halde kurabiyelerin sahibininkim oldugunu artik anlamistir diye düsünürken, adam bir tane daha agzinaatmaz mi.Hemen kadin da bir tane daha atmis ve bir yarisma baslamis; adam birtane,kadin bir tane. Sonuçta kutuda tek kurabiye kalmis, adam onuhizlica kaparak ortadan bölmüs ve gülerek kadina ikram etmis. Osirada, kadinin uçaginin alana indigi anonsu duyulmus ve islemler için kadinbankoya gitmis. Pasaportunu çikartmak için çantasini açtiginda, ne görsün...KENDI KURABIYE PAKETI, HIÇ AÇILMAMIS OLARAK ÇANTASINDA DURMUYOR MU !MEGER,ADAMIN KURABIYESINI YIYORMUS.
Baskalarinin düsünce ve davranislari hakkinda hüküm verirken, elimizdekiVeriler çogu zaman yeterli olmuyor. Davranislarin nedenini bilmeden çokyanlis yargilara varabiliyoruz.Covey bu örnekleri ; ayni enformasyona farkli bakis, bizimdavranislarimizi belirler, diye özetliyor. Buradan yola çikarak çözemedigimiz sorunlar için, paradigma (zihin haritasi) degistirmenin geregini vurguluyor.

Einstein'in bir sözünü animsatiyor :Karsilastiginiz sorunlari, o sorunlari yarattiginiz düsünce düzlemindekalarak çözemezsiniz.Çogumuzun zaman zaman yaptigi gibi, "sorunlarin içinde kaybolmak" yerine,paradigma Degistirmeyi basarip, sorunlara farkli biçimde yaklasabilenler,o sorunu asma sansini da yakaliyorlar.
Zaten sorunlarimizi dostlarimizlapaylasmamizin nedenlerinden biri de, farkli bir bakisin, bize farkli davranabilme kapisi aralama ihtimali degil midir. Çözümsüz gibigördügünüz sorunlar konusunda paradigma degistirmenin önemi vardir.
Aslinda hayatimizi, basarimizi, mutlulugumuz belirleyen bizim kendi davranislarimizdir.

Basimiza gelen her seyle onlara verdigimiz tepki veyanit arasinda genis bir hareket alani vardir......."
NihLe - avatarı
NihLe
Ziyaretçi
14 Nisan 2006       Mesaj #113
NihLe - avatarı
Ziyaretçi
Bak Usta;

Bir dost sohbetinde edecek adam gibi birkaç lafın yoksa,
Bir işe girişirken on yıl sonrasını da hesaplayarak riskten hep kaçıyorsan,
Korku her dem yanıbaşında yürüyorsa seninle ve gölgenden bile çekinirsen,
Kişiliğine uygun bir yaşam tarzı oluşturamamışsan,
Zaten çok az olan fırsatları değerlendirmekten kaçınıyorsan,
Sana uygun olmayan, seni ileriye taşıyamayan ilişkiler yaşıyorsan,
Enküçük bir eylemde bile karasızlığınla boğuşup duruyorsan,
Gerçek kişiliğinle değil de maskenle ortalıkta boy gösteriyorsan,
Bir şeyi çok istiyor, ama pısırıklığın yüzünden ona ulaşamayacağını bilerek yakınıp duruyorsan,
Hayatın güzelliklerini görmeyip zor yanlarını abartıyorsan,
Gece ay dedenin sihirli aydınlığında sevgiliyle sokaklarda dans etmek yerine, koltukta pinekleyerek gazete okumaya çalışıyorsan,
Sabah uyandığında güneşin perdelerinle dansı senin için hiçbir şey ifade etmiyorsa,
Bil ki, hayatına hiçbir zaman güneş doğmayacaktır...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Nisan 2006       Mesaj #114
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
KORKARAK YAŞIYORSAN

Öyle bir hayat yaşadım ki;
Cenneti de gördüm cehennemi de

Öyle bir aşk yaşadım ki,
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.

Bazıları seyrederken hayatı en önden
Kendime bir sahne buldum oynadım.

Öyle bir rol vermişler ki;
Okudum, okudum anlamadım.

Öyle bir hayat yaşadım ki;
Son yolculukları erken tanıdım

Öyle çok değerliymiş ki zaman
Hep acele etmem bundan anladım.

Kendi kendime konuştum bazen evimde
Hem kızdım, hem güldüm halime.

Sonra dedim ki,
Söz ver kendine!

Denizleri seviyorsan,
Dalgaları da seveceksin.

Sevilmek istiyorsan,
Önce sevmeyi bileceksin.

Uçmayı seviyorsan,
düşmeyi de bileceksin

Korkarak yaşıyorsan,
Yalnızca; hayatı seyredersin.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Nisan 2006       Mesaj #115
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yaz Asklari







Bütün yılın yorgunluğunu üzerinizden atarken gönlünüzü de şenlendirin. Uzun yaz günlerinin yalnız geçmemesi için, tatilde kendinize havalı bir sevgili bulun.
GÖZÜNÜZÜ DÖRT AÇIN
* Hemen evinizde bir yaz partisi verin ama arkadaşlarınıza mutlaka yanlarında tanıdıkları hoş erkekler getirmelerini söyleyin. Böylece etrafta tanışma olanağı bulabileceğiniz birçok yabancı erkek olacaktır.
* Erkek arkadaşınız olmadığından şikayet edeceğinize kendi başınıza bir yerlere gitmeyi deneyin. Örneğin sinemaya, tiyatroya yalnız başınıza gidin. Emin olun, birçok kişinin dikkatini çekeceksiniz
** "Biriyle en beklemediğiniz anda tanışırsınız" bu deyişi herhalde daha önce duymuşsunuzdur. Bu doğru bir düşüncedir. Flörtünüz olmadığı için kendinizi eve kapatacağınıza arkadaşlarınızla dışarı çıkın ve eğlenin. Hiç birşeyi kafanıza takmayın. Her zaman neşeli ve pozitif olmaya çalışın.
RAHAT OLMANIZ GEREK
* Unutmayın, siz kendinizle barışık olmazsanız bir başka insan da sizinle rahat bir ilişki kuramaz. Bu nedenle en başta kendinize güvenin, kendinizi sevin ki karşınıza çıkacak olan insanlar sizden etkilensin.
* Biriyle tanışmak için illa gece kulüplerine ya da barlara gitmeniz gerekmiyor. Bu tarz yerlerden hoşlanmıyorsanız, bir dergi alın ve bir cafe'ye gidin. Arkanıza yaslanıp günün tadını çıkartın. Mutlaka birinin ilgisini çekeceksiniz.
* İnternet üzerinden arkadaş bulma sitelerine girin. Belki size uymayan kişilerle de konuşup görüşeceksiniz. Ama bilin ki onların arasından biri sizinle aynı zevklere ve hayat görüşüne sahip
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Nisan 2006       Mesaj #116
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BUGÜN MÜ KÜÇÜK KUŞ, BUGÜN MÜ ?..


Morrie Schwartz, hayat dolu bir üniversite profesörü... 1994'te vücudunda bir gariplik hissetmiş. 70'lık vücudu artık dans derslerini kaldıramayacak kadar bitkinleşmiş. Doktora gittiğinde yakında öleceği haberini almış: Hastalık Morrie'yi tekerlekli sandalyeye bağlamış. Dersleri bırakmış, evdeki bakıcının kollarında bebekliğe yeniden dönmüş. Kucaklanıp kaldırılır, başkası tarafından yıkanır, poposu pudralanır olmuş. Düşünmüş o zaman:

"Kendimi bırakıp yok olmayı mı bekleyeyim, yoksa kalan zamanımı en iyi şekilde değerlendireyim mi?"

Sonunda ölümünden utanmamaya ve yaşamla ölüm arasındaki son köprünün bütün ayrıntılarını anlatmaya karar vermiş. Hayattaki son dersi, "kendi ölümü" olacakmış.

Önce sevdiklerini toplayıp, onlara bir "canlı cenaze töreni" düzenlemiş. Bizim ancak ölenlerin ardından yaptığımız sevgi konuşmalarını hayattayken dinleme ve gönlünce cevap verme şansını yaratmış. ABC televizyonunun ünlü haber sunucusu Ted Koppel'ın programına konuk olunca üne kavuşmuş. Dünyanın dört bir yanından mektup yazan, röportaja gelen insanlar ona "son yolculuk"u sormaya başlamışlar. Morrie'nin bu sorulara verdiği yanıtlar Türkçede de yayımlandı. (Mitch Albom, "Öğretmenim Morrie'yle Salı Buluşmaları", Boyner Y. 1997)

Birbirinden ilginç o yanıtlardan benim aklımda kalan ders şu oldu:

"Herkes öleceğini bilir, ama kimse buna inanmak istemez. Oysa öleceğimize inansak, bazı şeyleri farklı yapardık. İnsan ölmeyi öğrenince yaşamayı da öğrenmiş oluyor. Budistlerin yaptığını yap ve her sabah omuzundaki küçük kuşa sor:

- O gün, bugün mü?

Hazır mıyım? Olmak istediğim insan mıyım? Kariyer, iyi maaş, araba ve ev taksitleri... Hayattan istediğim şey bu mu?"

"Şuraya uzanmış yavaş yavaş ölürken rahatlıkla söyleyebilirim ki, istediğin kadar güce ya da paraya sahip ol, yaşamı satın alamazsın." diyor Morrie... "

- Son bir 24 saatin olsa ne yapmak isterdin?" sorusuna ise herkesi şaşırtacak kadar sade bir cevap veriyor:

"- Sabah kalkar, jimnastiğimi yapar, ardından çörek ve çayla kahvaltı eder, yüzmeye giderdim. Sonra arkadaşlarımı evde güzel bir öğle yemeğine davet eder, onlara ne kadar değer verdiğimi anlatırdım. Ardından ağaçlıklı bir bahçede yürüyüp renkleri, kuşları seyreder, doğayı içime çekerdim. Akşam sevdiklerimle bir restorana gidip yemek yer ve en güzel kızlarla tükeninceye dek dans ederdim. Ardından eve gelir mükemmel bir uyku çekerdim."

Sizin bunları yapacak vaktiniz var. Bütün yapmanız gereken arada bir omuzunuza bir bakış atıp sormak: "Bugün mü küçük kuş, bugün mü?"

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Nisan 2006       Mesaj #117
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
yağmurun birgün dinmeyeceğinden.hiç bitmez görünen
hayat ırmağının birgün kurumayacağından,seni alıp diyardan
diyara götüren rüzgarın birgün duruvermeyeceğinden
EMİNMİSİM?
hep atan yüreğinin duruvermeyeceğinden gören gözünin
hep göreceğinden duyan kulağın hep duyacağından
EMİNMİSİN?
ben olmazsam olmaz dediğim işlerin asla sensiz yapılmayacağından
sen olmazsan dünyanın duruvereceğinden seslendiğinde titrediğini
sandığın şu dağların hep emrinde olacağından
EMİNMİSİN?
SANA

