Arama

Özlem -1- [Arşiv] - Sayfa 71

Güncelleme: 3 Aralık 2006 Gösterim: 179.455 Cevap: 1.193
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
12 Ekim 2006       Mesaj #701
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
beklediğim çıkmaz sokaklarda ,korkuyla ...dağlar serildi önüme...

Sponsorlu Bağlantılar
nice ferhad bilirim yürekleri dağlardan büyük,sözleri hiç...

kırıldım...parçalandı aklımın bir köşesi ,faylara ayrıldı yüreğim katman katman...

yoktun...yokluğuna bahane çoktun...

...kırıldım...çünkü sen varlığımdaki yokluktun.


Şimdi bir fırtınadır büyüyor kahırlardan örülü
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Ekim 2006       Mesaj #702
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yine senin için "özlem nöbetindeyim". Saat 01:15; buna askerde 1-3 nöbeti denir. En zor ve en istenilmeyen nöbet saatidir asker için. Çünkü, ne bu nöbete kadar, ne de bu nöbetten sonra doğru dürüst uyuyamazsın. Bense, bense gönüllü olarak bu nöbetteyim. Üstelik kış ortası, ocak soğukları var şimdi. Nöbetçi kulubemin her yeri su alıyor, zifiri karanlık. Anlıyacağın herşey kötü durumda. Ama hiçbiri umrumda değil, ben siyahlıklar içinde seni görüyorum. Gülüyorsun veya ben seni hep o gülen yüzünle hatırlıyorum. Arada ayaklarımın soğuktan donmak üzere olduğu geliyor aklıma. En zor nöbet saatinde, sızan yağmur suları altında, zifiri karanlıkta seninleyim. Senin için "özlem nöbeti" tutuyorum. Şafak kaç mı?... Şafak yok! Ben ölünceye kadar "özlem nöbetleri" tutacağım hep...
Sponsorlu Bağlantılar
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
12 Ekim 2006       Mesaj #703
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Bu kadar kolay mıydı gelmek ve gitmek? Oysa beklemek hiç de kolay değildi seni, bir durak kısır döngüsünün kahrında...

Yarınımın kıyısında gözüm korkuyor aşağıya bakmaktan. Düşeceğimin garantisi her an asırlarımı çalan zalim saniyeler. Ve ben cehennem soğukluğunla üşütürken yüreğimi, sen cennet serinliğinde yaşıyorsun beni. Öyle ki varlığımla yokluğum bir senin için. Yani cennet ve cehennem...

Bu kadar kolay mıydı gelmek ve gitmek? Oysa hiç de kolay değildi beklemek asırların bir adım gerisinde...

Hayatı bir ana indirgemenin sınırsız ve sorumsuz vurdumduymazlığını bilir misin sen? Hiç hayat oldu mu bir anın? Oysa kelepçelemiştim kendimi o bir anın sonsuz özgürlüğüne.. Sen beni özgür bıraktın hayatın tutuklanmışlığına. Geldin ve gittin... Ve görmedin senden gayrıyı görmeyen gözlerimi. Hani gidiyorsun ya; sanmıştım ki küçük bir tören icra edecektik gözgözeliğimizin anlık sonsuzluğunda... Olmadı. Bunu bile çok gördün bana. Ama bilseydin sonsuza açılan yanımı böyle olmazdı. Yani o zaman anlamı olurdu çok görmüşlüğünün..!

Bu kadar kolay mıydı gelmek ve gitmek? Oysa kolay olmadı seni beklemek...

Biliyor musun, ben alışamadım alışmaya çalışmaya! O yüzden hiç çalışmadım alışmaya. Gidişine yakılan ağıttır sınıfta kalışımın delili! Ama geçseydim bu sınıfı, kalamazdım sende. Azar yesem de mantığımın koşulsuz başarı ilkesinden, ben geçmeyeceğim bu sınıfı; alışmayacağım gidişinin yetim bırakmışlığına. Ve seni yaşayacağım kendimden çok; sen beni kendinden az yaşasan da..!

Kolay mıydı gelmek ve gitmek; beklemenin zorluğuna nisbet? Bilemezsin tabii, çünkü sen hiç beklemedin. Ve ben hiç gitmedim gelir gelmez! Geldin ve gittin... Bir kez daha beni kendine idam ettin. Ve ben yeniden doğdum sana; bilmedin yar..

Bir gün bileceksin.. Bileceksin yar...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Ekim 2006       Mesaj #704
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Tüm yaşamınız, yaşama tutunmak için tek nedeniniz olabiliyor bazen. Öyle ki, kendinizi unutuyorsunuz. İsteklerinizi, hedeflerinizi, umutlarınızı olduğu gibi bir kenara fırlatıp, kendinizi adıyorsunuz. O'na... O'na ve o'na olan aşkınıza.. O'na dair ne varsa, o'ndan gelen ne varsa gözünüz kapalı razı oluyorsunuz. Diyorsunuz ya işte o zaman; " yeter ki ondan gelsin..." diye. Sizin ondan bir şey bekliyor olmanız önemli olmuyor. Çünkü gelsin istediğiniz, beklediğiniz ışığın tamamı o'nda. Tebessümünde yakalıyorsunuz bazen... Bazen bakışında, kokusunda, yahut saçlarında. Yaşadığınızı hissediyorsunuz tam anlamıyla. Varım!.. diyebiliyorsunuz o zaman. İliklerinize kadar hissediyorsunuz o deli heyecanı, tutkuyu... Hayat mükemmel oluyor o zaman. Suratınıza yapışmış aptal bir gülümsemeyle dolaşır oluyorsunuz hep. Herkese, tanıyan tanımayan herkese o'nu anlatıyorsunuz. O'nun ismini söylerken bile devam ediyor o aptal sırıtış...
Ardından her şey değişiyor işte. Çoğu zaman nefret ettiğiniz şehir size cennet gibi geliyor. Çünkü o da aynı şehir de yaşıyor, aynı şehirin havasını soluyor. Sokaklarını daha yeni keşfediyorsunuz sanki o'nunla. Önceden gözünüze çarpmayan, farkedemediğiniz ne varsa o'nunlayken farkeder oluyorsunuz ve hayran kalıyorsunuz. Her zaman yediğiniz ekmeğin tadı o'nunla paylaşırken hiç olmadığı kadar artıveriyor. Her şey şekil ve renk değiştiriyor sanki. Her şey çok güzel, olağanüstü, büyüleyici... Sesini duyduğunuz an başka sesler siliniyor kulaklarınızdan. sadece o ses, o'na ait ses yer ediyor kulaklarınıza.......

Sonra, ister uzun ister kısa, o an geliyor.. Hani hiç aklınıza getirmek istemediğiniz, düşünmekten bile korktuğunuz o an... Hiç bitmeyecek sandığınız aşkınızın ömrü tükeniyor. O zaman size kalanlarla yetinmeyi öğrenip, bir de bunlarla yaşamaya alışmak zorunda kalıyorsunuz. Her gün ayrı ayrı aklınıza geliyor her şey. En olmadık zamanda, en iyi anınızda çakılıyor beyninize bir şey. Sonsuz bir uçurumdan düşüyorsunuz sanki, fakat o uçurum hiç bitmiyor. Ağır ağır düşüyorsunuz sanki, fakat hiç bitmiyor...


Her biri, bir diğerini kıskandıracak kadar biçimli bir güzellikte olan parmakları vardı. Önceleyin...
Avuç içlerini koklamak, öpmek vardı, arada bir.
Tutup bir de, kendi elini yaslayıp o'nunkine, ortaya çıkacak tüm farklılıkları keşfetmek vardı. Doya doya..
Bazen canın çekip, bazen o'na inat, ille de ellerini tutmak istemek, ellerini tutsun istemek vardı.
önceleyin...

Bazen seni tutabilen tek şeydir, alıkoyar her şeyden.
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
12 Ekim 2006       Mesaj #705
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Tarih silik ve solgun bir bakış... Gecenin bilmem kaçı...Uyumayan gözlerim ışığa alışmaya çalışıyor.

Bir martı ip bağladı yüreğime uçurmak istiyor ... Işık yoktu hesapta yağmur değene kadar cama...

soğuk ve karanlık sokaklarda korkmadan koşmak istiyorum eteklerimi toplayarak. Bu sessizlik ürkütüyor. Neden uyanmıyor kimse yürek sesime?

Başımı soğuk duvara yaslayıp, gözlerimi yumuyorum. Dışarıdan gelen bu güzel musikiye bırakıyorum kendimi... Gece mavisi, yağmur, sukut, yüzümü okşayan yumuşak ve hafif bir esinti...

Ve sen ... Sen geliyorsun aklıma ...Hiç görmedim seni ... Görmeden sevdim...Resmin yok elimde ...Gözlerim boşluğa takılıyor...Hasretin kavuruyor yüreğimi, özlemin... Yağmurla ıslanan şu sokakta, dalan bir gözde, dünya denilen şekerle parlatılmış zehirde, madde dolu bir yüreğin neresinde bulmalıyım seni ...

Dikenli yollar ürkütüyor beni... Her düştüğümde bitti sandığım güzellikler seninle başlıyor yeniden... Yakışmıyorum sana bu kirletilmiş yüreğimle... Vurgun yemiş düşüncelerle kapına geldim, af diliyorum, sığınıyorum güzelliğine...

Bir gülün kırmızılığında, bir damla gözyaşında, secdeye kapanan bir başta, yalvaran titrek bir dudakta, seni buldum ey Nebi..

Günahlarımla, hatalarımla yoluna düştüm ... Kapına geldim, kovma beni ... Sevdim seni... Tut yüreğimden götür gittiğin yere ...

Ne olur kabul et bu kirli yüreği... Vazgeçtim bu sürgün şehirden, vurgun yemiş düşüncelerden... Tut da volkanlar patlayan yüreğim sukuta erişsin, bulsun istediği lezzeti...

Ne olur ey sevgili bırakma beni!....
fernil - avatarı
fernil
Ziyaretçi
12 Ekim 2006       Mesaj #706
fernil - avatarı
Ziyaretçi
Özlemek kendine bile itiraf edemediğin gerçekleri kabullenmektir. Özlemek göremeyeceğini bile bile saatlarce onu düşünmek günü zamanı anı unutmaktır... Özlemek kimseye derdini anlatamadığın için başta kendin olmak üzere herkesle kavga etmektir..Hatta kuşlarla çiçeklerle bile....
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
14 Ekim 2006       Mesaj #707
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Ne zaman seni düşünsem …

Ne zaman seni düşünsem, buğulu gözlerin gelir aklıma, masum bakışların gelir, bazen okyanus dalgaları, bazen şömine ateşi gibi sımsıcak gözlerin gelir aklıma, öylece gözlerinde kalırım saatlerce. Gözlerine baktıkça sıcak şehrin rüzgarları, kuş sesleri, kelebeklerin uçuşlarının düşleri başlar, eteklerinde deniz rüzgarları, bir rüyaya dalar gibi, düşlerimi elime alır çıkarım sevda yollarına, çiçeklerin sarmalar, açmamış goncalarına dalarım.

Ne zaman seni düşünsem beni uzaklara götüren sesini duyarım, kapılırım sesinin gizemlerine, saçlarında egzotik çiçekler, gözlerinde afrodit’in iç çekişleri, romantik şarkılar, o sıcak şehir gelir aklıma.

Ne zaman seni düşünsem dudaklarında tebessümü portakal çiçeklerine benzetirim, gözlerinin fırtınasında kaybolurum. Coşkuların en güzeli seninle olmak, var olmanın sarhüşluğu gelir aklıma, yokluğunun çaresiz düşlerinde kalakalırım…
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
15 Ekim 2006       Mesaj #708
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Zemberek meyhanesi burası
Her akşam burda sarhoşlar içip içip yüreklerindeki
şarkıları söylüyorlar
Ben önce içime işleyen gözlerine
Sol yanağından hiç gitmeyen gamzene ve beni bırakıp gittiğin yollara içiyorum.
kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
15 Ekim 2006       Mesaj #709
kambis - avatarı
Ziyaretçi
Hiç böyle olmadım ki olsam da sevmedim ki
Sen beni duman ettin helal sana
Doğan güneş artik sensin her bahar çiçeğimsin
Tanrıdan tek dileğimsin helal sana

Görür görmez vurdu beni
O an zaman durdu sanki saplandın sol yanıma acımadın hançer gibi
Görür görmez vurdu beni
O an zaman durdu sanki saplandın sol yanıma acımadın hançer gibi

İsmini unutmak zor değil
Zor olan o essiz o sessiz o derin
Ahh ah ah ah ah
Ah o gözlerin
Ah o gözlerin
Ah o gözlerin
Ah o gözlerin
Ah o gözlerin

Gözümün önünden gitmedi bakışların sen beni benden ettin helal sana
Duvarlarda resimlerin şarkılarda gözlerin sen beni talan ettin helal sana

Görür görmez vurdu beni o an zaman durdu sanki
Saplandın sol yanıma acımadın hançer gibi
Görür görmez vurdu beni o an zaman durdu sanki saplandın sol yanıma acımadın hançer gibi

İsmini unutmak zor değil
Zor olan essiz o sessiz o derin
Ah ah ah ah ahhhhh
Ah o gözlerin
ah o gözlerin
ah o gözlerin
ah o gözlerin
ah o gözlerin
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
15 Ekim 2006       Mesaj #710
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Bilmem yaşadın mı gurbet elde yalnızlığı, hasretliği,
Gün olur, kara bulutlar gibi çöreklenir üzerine hasretlik,
Ardından dayanılmaz bir sızı kaplar, o zavallı yüreğini
Hasret ! bir yanardağ olur, bir ateş olur sinende
Gözlerin çoğu kez bir noktaya bakar, dalar gidersin
Yağmur bulutları çıkar gözbebeğinin ardından,
Puslanır, buğulanır o dalgın gözler
Ve nihayet taşmaya başlar tuzlu nehir,
Göz çukurundaki bendini aşar
Süzülür yanaklarından titreyen bükük dudaklarına doğru, akar da akar
Hasretliği anlatan cümleler dökülürken dudaklarından,
hıçkırıklar düğümlenir boğazında;
“Ooofff, off” dersin kalbinin derinliklerinden, inlercesine
Ve yalnızlığa lanetler yağdırırsın
Anan, baban, eşin dostun, hele sevdalın hep karşındadır hayal dünyanda,
Bazen gülümsemek ister o bükük dudakların, buğulu gözlerin, hayallere aldanıp,
Fakat, bir an sonra çöreklenir acı gerçek kanayan yüreciğine
Farkına varırsın yalnızlığının ve geriye,
yalnız dünyana dönersin, istemesen de,
Hasretlik şarkılarının müptelası olur insan,
Her gün, defalarca dinlesen de aynı şarkıyı sıkılmazsın,
Çünkü hep seni, yalnızlığı, hasretin ezikliğini anlatırlar dizelerinde
Sigaranda yudumlarsın özlemlerini
taaa ciğerlerine dek,
Halkalaşan dumanlar sevdalarını şekillendirir yarı bulanık,
Ve yine dalar gidersin hayal alemine...
İşte böyle sürer gider özlemler, taaki hasretlik duvarları yıkılıncaya,
Taaki, sevdalarına kavuşuncaya dek.


Benzer Konular

18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
7 Mayıs 2008 / estudiantes Spor tr
11 Aralık 2015 / asla_asla_deme X-Sözlük
16 Şubat 2015 / Jumong Basın/Magazin tr