Arama

Anlayana - Sayfa 128

Güncelleme: 26 Kasım 2018 Gösterim: 626.022 Cevap: 3.995
yüksel2 - avatarı
yüksel2
Ziyaretçi
17 Ekim 2007       Mesaj #1271
yüksel2 - avatarı
Ziyaretçi
DELİKANLILAR

Sponsorlu Bağlantılar
gülünç şapkalarını sahipsiz şapkalarıyla
bazen mavi yanaklı bir yıldızın,
kızdan heykellerini
utanç ve yenilgen
bir gardrop odasında
tanrıya benzer
herşeyim
dünyada
üryan dolaşan bebeğin
özgürlüğün ama herşeyin
özgüre ödünç verilen geleceğin

erişilecek bir üst bir alt kent
bir de
içine durup demir atılacak
bu binek aşkların
delikanlılar sofrasında
kamçılı bağırışları

derken
merhem
yok merhem

derken
avuç içlerinin kadın bölmelerine
kadının iki havuç hacmindeki kadının
en usta hücrelerime
en yanıltıcı en dolup en boşalan
ve en boşa atılan
yıkan hücrelerime
bükülen dizlerime
ve kasılan karın etlerime

kendime gelince ben kim oluyorum
cevherim neyse nereden geliyor
nereden nereye ne mi
duvarların fayans çinko benzerleri
kendime gelince
gözlerini cihan gözlerini
ellerini kollarını parmaklarını
göğsüme göğsüme tam yüzüme
uzatan eşya beyleri
çanak çömlek
varlığına vardığım hücre gece
her yandan karanlıklar biçilir
dikilir üstümüze

yolda kamyonlarla süt satanlar
düşleri
evleri ufalayan ve büyüyen çocuklarından
değerli bir yoldaşlıkla
ödünç alan ihtiyar babalar
ateş yanan sokaktan geçiyorlar

delikanlılar baba ve adam
delikanlılar ve aşk
delikanlılar sevdalı oluşlardan

bir yıldız poyrazı

isa meryem kadar
bir balıkla girince sulara
insanlar kelime hücrelerinde
isanın denizlere dağılan saçlarında
-isa da tam denizlere göre
insanlar isaya göre
eşyalarıyla ve hayvanlarıyla
yaşar akıp giden uslarıyla
geliştire geliştire
bütün ölmek ve öldürmek sınavlarını
anılarda bırakmak için
tanrının ve meryemin yavrularını

delikanlı bir çağanoz fabrikasında
yürekleri devrilir doğum günü bayraklarıyla
kentlere çağrılan ve insan biçimleriyle
nefret biçilen
ve bunları düzenli anneler şeklinde
yalnız düşman getiren
babanın gecelerine

delikanlı
bir sahnenin perdelerinden sonra
katmerli kadife ve kapanan perdelerinden sonra
açılıp kapanan karanlık küçük odalarda
ve karanlık küçük odalarda
C.ZARİFOĞLU
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Ekim 2007       Mesaj #1272
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hayat ve Hüsran

Sponsorlu Bağlantılar
hayat yaşandığı kadar vardır
gerisi ya hafızadaki hatıra ya da
hayallerdeki umuttur
hüsranı ise birtek yerde kabul ediyorum
yaşamak mümkünken yaşamamış olmakta,,..

isimsiz kral
yüksel2 - avatarı
yüksel2
Ziyaretçi
18 Ekim 2007       Mesaj #1273
yüksel2 - avatarı
Ziyaretçi
SİLA AŞKTIR

Ülkedeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlıklardan yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki Yar vardır
Yoktan da vardan da Öte bir var vardır
Hep suç bende değil
Beni yakıp yakan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme
Kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş
Göklerden gelen bir karar vardır
S.KARAKOÇ
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Ekim 2007       Mesaj #1274
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yarın Yok




Yarın geçecek geçmeyen günler
Kavuşmadan kendi halindeki hallerine
Beni sarsacak yine yalnız geceler
Düşüyorum sensiz çelişkilerime

Gideceğim bırakmadan seni
Toparlıyorum anlarımı anbean
Bırakırken geriye senli düşlerimi
Kopuyorum artık sorularımdan

En büyük buluşumsun kendimde
Ömrünün unutulacaklar listesindeyim
Sıcaklın kaybolurken ellerimde
Dönüş yok sensizliğin zirvesindeyim…

isimsiz kral
yüksel2 - avatarı
yüksel2
Ziyaretçi
19 Ekim 2007       Mesaj #1275
yüksel2 - avatarı
Ziyaretçi
Onyedi Yaşım Gibi

Sen benim onyedi yaşımsın,
Deli çağımsın...
Sen benim ayakkabılarımın arkasına ilk basışımsın .
İlk cigaram, ilk ıslığım, ilk kızgınlığım, ilk aldanışımsın.
Sen benim ilk ütülü beyaz gömleğim ,
İlk şiirim, ilk kavgam ,
Yaşamı ilk farkedişimsin .
Sen benim onyedi yaşımsın...

Yazlık sinemanın kapısında saçları taralı bir oğlan.
Cebinde iki gazoz parası
Gönlüne tarifsiz rüzgarlar dolan .
İki film bu akşam,
Birinde Yılmaz Güney oynuyor, birinde Fikret Hakan.
Bak Suat Sayın söylüyor cızırtılı plaktan:
'...Rüyadır gördüğün bütün düşler ,
Gözlerin aklımı perişan eyler ,
Aşk masalından şarkılar söyler ,
Beni hülyalara salan gözlerin ...'
Yazlık sinemanın kapısında saçları taralı bir oğlan ,
Bir külah çekirdeği, mangal gibi yüreği var, bilesin...

Sen benim onyedi yaşımsın,
Deli çağımsın...
Aynaya ilk bakışım ,</I>
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
20 Ekim 2007       Mesaj #1276
nünü - avatarı
Ziyaretçi
::..Beni Nereye Koyuyorsun..::

beni nereye koyuyorsun böyle?
neresinde yasiyorum yüreginin?
var miyim senin için,
gecelerinin masalsi düsü ben miyim
yoksa kendin misin?...
beni sigdirabiliyor musun içine?
hangi yana baksam tünel;
sonsuz uçurumlar gibi dipsiz ve kuyu
hani içinin aynasidir ya sevdigin,
benim aynamda karanlik aksetmekte...
öyleyse anlarim ki ben de yokum sen de.
beni nerede yasatiyorsun söyle?
cennetin miyim senin,
amber kokulu bahçelerinde gezindigin?
yoksa kayboldugun kör kuyun mu,
dehliz yalnizliklarini yitirdigin?
artik anlamsiz geliyor tüm sorular
yanitlarini bir gün verecek olsan bile
ben de bir seyler buram buram,
ben de çok sey ilik ilik,
ben de sen acitarak, kanayarak
eksiliyor...
ben seni bunca zamana agirlayamazken ruhumda
aitsizligim çaresiz çogaliyor...
ve görüyorum aynada yüzü silinmis suretimi
sen bende herseysin belki ama
ben sende yitiyorum için için...
beni nerelerde ariyorsun öyle?
yüregine sor bir de
mutlaka cevabi gelecektir sessizliginin...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Ekim 2007       Mesaj #1277
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hüner

Buzların üstünde, keskin ayazda,
Yorgansız yatmaya çalışıyorum.
Çöller ortasında, kuru havuzda,
Bir yunus tutmaya çalışıyorum.
.
Gönlüm yas içinde, yüreğim darda,
Bir tek ben kalmışım, koca pazarda,
Tezgahta hüzünler, çileler var da,
Kendime satmaya çalışıyorum.
.
Her anım yıl oldu, sığmaz sayıya,
Kahve buğusunda, iki büyüye,
Ağzı ışık saçan, dipsiz kuyuya,
Sevgiler atmaya çalışıyorum.
.
Bakmayı bilmeze, yanardağ çıra,
Işık kâr etmiyor, doğuştan köre.
Ayrılık denilen keskin zehire,
Panzehir katmaya çalışıyorum.
.
Hiç olmaz demeyin, güneşler söner,
Kıyamet de kopar, evren de yanar.
Böyle bir yalanı söylemek hüner,
Onu unutmaya çalışıyorum.

isimsiz kral
LaDymm - avatarı
LaDymm
Ziyaretçi
20 Ekim 2007       Mesaj #1278
LaDymm - avatarı
Ziyaretçi
Seni sevdiğimi kimseye söylemedim
Saatlerce kaldırımlarda tur attığımı
Şehrin üzerime çöktüğünü
Koca şehrin yorganımda yattığını
Seni sevdiğimi kimseye söylemedim
Sabahlar bitirmedi gecelerimi
Akşamlar getirmedi
Doğmayan güneşim sendin
Düşmeyen ateşim
Şakaklarıma yağarcasına
Güvendiğim dağlara kar yağdı

Seni sevdiğimi kimseye söylemedim
Kalabalıklara attım kendimi
Kim, nereden bilecekmiş ki?!

Seni sevdiğimi kimseye söylemedim
Gölgeye sığmadım
Gölgem sığmadı
Gün gelir söylerim sandım
Güneş doğmadı
Rüyalarıma girseydin keşke
Olmadı işte olmadı

Seni sevdiğimi kimseye söylemedim
İçin için ağladığımı görmediler
Yalnızlık yorgunuydum
Ne elimi tutan oldu
Ne halime yanan
Görmedim duymadım neler dediler
Hiç biri senin yerini tutmadılar
Senin gibi sevmediler

Seni sevdiğimi kimseye söylemedim
Mevsimlere yıllara inat
Üstümden çığ gibi geçti zaman
Çiçekler açtı, yapraklar döktü
Göçmen kuşlar havalandı yüreğimde
Bana mısın demedim

Seni sevdiğimi kimseye söylemedim
Dalıp gittim üçsüz bucaksız göklere
Sanki ufuktan gelecekmişsin gibi
Şişelere mektup koydum
Dalgalardan dilek tuttum
Bildin, bileceksin gibi

Seni sevdiğimi kimseye söylemedim
Var mıydın yok muydun bilmiyorum
Bu ne biçim tutku Allah'ım
Hani bir yürek yansa bir gemi dolusu yürek
Yürek dayanmaz, dayansa
Hani sevenleri korur
Hani bir liman olurdun

Seni sevdiğimi sana söylemedim
Kimselere söylemedim seni sevdiğimi
Şehri baştan başa dolaştım
Yüreğimi baştan başa
Dere tepe düz gittim
Kendi kendime ağladım
Ağladığımı kimseye söylemedim
Kendimden sakladım seni sevdiğimi
Rüzgara, buluta söyledim
Yokluğunda yandım
Sigara gibi
Ateş kırkbir
Yanık üç
Duman oldum
Duman oldun
Benim oldun
Dumanını ciğerime üfledim
Seni sevdim işte
Daha ne olsun
Seni sevdim
Seni sevdiğimi kimseye söylemedim

Bahattin KABAHASANOĞLU
A.Arda - avatarı
A.Arda
VIP VIP Üye
21 Ekim 2007       Mesaj #1279
A.Arda - avatarı
VIP VIP Üye
Beni Anlamanı İstedim Sadece ...

İnsan bazen hüznü yaşar...
sadece yaşar ama...
anlatamaz....
ya da anlatmaktan korkar....
dokunulmasın ister...
dokundukça acı vereceğini sanır....
belki vermez...
ama bunun riskine girmez insan...
insan bazen susup...başka şeyler konuşup hüznü dağıtmak ister...
lanet hüzün dağılmaz bir türlü...
sanki inadına derinleşir...
ve hoyrat bir acıya dönüşür...
hüzün kah iyidir....severim...
kah kötüdür...gelmesin isterim...
hüznüm isyan olur...
bağıramam...
bağırsam da sesim çıkmaz ki...
bunu bilirim...
insan bazen karşındakinden kendi çığlığı olmasını ister..
benim çığlığım olur musun..?
bağıramıyorum da...
dağıtabilir misin şu içimdeki hüznü...
içki ya da sigara tutmadan.....
acı şarkılar dinletmeden...
kötü söz söylemeden...
dağıtabilir misin....?
sen ayrıcalıklı birisin benim için...
içime dokunacak kudretin var...
bu kudreti sana kalbim verdi....
ama şimdi içimde bir hüzün var....
meret ne de acıtıyor bilemezsin...
ağlasam......
çıkmaz ki içimden..
küfür etsem...
sövsem....
yumuşak davransam gitmez.....
insan bazen hüznü yaşar....sadece yaşar ama....
anlatamaz....
insan bazen güçsüz hisseder kendini...
deniz kabukları gibi çaresiz...
deniz kabukları ne kadar zavallılardır aslında bilir misin...?
denizin diplerinde tutunacak hiç bir şeyleri yoktur...
kayalar....
batık gemiler yoksa
dipten bir dalga süpürge gibi toplar hepsini canı isterse....
ve fırlatır atar kumsala umursamadan...
bir sabah bakarsın kumsal deniz kabuklarıyla dolu...
bir anlam veremezsin...
bir sürü kabuk dersin...
içinde daha evvelsi gün yaşam olduğu aklına bile gelmez......
denizin insiyatifi var mıdır..?
vardır işte...
dipten bir dalga gelir...
ve koparır onları tüm canlılığından...
sanki içini yemiş ve kabuğunu tükürmüştür deniz...
sanki kendi yarasını soyar gibi....
sanki kozasından ayrılır gibi...
soylu bir şekilde yapar bunu....
deniz kabuklarını kulağına yasladığında şarkı söylerler hiç dinledin
mi....?
hüznün şarkısıdır işte o....
bağırsalar sesleri çıkmaz ki....
fısıltıdır kulağındaki....
ölmüşlerdir ama bir fısıltı kalmıştır dudaklarında....
insan bazen deniz kabukları gibi çaresiz hisseder kendini.....
çaresizliğini yaşar ama....anlatamaz....
sen de başkalarının hayatında bir kabuksundur çoğu zaman...
ve başkalarının da tıpkı deniz gibi insiyatifi vardır...
bir gün kazırlar seni üzerlerinden....kanatırlar...
için boşalır...
bağıramazsın....
sesin çıkmaz çünkü...
ve bir şarkı bestelemeye başlarsın...
fısıltıyla söyleyebileceğin bir şarkı........
birinin yanına sokulduğunda sessiz durman yeterli olur işte o
zaman...
şarkını duyacaklardır mutlaka...
kabuk mu olmalıydım....?
deniz mi...?
bir başka hayatı üzerimden soyup kalbimi kanatmalı mıydım...?
yoksa fısıltıyla hüznün şarkısını mı söylemeliydim...?
insan bazen karşındakinden olmayacak şeyler ister...
sadece ister ama...beklemez....
ağlasam....
gözyaşım olur musun...?
tutup hüznümün elinden....
içimden çıkarır mısın...?
uykuya dalsam...usul usul....
düşüme girer misin...?
beni hiç olmazsa düşümde öper misin...?
oysa sen ayrıcalıklı biri değilsin artık...
insiyatifi sana vermiştim...
işte geri alıyorum....
insan bazen yarım kalan şeylerin tamamlanacağını düşünür....
sadece düşünür ama...hayal etmez....
hayal etmek daha anlamlıdır oysa düşünmekten...
anlamsızlığı yaşarız bir şaka gibi...
insan bazen her şeyin kötü bir şakadan ibaret olduğunu sanır...
şakayı yapan kimdir bilmez....
şaka sen misin...?
sen şaka olamazsın....çünkü kötü değilsin...
sen bir devrim olmalısın...
bir gün apansız dipten bir dalga gibi gelir.....
süpürür götürürsün bütün heyecanlarımı...
bağıramam....
bağırsam sesim çıkmaz....
sussam kimse duymaz....
koşsam...hiç durmadan....
hüznüm peşimi bırakmaz....
kendi yaramı soyar gibi...
kendi kozamı parçalar gibi siler atarım düşlerimi...
insan bazen sessizce besteler kendi şarkısını...
kimselerin duyamayacağı bir fısıltıdır...
ancak kalbimize yaklaştırdığımızda gelir sesi...
hüzün mü olmalıydım...?
isyan mı...?
deniz kabukları her gece kulağıma şarkılarını söyler....
hüznüm isyan olur....
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Ekim 2007       Mesaj #1280
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dilara

dilara bir ışık gibi gözlerin
karanlık gönlüme bir geçit bulmuş
sızıyor çoğalıp her gün gizlerin
bir dere bir ırmak bir nehir olmuş

sevgi atlasının nakışlarından
her ilmek bir deniz daldım dilara
can simidim sensin bakışlarından
bir ümit ışığı aldım dilara

geç kalma haydi gel bu gidiş dursun
bu acı bu korku titreyiş dursun
cananım ol yüksel gönül katıma
yetmez mi bu hasret bekleyiş dursun

ah yine gönlüme sensizlik düştü
sazımın teline sessizlik düştü
baykuşlar konunca tomurcuk güle
şakıyan bülbüle dilsizlik düştü


isimsiz kral