Arama

Hayata Dair - Sayfa 56

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 268.429 Cevap: 1.657
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
17 Mart 2007       Mesaj #551
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Hayat böyle zaten

Sponsorlu Bağlantılar
Bir evin bir köpeği vardı;
Kıvır kıvırdı, adı Cincon'du, öldü.
Bir de kedisi vardı: Maviş,
Kayboldu.
Evin kizi gelin oldu,
Küçük bey sınıfı geçti.
Daha böyle acı, tatlı
Neler oldu bir yıl içinde!
Oldu ya, olanların hepsi böyle..
Hayat böyle zaten!..

Orhan Veli

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Mart 2007       Mesaj #552
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
dagarcik10106

Sponsorlu Bağlantılar


Sen ki en cilvelisisin mevsimlerin,
afrodizyakların en etkilisi,
sevdanın suç ortağısın.

Yapma bunu bana!..
Bahar, yalvarırım çek git işine!..
Salma üstüme çiçeklerini, aklımı çelme!..
Her sabah çimenlerin çiyden ürpererek uyanıyor bahçemde;
sonra güneşle oynaşıp tütsülenmiş gibi buğulanıyor.

Ne zaman sokağa çıksam badem ağaçları salkım saçak çiçek...
Kavaklar kıpır kıpır, ıslık ıslığa meltem...
Kırda dayanılmaz bir kekik kokusu,
toprakta türlü çeşit börtü böcek...

Yapma bunu bana bahar,
Böyle üstüme gelme!..
Zaten damarlarıma zor zaptediyorum kanımı...
Çoktan cemreler düşmüş beynime, yüreğime...
Kalbimin buzları erimiş.
Göğüs kafesimde ne idüğü belirsiz bir kıpırtıyla geziyorum nicedir...
bir de sen çıldırtma beni...

Krizdeyim ben... Tembelliğin sırası değil, uyamam sana...
Al git serçelerini sabahlarımdan, çağlalarına, kokularına hakim ol.
Meltemlerine söyle, deli gibi ıslık çalıp sokağa çağırmasınlar beni...
Bulutların üşüşmesin başıma...
Girme kanıma benim... yoldan çıkarma!..

Sen ki en cilvelisisin mevsimlerin, afrodizyakların en etkilisi,

Sevdanın suç ortağısın.
Kıyma bana!..
Biliyorum çünkü, yine kandırıp yeşillendireceksin aşka; gövdemi
azdırıp sonra birden çekip gideceksin.

Tam kanım kaynamışken sana, toplayıp allarını morlarını, beni bir
kuraklığın ortasında terk edeceksin...

O iple çektiğim ışığın, dayanılmaz olacak o zaman...
Ne o delişmen sabahlar kalacak, ne günaha çağıran çapkın eteklerin
uçuştuğu günbatımları...
Tembel kuşların şakımaktan bitap, ebruli çiçeklerin kokmaktan...
Buselerin nemi kuruyacak çöl rüzgârlarında...
Yeşerttiğin çiçekler, yürekler solacak;
damar damar çatlayacak ruhumuz...

Hayat, bir ezik otlar diyarına dönüşecek yeniden...
Yüreğim viraneye...

Her bahar sarhoşluğu gibi, geçecek bu sonuncusu da...
Ebedi bahar, bir başka bahara kalacak.

İyisi mi, hiç azdırma ruhumu bahar...

İş açma başıma...
Git işine!
Yoldan çıkarma beni!...

Can DÜNDAR
NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
20 Mart 2007       Mesaj #553
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
Kalbimden Sana Taç Mahal Yaptım

Sana ne verebilirdim?
Bülbülü versem,
Sabırsızdır, sitemlidir.
Gülü versem,
Gül yerinde güzeldir.
Yıldızlar mı?
Senin yanında sönük kalır.
Ay; yüreğindeki mehtabı kıskanır..

Bendeki sana bakarak,
Başladım mabedimi yapmaya.
Kalbinin temizliğini kullanarak,
Bembeyaz mermerler oluşturdum.
Gözlerinden aldığım parlaklıkla,
Mermerlerin içine, pırlanta koydum.
Sevmeye doyamadığım ruhunla,
Kubbe var oldu, tüm vakarıyla.
İnsanca yaşamaktaki azminle,
Minareler göklere uzandı, haşmetle.
Bana akan sıcaklığınla,
Duvarların her yerine,
'Seni seviyorum' yazdım.
Yüreğinden taşan sevginle,
Öyle bir bahçe oluştu ki,
Kaşmir´deki Shalimar´dan görkemli.

Şah Cihan görseydi,
Sana gıpta ederdi.
Mümtaz´a olan sevgisi,
Seninkinin yanında azmış derdi.

Üzgünüm canım..
İçimdeki seni,
Hiçbir kalıba sığdıramadım.
Yere, göğe koyamadım.
Kalbimden sana yakışır,
Taç Mahal yaptım.
Şahı sen, Sultanı benim.
Saltanatın ise,
Yüreğim...!


Yazarı bilinmiyor
HayLaZ61 - avatarı
HayLaZ61
VIP BuGS_BuNNY
20 Mart 2007       Mesaj #554
HayLaZ61 - avatarı
VIP BuGS_BuNNY
Bir hayal inşaa edin, daha sonra hayal de sizi inşaa eder.!!!


Bazen bizler hayallerimize o kadar çok sarılırız ki onlarda artık bizsiz olamazlar , başarıların asıl nedeni bu bence hayaline sıkı sıkı sarılmak! Gün gelir insanların beğenmediği, gülüp geçtiği belkide sizin yapacağınıza bile inanmadıkları konularda başarılı olabilirsiniz.
Aslında siz biliyorsunuzdur içinizden onu yapabileceğinizi...ama ya diğerleri?
Diğerlerinin anlaması için sizin bir şeyler ortaya koymanız gerekir ...çok büyük şeylere gerek yoktur aslında ortaya koymak için biriktirdiğiniz hayallerinizi minik minik ortaya koyarak , bir girişimde bulunarak bile kendinize ne büyük iyilikler yapacağınızı bir bilseniz.
Aslında her şeyin kötüye gittiği şu zamanda bizleri hayata bağlayan şeyler de yapmak istediklerimiz değilmidir?Öyleyse kendiniz için geç olmadan ne olmasını istiyorsanız karar verin ve şu andan itibaren kendiniz için birşeyler yapın...yarın sizin için çok geç olmadan hayallerinize kavuşmanız dileğiyle...sizden öncekilerde hayalleri için mücadele
Pirana Kovalayan Çılgın Hamsi...
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
21 Mart 2007       Mesaj #555
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var

Yaşadıklarımdan ögrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel muzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana

Ataol Behramoğlu
HayLaZ61 - avatarı
HayLaZ61
VIP BuGS_BuNNY
22 Mart 2007       Mesaj #556
HayLaZ61 - avatarı
VIP BuGS_BuNNY
Gözlerini üzerime dikmiş yüzünde gülümseme bana doğru ilerliyordu. " Merhaba" dedi O dakikalarda bu kelimenin hayatımı ne denli değiştireceğini tahmin edemezdim. 2 yıldır arkadaşlığımız devam ediyordu. Fındık kabuğunu dolduramayacak bir sebepten bilmem kaçıncı kez ayrılmıştık.Bana inat olsun diye arkadaşlarımdan birine çıkma teklif etmişti. Aylardan sonra beni bir cafeye davet ettiğinde her şeyden habersiz barışmak için çağırdığını düşünerek gittim. Saatler boyu flörtünden bahsetti. Sahte gülümsemeler takılıyor, gözümün önüne düşen göz yaşlarımı engellemeye çalışıyordum. Artık gücüm tükenmişti. Hızla ayağa kalktım. O da hızla kalktı, kolumu tuttu ve gitmeme izin vermedi. Beni deliler gibi sevdiğini söylediğinde etrafımdaki meraklı gözlere aldırmadan hıçkırıklarla ağlamaya başladım. En kısa zamanda diğer kıza her şeyi anlatıp ayrılacaktı.
Bu olaydan sonra 2 hafta geçti. Beni hiç aramadı acaba o kızı mı tercih etmişti. Bir telefon kulübesinden onu aradım. Karşımdaki ses onun trafik kazası geçirdiğini yoğun bakımda olduğunu söylüyordu. Ona " senin için döktüğüm her damla gözyaşının cezasını umarım çekersin" demiştim. Ama böyle olsun istememiştim. Bu kez onu tamamen kaybetme korkusundan ağlıyordum. Ankara'^da bir hastanedeydi. Doktorlar yaşaması için şans vermiyordu. Cenaze işlemleri başlamıştı. Tabutuna konulacak yakaya takılacak fotoğraflar hazırlanmıştı. Eş dost hastane kapısında bekliyordu. Bu bekleyiş üç ayı tamamlamıştı. Doktorlar anneyi hastanın yaşam destek ünitelerinden çıkarılması için ikna etmeye çalışıyordu. Çünkü onlara göre yaşasa bile eski sağlıklı günlerine dönemeyecekti. Anne kararlıydı son nefesine kadar yanında olacaktı. Günlerce yanından ayrılmadan onunla konuştu. Ellerini tutmuş yine gelecekten söz ederken parmaklarını kıpırdatarak oğlunun tepki verdiğini fördü. Sevinçten hastane koridorlarında kahkahalar atıyordu. Doktorların " Olmaz" dediğini ana-oğul başarmıştı.
2 yıl olmuştu onu bu süre içerisinde hiç görmemiştim. Bu süre içerisinde onu hiç görmemiştim. Şimdi karşımdaydı, çok değişmişti. Bazı zamanlar beni çileden çıkartıyordu, ona katlanamıyordum. Psikolojik tedavi görüyordu. Yine bir ayrılık zamanıydı telefonda evlenme teklifinde bulunduğunda ciddiye almamıştım. Israrla kendisini görmeye gelmemi istiyordu, yine bir ameliyat geçirmişti. Ziyarete gittiğimde evlenme teklifini yineledi. Hayatımızın 3 yılını bu kaza yüzünden kaybetmiştik. Artık başka vakit kaybetmenin bir anlamı yoktu.

Rüya gibi bir düğünle hayatımızı birleştirdik. Tabuta konması için hazırlanan fotoğrafı duvara astık. Ona her baktığımızda küçük kızımıza ve hayata sımsıkı sarılarak bize verdiği mutluluk için Allah'a şükrediyoruz. Tüm mutluluklar sevenlerin olsun...
Pirana Kovalayan Çılgın Hamsi...
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
22 Mart 2007       Mesaj #557
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi


Eksik olan
bir yanı vardı askımızın
bir filminde
üç beş figüran dövüp
ata binmemesi
gibi cüneyt arkın'ın

Haberin olsun
vermedim eskiciye
yrtık ayakkabılarımı
nasıl ayrılırım ki onlardan
kapınızın önünde
az mı cıkarıp giymistim

Naftalinledim bende kalan yün kazagını
söylemiş miydim size
naftalin
ki güvelere karsı kullandığı
kimyasal silahıdır
anıların.......

Sunay Akın
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Mart 2007       Mesaj #558
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
“Ben’im” ve “Sen’in”...


Senin olan bir günde geliyorum sana... Sana ait olan bir zamandan... Ben geldikçe geçmiş oluyor günün. Vaktini alıyorum senin... Geleceğini çalıyorum belki de... İstersen dinleme!.. Geçen gün senin unutma... Geleceğinden haberler vereceğim ama, her anından ve geleceğin yok olacak...

Şimdi bu yazıyı burada bırak ve hemen bir ayna bul kendine... Dur biraaaz... Aynayla ne yapacağımı söylemedim daha. Bak şimdi bulduğun aynaya.. İlk bakışta her zamanki gördüğün yüzünü göreceksin. Gözlerini... Şimdi gözlerine dikkatli bakmanı istiyorum senden... Aynaya doğru eğil biraz, ya da ayna küçük ise elinle yakınlaştır... Gözlerine bak... Gözlerinin içinde iki göz daha göreceksin... Oraya odaklan iyice dal gitsin içine... biraz o halde dur... bekle... göz bebeklerinin dışında kalanlar, flu halde ve bir gölge şeklinde iken bak o “şey”lere... Algılamaya çalış... Unutma odaklandığın asıl merkez göz bebeklerin...

Tamam mı?.. Eee şimdi ne olacak mı diyorsun. Deme öyle.. Acele etme... Düşün biraz... Gördüklerini ve hissettiğin gölgeyi düşün... Sen neredeydin o sırada, bir de onu düşün... Kimsin sen? O nerede olduğunu düşündüğün senden bahsediyorum ama... Aynaya genel olarak ilk baktığındaki yüzden değil... Gözlerin içindeki gözlere bakarken, hani etrafın gölgeleşmişti ama tüm bunları yaşarken, yaşayan bir sen vardı ya... Hani o an olanların dışında ama farkında olan sen... Eğer biraz evvel o “şey”leri ve bu küçük deneye şahit olan “sen”i yaşamadıysan, ya bu yazıyı burda bırak ya da tekrar aynaya bak...

“Bana eşyanın hikmetini öğret!.”

Sen içindeki “sen”den haberdar olmazsan... Ben bendeki “ben”i bilmezsem, etrafımızdaki “şey”lerin farkında olamayız! Farkında olmadığımızın ne anlama geldiğini de düşünecek değiliz elbette... Eşya... İşte o farkında olmadığımız dünyamız oluverir... Çepe çevre sarar bizi esir eder... Şefffaf zincirlerle bağlar kendine, biz bilinçsiz köleler güruhu... Oyun eğlencede...

İran’lı sosyolog Ali Şeriati “İnsanın Beş Zindanı” isimli kitabında, şunları söyler: “İnsan doğduğu andan itibaren, farkında olmadan iç içe zindanlara girer. Bunlar: Tarih, coğrafya, kültür, aile ve kendi benliğidir.” İlk dördünü geçip konumuzla alakalı olan beşinci zindanımızı düşünelim...

Benlik zindanı...
Hemen hemen her kesin yaz-kış, bazen isteyerek severek, bazen de gayri ihtiyari olarak gece karanlık gökyüzüne ve yıldızlara baktığını bilirsin. Sen de bakıyorsundur mutlaka... Yıldızlar birer inci tanesi gibi işlenmiş ve dizilmiş yıldızlar... Uzaklıkları, büyüklükleri ve uzayın sonsuz denilen boşluğunu düşün... dünyamızın oralardan nasıl göründüğünü... Senin gördüğün yıldızlar gibi görünsün hadi o kadar bile değildir belki.. Peki ya sen... yıldızlardan baksan dünyadaki hemcinslerini görebilir miydin? Yok çok düşünülecek bir şey değil bu... Dünya bile görünmezken içindekiler nasıl görünsün dedin ve geçtin bu konuyu... Evrende ne kadar yer kapladığını düşündüğün zaman, hiçliğinin farkına varmışsındır umarım...

Şimdi toparla kafanı... Aynada ilk gördüğün yüz... senin her zamanki yüzün... Bazen büyük çok büyük insan! Her şeyi yapabilen sen... Küçük dağları bile yaratmaya tenezzül etmeyen özel kişi... Süpersin... Ya da tam tersi... ulaşılmaz umutlar sahibi, içinden çıkılamayacak kadar çok dertlerle boğuşan muzdarip, zavallı kişi... Bir şeyler de sen ekleyebilirsin bunlara...

Sonra... Biraz dalınca hafiften yabancılaşınca kendine, farkında olduğun kadar hissettiğin benliğini düşün... İçindeki “sen”i.. “Sen”in farkında olmadığın zaman hayatını saran ve seni içinde yok eden “êşya”yı ... Kendi ellerinle, farkında olmadan kurduğun benlik zindanını...

Biraz evvel “Bana eşyanın hikmetini öğret” diye bir şey demiştim hatırladın mı? Bir dua o... Ettiği hiçbir dua reddedilmeyen birisinin duası... biliyorsundur zaten kim olduğunu... Bilmiyorsan da öğrenirsin sanırım... Yada birazdan bitecek bu yazı, sen de boşver gitsin... Ama en azından şu kadarından eminim... Aynaya her baktığında beni hatırlayacaksın... Geleceğinden haber vereceğim demiştim ya... Geleceğin bu işte... Hep gelecek...
Ha bir de!..
İyi bak o gözlere!..
Gelecek o gözlerden gelecek...

Bülent Özdemir
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
23 Mart 2007       Mesaj #559
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Hayatı Çok Aradım

hayatı çok aradım
yanıp sönen ışıklar arasında bar köşelerinde
konforlu otolarda lüks villalarda
parke döşeli sokaklarda
şatafatlı reklam tabelalarının arasında
yada bir trende,bir uçakta bir gemide
ben hayatı çırpınan bir kuşun kanadında
rüzgardan savrulan bir ağacın yapraklarında
kıyıları parçalayan met dalgalarında
ben hayatı bir çocuğun gözbebeklerinde buldum
ve ben hayatı bir seyyar satıcının avazında,
ümitsiz seven bir sevgilinin kalbinde,bir gitarın tellerinde
bir piyanonun tuşlarında
ve ben hayatı bir ananın yüreğinde yaşadım

Sebahattin Mertaslan
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Mart 2007       Mesaj #560
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bir Garip Gün

(bilmem kaçıncı defa)
Bir Garip Gün

Saat on
Kadıköy vapurundan bir acı düştü denize
Kanadına çarpıp herhangi bir martının
Sularına gömüldü
İstanbul’a tutunmuş / mavi yatalağın

Saat on bir
Bir adam kalbini tükürdü eline
Yaralarını sarmak için / aşklarının
Ve bir çorba parasına
Acılarını dilendirdi İstinye’de

Saat on iki
Bir kadın yirmi beş yaşına girdi
Yirmi beş mum diktiler denizin içine
Mumlar bahane, kadın denizi üfledi
Denizsiz bir şehrin üstüne

Saat on üç
Bugün bayram
Otobüsler ceset taşıyordu
Zincirlikuyu’dan / aile ziyaretlerine

Saat bitti
Günlerden ne bilmiyorum
Küçük bir çocuğun kibritinde
İstanbul’un içinde bir şehir yanıyor
Düşümde
Nazım’ın elinde bir sigara
Şiir yazıyor aniden
Ülkenin dışından, içine ülkenin…



Aytekin

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri