Arama

Hayata Dair - Sayfa 163

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 240.032 Cevap: 1.657
ahmed - avatarı
ahmed
Ziyaretçi
2 Mayıs 2011       Mesaj #1621
ahmed - avatarı
Ziyaretçi
Gitmekle gidilmiyor ki..
Gitmekle gitmiş olamazsın;
Sponsorlu Bağlantılar
Gönlün kalır, aklın kalır, anıların kalır..


alıntı.

ahmed - avatarı
ahmed
Ziyaretçi
18 Mayıs 2011       Mesaj #1622
ahmed - avatarı
Ziyaretçi
Aç Gözlerini

Sponsorlu Bağlantılar
En sevdiğin elbiseni giydim
Bu gece kokunu sürdüm
Solgun yüzünü okşadım
Sessizce saçlarından öptüm
Yazdığın mektupları okudum
Kana kana su içer gibi
Plaklarını çaldım ah!
En çok o şarkıda özledim seni.

Issızlık kapıyı çaldı, açmaya korktum
gece yarısı
Şehir uykuya daldı, baktım dışarıya
katran karası
Rüzgar telaşla kokunu getirdi bana
aldım koynuma
Buseni hafızamdan koparıp
iliştirdim dudaklarıma
Üşüdüm karanlıkta
Tenine dokundum hissetsin diye
Aç gözlerini

Erguvanlarına su verdim
İçerken benimle konuştular
Yastığını okşadım, kokladım
Anılar uçuştular
Soluğun saçlarımı yaladı sanki yine
bir meltem gibi
Teninin kokusu karıştı kokuma
Yakıştılar

Boğuldum karanlıkta
Yanı başımdasın benden çok
uzaklarda
Ellerimi tut dokun bana
Aç gözlerini.

Attım kendimi caddelere
Yeşil ceketin sardı beni
Yürüdüm üstüne karanlığın korkusuz
Tuttum ellerini.

Can Dündar
nicely - avatarı
nicely
VIP VIP Üye
14 Haziran 2011       Mesaj #1623
nicely - avatarı
VIP VIP Üye
BİLİYORMUSUN

Biliyormusun ? Ben ne zaman seni düşünüp yazmak istesem milyonlarca kelimeden bir tanesini dahi akıl edip yazamıyorum. Kifayetsiz kalıyor her biri.Seni anlatamadan cümleler bitiyor.Ya ben beceremiyorum ya sen kelimelere yetmiyorsun. Seni anlatamayan dünya dilleri ne işe yararki?
Ama sana SENİ SEVİYORUM diyebilseydim eğer , belkide yazmama gerek kalmazdı bazı şeyleri... Çünkü o zaman sadece sana titreyen gözlerle bakar hiçbir şairin dahi aklına gelmiyecek o muhteşem kelimeleri yüzümde görür , kelimelere gerek kalmadan anlardın beni.
Çözerdin bendeki şimdiye kadar hiç okunmayan hikayeni.Anlardın belki o zaman ,neden seni gördüğümde hiç konuşamadığımı?


Bazen yol kenarlarında açmış papatyalara benzetiyorum seni.Onlar kadar masum onlar kadar sevgiye muhtçmışsın gibi geliyor. Yol boyunca yürüyorum ve içlerinden en büyüğünü alıp , kokluyorum ama olmuyor. Hiçbiri senin ten kokunun misliğini bana vermiyor. Gözümdeki değerini kaybediyor birden bütün çiçekler? Seni anımsatamayan bir çiçeğin tabiata nasıl faydası olurki ..


Peki Beni seven SEN olsaydın ?Aramızdaki dostluğa rağmen bana açılırmıydın? Beni kaybetmek pahasına olsada SENİ SEVİYORUM AMA DOST GİBİ DEĞİL dermiydin? ....

Biliyormusun ? Sana o yıllarda açılamadığım için olsa gerek arkadaşlarım bugünlerde beni kendi kendime konuşurken buluyorlar ve her seferinde bana , beyaz bir gömleği ters giydiriyorlar .O yetmezmiş gibi birde sol koluma iğne yapıyorlar.İlk başlarda canım çok yanıyor ama nedense her seferinde uyuyorum..

SEN BİLMİYORSUN AMA: ŞUAN YAŞIYOR OLSAYDIN BEN UYUYOR OLMAZDIM ...
dolls01103110103yq0
Birbirimize tutundukça ;Bıçakların ucu kapanacak.. ~Smiley9TenderMsn Inlove
nicely - avatarı
nicely
VIP VIP Üye
3 Temmuz 2011       Mesaj #1624
nicely - avatarı
VIP VIP Üye
AYNA

503254db2cf085713d

Adamın biri ilk defa gittiği şehrin tarihî çarşısına uğradığında, en yakındaki dükkan sahibine selam verip;
-Hatıra eşya almak istiyorum, demiş. Ne tavsiye edersiniz?
Dükkân sahibi olan yaşlı zat, sakallarını şöyle bir sıvazladıktan sonra:
-Buranın en meşhur malı, aynalarıdır evlâdım, demiş. Ama onları almaya güç ister.
Adam hiş tereddüt etmeden:
-Ben, yaşadığım şehrin en zengin insanıyım, demiş. Benim için para mühim değildir.
İhtiyar adam, başını iki yana sallayıp:
-İnşallah gücün yeter, demiş. Çünkü krallar bile alamadı onları.
Adam ses tonunu iyice yükselterek:
-Benim elde edemeyeceğim şey yoktur, diye atılmış. Fiyatları ne kadar?
İhtiyar adam:
-Seçeceğiniz aynaya bağlı, demiş. Günümüze ait aynaları, normal fiyata alabilirsiniz. Fakat eski aynalar pahalıdır. Hele hele antikalara gücünüz yetmez. Ama geleceğin aynası bedavadır, fakat onu görsen pek beğenmezsin.
Adam, merakından çatlayacak gibiymiş. Aynaları bir an önce görmek istediği için, yaşlı adamın koluna girip, dükkânın arka bölümüne geçmiş.
İhtiyar adam, elindeki baston ile işaret ederek:
-Sana ilk önce günümüze ait aynayı göstereyim, demiş. Çerçevesi gümüştendir, Fiyatı ise sadece 3 altındır.
Adam duvarda asılı duran kristal aynayı kısa bir süre incelemiş. Ve ona bakarak kendine çeki düzen verdikten sonra:
-Bunun bir özelliğini göremedim, demiş. Evimde de bundan üç dört tane var.
Yaşlı adam, seke seke ilerleyerek:
-O halde bu aynaya bak, demiş. Çeyrek asır öncesine aittir. Çerçevesi bakırdandır. Fiyatı ise yüz kese altındır.
Adam:
-Herhalde şaka yapıyorsunuz, diye gülümsemiş. Böyle bir ayna on altın bile etmez.
İhtiyar adam, can sıkıntısıyla:
-Ben sana söylemiştim, demiş. İsterseniz vazgeçin.
Adam biraz tereddüt ettikten sonra aynanın karşısına geçtiğinde, bağırmamak için kendini zor zapt etmiş. Gözlerini ovuşturarak baktığı aynadaki görüntü, onun yirmi beş yıl önceki hâline aitmiş. Ne başının büyük bölümünü saran beyaz saçlar varmış bu görüntüde, ne de yüzünü kırış kırış eden derin çizgiler.
Adamın aynaya takılan gözleri, biraz sonra fal taşı gibi açılmış. Çünkü aynadaki gençlik görüntüsünün hemen arkasından, sevdikleri geçiyormuş birer birer.
Hayret içinde:
-Aman Allahım! diye bağırmış. Bu geçen annem değil miydi? Hem de henüz kanser olmadan önce.
Hemen sonra en sevdiği teyzesi ve dayısı da geçmişler, adamın görüntüsü ardından. Her ikisi de çeyrek asır önceki halleriyle.
Adam dayanamayıp başını çevirmiş aynadan. İhtiyar ise ona sokularak:
-İstersen seni ***üreyim buradan demiş. Zaten birçok insan da öyle yaptı.
—Hayır, diye itiraz etmiş adam. Annemi özlemiştim, dayımla teyzemi de.
—Peki, demiş yaşlı adam. Şu gördüğün de antika aynadır. Çerçevesi ahşaptır. Değeriyse bin kese altın eder.
Adam, son derece ürkek adımlarla ilerlerken, korkusundan vazgeçmiş. Ama merakını yenemeyip aynaya baktığında, çocuklar gibi çığlık atmış. Yedi sekiz yaşlarında bir çocuk duruyormuş karşısında. Soluk yüzlü, incecik, dişleri dökük ve saçları dağınık bir çocuk.
—Aman Allahım! Demiş. Bu benim çocukluğum. Cebimdeki sapan bile duruyor.
Adam, biraz sonra sendeleyerek duvara tutunmak zorunda kalmış. Bu sefer, yirmi beş otuz yaşlarındaki halleriyle annesi ve babası geçiyormuş geriden. Daha sonra da nur yüzlü dedesi. Annesi, onu her görüşünde olduğu gibi öpüvermiş yanaklarından. Babası ise, her zamanki şakacı hâliyle ensesine bir şaplak atmış yavrusunun.
Adam, kaçarcasına uzaklaşmış ayna başından. İhtiyarın yanına yığılmış ağlayarak.
Yaşlı adam:
Gerçek aynalar böyledir evlât, demiş. Bu yüzden de ulaşılmaz onlara.
Adam biraz olsun kendine geldiğinde, dükkandan atmak istemiş kendini, Fakat tam çıkacakken:
-Bedava aynalardan bahsetmiştiniz, demiş. Onu da merak ettim.
İhtiyar adam:
-Ona bakmanı tavsiye etmem, diye atılmış. Bugün fazla yoruldun.
—Mutlaka görmeliyim, diye ısrar etmiş adam. Bir hatıra almadan dönemem bu şehirden.
Yaşlı adam çaresiz kabul etmiş ve duvarlara asılanlardan farklı olarak, dükkânın döşemesi üzerine oturtulan aynaya işaret edip:
-Yerde gördüğün, geleceğin aynasıdır, demiş. Çerçevesi altından olup bedavadır. Ama onu da hiç kimse almadı.
Adam:
Geleceğin Aynası ha! demiş. Yani en son teknoloji ürünü.
İhtiyar hiç sesini çıkarmamış. Adam ise, emin adımlarla aynaya doğru ilerlemiş ve bakmak için yere eğildiğinde, oraya yığılıp kalıvermiş.
Yaşlı adam, müşterisinin cansız vücudunu kucaklarken:
-Geleceğin aynasında ne göreceğini tahmin etmen ve ona göre hazırlıklı olman gerekirdi evlât, demiş. Senin de gücün yetmedi demek ki…
İhtiyar adam, karşılaşacağı manzarayı bile bile, müşterisinin başı ucundaki aynaya bakmış.
Kuru bir iskelet görünüyormuş.
Birbirimize tutundukça ;Bıçakların ucu kapanacak.. ~Smiley9TenderMsn Inlove
nicely - avatarı
nicely
VIP VIP Üye
6 Temmuz 2011       Mesaj #1625
nicely - avatarı
VIP VIP Üye
“250 DOLAR A MERCEDES”

Adam otomobil almayı düşünüyor
Gazetedeki ilanlara bakıyor..
Derken, o da ne,
“250 DOLAR A MERCEDES”
Yanlış basılmış deyip sayfaları çeviriyor
Ertesi gün yine aynı sayfa, yine aynı ilan
“250 DOLAR A MERCEDES”
Hata devam ediyor diye düşünmüş....
Ertesi gün yine aynı sayfa, aynı ilan....
“250 DOLAR A MERCEDES”
Bi dakika yaa bi arayıp ikaz edeyim, yanlış yapmasınlar deyip numarayı çevirmiş....
Çok kibar ve güzel sesli bir bayan cevap vermiş,
-Buyrun beyefendi
-Hanımefendi, gazetede bir mercedes ilanı var, siz mi verdiniz?
-250 dolar a yeni bir süper lüks mercedes, bunu soruyorsunuz sanırım Evet, zaten sadece siz aradınız
-Yani, ilan doğru mu?
-Evet beyefendi, arabayı almak mı istiyorsunuz?
-Yani 250 dolar a mercedes öyle mi..?
-Evet..
-A ar arab araba ara arabayı gö gö göreb görebilrimiyim?
-Tabii adresi vereyim yazın...
Adam hızla yola düşer, şehir dışındaki adresi bulur, görkemli bir malikanedir.
Bahçeden girer, zili çalar, Bir uşak kapıyı açıp adamı salona alır.
Güzel, genç ve alımlı bir bayan gelir, kibarca karşılayıp buyur eder adamı...
-Hanımefendi, ara ara aa aarabayııı g ggö görebilirmiyim?
-Tabii ki, buyrun garaja gidelim
Garajın kapısı açılır,... pırıl pırıl, özel yapım, son model mercedes tüm ihitişamıyla orada.......
-Ha ha han hanımefendi, a a ara araba ça çal çalışıyormu?
-Alın anahtarları deneyin
Adam elleri titreyerek arabaya oturur, anahtarları takıp marşa basar, araba saat gibi çalışmaktadır.
-P pepekii, y yü yürüyormu? Diye sorar
-Bahçede bir tur atın isterseniz
Adam bahçede bir tur atar, evet... Mercedes şahane... Geri döner ve sorar
-şimdi ben, size 250 dolar verirsem bu arabayı alabilirmiyim yani?
-Evet Beyefendi, aynen öyle
Adam yine elleri titreyerek cebinden çıkardığı paraları kadına uzatır. Kadın aracın belgelerini imzalayıp adama uzatır,
-Hayırlısı olsun beyefendi, deposu da dolu, arabanızı güle güle kullanın
Adam arabaya biner, tam gidecekken döner ve dökülür:
-Hanımefendi, allahaşkına ne olursunuz şu işin aslını bana anlatın, yoksa delireceğim!
Kadın buruk bir kahkaha atarak “pekiyi”, der. Ve çantasını açıp bir kağıt çıkartır
-Bu benim geçen hafta sekreteri ile yurtdışına kaçan utanmaz eşimin bıraktığı mektup:
Bakın ne diyor:
“sevgili karıcığım bana çok emeğin geçti, beni affet...Sana evi, çocukları, eşyaları, şirketlerden birini, sahildeki yazlığı bırakıyorum. Senden bir küçük ricam olacak: Lütfen garajdaki mercedesi sat ve parasını bana yolla”
Birbirimize tutundukça ;Bıçakların ucu kapanacak.. ~Smiley9TenderMsn Inlove
Eschschaltzia - avatarı
Eschschaltzia
Kayıtlı Üye
21 Temmuz 2011       Mesaj #1626
Eschschaltzia - avatarı
Kayıtlı Üye
herşey ne kadar da kolaydı senin için.Sevmek ve sevgiyi bitirmek...Ya ben?Bu kadar kolay çıkarabilir miyim hayatımdan seni?Hiç olmamışsın gibi davranabilir miyim?Neden hayallerimdeki gibi karşıma çıkıp sorularıma çözüm yolu bulmuyorsun?Tam sana ihtiyacım varken neden söylesene neden uzaklaşıyorsun benden?
Gerçekten de hiç bir çıkar yol yok mu?İkimizinde içinde olduğu bir dünya yok muydu sence?Yoksa bile biz yaratamaz mıydık, ikimiz aşamaz mıydık engelleri?Sırtını dönüp gitmene gerek var mıydı?Bu kadar mı güvensizdin ben yanındayken, seni severken?Bu yüzden mi kendini başka kollarda aradın?Bulabildin mi peki?Ne önemi var ki artık sen benden vazgeçtikten sonra...
Her gece sabahlara kadar ümitle beklemek, her telefon çaldığında heyecanlanıp senin olmadığını farketmek, birgün birşeylerin düzelebileceğini hayal etmek ama o hayalin hiç benimle olmadığını anlamak nasıl bir duygu bilir misin sen?
Sen de pişmanlık duydun mu benim gibi?Yanlış zamanda yanlış insan diye düşündün mü hiç?Benim için sen, o kadar doğruyken herşeyin bu kadar yanlış olması,bir de sadece hayallerimde yaşıyor olman ve orada kalacağını bilmek çok acımasız bir durum bence...

Beni devirmek çok kolaysa tarihinden adımı sil
nicely - avatarı
nicely
VIP VIP Üye
7 Ağustos 2011       Mesaj #1627
nicely - avatarı
VIP VIP Üye
282087 128451330580737 114014845357719 173699 7712153 n1


Afrika ve Açlık

Afrika’nın kızıl topraklarında yükseliyor güneş
Kuraklık, açlık, sefalet diz boyu
Sürünerek yemeğe giden bir çocuktu karşımdaki
Başında bekleyense aç akbabalar
Bekliyorlardı çocuğun sonsuza gitmesini….



Her üç saniyede, bir çocuk ölüyorsa açlıktan
Çöpler yemeklerle doluyorsa diğer taraftan
Savaşa ve ağır kayıplara gerek yok
Bu da bir savaştır en soğuğundan…



Yediğim her lokmada düşünürüm defalarca
Boğazıma dizilir her yediğim yemek
Düşünmeden duramam o sefaleti
Yaşatmak için onları uzatırım elimi…


Ayaklar çıplak, vücut çıplak
Erimiş etleri, iskelete dönmüş vücudu
İsteği bir yemek dolusu tabak
Belki de birkaç saat sonra
O da sonsuza gidecek ve uyanmayacak
Acıları dinecek, açlığı unutacak
Sonsuza dek cesedi yerlerde kalacak
Akbabalara, kurda, kuşa yem olacak….


Ölürken bunca masum insan
Buna nasıl dayanır vicdan
Ben yatağımda rahat ve tok uyurken
Onlar sonsuz kırmızılıklarla savaşırken
Kemikleri Afrika toprağına karışırken
Ben nasıl rahat olurum bu sefalet varken


İçim acır, yüreğim kanar
Nasıl diner bu sancılar, nasıl geçer bu yaralar
Dünü yaşamadan gelmeyecek yarınlar
Dünyaya geldiğinde her çocukla eşitken
Şimdi yerlerde mi sürünecekti emeklerken
Bir dilim kuru ekmek dilerken
Ben nasıl şükretmem Allah’a bunca nimet varken….


Ey insan! duy bu masum yok oluşu
Yardım etmelisin açlara, yoksula
Bir çift ayakkabı yeter çıkarmamalısın On’a
Yemeğini yemelisin çöpe atmamacasına
Bilmelisin ki!
Attığın her lokmada doyacak bir çocuk var Afrika’da
İnsan katliamı var burada
Bir yangının külleri var bu kıtada


Varsa biraz hassasiyet insanda
Yardım eli uzatmalı
Can vermeli yerde sürünen aç çocuklara
Artık kalsın bu kötü günler fotoğraflarda
Geceler yerini bırakmalı umutla dolu sabahlara…
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Birbirimize tutundukça ;Bıçakların ucu kapanacak.. ~Smiley9TenderMsn Inlove
nicely - avatarı
nicely
VIP VIP Üye
13 Ağustos 2011       Mesaj #1628
nicely - avatarı
VIP VIP Üye
news 38a1f55ce22ee16fc4d2
Beğenerek okuduğum bir yazı paylaşmak istedim
Bazı kadınların dünyasını kimseler anlayamaz yada anlamak istemez
IssIz kadInlar Iliskiler, HayatI anlatan anlamlI yazI


Aylardır içinde ki boşluğun nedenini öğrenecekti bu gece Hayal…
Suskundu uzunca bir süredir.
Gamzelerini ortaya çıkartan gülümseme, buruk tebessüme bırakmıştı yerini..
Zoraki, ısmarlama… Onu tanıyanlar,
yaşadıklarına baktıklarında “İyimisin sen?” diye soruyorlar,
Hayal de bu sorunun neden sorulduğunu
anlayamadığı için “Evet” yanıtını veriyordu…
Oysa ki çevresi, bu denli güçlü olmasının,
olaylara bu denli soğukkanlı yaklaşmasını hattâ
halâ ailesinin başında ve dimdik duruşunu fırtına
öncesi sakinlik olarak görüyor, ne zaman
düşecek kaygısı taşıyordu…

Hayal iş çıkışı doktora uğrayıp, oğlunun tahlil sonuçlarını gösterdi.
Yıllık kontroldü. Sonuçlar temizdi..
Eşininkiler de…
Kendisinin ise strese dayalı organik olmayan
fonksiyon bozuklukları vardı…
Doktor “ Kendi sonuçlarını neden en son verdin Hayal ?” diye sorduğunda başını öne eğdi, sustu…
”Bak Hayal, kan değerlerin çok yüksek.
Baskı altındasın.
Bir an önce kendine zaman ayırmalı, oynadığın değil, yaşadığın hayatı gözden geçirmelisin.
Yoksa sana ne ben ne de ilâçlar fayda sağlayacak.
İyi düşün.”

Dışarı çıktığında saate bakmadı.
Gözleri dolu doluydu. Yürüdü.
Tren yolunun kenarına geldiğinde masalarda
oturan insanlara baktı.
Yıllar vardı ki tek başına bir çay bahçesinde oturmamıştı. 2 kişilik bir masaya oturdu.
Kahve söyledi kendine.
Bildik bir melodi içini daha çok acıttı…
Une Belle Histoire.. Michel Fugain söylüyordu… Türkçesini bir zamanlar Tanju Okan
ve Nilüfer söylemişti ‘ Kim ayırdı sevenleri ‘.
Issız Adam filmi geldi aklına ..

Müzik sustuğunda kahvesini içmeyi unuttuğunu gördü. Fincanın kenarına ücreti bırakıp kalktı yerinden…
Yol boyu küçücük dükkânlarda satılan eşyalara baktı.
2. el kitap satan sergiye uğradı.
Onu en çok dinlendiren , her zaman kitap satılan dükkanlar olmuştu…
Uzunca bir süre kitap karıştırdı, arkalarını
çevirip konularına göz attı.
Halâ o tarifsiz boşluk duruyordu içinde…
Tren sesi onda her zaman ayrılığı çağrıştırmıştı
her nedense…
Havanın yavaş yavaş kararmaya başladığını gördü. Saatine bakmadı…

Arabasına binip radyonun sesini açtı.
İnanmıyorum dedi kendi kendine.
Ayla Dikmen’den “Anlamazdın” parçasının
sesi yükseliyordu.
Bir süre arkasına yaslandı.
Eve gitmek istemiyordu.
Kontağı açtı en sevdiği yere doğru devam etti…Çengelköy’e…

Beylerbeyi’ne geldiğinde hava çoktan kararmıştı…
Arabasını park edip indi Hayal…
Köşede ki marketten bir paket sigara, tuzlu fıstık,
bir şişe bira ve bir tane de pet bardak aldı…
Arabasına bırakıp, yürümeye başladı…
At kuyruğu yaptığı saçlarını açtı.
Yüzünü sert rüzgâra çevirip, gözlerini kapattı.
Tam kenarında duruyordu denizin.
Kollarını açtı iki yana bir süre kaldı öyle.
Deniz simsiyahtı gecenin karanlığında..
Dibini görmediği denizden hep ürkerdi..
Aynı duyguyu hissetti.

Hele ki rüzgârın sert estiği anlarda
kıyıya vuran dalgalar ,
hazır olmadığı bir sona onu alıp götürecekmiş
gibi geldi ve kenarda durmaktan vazgeçti,
yürümeye başladı…

Karşıdan gelen araçların farları yüzüne
vurdukça rahatsız oluyordu Hayal.
Korna sesleri, duran arabalar…
Tek başına yürüme özgürlüğü bile olmayan
biz kadınlar bu nedenle mi ıssızlaşıyoruz
sorusu takıldı beynine…
Alışılagelmişin dışında davranamamak…
Kuralların ve tabuların dışına çıkamamak…
Yüreğinin seni alıp götürdüğü yere gidememek… Kendin olamamak… İstediklerini söyleyememek… I
ssız Kadın olmak…

Geri döndü … Üşümüştü.
Arabanın içinde oturmaya karar verdi.
Tuzlu fıstığı çıkarttı,
bardağa biradan doldurdu ve bir sigara yaktı.
Kapıları kilitledi, sahile vuran dalgaları seyretmeye başladı.
Gecenin sessizliğinde ‘ işte huzur ‘ dedi kendi kendine… Telefonu hiç çalmamıştı…
Gülümsedi buruk bir şekilde…
İçinde ki boşluğu sorgulamaya başladı…
Yıllar vardı ki iltifat edilmemişti kendisine…
Çok hoşsun , ne kadar güzel olmuşsun,
bu kıyafet sana çok yakışmış gibi sıradan sözcükleri
çok uzun yıllardır hiç duymadığını düşündü.
“Seni seviyorum” sözü hep “İlle de söylemek mi lâzım, anlamıyor musun ?”
şeklinde geçiştirildiğinden duymayı istediğini fark etti. s hayatı yoktu.
Kadın olduğunu unutalı da, bir çift güzel
söz duymayalı da yıllar olmuştu…
Bir an yanaklarından, elindeki bira bardağının i
çine göz yaşlarının aktığını hissetti ve şaşırdı ! Ağlamayalı da yıllar olmuştu…

Hayal camın çalınmasıyla yerinden sıçradı. Garson, elinde çay tepsisi , deniz kenarında park eden arabalara servis yapıyordu. Eliyle ‘ister misiniz? ‘ diye işaret etti. Hayal de öfkeli bir şekilde ‘hayır’ diye bağırdı içerden. Korkmuştu !
Yeniden radyonun sesini açtı.
Bu kadarı da fazlaydı artık !
Sezen Aksu ‘Tükeneceğiz’ diyordu…
Issız Adam filmi geldi yeniden aklına..

Yaşadıklarına daha doğrusu yaşamadıklarına daldı tekrar…
Sevilmek , sevildiğini duymak, bilmek,
hissetmek nasıl bir duygu diye geçirdi aklından…İnsanların bunu anlamasının ne denli
zor olduğunu düşündü.
Onlara göre her şeye sahipti Hayal.
Bir terazi olsa bir yana sahip oldukları bir yana
sahip olmadıklarını koysa acaba hangi taraf ağır basardı ?
Cevabı çok netti. O bunu biliyordu…
Anlatamıyordu…
Anlatmak istese de dinlenmiyordu…
Hayal hep içinde ki çocuğu beslemişti bu güne kadar… Onu hep sevmişti… Ona tutunmuştu…
Şu an olduğu gibi…
Kendine oyuncaklar, çiçekler almış o çocuğu
şımartmıştı hep…
O çocuk da olamamışdı…

Telefonun sesi ile irkildi. Korkarak ve suçluluk duygusuyla açtı telefonu.
“Nerdesin ? “ “Özür dilerim.”
dedi Hayal ürkek bir sesle.
“Sahilde denizi seyredip, arabanın içinde bira içiyorum. Moralim çok bozuktu, biraz rahatlamak istedim.
Yemek saati de geçti kusura bakmayın.
Hemen geliyorum.” dedi aynı suçluluk hissi ile… Telefonun ucunda ki ses sert bir tonla
“ Tamam “ diyerek kapattı.
Hayal düşüncelerden sıyrılıp yüz hatları
gerilmiş bir vaziyette
“Ne yaptığını sanıyorsun sen ?” diye kızdı kendine.
Ne gereği vardı gece gece sokaklarda
sorgulama yapmanın…
Gecenin 10’ u olmuş kadın halinle arabanda
oturmuş bira içebiliyorsun, sonra da kalkıp
halinden şikâyet ediyorsun !
Buna sahip olmayan milyonlarca kadın
var diye söyleniyordu kendi kendine…
Telaşla ve süratli bir şekilde köprüyü geçti..
Doktorun söylediği cümle geldi aklına..
” Oynadığın değil, yaşadığın hayatı
gözden geçirmelisin…”
Ayağını gazdan çekti hafifçe…
Mutluyu oynuyor, acı çekiyordu…
Yüklenen yükleri görev addediyor,
kendisine haksızlık edilmesine göz yumuyordu…
Ondan esirgenen şeyler onu adeta metal bir robot haline dönüştürmüştü ve insanlar onun bu halinden mutluydu.

Arabayı park etti ve evin kapısını çaldı.
Merhaba diyerek girdi içeriye.
Suratlar asılmıştı. Sessizce odasına geçti.
Üstünü değişti, mutfağa geçti…
Tezgâhın üzerine bırakılan yemek artıklı
tabakları temizleyerek makineye yerleştirdi.
Ekmek sepetinin içinde kurumuş ekmekleri
yerine kaldırdı. Etrafı toparladı.
Üç tencere yemek ve zeytinyağlılara baktı.
Suçu sadece sofrayı hazırlamamaktı…
Kariyeri olan, çalışan bir kadın olarak
şu an daha çok acı çekiyordu…
Tükeneceğiz’de ki sözleri mırıldanmaya başladı,
içinde ki çocuğa serzenişti sanki…

Etrafımızı sarıverecek,
Bir boşluk ki asla bitmeyecek…
Her şey bir anda anlamsız gelecek,
İşte biz o gün tükeneceğiz…
Birbirimize tutundukça ;Bıçakların ucu kapanacak.. ~Smiley9TenderMsn Inlove
SuDoKu - avatarı
SuDoKu
VIP DersFobik
16 Ağustos 2011       Mesaj #1629
SuDoKu - avatarı
VIP DersFobik
Dostlarım ev eşyamdı,bir bir gitti,diyorum Artık boş odalarda ölümü bekliyorum. _necip fazıl_
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Hayat mı dengesiz benim ruh halim mi....Çelişkideyim.
nicely - avatarı
nicely
VIP VIP Üye
18 Ağustos 2011       Mesaj #1630
nicely - avatarı
VIP VIP Üye
Neyi çok severseniz ve neye bel bağlarsanız, onunla imtihan olursunuz. Düşüncelerinize takılan ve aklınızı meşgul eden, geceleri uykularınızı bölen neyse, onunla karşılaşırsınız.

Hasretini çektiklerinize bir bakıverin. İsteklerinize ulaşmak için çabaladıklarınıza. Çabanız ne yöndeyse ona yönelirsiniz. Ve onunla da imtihan olunursunuz.

İmtihan edildiklerinize bir bakıverin, kayda değerse kaydetmeye devam edin yüreğinize. Lakin unutmayın, sizin kaydettikleriniz de kaydediliyor her an.

Hasretleriniz yakıyorsa yüreğinizi, değsin yüreğiniz yanmaya. Yangınlarınız nefsinizi de yaksın, sadece yüreğinizi değil. Kuruyorsa göz pınarlarınız ağlamaktan, yoruluyorsanız eğer beklemekten, ardınıza bir bakıverin. Uğruna ağladıklarınıza… Beklediklerinize…

Alçaltıyor mu sizi? Yüceltiyor mu? Korkmayın, sorun kendinize. Vicdan aynasına bakın, yüzleşin içinizle. Hatta kalbinizle, hatta gözlerinizle, hatta nefsinizle…

Değiyor mu acaba, ne zaman son bulacağı belli olmayan kısacık hayatınızda uğruna yandıklarınız? Değiyorsa bırakın varsın yansın ebediyen.

Hayatı Anlamlandırabilmek

Bir şeyler yaşanıyorsa şu kısacık hayatta, anlamlı olmalı, yaşanan her ne varsa. Anlam kazandırmak, aklımıza ve irademize bağlı. Aklın ve iradenin hakkını vermek bize bağlı. Yaşamak için yaşamamalı sadece, atılan her adımda O anılmalı, nefes alış verişlerimizi O’nunla değere bindirmeliyiz.

Hayatımızı değerlilerle değerlendirmek bizim ellerimizde. O’nu anmadığımız günleri yaşanmamış saymalıyız, O olmadıktan sonra yanımızda, ne kıymeti var alıp verdiğimiz solukların.

Hayatınızı kime adarsanız onunla fanileşir ya da ebedileşirsiniz. Karun parayı sevdi, Ebu Cehil kibri sevdi, Firavun zulmü. Kim neyi sevdiyse onunla yandı.

Şeytan gururu sevdi, gurur kovdurdu onu cennetten. Bir anlık hatasıyla kaybetti ebediyeti. Pişmanlığı fayda vermedi, konumunu kendi elleriyle yerle bir etti.

Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) Allah’ı sevdi, hayatının odağında hep Rabbi vardı. Ve her adımında biraz daha zirveleştirdi O’nu Allah sevgisi.

Hayatımız bir emanet, suya kapılmış, yele savrulmuş, kuytularda unutulmuş bir hiç değil. Hayatımızı kıymetlendirmek bizim ellerimizde, kıymetlilerle beraber…

Ayağımız takılıyorsa taşa bir yerlerde, bir diken kanatıyorsa parmağımızı, sorgulamalıyız kendimizi. Gereksiz olan neye takıldım da şimdi ayağım taşa takılıyor diye.

Sizin Hayatınızın Odağında Kimler Var?


Şimdilerde çok daha farklı telaşlar var dünyamızda. Takip ettiğimiz yollar, özendiğimiz hayatlar, pek de cennete davetiye çıkarmıyor. Mal mülk biriktirme sevdası adına her şeyi mubah sayan aklımız, magazin sayfalarında, televizyon kanallarında ya da kahve köşelerinde aradığımız, heba ettiğimiz hayatımız, yakıp yıktığımız iç dünyamız.

Neye bağlanırsak onunla imtihan oluruz. Bağlandıklarımız bir şey ifade ediyor mu yarınımız adına? Yarınların güvencesi sadece bu diyarlar için mi geçerli! Ya ahiretin güvencesi ne olacak? Neye bağlanırsak, neyi takip edersek onunla karşılaşacağız. Peki, karşılaşacaklarımız bizi kurtarmaya vesile olabilecek mi?

Ne var hayatımızın odağında, kimlerle hem dem oluyoruz, O’nu hatırlatıyor mu dost bildiklerimiz? Attığımız adımların kaçı O’nun için? Yoksa biz sadece yaşamak için mi yaşıyoruz? Talip değil miyiz cennete? Talip değil miyiz henüz görmediğimiz fakat düşününce titrediğimiz Rabbimize?

Biz neye tutunduk kurtulmak için? İmtihanlarımız bizi O’na götürüyor mu? Yoksa uzaklaştırıyor mu? Yüceltiyor mu? Yoksa alçaltıyor mu?

Bugün sevdikleriniz, hasret çektikleriniz, yarın cehennemin alevleri arasından çekip alacaksa sizi sevmeye ve hasret çekmeye devam edin! (alinti)

--
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Birbirimize tutundukça ;Bıçakların ucu kapanacak.. ~Smiley9TenderMsn Inlove

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri