Kavşaktan dönüp otobana girmişti.Vites değiştirip gaza bastı tekrar.Artık kendini tamamen kaybetmişti.Ruhu bedeninden ayrılmak ister gibi çırpınıyordu.Gözünün önünde tek bir görüntü,kulaklarında yankılanan seslerle sabitlenmiş bakışları,o gidiyordu.Gidiyordu işte tıpkı kendisinden istendiği gibi.Yaşama dair her şey silinmişti artık.Nefes aldıgını bile hissetmekte zorlanıyordu.Gözleri doluyor ama bir türlü akmıyordu gözyaşları.Sanki gözyaşları bir yerlerde kilitlenmiş kalmıştı ve kalbine hançerler saplanırken o aglayamıyordu bile.Bu nasıl dayanılmaz bir acıydı.
Virajlı yola girdiğini gösteren tabelanın yanından geçti.Hız ibresi bile onun duygu seline kapılmış,kontrolden çıkmıştı tıpkı ruhu gibi.Boyut değiştirmiş ,tanımlayamadıgı bir virdaba girmiş gibiydi.Zaman,mekan,kimlik kavramlarını yitirmiş sadece gidiyordu.Gözlerini kapattı.Gözyaşlarının akmasına öyle ihtiyacı vardı ki o an.Yaşların yanaklarına süzülmesini ister gibi yutkundu.Sag elini karnındaki bebeginin üstüne koydu.Öylece kalmak istedi bir an,bebegine sarılır gibi.
Kullanmakta oldugu araba durdu aniden.Arabasının direksiyonunda oldugunu tam da bu sırada fark edebilmişti.Ama çok emindi,firene basmamıştı ki.Bir şaşkınlık halinde gözlerini açtı.Otobanın ortasında durmuştu gerçekten.Camın kenarındaki silueti fark etti ardından.Gözlerine inanamıyordu.Sevdiği adam arabanın yanında dikilmiş,el kol hareketleriyle kapıyı açmasını işaret ediyordu.Bebeğinin yanından alıp elini,bugulanmış gözlerini sildi.O şaşkınlık ve heyecanla eli ayagına dolaşmıştı.Sevdiği adama ulaşmak ister gibi kapıya dogru egildi.Kapıyı açmaya zorladı.Sıkışmıştı.Açılmıyordu.Böylesi bir anda tam da sırasıydı.Zorladı arabanın kapısını bir süre.Uzun bir ugraştan sonra nihayet kapıyı açtı.
“Sen…” diyebildi ardından,gözlerinde kayboldugu erkeğin bakışlarıyla karşılaştıgında.
“Sen…Burada..Ama…” kekeleyebilmişti sadece,bir araya getiremediği kelimeleriyle.
“Evet,bebeğim”dedi sevdiği adam.
“Bebeğim” derken öyle içten,öyle sıcak söylemişti ki sanki vucüdu buz kesmiş ve tek kelimeyle eriyip,ruhu sevdiği adamın ayaklarına serilivermişti.
“Senden özür dilemeye geldim,bitanem.”
“Lütfen,affet beni…”
Bu bir rüya olmalıydı.Yok,yok,hayır…Asla rüya olmamalıydı. “Nolur ,tüm bunlar gerçek olsun” diye geçirdi içinden.
Ama daha dakikalar önce,o sözleri haykıran adam…Şimdi…Sahi ne kadar olmuştu yanından ayrılalı,zaman kavramı karışmıştı.Nerden çıkıp gelmişti?Nasıl bulmuştu onu?Sorular bulandı zihninde.
“Ne önemi var” dedi kendi kendine.Seviyordu işte!Gelmişti.Ona gelmişti.Tuhaf bir heyecana kapıldı.Sevinmeli miydi her şeyi unutup?
“Ama..Sen bebegimin,bebeğimizin senden olduguna bile inanmayıp benden gitmemi istemiştin,hayatından çıkmamı istemiştin.Sensin gerçekten bu ,değil mi?Gerçeksin sen, değil mi?” dedi ardından gözyaşları içinde.
Elini gözlerine götürdü sevdiği adam tüm içtenliğiyle.
“Özür dilerim, her şeyim.Özür dilerim, ay yüzlüm.Ben tam bir eşeğim hem de tam manasıyla.Nolur affet beni” dedi sevdiği adam, titreyen sesiyle.
Duyduklarına inanamıyordu.Peki neden dakikalar önce o sözleri söylemişti?Üstelik kendisine inanmamıştı.Halbuki onu, kalbini söküp avuçlarına bırakacak kadar çok sevdiğini bilmiyor muydu?Hayatındaki ilk erkekti ve son erkek olması için Kuran’a el bastırıp yemin ettirmemiş miydi?O hiç kıyamadıgı sevdiğini nasıl basit bir kız,basit bir kadın gibi aşagılayabilmişti?Ya da nasıl bir başkasına dokunabilecegini,dokunmaktan öte birlikte olabilecegini aklına getirmişti.Nasıl yapabilirdi ki böyle bir şeyi,ruhunu ona kenetlemişken?Onsuz bir hayatı aklına bile getirmeye deli gibi korkarken nasıl ihanet edebilirdi,tenine sinmiş kokusuna.
Gözyaşlarına boguldu tekrar.
“Neden yaptın,her şeyim.Neden…Seni çılgınlar gibi severken sana ihanet edebilecegimi nasıl düşündün?” .Hıçkırıklarına boguluyordu sesi.
“Bilmiyorum,bitanem” diye kekeledi adam. “İnan bilmiyorum.Sana kendimi nasıl affettirebilecegimi de bilmiyorum.Sadece seni çok seviyorum”.Gözleri dolu dolu olmuştu erkeğinin,başını önüne egerken pişmanlık okunan yüzünde.
Gözlerindeki bir damla yaşa nasıl kıyardı ki?Vucüdü titremeye başlamıştı.Ölümle yaşam arasında bir yere kilitlenmiş hissetti ruhunu.Uzanıp gözyaşlarını silmek istedi sevdiği adamın.Başaramadı.Kolunu kaldıramayacak kadar bitkin kalmıştı bedeni.
“Lütfen sarıl bana” dedi.
“Lütfen…”.
Gözyaşlarına hakim olamıyordu artık.Kalp atışlarının yavaşladıgını hissediyordu sanki.Gözkapakları kapanmak için direniyordu.
Sevdiği adam kollarının arasına aldı onu. “Gidiyoruz” dedi ardından.
“Nereye?...” diyebildi,kısılmaya başlayan sesiyle.
“Hiç bırakmayacagım artık seni,bitanem.Sana yaptıgım hatayı telafi edecegim ve seni sonsuza dek sevmek için yaşayacagım bu dünyayı.Senin için.Bebebgim için.Bebegimiz için…”
Karnında sevdiği adamın bebeğini taşıyordu gerçekten.Sevdiğinden bir parça onunla nefes alıyordu.Kanındaydı tamamen sevdiği.
“Duyuyor musun, bebeğim” dedi.
“Baban artık bize döndü.İkimizi de seviyor.Artık hiç gitmeyecek.Aile olacagız üçümüz.Baban yanımızda.”
Ruhundan bedenine bir huzur yayılmaya başlamıştı.Kanının damarlarına aktıgını hissedebiliyordu artık.Güçülükle gülümsedi.Yorgun gözlerinde ufak bir tebessüm belirdi.Tüm gücüyle sarılmayı denedi sevdiğine ama hala çok güçsüzdü.
“Her şey düzelecek,bitanem.” dedi erkeği daha güçlü bir sesle. “Şimdi gidiyoruz sonsuzum.Sonsuz mutlulugumuza gidiyoruz.Hep seninle olacagım yere sonsuzlugumuza gidiyoruz.”
Yaşadıgı tüm kötü anları unutmuş,sevdiğinin sıcaklıgına bırakmıştı artık kendini.Öyle huzur dolmuştu ki bedeni.Peri masalında gibi hissetti kendini.Güvendeydi artık ve kapattı gözlerini,yaşanabilecek en harika huzurla.Bebeğine sarılmak ister gibi elini karnına götürdü ardından.Bir ıslaklık degdi parmak uçlarına.Telaşla açtı gözlerini.
Sevdiği adam nerdeydi?Bu insanlar kimdi?
“Kalp atışları hızlandı” dedi hemşire.
“Gözlerini açtı” dedi bir başkası ve ona dönerek “Sakin olun hanfendi” dedi.
Nasıl sakin olabilirdi ki?Noldugunu anlamaya çalışan bir telaş ve endişeyle zar zor başını kaldırıp parmak uçlarına baktı.Kan..Hayır,kan..Gözlerinden yaşlar boşlamaya başlamıştı.
“Bebeğim..” diyebildi gözyaşlarına bogulan hıçkırıkları arasında. “Bebeğim..”.Sevdiği erkegin tek parçası.
“Çok kan kaybediyor” diyen bir başka ses yankılandı odada.
Artık anlamsızlaşmıştı dünyası.Ya az önce yaşadıkları.Gerçek değil miydi?Sevdiği adam yoktu işte yanında.Hepsini kendi mi uydurmuştu?Hepsi bir hayalden ibaretti demek ki.Sevdiği adam ona inanmamıştı.Dünyasından çıkarıp atmıştı gerçek olan buydu.Gitmesini istemişti,hayatından çıkıp gitmesini.
Odada yankılanan insan sesleri arasında onun kulaklarında sadece sevdiği erkeğin sesi “ artık seni istemiyorum.Nerden bileyim bebeğin benden oldugunu.Sevmiyorum artık seni.Sevgim bitti,tükendi..” diyordu sürekli.
Artık bebeği yoktu.Kendi eliyle öldürmüştü,vucudundaki sevdiğin erkeğin parçası.Böyle bir acıya katlanılabilir miydi?Düşünenemeye başladı zihni.Odadaki sesler,zihnindekiler silinmeye başlamıştı.Herşey bulanıklaşmıştı.Gitgide siliniyordu hayatı.Karanlık çökmeye başlamıştı sanki,sonu görünmeyen bir karanlık.
Odada tam bir telaş havası hakimdi.
“Kaybediyoruz..”
“Şok..Şok uygulayın”
“…………..”
Tüm sesler durakladı bir an.Sessizlik sardı odayı.
“Kalp atışları durdu,Vural Bey.”
“Üzgünüm,kaybettik” dedi Vural Bey. “Çok genç bir bayandı,gerçekten çok üzgünüm” diye ekledi ardından Vural Bey,alnındaki teri önlüğüyle silerek,kaybedilmiş bir mücadelenin yenikliğiyle.
Artık gitmişti sonsuz aşkına,sonsuz aşkının bir bar ortamında kahkahalar boguldugu bir sırada.Sessizce gitmişti,erkegine son bir kez daha dokunamadan,bebeginin ilk aglamasını duyamadan.
O sonsuz bir rüyaya daldı o gece,hiç uyanmamak üzere,çok sevdiği erkek için.Sevdiği erkekse umarsızca başka bir tende,uykuya büründü.
Ve o gitti tıpkı gitmesi istendiği gibi… NESLİHAN TÜREL...