Arama

Hayata Dair - Sayfa 165

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 240.196 Cevap: 1.657
_COLT_ - avatarı
_COLT_
Ziyaretçi
26 Haziran 2012       Mesaj #1641
_COLT_ - avatarı
Ziyaretçi
Ya bide sen düşersen ellerimden,
Ya birde kimsesizsem,
Sponsorlu Bağlantılar
Ölüm kadar sevdiğim cesaretim yan çizmişse....




/kerberosss
nicely - avatarı
nicely
VIP VIP Üye
3 Temmuz 2012       Mesaj #1642
nicely - avatarı
VIP VIP Üye
Filozoflara Ders Veren Sufi


Sponsorlu Bağlantılar
Mevlanaya 3 filozof gelir ve Size 3 soru sormak istiyoruz derler.Bunun üzerine Mevlana; hocası Şems-i Tebrizi'ye Bunları havele eder...

Bunun üzerine şems-i Tebrizi'yi sınamak ve sorgulamak için üç soru sormak üzere toplanır felsefeciler. Temsilcileri aracılığıyla ona üç soru sorarlar :

Filozoflardan biri öne çıkar ve Şems-i Tebrizi'ye:

- Ya Şems Biz sana 3 soru sormak istiyoruz der
- Şems buyrun tabii ki sorabilirsiniz der

Filozof : "Allah var diyorsun, ama biz göremiyoruz. Onu gösterirsen inanırız.”

Şems: "Diğerini sor " der

Filozof : şeytan ateşten yaratılmıştır dersiniz, Fakat cehennemde azap çekeceğinden bahsedersiniz.“Allah; kendisi de ateşten olan şeytana ateşle nasıl azap edebilir.?” Hiç ateş ateşe Zarar verir mi. ?

Şems : "Diğerini de Sor " der

Filozof :“Madem herkes ahirette yaptıklarının karşılığını alacak, o halde neden din; insanları her istediklerini yapmaları için bırakmıyor.?”

Ardı ardına bu soruları dinleyen Şems, hiç konuşmaz ve yerden aldığı bir kerpiç parçasını doğruca felsefecinin kafasına indirir. Bu durum karşısında davalık olurlar ve kadı önüne çıkarılırlar. Felsefeci kendisine vurup canını yaktığı için şikayetçi olur. Durumu açıklamasını isteyen kadıya Şems savunmasını şöyle yapar:

“O bana üç sual sordu, ben tek hareketle hepsini cevapladım”. “Nasıl yani?” diyen kadıya açıklaması ise şu olur:“

*Bana, Allah’ı göster inanayım, dedi. Madem şimdi başım ağrıyor diyor, başının ağrısını göstersin, ben de inanayım.

*Şeytana ateşle nasıl azap edileceğini sordu. Ben de ona topraktan yapılmış kerpiçle vurdum. Halbuki kendi bedeni de topraktan yaratıldı. Demek ki toprak toprağa azap ederse, ateş de ateşe edebilir.

*Bırakın herkesin canı ne isterse onu yapsın diyordu. Benim canım da onun başına vurmak istedi ve vurdum. Madem öyle diyor, şimdi ne diye hesap soruyor !?”

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Birbirimize tutundukça ;Bıçakların ucu kapanacak.. ~Smiley9TenderMsn Inlove
kerberosss - avatarı
kerberosss
VIP cambaz
19 Ağustos 2012       Mesaj #1643
kerberosss - avatarı
VIP cambaz
Hanginiz karşınızda ki çırılçıplak iken bile, sadece gözlerinizin içine bakabildiniz?
adsız - avatarı
adsız
VIP VIP Üye
28 Ağustos 2012       Mesaj #1644
adsız - avatarı
VIP VIP Üye
Gemiyi Yüzdüren Su, İçeri Girdiğinde Gemiyi Batırır

Bencil insan, insanlığın uğrayabileceği bütün felaketlerin tohumları içinde taşıyor. Felaketler, insan olma onurundan uzaklaşma ile başlıyor ya da büyüyor çünkü. Bencillik bir makineleşme hali. Bencil, içine para attığınızda gazoz veren makina gibi. Onu ancak menfaatinin karşılanması harekete geçiriyor. Ya insan? O hisseder susadığınızı, o siz istemeden verir, o suyunu paylaşır. Sizin susamanız onun susaması gibidir. O bulunduğu yüksek yerden herkesi görme kararı ile bakar, ama herkesi... Kimin yarasının kanadığı önemli değildir onun için. Yaranın kanamasıdır önemli olan ve işte o zaman onun da ciğeri yanar.
Sahip oldukları herşeyin üzerine oturarak, onları iyilik, güzellik, faydalılık yolunda paylaşmak istemeyenlerin yalnızca kalpleri değil mantıklarıda iflas etmiştir. Yalnızca kendisini bekleyen, kendisini gözleyen, kendisine çoğalan bir zenginlik kadar, ucuz ve kirli bir yaşama sebebi olabilir mi?
Birçok insanın artık çok duyulan bir mazereti var: ''Ben insanlara yardım etmek istiyorum ama daha ihtiyaçlarımı tam olarak gideremedim...'' Bu mazerete karşı bir soru var: İhtiyaç nedir? Hangi ihtiyaç zaruridir? Akla gelen herşeyi ihtiyaç kabul etmek ve hepsini zaruri göstermek, nöbet tutmamak için lağım çukuruna saklanmaktan farklı değil.
Herşey ihtiyaç değildir, her ihtiyaç zaruri değildir. İhtiyaçlarımızın bir kısmından fedakarlık yapabilmeliyiz, bir kısmının giderilmesini başkalarının menfaatine erteleyebilmeliyiz.
İhtiyaçlarınızın hangilerinin zaruri olduğunu dünya ile ilişkinize verdiğiniz anlam belirleyecektir. Yapabileceğiniz fedakarlıkların sınırınıda yine bu anlam belirleyecektir. Gerçke şu ki, sınırsız zevkler dünyasının ihtiyaç kuyusu, düşenin bir daha asla çıkamayacağı kadar derin ve karanlıktır.
Bir taraftan hastalıkların ve yoksullukların pençesinde ''yaşamak istiyorum'' diye ağlayan çocukların hıçkırıkları şehir şehir dolaşıyor; bir taraftan da ihtiyaç kuyularının dibinde insanlar kaynaşıyor, ihtiyaç listeleri uzadıkça uzuyor.
İnsan, olması gerektiği gibi oldukça, manevi ritmini bulur. Paylaşmak manevi hücreleri yeniler, dolayısı ile hem maddi hem manevi anlamda ömü uzar. Daha çok yaşamak, daha doygun yaşamaktır.
Mevlana ''Geminin yüzmesi için suya ihtiyaç vardır ama su geminin içine girerse onu batırır. Gemi için su ne ise, inanmış bir ibsan için dünya odur'' diyordu.
İşte denge merkezi.. işte ritmin enerji kaynağı. İnsanın ve insanlığın kısacık batış hikayesi. Suyun içeriye girmesine sebep olmayacak şekilde yaşamak gerekiyor...
ömr-ü bahar
adsız - avatarı
adsız
VIP VIP Üye
21 Şubat 2013       Mesaj #1645
adsız - avatarı
VIP VIP Üye



Yaşamımıza şekil veren alışkanlık haline getirdiğimiz düşüncelerimizdir. Bu düşünceler bizi çok yakın sosyal ilişkilerimzden bile çok etkiler. Yakın dostlarımızın bile düşüncelerimiz kadar önemi yoktur..
ömr-ü bahar
ROSE - avatarı
ROSE
Ziyaretçi
6 Nisan 2013       Mesaj #1646
ROSE - avatarı
Ziyaretçi
HAYATA DAİR
Msxlabs.org

Bir sebep olmalı yaşamak için.
Mutlu olabilmek sevdiklerinle;
Mutlu olabilmek
Her şeye rağmen ne güzel!

Yorgunsan,tükendiysen;
Sevgilin yoksa yanında,
Terkettiyse dostların seni,
Ürkek gözlerle bakıyorsa
Çocuklar sana;
Göremiyorsan bir ışık
Geleceğe dair;
Sen zaten ölmüşsün demektir.

Bir umut olmalı
İnsanın içinde yaşamak için.
Yüreğindeki cevahir sönmemeli,
Yıldızlar uzak olmamalı;
Çiçekleri koklamalı,
Havayı solumalı,
Sarılmalı sevdiklerine sıkı sıkı

Yoksa bunlar bedeninde,
Yahut düşlerinde;
Unutmuşsan gülmeyi,
Sen zaten ölmüşsün demektir.
Ve hayat yakışmaz sana!!!
kaynak
nicely - avatarı
nicely
VIP VIP Üye
21 Nisan 2013       Mesaj #1647
nicely - avatarı
VIP VIP Üye
Yağmur Tanesi Bulut ve Rüzgar


Herşey bir anda olup bitti. Düşünmeye bile fırsat bırakmadı hayat. Yağmur tanesinin yere düşüşünü izledim. Her şeyden vazgeçmişti sanki. Önce yeryüzünden sıkıldı buhar oldu uçtu. Bir buluta güvendi sevdi onu. Tutundu ona. Rüzgarda arkadaş oldu onlara. Bulut rüzgar ve yağmur tanesi gezip durdular semada. Yukarıdan baktılar insan oğlunun oynadığı oyunlara. Yalanları gördüler, umutla dolu yüzlere söylenen yalanları. Güçlüyü gördüler ve ardında sakladığı pislik suratı.

Sıradan bir gündü dolaşmaktaydı üç arkadaş yeni yağmur tanecikleri ve bulutlarla karşılaşmayı bekliyorlardı. Yeryüzüne baktılar. Çığlıklar duyuluyordu. Annelerin, ablaların, kardeşlerin, abilerin, babaların çığlıkları. Ellerini açıp semaya doğru yakarışları. Bir ışık gördüler aksi yönde kendilerinden yirmi yirmi beş metre altta. Hızla ilerliyordu ve alçalıyordu gitgide. Bulutu kıskandıracak kadar güçlü bir ses işittiler. Gök gürültüsü hafif kalıyordu yanında. Birden simsiyah bir duman kapladı her yeri ısındı ortam. Öyle hızlı tırmanıyordu ki semaya rüzgarın nefesi yetmedi onları oldukları yerde tutmaya. Geriye doğru sürüklendiler aniden. Hiroşima geldi akıllarına ya tarih tekerrür ediyordu ya da hayal görüyorlardı. Öyle düşündüler. Silah sesleri geliyordu kulaklarına şok içindeydi üçüde. Bir savaş uçağı geçti yanlarından. Rüzgar tüm gücüyle ittirmeye çalıştı onu gerisin geriye. Ama nafile insan oğlunun elinden çıkma bu alet yenmişti rüzgarı. Uçak git gide alçaldı alçaldı alçaldı. Çığlık sesleri neredeyse bastıracaktı uçağın o lanet gürültüsünü. Silah sesleri duyuldu ve bir bıçak gibi kesildi çığlıklar. Yağmur daha fazla dayanamadı bu duruma. 'Ben dönmeliyim artık yer yüzüne. Söndürmeliyim yaktıkları ateşi soğutmalıyım pare pare yanan bu kenti' dedi ve bıraktı kendini. Yanmış et kokusu, yıkılan binalar, yanan evler gördü. Yüzünde patlamanın etkisiyle derin bir yara oluşmuş bir kızın yanağına kondu. Şoktaydı küçük kız göz yaşlarının yerini alan yağmura aldırmadı bile. Top oynadığı okul bahçesi darmadağındı şimdi. Önünde az önce oyun oynadığı arkadaşları yatıyordu. Hiç bir ses yoktu susmuştu tüm dünya isten kapkara olmuş suratlar sessiz, çaresiz çığlıklar atıyordu. Başını semaya doğru kaldırdı. Birden aydınlandı gökyüzü güneş gibi sarı,kırmızı, turuncu renkte toplar gördü. Havai fişeğe benziyordu. Hızla yere düştü toplar. Ne yapacağını bilemeden sağa sola koşuşturuyordu insanlar. Tanıdık bir yüz arıyorlar ve büyük ihtimalle o tanıdık yüzü görmemek için dua ediyorlardı. Onlarda haklıydı her gün bombalanmıyordu yaşadıkları şehir. Düşen toplar yere çarpıp patladı ve küçük parçalara bölündüler. Birisi yapışıp kaldı koşuşturmakta olan insanlardan birine. Küçük kız adama baktı. O da arkadaşları gibi sessiz çığlıklar atıyordu. Gitgite derisini kıyafetlerini parçalamaktaydı o küçük top. Tanıyordu bu suratı karşı komşularıydı. Daha dün akşam ona gofret almıştı. Dizlerinin bağı çözüldü bir anda. Bacakları onu taşıyacak kuvveti bulamadı. Küçük kız belkide yarın gömüleceği ya da yakılıp savuşturulacağı toprağa sarıldı. Bir kaç bomba daha patladı ardından gerisini göremedi belki korkudan belki ısıdan ya da alfa beta gama her ne haltsa o bombaların yaydığı radyasyondan bayılıp kaldı.
Bir çadırda açtı gözlerini. Yanında onun yaşlarında bir çocuk yatmaktaydı. Yüzüne götürdü elini ama dokunamadı. Gazlı bezle sarılmıştı yüzünün yarısı ve canı fena acımaktaydı. Tekrar baktı çevresine ampül yerine gaz lambaları yanıyordu çadırda. Lambanın cılız alevinden korktu bir anda. Üstündeki battaniyeye sımsıkı sarıldı. Gördükleri geldi aklına gözleri doldu ağladı. Yumdu gözlerini ailesini düşündü acaba onlar neredeydi ne yapmaktaydı ? 'Allah'ım korumuştur onları o dünyayı bizim için yarattı' dedi. Sakinleştirmeye çalışıyordu kendi kendini. Gözlerini açtı belkide hepsi kötü bir rüyaydı diye ümit ederek. Manzara aynıydı ve bir koşuşturmaca başlamıştı çadırın içinde. Tek boş yer küçük kızın yanıydı. Adamı yavaşça indirdiler taşıdıkları battaniyeden. Kulaklarının duyup duymadığından emin değildi küçük kız. Belli belirsiz bir şeyler sayıklıyordu adam. Yine o sessiz çığlıklardan olmalıydı. Adama baktı dikkatlice omzunun bittiği yerde beyaz sinirler kıpkırmızı bir et ve parçalanmış bir kemik vardı. Midesi bulandı kızın istifra edecekti neredeyse. Gözlerini yumdu sıkıca zaten yeterince korkmuştu. Göz yaşları araladı göz kapaklarını tekrar uyuyana kadar ağladı.
Yağmur gücünü kaybetmeye başladı. İnsan oğlu yağmura karşı da bir zafer kazandı. Atılan bombalardan yanan evlerden saçılan radyasyondan hava o kadar ısınmıştı ki daha fazla dayanamadı. Sessizce yükseldi yağmur tanesi gökyüzüne içinde tarifsiz bir acı vardı. Arkadaşı buluta baktı simsiyah olmuştu. Rüzgar o güzel kokusunu terk etmişti. Estiği yere doğdu kan ölüm vahşet kokusu taşıyordu. Daha fazla kalamazlardı burda cehennemden farksızdı ve dayanacak güçleri kalmamıştı. Rüzgar uzun bir süre hiç konuşmadan taşıdı onları. Belkide beraber tüm dünyayı dolaşmışlardı bu zamana denk. Sayısız yer ve insan tanımışlardı. Böylesine bir vahşete en son Hiroşima'da tanık olmuşlardı. Yağmur tanesi daha fazla dayanamadı.
- Toprak ve para gibi gereksiz metaların uğruna insan oğlunun yaptıklarına bak! Güç, iktidar için nükleer silahlarla , tam teçizatlı askerlerle, uzun menzilli silahlarla katliam yapmanın mantığı nedir? Bir bombayla 250.000 kişinin canını almak, kadınların ırzına geçmek, on binlerce insanı sakat bırakmak hangi ahlaka uyuyor? İnsan eliyle değiştirilmiş sözde kutsal olan hangi kitapta yazıyor? Ne zamandan beri bir insanın kaderini başka bir insan tahin ediyor ? Ne zamandan beri kuru bir özür bir katliamın üstünü örtüyor? Neden bu kadar aç gözlü insanlar? Verimli iki dönüm toprağı, içilecek iki yudum suyu olan yerleri ya benimsin ya toprağın mantığıyla işgal ediyor. 10 Aralık 1948'te imzalanan sözde 'İNSAN HAKLARI EVRENSEL BEYANNAMESİ' nerede? Haklı ile haksız arasındaki farka ne oldu? Neden tüm dünya susuyor, sınır kapıları kapatılıyor?
Yine uzun bir sessizlik oldu insan oğlu nasıl sustuysa tarih boyunca öyle sustu. Sloganlar atmanlara, kafasında ki ütopyayı gerçekleştirmeye çalışmanlara, var olan ve sömürüye dayanan düzeni değiştirmeye kalkanlara kazılan toplu mezarlardan birisinde bende olmayayım diye nasıl korktuysa insan oğlu üç arkadaşta öyle korktu ve sustu bu gidişle susmaya devam edecekler nesiller boyu.

Birbirimize tutundukça ;Bıçakların ucu kapanacak.. ~Smiley9TenderMsn Inlove
kosovalı hulya - avatarı
kosovalı hulya
VIP VIP Üye
28 Nisan 2013       Mesaj #1648
kosovalı hulya - avatarı
VIP VIP Üye
ÖN YARGILAR
Uzaklarda bir köyde, kocası, çocuğu doğmadan ölmüş, tek başına yaşayan hamile bir kadın vardı. Kadın, kendisine arkadaş olması için dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye başladı. Gelincik kadının yanından bir an bile ayrılmazdı. Her ne kadar evcil bir hayvan olmasa da, oldukça uysallaşmıştı. Birkaç ay sonra kadının çocuğu doğdu. Tek başına tüm zorluklara göğüz germek ve yavrusuna bakmak olduça zordu. Günler geçti. Kadın bir gün birkaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak ve yavrusunu evde bırakmak zorunda kaldı. Gelincikle bebek evde yalnız kalmışlardı. Aradan biraz zaman geçti ve anne eve geldi. Gelinciği ve kanlı ağzını gördü. Anne çıldırmışçasına gelinciğe saldırdı ve oracıkta öldürdü hayvanı. Tam o sırada içerdeki odadan bir bebek sesi duyuldu. Anne odaya yöneldi Ve odada beşiği, beşiğin içindeki bebeği ve bebeğin yanında duran parçalanmış yılanı gördü.
nicely - avatarı
nicely
VIP VIP Üye
27 Haziran 2013       Mesaj #1649
nicely - avatarı
VIP VIP Üye
*Karakter ağaç ise, şan ve şeref o ağacın gölgesi gibidir; biz hep gölgeyi düşünürüz oysa gerçek olan ağacın kendisidir.* A. Lincoln
Birbirimize tutundukça ;Bıçakların ucu kapanacak.. ~Smiley9TenderMsn Inlove
nicely - avatarı
nicely
VIP VIP Üye
1 Temmuz 2013       Mesaj #1650
nicely - avatarı
VIP VIP Üye
tumblr m59nyzR3zj1qkww7to1 400

Affetmek, sabır, özü sözü bir olmak insanca yaşamanın en güzel erdemidir. Fakat bir yere kadar,
defalarca tekrarlanıp, ya da yüreğimizi en can alıcı noktadan yaralayan ve bu yaranın ömür boyu yüreğimizde izi kalacaksa, asla ve asla muamma göstermemeli, affetmek erdemse, kötülükten kaçmakta erdemdir deyip, hemen o insanı hayatımızdan, görüş açımızdan çıkarmalıyız....Bazı insanlar, varlıkları ile zarar verip, kısa ömrümüzü heba etmemize neden olacaklar ise, tartıp, ölçüp biçip, onların yokluğu eğer
bize huzur mutluluk getirecek ise, onlardan uzak daha mutlu olacaksak, asla bencil bir karar vermemiş, aksine hayatımızı
düzene sokmuş oluruz....Gözden çıkardığımız insanlara da bir pencere aralığı bırakmalıyız fakat bu sadece bir merhaba, belki bir tebessüu
ya da bir selam gönderme olabilir, fakat ilişkimizi ihanet sonlandırmış ise, hiç ardımıza bakmadan yola koyulmalı ve o insanı tamamen
hayatımızdan çıkarmalıyız.
Birbirimize tutundukça ;Bıçakların ucu kapanacak.. ~Smiley9TenderMsn Inlove

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri