Arama

Hayata Dair - Sayfa 40

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 268.016 Cevap: 1.657
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Aralık 2006       Mesaj #391
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
kendime kuytu bir ölüm arıyorum yalnızca kendime
düşlerime sokak kedilerinin gözleri giriyor, korkuyorum
Sponsorlu Bağlantılar
boynunu kendi bileğine dolayıp asılan bir adam
kanını sulandırılmamış alkole banan
sokak satıcıları epey bilir bunu yalnızlık cinayettir

yalnızlık cinayettir bütün notalarda, bütün dillerde
bütün hecelerde, "a" sesinde, re minörde, mors alfabesinde
yalnızlık cinayettir kendi tükürüğüyle
ıslanan bedenlerde eski bir kokudur, yalnızca budur

ıslak paspas kokusudur, gece morudur
bileği tahriş olmuş bir kadının dinmeyen korkusudur
ansızın yakalanmasıdır bir kuşun kapana
trenin gecikmesidir istasyona yalnızlık cinayettir

sevişirken kramp girmesidir, ölürken birdenbire
sıçramaktır başka bir zamana, kadeh tutarken
elinin titremesidir, sesinin duyulmasıdır susarken
karnına saplanan bıçağı sevmektir yalnızlık cinayettir

cinnettir

kendime kuytu bir ölüm arıyorum çok iyi biliyorsun bunu
düşlerime kalabalık bir cadde giriyor. korkuyorum
saçlarını sırtından sallandıran kadınlar kadar
uzayıp gitmesi kadar bir aşkın telaşla
yanlışlıkla, su katılmamış bir sevişmenin ardından
ters yakılması kadar sigaranın, benim kadar
yani ellerim kadar, bedenim kadar, düşüncelerim
sırlarım, kaçışlarım kadar saçmadır yalnızlık cinayettir

cennettir

kendime kuytu bir ölüm arıyorum çok görüyorsun bunu
bütün delillerimi yaktım, beni ötelere götürecek
yollardan zaten uzaktım
her kadına yeni, bir zevk, her kadına
yeni kurulmuş tuzaktım bütün delillerimi yaktım
sonrası yok. sonrası çok gizli bir fotoğrafın arabı
yüzümüz siyah ve anlamsız, dışımız beyaz ve derin
sanki bir diktatör anıtı, kan akıtan bir nehir
işlenmemiş suçlarımız sanki yalnızlık cinayettir

cennettir
cinnettir
cinayettir.

zaman doldu
artık gidiyorum arkama bile bakmadan
arkaya bakmak çok eski huyudur
bazı çirkin adamların
zaman doldu
artık gizlemiyorum kendimi çok kadınla seviştim çoğu buluttu
basbayağı buluttu bildiğimiz buluttu dağılıp gidiyordu ben ço-
ğalttıkça
bir akşam usulca girdim kanıma
kendim karar verdim hep kendim karar verdim
yanlış da olsa sevdim pişman değilim, neden olayım?
bir akşam; üç gün üç gece poker oynamıştım
ne güzel. üç gün üç gece yeterince
içmiştik demek ki onar şişe, belki on beş
yirmi belki de.
abdullah, ah dostum, sevdiğim, çalı yüzlüm abdullah
kaç kurşun sıktı üstüme
yeterince içmiştik. vuramadı
vurdu, ben anlamadım belki de
belki de yavaş yavaş devam ediyorum ölmeye.
featherAltay ÖKTEM
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Aralık 2006       Mesaj #392
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
benim hiç sevgilim olmadı
bendim hep sevgili
Sponsorlu Bağlantılar
hep ben sevdim sanki
ne zaman alıp başını gider ya gemiler
benim hep gemilerce acılarım oldu
gemiler battı
ağladım
tuzunu gözyaşından aldı deniz
bende maviyi aldım ondan
kendime seçtim maviyi
kendime ayırdım
mavi mavi ağladım

benim hiç babam olmadı
anılar aradım kendime
bulamadım
çocuk yanımın kırık kaldı bi kanadı
bi kanadım hep anamdı
baban gökte yıldız oldu dediler
inandım
uçtum bulamadım
yalanlar söyledim kendime
aldanamadım
bir yanım babam da kalmış
tamamlanamadım

benim hiç oyuncağım olmadı
yapraklardan kelebekler yaptım
papatyalar topladım kuruttum
uçurtmasını çaldım bir oğlan çocuğunun
göklere saldım
düşler kurdum oyuncak kırmızısı
sonunda yeşil bisiklet aldı dayım bana
attım kendimi kıra bayıra,ve o sıra merak saldım dünyayı dolaşmaya
kağıt sandallarla açıldım
okyanusa martıya ve hatta sevdaya...

benim hiç şansım olmadı
hayatın amortisi bana
büyük ikramiye başkalarına
amaa
benim hep şarkım oldu
benim hep şiirim oldu
benim hep gökyüzüm
benim hep denizim
benim hep günbatımlarım oldu
martım ,balığım
köpeğim kuşum oldu
düşüm,düşüncem oldu
evim,ekmeğim oldu
şarabım ,rakım
aşka gönüllü kalbim
gündüzüm gecem oldu
velhasıl
anlatılacak bir hayatım oldu
featherNaşide GÖKTÜRK

AriThmetiCs - avatarı
AriThmetiCs
Ziyaretçi
11 Aralık 2006       Mesaj #393
AriThmetiCs - avatarı
Ziyaretçi
Hep geç kalıyorum hayata…
Akrep yelkovanı değil, ben zamanı kovalıyorum
Kelimeler güçlükle çıkıyor ağzımdan
Su damlalarını avucumda biriktirmeye çalışıyorum
Seher vakti geç kalıyorum kuş cıvıltılarına
Sokağa çıktığımda, yağmur çoktan bitmiş oluyor
Ne zaman radyoyu açsam, şarkımın son melodisi
Ne zaman denize koşsam mavi, gri oluyor
Hep geç kalıyorum hayata…
Ay’la dertleşmeye başlasam, güneş doğuyor
Güneşime baksam, yakıp kavuruyor
Bir çiçek alıyorum elime, kokusu gitmiş
Ağaç diyorum, çoktan yaprak döküyor bile
“ oysa yeşil, benim en çok sevdiğim renk
o bile ebruleşmiş “
Birisi düşse gönlüme, kayıp gidiyor sessiz derinliklere
“ gecenin en parlak yıldızı kayıyor içime “
Tutmaya çalışsam bir köşesinden çoktan mazi oluyor
SEN diyorum; sensizlik geliyor ardından
BEN diyorum; yalnızlık bakıyor arkamdan
BIRAKIN diyorum; ilk terk eden umudum oluyor
“ oysa en sevdiğim kelimedir, ümit “
Birileri benden önce davranmış…O'nu bile almış…
İnatla kovalıyorum, inatla yaşıyorum
Ama hep sonradan…hep zamansız…
Hep geç kalıyorum hayata, hep geç
Bahara geç, sevgiye geç, şimdi de sana geç…
İyisi mi sevgili sen beni boş geç…
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Aralık 2006       Mesaj #394
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
...
Ne yazık, pişmiş ekmek çiğlerin elinde;
Ne yazık, çeşmeler cimrilerin elinde.
O canım Türk güzeli kömür gözleriyle,
Çaylakların, uğruların, eğrilerin elinde.

...
Dünyaya geldiler, coşup taştılar;
Güldüler, eğlendiler, anlaştılar;
Bir kadehte sızıverdiler bir gün
Ölüm uykusunda kucaklaştılar.

...
Bilir misin, yüceler yücesi Tanrı,
Şarap ne zaman çoşturur içenleri?
Pazar, pazartesi, salı, çarşamba, perşembe,
bir de cuma, cumartesi günleri.

...
Yaşamak elindeyken bugüne bugün,
Ne diye bırakır, yarını düşünürsün?
Geçmiş, gelecek, kuru sevda bütün bunlar;
Kadrini bilmeğe bak avucundaki ömrün.

...
Toprak olup gitmişlere sorarsan
Ha gavur olmuşsun ha müslüman.
Kimler bu dünyada eğlenmemişse
Ötekinde yalnız onlar pişman

...
Ey garip kuş! Bu yıldızlar darı sana;
Elest günü canı sen verdin insana.
Dünyayı gören büyülü bir kadeh varmış:
O kadeh sende, başka yerde arama.

...
Bu zamanda az dostun oldun, daha iyi.
Herkesle uzaktan hoş beş edip geçmeli.
Can gözünü açınca görüyor ki insan
En büyük düşmanıymış en çok güvendiği.

...
Feleği döndürebilir misin muradınca?
Ne çıkar gök yedi kat değil sekiz katsa?
Er geç toprağa karışıp gidecek gövdeni
Ha ovada kurt yemiş, ha mezarda karınca.

...
Bak, gül yeşiller, sevinçler içinde;
Arar bulamazsın gelecek perşembe.
İç şarabını, gül kokla, yeşil topla:
Toprak oluvermeden gül de yeşil de.

featherÖMER HAYYAM
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Aralık 2006       Mesaj #395
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
"Hayat ne tuhaf değil mi?" Çoğu zaman içini dökmeye bu cümleyle başlarsın. Duygu dünyanın kapıları aralanır,cümleler ardı sıra gelmeye başlar. Bazen haykırmak istersin bir imdat dilersin; ve nasıl başlayacağını bilemediğin anlarda bu cümle imdadına yetişir.

Bazen bir tebessüm, tatlı bir bakış ve dokunuştur aradığın; bir omuza yaslanıp, kendini salıvermenin arzusudur. İstediğin çok bir şey değildir aslında; gözlerinde kaybolmak, gidivermek başka alemlere...


Bazen rüzgarın önüne kapılıp giden bir yaprak olmak istersin bazen de o rüzgara direnen bir vücut. Ama çoğu zaman nafiledir direnmen. Hayat yolunu çizmiştir bir kere ve rüzgarın yönünü değiştiremezsin. Teselliyi bulmak istediğin dudaklar çoğu zaman soğuktur. Üşütür içini. Sense titrersin; göz yaşlarınla ısıtırsın kendini, için için ağlayarak..
Kendini soğuk bir kış gününde çıplak ve yalnız hissedersin, ısıtsın diye yalnızlığına sarılırsın, gözlerin güneşi arayarak. İstediğin çok bir şey değildir aslında;sıcak bir tebessüm tatlı bir gülüş ve dokunuş.


Kendi kendine söylenirsin; acaba çok mu şey istiyorum diye. Sonra da takma kafaya diyerek kaçıverirsin oradan. Bir teselli istersin, ufak bir teselli. karşılaştığın şey ise kapalı kapılardır. Duvar gibi önünde duran kapıyı bir türlü kıramazsın. Sonra o duvarı kaleminle yıkarsın. Cümlelerindedir savaşın. Yırtınırsın, kendini paralarsın. Mağlup olmak üzereyken zaferi yaşarsın. İçindeki fırtına dinmiştir artık.


"Hayat ne tuhaf değil mi?" Kendi iç savaşında mağlubiyeti de yaşarsın zaferi de; ama bu zaferi tek başına kazanmamışsındır. Seni sevdiğine inandığın insanlar hep yanındadır ve yanında olacaktır. O insanları kaybetme. Onlara verebileceğin en değerli hediyeyi ver; sevgini.


İçinde filizlenen renk renk çiçeklerin olsun.onlara itinayla bak, asla incitme. Karşında dimdik ayakta olsunlar, senin gibi ve bırak sarsınlar etrafını; içlerinde kaybolmanın doyumsuz keyfini yaşa.


Unutma sen sevdiklerinle varsın. Yalnızlık Allah'a mahsustur. Yanında her zaman seni seven birilerinin olduğunu anımsa ve o güvenle dal hayatın içine. Bırak, yere düşsende kaldıracak birileri var nasıl olsa...


SEVGiLERİMLE


Bir dost
CaNaRY - avatarı
CaNaRY
Ziyaretçi
12 Aralık 2006       Mesaj #396
CaNaRY - avatarı
Ziyaretçi
Bana Seni Yazdıran Yarım KaLmışLıgındır...
Bu gece yokluğunun dökümünü yapıyorum.
Aylar önce sensizliğe yazdığım şiiri okudum, bir de dün gece yazdığımı...
Hiç fark yok... Neden azalmıyorsun bende?
Neden gidisin dün gibi?
Neden sana yazdığım her yazı, hep ayni yerde tıkanıyor?

