Arama

Hayata Dair - Sayfa 51

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 268.439 Cevap: 1.657
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Mart 2007       Mesaj #501
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
beyazgul27qx3uc1ib4owuh1
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Mart 2007       Mesaj #502
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Tam otuz yıl saatim islemiş ben durmuşum;
Gökyüzünden habersiz, uçurtma uçurmuşum...
Sponsorlu Bağlantılar
featherrn6Necip Fazıl KISAKÜREK

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Mart 2007       Mesaj #503
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aşk Yaralar Öldürmez*



___________"...kimi kez korkulan olur
___________ korkular bırakır bi mektup
___________ korkularda üşümek düşer gözlere
___________ rengi alaca bi gün düşer zamana
___________ şaşırıp kalırız..”


canımsın, şimdi daha bir yüksek sesle söylemek istiyorum.. uzakta olman beni susturmamalı, yüreğimi susturamam ki.. seni özlemlerime katıp, bir gün uyanamazsak eğer; kan ter içinde.. nazarlarımıza yüklerim suçlarımızı..

soran olursa, bir gün
elbet derim ki göğsümü kabartıp
_____suçumuz sevmekti “en çok da koyan önce gözlerde ölmekti..” bir gün ölmeyecek miydik nasıl olsa..

nasıl hasretim sana, hem de nasıl.. gözlerim, hep sen çıkacakmışsın ki gibi karşıma, öyle panik öyle sevinçli ki, anlatamam.. susarım.. seni ilk gördüğüm gündeyim şimdi.. yanaklarımdan yastığıma düşün damlada diyemediklerim.. ne kadar yalnızım, ne kadar sensiz, yastığım nemli, yanaklarım gibi, şimdi beklerim seni bir pencere kenarından..

bilmesem sıcaklığını, hissedemezdim bunca yoğun yaşamazdım, seninle tüm yaşadıklarımızı..
iyi ki varsın dediğim, en önemlisi kalbimi ve bakışlarımı sende bıraktığım, olmazsa olmazlarımın en önemlisi, sevdiğim en büyük aşkım, sen.. bak! bir gün daha sensiz ve yalnız geçmiş..

ne zaman düşlesem bizi.. ki her sabah uyandığımda yokluğunda, ıslanmış gözlerle uyanıyorum.. içimde bir ses, bize yaptığım haksızlıklar için hesap sormakta bana/durmaksızın.. nasıl bir pişmanlıksa, demir almış üzerimde sancısı.. kaç zamandır, içimdeki çocuk can çekişmekte.. bu sabah ve kaç sabah olduğu gibi.. anladım ki, küçük kıyamet hatalarımsa, büyük kıyamet yokluğun, demek ki, yaşı olmazmış aşk'ın sevdanın..

canım, nasıl isterdim beraber yemek yememizi.. burada yanımda olmanı.. yalnız açtım orucumu.. seninle yemek yemeyeli, ağzımın tadı hep acı.. hep buruğum nedense.. yolda el ele bir çift görsem.. parça tesirli, bir bomba düşer göğsüme, vurulurum.. serilirim, yolun ortasına.. hiçbir güç, seni sevmemi engelleyemez ki.. ömrüm yettiğince bu kalp sana deli..

bilirim, ne zaman yağsa yağmurlar, içinde sen ve bizden damlalar olacak.. kaç gündür, göğüs kafesimin dışında çarpıyordu kalbim.. şimdi bilirim ki, ait olduğu yerde.. bir damla koptu sol yanımdan az evvel, yanağımda nemi.. asla utanmıyorum!..

gün gelecek, tüm yorgunluklarımız, sevince bir köprü olacak.. adım gibi, adam gibi hissediyorum.. ada’msı bir aşk ve bembeyaz bir gelecek.. bak alabora oldum! kanat çırpıyorum..

ben bir deli çocuk, bir çocuk ki deli divane.. biliyorum ki.. aşkıma ulaşamadığım, konuşamadığım anda öleceğim.. çok şey var anlatacak.. beni bu saatte yazdıran gerçek...”an gelir bir aşk vurur insanı / bir çift güzel sözcük..”

gecenin bilmem kaçı ve yüreğimdeki alevin yalnızlığımla coşmakta, daha bir yakmakta şimdilerde.. birinci dereceden vurgunum ve bir o kadar yanık, dört duvar arasında kendimleyim, say ki yaşamak bu.. şafak kaç.. kavuşacağımız gün yakın mı.. yoksa ben, biz hayâl miyiz.. sen, son baharım ol.. bu son durağım.. seni sevmek sevmek istiyorum, tüm dünya kıskanmalı ya da;
şimdi bir mermi, şah damarımdan vurmalı.. bir yanım ezik, beklerim, elimde senin sevdiğin kır çiçekleri, o kısacık saçlarına vurulduğum..

tut ki ninni söylüyorum bebeğime, tut ki yanındayım saçlarını okşuyorum.. tut ki, bir kadehten dökülen şarabız ikimiz.. seni seviyorum bebeğim.. kar yağıyor Ankara’ya üşümüyorum.. seni düşünmekten, alev alıyor gözbebeklerim özlüyorum.. korkum; sevincime yenik düşer diye kalbim.. ellerimde kokun kalmış, bayram sevincim buruk.. sanadır seslenmelerim, sanadır bu dizeler.. yorgunum korkularımla beraber.. yüce dağları özlüyorum..

şimdi yatağa yapışmış yatıyorum, yorgunluktan ve soğuk yemiş bedenimle daha bir ağırım şimdi.. bu gece, bir ömür kadar uzun olsa ve hiç uyanmasam.. kısaca yorgunum işte.. gögsünde dinlenmek istiyorum, yaralı bir aşk gibi sarılmak istiyorum sana; say ki, deliyiz b/iz gibi..
_____biliyorum ki bizi düşlerken kapanacak kirpiklerim, tut ki seni sevdiğim yaştayım şimdi..

..” iyi geceler aşkım..iyi geceler ömrüm.”


BuGün
acıtmasaydı bu kadar ve acısı yırtmasaydı soluğumu, konuşmazdım kendimle, bu kadar dert etmezdim belki de, çekip giderdim geldiğim yerlere.. bilirdin, neredeyim, kim bilir gelir miydin ya da ben bekler miydim seni, gülümseyebilir miydim bir daha; sevebilir miydim, senden sonra.. hadi git; ben anılarla yaşarım, koş dağlarına, bak yalnız kaldım işte, bıraktığın mor mirasın, temmuz sancılarımla..


not: bu şiir bir kalbin gözyaşlarıyla yazılmıştır.. son gözyaşlarını ekledim sahile/birazdan hırçın bir dalgayla tuz buz olacak..ya da çekip alacak bir çift göz; ölüm ertelenecek..

kum/salda ayak izleri hep olacak..

.”iyi geceler” sevdiğim, iyi geceler ölümüm..

bıraktığın yerdeyim bekliyorum.. seni çok seviyorum...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Mart 2007       Mesaj #504
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
TATLI CADI!!
Kral Arthur, bir soruya doğru cevap verebilirse hayatı
kurtulacak, aksi takdirde ölecektir. Soruya cevap verebilmesi
için 1 sene süresi vardır. Soru aynen söyledir:

KADINLAR NE İSTERLER?

Bu soru tabi ki, dünyanın en zor sorusu. Ancak,
kralın fazla bir tercih şansı yoktur.
Ülkesine geri döner. Türlü alimlere, bilir kişilere danışır
ama soruya tam bir doğru yanıt bulamaz.
Bu sorunun cevabını sadece yaşlı bir cadı bilmektedir.
Artık en son gün gelmiştir ve Arthur mecburen cadıya gider.
Cadı soruya cevap verecektir ancak bir şartı vardır.
Cadı cevap karşılığında Arthur'un yakın arkadaşı,
en iyi ve yakışıklı şövalyesi ile evlenmek istemektedir.
Arthur yıkılır ve bunu kabul edemeyeceğini söyler
ve cadının yanından ayrılır. Şövalye olanları duyar,
krala koşup hiçbir şeyin Arthur'un hayatından daha önemli
olamayacağını söyler. Ve cadıdan cevabı alırlar.

KADINLAR HER ZAMAN KENDI ÖZGÜR
İRADELERİYLE KARAR ALMAK ISTERLER.

Evet kesinlikle doğru olan bu cevap sayesine kralın
hayatı kurtulur ancak, şövalyenin hayatı sönmüştür.
Nihayet şövalye için en kötü an yani,
gerdek gecesi gelir. Ancaaaakk...Odaya girdiğinde
karşısında cadı yerine dünyanın en güzel kadınını görür.
Şövalye şaşırır ve sorar. "Sen kimsin?".
Kadın cevap verir:. "Ben evlendiğin cadıyım.
Ancak gündüzleri son derece çirkin ve geceleri
son derece güzel olurum. Ya da, gündüzleri
son derece güzel ve geceleri son derece çirkin olurum.
Nasıl gözükeceğime sen karar vereceksin".
Şövalye çok kısa bir süre düşünür.
Geceleri mükemmel bir sevgili mi yoksa
gündüzleri eşiyle beraber kazanacağı saygınlık mı?
Ve şöyle cevap verir: "Nasıl olmak istediğine sen karar ver
lütfen, ben senin her haline karşı saygılıyım."
Cadı bu karar karşısında çok sevinir. "Sen bana
seçme özgürlügünü verdin ve beni kısıtlamadın şövalyem.
Bu yüzden ömür boyu yanında güzel ve
saygılıbiri olarak gözükeceğim".
sonuç ?

KADINLAR, İSTER, SON DERECE GÜZEL...
İSTER, SON DERECE ÇİRKİN OLSUN...
HERZAMAN CADIDIRLAR ...
Msn Happy)))
AMA TATLI...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Mart 2007       Mesaj #505
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
siir10153

Kapat perdeleri !
Kapat ki, yalnızlığın başlasın...
Ürkme !
İyidir insanın kendi kendine kalması.
Alışmalısın...

Mevsime pek gitmiyor
Şimdi o şarkıyı sustur !
Dinleme artık.
Sanma ki aylardan ağustostur...
Duvarlarına yüzümün gölgesi düşerse,
Şaşırma !
Bazı geceler ruhum, göç edecektir evine.

Bu akşam tek kişilik yap kahveyi.
Masaya bir tabak eksik koy...
Şimdi rahatça seyret istediğin filmi...
Vaktinde yatıp,
Vaktinde günaydın diyeceksin.
Kurtuldun dırdırımdan.
Bundan sonra akşamları tek başına içeceksin...

Kitaplarım sana emanet,
Canın sıkıldığında okursun.
Baktın ki işe yaramıyor,
Sen de yırtıp atarsın.

Unutuyordum az daha...
Silme camdan o dörtlüğü, olur mu?
Nasıl olsa kaybolur kendiliğinden...
Bırak, ne olacak?
Hüznüm bir süre asılı kalsın.
Sen şimdi kapat perdeleri !
Kapat ki, yalnızlığın başlasın...



Okan Savcı

NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
6 Mart 2007       Mesaj #506
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
Kendimi Yazmak

kendimi yazmak
Ak kağıtlara,kara bulutlara yazmak
bir yolu yazmak, bir dostu yazmak
Beni geceleri, şehirleri, sevdaları
Nasıp olmadı hiç toz pembe hayalin sefası
Kurşun kalemle yazmak
Çölleri, çevreyi sulmak karadeniz suyu ile
Bir düş bu benimkisi.
Çay demlemek, yemek pişirmek, pişsin pişmesin
Yesende yemesende, içsende içmesende dökülmenin kahrına
Konuşmak üzere bir dost muhabbetinde
Bir düğüm, belkide düğün kanı dindirmek için şiirlerimde
Kül rengine bürünürken doğa
Bir tutamsu, bir tutam kin ve toprak
Bu acı çekmiş cehenneme gidecek beden;
Dalgalar gibi döğünerek umut!
O tepe parçalanmış, bu tek yüreğe su vermek
Haz alıp yaşamak insan sevmenin kıymetini.
Yıldızlar altında yaşamak bir ömür ...
Ucunda, kenarında kıl payın da yaşamın,
Sırat köprüsünde yürüyüp gitmek!
Dönüp geriye bakmadan kalanların,
Yükseklere çıkıp, şapkamı çıkarıp bakmak
Sabırla hiç usanmadan çıkmak sabaha
Kusursuz, hatasız bir yakut gibi yaratmak insanı
Ne mümkün bende ki beni..! yazmak.
tikkymelike - avatarı
tikkymelike
Ziyaretçi
6 Mart 2007       Mesaj #507
tikkymelike - avatarı
Ziyaretçi
HAYATIN UÇ NOKTASI

Uç noktasındayız hayatın
Burada aşklar pek güzel
Ayrılıklar pek acı olur
Burada insanlar neşe dolu
Burada insanlar öfke doludur...
Burada renkler alacakaranlık
Mevsimler bahardır....
Burada hayat öykülerden
Burada hayat hayallerden ibarettir...
Burası hayatın uç noktası,
Zaten hayatın hep burasında,
Zaten hayatın köşesindeyiz....
Ne zaman son bulacağını bilemediğimiz bir hayat...
Burası hayatın uç noktası...
Yaşamalı aşkı zamanında,
Yaşamalı ömrü doyasıya,
Ağlamayı unutmalı,
Yeniden sevmeli belki de
Çünki burası hayatın uç noktası...
Ve ne zaman duracağını bilemediğimiz bir vakit burası....

Yusuf Önaç
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Mart 2007       Mesaj #508
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
HASRETİN YAKTIĞI YERDE İSTANBUL

Nedim İstanbul
Sevdana düştüğüm yerde
Her kulaç
Sana götürüyor beni
Nasuhî gözyaşlarıyla âşıklar
Dinliyor Süleymaniye’den
Huzurun ulvîleşen sesini
Hissettir bana yalnızlığımda
Vefalı bir dost gibi
Hissettir ey İstanbul
Omzuma konmuş ellerini


Ferman İstanbul
Ağır ağır sürükle yorgunluğumu
Dalsın seninle gözlerim
Üsküdar’da hülyalı uykuya
Al kır direncini Beykoz’da
Ruhumdaki karanlığın
Müebbet ver
Kanlıca’da
Bekleyen sevdalıya





Derman İstanbul
İşte karşımdasın
Üsküdar tepeleri akşamı uğurlar
Sürgün düşlerimi
Çamlıca’ da rehin alıp
Beykoz’da
Sana mecbur kılıyor uykular
Benzi sararıyorken
Koynunda seherin
Neden hâlâ sende diniyor ağrılar?




Beşîr İstanbul
Hangi evren
Tebessümün kadar esrarlı?
Hangi çile
Şükürlü çilen kadar?
Kalamış’ta huzura yenilirken
Tiryaki hüzünler
Kahrı gömen şarkıları söyle yeniden
‘İstanbul’u sevmezse gönül
Aşkı ne anlar?’











Şefik İstanbul
Kapılıp kendi girdabına
Kendini yakan
Sana söyleyemediğim şiirler kalmış
Bir de erguvan tadında
Öpüşlerin dudaklarımda
Darağacına çekilirken
Dönülmez sevdalar
Sen kalmışsın canana kefil
Aşka şahit
Sere serpe Boğaz’ın ayaklarında






Kavi İstanbul
Akşam uykusuna dalan Hisar’ın
Sıçrar yangını damarlarıma
Bin âh ile yaşamayı öğrenirken senden
Yedi tepeden ilahî sesin gelir kulaklarıma
Firakına düştüğüm yerde bil ki
Koşuşan sendin
Kirpik uçlarıma



Canan İstanbul
Akşam sefasında yahut
Sabah endamında
Sana sızlanır
Sana açarım kalbimi
İsmine adadığım risalemde
Güzelliğindir bil ki
Hüznümün kefeni
Vaktin mizana konduğu yerde sen
Zümrüt bakışlarınla dalarsın
Boğazlardaki suya
Bense sitem dolu
Şiirler yazarım
Sensiz demlenen uykuya
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Mart 2007       Mesaj #509
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
siir10135 cbk
siir10135


Beni geçmişin dehşetiyle besle
beni geleceğin özsuyuyla

Küpeler tak kulaklarıma kirazlardan
mendilimi fesleğenlerle yıka.

Bana çılgın bir gürleyiş bellet
yankısıyla kapan üstüme geceleri.

Benimle rüzgârları tanıştır
gözlerimi boralara düğümle.

Beni kankardeşi bilsin gözyaşların
beni umudunla büyüle.

Bana ıssız gecelerden yıldız kaymaları sun
beni ucu kıl birbirine sürtünen çakmak taşlarının.

Koynuma başakları yıkayan yağmurunla yağ
kasıklarımı zeytin yapraklarıyla yenile.

Ben seni esir alayım şiirlerle
Sen beni kul bil kendine...



Nihat Behram
NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
7 Mart 2007       Mesaj #510
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
resimlisiir3qb9

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri