Arama

Sonsuz Aşk - Sayfa 6

Güncelleme: 26 Ekim 2014 Gösterim: 505.689 Cevap: 2.787
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Mart 2006       Mesaj #51
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
SEVGİNİN GÖZYAŞLARI

Sponsorlu Bağlantılar
Delikanlı yiyecek bir şeyler almak Burger King standına yaklaşınca, standın
arkasındaki bir kız dikkatini çekti. Siyah saçlı,beyaz tenli genç kız,
müşterilerine siparişlerini verirken daima güleryüzlü, sıcacık bir şekilde
hizmet veriyordu. Nur yüzlüydü. Delikanlı bu kızdan çok etkilenmişti. Neredeyse
ilk bakışta aşık olunabilecek bir kızdı. Yaşı olsa olsa 17-18 idi. Siparişleri
yetiştirebilmek için bir o yana, bir bu yana koşuşturuyordu. Bu arada yüzündeki
gülücükler hiç eksik olmuyordu.

Delikanlı standa iyice yaklaştı. Özellikle de genç kızın olduğu standa
gelmişti. Genç kız ona siparişini sorduğunda, elindeki kağıdı ona doğru uzattı.
Kağıda ne almak istediğini yazmıştı: "Bir Tavuk Burger menü, Sprite, bir ketçap
ve bir acı sos istiyorum, lütfen." Genç kız delikanlıya biraz buruk ama
yüzündeki gülümsemeyi hiç kaybetmeden "-Hemen efendim" dedi. Ardından da
"150.000TL fark ödeyerek büyük seçim ister misiniz?" diye sordu. Delikanlı ise
"Hayır" anlamında başını salladı. Kredi kartını uzatıp hesabını ödedi.
Siparişlerini alıp uzaklaşırken "Teşekkür ederim" misali bir gülücük attı kıza.
Tavuk Burgerini alıp masasına giderken, arkasına baktığında, genç kızın tatlı
bir gülümsemeyle arkasından bakmakta olduğunu farketti. Belli ki kendisi sıradan
bir müşteri olmamıştı. O gün yemeğini yerken,genç kızla bir iki defa göz göze
geldi. Her ikisi de bundan gayet hoşnut olmalıydı ki, birbirlerine bakarlarken,
yüzlerindeki gülümseme hiç eksik olmamıştı.

Delikanlı akşam eve döndüğünde aklı genç kızda kalmıştı. Göğsündeki plakadan
kızın adının Selma olduğunu öğrenmişti. Aslında delikanlı konuşabiliyordu,ama
neden böyle bir şey yaptığını da anlamamıştı. Yine de hiç renk vermemiş, bu oyun
hoşuna gitmişti. Sanırım Selma'dan hoşlanmıştı.

Aradan iki gün geçmişti. Tekrar Bakırköy-Galleria'ya gitmiş ve yine elinde
bir kağıtla doğruca Burger King'e gitmişti. Bu sefer kağıdın başına "Merhaba
Selma" demeyi unutmamıştı. Selma'nın olduğu kasaya gitti ve gülümseyerek kağıdı
ona uzattı. Genç kız onu gördüğünde hayli sevinmiş bir halde kağıdı aldı;
"Merhaba, hoş geldiniz" diyerek siparişini hazırlamaya koyuldu. İki gün önceki
durumu arkadaşlarına anlatmış olacaktı ki, herkes onlara bakıyordu. Siparişi
hazır olunca, tekrar kredi kartını uzattı ve hesabı ödedi. Selam vererek oradan
ayrılıp, masalardan birine oturdu. Bu durumun gün geçtikçe hoşuna gitmeye
başladığını farketti. Gerçi daha önce aynı yerden alışveriş yapmıştı ama
Allah'tan kimse bunun farkına varmamıştı.

Bir yandan sevinirken,diğer yandan genç kıza karşı dürüst olmadığını
üzülmüştü. Aslında kötü bir niyeti yoktu. "Bakalım nereye kadar sürecek" diyerek
bunu devam ettirmeye karar verdi. Galleria evine yakın olduğu için sürekli oraya
gidiyordu.

Bu durum iki hafta bu şekilde sürdü. Ama artık sipariş için kağıt uzatmasına
gerek kalmamıştı. Selma'yı gördüğünde, doğrudan onun yanına gidiyordu. Selma da
sanki onu beklermiş gibi, karşısında onu görünce birden gözleri parlıyor, hemen
"Hoş geldin" diyordu. Delikanlının kağıdı uzatmasına fırsat vermeden "Bir tavuk
Burger menü, normal seçim, sprite, ketçap ve acı sos...; hemen hazırlıyorum." Bu
durumdan her ikisi de çok memnun görünüyordu. Delikanlı kısa zamanda Burger
King'de tanınan biri haline gelmişti.

O gün siparişini aldığında genç kıza bir kağıt uzattı ve oradan ayrıldı.
Masalardan birine oturduğunda, Selma'nın küçük not kağıdını okuduğunu gördü:

"Özür dilerim Selma. Beni lütfen yanlış anlama. Eğer yemek paydosun
varsa,biraz beraber oturabilir miyiz? Bu teklifimi kabul edersen çok mutlu
olurum."

Selma notu okuduktan sonra Emre'ye bakarak "Evet" anlamında başını salladı.
Eliyle de "Yarım saat sonra" diye işaret yaptı. Bunu gören Emre çok sevinmişti.
Kısa bir süre sonra da Selma'nın kendisine doğru geldiğini görünce, eli ayağının
birbirine dolandığını hissetti. Çok heyecanlanmıştı. Nasıl davranacağını
bilemiyordu. Her ne kadar bu oyunu kendisi başlattıysa da, işin buralara
varabileceğini tahmin etmemişti. "Acaba nasıls davransam" diye düşündü. Selma o
kadar tatlı, o kadar sıcakkanlı biriydi ki, onu kesinlikle kırmak, üzmek
istemiyordu. Yine de şimdilik hiçbir şey açıklamamaya karar verdi. Selma gelip
de yanına oturduğunda, 'ağzımdan bir şey kaçırırım' diye çok korkuyordu. Umarım
kendisini tanıyan biri çıkmazdı. Bu arada selma gelmeden cep telefonunu da
kapatmış ve saklamıştı.

Fazla zamanı yoktu genç kızın. Şefinden ancak yarım saat için izin
alabilmişti. Masanın üzerine kağıt kalem koymuştu Emre. Genç kız konuşarak biraz
kendisinden bahsetti. 18 yaşına yeni girmişti. Üniversite sınavına
hazırlanıyordu. Dersane parasını ödeyebilmek ve ailesine yük olmamak için de
burada çalışıyordu. Fındıkzade'de oturuyordu. O da delikanlı gibi sigara
içiyordu. Birer sigara yaktılar. Delikanlı kağıdı, kalemi alıp kendisiyle ilgili
bir şeyler yazmaya başladı. 25 yaşındaydı, üniversiteden mezun olalı birkaç yıl
olmuştu. Genç kızın üniversiteye hazırlandığını öğrenince, belki yardımcı
olabilirim diye düşündü. Ancak daha sonra bunu açıklamaktan vazgeçti. Öyle ya,
konuşamıyordu. Ona nasıl yardımcı olabilirdi ki! Bu yüzden üniversite mezunu
olduğundan bahsetmedi. Yazdığına göre herhangi bir yerde çalışmıyordu.

Bu şekilde yaklaşık yarım saat konuştuktan sonra, Selma kalkması
gerektiğini söyledi. İki gün sonra Pazar günü tekrar buluşmak üzere ayrıldılar.
Aslında bir işi vardı ve o gece de işe gidecekti. Birkaç yıldır turistik bir
otelde çalışıyordu.

Pazar günü buluştuklarında delikanlı durumu açıklamaya karar verdi. Günden
güne ondan hoşlanmaya başlamıştı ve bu yüzden onun duygularıyla oynamak
istemiyordu. Çünkü bu durum ileride daha kötü sonuçlar doğurabilirdi. Hem daha
ne kadar saklayabilirdi ki! Ya da neden saklama gereği duysun. Artık arkadaş
olmuş,çıkıyorlardı. Ayrıca kendisi henüz söyleyemeden, Selma bu durumu
başkasından öğrense; işte o zaman çok kötü olurdu.

Kışın en soğuk günleri yaşanıyordu. Delikanlı arabasına binip, Selma'yla
buluşacağı yere erkenden gitti. Bu soğukta onu bekletmek istemiyordu. Oraya
vardıktan kısa bir süre sonra Selma da geldi. İlk defa biniyordu Emre'nin
arabasına. Kağıt kalem her zamanki gibi hazır duruyordu. Sinemaya gitmeye karar
vermişlerdi. Sinemada "Meet Joe Black" isminde, Brad Pitt'in oynadığı bir film
gösterimdeydi. Filmi izlerken Emre genç kızın ellerinden tuttu. Selma da başını
Emre'nin omuzuna koymuş,bu şekilde filmi izliyorlardı. Tam üç saat sürmüştü
film. Sinemadan çıkarlarken hava biraz kararmıştı. Saat henüz dörttü ama günler
o kadar kısaydı ki! Çok duygusal ve güzel bir filmdi. Her ikisi de filmi çok
beğenmişlerdi. Filmin etkisiyle öyle mutlu görünüyorlardı ki, eve dönene kadar
hiçbir şey konuşmadılar, yazmadılar. Emre de bu güzel anı bozarım korkusuyla
yine hiçbir şey açıklayamamıştı. Tam o sırada delikanlının cep telefonu mesaj
sinyali verince, yüzü sapsarı olmuştu. Onu arabanın torpido gözünde unutmuştu.
Neyse ki sadece mesaj gelmişti. "Ya telefon çalsaydı" diye düşündü. Selma
Emre'nin telefonunu görünce, o da çantasından bir telefon çıkardı. Telefon
ablasına aitti. Artık eve varmışlardı. Birbirlerine telefon numaralarını
verdiler. Mesaj göndereceklerdi. Vedalaşıp ayrıldılar. Daha arabadayken ilk
mesaj gelmişti: "Seni özledim." Dışarıdaki buz gibi havayı ısıtan sıcacık bir
mesajdı bu.

Tarih 14 Şubat 1998; yani Sevgililer Günü. Emre ve Selma tanışalı iki buçuk
ay olmuştu. Ve genç kız hala onun konuşabildiğini bilmiyordu. Bu şekilde tam iki
buçuk ay geride kalmış, birbirlerine öyle bağanmışlardı ki! Kah cep telefonuyla
birbirlerine mesaj yolluyorlar, kah ellerinde kağıt kalem anlaşıyorlardı.

İki buçuk ay önce, belki de bir muziplik olarak başlayan oyun sayesinde,
bugün birbirlerini çok seven ve her ne olursa olsun ayrılmamaya karar veren iki
sevgili olmuşlardı. Ve delikanlı bu süre içerisinde, bu oyunu biraz da
'Selma'yı kaybederim ' korkusuyla açıklamaya korkmuş, bugünlere kadar
gelmişlerdi.

O gün sevgililer günüydü. Her sevgili gibi onlar için de çok önem
taşıyordu. Kış olmasına rağmen hava o gün çok güzeldi. Kendilerini hemen şehrin
gürültüsünden uzak, kırlarda bir ağacın altına attılar. Güneş ara sıra
bulutların arasından parlayarak ortaya çıkıyor, sanki onları ısıtmak istercesine
çabalıyordu. Ancak onlar zaten birbirlerine sarılarak ısınıyorlardı. Her ikisi
de Sevgililer Günü için hediye almışlardı. Selma üzerinde "Seni Seviyorum"
yazılı, kalp şeklinde kırmızı bir yastık almıştı. Arabasına koymasını istemişti.
Emre ise, camdan yapılmış şeffaf, içinde kurutulmuş kırmızı bir gül bulunan kalp
şeklinde bir biblo almıştı. Yanına da duygularını ifade eden bir mektup
koymuştu:

"Sevgilim,
Şu anda o kadar mutluyum ki, bunu ifade edebilmem mümkün değil. Aslında bir o
kadar da endişeliyim. Bu mutluluğu bozacağımdan korkuyorum. Sana nasıl
anlatacağımı bilemiyorum.(Mektubu okudukça genç kızın yüzünde gittikçe
şakınlaşan bir ifade beliriyordu.) Öncelikle senden özür dilemek istiyorum.
Umarım beni anlarsın. Ne olursa olsun,benim için ne kadar değerli olduğunu
bilmeni istiyorum. Seni işyerinde ilk kez gördüğüm gün, öylesine tatlı duygular
içerisine girmiştim ki, o gün ne yapacağımı şaşırmıştım. Sanırım ne olduysa bu
şaşkınlığım yüzünden oldu. Belki hayatım boyunca normal bir şekilde
yapamayacağım bir şeyi, sırfa sana yakın olabilmek için bu yolla yapma
cesaretine girdim. Şu anda, bu okuduklarından bir şey anlamamış bir şekilde
yüzüme şaşkın şaşkın baktığını tahmin edebiliyorum. Ama ina ki hiçbir kötü
niyetim yoktu. Amacım ne seninle oyun oynamaktı,ne de duygularını incitmek. Her
geçen gün sana ne kadar yakınlaştıysam, sana ne kadar bağlandıysam, içimde de o
kadar yoğunlaşan bir korku oluştu. Çünkü seni gerçekten kaybetmekten korktum.
Ama artık benim için de,senin için de böyle bir haksızlığa dayanamıyorum. Bana o
kadar sevgi dolu yaklaştın ki, hep bu sevgine layık olmaya çalıştım. Senden her
ayrılışımda, her tarafta gülümseyen yüzünü, gülen gözlerini gördüm. İşte ben de
bu gülen gözlerde ve seven kalbinde kaybettim kendimi. Şimdi kendimi bulabilmem
için lütfen yüzüme bak."

Selma, okuduğu mektuptan bir şeyler anlamaya çalışırcasına Emre'nin yüzüne
baktı. Emre Selma'nın ellerini avuçlarına alıp, tüm cesaretini toplayarak genç
kıza:

" Seni seviyorum Selma, seni çok seviyorum. Sevgililer Günün kutlu olsun."
der. Az önceki şaşkınlığı iki kat artan Selma, ne yapacağını, ne diyeceğini
bilmez bir halde Emre'nin yüzüne bakakalır. Emre konuşabilmektedir. Bir an
ellerini Emre'nin avuçlarından çekmek istese de bunu başaramaz. Tam ağzını açıp
bir şey söylemeye yeltenir ki, Emre parmağıyla onun dudağına dokunup, bir şey
söylemesini engeller. Ancak, genç kızın, o her zaman gülen gözlerinden iki damla
gözyaşının akmasına engel olamaz; şaşkınlığın, mutluluğun, sevginin
gözyaşlarına... Birbirlerine sımsıkı sarılarak arabaya doğru yönelirler.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Mart 2006       Mesaj #52
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Seni neden bu kadar çok sevmişim diye soruyorum yüreğime?Düşünmeden,sonunun ayrılık olduğunu bilerek hem de.Susuyor yüreğim,cevap yok...İmkansızlığını görerek sonuna dek kapılarını neden açmış bu yürek?Belki de cevap senin imkansızlığında gizli...
Belki de imkansız olduğundan bu kadar değerliydin.Yüreğim bir rüya görüyormuş seninle.Her mutlu uyandığı sabahta yanında seni bulduğunu sanıyordu ya.Aslında her gün başka bir rüyaya uyanıyormuş,içinde sen olan.Zaten gerçeğe hiç açmadı ki gözlerini...Gönül gözüyle sevmek bu işte..Gözlerinle uyurken gerçekleri göremezsin.Gönül gözün açıktır onu kapatman imkansız olduğundan sevdikçe seversin işte.Ne seni dinler,ne gerçek dediklerini..Ve bir gün sen zamansız uyandırınca...Yanımda ve elimde sadece yüreğimdeki gerçek sevgiyle kalakaldım işte.Başka da gerçek olan birşey yokmuş ki...Ortada sana olan duygularıyla dolu kırık bir kalp ve yokluğundan kalan koskoca bir boşluk...Benim gerçeğim bu oldu işte..
Sponsorlu Bağlantılar
Bitti.. Gördüğüm senli rüyalar,mutluluklar,seninle ilgili tüm umutlar bitti...İstediğin buydu bitti...
Sevgim gerçek olduğu kadar çaresiz ve yanlızdı bitti...Rüyalar bitince yürek acılarla karşılaştı ve bitti...Kızamıyorum artık sana.Sen başka yüreklerde yaşamak istedin sadece,başka baharları özledin belki de.Bunu gören yüreğim kendini korumak zorundaydı bitti...Ağlayıp çırpınmanın da çözüm olmadığını biliyor şimdi.O yüzden hiç sesi çıkmıyor.Çıkmayacak ta çünkü hatasını biliyor.Karşılıksızlığını ,imkansızlığını bile bile sevdiği için suçlu olduğunu biliyor...

alinti..

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Mart 2006       Mesaj #53
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Gitgide Alışıyorum Sana

Gitgide alışıyorum sana; hiç bir alışkanlık bu kadar güzel olamaz. Ellerin ellerimden uzakta nasıl güçsüzüm bilemezsin. Yanımda olduğun zamanlar sigara dumanı gibi ciğerlerime doluyor, alkol gibi damarlarıma yayılıyorsun. Durmadan başım dönüyor verdiğin hazdan.

Alışkanlıklar daima korkutur beni; düşün ki ben yaşamaya bile alışkın değilim... Kendimi kendime alıştıramadım yıllardır fakat şimdi sana alışıyorum.

Alıştıkça özlemim artıyor, daha yoğunlaşıyor. Yalnız içimde garip bir korku var. Sana tüm alışmaktan değil seni kendime alıştırmaktan korkuyorum. Bir gün sana şimdi verdiklerimden daha güzelini daha değerlisini verememekten korkuyorum. Bir gün ansızın ölmekten ve seni bana olan alışkanlığınla yapayalnız bırakmaktan korkuyorum. Oysa ki her zaman ve günün her saatinde yanında olmalıyım senin. Bana alışmış olmaktan pişmanlık duyacağın bir dakikan bile olmamalı. Bütün zamanlarını zamanlarımla karıştırıp emsalsiz bir zaman bileşiminde yaşatmalıyım seni. Uykularda bile aynı rüyayı görmeliyiz.

Her şeyin ve her zevkin yarısı senin olmalı, yarısı benim.

"Bana alış," demeyeceğim. nasıl olsa alışacaksın bir gün. Şimdi çirkinliğimde güzellikler bulan o gözlerin o zaman en güzeli görecek bende! Alışkanlığınla, sevginle yepyeni bir "ben" yaratacaksın benden!

İlk defa sevilmenin ürpertileri içindeyim inan. Sevgimle mukayese edebileceğim tek şeyi beni sevmende buldum... Ömrümde kimse bana sevmenin gerekliliğini öğretmedi. Kimseden sevgisini istemedim, verdiler almadım. Bencildim bir zamanlar hiç sevmemiş olduğumu kendi kendime biraz da utanarak itiraf ediyorum. Asil büyük sevgiyi seni sevmekte buldum ve sevgim senin sevginle değerleniyor, ayrı bir anlam kazanıyor...

Sevgin olmasaydı değersiz bir cam parçasıydım. Sevginle bir aynayım şimdi. Bana bakanlar baştan başa seni görecekler içimde...

Bir zincirin iki halkasıyız seninle anlıyor musun? Aynı kadehte karışmış iki içkiyiz. İki kelimeyiz seninle birbirini tamamlayan. Her yerde iki olduğumuz için bir bütün haline geliyoruz durmadan.

Alışkanlığım devamlı sana çekiyor beni. Durup durup dudaklarını öpmek geliyor içimden. Saçlarını okşamak geliyor, ellerini tutmak geliyor... Kokunun tenime sindiğini hissediyorum geceleri. Teninin dudaklarımda eridiğini hissediyorum. Boynunun en güzel yerini benden başka kimse bilemez artık; seni kimse benim kadar benimle bir bütün olduğuna inandıramaz.

Gitgide bu alışkanlığın içinde kaybolduğumu görüyorum. Beni yaşadığım zamanın dışına çıkarıyorsun. Bir gün tarih öncesinde yaşıyoruz bir gün bulutların üstünde. Açılmış bütün kuyuların derinliği içimde seni bulduğum yer kadar derin değil.

Alışkanlık kozasını ören bir ipekböceği gibi gitgide tamamlıyor bizi. Korkunç bir yangın başladı yüreklerimizde. Özlem, kıskançlık, arzu, ne varsa içimizde hepsi birden bire tutuştu. Hiç bir su bu ateşi söndüremez artık. Bu yangın biz birer kor haline gelinceye kadar sürecek.

Önce bakışlarımız alıştı birbirine sonra parmak uçlarımız...

En mutlu olduğumuz yerde en güçlü olacağız seninle.

GEÇMİŞTEKİ TÜM ALIŞKANLIKLARIN BANA ALIŞMANI ÖNLEYEMEZ ARTIK...


Ümit Yaşar OĞUZCAN
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Mart 2006       Mesaj #54
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
annemazeri
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Mart 2006       Mesaj #55
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ve öğrendim ki seni özlediğim kadar benimsin;

Sen hep benimsin... Gidişinde benden değil mi zaten... O hüzünlü bakışlar...

Yokluğunun soğukluğu sardı dört yanı... Üşüyorum, sensizlikte titriyor gözyaşlarım... Özlem perdeme yansıyor geceleri...

Ama sen yoksun....

Gittiğin günden beni yanıyor sevdam bir mum alevinde... Şafak atmıyor, hilal yansımıyor denizlerime... Yakamozlar kırgın martılara... Gece bile küsmüş karanlığına...

Sevgilim... Gittiğin gün, gülen yüzlü çocuklar terketti şehrimi... Şekerleri başka bayrama dağıttı amcalar... Düşlerim şu batan gemide...

Çikolata kokulu ağızlarıyla minik minik ellerin yaşadığı aşkın masumluğu, Züleyha' daki ateş... Yaşadıklarımız.... Bitti sevgili...

Yaşadıklarımızla birlikte bende bittim, gittim buralardan...

Gölgenden kaçarken kendimi hiç bilmediğim bir şehrin kollarına bıraktım...

Ama oda tanıdık sana...

Seni de getirmişim yanımda......

Kaçamadığım hasret yine sarıldı boğazıma...

Işığım, karanlıktan çek çıkar artık beni...


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Mart 2006       Mesaj #56
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
işte aşk


Çıkar ilişkilerinin ayyuka çıktığı, televizyonların magazin programlarında “aşk” diye, sanatçı geçinen zibidilerin hovardalıklarının anlatıldığı bir Türkiye coğrafyasında geçiyor bu aşk hikayesi.



Yaşanmış, yaşanmaya devam eden bir aşk hikayesi.

Hikaye değil, bütünüyle gerçek. Her satırı, her kelimesi, her karesi yaşanmış bir destansı aşk bu.

Çağımıza bir Leyla ile Mecnun uyarlaması adeta.

Geçtiğimiz günlerde bir televizyon kanalına çıktı bu “aşk hikayesinin” iki sevdalısı.

Çıktılar ve hikayelerini anlattılar:

Delikanlı köyündeki kızlardan birine aşıktır. Aşk ki ne aşk. Sevda ki ne sevda. Kız da sevdalıdır delikanlıya. Bitmez, tükenmez bir sevda ile sevdalıdır...

Bu derin sevdalarını evlilikle taçlandırmayı planlarlar.

Delikanlı, kararlıdır. Kızı istemeye gidecektir.

Bu aşamada çok “korkunç” bir olay meydana gelir.

Delikanlı bir gün trene binmek isteyen bir yaşlı kadına yardım etmek ister. Tren kalkmak üzeredir. Kadının kolunu tutar. Trene bindirir.

Ama o sırada ayağı kayar ve raylara düşer.

Tren iki ayağının üzerinden geçer. Ayakları feci şekilde parçalanır.

Kahramanımız artık ayaklarından mahrum kalmıştır. Yarım insandır artık.

Sevdiği kızla buluşur gizlice. “Halimi görüyorsun” der, “istersen benden ayrılabilirsin”.

“Hayır” diye cevap verir kız.

“Ben senin ayaklarını sevmedim ki; ben “seni” sevdim”.

Karar verilir. Bir akşam kız evine gidilir usulünce, Peygamber kavlince kızı istemek için.

Ama kızın ailesi vermez. Vermemekte kesin kararlıdır üstelik.

Planlar yapar kızla oğlan. Kızı kaçıracaktır. Bacakları yoktur ama yüreği yerindedir delikanlının.

Kızla anlaşırlar. Gün belirlerler. Delikanlı bir arkadaşını da yanına alarak, onun arabasıyla kız evine doğru yola koyulur bir akşam vakti.

Bekleyiş sona erecek Mecnun Leyla’sına kavuşacaktır.

Ama yolda yine feci bir şey olur.

Karşıdan gelen bir araç, büyük bir hızla bizimkilerin arabasına çarpar. Ortalık kan gölüne döner.

Kafasından büyük darbe alan ve gözlerini cama çarpan delikanlıyı acı bir gerçek daha beklemektedir. İki gözü de görmemektedir!

Kara sevdalı gencimizin artık dünyası kararmıştır. Artık gözleri yoktur. Artık yavuklusunu göremeyecektir.

Bu şartlar altında sevdiği kızın onu kabul etmek istememesini doğal karşılayacaktır.

Bir gün yine buluşurlar kızla. Bu son buluşmaları olacaktır onca. Veda buluşması.

“Halimi görüyorsun, ayakları olmayan kör bir adama varmak istemezsin artık” der buruk bir sesle sevdalısına.

Kız, “Hayır” der kararlı bir sesle:

“Ben senin gözlerini sevmedim ki, ben “seni” sevdim. Seninle evleneceğim”.

Sonra ne mi olur?

Kız verdiği sözü tutar. Delikanlıya kaçar. İstanbul’da bir ev tutup yerleşirler. Bir çocukları olur.

Ayakları, gözleri olmayan kara sevdalı delikanlı eve mahkumdur. Dışarı çıkamamakta, çalışamamaktadır.

Karısı, yapabildiğine el işi örerek evin geçimini sağlamaktadır.

Memleketten ailesi haber salar bir gün. “Gel artık, özledik seni, torunumuzu özledik, gel de bir görelim sizi” derler anne–babası.

Kalkar gider. Gider ama planlı bir çağrıdır bu. Ailesi sakat, kötürüm bir adama göndermemekte kararlıdır kızlarını. Eve hapsederler.

Ama o, bir yolunu bulur ve çocuğunu alıp İstanbul’a döner yeniden. Kocasının yanına döner.

Bu hikayenin iki kahramanı halen sağ ve İstanbul varoşlarında “karanlık” dünyalarındaki o paha biçilmez aydınlığı yaşıyorlar.

Bütün dünyaya, bütün Türkiye’ye aşkın ne olduğunu anlatıyorlar.


bu iki temiz yürek gerçek aşkın ne olduğunu anlatıyor. Her karesini yaşayarak.
Alinti...

_ZORA_ - avatarı
_ZORA_
Ziyaretçi
12 Mart 2006       Mesaj #57
_ZORA_ - avatarı
Ziyaretçi
Msn Heart kavuşmanın alfabesi Msn Heart Öylesine bir gündü, yeni değil de sanki gecmiş günlerden biriydi, öyle gibiydi...
Kaç gece beklemiştim seni.
Kaç gece koynuma hasretini alıp uyumuştum.
Kaç gece yanlızlık sancısıyla kıvranıp durmuştum.
Öyle acımasızdı ki geceler, gökteki yıldızlar yüreğime atılan birer taş gibi gelmişti bana.
Yine de her şeye değerdi bekleyişim.
Bütün yollar sana çıkıyordu; ama, ben asıl senin yolunun benimkiyle kesişmesini bekliyordum.
Aylar geçmişti hep vardın; ama, bir tek o an yanımdaydın.
Biraz yabancıydın bana, biraz da tanıdık.Şaşkındık, şaşkınlığımız çok fazla yansıyordu yüzümüze. Göz göze gelmek hiç bu kadar zor olmamıştı. Bir bakıştan bin anlam çıkarmak buna denirdi işte.Yüzümüzde birbirimize ait izler arıyorduk bakarken.
Ne çok duymuştum sesini; ama, sanki sen ilk kez konuşuyordun. İlk kez söylediğin cümleler sahibiyle bütünleşiyordu.
Düştükçe gülüşün yüzüne,sessiz olan her şey konuşmuştu içimde.Yine de sözler bir türlü çıkmıyordu ağzımdan.Oysa boynuna sarılıp"Sen aylardır beklenen,sen yıllardır özlenensin"demek istiyordum.Hava serin değildi;ama, ben titriyordum.
Kelimeler hiç bu kadar zor olmamıştı bana.Ne zaman bir şey söylemeye kalksam, her seferinde bir şey oluyordu,sözcükler ağzımda donuyordu.
Sıcaktın, dokunmasan da yansıtıyordun.Biraz önce titreyen ben artık terliyordum.Aşktı bu biliyordum;ama, bunu kendime bile itiraf edemiyordum.
Farkında değildin belki,belki ben belli etmiyordum ama yıllardır koruduğum, yıllardır kimseye açmadığım topraklarımı çoktan teslim almıştın bile.Sınırlarımdan içeri girmiştin bir kere. Yüreğimin engizli,en kuytu köşelerinde sen vardın artık.
İtirazsızdıbelli ki mutluydum. Belli ki beni şaşırtan mutluluğun ta kendisiydi.Harfleri tükenmez bir kavuşmanın alfabesindeydim.Ve ben okumayı sanki yeniden öğreniyordum.
Şimdi bu sevdayı bana yaşattığın için kendimi şanslı hissediyorum."Ya sen olmasaydın" diye düşünmüyorum;çünkü,sen varsın.Çünkü sen içimdesin.Çünkü sen benim hayat kaynağımsın.
Biliyor musun,çölde bulabildiğim bir avuç su olsan, bitmeyesin diye içmem seni.Nerede olursan ol benimle kal.Ben, bu yürek attığı sürece seninleyim.

Msn Heart SENİMsn Heart SEVİYORUMMsn Heart

İYİGÜNLER ARKADAŞLAR Wave
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Mart 2006       Mesaj #58
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sonsuz Aşk

Sevgilim

Sen gideli kaç saat oldu ? Kaç gün geçti, kaç hafta..? Saymadım.. Bana yüzyıllar geçmiş gibi geliyor. Son anda sen giderken gözlerinin buğusunu bıraktın.. Şimdi sis içinde bütün dünya. Çiçekler gözyaşlarımı içti, sen onları kırağı sanırsın, çiy sanırsın.. oysa hepsi benim gözyaşlarımla ıslak..

Sevgilim özlüyorum seni.. Bir balta indirildi, içimden bir ağaç köküyle devrildi. Gözlerimden akan yaştan belli değil mi, içim kanıyor. Özlem bir bulut gibi sarıyor beni, kuşatıyor . Seni sevmek bir sonsuzluk gibi büyüyor içimde. Haftanın her gününe, geçen her saate senin adını verdim. Senin adınla başlıyor mevsimler, yıllar sen varsan içinde, geçerli...

Özlem bir yağmur gibi yağıyor üstüme. Damlalar yüreğime vuruyor. Gecenin karanlığında bir başınayım.Uykularım bölük pörçük. Bütün rüyalarımda sen.. gözlerim kapanır kapanmaz gözlerin yaklaşıyor. Sonra bir rüzgar alıp seni, benden uzaklara götürüyor.

Geceler boyu sabahlayıp uğruna, boşluğa düştüğüm sevdiğim, bir tanem, gözbebeğim.. Yüreğimden mühürlendim sana.. Şiirler havalanıyor kuşlar gibi, şarkılar ağlıyor yokluğuna.. Sevgilim hayatı sende buldum ben, tükenirsem sen tüketirsin beni.

Yoksun, gittin, tek başına koydun... Bu nasıl bir özlemdir, kendi gövdem ateşten bir gömlek.. yanıyorum..Yetti artık, yetiş n'olur dayanamıyorum.
KaRa_MeLeK - avatarı
KaRa_MeLeK
Ziyaretçi
12 Mart 2006       Mesaj #59
KaRa_MeLeK - avatarı
Ziyaretçi
BU AŞKI TEK KALPTE TAŞIYAMIYORUM

Sabah uyandiginda midesinde bir yanma hissetti. Yanmanin nedeni aksam yedikleri degil,uyanir uyanmaz bugün yapacaklarinin aklina gelmesiydi. Bugün 2 yildir götürmeye çalistigi bir birlikteligi bitirecekti.
Aslinda bunu yapmakta geç bile kalmisti. ’Bitmeli dedi içinden, her gün bu tatsiz uyanis bitmeli.’ Genç adam bunlari düsünürken surati sekilden sekile giriyordu. Süratle giyinerek disari çikti.Bugüne kadar hiç bekletmemisti onu, simdi de bekletmemeliydi.
Istanbul, soguk ve yagmurlu bir Nisan ayi yasiyordu. Genç adamn gökyüzüne bakarak iç geçirdi; ’Bulutlar bizim yasayacaklarimizi biliyor. onlar bile agliyor halimize...’
BULUSMA VAKTI... Artik Kadiköy iskelesindeydi. Birkaç dakikalik beklemeden sonra karsidan
kiz arkadasinin geldigini gördü. Simdi midesindeki agri daha da artmisti.
Besiktas’a geçtiler. Yolculuk sirasinda hiç konusmadilar. Genç kiz, sevgilisinin bu durgunluguna anlam verememisti. Nereden bilecekti bugün ayrilik çanlarinin çalacagini...
Besiktas’a geldiklerinde bir cafede oturdular. Genç kiz anlamisti sevgilisinin kendisine bir sey söylemek istedigini. ’Bana bir sey mi söylemek istiyorsun’ diye sordu. Genç adam, gözlerini kaçirarak Evet’ dedi. Genç kiz heyecanlanmisti, biraz da sinirlenerek ’Söylesene, ne diye bekliyorsun’ dedi. Genç adam içini çektikten sonra ’Sence biz nereye kadar gidecegiz?’ diye sordu. Genç kiz, ’Bunu sorma geregini niye duydun?’ diye yanit verdi. Genç adam söze basladi... ’’Birkaç ay önce aksam 23:00 civarinda sana telefon açip senin için yazdigim siiri okumak istemistim.
Sen bana ’Sirasi mi simdi canim yaa, isin gücün yok mu?’ demistin.
Biliyormusun o an nakavt olan bir ***sör gibi hissettim kendimi. Özür dileyip telefonu kapatmistim. Daha sonra da bu siiri benden hiç istememistin. düstügümde arkadaslarimla birlikte sen de gelmis,
Meral in ’Sen sanslisin, sevgilin sana bakar’ sözüne ’Isim yok da sana mi bakacagim, annen baksin’ demistin. Hatirladin mi?’’
DUYGUSALLIGI SEVMEM...
Genç kiz, ’Biliyorsun ben duygusalligi sevmiyorum. Hem hasta
bakici gibi göründügümü de kimse söyleyemez’ diye yanitladi. Genç adam
güldü,
’Evet canim haklisin. Zaten olmak istesen de bu kalbi tasidigin sürece hasta bakici, hemsire falan olamazsin.’
Genç adam devam etti... ’Bana simdiye kadar kaç kere sabahin erken saatlerinde güzel sözcüklerden olusan bir mesaj çektin? Hiç... Hatta günün hiçbir saatinde çekmedin. Duygusalligi sevmeyebilirsin. Ama sen seni seven insanlari da mutlu etmeyi sevmiyorsun. Halbuki ben senin tam tersine kendimden çok insanlari mutlu etmeyi seviyorum. Seni tanidigimdan beri her sabah, her aksam, her gece yani seni andigim her saat tatli bir mesajim vardi senin için biliyormusun? Seninle ben AKLA KARA Genç kiz anlamisti, ’Yani ne istiyorsun benden sair olmami mi?’

Genç adam tekrar gülümsedi içinden. Dün gece verdigi ayrilik Genç kiz sasirmisti, ’Neden ama? Ben seni seviyorum. Senin de sevdigini saniyordum.’

Genç adam iç çekerek ’Hayir canim, sen beni sevdigini saniyorsun.
Eger beni sevseydin simdi baska seyler konusuyor olurduk’ dedi.

Genç kizin gözleri yasarmisti. Genç adam cebinden çikarttigi mendili uzatti,
genç kiz gözyaslarini silerek ’Sen bilirsin, umarim beni bir baskasi için birakmiyorsundur...’ dedi.

Genç adam ’Nasil böyle bir sey düsünürsün, senden baska kimse olmadi ve uzun zaman da olacagini sanmiyorum’ yanitini verdi. Genç adam ve genç kiz iki sevgili olarak oturduklar i masada artik iki yabanciydilar.
Birkaç dakika sessizce oturduktan sonra Genç kiz, ’Kalkalim istersen’ dedi.
Genç adam ’Ben biraz daha burada kalmak istiyorum, istersen sen kalkabilirsin’ diye yanitladi. Genç kiz ’Tamam o zaman sana mutluluklar dilerim’ diyerek elini uzatti. Genç kizin sesi ve eli titriyordu. Genç adam, ’Istersen arkadas kalabiliriz’ dedi ve birbirlerine son kez sarildilar.

"BEN DOGRU YAPTIM..."
Genç adam dogru yaptigina inaniyordu. Eve döndügünde yürümekten bitap bir haldeydi. Odasina girdi. Gece bitmek bilmiyordu. Sabah erken kalkip ise gidecekti, uyumaliydi. Birkaç saat sonra uykuya dalmayi basardi.
Sabah 7’de saatin ziliyle uyandi. Evden çikacagi zaman cep telefonuna bakti, mesaj ve 10 cevapsiz arama vardi. Yorgun oldugu için duymamisti telefonun sesini. Aramalar ve mesaj sevgilisindendi. Heyecanla mesaji açti, sunlar yaziyordu:


SADECE ONLARI SEVMEYI SEVDIM,
HEPSINI ONLARSIZ YASADIM DA,
BIR SENI SENSIZ YASAYAMIYORUM,
BU ASKI TEK KALPTE TASIYAMIYORUM,
SANA YEMIN GÜZEL GÖZLÜM, BIR TEK SENI SEVDIM,
VE SENI SEVEREK ÖLECEGIM, ELVEDA BIRTANEM...


Genç adam sasirmisti. Onu tanidigi günden beri ilk defa siir
aliyordu ve üstelik sabahin besinde yazmisti. Heyecanla onu aradi, telefonu yabanci bir ses açti. Genç adam ’’Nalan’la görüsebilir miyim?’’ dedi. Ama karsisindaki agliyordu, hiçkira hiçkira hemde... ’Ben onun annesiyim yavrum, kizim bu sabah intihar etti. Gece sabaha kadar birilerini arayip durdu.
Sabah odasinin isigini sönmemis görünce girdim. Yavrum kendini asmisti....’

YIGILIP KALDI...
Genç adam beyninden vurulmusa döndü. Bir gün önceki mide agrisinin iki katini çekiyordu simdi. Oldugu yerde yigilip kaldi...

Birkaç ay sonra iki doktor konusuyordu hastanede. Doktarlardan biri digerine karsidaki hastanin durumunu soruyordu. Doktor yanit ’Haaa o mu? Üç ay önce getirdiler. Kendisi yüzünden bir kiz intihar
etmis. O
günden sonra cep telefonunu elinden hiç birakmamis. Devamli bir seyler yazip birine yolluyor. Geçenlerde merak ettim. O uyurken gönderdigi numarayi aradim. Numara 3 ay önce iptal edilmis. Gelen mesajlarda bir siir var. Bu adam duygusal mi bilmem ama benim anladigim kadariyla siiri yazan çok duygusal biriymis...
_ZORA_ - avatarı
_ZORA_
Ziyaretçi
12 Mart 2006       Mesaj #60
_ZORA_ - avatarı
Ziyaretçi
Msn Heart KAVUŞMANIN ALFABESİMsn Heart

Öylesine bir gündü,yeni değil de sanki geçmiş günlerden biriydi,öyle gibiydi...
Kaç gece beklemiştim seni. Kaç gece koynuma hasretini alıp uyumuştum.Kaç gece yanlızlık sancısıyla kıvranıp durmuştum.
Öyle acımasızdı ki geceler,gökteki yıldızlar yüreğime atılan birer taş gibi gelmişti bana. Yine de her şeye değerdi bekleyişim.
Bütün yollar sana çıkıyordu;ama, benasıl senin yolunun benimkiyle kesişmesini bekliyordum.
Aylar geçmişti hep vardın;ama, bir tek o an yanımdaydın.
Biraz yabancıydın bana,biraz da tanıdık.Şaşkındık,şaşkınlığımız çok fazla yansıyordu yüzümüze.Göz göze gelmek hiç bu kadar zor olmamıştı. Bir bakıştan bin anlam çıkarmak buna denirdi işte. Yüzümüzde birbirimize ait izler arıyorduk bakarken.
Ne çok duymuştum sesini;ama, sanki sen ilk kez konuşuyordun.İlk kez söylediğin cümleler sahibiyle bütünleşiyordu.
Düştükçe gülüşün yüzüne,sessiz olan her şey konuşmuştu içimde.Yine de sözler bir türlü çıkmıyordu ağzımdan. Oysa boynuna sarılıp "Sen aylardır beklenen,sen yıllardır özlenensin" demek istiyordum.Hava serin değildi;ama,ben titriyordum.
Kelimeler hiç bu kadar zor olmamıştı bana. Ne zaman bir şey söylemeye kalksam,her seferinde bir şey oluyordu,sözcükler ağzımda donuyordu.
Sıcaktın,dokunmasan da yansıtıyordun.Biraz önce titreyen ben artık terliyordum.Aşktı bu biliyordum;ama, bunu kendime bile itiraf edemiyordum.
Farkında değildin belki, belki ben belli etmiyordum ama yıllardır koruduğum,yıllardır kimseye açamadığım topraklarımı çoktan teslim almıştın bile.Sınırlarımdan içeri girmiştin bir kere.Yüreğimin en gizli,en kuytu köşelerinde sen vardın artık.
İtirazsızdım,belli ki mutluydum.Belli ki beni şaşırtan mutluluğun ta kendisiydi.Harfleri tükenmez bir kavuşmanın alfabesindeydim.Ve ben okumayı sanki yeniden öğreniyordum.
Şimdi bu sevdayı bana yaşattığın için kendimi şanslı hissediyorum."Ya sen olmasaydın" diye düşünmüyorum;çünkü,sen varsın. Çünkü sen içimdesin. Çünkü sen benim hayat kaynağımsın.


Biliyormusun,çölde bulabildiğim bir avuç su olsan,bitmeyesin diye içmem seni. Nerde olursan ol benimle kal.Ben,bu yürek attığı sürece seninleyim.


Msn Heart SENİMsn Heart SEVİYORUMMsn Heart




Msn Heart İYİ GÜNLER ARKADAŞLARMsn Heart Wave

Benzer Konular

6 Kasım 2015 / ThinkerBeLL X-Sözlük
11 Mart 2012 / Mira Edebiyat
 Sonsuz
14 Şubat 2013 / buz perisi Matematik