Arama

Hayata Dair - Sayfa 66

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 268.483 Cevap: 1.657
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
24 Nisan 2007       Mesaj #651
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
Ayna

Sponsorlu Bağlantılar


hayat bir aynadır, elinde

sen neysen

sadece onu gösteren

soluğunla onu bir kez buğular

elinin tersiyle de silersen

kaybolup gider, geçmişin silik gölgesi

ve sana gülümser, yepyeni bir an

ve bu ana göz kırpan

yepyeni bir çehre...


Önder Nalbant

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Nisan 2007       Mesaj #652
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bahar Kapıyı Üç Kere Çalar

Sponsorlu Bağlantılar
I. Eylül : Şiirçekimli Ay
Bir kırlangıç uçuşuyla girer ömrünüze Eylül...
Eylül şiirçekimli aydır, gri gökyüzü altında hüznü mayalar yüreğimize...
Biz ki tiryakisiyiz hüznün, hem hüzün borcuna sadık bir duygudur, aldığı kadarını vermeden terk etmez sizi, yaşayamadıklarınızı emanete alıp size sormadan geri verir hüzün; ellerinizde bunca yük, şaşar kalırsınız, ne yapsam, nasıl yapsam, kimle paylaşsam diye...
Yalnızlığın payandasıdır hüzün, tek başınalığınıza rağmen dimdik ayakta tutar sizi...
Kimselere sormadan mevsim döner, mevsim dönümünün burgacında nereye koşsan hasrete çarparsın! Ağır gelir bu yalnızlık imecesi, hele eylülde, hele sonbaharda...
"Af edersiniz yanlış numara!" diyen telefonları bile özlersiniz... Bir sese, bir nefese dokunmanın titreten coğrafyasını özlersiniz... Özleminiz hüzne sığınır, hüznünüz size...
Ne sıkan ne de bırakan bir avuç içi gibi tutup elinizden hüzün, zamanı gezdirir size kış boyunca, zaman zaman matitas...

II. Titremesini Bilmesen Öleceksin
Zarafet içinde yağar, üşüten dokunuşlarıyla manzarası güzel kar... Sinsi bir güzelliktir, ayaklarının ucuna basa basa gelip zamanlarınızı dondurur kar... Sanki titremesini bilmeseniz öleceksiniz...
Kurt, kuş üşüşür sonbaharın içinizde bıraktığı tortuların üzerine, eşelenir de eşelenir, bir soran çıkmaz "Keyfin nicedir?" diye.
Kar yağar, sen susarsın, hüzün terbiye etmiştir uslanmaz yüreğini, kar yine yağar, sen yine susarsın... Sen susmaya alışınca, karın yağışını beklemeden de susarsın... Kuruyan dudaklarınla susarsın gürül gürül akmaya...

III. Cemre Baharın Kapı Tıklayıcısı
Bahar kapıyı üç kez çalar...
Baharın öncü ve tek birliği cemre, bilir gibi içindeki hüznün artık yaralayan varlığını; yetişir ellerinde umutlar, ellerinde cümbüşlü şarkılar, ellerinde halay başı duygular, çıkagelir, çıkagelir de yalnızlığın artık boğan parmaklarını çekip alır birer birer boğazınızdan...
Ürkek serçeler gibi girer hayatınıza baharın müjdecisi, toprağa giden yolda uğramadan önce suya havanın hatırını sorar cemre...
Ömrünüzdeki dengeyi koruyan muhasebecinin iki kalemi vardır, biri Eylül biri Nisan... Yazdıkça Eylül, hırslanır Nisan... Eylül hüznünün ağırlığını dengeleyebilmek için Nisan'ın coşkusuna götürmek üzere kapıyı üç kez tıklatır cemre...
Silkinen doğa ile birlikte silkinir ömrünüz...

Ah Cemre!
Ah cemre, yarin titreyen dudağına hapsedersin sıcaklığı, içimizdeki nehrin akışına güç verirsin, sevdiklerimize dokunma isteğini uyandırır, erik ağaçlarının çiçeklerine yoldaş kılarsın bizi.
Hadi bir kere daha dokun, aşık et bizi... Bin ah işit!

alıntı

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
25 Nisan 2007       Mesaj #653
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Aşkın özgürlüğüne, doğru gitmek isterdim.
Gönülden fedakarlık,sade sana gösterdim...
Gözlerinde kendimi.görsem dilediğimce.
Sana ulaşmak ise ,bil ki sırattan ince.
Nice özlemlerim var, bunca zamandan beri.
O kadar istedim ki, benim ile gülmeni...
Yaşanmamış sayarım, sensiz geçen her günü.
Yıllar seni okşamış,okşar gibi bir gülü...
Bakışlarında kaldım,yaramda neşter misin.
Derinde olanları ,görmekte ister misin...
Şafaktan daha parlak,gül goncasından nazlı.
Sihirli güzelliğin ,ardında neler gizli...
Öfkeli dalga kadar,hırçın yıkıcı mısın.
Çölün güneşi kadar,kızgın yakıcı mısın...
Aydınlık kadar zarif, kar kadar yumuşak ol.
Secde de olan alnım,ruhumdan da ak pak ol...
Dua ol, içime ak, bir güne başlar gibi.
Alnıma yazılısın, gülde nakışlar gibi....
Sazlardan iradeli, baş eğmeye müsait.
Kadınım ol isterim,sadece bana ait...

Elmadağ
8/ 03/1997

Metin Uz
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Nisan 2007       Mesaj #654
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
kermes





kuru ekmeğin sırrı aşk
pul seriyor kıbleye balon hırsızı
hangi vuslata ersek nafile

çula eğilmiş dönüyor dünya
dönsün

selametle…

yoksulun emziğinde kan
gönül teri çıplak
bahçeye nar geldi
sofrada gaile

güle eğilmiş gülüyor çocuk
gülsün

muhabbetle…




Ferhat Gülsün
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
26 Nisan 2007       Mesaj #655
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
Hayatlanmak


hayat ve ben: birde bu ikilemin arasında gezinip duran kararsız kalıplarım. esasında neye nerden varacağımı bilmezken böyle biçare halimi görmemezlikten gelişim. bir kavganın ortasında ayırmaksızın kaderle umutları ve umutun galibiyetine umutlanıp ki özveriyle ve inançla ve sevdaya tutunmuş bir yüreğin kanısında....
hayat ve hayat: belkide muhataplık seviyesini bulamadım henüz; belki hayat beni muhatap almıyor. bir sevdanın gölgesine sığınıp, öylesine bir yaşam sürdürüyorum.

kah satırların arasına sıkışmış bir kaç damla gözyaşı; kah rüyalarla büyüyen bir gelecek telaşı, kah ben kah yine ben. ya sonra’m ya yarın uyandığımda ne yapacağım sorusu ile ansızın karşılaşır ve yanıt bulmakta zorlanırsam. ya yine böyle bir günde evden çıkıp ta dolmuşa bindiğimde nereye gidiyor olduğumu bilmiyor olursam; bugün neden geldiğimi de hangi ad altına alacağımki....

bu bana yapışıp kalmış birşey. illa umutsuzluk akacak biteviye satırlardan, ve hep yokluğun içinde kalmışlığıma yakınırken adına ad sanına san veremeyeceğim ahvalimin. nasıl yıllar bana benden uzakta geçerken, bana hiç yaklaşmayacak yıllarıda sadece günlüğümün kararmaya yüz tutmuş satırları arasında hatıra diye saklamaya çalışacağım.
oysa ardına takılıp gittiğim öyle güzel davalar var ki. oysa o olsunda onsuz olmasın diye yalvardığım öyle ab’ı-havalar var ki; karşısına geçip sevda sepetinden seçilmiş sözleri sıralarken ve gözlerinin içinde ki o engin deryada umutla kaybolmaya rıza göstermişken: hayat ve ben...

yüreğimle, özlemimle sarıldım oysa hayata gerçi hayatımla hayat arasında hesaplanması zor mesafeler var. benim bir hayatım var ve ben hayatta değilim. yani hayat mevzusu beni bir başka aleme götürüyor. sanmayın ki yaşamla eş tutulan hayatı kast ediyorum. benim bir hayatım var ve şimdi eminim bir yandan beni dinliyor bir yandan bana söylüyor
zaten o olmasaydı ben olmazdım yani ben hala varsam o var diye ve ben bir o hayattan yana azmediyorum: karar diye...

ama varmıyor işte yüreğim yıldızlara. hala içimde kara bir umutsuzluk gizliyorsam hala içimde hoyrat bir yangın alev alev beni yakıyorsa hala ben yorganı üzerime çekip gizli gizli ağlıyorsam bir hayata ulaşamadığımdan bir hayatı içimde paylaşamadığımdan. talibin çok yüreğimde gözlerim hayat ister yüreğim hayat ister ellerim hayat ister. ki ben o hayatı verirsem gözlerime verirsem ellerime verirsem yüreğime bana ne kalacak. sen benim ol hayat! sen benle kal hep. gece deme gündüz deme ayırma mevsimleri ayırma günleri cumartesileri. sahi ya cumartesi arefesi....
sanki bayram gibi:.....
hayatlanma gayretinde herşeyim. bir hayat olsun bana...
bir de hayat kalsın benle bir hayat boyu... dilerim



Mustafa Çelebi Çetinkaya
NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
26 Nisan 2007       Mesaj #656
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
Yeni bir Sayfa

hayatıma yeni bir sayfa açıyorum
yalansız,saf ve temiz
ozellikle sensiz...
bundan sonra hayatımda herkes olacak,
ama sen asla...
tesellimi başka sewdalarda arayacağım,
sensiz olacağım bundan sonra.
başkasının olacağım
ama yinede senin gözlerini arayacağım arada
herkesde seni arayacağım
ama sende seni aslaa..


A_Aylin
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
26 Nisan 2007       Mesaj #657
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi

Ben Hayattaysam Bir Sebebi Var




Ben hayattaysam bir sebebi var,
Anlayamayacağınız kadar güçlü,
Geçerli bir sebep!
Hala denizler,ormanlar güzel,
Kırlarda açan papatya güzel,
Kırlangıçlar,martılar,güvercinler
Hatta kargalarda güzel.
Sen de güzelsin,
İnsansın herkes gibi,benim gibi.
Şimdi ben öleceğim,ölmeliyim
Veya ölmek istiyorum dersem
Bu güzellikleri yaratana ayıp olmaz mı?
Ben hayattaysam bir sebebi var!
Unutma,bazı konularda insan kendine baş kaldırmalı,
Aksi takdirde bir varsın,bir yoksun
Sonra hiç yoksun! ! !


Nazmiye Kayar
NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
26 Nisan 2007       Mesaj #658
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
HAYAT İŞTE

Hayat işte ne diyebilirsin ki,
Bazen güldürü insanı, katıla katıla gülersin.
Kader oyun oynar, bazen kötü bazen de iyi,
Hayat işte ne diyebilirsin ki.

Dostların sırt çevirir bazen.
Sonbaharda dökülen yapraklara dönersin.
Yalnızlık hapishanesinde hüküm verirler birden.
Kırılmıştır kalem verilmiştir cezan, değiştiremezsin.

Ayrılık kapını çalar birden,
Ayrılamazsın istemesen de,
Yaşlar süsler gözlerini,
Hayat işte ne diyebilirsin ki,

BAKİ EVKARALI
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
26 Nisan 2007       Mesaj #659
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Uyanış


Bahar telaşını kanatlarında taşır kelebekler. Bizler künhüne varamadığımız bir iç kıpırtısıyla her sabah gözlerimizi açarken, üzerinden zemheri geçmiş toprak uyanır ve lodosu nefesiyle yumuşatan dağlardan çiçek kokuları taşıyan rüzgârlara açarız bağrımızı.

Bir uyanıştır nihayetinde...

Toprak uyanır, börtü böcek, kuş, kelebek uyanır... Ağaçlar uyanır yapraklarıyla ve çiçekler tomurcuklarıyla. Yeryüzü var olduğundan beri değişmez bu gerçek. Ve ne acı ki, insanoğlunun hali ne ise dünyanın hali odur. Belki de bu yüzden şair; 'bakma saatine ikide birde/halin neyse saat onun saati' demiş...

Uzun ve soğuk kış gecelerinin yerini serin sabah ufukları alır. Bir umut eker her ses, her koku... Melekten böceğe, kuştan kelebeğe kadar bilumum mahlûkat bitimsiz bir umut taşır yüreğinde, insanlığın belki bu bahar içindeki tüm kötülükleri bastırabileceğini umarak.

Korkudan rengi atmış bulutları süpürür sert rüzgarlar, bembeyaz pamuk balyaları süsler gökyüzünü, güneş insanoğlunun içindeki karanlık dehlizlere ırak cömerttir her baharda.

Ve şarkısı vardır baharın insan hariç tüm canlıların ortak senfonisi gibi dillendirdiği. Her mahlûkat kendi lisan-ı haliyle terennüm eder baharın türküsünü; o keskin, soğuk ve iç ürperten kar bile eriyip bir şırıltıyla akar pınarlara. Toprak tazelenir, çimen yeşererek eşlik eder ona...

Topyekûn bir uyanış, kolektif bir yeniden dirilişin her yıl tekrar eden mucizesinden başka bir şey değildir. Ve acı olan şudur: İnsanoğlu, tüm bu güzellikleri ıskalar kıytırıktan kaygılarıyla.

Lirik bir coşkudur akan tepelerden sahillere. Martı çığlıkları daha sakin, deniz dalgaları daha dingindir. -Artık- Farkında olamadığımız bir çağrıyı tellendirir tabiat, ne ki kulaklarımız kirli ve tıkalıdır artık bu davetlere...

En şahane ertelemeyi öğrenmiştir insanlık. Alın size başka bir acınasılık daha! Hep başka bahara... Aşk başka bahara, sevgi, merhamet ve vicdan... Hep bir erteleyiş, bir ihmalin utanılası tecili bitmeksizin... Oysa dilini çözse tabiatın, sesini duya bilse baharın aydınlanacak karanlık ruhu, işitecek uyanışı.

Alıp ellerinin arasına kafasını sorsa şu soruyu kendine, anlayacak yolunun yanlışlığını: En son ne zaman bastım çıplak ayaklarla çime? Ne zaman uzattım paçası kıvrılmış çıplak ayaklarımı buz gibi bir dereye?

Zira keskinlete keskinlete yanık bir çelik soğukluğuna döndürdüğümüz öfkelerimiz, sadece çimenin serinliğinde soğuyacak, serinleyecek ve sakinleşecektir. Sahi siz, en son ne zaman hissettiniz, yüreğinizde şöylesine derinden bir 'cozzzzt' sesini? Sırtınız en son ne zaman değdi bahar toprağına? Mezara kadar bekleyebileceklerden misiniz?

Dişlerinizin arasına bir ot parçası iliştirip, yaslanıp ıslak kabukla bir ağaca, şöyle dertsiz, tasasız bir derin uyku çekmeyeli ne kadar oldu sahi?
Mevsimidir göçmen kuşların misal olarak. Ellerinizi başlarınızın altında birleştirip, sürü halinde yeryüzüne teğet geçen turnaları, leylekleri, serçeleri izlediniz mi hiç?
Peki hiç planını yapmaz mısınız? İşiniz, gücünüz, kariyeriniz, makamınız ne olursa olsun; şöyle çoluk çocuk, evlad u iyal, eş-dost hep beraber şairin davetine, doğanın çağrısına uymayı hiç kurguladınız mı?

Al eline bir değnek
Uzan dağlara şöyle
Şehir kalsın farksız tek
Mukavvadan bir köyle!

Biz şehrin cüceleri, dağların devleri olmayı çoktan unuttuk. Ve baharın çağrısını anlayabilecek dili kaybettik sanırım. Ve yanarım buna hep, yanarım...
Ama söz verdim kendime, öğrenip en yanık türküleri, en şen şakrak şarkıları uzanacağım dağlara, bir dev olmasam bile cücelikten firar etmeyi göze almış bir zavallı olarak:

Uzasan göğe ersen
Cücesin şehirde sen
Bir dev olmak istersen
Dağlarda türkü söyle!
İşte böyle...
NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
26 Nisan 2007       Mesaj #660
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
Ölüm Şerhi

Merkezi ölüme odaklı dünya,
Dönüp dönüp yokluğa gidecek misin?
Kahrını ahr'ıma akıtan dünya,
Naçiz bedenimi yutacak mısın?

Günah çemberimin ateş yumağı,
Gün gelir beni de yakacak mısın?
Sevdaya adanmış yecuz Ramo'yu,
Ölüm şerhi verip asacak mısın?


Gözyaşı...


yazarı bilinmiyor

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri