Arama

Sonsuz Aşk - Sayfa 7

Güncelleme: 26 Ekim 2014 Gösterim: 505.655 Cevap: 2.787
KaRa_MeLeK - avatarı
KaRa_MeLeK
Ziyaretçi
12 Mart 2006       Mesaj #61
KaRa_MeLeK - avatarı
Ziyaretçi

SONSUZ AŞK
Sponsorlu Bağlantılar

İnsanların çift yaratıldığına ve doğumumuzdan itibaren diğer yarımızı aradığımıza inanırmısın ?
Kac kişi gerçek aşkını bulur dersin ?
Eşine, sevgiline, ya da sevgili olmaya can atacağınız o kişiye bak; o senin gerçekten ruh eşin mi yoksa sadece tipi, çevresi ya da cebi mi seni ilgilendiriyor?
Nasıl anlarız beraber olduğumuz kişi, gerçekten bizim diğer yarımız mı ?
Durup düşünün bir kez ; üzgünseniz o da sizinle üzülür mü; sevinçli haberinizi ilk kimle paylaşırsınız; ağlamak için en iyi omuz onunki midir; sınırlı bütçeniz de olsa en iyi yılbaşı hediyenizi ona mı alırsınız; hiç makyaj yapmadığınız halde, ondan telefon gelince, ilk elinize aldığınız rimeliniz mi olur; spora vakit ayıramam deyip, 'Canım, göbeğin mi çıkmış? ' dediğinde, ilk koştuğunuz yer, köşedeki spor salonumudur?; onunlayken yağmur daha romantik, güneş daha mı sıcaktır?; ve gerçekten yürekten sevdiğin, 'Seni Seviyorum' deyişinde içini ısıtan ses onun sesi midir?
Hiçbir zaman azla yetinmemek gerekir bu fani dünyada
Gülüşünü sevmiyorum ama beraberim, espirileri komik değil ama yalnız kalmayayım, giyinişi ne kadar da kötü ama yine de yanımda biri olsun... dememeli insan.
O kolaya kaçmak olur, hazırı kabul edip yaşamak
Her zaman, bu son olsun diye başlanır ama bazen şans gülmez yüzümüze, ayrılık olur yolun sonu gelir
Ya da bazen, insan zorlar kendini ayrılmamaya, azla yetinmeye, sevmeyerek sadece yalnız kalmamak için katlanmaya, zor gelir yeniden aramak, yeniden tanımak, yeniden süslenip çıkmak...
Ne kadar çok arasak da, her defasında 'Bir daha tövbe' desek de, bıkmamak gerek, ümidi kaybetmemek, hep aynı heyecan ve aynı iyi dileklerle çıkmak gerek yola
Çünkü bulduğunda diğer yarını, hayat daha güzel, daha yaşanası,gökyüzü daha mavi, yıldızlar daha parlak...
Düşün bir kez, sorunlar paylaşılınca azalıyor,ama sevgi ve mutluluk paylaşınca daha da artıyor, kahkahalar daha uzun, gözyaşları daha az sürüyor.
VE onun gözlerine baktığınızda, sizi camdan bir kafeste taşımak istediğini, elinizi kestiğinizde bile onun içinin kanadığını, sitemlerin bile onun küçücük kalbini dağladığını,her gülüşünüzde yeniden nefes aldığını bilmek, tüm arayışların en mutlu ve en huzurlu ödülü oluyor..

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Mart 2006       Mesaj #62
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

ÖZLÛYORUM
Sponsorlu Bağlantılar

Özlüyorum seni. Gücüm yetmiyor unutmaya
Özlüyorum Elini tutmayı sesini duymayı
Boynuna sarılıp omzunda ağlamayı
Nedensiz sevinçleri
Hasret dolu sevgi dolu sımsıcak düşlerimi
Özlüyorum...
Gücüm yetmiyor unutmaya
Seni aramazsam unuturum sanmıstım
Girmez sanmıştım hayalin beynime
Geceleri düslerimde
Gündüz baktığım heryerde seni
Özlüyorum..
Renkler gitmenle soldu
Kırmızı kırmızılığını unuttu
Mavi maviliğinin farkında değil
Beyaz yanlız sen giydiğinde güzelliğini haykırıyormuş
Özlüyorum
Bu özlem bu bekleyiş hiç bitmiyecek
Ruhumda sana açan eflatun renkli çiçekler solmayacak
Olmasanda sensiz sensizligi yaşatacağım
Sensiz seninle olmayı başaracağım
Sonun yaklaştığını hissettiğim gün
Beyaz ,bembeyaz mendilimi sallayarak
Sensiz yaşamın kahrediciligine veda ederek
Seninle sonsuzluğa kavuşacağım...




Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Mart 2006       Mesaj #63
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bugün degil yarınsın sen


Bir dilin bütün sözcüklerini kullansam seni tarif edemeyeceğimi biliyorum.
Ulaşılmaz oldun hep; dokunmak, hissetmek ve dolu dolu yaşamak isterken seni,
Payıma düşen her şeyi erteledim.
Ama erteleyemediğim bir şey vardı, sana benziyordu.
Su olsan dokunduğumda bozulurdun, bozulmayan bir ‘şey’din...

Gidilecek bir yer olsa sonu olurdu, sonu olmayan bir ‘şey’din...
Uykuda görülecek bir rüya olsa uyanırdım, beni rüyamdan uyandırmayacak bir ‘şey’din...
Simsiyah saçların olsun istiyorum, ama bahtın değil...
O gün seni gözlerinden, Anafatma’dan, üç ırmağın birleştiği yerinden öpeyim desem, aklına ırmaklar gelir.
Düşün ki yılan dağından aşağı iniyoruz ve dünyada sadece iki kişilik türkü kalmış, onu söylüyoruz.
Öyle bir ‘şey’sin sen...


Seni düşündükçe yoruluyorum desem dünyanın en büyük yalanı olur.
Yalanım yok...

Bu günden yarına ne kalır bilmem, ama sen kalırsın tıpkı yatağı değişmeyen bir ırmak gibi...
Yaşadıklarımız azdı, zamana sığmadık yaşamak isterken her şeyi.
Bu gün şarkı söylüyorsam, o gün şarkı değil, şarkı gibi seni yaşamak isterim.
Halkıma benziyordun, bir yanın göç, bir yanın toprak kokuyordu hep.
Gezmediğim yerin kalmadı, bazen yasaklandın bana, bazen suç gibi boynumda taşıdım seni.

Yedi telli sazımla bile tam anlatamadım.
Sen bir uçurum gülüydün, ellerimi her uzattığımda bin kırıkla geri döndüm.
Yasaların bile tanımlayamadığı bir ‘şey’din sen.
Haritalara sığmazdın, her ülkede bir başka gülüyordun, uzundun, inceydin, dokunduğumda nereli olduğumu seninle hatırlardım.
Bana hep kendimi hatırlatan bir ‘şey’sin sen...
Uzaksın, yakınsın, özlenensin ama bugün değil, yarın gibi bir ‘şey’sin sen...

Bugün her şeyi değiştirmek için çabalarken, sen değişmeyen olarak duruyorsun karşımda.
Kabul ediyorum. Dünyaya bu kalsın, ama sen bilme...
Dünyada kaç iklim, kaç zulüm, kaç ölüm var? Bir seni bunların karşısına koymak nasıldır bilemezsin.
Bilme!..



Bugün her ölümle biraz ölürken, seni düşündükçe hayata dönüyorum yeniden.
Gecenin en karanlık yerindeyim, bir sigara ateşinin aydınlattığı kadar ışık bile olsan yine de istiyorum seni.
Sadece benim seni anladığım, kimsenin unutmamak için defterine not düşmediği, ama hayatımda hep bir dipnot olarak kalan kendi yasaklarım gibi unutmuyorum seni.

Dağları delmiyorum, inmek istiyorum oralardan.
Hepiniz gibi aynada saçlarımı taramak, “günaydın” der gibi sokağa fırlamak ve şarkı söylemek istiyorum sana.

Adına aşk diyorlar, gelecek diyorlar... Bana yetmiyor. Her şarkımda sana bir adım daha yaklaşmak istiyorum.
Bir başka dilden seviyorum, kırmızıdan daha uzundur...

Gelincikler gibi bir mevsim değil, dört iklim, köşe bucak, kim ne derse desin geri dönecek yerim yok, bir kentin ortasında
çığlık çığlığa bağırarak tek başına kalsam da yine seviyorum seni.
Bu bir suç duyurusudur, kendimi ihbar ediyorum
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Mart 2006       Mesaj #64
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
heart1 Seninle yaşlanmak istiyorum!
Seninle yaşlanmak istiyorum. Seneler geçsin, sen beni bil, ben seni bileyım istiyorum. Benim olduğu kadar dostlarının, dostlarının olduğu kadar benim ol istiyorum. Nice sıkıntı ve zorluk yaşayıp anlatalım.
Yaşayalım kı, öğrenelim hayatı ve destek çıkmayı. Birbirimizin omuzlarında ağlamalıyız. Sen çok dertlenip, içip, arkadaşlarınla eve gelmelisin. Paylaşmalı ve beraber sıkılmalıyız. Öyle ki, yalnız sıkılmak sıkmalı bizi.
Yaşayalım ki, paramız olunca sevinelim. Güzel günlerimizi, evimizde, bır şişe şarap ve pijamalarımızla kutlamalıyız. Ya da bazen dostlarla ucuz biralar içerek... Böylece yaşamalıyız işte.
Sonra çocuğumuz olmalı, düşünsene, senin ve benim olan bir canlı. Geceleri ağladıkça sırayla susturmalıyız. Sen arada mızıkçılık yapmalısın. Ve ben söylenerek sıranı almalıyım. Yorgun olduğum için yemek yapmamalıyım, söylenerek yumurta kırmalısın. Hava soğukken birbirimize sıkıca sarılıp yatmalıyız.
Zaman su gibi akıp giderken, herşey yaşanmış bir hayatımız olmalı. Herşeye rağmen hiç bıkmamalıyız birbirimizden. Mutlu da olsa, kötü de olsa, yaşadığımız günler bizim günlerimiz olmalı. Saçlara düşünce aklar ya da gidince aklar, çocukları güvence altına alıp gitmeli bu şehırden.
Kavgasız, her sabah gürültüyle uyanılmayan, sessiz bir yere gitmeliyiz. Geceleri balkonda denizi seyredip, sandalyelerimizde sallanmalıyız. Eve gelip, benden kahve istemelisin. Çocuklar gelmeli zıyaretimize, geçmışteki hareketli günlerimizi anımsamalıyız...
Öyle sevmelisin ki beni, bu yazdıklarım korkutmamalı seni. Tebessümler açtırmalı yüzünde. Bir gün bu hayatı bırakıp giderken, sadece mutluluk olmalı yüzümüzde, birbirimizi sevmenin gururu olmalı "herşeyde".
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
13 Mart 2006       Mesaj #65
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
AŞKIN BÜYÜKLÜĞÜ

Bir zamanlar, bütün duyguların üzerinde yaşadığı bir ada varmış:
Mutluluk, Üzüntü, Bilgi ve tüm diğerleri, Aşk dahil.
Bir gün, adanın batmakta olduğu duygulara haber verilmiş.
Bunun üzerine hepsi adayı terk etmek için sandallarını hazırlamışlar.
Aşk, adada en sona kalan duygu olmuş,
çünkü mümkün olan en son ana kadar beklemek istemiş.
Ada neredeyse battığı zaman,
Aşk yardım istemeye karar vermiş.
Zenginlik, çok büyük bir teknenin içinde geçmekteymiş.
Aşk, "Zenginlik, beni de yanına alır mısın ?" diye sormuş.
Zenginlik, "Hayır, alamam.
Teknemde çok fazla altın ve gümüş var, senin için yer yok." demiş.
Aşk, çok güzel bir yelkenlinin içindeki Kibir 'den yardım istemiş.
"Kibir, lütfen bana yardım et !"
"Sana yardım edemem, Aşk.
Sırılsıklamsın ve yelkenlimi mahvedebilirsin."
diye cevap vermiş Kibir.
Üzüntü yakınlardaymış ve Aşk yardım istemiş:
"Üzüntü, seninle geleyim."
"Of, Aşk, o kadar üzgünüm ki, yalnız kalmaya ihtiyacım var."
Mutluluk da Aşk 'ın yanından geçmiş;
ama o kadar mutluymuş ki Aşk 'ın çağrısını duymamış.
Aşk, birden bir ses duymuş. "
Gel Aşk! Seni yanıma alacağım..."
Bu Aşk'tan daha yaşlıca birisiymiş.
Aşk o kadar şanslı ve mutlu hissetmiş ki,
onu yanına alanın kim olduğunu öğrenmeyi akıl edememiş.
Yeni bir kara parçasına vardıklarında,
Aşk 'a yardım eden yoluna devam etmiş.
Ona ne kadar borçlu olduğunu fark eden Aşk,
Bilgi 'ye sormuş: "Bana yardım eden kimdi?"
"O, Zaman 'dı" diye cevap vermiş Bilgi.
"Zaman mı? Neden bana yardım etti ki?" diye sormuş Aşk.
Bilgi gülümsemiş:
"Çünkü sadece Zaman Aşk'ın ne kadar büyük olduğunu anlayabilir...


dagarcik10011cbk119ha16nw
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Mart 2006       Mesaj #66
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
SEVMEK KORKMAKTIR...SEVEN KORKAR

kimsenin olmadığı bir yere gidelim
Tek bir kelime bile konuşmayalım
Saatlerce göz göze bakalım
Denizin sonsuzluğunu aşkımıza benzetelim
Denizi izlerken, yeni doğmuş bir bebek gibi titreyelim
Tek konuşmamız, fısıldaştığımız "seni seviyorum" olsun
Kol kola rüzgâra karşı yürüyelim
Rüzgâr, aşkımızda olduğu gibi nefesimizi kessin
Hiç bitmeyecekmiş gibi aşk yaşayalım

SEVMEK KORKMAKTIR SEVEN KORKAR:
Bu aşkın bitişini kıyamet olarak sayalım

Başkasıyla yapabilir misin bunları?
Saatlerce gözüne bakıp, aşkını fısıldayabilir misin?
Rüzgâr vurur mu o zaman yüzüne, keser mi nefesini?
Biliyorum, bana yar değilsin, belki de hiç olmayacaksın
Hayalini kurması bile güzel bunların, heyecanlandırıyor insanı
Sabah oluyor sevgilim, biliyorum düşünmüyorsun beni!
Aklımda, ne yemek, ne içmek, ne gezmek var

SEVMEK KORKMAKTIR SEVEN KORKAR:
Yüreğimden geçenleri hiç sorma!
Sadece sıcak gözyaşlarım vücuduna düşerse anlarsın
Aşkımı anla diye,karşında hıçkıra hıçkıra çocuk gibi ağlamak istiyorum
O zaman anlarsın,bir fedai senin için ne hallere düşmüş
Sadece, o kara gözlerine ve gülüşüne aldandım,hapsoldum
Ama bir kere olsun gözlerini çevirip, bana bakmadın,gülmedin!bunları yapmış olsaydın,konuşmayı, düşünmeyi, ağlamayı, hayatı unuturdum.
SEVMEK KORKMAKTIR SEVEN KORKAR:
Sevgilim, sabah oluyor dedim ya!
Derdime tek ortak ezan sesleri şimdi
Ölsem arkamdan kimse ağlamaz biliyor musun?
Ölümden korkar oldum artık, çünkü sadece senin için yaşıyorum
SEVMEK KORKMAKTIR SEVEN KORKAR:
Yalandan da olsa, bir kere gözlerime bak, "seni seviyorum" de!
Ancak o zaman huzurla göç ederim bu dünyadan
Aşkıma dair yazımı bitirirken, yine gözlerin geldi aklıma! Çıkartamıyorum aklımdan!
Devamını getiremeyeceğim! Sadece gözlerime bak, ölüler niçin yaşarmış anlarsın...
ne derler..görmek başka bakmak başka.
yada görmeye çalışmak..
Günler güz yaprakları gibi birer birer dökülürken ayaklarımın dibine,ben her gece karanlığa dikip gözlerimi senin aydınlığını bekledim. SEN YOKTUN



Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Mart 2006       Mesaj #67
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ben Seni Unutmak İçin Sevmedim

Sevmek... Dile kolay, kalbe ağır duygu. Hatırlıyor musun ansızın çıkıp gelerek nasıl da yüreğime taht kurduğunu.

Ayrılıklar... Hüzünler... Gözyaşları... Hepsi zalimce birer birer gelip yüreğimin başköşesine oturmuşlardı. Hayat, simsiyah bir tüle sarılmış açılmayı bekleyen bir hediye paketi gibi önümde durmaktaydı.

Hüzün yüklü karabulutların hızla yüreğimi kaplamaya çalıştığı bir zamanda, inatla girdin kararmaya yüz tutmuş dünyama...
Kilometrelerce uzaktan, bambaşka bir şehrin, değişik havasıyla, taşıyla, toprağıyla... Umutlarıyla… Şiirleriyle… Farklı yaşamı ve sevdalarıyla her şeyden önemlisi sevgi yüklü, sıcacık yüreğiyle geldin.

Karanlık bir girdabın içinde sürüklenmekteyken, tüm sevginle ve gücünle çekip çıkardın. Yaşamı yeniden sevmeme, hayata yeniden bağlanmama sebep oldun. Bu yüzden sevdim seni.

Öyle farklıydın ki, yüzyıllardır kapağının aralanmasını, içindeki gizemin keşfedilmesini bekleyen kara kaplı bir defter gibi görmekteydim seni.

Ben bu defterin kapağını ilk açtığımda, dokunmakta olduğum simsiyah ve sert yüzünün aksine, bembeyaz sayfalara yumuşacık bir yazıyla yazılmaya çalışılmış kocaman bir ömür gördüm.

Neler yoktu ki içinde, ayrılıklar, ümitsiz bekleyişler, kederler… Mutluluk getiren sevinçler, gözyaşları… Yarınlara gülümseyerek bakan sevmeler... Daha neler... Neler...

Kara kaplı deftere yazılmış, her bir cümle, yüreğime gemici düğümleri misali açılmamacasına, düğümlüyordu seni.

Günüm seninle başlıyor, gecem seninle bitiyordu... Sesini duyduğum zaman yüzümdeki goncalar gül misali açılıyor, dünyam seninle dönmeye başlıyordu...

Yolda yürürken, otobüse binerken, yemek yerken, insanlarla konuşurken, kısacası nefes aldığım her an, konuştuğumuz her cümle, anlattığın her hikâye, okuduğun her şiir beyimde yankılanıyordu.

Ben sensizliği bile seninle yaşıyordum… Bu yüzden seviyordum seni.

Hatırlar mısın? Gökyüzünden aynı beyazlığın yeryüzünde iki farklı şehre yağdığı bir kış günü, gece yarısına doğru aramıştın beni... Eve gidiyorum, bu soğuk havada sesin içimi ısıtsın istedim demiştin. Biz birbirinden kilometrelerce uzakta, iki candık... Konuşmaya başladık, konuşma uzadıkça, dışarıda olanca hızıyla yağmakta olan kara aldırmadan, sen park ettiğin arabanın içinde, ayaklarını hissetmekte zorlanana dek, bense soba yanmayan buz gibi bir odada soğuktan parmaklarım buz tutana kadar konuşmuştuk. Yaşamın her hali gelip geçmişti telefon tellerinden...


Hiç kimse, yağan kar altında kulağıma senin gibi şiirler okumadı.
Hiç kimse bana senin baktığın gibi bakmadı…
Hiç kimse beni, senin sevdiğin gibi sevmedi…
Ve hiç kimse ama hiç kimse yüreğinin sıcaklığı bana senin kadar hissettiremedi.

İşte, O gecede, ne dışarıda yağan kar, ne de aradaki mesafeler bana şiirler okumana, beni sevdiğini söylemene engel olamamış, o ana kadar hiç kimse beni senin kadar mutlu edememişti.

Sevdan bana yakıştığı için, sevdam sana yaraştığı için seviyordum seni...

Sana kavuşmak, seni sevmek kadar yasak ve imkânsızdı… Ben sadece olabilme ihtimallerini sevdim.

Ben kara kaplı bir defterin, bembeyaz sayfalarını sevdim… Beyaz sayfalarsa kendisine dokunan her eli…

Ben sana âşıktım… SensBen Seni Unutmak İçin Sevmedim

Sevmek... Dile kolay, kalbe ağır duygu. Hatırlıyor musun ansızın çıkıp gelerek nasıl da yüreğime taht kurduğunu.

Ayrılıklar... Hüzünler... Gözyaşları... Hepsi zalimce birer birer gelip yüreğimin başköşesine oturmuşlardı. Hayat, simsiyah bir tüle sarılmış açılmayı bekleyen bir hediye paketi gibi önümde durmaktaydı.

Hüzün yüklü karabulutların hızla yüreğimi kaplamaya çalıştığı bir zamanda, inatla girdin kararmaya yüz tutmuş dünyama...
Kilometrelerce uzaktan, bambaşka bir şehrin, değişik havasıyla, taşıyla, toprağıyla... Umutlarıyla… Şiirleriyle… Farklı yaşamı ve sevdalarıyla her şeyden önemlisi sevgi yüklü, sıcacık yüreğiyle geldin.

Karanlık bir girdabın içinde sürüklenmekteyken, tüm sevginle ve gücünle çekip çıkardın. Yaşamı yeniden sevmeme, hayata yeniden bağlanmama sebep oldun. Bu yüzden sevdim seni.

Öyle farklıydın ki, yüzyıllardır kapağının aralanmasını, içindeki gizemin keşfedilmesini bekleyen kara kaplı bir defter gibi görmekteydim seni.

Ben bu defterin kapağını ilk açtığımda, dokunmakta olduğum simsiyah ve sert yüzünün aksine, bembeyaz sayfalara yumuşacık bir yazıyla yazılmaya çalışılmış kocaman bir ömür gördüm.

Neler yoktu ki içinde, ayrılıklar, ümitsiz bekleyişler, kederler… Mutluluk getiren sevinçler, gözyaşları… Yarınlara gülümseyerek bakan sevmeler... Daha neler... Neler...

Kara kaplı deftere yazılmış, her bir cümle, yüreğime gemici düğümleri misali açılmamacasına, düğümlüyordu seni.

Günüm seninle başlıyor, gecem seninle bitiyordu... Sesini duyduğum zaman yüzümdeki goncalar gül misali açılıyor, dünyam seninle dönmeye başlıyordu...

Yolda yürürken, otobüse binerken, yemek yerken, insanlarla konuşurken, kısacası nefes aldığım her an, konuştuğumuz her cümle, anlattığın her hikâye, okuduğun her şiir beyimde yankılanıyordu.

Ben sensizliği bile seninle yaşıyordum… Bu yüzden seviyordum seni.

Hatırlar mısın? Gökyüzünden aynı beyazlığın yeryüzünde iki farklı şehre yağdığı bir kış günü, gece yarısına doğru aramıştın beni... Eve gidiyorum, bu soğuk havada sesin içimi ısıtsın istedim demiştin. Biz birbirinden kilometrelerce uzakta, iki candık... Konuşmaya başladık, konuşma uzadıkça, dışarıda olanca hızıyla yağmakta olan kara aldırmadan, sen park ettiğin arabanın içinde, ayaklarını hissetmekte zorlanana dek, bense soba yanmayan buz gibi bir odada soğuktan parmaklarım buz tutana kadar konuşmuştuk. Yaşamın her hali gelip geçmişti telefon tellerinden...


Hiç kimse, yağan kar altında kulağıma senin gibi şiirler okumadı.
Hiç kimse bana senin baktığın gibi bakmadı…
Hiç kimse beni, senin sevdiğin gibi sevmedi…
Ve hiç kimse ama hiç kimse yüreğinin sıcaklığı bana senin kadar hissettiremedi.

İşte, O gecede, ne dışarıda yağan kar, ne de aradaki mesafeler bana şiirler okumana, beni sevdiğini söylemene engel olamamış, o ana kadar hiç kimse beni senin kadar mutlu edememişti.

Sevdan bana yakıştığı için, sevdam sana yaraştığı için seviyordum seni...

Sana kavuşmak, seni sevmek kadar yasak ve imkânsızdı… Ben sadece olabilme ihtimallerini sevdim.

Ben kara kaplı bir defterin, bembeyaz sayfalarını sevdim… Beyaz sayfalarsa kendisine dokunan her eli…

Ben sana âşıktım… Sense aşk’a… Ben seni seviyordum… Sense mevsimleri…
Gelen her mevsimin kendine özgü bir güzelliği vardı, bu yüzden sen, sevemedin sadece beni...

Sen, baharda açan her bir gül tanesini sever gibi sevdin, yeni gelen her sevgiliyi...
Baharla her gelen sevgili için, unutup, sildin beni...
Bil ki! bir ben silemedim yüreğimden seni...
Çünkü ben seni UNUTMAK İÇİN SEVMEDİM Kİ...


Alınti

yasmine - avatarı
yasmine
Ziyaretçi
14 Mart 2006       Mesaj #68
yasmine - avatarı
Ziyaretçi
aşk benden,ben ondan çıkamadıkça sonu yok...


Yine kendimi kendime vurdum...Savruldukça kopuyorum sevdalarımdan...Bitmez dediklerim yittiğinde sevmelerim korkum oldu...

Ben normal sevemiyorum anladım...Sanırım normali de sevemiyorum...Beni sevenleri de sevemiyorum...Nerde acımasız,sevmeyi bilmez varsa sevesim geliyor.Belki de acıyorum sevmeyi bilmiyorlar diye.Öğreteyim nasıl sevilir diye seviyorum.Çok seviyorum.Sonra anlıyorum ki yüreğinde sevgiye yer olmayan sevemez.Ne aşkımı söylüyorum ne de canım yanmadan dönüp gidebiliyorum...

İlla hoyrat rüzgarlarda salınacağım.İçimde bir şeyler meltemleri ararken ben hep seni arıyorum...
Asi...
Asil...
Bulamadıkça yangınlarımı körüklüyorlar...
Bir gaza geliyor herşeyden cayıyorum dönüşüm önce sana oluyor sonra kendime...

Hani biz seninle beşinci mevsim olacaktık hatırlar mısın?Aşk mevsimi...Sarılmak isteyince yağmur yağdıracaktık,kumsalda koşmak istersek güneş çıkacaktı sıcacık...Biz birbirimizi okşayan meltemlerimizi tüm dünyayla paylaşacaktık...Olamadık...
Sadece 5. mevsim olamamamız bir yana seninle bir mevsimi bile tadamadık...

Nefretlerimiz sararken birbirini ayrık otlarımız bitti kalbimizde.Ellerin kendi kendine öyle kenetlenmiş ki benimkiler boşta kaldı....Sen sana aitsin...Ben sana ait olamadım.Zaten bir başkasını sevecek kadar cesur değildin...

Şimdi sevdalar göçe çıkmış
Uzak diyarlarda ağlayan aşk çocuklarındanım
Ne sana yanabilirim
Ne kendime
Ben gidene değil
Kalana ağlarım
Şimdi aşkımız yalınayak sümüklü bir çocuk
Salıncağı kırık ve hep beklediği bayram şekeri çooktan erimiş
Şimdi ben darmadağınık
Sen uzak
aşkın tuzak
Çaresizlik yok derler ya
Seni tanıdım
Çaresizliğimi tanıdım....

Amaç olmamalıymış aşk...Beklenti olmamalıymış...Bencil olmamalıymış..Fakat ne kadar sevsem de rengini,benim tenime yakışmamış...Şimdi toprak tonlarında bir aşk arıyorum.Heyecana doymadım ama
ille de huzur ille de sevda
Ve ille de aşk...
Yorulsam da sevmekten
Vazgeçmeyeceğim aşka ölüp
Aşka dirilmekten...!
Seni sevmiyorum...
Sev-mi-yo-rum....(kendime kanıtlayamasam da)
yasmine - avatarı
yasmine
Ziyaretçi
14 Mart 2006       Mesaj #69
yasmine - avatarı
Ziyaretçi
Gidenler hep bekle beni derler ve kalanlar hep bekleyeceğine yemin ederler"

Her giden ardında bir bekleyen bırakır. Bazen ister bekle beni der, bazen de
bekleme hayatına devam et der. Bu bekleme demenin ardında bir beklenme isteği
vardır hep...

Ve her kalan yüreğindeki acısıyla bekleyeceğim der. Dönmeyeceğini bile bile,
gelmeyeceğini bile bile, sevmeyeceğini bile bile. Ve bekler...

Yanı başımızdayken fark etmediğimiz bir çok ayrıntı takılır hafızalara. Oysa ne
güzelmiş yaşanılanlar dersiniz. Meğer ne çok sevmişim dersiniz. Ve belki de hiç
sevilmediğinizi fark edersiniz. En acısı da budur ya zaten. Sevilmeden
sevdiğinizi fark ettiğinizde beyninizi yer binlerce soru. Başlarsınız cevabı
besbelli olan sorulara kendinizce cevap aramaya.

Ve sorgulama zamanı gelir kendinizce.. Oysa unutursunuz bir şeyi. "Aşk
Sorgulanmadan Yaşanmalıdır."

Baktığınız her yer "onda" biter. Gördüğünüz her şey de "onu" ararsınız. Aynadaki
görüntünüzde bir yansıma, sokaktaki köşe başında bir kucaklaşmadır "o". Yağan
yağmurdur, denizdeki yakamozdur "o", gecelerin ayı, gündüzlerin güneşidir "o"...

Ve son cümleler dökülür artık dilinizden. "O" Mutlu Olsun Yeter. Diyebileceğiniz
bir şey kalmamıştır çünkü. Tıpkı yüreğinizi sizden aldığı gibi giderken
cümlelerinizi de götürmüştür yanında.

Sessizlik kalır geriye biten bir sevgiden. Ve Ayrılık Urganı kalır boynunuzda
"yağlı bir ilmek gibi". Sanki biri ha çekti ha çekecek. Durdu sanırsınız dünyayı
ha battı ha batacak. Ama ne dünya durur nede o ilmek çekilir. Hayat devam
ediyordur ve bu çarkın içinde sizi de bilmediğiniz başka diyarlara
sürüklüyordur.

Bitecek sanırsınız acınızı bitmez. Sadece bir yerlere saklanır yüreğinizde.Bir
şarkıda, bir şiirin içli mısralarında ve belki de bir sözde kanamaya hazır bir
yaradır o artık.

"Sessizliğin İçinde Bir Çığlık, Karanlığın İçinde Bir Işık, Yürekte Kapanmaz Bir
Yaradır Artık O"


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Mart 2006       Mesaj #70
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Gözlerine İhtiyacım Var...

Yine bir akşam üstü... Ve ben yine bulutlarla beraber çay içiyorum... Az şekerli. Aylardan ekim. Üç gün sonra dolunay çıkacak. Hava birazcık serin gibi. Senin yanımda olmanı istediğim akşamlardan birisi işte. Her akşamki gibi yine boş ve yine sabaha gebe. Sanki kar yağacakmış sanıyorum. Birazcık serin dedim ya işte bu serinlik sadece bu akşama özgü bir serinlik değil. Temmuz dada böyleydi hava benim için. Seni arıyorum. Belki biraz sana sarılır ısıtırım kendimi diye düşünüyorum. Sen yanımda olsan belki şubat ta bile yalınayak gezebilirim. Şubat bile üşütmez beni yanımda olsan. Hatta mart bile bir şey yapamaz. Eminim. Sen yanımda olsan deniz kenarına bile giderim seninle. Deniz donmuş bile olsa sen yanımda olunca bana bir şey olmaz bilirim. Ben kardan adam yapmaya bayılırım. Ama kardan adam yaparken hiç sabır edemem. Biran evvel olsun da bitsin diye acele ederim. Hele o en son havucu burun olarak takmak yok mu işte o bitiriyor beni. Kömür ile göz ve dudak yapıp ona gülümsemeyi öğretmek bir başka haz benim için. Tabi birde boynumdaki kaşkolu üşümesin diye onun boynuna dolamak sanki birisine büyük bir iyilik yapmışım hissini verir bana hep. İşte sadece o zamanlar sevmem ben güneşi. Zaten ben üşümesin diye ona kaşkolumu vermiştim niye doğuyorsun aptal güneş.Sen yanımda olsan seninle de kardan adam yapardık. Ama o zaman ben hiç acele etmezdim. Ne kadar uzun sürerse sürsün beklerdim. İsterse hiç bitmesin. Beklerdim. Bir daha ki kışı bile beklerdim sen yanımda olsan. Sen yanımda olsan bu sefer havucu kardan adamın burnuna takmazdım. Seninle beraber oturur kıtır kıtır yerdik. Bize okulda öğrettiler. Havuç gözlere çok iyi gelirmiş. Hep öyle derdi zahide öğretmen. Zaten benim de senin gözlerine ihtiyacım var. Onlara iyi bakmam lazım. Her gün bir havuç yerdik seninle. Sırf gözlerine iyi gelsin diye. Biliyorsun benim senin gözlerine ihtiyacım var. Sonra kardan adamın gözlerini ve dudaklarını yapardık. Ben gözlerini yapardım sende dudaklarını yapardın. Dudaklarını sen yaptığın içinde gülümsemeyi öğretmek sana düşerdi. Eminim ona çok iyi öğretirdin gülümsemeyi. Aynı senin gülüşün gibi sımsıcak gülerdi biliyorum. İyi öğretirdin. Sen yanımda olsan kaşkolumu sana verirdim. Nasıl olsa kardan adam gülümsemeyi öğrendi ya üşümez artık. Artık güneş bile çıksa üzülmem ben.Sen yanımdasın ya bir tane kardan adam daha yaparız güneş batınca. Güneş doğunca yine eritir onu. Biz bir tane daha yaparız. Sen yanımda olsan bu kez bulutlara hiç yüz vermem. Çayımı seninle içerim. Üç şekerli. Sen yanımda olsan beraber kız kulesine gideriz. Yok yok gitmeyiz. Üsküdar da bir rıhtım turu yaparız. Sonra kız kulesini uzaktan uzağa şöyle bir süzeriz. Tam karşısına oturup uzun uzun bakarız. Yok yok uzun uzun bakmayız. Uzun uzun bakarsak gözlerimiz yorulur. Biliyorsun benim senin gözlerine ihtiyacım var ya onları fazla yormayız. Zaten daha çok gezecek yer var. Sonra .... Sonra nereye gidelim ? Sonrasına sen karar ver canım. Biliyorsun sende söylemiştin ya nereye gittiğin önemli değil kiminle gittiğin önemli diye... Sen yanımda olsan nereye olursa oraya giderdim....
__________________


Benzer Konular

6 Kasım 2015 / ThinkerBeLL X-Sözlük
11 Mart 2012 / Mira Edebiyat
 Sonsuz
14 Şubat 2013 / buz perisi Matematik