Arama

Hayata Dair - Sayfa 42

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 268.137 Cevap: 1.657
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Aralık 2006       Mesaj #411
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ey kör! bu yer, bu gök, bu yıldızlar, boştur boş!
Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş!
Sponsorlu Bağlantılar
Şu durmadan kurulup dağılan evrende
Bir nefestir alacağın, o da boştur boş!
featherÖmer HAYYAM

OzgurDeniz - avatarı
OzgurDeniz
Ziyaretçi
27 Aralık 2006       Mesaj #412
OzgurDeniz - avatarı
Ziyaretçi
Yaşamaya Dair

Sponsorlu Bağlantılar
Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir
sincap
gibi mesala,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani,
bütün
işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın, yani, o derece, öylesine ki, mesala,
kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, yahut, kocaman
gözlüklerin,
bembeyaz gömleğinle bir laboratuvarda insanlar için ölebileceksin,
hem
de yüzünü bile görmediğin insanlar için, hem de hiç kimse seni
buna
zorlamamışken, hem de en güzel, en gerçek şeyin yaşamak olduğunu
bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile,
mesala,
zeytin dikeceksin, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, yaşamak, yani

ağır bastığından.N.Hikmet
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Aralık 2006       Mesaj #413
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yasamın en tatsız tarafı sona eriş seklidir.
Şüphesiz ki yaşamı tersten yasamak
Daha güzel, hatta mükemmel olurdu.
Nasıl mı?
Cami'de uyanıyorsunuz.
Bir tahta sandık içersinde,
Herkes karşınızda saf durmuş,
iyiliginize dua ediyor
ve tüm haklar helal edilmis vaziyette.
Tabuttan dogruluyorsunuz,
yasli, olgun ve agirbasli olarak.
Herkes etrafinizda, büyük bir itibar,
iltifatlar, çocuklar torunlar hepsi hazir.
Arabaniza kurulup evinize gidiyorsunuz.
Dogar dogmaz devlet size maas bagliyor,
aylik veya üç ayda bir maasinizi aliyorsunuz.
Ne güzel, hazir maas, hazir ev...
Altmisli yaslara kadar hersey garanti,
huzur içinde yasiyorsunuz.
Sagliginiz gittikçe düzeliyor,
kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz.
Birgün çalismak istiyorsunuz
ve ise ilk basladiginiz gün
size hosgeldin hediyesi olarak bir plaket
ve altin kol saati veriyor patronunuz..
ve Genel Müdürlük veya
bunun gibi yüksek bir makamdan,
tecrübeli bir insan olarak ise basliyorsunuz.
Herkes karsinizda elpençe divan...
Vücudunuzda da bazi hosa giden hareketler de basliyor.
Gittikçe zayifliyor forma giriyorsunuz.
Diger hormonal aktiviteler artiyor,
fevkalade.....Aman ne güzel günler basliyor...
Derken birgün patron size
artik Üniversiteye gitsen daha iyi olur diyor.
bu arada Babaniz ortaya çikmis,
"fazla çalistin" diyor.
"artik eve dön, isi birak,
okumaya basla, harçiligin benden olsun..."
Keyfe bakar misiniz ?
Okudugunuz dersler gittikçe kolaylasiyor.
Ekmek elden, su gölden bir dönem basliyor.
Partiler, Diskotekler,Kizlarin sayisi artiyor.
Derken Anne ve Babaniz sizi götürüp getirmeye basliyor,
araba kullanma derdi de yok artik...
Günün birinde sizi okuldan da aliyorlar,
"evde otur, keyfine bak, oyuncaklarinla oyna" diyorlar...
Mamaniz agziniza veriliyor,
zaman zaman altinizi bile temizliyorlar,
hatta bu durum aliskanli yaratiyor
ve hiç tuvalet kullanmamaya basliyorsunuz.
Derken Anneniz birgün size süt verme kararini aliyor
ve baska bir keyifli dönem basliyor.
Mama artik her yerde,
her an ve en taze seklinde hazir.
Bir gün karanlik ilik ve sicak bir ortama giriyorsunuz.
Beslenmek için agzinizi açmaya dahi gerek yok,
bir kordondan besleniyor,
sicacik, yumusacik,
gürültü ve patirtisiz bir ortamda yasiyorsunuz.
Kuculuyor, kuculuyor,
ufacik bir hücre halini aliyorsunuz.
Ve günün birinde müthis keyifli bir orgazm ile hayatiniz
bitiyor....

CAN YÜCEL
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
31 Aralık 2006       Mesaj #414
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
*
Yaşanmamış hatıralar bilirim
Büyülü sonbahar akşamlarında
Bulutlar üstünde su kenarında
Yalnız hayal edilen hatıralar
İşte; en ürpertici nagmelerle
Bizim şarkımızı söyleyen rüzgar
Sen dudagında gülümsemelerle
Ben gözyaşlarımla, bu alemdeyim
Fakat yine bizbize, başbaşayız
Duymasan düşünmesen de; unutma
Bir daha bu anı yaşayamayız.
**
Görülmemiş manzaralar bilirim
Karda, kışta, belki de ilkbaharda
Hür denizlerde, kuytu ormanlarda
Sadece hissedilen manzaralar
Bak. Dinle, neler anlatıyor yagmur
Üşüyorum üşüyorum beni sar
Karanlık başladı, gitme ne olur
İnan degişen manzaralar degil
Kiletreler ayıramadı bizi
Fakat bir gün gelir de birleştirir
Beyaz bir güvercin kanadı bizi
***
Söylenilmemiş mısralar bilirim
Hüzün dolu yagmurlu gecelerde
Alev çalgıların sustugu yerde
Yalnız, yalnız düşünülen mısralar
Bilinmeyen şeyler huzur içinde
Bilmenin bilinmez bir korkusu var
Bak bütün rüyalarım nur içinde
Çünkü, bugün havasını kokladıgın
Denizaşırı bir diyar bilirim
Ve o diyarda seninle beraber
Yaşanmamış hatıralar bilirim
featherÜmit Yaşar OĞUZCAN
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
31 Aralık 2006       Mesaj #415
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
İntikam çanları çalıyor beynimde
Şimşekler çakıyor yıldırımlar düşüyor
Zehrini akıtan bir yılan oluyor yüreğim
Vefasızlığının ilk gecesinde

Umutlarımız vardı henüz çiçek açmayan
Dağlar kadar yüce bir de sevdamız
Yaprak dökümünü yaşatmaz mı yokluğun
Paslı düşünceler kemirmez mi yüreğimi
Nasıl çiçeklenir umutlarım sensiz

Aşkın olmasa nasıl çekilir bu ruhsuz dünya
Üstüme gelmez mi bu koca şehir
Bu sokaklar nasıl gezilir sensiz
Hayata küskün ağlamaklı bu gece
İçimde yaşama savaşının yenilgisi
Ruhumun son direnişi umuda
Gülüşlerim yarım kaldı
Hasretinin ilk gecesinde

Hatice Göksu
kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
6 Ocak 2007       Mesaj #416
kambis - avatarı
Ziyaretçi
HAYAT
Bir kuş soğuk bir kış gününde yiyecek bulmak için kanat çırpıp duruyormuş. Hava o kadar ayazmış ki minik kuş dayanamayıp karın üstüne düşmüş.Minik kuş çaresiz soğuk karın üstüne ölümü beklerken oradan geçen bir inek kuşun üstüne sıcmış Kuş öyle bir sinirlenmiş ki kanatları donmamış olsa kalkıp ineği dövecek. Bide bakmış ki boğun sıcaklığı ile kanatları çözülmüş, yaşama geri dönmüş Öyle bir sevinçle ötüyormuş ki oradan geçen bir kedi bunun sesini duymuş ve boğu eşeleyip kuşu boktan çıkarmış, kuş buna da çok sevinmiş KEDİ ye teşekkür edecekmiş ki KEDİ onu yemiş!
Bu hikayeden çıkaracağımız 3 ana fikir var;

1)Her üstüne sıçanı düşmanın sanma!

2)Seni her bogtan çıkaranı dostun sanma

3) ve en önemlisi: BOGUN İÇİNDE MUTLUYSAN, SESİNİ ÇIKARMA
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
6 Ocak 2007       Mesaj #417
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Hayat Dediğin
Üzerinden geçilen köprüdür çoğu zaman
Hatta odun parçası aleviyle ısınan
Bazen bir dostun kapısı yüzüne kapanır
Menfaat pazarı senin hayat dediğin...

Sevinmek ve üzülmek, gülmek ve ağlamak
Bazen umut edip bir ümide bağlanmak
Didinerek yazdığını kolayca karalamak
Yazboz tahtasıdır senin hayat dediğin...

An gelir doğan bebeğin ağlayışıdır
Gece narasıyla uyandığın sokağın ayyaşıdır
Birgün gelir senden geriye kalan mezar taşıdır
Bir doğuş birde batış senin hayat dediğin...

Bir sırdır bazen gizlediğin
Bir ayrı kalış ölümle erken gelen
Bazen sefalettir bazen de görkem
Ölümün çözdüğü sır senin hayat dediğin...

Bir genç kızın toz pembe hayalleri
Bir demircinin nasır tutmuş elleri
Bazen kavak yelleri bazen umut selleri
Yaşamakla da bitmez senin hayat dediğin...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Ocak 2007       Mesaj #418
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
...hayat bize
mutlu olma şansı
vermedi sevgili
biz kendimizden
başka herkesin
üzüntüsünü üzüntümüz,
acısını acımız yaptık
çünkü. Dünyanın öbür
ucunda hiç tanımadığımız
bir insanın göz yaşı bile
içimizi parçaladı. Kedilere
ağladık, kuşların yasını tuttuk...
Yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat
karşısında bizi zayıf yaptı. Aslında
ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili...
Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine
üzülebilmek ve çare aramak. Ben bütün
hayatımda hep üzüldüm, hep yandım.
Yaşamak ne güzeldir be sevgili...Sevinerek,
severek, sevilerek, düşünerek... Ve o
vazgeçilmez sancılarını duyarak hayatın...
featherYılmaz GÜNEY
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Ocak 2007       Mesaj #419
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Akşamlarda hüzün esen
Serseri bir rüzgarım ben
Rüyalarım gülsüz sensiz
Uykularım bölük börçük
Sen yatağıma gelseydin ya
Masallar anlatsaydın üç elma ile biten
Kırk gece kırk gün
Artık geceler hasretinle uzayıp gidiyor.
Sevgine sıcaklığına gurbetim anne. İçimdeki bilinmezlerin cevabını veremiyorum, her düşünce bir çıkmaz sokağın sonunda beni bekliyor. Soramıyorum yaşadığımız yıllar nereye çekip gittiğini. Masallar büyüdü, dev ejderhaları öldüren kahramanlar yok artık. Yedi başlı canavarla savaşan keloğlan yok. Cadılar pamuk prensesin yüreğini çaldılar. Büyüdüğümüz günlerin arkasında cüceleştik anne. Gökten artık üç
elma düşmüyor hani düşse de bize düşmüyor. Ömer Seyfettin’in kurumuş ağaçları yeşermiyor. Kıramıyor bir kaşağı şehir çocukları. Kemalettin Tuğcunun hikayelerine artık ağlayamıyorum...
İlk aşkımdın sen benim hani ilk oyuncağım, ilk arkadaşım, ilk gözyaşım, ilk gülüşüm, ilk yağmurum, ilk baharım ilk konuşmam, ilk susuşum ilk...
Sensizliğin yerini doldurmak için yeni aşklar buldum kendime, yeni oyuncaklar edindim,sensiz baharları gül kopardım dalından, sensiz ağladım gecelerin sessiz
kaldırımlarında. Ekmeğimizi, soğanımızı, koyduğun çıkınımıza; çıkarlarımızı, yalanlarımızı, ikiyüzlü dostluklarımızı koyduk. Beslenme çantamıza koyduğun az ama helal lokmaların yerine haram lokmalar aldı, başkalarının emeklerini sömürdük, başkalarının duyguları üzerine saltanat tahtları kurduk. Kral olamadık ama kraldan kralcı olduk. Kapı kulluğu yaptık birkaç kuruşa.
Dayanılmaz hasretin var içimde, kuşatılmış akşamların kenarlarında yalnızlık türküleri söylüyorum. Bahar görmemiş bir gül gibi boynum bükük gurbet çocuğuyum. Çöllenen yüreklerden merhamet dilenmek zorunda kalmak ne kader zor anne. Ne kadar zor hakkını bile bin bir nazla alabilmek Yeniden gel rüyalarıma anne gel ki sevdalar kuşatsın içimdeki denizleri. Gel ki yeniden çizeyim
ilkokuldaki resim defterime gülen yüzünü. Resminin yanaklarını kuru kalemle ala boyayım bir papatya kondurayım sırma saçlarına. Sulu boya mavisi ile
gözlerine bulutsu düşler çizeyim. Senin resmini değil yüzünü unuttum anne. Hani senden öte senin düşlerini hayallerini umutlarını çizeceğim.
Hani olsa kalemim hani olsa bir silgim kötülükleri silip sevdalar yazacağım taşlaşan kalplere. Sen yorulunca sırtımızı dayadığımız duvardın, ağrıyınca başımız dizlerine düşerdik. Naz ederdik, ağlardık, göz yaşlarımız ile içindeki merhamet ırmağını çalardık. Büyük adam olacaksın derdin ya bize, büyüdük evimiz oldu, arabamız oldu, paramız oldu, eşimiz oldu, işimiz oldu, çoluğumuz çocuğumuz oldu ama adam olamadık. O kadar hasretim ki sesinin şefkatine, ellerinin merhametine. Al beni de anne umutlarının yanına. Bir güneşle çıkayım yarına, tutkuya, umuda, sabaha. Çizgisi bozulmuş yaşamın içinde ekmek parasına gurbet kahrı çekmek ne hüzünlü bir türkü. Ne yalnızlık massalı öyle. Hani kapısını çalacağımız bir dostumuz yok öylesine candan. Hani ölsek bir damla gözyaşı akıtanımız olmayacak arkamızdan. Şehirlerde kalabalıklaştıkça yalnızlaşıyoruz anne. Yabancılaşıyoruz insanlıkla, dostluğa düşman oluyoruz. Ve tüm değerlerimizle yozlaşıyoruz.
Yeniden dünyaya gelmek isterdim bir ana kucağında kirletilmemiş duygularla. Hani saf masallara inanan çocuk olarak. Devlerle savaşan kralın küçük oğlu, yada
padişahın kızını alan fakir delikanlı. Masal bitti, çocuk bitti, anne bitti. Zaman büyüttü bizi, mekan ayırdı, anne artık yaramaz çocuğun değilim ben. Artık oyuncaklarımı hiç kırmıyorum oyuncaklarım kalmadı ki anne.
Hani büyüde adam ol demiştin ya “büyüdükte adam mı olduk sanki anne”Hani sana söz vermiştik büyüyüp adam olacaktık, büyük adam...
feather
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
8 Ocak 2007       Mesaj #420
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Ölüm ve Çerçeveler


Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Garip bir yolculuk, tren ve geyve
Bir hançer bölüyor, ah... rüyaları:
Bir rüya, bir hançer, bir el: ve, ve, ve...

Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Gece kar yağacak sabaha kadar
Toprakta et, kemik çatırtıları...
Yarı ölüleri bir korku tutar,
Değince bir taşa kafa tasları,
- Ölüler ki yalnız tırnakları var,
Ve yalnız burkulmuş diz kapakları...

Bir lamba yanıyor hafif ve sarı,
Esmer delikanlı, hatıra ve kan.
Yeşil gözlü kızın hıçkırıkları,
Sızıyor bir kapı aralığından,
Lambalar yanıyor hafif ve sarı

Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Açıyor elini göğe bir kadın
Uzuyor, uzuyor altın saçları
Uğrunda ölünen güzel kızların

Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Çocuklara açar mağaraları
Güngörmemiş kuşlar ve örümcekler
İlân-ı aşktan dil balıkları
Aşina suları çabuk terkeder.

Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Bakıyor ateşe, küle böcekler.
Köpekler parçalar kanaryaları
Mektupları bir boz ağaç kurdu yer
Baykuşlar ötüyor harabelerde
Yanıyor lambalar hafif ve sarı.

Bir kaza kurşunudur her yerde
Süvarisiz şaha kalkan atları
Bir ruhun ışığı vardır göklerde
Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Ötüyor baykuşlar harabelerde.

Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Titriyor yıldırım düşmüş gibi yer
Bekledi arzuyla karanlıkları
Anneler, babalar, erkek kardeşler:
Tâ içinden duyar ani bir ağrı
Bir hüzün şarkısı tutturur gider
Anneler, babalar, erkek kardeşler...

Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Her yatak dopdolu, bir yatak bomboş
Bir neşe şarkısı tutturur gider
Birinci, ikinci, üçüncü sarhoş
Kurşunlar sıkılır göklere doğru
Serçe yavruları havada titrer
Lambalar yanıyor hafif ve sarı...
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
İnce yelkenleri alıyor yeller
Titretir kalpleri ve bayrakları
Gemiden toprağa uzanan eller...

Lambalar yanıyor hafif ve sarı
Bir yosun köküne hasret kalacak
Gizli hazineler, su yılanları...
İnce yelkenleri alıyor yeller
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı

Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Beyaz pelerinli hür tayfaları
Kendine bağlar siyah kediler
Titriyor gönüller ve kara bayrak
Bir yosun köküne hasret kalacak
Gemiden toprağa uzanan eller
Bir lamba yanıyor hafif ve sarı

Bir lamba yanıyor hafif ve sarı
Garip bir yolculuk, tren ve geyve
Bir hançer bölüyor, ah... rüyaları:
Bir rüya, bir hançer, bir el: ve, ve, ve... <a href="http://kazancortakligi.hemalhemsat.com" target="_blank">Kazanç Ortaklığı</a>

Sezai Karakoç

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri