Arama

Yalnızlığıma (Yalnızlık) - Sayfa 12

Güncelleme: 21 Ekim 2014 Gösterim: 268.912 Cevap: 1.891
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Ekim 2006       Mesaj #111
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
SAVRULUYORUM
Savruluyorum...
Sponsorlu Bağlantılar
Nasıl inanırım bu sahte yüzlere?.. Beni benden götürmek için verdikleri bu uğraş niye? Önlerine umutlarımı, sevinçlerimi, iyi niyetlerimi seriyorum... Karşılıksız sarıp sarmalanacağımı umarken hakketmediğim acılarla karşılaşıyorum...
Tükeniyorum...
İnançlarımı bir bir yitiriyorum. İnsanlığa, aşka, sevgiye, vefaya dair olan inançlarım yitip gidiyor. Hiçliğe doğru sürükleniyorum. Yokoluyorum, kimse görmüyor... Yalnızlık içimi kemiriyor... Bu düğüm nasıl çözülecek? Hayat mı acımasız olan yoksa insanlar mı? Bu hiçlikte kaybolmaktan korkuyorum...
Oradan oraya savrulurken yüreğim kendime nasıl ulaşacağım? Kime tutunacağım?
Savruluyorum...
Gecelerim hüzün, gözyaşı ve yalnızlıkla geçiyor. Sanırım daha birçok geceyi aynı şekilde tüketeceğim. Kendimden başka adresim yok... Hiç düşünmemiştim gün gelip yüreğimde hiçbir aşk olmaksızın yaşayacağımı. Sahte sevgililer miydi yüreğime yerleştirdiklerim, güvendiklerim, inandıklarım?... Bu soru boşluğa fırlatıp atıveriyor dünyayı...
Hayat kimi zaman yanlış kişiyi sevgili diye sunuyor bize... Onunla yenilenmeyi ve çoğalmayı umarken; eskiyor ve eksiliyoruz. Çoğu zaman farkına bile varmıyoruz eksildiğimizin... Ancak yıkan ve yıpratan bir ayrılık sonrasında anlıyoruz yüreğimizden ne çok şeyin yitip gittiğini...
O’na dair yazmak istemiyorum aslında... Öfkeyi, eksikliği, çelişkiyi, yani ona dair ne varsa içimde yaşıyorum. Bir zamanlar yakınım bildiğim, sevdiğim dediğim bir yabancı da kalan parçalarımı yeniden kazanıp, kendime dönmem ne kadar sürecek bilmiyorum. “Sen benim bir parçamsın” derken, içimi ve canımı bunca acıtan birine inanışımın sebebi neydi? Yaşadığım bu zaman diliminde, aldanışlarımın bedelini ödemek düşüyor bana... Kendimi tamamlamaya, onarmaya çalışırken birçok inancımda kopup gidiyor içimden... Bir taraftan eksilirken , kendimi nasıl yenileyip, tamamlayacağım? Belki de tamamen yenilenmek için bu eksilişler gerekli...
Hayat devam ediyor.... Ve ben savruluyorum...
Savruluyorum...


djturuncu - avatarı
djturuncu
Ziyaretçi
9 Ekim 2006       Mesaj #113
djturuncu - avatarı
Ziyaretçi
YALNIZLIGIM CIGLIKTI HEPİNİZ MI SAGIRDINIZ?????

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Ekim 2006       Mesaj #114
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ağzının kuruluğu ve baş ağrısı ile uyandı. Akşam oldukça fazla içmişti kendine kızdı neden bu kadar içtim diye. İki elini yana doğru açtı sabah mahmurluğunu atmak için olanca gücüyle gerinecekken eline bir tutam saç geldi. Başını yatağın boş olduğu yere doğru korkuyla çevirdi. Yatağında üstünü kalçalarına kadar çarşafla örtmüş birisi yatıyordu. Ellerini toparladı ve dudağını ısırdı bu bir rüya olmalıydı. Tekrar başını çevirdi ve o orada duruyordu yarı beline kadar çıplak bedeniyle. Akşamı düşündü kapıya kadar gelmişti oldukça nazik bir insandı teşekkür için bir kahve ısmarlamak istemişti sadece. Sonra ne olmuştu nasıl bu noktaya gelmişlerdi. Oysaki böyle bir şey olmayacaktı olamazdı da. Yanında yatan beden kımıldadı kafasını çevirince göz göze geldiler. Gülümsüyordu sakin bir hareketle başını tam gözlerinin hizasına getirdi ve dudağına bir ıslaklık bıraktı. Ne yapacağını bilemeden oldukça sakin bir şekilde bu temasa karşılık verdi. Sonra istemediği bir olayın içinde bulmuştu kendini. Ne yapmalıydı ne yapabilirdi ki. Hayatının hatalar zincirine bile bile zaten merhaba demişti şimdi ise bunun devamı geliyordu. Başlamıştı işte ayrılığın ilk belirtileri ve o arayışın içindeki labirentin kapısından içeriye girmişti. Oysa her şeyi değiştirebilmek mümkündü bir şeyleri durdurabilmek. Kendini tutanın ne olduğunu bilmeden daha bir ayrılığın acısını sindiremeden o arayışların içerisine girmişti. Yataktan doğrulup banyoya doğru ilerledi duşu açtı su vücudundan yere düşerken gözlerini kapatıp bu sakin zamanın tadını çıkarmak istedi. Bir flaş patlaması geldi önce gözlerinin önüne sonra son yudum alınan kahvelerin tabaklara konuşu ve kendisine bakan o nazik insanın gözleri geldi gözlerinin önüne. Onu görmüştü bacaklarının hissizleştiğini hissetti yere çömeldi duştan akan su şimdi ensesinden kalçalarına doğru süzülüyordu kollarıyla ayaklarını kavradı. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu yanaklarına ve oradan suya karışıp yere düşüyorlardı dizlerini ısırdı. Olmuştu işte o basit hayat oyunun içindeydi. Hâlbuki o daha onu yaşıyordu, inanmıyor inanamıyordu artık Allah’ ım ne olur bir kâbus olsun diyebildi sadece. Son gücüyle yerden doğrulup ayağa kalktı bornozuna sarılıp korkak ellerle kapıyı açtı yatak odasına girdi. O hala orda idi. Biraz yalnız kalabilir miyim dedi. Anlamaz gözlerle kendisine bakan insana lütfen dedi. Elini telefona uzattı kısa bir çalma sesinde sonra hattın öbür ucunda o vardı. “Efendim alo alo” ürkek bir sesle pardon yanlış aradım telefonu kapattı. Kendini o dağınık yatağın üstüne bıraktı. Kokusunu kaybetmemek için yıkamaya kıyamadığı bu çarşafta artık üçüncü bir koku vardı. Ve ayrılık sahnesinin en zor rolünde başrolü kapmıştı. Görmek istemediği güzellikler duymak istemediği o yalvarmalar geldi kulağına. Anlık sinir ya da hırslarıyla feda ettiği bu sevgi artık yoktu. Ve ayrılığınızın dram sahneleri başlamıştır artık. Yeni rolünüzü oynamaktan başka çareniz yoktur. Yâda…
recruit87 - avatarı
recruit87
Ziyaretçi
9 Ekim 2006       Mesaj #115
recruit87 - avatarı
Ziyaretçi
Yalnız Aşıklar

Delicesine sevdiler birbirlerini
Delicesine sardılar ellerini
Ne bastıkları toprağı
Ne soludukları havayı
Akıllarına getirdiler
Öyle bağlandılar birbirlerine
Öyle yalnız kaldılar iki kişi.

Büyü bozulsa
İki gülün arasında
Bir bağın çözülmesi gibi
Rüzgarda dolanan kuru bir yaprak gibi
Tutunacak dal bulamazdılar.

Unuttular.
Ne ayrılığı getirdi akıllar
Ne acıyı ne de ölümü
Ne geçmişi ne geleceği
Doğa zalim
Rüzgar dağların
Ölüm toprağın emri.
Bir suda erir gibi
İki kişi
Kalplerini şeker gibi
Kara bir sevdaya attılar.

Delicesine sevdiler birbirlerini
Delicesine tuttular ellerini
Ne toprağı ne ölümü
Ne de acıyı getirdiler akıllarına
Öyle bağlandılar birbirlerine
Öyle kandırdılar doğayı
Öyle kandılar hayata.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Ekim 2006       Mesaj #116
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İSYANKâR DELİKANLI

Gece sessiz ve karanlık, dalmak üzereyim
İçim ürperiyor aniden bir baykuş sesiyle,
Korkuyorum, ve iliklerim donuyor soğuktan
Sığınacak bir yer arıyorum bulamıyorum.

Doğruluyorum; ilerliyorum ağır ağır
Attığım her adım ölüm eridiğimi hissediyorum
Karanlığa dalıyorum giderek, evler gitgide kayboluyor
Dönüp ardıma bakıyorum her şey yalan, her şey viran.

İsyan ediyorum kadere ve yalnızlığıma;
Avazım çıktığı kadar haykırıyorum
Aklıma eski dostlar geliyor;susuyorum
Ve kendimi tutamıyorum , ağlıyorum

Bir sarhoş geliyor yanıma, beni avutmaya çalışıyor,
Başımı kaldırıyorum bakıyorum.
Kendime kıyacak bir yer arıyorum
Beni öldüren sokaklara sonunda ruhumu da veriyorum.
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
10 Ekim 2006       Mesaj #117
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Ben Hiç Sensiz Kalmadım ki…

Âşık olunca çevremizdeki her şey nasıl da başkalaşır, sıradan olan her şey birden büyülü bir hal alır. Yoklukta, karanlıkta, sessizlikte ve yalnızlıkta hissedilen aşk hüzünleri nasıl hayatımızın kaynağı haline gelir. Tutsak kalırız adeta sevgiliye, onun hayaliyle yaşarız. Aşktır işte, durup dururken vurur, içine hapseder...

Düşleri aşkla dolu melodik aşk fısıltılarıyla aşkı anlatırken gözlerinin içi gülüyordu. Bir şey söyledi fısıldayarak;

Ben hiç sensiz kalmadım ki…
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
10 Ekim 2006       Mesaj #118
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Masaldaki Yalnızlık

Ben yalnızlığı
Gökte uçar gördüm.
Ben yalnızlığı
Garip naçar gördüm.
Ben yalnızlığı
Gelip geçer gördüm.

Cahit Külebi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Ekim 2006       Mesaj #119
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
seni düşünürken nasıl da parçalanır yüreğim, nasıl da gidip gelirim geceye...

seni düşünürken, sevginin diğer yansımaları gözlerimi aydınlatır... beklerim!
nasıl da pır pır eder kalbimden arta kalanlar... ben hiç gündüz görmemiştim seni sevene kadar.
ufacık sevgicikler içinde kaldığımı bilirim sadece...
bir yürek düşün ki, senin olmadığın iklimlerde hep üşüyor, hep kış var ona.
gelmeni bekleyen o kadar bahar , o kadar ben var ki sana müptela... ve aşığım!
seni düşünürken parça parça oluyor bedenim, özlem ve susuzluğun en çok hissettiklerim...
düşmüyor gözümden hayalin, dilimden ismin, yüreğimde engin dalgaların çırpınmakta...
diyemem gönlümde aşkım saklanmakta... susarım!

seni düşünürken, bir tufan yaşarım içimde belirsiz, belirsiz saatlerde kaybolurum ortadan...
"seviyorum seni ey imkansız kadın!" diyemediğim için ne kadar da pişmanım şimdi...
"keşke" ve "ne yazık ki" diyebilmek ne kadar da utanç verici anılarda...
anılarda kalmış dört beş sayfalık aşk şiirleri var sadece hafızamda... ve hafızam yokluğunla bulanmakta.
bu uzattığım sanma ellerimdir benim. onlar sadece hayata tutunmakta. ne yakınlar yakın bana. ne sensiz bir ümit var uzaklarda. bil ki, her cadde, her tebessüm ve her gün bana tuzaklarla...

seni düşünürken parçalandı bir adam, bir adam yüreğini kaybetti sensiz, bir adam gözlerini kıskandı ve göz yaşlarını sakladı uzaklarda...
bir adam, "adam gibi adam" olamamanın sancısıyla ve aşık gibi insan veya ötesi...

seni düşünürken nasıl da parçalanır yüreğim, nasıl da gidip gelirim geceye...

maskeliduygular 4280173 md

Daha önce "yalnızlığın fotoğrafı" diye ilan etmiştim ya bu fotoğrafı. Yanılmışım meğer. Meğer bu fotoğraftaki hiçbir şey yalnız değilmiş SUZİNAZ. Bugün bir kere daha dikkatli dikkatli baktım. Yok, hayır değil. Bu değil, "yalnızlığın resmi". Ben yine üzgün, ben yine rakipsiz yalnızlık konusunda SUZİNAZ. Belki kendime ilan etmiştim onu da arkadaş, böylece ikimiz olacaktık. İki yalnız olarak anılacaktık. Olmadı be SUZİNAZ, olamadı. Şu TAŞ bank kadar olamadım. Güneşi var, denizi var, kendi gibi taş kaldırım. Ben kendimi şanslı sanırdım. Bende de senden hatıralar... Ellerim şaşkın şu anda. Her zaman çabucak bulduğum harfler nerelere gidiyor şaşkınlıktan! Her zaman kelimelerden kaçarken ben, şimdi iki heceye MUHTAÇ bekliyor. Yine başaramadım SUZİNAZ, yine büründüm siyah elbiseme. Yine kaçıyorum, sevmiyorum yağmurları. Yine gördükçe rahatsız oluyorum seni hatırlatanları. Bir taş bank bile benden mesutsa, bir taş bank bile bu kadar arkadaşla çevrili ise... Sen bu işe ne dersin ey SUZİNAZ!? Doğan güneş, batan güneş, uçan bir kuş, solan güller, biten günler, geçen dünler... Ne dersin bu işe?... Hayat bu sanırım SUZİNAZ!... Cevabını bekliyorum... SEN DE YAZ!
Son düzenleyen Blue Blood; 10 Ekim 2006 14:32 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Ekim 2006       Mesaj #120
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Herkes sonunda özüne döner.
Özümde sen varsın sanıyordum, oysa şimdi yalnızım.
Senin kafanın bulandığı konularla gerçekleri görebiliyorum ancak... Ama gerçeklerin gücü, duygularımın inadını bitiremiyor. Yine de oyalayabiliyorum kendimi; hikayemi kendim yazmıyor, senin hikayeni ve olacakları izliyorum. Benimki de peşinden geliyor zaten.
Rüyada gibiyim. Biri dokunsa o siyah boşluğa düşeceğim. Ve karanlığa düştüğümde beni tutacağını bildiğim biri yok yanımda; yoksun Bu yüzden mücadele etmeyi yeniden öğreniyorum. Güçlü olduğumu görüp kendime şaşıyorum...
Sonra.. değişiyorum. Hem de senin istediğin yönde. Yalan söylüyor, sigara içiyor, ilerisi hakkında dünyevi planlar yapıyorum. Neyim olduğunu soruyorlar... her soruda daha çok batıyor, daha çok halsiz düşüyorum..
Düşündüğün şeyleri bize de anlat, diyorlar. Düşündüğüm bi'şey yok, diyorum. İnanmıyorlar. Oysa doğruyu söylüyorum. Bi' şey düşünmüyorum ki ben, seninle konuşuyorum.
Bak, diyorum sigaramı senin tembihlediğin gibi söndürdüm, sen gülümsüyorsun.
Kahvemin içine krema poşetini düşürüyorum, "beceriksiz şey" diyosun, "hadi öp de affediiim".
Dünyanın yolunu yürüyorum saatler boyu, söyleniyorsun, e tabi trip yapıyorum.
XXL-double-double menü istiyosun, dalga geçiyorum.... Sonra soran gözlerini dikiyorlar üzerime; Pişt, biraz gül hadi?
Zorluyorum kendimi ama yüz ifadelerine bakılırsa başaramıyorum. Saçmalamak, isyan etmek istiyorum o an; senin emin olamadığın ve en ufak sinir harbinde kolaylıkla inkar edebildiğin varlığa olan saygım ve korkumdan susuyorum. Sustukça yaşıyorum artık. Sustukça duyabiliyorum sesini...

Benzer Konular

27 Ekim 2008 / Misafir Genel Galeri
26 Temmuz 2009 / Misafir Genel Galeri
14 Mayıs 2007 / Misafir Genel Galeri
12 Nisan 2012 / Misafir Genel Galeri
17 Eylül 2016 / ThinkerBeLL Genel Galeri