yağmurun birgün dinmeyeceğinden.hiç bitmez görünen
hayat ırmağının birgün kurumayacağından,seni alıp diyardan
diyara götüren rüzgarın birgün duruvermeyeceğinden
EMİNMİSİM?
hep atan yüreğinin duruvermeyeceğinden gören gözünin
hep göreceğinden duyan kulağın hep duyacağından
EMİNMİSİN?
ben olmazsam olmaz dediğim işlerin asla sensiz yapılmayacağından
sen olmazsan dünyanın duruvereceğinden seslendiğinde titrediğini
sandığın şu dağların hep emrinde olacağından
EMİNMİSİN?
sana uzana ellerin hep yanında olacağından yüreğini verdiklerinin
bir gün sırtları dönüp gitmeyeceğinden
EMİNMİSİN?
beyaz koyunun boynuzlu koyundan hakkını alacağı günde balıklardan kuşlara
ağaçlardan güneşe üzerindeki mesajları okuyup okumadığının yaratılmışlarının sende şikayetçi olmadığından
EMİNMİSİN?
sana hep açık olan ilahi kapıların birgün kapanmayacağından ve şaşırıp kalmayacağından
EMİNMİSİN?
karanlığın içinde kaybolup giden çığlıkları duyabildiğinden yüreğindeki
ışıktan başkalarına verebildiğinden
EMİNMİSİN?
GÜZEL BİR HAYAT YAŞADIĞINDAN,YAPABİLECEĞİN HER ŞEYE YAPTIĞINA
EMİNMİSİN?
BÜTÜN BUNLAR İÇİN BİR DAHA FIRSATIN OLACAĞINDAN GERÇEKTEN
EMİNMİSİN
Son düzenleyen Blue Blood; 27 Nisan 2006 20:54 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
27 Nisan 2006       Mesaj #118
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Zaman geçtikçe içimdeki acı yerini kokulara bırakmaya başladı. Sen hiç çocukluğunun kokusunu duydun mu? Annemden gizli ayaz Ankara gecelerinde balkona kova kova su dökerdik sabaha buz kessin de kayalım diye. Evdeki çamaşır leğenlerini çalıp bizim sokağın rampasında kayardık çığlık çığlığa, soğuktan elimiz yüzümüz morarıncaya dek. Uzun kış gecelerinde annemin yumuşak sesiyle okuduğu Ömer Seyfettin, Kemalettin Tuğcu hikayeleri. Bizim kuşağın çocukları yoktan var etmeyi öğrendiler. Tüketimi bilmedik biz. İlaç kutularından araba, damacanaların alüminyum kapaklarından tabak yapıp evcilik oynardık baharları papatya dolan boş arsada. O arsaya da bir apartman dikmişler biliyor musun, çocukluğumuzun, bez bebeklerimizin, kahkahalarımızın üstüne beton döküp... İlk kalbimin çarpışı, çocukluk aşkım... O papatyaların yere düşen yapraklarıyla seviyor, sevmiyor... Sahur vaktine kadar komşu kadınlarla börekler açan annemin kokusunu bırakıp da arkadaşlarımın yanına gidemezdim. Ruh çağırırdık!
. Ağabeyimin gizliden bağladığı ipi çekmesiyle dalgalanan tülü görünce çığlık çığlığa kaçışırdık. Ah ben ne çok özlemişim çocukluğumun kokusunu...

Lise yıllarım deyince ilk sen gelirsin aklıma oldum olası. Sınıfın çalışkan tayfasından olmamıza rağmen dersten atılmamıza neden olan muzipliklerimiz, okulu asıp senin evinde, o minicik odanda yüreğimizi paylaştığımız saatler. Ah annen, Nurten teyzeyle seyredilen Türk filmleri. En acıklı sahnede annenin müthiş yorumlarıyla kahkahalara boğulmamız. Aşk sandığımız kıvranışlarımız. Sonra üniversite yıllarım. Sigara dumanlarıyla örtülü kantinde yabancı gelen siyasi söylevleri anlamaya çalışmalarım. İlk platonik aşkım, çerkezimi görünce ellerimin titremesini saklamak için acemi çırpınışlarım. Sen tam da bu sıralarda, karlı bir günde terkedip gittin hiç sevemediğin Ankara yı ve beni... yüreğime en ayaz yalnızlıkları bırakarak. Ege de bir kasabaya gittin memur olup. O kasabada mı yaşadın uzakta kalan sevdanın özlemlerini?

venüsün_kızı - avatarı
venüsün_kızı
Ziyaretçi
28 Nisan 2006       Mesaj #119
venüsün_kızı - avatarı
Ziyaretçi
SEVIYORUM DEMEK IÇIN GEÇ KALMAYIN


Seni seviyorum" diyebilmek...

15 yil kadar önceydi. Tommy'yi ilk o gün görmüstüm. 'Inancin Tarihi' dersimin ögrencilerinden biriydi. Uzun saçli, degisik bir gençti. Sinifta benimle en çok tartisan ögrenci oldu. Tanri'ya kayitsiz sartsiz inanmayi kabullenmiyordu. Mezun olurken bana, imali imali "Günün birinde Tanri'yi bulacagima inaniyor musun, hocam?" dedi...
"Hayir" dedim, yumusakça.
"Yaa..." dedi. "Oysa senin bu derste Tanri'yi pazarladigini saniyordum hocam..."
Kapidan çikip gitmek üzereyken arkasindan bagirdim:
"Tanri'yi bulabilecegini düsünmüyorum. Ama o seni mutlak bulacak, bir gün, eminim."

Tommy omzunu silkip yürüdü. Mezuniyetten sonra izini kaymetmistim ki, aci haberi kendisi getirdi bana. Ölümcül kansere yakalanmisti. Odama girdiginde zayiflamis, çökmüstü. Kemoterapi, o uzun saçlarini dökmüstü. Ama gözleri hâlâ piril pirildi.
"Birkaç haftalik ömrüm kalmis hocam" dedi.
"Sana bir sey sorabilir miyim?" dedim.
"Tabii," dedi... "Ne ögrenmek istiyorsun?"
"Sadece 24 yasinda olmak ve ölmekte oldugunu bilmek nasil bir sey?"
"Daha kötüsü olabilirdi. 50 yasinda olmak, kafayi çekmek, kadinlari becermek ve müthis paralar kazanmayi, yasamak sanmak gibi..."

Sonra niye geldigini anlatti: "Okulun son günü sana Tanri'yi bulup bulamayacagimi sormus, 'Hayir' yaniti alinca sasirmistim. Sonra 'Ama o seni bulur' dedin... Iste bunu çok düsündüm. Doktorlar cigerimden parça alip kötü huylu oldugunu söyleyince, Tanri'yi aramayi ciddiye aldim birden. Habis ur diger hayati organlarima yayilmaya baslayinca sabahlara kadar dualar etmeye basladim. Hiçbir sey olmadi... Bir sabah uyandigimda, ilahi bir mesaj alma yolundaki umutsuz çabalarimdan vazgeçiverdim, aniden. Ömrümün geri kalan vaktini, Tanri, ölümden sonra hayat falan gibi seylerle geçirmeyecektim. Daha önemli seyler yapma karari aldim. O zaman gene seni düsündüm.. 'En büyük mutsuzluk sevgisiz bir hayat sürmektir. Bundan daha kötüsü de bu dünyadan, sevdiklerine 'Seni seviyorum' diyemeden gitmektir' demistin. Son günlerimi bu eksigi gidermekle harcayacaktim iste... En zorundan basladim. Babamdan..."

Oglu yanina geldiginde babasi gazete okuyormus.
"Baba seninle konusmam lazim" demis, Tommy.
"Peki konus oglum."
"Yani çok önemli bir sey..."
Babasi gazeteyi 10 santim indirmis o zaman asagi: "Neymis o bakalim?"
"Baba, seni seviyorum. Bunu bilmeni istedim..."

Tommy gülümsedi, arkasini anlatirken.. Babasinin elinden yere düsmüs gazete. Hayatinda hiç yapmadigi iki seyi yapmis: Tommy'ye sarilmis ve aglamis.

Sabaha kadar konusmuslar. Babasi ertesi sabah ise gitmek zorunda oldugu halde.

"Annem ve kardesimle daha kolay oldu" diye devam etti Tommy. "Onlar da bana sarilip agladilar. Yillardir bana söylemedikleri, söyleyemedikleri seyleri anlattilar... Bütün bunlari yapmak için bu kadar geç kalmis olmama üzüldüm sadece. Ölümün gölgesi üzerime düsünce kalbimi açiyordum, bana aslinda çok daha yakin olmasi gereken insanlara."
"Tommy" dedim, "Sandigindan çok önemli seyler söylüyorsun, tüm insanliga... Sen Tanri'yi bulmanin en emin yolunu anlatiyorsun. Onu sadece kendine ayirmak, sadece ihtiyaç duyunca aramak ise yaramaz. Ama hayatini sevgiye açarsan o gelir seni bulur... Bunu anlatiyorsun farkinda misin?" Devam ettim: "Tommy bana bir iyilik yapar misin? Bunlari gelip sinifimda da anlatabilir misin?"

Bir gün tespit ettik. Ama Tommy gelemedi o gün. Ölümle hayati sona ermemisti tabii. Sekil degistirmisti. Büyük bir adim atmisti sadece... Inanmaktan, görmeye geçmisti.

Ölümünden önce son bir defa konusmustuk. "Söz verdigim derse gelemeyecegim. Çok halsiz ve bitkinim hocam," demisti.
"Anliyorum Tommy!"
"Benim yerime onlara sen anlatir misin hocam? Sen anlatir misin? Herkese, bütün dünyaya benim için anlatir misin?"
"Anlatirim Tommy" dedim... "Anlatirim, merak etme..!"

Insanlara "Seni seviyorum" demek için, ölümü beklemenize gerek yok. Simdi, hemen simdi baslayabilirsiniz. Baslayin ki, hayatiniz güzellessin, zenginlessin. Hem... Simdi baslamazsaniz, belki de söyleme sansiniz hiç olmayabilir...


ahmetseydi - avatarı
ahmetseydi
VIP Je Taime
30 Nisan 2006       Mesaj #120
ahmetseydi - avatarı
VIP Je Taime
Hayatımızı belirleyen şey, yaşadığımız olaylar değil; o olaylara yaptığımız yorumlardır. Herkesin baktığı aynı dünyadır aslında ama gördükleri gözlüklerinin rengine ve temizliğine göre değişir.
•••
İki insan. Biri doğru sözlü ama kırıcı, diğeri yalancı ama tatlı dilli. Bunları “biri kırıcı, diğeri yalancı” diye de tarif edebilirsiniz, “biri doğrucu, diğeri tatlı dilli” diye de. Aynı şeyleri farklı görmeye bir örnek.
•••
Bu dünya sınav yeridir. Sınavdaki kişinin mutluluğu, soruları cevaplama başarısına ve bu sayede duyduğu iç huzuruna bağlıdır, oturduğu koltuğun rahatına veya manzarasına değil.
•••
Herşey olması gerektiği için olur ve yaşanması gerektiği için yaşanır. Pişmanlık; “keşke olmasaydı” diye değil, “bir daha olmasın” diyedir.
•••
“Canının istediği gibi yaşamak” özgürlük değildir. Adı üstünde “canının” yani nefsinin esiri olarak yaşamaktır.
•••
Bataklığı kurutmadan sivrisineklerin kökü kesilmez. Ruhsal sorunların ilâçla tedavisi sivrisinekleri temizlemektir sadece. Altta yatan ve çoğu zaman çocukluğa kadar uzanan sorunlar çözülmeden kesin bir düzelme beklenemez.
•••
İnsanın küçük problemlere takılmasını önleyen, büyük ideallerdir. Önemli bir amaçla bir yere gidiyorsanız, ne omuzunuza çarpanlar, ne de durmuş öylece bakanlar, sizi etkilemez. Fark etmezsiniz bile.
•••
Ismarlama mutluluk olmaz. Çok güzel geçen bir eğlenceyi, “ne güzeldi, bir daha yapalım” diye tekrar yapsanız, aynı tadı alamazsınız. Mutlu olacağım, mutlu olmalıyım diye mutlu olunmaz.
•••
Hayal gücü arabalardaki uzun far gibidir. Gidilen yolun ilerisini göstermelidir. Havaya veya geriye bakmasında hiçbir fayda yoktur.
•••
Sağlığın tek kelime ile tarifi yapılsa, cevap “denge” olurdu. Meselâ kan şekeriniz düşükse de kötüdür, yüksekse de; tansiyonunuz da öyle. Marifet orta noktayı bulabilmektir, olabildiğince.
•••
Herkes başkalarını kendi gibi bilir. Bir insanı tanımanın en kolay yolu ona “insanlar nasıl sence?” diye sormaktır. Anlatacaklarını dikkatle dinlerseniz aslında kendisini tarif ettiğini fark edersiniz.
•••
Kırmızı şapkalı kız, anneanne kılığına girmiş kurdu tanımayacak kadar aptal değildi. Ama onun kurt olmamasını dilediği için, aldığı cevaplara kolayca kandı. Çoğumuz insanları bu yüzden yanlış değerlendiririz. Gerçekle yüzleşmek istemediğimiz, kandırılmak istediğimiz için.
•••
Ağaca dayanma kurur, insana dayanma ölür. Sizin mutluluğunuz bir başkasına bağlı ise, bu kez de onu bir şekilde kaybetme korkusu ile acı çekersiniz. Kendi ayaklarınızın üstünde durmayı öğrenmelisiniz.
•••
Güzel bir ceketle güzel bir pantolon illa güzel bir takım olmaz. İki insan arasında sorun olması mutlaka içlerinden birinin sorunlu olmasını gerektirmez.
•••
Yolu olmayanın yoldaşı olmaz. Önce kendi yolunuzu belirlemelisiniz, yoldaş (veya hayat arkadaşı) bulmadan önce.
•••
İki mutsuz bir araya gelince bir mutsuz çift olur sadece. Nikâhta keramet vardır sadece, mucize değil. Mutlu bir evliliğin ilk şartı, mutlu insanların evlenmesidir.
•••
Bir insanı anlamak, kendini onun yerine koymakla mümkündür. Ama bu “ben onun yerinde olsam şöyle yapardım” demek değildir. “Acaba nasıl düşünüp hissediyor ki böyle davranıyor” demektir. Bunu yapmanın en kestirme bir yolu da, o kişideki rahatsız edici davranışın benzerini kendimizde aramak, sonra avukat gibi o davranışımızın sebeplerini açıklamak, en sonunda da bulduğumuz açıklamayı o kızdığımız kişiye uyarlamaktır.
•••
Öfkeyi yutmak lâzım, evet, ama yutulan şey hazmedilmezse kusulur bir zaman sonra mutlaka.
•••
İnsanları anlamayan insanlara güvenmez, insanlara güvenmeyen içine kapanır, içine kapanan insanlardan kopar, insanlardan kopan insanları anlamaz, insanları anlamayan insanlara daha da güvenmez, insanlara güvenmeyen içine daha da kapanır, içine kapanan insanlardan daha da kopar, insanlardan kopan insanları daha da anlamaz... ve böylece sürüp gider.
•••
Tüm insanların genetik yapılarının % 99,5 kadarı ortaktır. Farklı yönler sadece % 0,5’tir. Diğer insanlarla aramızda, sandığımızdan çok daha fazla ortak yönümüz var yani. Onları anlamak o kadar zor olmasa gerek.
•••
Anne-babasının bir huyunu beğenmeyen, ama bu huyun sebebini de anlamayan (yani çaresini bulamayan), ileride aynı huya sahip olur.
••• Çocukların soruları, cevaplandıkça bitmez. Cevaplanmadıkça biter. Özellikle hayatın ve ölümün gerçeği hakkında olanlar.
ѕнσω мυѕт gσ ση ツ

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri