Ziyaretçi
Babam;
İçimde çocukluk kalıntıları, un ufak mutluluk kırıntıları...
İsten sararmış bir perdenin gerisinden,
pespembe bir dünyaya asılı gözlerim.
Pamuk helvalarım, elma şekerlerim, leblebi tozlarım...
Çocukluğumun yırtık ceplerinden
bu şehrin tozlu sokaklarına düşürdüklerim.
Hava civa oluveren o bilmediğin gençliğim...
Ah gidenler... gelmeyenler... geri getiremediklerim...
En başta gelen, erken sensizliğim.
Babam;
Hayatın duvarlarına her sabah yeniden vuruyor,
vuruyor, bağrıyorum...
"Sobe baba sobe... kimbilir kaç kere... sobeledim işte ! "
Çıkmalıydın çoktan, gülümsemeliydin.
Oyun sonlarımıza yakışanı tekrar etmeliydin.
Sarılıp öpmeliydin, kucaklamalıydın,
"Afferin sana" demeliydin.
Akşam kızıllı, sarı sokaklarda, tutmalıydın yine çocuk ellerimden.
"Uzaklara gitme kızım !"
Ben buradayım babam !...
Babam, buradayım ben !...
Ellerimi çürüttüğüm o gri duvar diplerinde,
Yıkık viran kağıttan kalelerin gölgelerindeyim.
Yaralı bereli kollarıma bacaklarıma ilave, yaralı yüreğimle,
Kopuk kollu, kopuk başlı bebeklerimle, gözbebeklerimle...
Umutlarımı darağaçlarına astığım salıncak iplerindeyim.
Dut gölgelerinde, incir diplerinde,
Bakkal Reşat'ın bisküvi kutusu bitişiğindeyim.
Süt çorbası melamin tabaklarda tütüm tütüm
Naftalin kokulu yorganlar örtüyoruz yine üzerimize
Yine geceleri tik-taklarını sayıyorum fosforlu saatimizin
Yıllardır bekliyorum, başucuma gelip
"Ne çabuk uyuyor bu kız"
diye gülümseyerek üzerime sevgi örtmelerini.
Alnıma kondurduğun öpücüklerini.
Nasırlı kocaman ellerini saçlarımda dolaştırıp,
"İyi ki doğurmuşsun bu kızı hanım"
deyişlerinle yumuyorum uykulara yine gözlerimi.
Babam;
Babam çok özledim !...
Kırmızı eteğim, beyaz fisto buluzum, örgülü saçlarımla,
Uçuk pembe hayallerimi sığdırdığım kapı eşiklerindeyim görmüyor musun?
Ağazımda Golden sakızım,
kucağımda plastik torununla Bekliyorum ama...
Akşamlar bitiyor babam, akşamlar bitiyor...
Neredesin?
A.Bahar Ozkan 16 Mayıs 2004
İçimde çocukluk kalıntıları, un ufak mutluluk kırıntıları...
Sponsorlu Bağlantılar
pespembe bir dünyaya asılı gözlerim.
Pamuk helvalarım, elma şekerlerim, leblebi tozlarım...
Çocukluğumun yırtık ceplerinden
bu şehrin tozlu sokaklarına düşürdüklerim.
Hava civa oluveren o bilmediğin gençliğim...
Ah gidenler... gelmeyenler... geri getiremediklerim...
En başta gelen, erken sensizliğim.
Babam;
Hayatın duvarlarına her sabah yeniden vuruyor,
vuruyor, bağrıyorum...
"Sobe baba sobe... kimbilir kaç kere... sobeledim işte ! "
Çıkmalıydın çoktan, gülümsemeliydin.
Oyun sonlarımıza yakışanı tekrar etmeliydin.
Sarılıp öpmeliydin, kucaklamalıydın,
"Afferin sana" demeliydin.
Akşam kızıllı, sarı sokaklarda, tutmalıydın yine çocuk ellerimden.
"Uzaklara gitme kızım !"
Ben buradayım babam !...
Babam, buradayım ben !...
Ellerimi çürüttüğüm o gri duvar diplerinde,
Yıkık viran kağıttan kalelerin gölgelerindeyim.
Yaralı bereli kollarıma bacaklarıma ilave, yaralı yüreğimle,
Kopuk kollu, kopuk başlı bebeklerimle, gözbebeklerimle...
Umutlarımı darağaçlarına astığım salıncak iplerindeyim.
Dut gölgelerinde, incir diplerinde,
Bakkal Reşat'ın bisküvi kutusu bitişiğindeyim.
Süt çorbası melamin tabaklarda tütüm tütüm
Naftalin kokulu yorganlar örtüyoruz yine üzerimize
Yine geceleri tik-taklarını sayıyorum fosforlu saatimizin
Yıllardır bekliyorum, başucuma gelip
"Ne çabuk uyuyor bu kız"
diye gülümseyerek üzerime sevgi örtmelerini.
Alnıma kondurduğun öpücüklerini.
Nasırlı kocaman ellerini saçlarımda dolaştırıp,
"İyi ki doğurmuşsun bu kızı hanım"
deyişlerinle yumuyorum uykulara yine gözlerimi.
Babam;
Babam çok özledim !...
Kırmızı eteğim, beyaz fisto buluzum, örgülü saçlarımla,
Uçuk pembe hayallerimi sığdırdığım kapı eşiklerindeyim görmüyor musun?
Ağazımda Golden sakızım,
kucağımda plastik torununla Bekliyorum ama...
Akşamlar bitiyor babam, akşamlar bitiyor...
Neredesin?
A.Bahar Ozkan 16 Mayıs 2004

Babam