Ben bugüne kadar kimseyi yoklugunda bu kadar önemsemedim
Kimseyi yoklugunda bu kadar özlemedim...
Ve suna emin ol; hiç kimse, yok'ken bu kadar sevilmedi...

Benim karşıma "ask" diye bu sonucu çıkaran, yârim kamış’lıktan başka bir şey değil, bunun farkındayım...
Ama iyi ama kötü, bitmeli her hikâye!
Sen bitmedin.
Bitmeyensin. .

Ayrılığın adını koyamadık sevgilim.
İste bu yüzden kopamadık birbirimizden bir türlü.
Ben yârim kalan ve adi konmayan hiç birşeyi unutmam... Unutamam. . İçimde sızısı kalır.
Ya herşey yaşanacağı yere kadar yaşanıp sona ermeli ya da
ayrılık söz konusu olduğunda bir daha kimsenin çiti çıkmamalı!
Biz bunu başaramadık, ayrılamadık!
Sen yaşanıp da bitseydin eğer hatrıma gelmezdin.
Seni bu kadar yazılası yapan, yârim kalmışlığındır. .
O gecenin sabahında, ayrılığın aklına nerden geldiğini biliyorum...
Anlamıştın benim soyut' a tutkun olduğumu...
O yüzden gittin kim bilir...
Sevilmek için, güzel hatırlanmak için, kayıplara karışmayı tercih ettin...


Oysa bu o kadar zor bir şey değildi sevgili...
Farklı bir dokunuş, ağızdan çıkan ve bugüne kadar kullanılmamış bir söz yeterdi zamanı durdurmaya. ...
Ben, asktan söz açıldığında zamanı durduramayan kimseyi sevemedim...
Ondandır belki de varlığında sevemediğim insanları, yokluğunda düşlemek.
Belki de ondandır, yanındayken yüreğinin gurbetine düştüğüm bir sevgiliyi, sılasında özlemek.
Yokluğun hiç de adil değil...
Beni yok ediyor, seni var ediyor sevdiğim.
Evet, seviyorum seni varlığına rağmen!
Üç mevsim değişti bu şehirde ama ben varlığınla-yokluğunun tezatını çözemedim...
Seni yasamak istemiyorum! .
Öyle bir sen yarattım ki sen yokken, yaşanıldığı an yitirir anlamını...
Sen yokken yarattığım sen, yasakladı sana dokunmamı...
Sana düşman bir sen var içimde.
Seni senle savaştirıyorum, olan bana oluyor...
Uzun zaman önce bir yerden duymuştum bu sözü:
"HANİ RUHLARIMIZ ÖPÜŞÜR YA? BAŞKASINDAYKEN AĞZIMIZ..."
Su an varlığınla yokluğunun tezatını bu şekilde tanımlıyorum, seni senle savaştırırken mağlup olan yüreğime...

Varlığındaki seni, yokluğundaki sen kadar sevemezdim. .
"Keşke sen yanımda olsaydın, keşke bir şeyler yapıp da seninle zamanı durdursaydık" diye hayıflanmıyorum artik.
Her ne kadar adi konmasa da bir kopuşun, her ne
kadar vazgeçmeyi beceremesek de, ayrılık ihtiyaçtandı bu hikâyede.

Yazık! Son sözü zaman söyleyecek...
Yazık! Bu sefer hayatin acımasız akışına bıraktık aşkı...
Ben senden kalan ayrılığa bile yas tutamıyorum adam gibi!
Bunu engelleyen senin varlığın...
İste bu kadar güzeldir senin yokluğun...
İste bu kadar ayrılığına üzülmemi engelliyor varlığın...
VARLIĞININ CANI CEHENNEME, YOKLUĞUNU ALMA
BARİ.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Aralık 2006       Mesaj #397
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
aldırmıyorum, bu dünyada payımın

-DÜNYADAN AZ BİR HİSSEYLE-

aşk yılları olmasına unutulan

bir dakikanın nefretinde.



ağlamıyorum terkedilmişler güzelim

BENDEN mutludur diye

ama sen üzülüyorsun diye...

kaderime bir yolcu olan benim!.
feather
Edgar Allen Poe
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Aralık 2006       Mesaj #398
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ya biz, binde bir karşımıza çıkan dostluk,arkadaşlık,sevgililik fırsatlarını ne yapıyoruz? Akşamüstünün bir saatinde yorgun gövdemizi yaslayıp mırıl mırıl konuşabileceğimiz, omuzu omuza dolanan bir kolun, başımızı yaslayabileceğimiz bir omuzun, belimizi kavrayan bir elin, uzun yollara dayanıklı aşkların sahibi karşımıza çıktığında tanıyabiliyor muyuz onu? Değerini biliyor, biricikliğini, benzersizliğini anlayabiliyor muyuz? Yoksa hayatı sonsuz, fırsatları sayısız sanıp kendimizi hep ileride bir gün karşılaşacağımızı sandığımız bir başkasına ,bir yenisine ertelerken hayat yanımızdan geçip gidiyor mu? Karşımıza zamansız çıkmış insanları yolumuzun dışına sürerken bir gün geri dönüp onu deliler gibi arayacağımızı hiç hesaba katmıyor muyuz? Hayat her zaman cömert davranmaz bize, tersine çoğu kez zalimdir, her zaman aynı fırsatları sunmaz, toyluk zamanlarını ödetir. Hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların, eskimeden yıprattığımız dostlukların, savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla yapayalnız kalırız bir gün. Bir akşamüstü yanımızda kimse olmaz, ya da olanlar olması gerekenler değildir. Yıldızların bizim için parladığını göremeyen gözlerimiz, gün gelir hayatımızdan kayan yıldızların gömüldüğü maziye kitlenir. Kedilerin özel bir anını yakalamak gibidir kendi hayatımızdaki olağanüstü anları ve olağanüstü kişileri yakalamak. Bazılarının gelecekte sandıkları ”BIRGÜN” geçmişte kalmıştır; oysa, hani şu karşıdan karşıya geçerken, trafik ışıklarında rastladığımız, omuzunuzun üzerinden şöyle bir baktığınız sonra da boşverip ”Nasıl olsa ileride birgün tekrar karşıma çıkar ” dediğinizdir. Oysa tam da o gün bu zalim şehri terketmiştir O, boş yere bu sokaklarda aranırsınız…
featherMurathan MUNGAN
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Aralık 2006       Mesaj #399
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İNSAN YA ACILARINI UNUTMASINI YA DA KENDİ MEZARINI KAZMASINI BİLMELİ..

Korku aşkın da sevginin de düşmanıdır. size aşk bahçesinin dikensiz olduğunu söylemiyorum.
Elbette aşk hüznü'de acıyı da barındırıyor.
Ama siz o bahçeye girmekten korkarsanız, yukarıda sözünü ettiğim sonsuz huzuru asla bulamazsanız.
Aşkta yaşayabileceğiniz tek korku
"KAYBETME KORKUSU"olmalı.
Ki o da zaten aşkın olmazsa olmaz koşullarındandır.
Kaybetmakten korkmadığınız birine zaten aşık değilsinizdir.
Sözün özü ,sevmekten korkmak , yaşamaktan korkmaktır.
Çünkü sevmek hayatın anlamıdır.
Anlamı olmayan bir hayat yaşanmamış demektir.
Kendimizi "Ben iyiyim ,herkes kötü" Diye kandırmak yerine
hemen şimdi aşkın bahçesine doğru ilk adımı atalım.
Biraz üzülseniz de, biraz acı çekseniz de sonrası kendiliğinden gelir.
Hayatta hiç bir şey kolay olmuyor ki, aşk kolay olsun...
featherMehmet COŞKUNDENİZ
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
13 Aralık 2006       Mesaj #400
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Hayat böyle zaten

Bir evin bir köpeği vardı;
Kıvır kıvırdı, adı Cincon'du, öldü.
Bir de kedisi vardı: Maviş,
Kayboldu.
Evin kizi gelin oldu,
Küçük bey sınıfı geçti.
Daha böyle acı, tatlı
Neler oldu bir yıl içinde!
Oldu ya, olanların hepsi böyle..
Hayat böyle zaten!..

Orhan Veli

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri