Arama

Sonsuz Aşk - Sayfa 166

Güncelleme: 26 Ekim 2014 Gösterim: 555.168 Cevap: 2.787
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
11 Temmuz 2007       Mesaj #1651
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
Anlatılmaz inan ,
Ne sevgi, ne aşktır kimbilir bunun adı,
Sponsorlu Bağlantılar
Bilirmisin alnından dudağına süzülen yağmurun tadını
Bilirmisin kaf dağında , bulutların ötesinde ölmenin adını.
Anlatılmaz inan
Ne heves, ne heyecan bunun adı
Sıcak tende buz olmak, gözlerinde fer olmak gibi
Papatyalardan mahsumluğu çalmak gibi
Ne dilde söz canım, ne özünden kaçış
Ne elimi tutuş , ne boynuma sarılış
Yanında olmak belki , belki sıcaklığını hissetmek
İçinde doğmak her günde, su içmek her gülüşünde
Sevgisizliğinde erimek avuçlarında , yol olmak bakmayışlarında
Bir güvercin olup her sabah pencereden bakmak sana
Sonra bir buse sıcaklığında veda dır sana kavuşmak
Arsızca. GÜLER SEZER

NAIAS - avatarı
NAIAS
Ziyaretçi
11 Temmuz 2007       Mesaj #1652
NAIAS - avatarı
Ziyaretçi
zafer kazandım ben sewda aşkıyla yanarak
yana wücüt işte sen için atan kalp
Sponsorlu Bağlantılar
senin yüzün için kalbim sığmaz oldu senin için yanıyor

kimse bu yangını bilmez ki nenin yüzünü gördüğüm günden beri
yanar tutuşur bu kalp
sonsuz aşktır sana duyduğum


sönmeyen güneşmi sanırsınız sizz
yokkk değil
içimdeki ateştir sonmez o ben ölsemde yanar

senin için dökülen yaşlar ne ki
can wersem de gösersen aşkımı sana
bu sadakatti sana

werdiğim söz boymum da hancer
ne zaman geçersem
yanayım cehennemlerde
ZEYENEP
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
12 Temmuz 2007       Mesaj #1653
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
Yüzümdeki çizgilerin hesabını veremediğim gün aynalara,
İzin vermiştim seni benden almalarına,
İzin vermiştim yalnız karşıladığım her riyakar şafakta
Kendimi hülyanla avutmaya...
Seninle yaşlanacak,
Ömrüm seninle yaş alacak hayaliyle aldanıpta rüyalara
Yüzündeki her çizgi, aldanıp düştüğüm sebebi sevdan isyanları hatırlatsa da
Şimdi gurur bu candan ayrılmadıkça;
Can gururu sevdaya yokuş koymadıkça;
Biliyorum ...Tanrım fani dünyada vermeyecek seni bana ,
Versede bu dünyada değil.
Bu sevda toprakta ... DİLEK TAŞOĞLU
CyniX - avatarı
CyniX
Ziyaretçi
13 Temmuz 2007       Mesaj #1654
CyniX - avatarı
Ziyaretçi
Öyle Korkuyorum ki...

Neden bilmiyorum...gözlerim gözlerine yalan söyleyemiyor...

Benim için çok önemlisin...

Tahmin ettiğinden de çok...

Öyle çok ki korkuyorum...

Bir daha yaşam amacım olmayacağına...

Bir köşeye atılıp, fırlatılacağıma...

Karşılık bile değil...saygı bulamayacağıma...

Herşey birkaç kelimede gizli...

Ve onlar senin...

Sadece...

Senin...

Benim olansa ...

Senle geçirdiğim zamanlar..

Seni dinlediğim ...anlar...

Hayata inanışımın...insan olduğumuzu....

Anladığım anlar...

Sen çok şey kanıtladın bana....

Mesela yaşadığımı...

Saçların, gözlerin, ellerin aslında...

Ne kadarda güzel olduklarını...

Doğru insandayken...

Çok şey öğrettin bana...

Mesela yaşamayı...

Amaçları gösterdin...

Zordu ama sendin...onlar...

Sadece...

Sendin...

Bana korku nedir...öğrettin...

Kaybetmenin acısının ne büyük olacağını...

Çaresizliği...

Hiçbir şey yapamamayı...

Ağlamayı...çaresizce...

Bağlı olmayı...bağlanmayı...

Yitirince güvensiz kalmayı...

Her insanın sevgiye layık olmadığını...

Acıya karşı en korunmasız olduğum zamanın...

Sevdiğim zaman olduğunu...

En çaresiz olduğum zamanın ise...

Seni yitirdiğim zamanın olacağını...
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
13 Temmuz 2007       Mesaj #1655
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
İcimde firtinalar kopar bazen
N asil özledim seni bir bilsen
A glamamak icin zor tutuyorum kendimi
N e zaman gelecek dönecek ve anlayacak? derim beni..

S icak bir ilgi, tertemiz bir sevgi
E n tatli düserim
N asil söylesem, nasil anlatsam bilemiyorum
i nan seni cok ama cok Seviyorum..

C aresiz yanlizligimla kivranirken
O gözlerin o hayat dolu halin her an hayalimde
K aybolu verir seni görünce tüm üzüntülerim..

S eviyorum, Seviyorum derken
E n tatli hayallerle yasarken
V e saatler boyu seni düsünürken
i nan o iki kelimeyi bekledim senden

Y arinlarimda tüm benligimde
O tatli gülüsün her an gözümde
R aziyim herseye ölüme bile seninle
U zak bir ihtimal degil
M utluluga ulasacagim SENINLE...UMUT YAŞAR
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
14 Temmuz 2007       Mesaj #1656
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik;
İşte yakalandık, kelepçelendik!
Çıktınız umulmaz anda karşıma,
Başımın tokmağı indi başıma.
Suratımda her suç bir ayrı imza,
Benmişim kendime en büyük ceza!
Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme!
Acı, hapsettiğin sefil gölgeme!
Nur topu günlerin kanına girdim.
Kutsi emaneti yedim, bitirdim.
Doğmaz güneşlere bağlandı vade;
Dişlerinde, köpek nefsin, irade.
Günah, günah, hasad yerinde demet;
Merhamet, suçumdan aşkın merhamet!
Olur mu, dünyaya indirsem kepenk:
Gözyaşı döksem, Nuh tufanına denk?

Çıkamam, aynalar, aynalar zindan.
Bakamam, aynada, aynada vicdan;
Beni beklemeyin, o bir hevesti;
Gelemem, aynalar yolumu kesti.


Necip Fazil, Cile
1956

Necip Fazıl Kısakürek
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
14 Temmuz 2007       Mesaj #1657
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
SENSİZ OLMADI

Kaybolan neşemi şarkıda, sazda,
Bulmayı denedim, sensiz olmadı.
Felekten bir gece çalıp biraz da,
Gülmeyi denedim, sensiz olmadı...

Hasreti herkesten çok tanıyorum,
Bu zehrin üstüne yok sanıyorum,
Islak gözlerimden utanıyorum,
Silmeyi denedim, sensiz olmadı...

Doğmanı bekledim battığın yerden,
Dönmeyi bilmedin gittiğin yerden,
Beni sarhoş diye sattığın yerden,
Gelmeyi denedim, sensiz olmadı...

Evlenmiş dediler, çıldıracaktım,
Resim, mektup, şiir, ne varsa yaktım.
İlmeği kaç defa boynuma taktım!
Ölmeyi denedim, sensiz olmadı...


CEMAL SAFİ
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
14 Temmuz 2007       Mesaj #1658
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Seferberlik hikayeleri gibi,
İlk sevda türkülerini de ninemden duydum
Yemen’e gidenlerin gelemeyeceğini de..
Bataryalı radyolardan dinledim,
Türkü gibi sevdaları, sevda gibi türküleri.
Coşkun sevdaların yalnız durgunuyum
Sevda gibi türkülerin vurgunuyum.
Boztepeden yankılanan yanık çoban sesleri
Türkülerle ses verdi tarlalara, tepelere
Kocabayırda uzayan kaval nağmeleri
Alıp götürdü fidan duygularımı ,
Çocuksu sevdalara, hep bir yerlere
Coşkun sevdaların yalnız durgunuyum
Sevda gibi türkülerin vurgunuyum.
Nida Tüfekçi’nin “Cemalim”i söyleten bağlamasında
Alkanlar içinde kaldı duygularım
Ezgiler beni çağırdı, ben yürüdüm türkülere
Türkülerle kavrulur, türkülerle yanarım.
Ne “mahur beste”ye küs, ne şarkılar dargınıyım
Kara sevdalar değil, türküler vurgunuyum.
Geçer yıllar, ömürdendir geçen yıllar
Türkülerin dallarına takılır hatıralar
Türküler bize çağırır tâ uzaklardan.
“Dünya yalan, ayrılık var, ölüm var”
Yüce dağdan aşmış yol yorgunuyum
Kara sevdalar değil, türküler vurgunuyum.
Ey kaşları kara, gözleri ela,
Sen saldın beni haldan hallara
Şarkılar kalsın bir başka bahara
Fırtınası dinmiş sular durgunuyum
Şarkılar değil, türküler vurgunuyum
“Hastane önünde incir ağacı”
Gönüllerde yankılanır acı acı
Sen gençliğine, ben sana duacı
Acıları kimlik yapmışların durgunuyum
Yüreklere kor koyan türküler vurgunuyum

Yahya Kemal Beyatlı
Şiiri gönderen kişi: Nihat
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
15 Temmuz 2007       Mesaj #1659
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
Sarp kayalıkların dönüşünde rastladım sana. İnce bir sızı gibi elimdeydi yılgın bakışların.
Yersizdim…
Aşka doyduğum ırmakların suyu giderek çekiliyordu damarlarımdan.
Haz durağında inecektim oysa…

Sorgusunu bitiremediğim düşlerimi her gece seninle avutuyordum.. İadesiz bir aşktın, kapı zilime usulca dokunup kaçan. Yabancılık hislerime uzaktı sen geldiğinde. Adım adım sarhoş sahnendeki rolümü ezberliyordum, suflem sendin. Her defasında sana tutunarak…

Sahipsizdim dekorların bedenimi cansız kavrayışında… İsyan, yanı başımda sessiz bir koroydu. Yandıkça susan, sustukça derin yanıklara maruz kalan… Acımasızlığına düştükçe cevapsızlığının, kahroluyordum; ama sen hiç bilmedin!
Hiç söyle(ye)medim ki!!!

Sır kilidiydin kalbimin… İçeri bir aralık girmiş, her hücremde kendine bir yer edinmiştin. Yıkılan onca başlangıcın arasında sen, nasıl olup da gelmiştin? Aşka zaten hiçbir zaman kilit vurulmuyor…
Hem zaten o geceden sonra ben de vur(a)madım ki!

Sorularım vardı evet… İstesem de vazgeçişlerimin arasına koyamayacağım, kapının kapalı kalmasına tahammül edemeyeceğim… Yanında, kayboluşlarımın nefesini hissedemiyordun ama; karmakarışık şehir ışıklarının altında ılık bir rüzgarı teninde bırakıp taa buralara geldiğimi biliyordun… Aynana koyup kırmızı sözlerimi, usulca düşlerine uzandığım anlık kavuşmalarımızda, nafile çaresizliğimin kalbimdeki varlığından haberdardın…
Hasır altı düşlerimin arsız çocuğuydun sen…!!

Sessizliğe karışacaktım seni dinleyerek. İzlerimden geçen sen’li bakışları da yanıma alarak… Yokluğunun tadına, yokluğumla bakacaktım. Aslında umursamazlığımın bilinçli kölesi olmaktan başka bir şey olmayacaktı bencilliğim.
Hilesiz oyunuma hile karıştırdın sen…!!!

Sonbaharın kızına yağmur (k)atıyor bulutların… İçimde başlayan müziğin adını yorgun değilsen sen koy! Ya da bırak, adı olmasın tüm başlangıçlara inat bu aşkın… Ağustos böceklerini bekleyelim, payımıza düşen ‘bir sana bir de bana’ sessizlik sahnesinin hemen arkasında.
Heyecanımın italik karakterlere hapsettiğim gerginliğiydin sen…!!!!

Sarmaşıklar sarıyor yolumu, sana gelirken… İstanbul ağır ağır kanıma karışıyor, failim sen! Yalancı tanık olmayı denedim kendime, onu da beceremedim. Açığa vurdum gizlediğim yerde geçen tüm bendeki seni, yine de bu şehrin gecelerine yaranmayı, bir türlü başaramadım. Her ihtimale karşı, hesapsızca düştüğüm gözlerine emanet ediyorum haylazlığımı..

Sabote ettiğim damarlarından,
iğnelediğim sessizliğinden,
yalvar yakar yanımda tutmak için seni, çaldığım zamandan,
adım başı karşına dikildiğim satırlardan,
haykırmak isteyip de senin tarafından susturulduğum cümlelerin son noktasından, sana sesleniyorum :


AÇILAMAYACAK BİR MEKTUP YAZDIM SENİN İÇİN,
ŞİFRESİ KOYNUMDA…
KALK, hadi gel çöz beni… Gülay Esenyurt
MMDMR - avatarı
MMDMR
Ziyaretçi
15 Temmuz 2007       Mesaj #1660
MMDMR - avatarı
Ziyaretçi
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
İlkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman
özlemeye başladım herkesi...
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra..
Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı...
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda,
solculuk oynamaya başladık..
Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve
Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle...
Ağbilerimizden öğrendik, S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri.
Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben.
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim..
Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak..
Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu..
Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.
Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim
Ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım
Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde
Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu
Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.

Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.

Yaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini
Sonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü
Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum
Muş ovasının yalancı maviliğini
Otobüs oluyordum bir süre
Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs camının garantisinde
Otobüs oluyordum
Bir ülkeden bir iç ülkeye
Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum.
Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin
Korkuyordum
Sonra iniyordum otobüsten
Çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun,
ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk,
ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum.
Çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda..
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam
Ben seninle bir gün Van'daki bir kahvaltı salonunda
Ben seninle sadece bilmek zorunda kalanların bildiği
bir yol üstü lokantasında
Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan
Doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında
Ben seninle herhangi bir insan elinin
terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim

Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim!

Benzer Konular

6 Kasım 2015 / ThinkerBeLL X-Sözlük
11 Mart 2012 / Mira Edebiyat
 Sonsuz
14 Şubat 2013 / buz perisi Matematik