Arama

Aile Hukuku

Güncelleme: 9 Haziran 2013 Gösterim: 5.733 Cevap: 0
AndThe_BlackSky - avatarı
AndThe_BlackSky
VIP VIP Üye
9 Haziran 2013       Mesaj #1
AndThe_BlackSky - avatarı
VIP VIP Üye
Aile Hukuku
MsXLabs.org

Sponsorlu Bağlantılar

Aile hukuku, genel olarak ailenin örgütlenmesine ilişkin yasalar ve yazılı kurallar topluluğu olarak tanımlanabilir. En geniş anlamıyla, aile bireyleri arasındaki yasal ilişkileri olduğu kadar, aile ile toplum arasındaki ilişkileri de düzenler. Aile hukukunun içerdiği hükümler, aileyi sağlamlaştırma ve toplumsal işlevlerini yerine getirmesini sağlama amacına yöneliktir. Modern çağlara gelene değin evlilikte genel kural, gelinin babasına olan bağımlılığının damada devredilmesiydi. Damat yalnızca kansmın vesayetini devralmakla kalmaz, onun bütün işleri üzerinde denetim kurardı. İngiliz Medeni Kanunu’nun öngördüğü gibi, kadın genellikle evlilikle birlikte her türlü yasal kimliğini kaybederdi. Ama bu uygulamanın karşı örnekleri de vardı. Örneğin İslam hukukunda kadınlar, kişisel mallan üzerinde önemli ölçüde denetim hakkına sahipti. Çarlık Rusyası’nda kadınlar kendi mallarım kocalanndan bağımsız olarak yönetebilirlerdi.

Devraldığı sorumluluğa karşılık damada gelinin babası tarafından drahoma ödenmesi birçok ülkede rastlanan bir uygulamadır. Ama bunun tersi de söz konusudur. Örneğin, İrlanda’da eski Kelt hukukuna göre damat, gelinin ailesine bir süre para ödemekle yükümlüydü. İslam hukukunda da kadın, nikâh akdi nedeniyle, erkeğin vereceği mala (mehr) hak kazanırdı. Türk geleneğinde ise, çok eski çağlardan beri evlilik sırasında erkek tarafı kızın babasına başlık (ya da kaim) öder; buna karşılık kız tarafı da başlığa denk düşecek ya da onu aşacak miktarda çeyiz hazırlardı.

Romalı ailenin baş özelliği mutlak otoritenin babada olması {patria potestas) idi. Ailede yaşça büyük olan erkek, bütün çocukların, erkek soyunun akrabalannın tümünün ve aileye evlatlık olarak kabul edilenlerin üzerinde kesin otoriteye sahipti. İki tür evlenme vardı. Manus’lu (kocanın vesayeti) evlenmede, kocanın karısı üzerinde egemenliği mutlaktı ve bu da çocuklan üzerindeki patria potestas’& denk düşüyordu. Manus’suz evliliklerde ise kadın babasının patria potestas’ı altında kalırdı. Avrupa’da çağdaş aile hukukunun temelleri Roma hukukuna dayanır. Fransız ve Avusturya medeni kanunlanna 19. yüzyıl
başlannda konan ve aile hukukunu ilgilen- ^ diren kurallar Roma hukukunun etkisi altındadır. Bu yasalarda sonradan yapılan kimi değişikliklerle Roma hukukunun etkisi büyük ölçüde yumuşatılmıştır. Gene Roma hukukundan etkilenen 1896 tarihli Alman Medeni Kanunu, öbür konularda olduğu gibi aile konusunda da içerdiği aynntılı hükümlerle kadının aile içindeki durumunu iyileştirmeye çalışmıştır. 1907 tarihli İsviçre Medeni Kanunu ise, aile hukuku alanında geleneğe bağlılıkla çağdaşlaşma eğilimlerini uzlaştırmıştır.

Roma, Müslüman, Yahudi, Çin ve Japon sistemleri gibi birçok eski sistemde tek taraflı boşanmanın herhangi bir biçimi olanaklıydı. Yalnızca bir tarafın, genellikle de erkeğin boşanma isteminde bulunması yetiyordu. Roma sisteminde, manus’lu evlilikte boşanma kocamn isteğine bağlıydı; manus’ suz evlilikte ise iki taraftan biri boşanma isteğinde bulunabiliyordu. İslam hukukunda aile ilişkilerini düzenleyen yasalar ataerkil bir nitelik taşıyordu. Baba ister çocuk, ister erişkin olsun, kızlarını rızalannı almadan evlendirebilir, onlar adına nikâh akdi yapabilirdi. Ama kadın daha önce bir evlilik geçirmişse evlilik için rızası zorunluydu; bu durumda da nikâh akdini onun adına gene babası ya da vasisi yapardı.

Yasal kabul edilen evliliklerden ya da evlilik dışı ilişkilerden doğan çocuklar da aile hukukunda önemli yer tutar. Hemen her kültürde eskiden çocuğun sorumluluğu ana-babaya, çoğunlukla da babaya bırakılırdı. Evlilik dışı çocuklann yasal korunması ya çok sınırlıydı ya da hiç yoktu. Bugün birçok toplum, çocuk haklarını korumanın ve çocuk yetiştirme ölçütlerini belirlemenin genel yararını kabul etmiştir. Dolayısıyla aile hukuku, başka herhangi bir alandan daha çok, çocuklarla ilgili olarak özel yaşama kanşır. Zorunlu eğitim, yasanın ana-baba yetkisinin üzerine çıkmasının bir örneğidir. Tek ebeveynli aileler olgusunda da yasa şu ya da bu biçimde çocuğa destek olmaktadır. Çocuk emeğine ve çocuklara kötü davranmaya ilişkin yasalar da, çocuğun çıkarları konusunda toplumun sorumluluğunu ileri sürer.

1926’da İsviçre Medeni Kanunu’ndan pek az değişiklikle Türkçeye çevrilerek kabul edilen ve çağdaş aile hukuku ilkelerini içeren Türk Medeni Kanunu, ailede devletçi ve bireyci görüşleri bağdaştırır. Evlenmenin devlet memuru önünde ve onun aracılığıyla yapılması (m. 108), evliliğin geçersiz sayılması gereken hallerde savcıya yetki verilmesi (m. 113), ana-babanın velayet hakkını kullanmasının mahkeme denetimine bağh tutulduğu kimi hallerin öngörülmesi (m. 272), vasinin mahkemece atanması ve vasiliğin onun üzerinden gene mahkemece alınması (m. 363, 427), evlilik ilişkilerinin saptanması için sicil tutulması (m. 35, 111) ve benzeri düzenlemeler, aile hukukundan doğan ilişkilere devletin ne oranda karıştığını ortaya koyar. Buna karşılık evlilik bağının oluşmasında bireylerin serbest iradesinin temel alınması (m. 116-118), eşlere boşanmayı isteme hakkının tanınması (m. 129-135), karı-kocanın yasada düzenlenmiş olan mal rejimlerinden birini seçme özgürlüğü (m. 170) gibi hükümler de Türk aile hukukunun, kişinin iradesine geniş yer bırakan bireyci niteliğini gösterir.

Öte yandan, yakın hısımlar arasında yardım ve geçindirme yükümlülüğü (m. 315), boşanma durumunda geçim güçlüğüne düşen eşe nafaka ödeme zorululuğu (m. 144), kimsesiz çocuklann, ana-babanın velayet hakkını kötüye kullandıkları çocuklann,

Aile düzenini doğrudan ilgilendirdiği halde Türk Ceza Kanunu’nda başka başlıklar altında düzenlenen suçlann bir örneği de, birbirleriyle evlenmesi yasayla yasaklanan kişilerle ilgilidir. Bu konu hükümet memur-lan tarafından kişilere yapılan kötü davranıştan içeren bir bölümde düzenlenmiştir. İsteyerek çocuğu düşürmek, yardıma muhtaç olan kişileri kendi hallerine terketmek ve aile bireylerine kötü davranışlarda bulunmak suçlannın da aile düzenine karşı işlenen suçlar arasında görülmesi daha doğru olacakken, bunlar, kişilere karşı işlenen suçlara aynlan bölümde düzenlenmiştir. Aynca, genel terbiyeye karşı suçlardan sayılan cebren ırza geçme ve küçükleri baştan çıkarma suçunu işleyen kişi ana, baba, veli ya da vasi olduğu takdirde suç ağırlaşmaktadır. Gene kız, kadın ve erkek kaçırmaya ilişkin maddeye göre eğer kaçın-lan kadın evli ise, suç gene ağırlaşır.




Benzer Konular

2 Temmuz 2016 / CathLaC Tıp Bilimleri
11 Aralık 2006 / virtuecat Hukuk
27 Kasım 2011 / Ziyaretçi Soru-Cevap
23 Aralık 2014 / asla_asla_deme Hukuk
18 Kasım 2007 / KENCISii Müslümanlık/İslamiyet