Arama

Sonsuz Aşk - Sayfa 67

Güncelleme: 26 Ekim 2014 Gösterim: 555.266 Cevap: 2.787
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
5 Aralık 2006       Mesaj #661
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Gönlüm

Sponsorlu Bağlantılar
Benim gönlüm bir kelebek
Dolasiyor çiçek çiçek.
Tükenecek ömrü böyle
Çirpinarak, titreyerek
Ne serefli bir adi var,
Ne bir büyük maksadi var.
Hergün biraz zedelenen
Iki ipek kanadi var
Sabirlidir, gözü toktur,
Zavallinin derdi çoktur.
Yorulunca konacagi
Bir yuvasi bile yoktur.
Hersey ona karsi durur:
Günes yakar, kis dondurur.
Bazi tutar kanadindan
Bir firtina yere vurur.
Benim gönlüm bir kelebek
Dolasiyor titreyerek.
Zavallinin bir baharlik
Ömrü böyle tükenecek!

Orhan Seyfi Orhon

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Aralık 2006       Mesaj #662
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ben aşk ile ölüm arasındaki köprünün
tek sağlam tahtası
Sponsorlu Bağlantılar
sen basıp git üzerimden acıma
zaten alışığım acılara
bu beden değil ama kalp
bir gün kırılır unutma
senden tek dileğim beni bana bırakma
basıp git ama dön ne olur
çekip git ama ne olur.
peki öyle olsun git
nokta koy çoğu şeye ama
insan nokta koymak ister hayatın tam içine
bitiremez geride kalanları bir virgülle geçiştirir
ben silmek istedim aklındaki soru işaretlerini
ama sen hiç anlamadın ki beni
bu kalp sensizde atacak bunu bil ama
her atan kalp yaşıyor demek değildir
featherAlıntı

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
6 Aralık 2006       Mesaj #663
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Herşeye Karşın

-İşkence görenlere-

gece gözlerine perdedir kiminin
kara tortudur kiminin yüreğine
karanlık kirli işler için güvence
acı bir çığlıktır kiminin sesine

sorarım size
kavunumu bölüştüğüm karıncalar
sütümün gediklisi minik kedi
yemişini sevdiğim incir ağacı
hangi onurlu insanın çığlığıdır
sesimin tonunda çınlayan bu acı

aşkların yaşanamadığı yerler vardır
orada aşklar ancak şiirlerde yaşanır
elleri insan gözleri insan
binlerce insan yalnızca umuda yaslanır

bütün ışıkları söndürülse de aydınlık yolumuzun
senin korkusuz gözlerinde ışıldayan parıltı
ışık tutar işkenceleri idamlara yakarak
büyümesinin ilk gecesindeki tomurcuğa

ölürsek ölünmez bir yaz gecesi dostum
ağaç gövdeleri olsun gömütlerimiz
dallarında ötsün kuşlar başımızda ağlarcasına
yapraklar yellerle sevişsin aşkımızın anısına
sesleri insan yüzleri insan
binlerce insan arkamızdan el sallasın

belki toz oluruz belki toprak
üzerimizde taze filizleri yeşerir bilincin
inancın dereleri akar durur denizlere
dalgalar döver kıyılarını karanlığın

yıkılsa da geleceğe kurduğumuz köprüler
biliyorum ki herşeye karşın
ayışığının sevi çağrıları
umutların her demde çiçeklenmmesi
sürünerek yaşamanın son bulduğu
insanın insan olduğu bir ülke özlemi
yitmeyecek ve yitirilmeyecek
güneş dünya defterini kapayıncaya dek

düşlerin gerçekleştiği yerler vardır
orada insanlar güvercin sesleriyle yıkanır
yaşım acı ve gözyaşı olarak sunulsa da
gözyaşlarının arasında milyonlarca gülücük ayaklanır.

Celal Kabadayı
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
6 Aralık 2006       Mesaj #664
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Duygularım yok oldu özlemlerim silindi
Yüreğim parçalandı dilim dilim dilindi
Yüreğimin harı yok yüreğim mi delindi
Sevda sevgi manasız düşmanlığa büründü

Artık elim ulaşmaz güzel şeyler çok uzak
Kendi elimle kurdum kendi yoluma tuzak
Kendim sevgisiz ördüm çıplak tenime kazak
Sevda sevgi manasız pişmanlığa büründü

Bir tek sevdiğim oydu sanki gözümü oydu
Beni tatlı uykudan sevdadan ayrı koydu
Sevdanın damlasıyla yüreğim nasıl doydu
Sevda sevgi manasız sensizliğe büründü

Sevda yeli esse de yüreğimde duramaz
Ben zaten kırılmışım artık kimse kıramaz
Sanki çölde yalnızım neden kimse aramaz
Sevda sevgi manasız sessizliğe büründü

Ben aşkı can bilirdim aşk oldu canım alan
Duygularım dağıldı edildi hepsi talan
Meğer aşkı sevdanın başı sonu hep yalan
Sevda sevgi manasız yalanlara büründü

Yüreğim mi daraldı sevgiye yer kalmadı
Ben sevgi sundum ama alan oydu almadı
Sevgiden aşktan yana asla şansım olmadı
Sevda sevgi manasız anlamlara büründü



EROL DURAN
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
6 Aralık 2006       Mesaj #665
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Kara Sevda

...ve nihayet gelip çattı
Bir dilimi zehir zıkkım
Bir dilimi candan tatlı.
Masallarla indi yere
Sebil oldu cümle hikayelere
kara kara kazanlarda kaynadı
Diyar diyar al kanlara boyandı
Türkülerde ateş alev yandı tutuştu
Gördes kiliminde nakış
Minyatür bahçelerinde suret kesildi.
Ve nihayet gelip çattı
Elveda belirsiz bedava sevince
Uçan kuşa eşe dosta elveda
Bütün haşmetiyle gelip çattı
Bir dilimi zehir zıkkım
Bir dilimi candan tatlı.

Bedri Rahmi Eyüboğlu
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
7 Aralık 2006       Mesaj #666
arwen - avatarı
Ziyaretçi
İLK AŞK

Felek ne kadar kahretse kalbimize,
Zaman zaman hatırladığımız olur,
Hangi dilber ilk aşkı tattırdı bize;
Bir hatırayla yaşadığımız olur.

Ah o yaz gecesi, o mehtap, o havuz!
Balkonundan gül atan cömert sevgili!
Aşkınla deli divane olduğumuz,
Sarmaşığa tırmandığımızdan belli.

Belki bugün bu yaşta tekrar olunmaz,
İlk aşk gecesinin masum yeminleri,
Fakat nerde ilk öpüşün verdiği haz?
Saadet bilmiyorum o hazdan gayri.



CAHİT SITKI TARANCI
AriThmetiCs - avatarı
AriThmetiCs
Ziyaretçi
7 Aralık 2006       Mesaj #667
AriThmetiCs - avatarı
Ziyaretçi
Oturuyorum gözlerim kapalı, düşünüyorum bir hayal kuruyorum. Seninle bizim yaşadığımız evi düşünüyorum. Sabah, ben erkenden uyanıyorum. Hazırlanıp dışarı çıkacağım. Hazırlık yapmamız gerek akşama misafirlerimiz var. Önce güzel bir duş alıyorum, sonra giyiniyorum. Sen hala daha mışıl mışıl uyuyorsun. Seni uyandırmak istemiyorum. O kadar güzelsin ki bunu sana anlatamam.
Dışarı çıkıyorum arabamızın anahtarları elimde, otoparka giriyorum ve yavaş vayaş arabanın yanına yanaşıp kapıyı açıyorum. Güzergah en yakın market... Gerekli alışverişi yapmam fazla sürmüyor. Geri dönüş yoluna giriyorum. Bir şey mi unuttum acaba... Yolun kenarında bir çiçekçi var. Arabayı sağa çekiyorum ve çiçekçiye girerek senin için sarı bir gül alıyorum. Sonra tekrar arabaya, geldiğim yoldan geri dönerek tekrar eve dönüyorum. Ve kapıdan içeri girerken “hayatııım” diye sesleniyorum sıcak ve marur bir sesle.. Fakat sen halen daha güzellik uykundan uyanmamışsın. Çiçeği yanıma alıyorum. Küçük bir not “ uyandırmaya kıyamadım “ Basşucuna bırakıyorum. Sana bağlılığın bir ifadesi... Mutfağa geçip kahvaltılık bir şeyler hazırlamaya koyuluyorum. “ Aşkım uyandığında her şey hazır olmalı “ diyorum kendi kendime.. Biraz domates, peynir, salam.. Kahvaltı sofrasının kalabalık olmasını istemiyorum.. Oranın kalabalığı biz olmalıyız.. Çay evet şimdi çay hazırlanıyor. Hmmm.. Bide rafadan yumurta.. Şimdi oldu... Soframız hazır.. Bu arada senin uyandığını farkedemiyorum. Oysa seni hissetmek isterdim.. Herşeyinle.. Sessizce ben hazırlık yaparken sen arkadan sarılıyorsun.. “ Canım benim, seni seviyorum.. “ diyorsun bana “ bende .. bende seni seviyorum...” Mutluyuz ikimizde, çünkü mutluluğumuza gölge düşürecek hiç bir şey yaşamadık, çünkü birbirimize sevgiyle bağlıyız, çünkü bizim tek güvencemiz yine ikimiziz.. Eeee ne de olsa bu dünya bizim kendi dünyamız, ve bunu biz kurduk. Kendimiz için, çoçuklarımız için.. Kimsenin mutluluğumuzu engellemesine izin veremeyiz. Birbirimize o kadar çok güveniyoruz ve o kadar çok bağlıyıyz ki nikah işlemlerini bile önemsemiyoruz. “Off allahım biz şimdi haftaya Cuma evleniyormuyuz” diyerek birbirimize gülüyoruz, sonrada “ ne gerek vardı ki biz böyle iyiydik” diyoruz. Birbirimize ve kendimize güveniyoruz...
Şimdi iş vakti, seni yalnız bırakmak istemiyorum. Masayı toparlamak için birbirimize yardım ediyoruz. “Keşke bitmeseydi..” diyoruz birbirimize bakıp ama biz bunları sürekli yaşıyoruz. Ben çıkış kapısına doğru yavaşça yaklaşırken sen arkamdan geliyorsun. Elimi tutuyorsun sürekli beni bırakmak istemez gibi bir halin var. Biraz da yaramazsın tabi ama bu çekilir bi durum.. Bana skıca sarılıyorsun..
“- Akşama geç kalma..
- Peki canım..
- Biliyorsun misafirlerimiz var...
- Hıhım biliyorum canım..
- Seni seviyorum canım..
- Bende ben de seni seviyorum..
- Gitmeni istemiyorum.. Ne zaman bitecek bu işler.. Ne zaman seninle....”
Elimi yüzüne uzatıyorum ve işaret parmağımla dudağını engelliyorum..
“ -Şşş bana şimdi öyle bir hediye ver ki hayatımın bir anlamını olduğunu, gittiğim yerde başarılı olmak için bir sebebim olduğunu, ve kendime dikkat edip her zaman geri dönmem için mutlak bir sebep olduğunu bana unutturmasın..
- İşte hediyen canım..”
Yoğun bir dudak temasından sonra dışarı çıkıyorum.. Dış kapıdan da çıktıktan sonra yavaşça geri dönüp pencereye bakıyorum.. Ordan masum bir ifade ile beni izliyorsun.. Öeylece duruyorum bana sanki bir daha geri dönmeyecekmişim gibi bakıyorsun.. “Üzgünüm canım ama bizim ve çocuklarımızn geleceği için gitmem gerek “ diyorum ve hızla yola koyuluyorum. Of Allah’ım yapılacak çok iş var.. Ama sen hep aklımdasın.. Dudağımda öyle bir iz bırakmışsın ki ne yapacağımı, nereye gideceğimi, kendime nasıl dikkat edeceğimi iyi biliyorum. İnsanlar sokaklarda, bir adam var koşuyor.. sanırım işine geç kalmış.. Bende geç kalmamalıyım. Şu gaza biraz daha bassam iyi olacak.. Bir an önce gidip işlerimi halletmeli ve sana geri dönmeliyim. Ne kadar güzel bir hayat.. Senin aklında ben, benim aklımda sen.. Evet bu hayatın güzelliğinin; senin için ben, benim için de sen olduğunu hatırlayarak hızımı biraz daha arttırıyorum........
......Evet sonunda... Paydos.. Bu günkü iş bitti.. Ama önümde çok günler var.. Şimdi dönüş yolundayım.. Fakat o da ne ? Telefon çalıyor.. Sanırım geç kaldım..

- Efendim
- Hayatım nerdesin?
- Yoldayım canım geliyorum..
- Tamam canım, seni özledim ve misafirlerimiz de geldi..
- Anlaşıldı komutanım..
- Hmmm.. Bunun bir de cezası olacak tabi..
- Anlaşıldı komutanım..
- Seni bekliyoruz..
- Tamam canım geliyorum. “
Allahım nasıl geç kalırım.. bir an önce gitmeliyim.. Hızımı arttırıp vitesi yükseltiyorum.. Çalıştığım iş alanının sınırları içerisindeyim. Yol karanlık.. Ne bir sokak lambası ne karşıdan gelen ne de beni takip eden bir araç var.. Daha fazla geç kalmamalıyım.. Bir vites daha yukarı.. sanırım bu dört oldu.. Hmm dikkatli olmam gerek.. Sanırım bu yoldan bir tanker geçmiş.. Yolda boylu boyunca uzanan bir yağ şeridi var.. Arada bir şerit kesiliyor tekrar başlıyor......Aman Allah’ım....
.......O hiçbir şeyden habersizdi.. Bildiği tek şey aşkının yolda olduğu ve her an için kapıyı açabileceğiydi.. Misafirleri ile ilgilenmesi gerekiyordu.. Ablası gelmişti eşiyle birlikte... Tatlı bir muhabbetin ortasındaydılar.. Birden bir kapı sesi duyar gibi oldu.. Yerinden fırladı aşkım geldi diye.. Ama yok! gelen kimse yoktu.. Ablası sordu ne oldu diye.. “Hiiç sadece kapı açıldı sandım..” ama gelen yok!.. Üzgün bir tavırla tekrar kalktığı koltuğa geri döndü.. Önündeki sehpaya gözleri daldı.. Ve derin bir iç çekti.. “Off neden bu kadar geç kaldı?” İçinde nedenini anlamadığı bir endişe vardı.. Ablası “
- Neden bu kadar heyecanlısın bu akşam bakalım
- Hiiç
- Pek te hiç değilmiş gibi
- Evet
- Nedir? Bir müjdemi var yoksa
- Nerden bildin ablacım?
- Sadece tahmin ettim. Bende müjde vereceğim zaman böyle heyecanlanırım
- Evet bir müjdem var. Yani aslında bunu ona dün akşam söyliyecektim ama Söyleyemedim bu müjdeli haberi sizinle beraber vermek istedim. Yani en azından söylerken güçlük çekmemek için
- Nedir müjden? Bizi bekletmezsin herhalde gerçi ben tahmin eder gibi oldum ama sen yinede söyle
- Evet su bence de söyle bende meraklandım iyice
- Şeyy.. Bir çocuğumuz olacak
- Ne kadar güzel ama bunu ona söylemek bu kadar zormuydu?
- Heyecan ablacım heyecan
Kısa bir sessizlik oldu ve gözleri yine önündeki sehpaya daldı.. Yine bir iç çekti ve kendi kendine
- Yolunda gitmeyen bir şeyler var
- Ne gibi?
- Bilmiyorum.. İçimde henüz anlam veremediğim bir hüzün var
- Sanki bir şeyler olacak gibi sanki.. sanki.....
- Dert etme bu kadar Su bende bir erkeğim o da şimdi senin yanında olmak için can atıyordur.. Sabırsızlanıyordur.. Hatta her an için kapıdan girebilir..
Yine bir sessizlik gözleri yine sehpa da bir iç çekiş daha “ Ne oldu niçin hala gelmedi? “ Bir anda sehpa da odaklanarak göz bebekleri büyümeye başlar.. Ruhunun derinliklerinden gelen o acı kalbine tıpkı bir bıçak gibi saplanıverir.. Artık hüzünden eser yok.. Yüzü kasılmaya başlar.. Ellerini titreyerek göğsüne doğru götürür ve kendine tıpkı sevgilisine sarılıyormuşcasına sıkı sıkıya sarılmaya başlar ve kısık ve hızlı bir şekilde nefes almaya başlar.. Ablası ve eniştesi şaşkınlıktan dona kalmıştır.. Her şey bir anda olur.. Acı giderek artıyor.. Yüzündeki ve nefesindeki kasılma hat safhada, bu sırada ağızını sonuna kadar açıp başını yukarı kaldırıyor.. Çığlık atmak istiyor fakat sesi çıkmıyor.. Gözlerindeki buğulanma yaş damlalarına dönüştü bile yavaşça yanaklarında süzülüyor... Ablası büyük bir refleks ile yerinde fırlayıp omuzlarından tutuyor.. Ve geri dönüp eşine “
- Çabuk bir kolonya su falan bir şeyler getir..
- Allah’ım Su ne oluyor..
- Su yalvarırım cevap ver..
- Titremeye başladı çabuk oll
- Su konuş beninle kendine gel ne olur..
Ve yavaş yavaş gözleri kapanmaya başlar.. Nefesindeki ve yüzündeki kasılma yavaşça yumuşar ve sanki son nefesini verircesine bir nefes bırakır dışarı doğru.. Yavaşça koltuğun üzerine yığılır.. “ İşte kolonya geldi.. “ Ablası ne olduğunu anlamadan ellerine bileklerine alnına kolonya sürmeye onu kendine getirmeye çabalar ama nafile “ Su “ der boğuk bir sesle gözlerini açmaz açamaz.. Sağ elini hem korkuyla hemde titreyerek boynuna uzatır.. “ Aman Allah’ımmm!!!! “ “ Suuu!!” diye bir çığlık atar.. “ Olamaz hayır bu olamazzz “ fakat oldu. O öldü.. Nasıl yada nerde öldüğünüz önemli değildir.. Önemli olan bir şey varsa o da öldükten sonra nereye gideceğinizdir..
Bu arada o! O bir daha o eve hiç gelemeyecek.. Ve belki de hatırlayacağı tek şey acı bir lastik sesi.. Hepsi bu kadar.. Birbirini delicesine seven iki insan artık asla ayrılmayacaklar.. Hep beraber, hep birlikte olacaklar.. Ve orda sevdiklerini sevenlerini bekleyecekler.. Onlar artık sonsuza dek beraberler ... Ve mezar taşlarında dünya yok olana dek “Öyle birini sev ki sen ölünce o yaşamasın ” Yazacak....


forestzm1
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
7 Aralık 2006       Mesaj #668
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Ey aşk!
Bülbül değilsin ki seni dinlesem
Suda değilsin ki bir kere içsem
Ateş mi desem o da değilsin
Niye beni yakıyorsun?

Ey aşk!
Ulusum var benim gelir Asya dan
Sen nereden geliyorsun tanınmadan
Uçan kuş değil gelen ok değilsin
Adamı vuruyorsun kalbinin tam on ikisinden
Söz etmiyorsun geçmişinden, geleceğinden
Kimliğini bildirmiyorsun
Sen ne tanınmaz şeysin?
Olsana tanıtanlardan
EY AŞK

Yaz mevsimi desen inanmıyorum!
Sana kışsın desem dondurmuyorsun!
Bahar desem sana çiçek açmıyorsun!
Geriye kaldı bir tane soldurmuyorsun!
Hangi mevsimdensin?
Nereden gelmesin?
Söyle bir kere? bende bileyim
Sen nelere kadirsin? Bilmiyorum?

Ey aşk
Gören gözleri görmez edersin
Garip hastalara şifalar dilersin
Peki
Doktor musun sen?
Değilsin
Söyle bana sen kimsin?

Ey aşk!
Külüm yok, dumanım yok
Yanıyorum orta yerde ateş yok
Her geçen gün eriyorum benden gidenler pek çok
Söyle bana? Belam mısın?
EY AŞK

Ey aşk!
Şeker değilim suda erisem
Yağ, hiç değilim tavaya girsem
Bal ise hiç değilim dillerde erisem
Şu birkaç gün içinde eriyerek ben
Tanınmaz oldum o gün bu günlerden
Nesin? Bana söylesen?
EY AŞK

Ey aşk!
Su var orada görüyorum ben
Susuzluğum artıyor dünden bugünden
Bir damla içirtmiyorsun ne zalimsin sen?
Kimsin?
İn misin?
Cin misin?
Söyle bana EY AŞK? SÖYLESENE SEN?

Ey aşk!
Ne dereyim ben ne de ırmağım
Akıyor göz yaşım durdu dimağım
Derdi mi verdin? Şifayı gizledin
Ne istiyorsun? Söyle? Ne edeyim?
EY AŞK

Ey aşk!
Bu garip kuşun yuvasını sen
Yap gidiyorum takatten yoksunum ben
Yapmayacak mısın? Söyle niye sen?
Çok zalimsin
EY AŞK

Ey aşk!
Sen beni kuş yaptın uçamıyorum
Her kanat darbesinde gark oluyorum
O sevgiliye ulaşamıyorum
Kanadı verdinde uçurtmuyorsun
Ne zalimsin?
EY AŞK

Ey aşk!
Dost değilsin ki kapımı açayım
Arkadaş değilsin ki selam vereyim
Sevgilim hiç değilsin sana yanayım
Mektuplar yazayım
EY AŞK


Ey aşk!
Yılan bile su içerken dokunmaz insana
İçtiğim şarabı da bir zamanlar sen getirtmiştin gene bana
İnsan sözünden döner mi ama?
Başka şarap taşımaz artık bu bardakta
Bırak kalsın o benim kabımda
El verip sır edip uzaklaşmakta
Gene bir hünerin var senin bunda da
Elveda dedim göz yaşı döktüm
Bel bağlayarak saçlarımı söktüm
Kırk yıllık şarabı nereye döktüm?
EY AŞK

Ey aşk!
Ben koskoca vatandım
Sanıyordum fetih edilmeyecektim
Şen şakrak dağlarımda eksilmeyecekti gülüm, bülbülüm
Narlarım, çamlarım
Kaybettim onları göremiyorum
Ölüm değilsin ne de Azrail?
Böyle mi olacaktı benim memleketim?
Koskoca bir memleketim
Sanıyorum fethedilmeyecektim
Şen şakrak dağlarımda Eksilmeyecekti gülüm, bülbülüm
Çamlarım, narlarım
Böyle mi olacaktı benim memleketim?
EY AŞK

Ey aşk
Söylenişin tatlıda
Diş biletirsin eski dostlara
Hiç düşmez ağızlarda
“Tapılacak kadısın aşığım sana”
“Başka birini görmez gözüm dünyada”
Diyerek çalarsın bu kapıları
Açmam diyecek biri çıkar mı?
BU DÜNYADA SIRRINI ÇÖZEMEDİM
İSMİN YİNE KARŞIMDA
AŞK-AŞK -AŞK




Bekir Gedikoğlu
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Aralık 2006       Mesaj #669
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ayrılığın ormanından topladığım çalı çırpıyla tutuşturacağım
seninle yaralanmış şafağı
o zaman taşlar dile gelecek ve anlatacak
zamanın nasıl yağmalandığını
şimşekle beslediğimiz fideyi

bir gün gelirsem, şimdi otlarla kaybolmuş yoldan
anılarla kıpırdayacak eşyalar, eskiden yaşadığım evde
uyuklayan bir köpeğin birden dikilmesi gibi
yabancı bir sesle.
featherSalih POLAT
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
7 Aralık 2006       Mesaj #670
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Sensiz Avunmuyor Yüreğim

Hangi yüze bakarsam, sensin karşımda sanki;
Bütün tebessümlerde seni görür gibiyim...
Takıldım peşlerine, gölge oldum inan ki;
Her biri bir kılavuz, sana yürür gibiyim...

Biliyorum, sen yoksun varacağım yerlerde;
Benimkisi aslında, boşa çekilen kürek...
Ne var ki; arıyorum, soruyorum her yerde;
Avunmuyor be gülüm başka türlü bu yürek...

Sen dolmuşsun içime, kıskıvrak çemberleyip;
Özüme işlemişsin, kuşatarak sarmışsın
Hûri gelse; bağrıma basamam ki, yâr deyip! ..
Anladım ki; Dünyâ'da, bana tek sen yârmışsın...

06.10.2002 Fürstenfeldbruck 06: 05

M. Engin Karatay

Benzer Konular

6 Kasım 2015 / ThinkerBeLL X-Sözlük
11 Mart 2012 / Mira Edebiyat
 Sonsuz
14 Şubat 2013 / buz perisi Matematik