Arama

Anlayana - Sayfa 130

Güncelleme: 26 Kasım 2018 Gösterim: 625.756 Cevap: 3.995
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
24 Ekim 2007       Mesaj #1291
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Sandı ki sevda bırakırım seni
Bitmesi gerekmiş gibi geldi herkese
Sponsorlu Bağlantılar
Oysa senin bile bilmen gerekmez
Öylesi sessiz iç geçirişlerimi.

Bizim burada acıyı fazla dayarlar mutluluk azdır
Sen de yoksan zaten bunun adı
Olsa, olsa çok iş
Az laftır
Gece kararmaz düşlerde
Hep aydınlık inadına yalnız
Sözüm ona derme çatma bir aşk kalıntısıydım
Biliyorum
Derinlerinde bir yerler de
Kader ya
Bizim kitap da böyle karalanmış işte

Derman yok sana
Sonrası özet geçmeyeceğim
Anlatmak zor geliyor şimdi
Kusuruma bakma alnı karalanmış kalp kapağının
Öyle açık duruşu k
andırmasın seni
Sabır insanı bazen de köreltiyor ben gibi

Yüreğine merhametsiz değilim
Sadece, ne oldu bilmiyorum içimde gizli, gizli
Giz-lendi sende ki izim

Bir gülün yakasında kurtulamadığı
Paçasız, asi ve kurnaz dikenim
Yapraklar delinmiş öfkemden
Bilir misin bilmem
Gül’ü en çok diken kıskanır sevdiğinden.

Kısmetsiz,
Ve bir o kadar da hazindir benim sonum
Ben önce severim
Baktım ölmeye yüz tuttum
Daha da bağlanırım
Bakarım eriyorum
Tamam derim âşık oluyorum
Öldüğümü görünce de
İşte şimdi
Tüm güller benden kurtulur
Kurtulur da
Dikensiz gül
Bensiz sen gibi olur

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Ekim 2007       Mesaj #1292
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Phonex

Sponsorlu Bağlantılar
Sırma uzun saçları vardı.
Bir çocuğun uykusunu düşün mışıl mışıl,
Ve büyüyecek bir sevgiyi düşün .
Hep düşün ve sakın ihmal etme.
Düşün ki Fethiye'nin denizine çizdim resmini ,
Hakkari'nin dağlarına ağladım yağmur gibi.
Bir de höyük kiliminin renklerini verdim.
Derken mumlarla süsledim her bir tarafını .
Hurilere yaptırdım kalemizi,
Hitit rahipleri misafir ettim o gün.
Sevdamı yeni çıkarttım mahzenden şarap kokuları henüz üstünde.

Yeşil sordum Karadenizde fındık bahcelerine onlar ay ışığı verdiler yolumun gecesine
Sabah seriniydi titrediğimde akdeniz rüzgarı esiyordu hemen yanıbaşımda.
Şehrin varoşlarında sarısaçlı güzel bir kız .
Kral Midas'ın kulaklarına eğildim ve dedim ki
Haber gönder İskender'e bu güzeli ben sevdim vermem kimseye.
Tek başıma ordusuna karşı duracağım.
Tarih belki bile bile bahsetmeyecek.

Güneyden bir çicek ilerisinde ötesinde bir ev .
Milattan önce 1200 ya da 1300 hatırlamıyorum.
Bir çay demliyorum.

O falını silerken parmak uçlarıyla fincanından Mısır'a karşı dikeceğim saçlarını heykelini.
Agora'da içilen şarabın kokusunu duydunuz mu ?
Ya boğazda rakı içtiniz mi hiç ?
Ankara'da hazan mevsiminde sarı yaprakların uçuştuğunu bilir misiniz.
Ahhhh ah. İstanbul şarkıları da ne güzel işlenmiş aşklara

Her gece Galata'dan uçuyorum sabahlara
Bazen truva atına binip geziyorum her yeri.
Boğazı yüzerek geçtiğim bile oluyor.

Silifke'den bir çanak yoğurtla koyuluyorum yola Akşehir'de Hoca Nasrettin'e veriyorum sevgimi göle mayalasın diye.

Kalbim her gün yeni bir savaşa tanık oluyor.
Preveze'de denize gömülürken aşklarım, Malazgirte girerken Alpaslan'la filizlendi umutlarım.
Senin boyun gibi yapraklarım yeşeriyorum Toros dağlarının sırtı gibi.
Ve........
Senin derin kahverengi gözlerinde sfenkslerin boynu bükük.
Keops'un kapıları sonuna kadar açık içeri gel de öl der gibi.
Kbleye anlattım bir gece seni
Sabahına Gediz Ovası'nda buldum kendimi.
Hazarfen'in kanatlarıyla uçarak gittim uçsuz bucaksız Asya'ya.
Kımız içip
Adını gülden yazdım Orhun Yazıtları'na .
Çin Seddi'ne dayadık sırtımızı yeşile düşen gölgeyi gördük orada.
Felsefe tohumları burada ekildi yüreğimize .
Ganj Nehri'nin günahsız sularıyla yıkandığımda kopup gelmişti ruhum Mısır'a yaptığım saçlarının heykelinden.

Bir gün Zeus'a sormuştum yüreğimdeki baharı
Baharın Artemis'te kaldığını söylemişti.
Buzul çağından ayakta kalan tek buz dağıydım hıncını Titanik'ten alan
Güneye rüzgar gibi inen kasırga olan bendim.
Kızgın güneştim ekvatoru kavuran
Arenada deli boğayı deviren matador, geyik sesleriyle Kafkasya'da çoşan Şamil Roma'daki yenilmez gladyatör de bendim ben ben ben.......

Esmer duvar diplerine serenat olmuş aşkım
Akdenizliler buğulu sesleriyle söylemişler.
Berlin duvarı yıkılırken dokuzuncu senfoninin keman sesiydim.

Kleopatra zindana attırmıştı beni yılanlarını üstüme salmıştı.
Sazımın özgür türküsünü Lili Marlen'e ben söyletmiştim. ben ben.ben ben.

Sevdiğim kızlar geldi aklıma
Verdiğim güller dokunduğum eller.
Anadolu'da sararan başakları okşuyorum saçların misali
Tütün saran çatlak ellerden bir sigara isteyip
Çay tadında seni özlüyorum.

Sonra bir yaramazlık yapıp Bizans'a saldırıyorum Fatih'ten önce
Elimde Zülfikar herkesi teslim almışım.
Artık İstanbul da benim
Ayazın savurduğu soğuklarda karsa yağmış kar gibi bembeyazsın
Sana uykusuz sabahlardaki gözyaşlarımla şiir yazmak istiyorum.
Yorgan yapmışım yağmuru sel suları döşeğim cemre düşmüş yüreğime ateş gibiyim.
Dokunduğum eriyor.
Birer yıldız satın aldığımız gece Babilin Asma Bahçeleri'nde öpmüştüm seni
Dokunamadan yanağındaki bene Eros'a yenik düşmüştüm.
Süleymaniye'den Ayasofya'ya yürürken okundu sabah ezanı.
Ayarini'den çan seslerini duyuyorum zamana dalmışım galiba

Bir çay demlemiştim ve içememiştim.
Kız Kulesi'nde kalan yalnızlığımı Sümela Manastırı'na sürmüşler.
En son Urfa'da balıklı gölde görmüşler.
Rivayete göre Efes'te.

Ulu Cami'yi hatırlıyorum.
Musalla taşındayım. Namazımı kılacak kimsem yoktu.
Sonra bilinmeyen bir adaya gömülmüşüm
Hem de çayımı içemeden.


(Phonex: Öldükten sonra kendini yeniden yaratan kuş)
<

isimsiz kral
yüksel2 - avatarı
yüksel2
Ziyaretçi
24 Ekim 2007       Mesaj #1293
yüksel2 - avatarı
Ziyaretçi
ASIRLARCA

-Dünyanın en büyük ölmezine-
Ufkunda doğacağım, ufkunda batacağım;
Asırlarca yazsam hep seni anlatacağım.
Ben de giyersem eğer bir gün deha tacını
"İstersen çiğne" diye önüne atacağım...

Söndüğünü görsem de bin "meşale emel"in
Ebediyet yolumuz, öyle elimde elin...
Ak düşen saçlarınla nur kattığın heykelin
Hamuruna harç diye kanımı katacağım.

Yansam da masalların "Âşık Kerem"i gibi,
Bu aşk ölmez öyle her gönül veremi gibi!
Şöhretin okyanuslar aşarken gemi gibi;
Ben dalga gibi ayak ucunda yatacağım…

Asırlarca yazsam hep seni anlatacağım!


Mayıs 1933
Behçet Kemal ÇAĞLAR
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Ekim 2007       Mesaj #1294
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Gözlerimin Alevli Bakışları

Ne zaman görsem seni
içimdeki
duygular yok oluyor
kapatıyor kendini bir köşeye…
Ne zaman görsem seni
gözlerimden akan damlalar
sana ait olup olmadıklarını tartışıyorlar;
Bana acıyarak
duygularını gizliyorlar o amansız gecelere…
Ne zaman görsem seni
görmek istediğim anda
görmediklerimi görüyorum,
gözlerimin alevli bakışlarında
kıvrılıyor zavallı acımasız bir acıyla…
Ne zaman görsem seni
seni neden gördüğüm,
neden hep seninle aldatıldığım,
seninle unutulduğumu,
hatırlıyorum gurursuzlukla…
Neyse!
Son gördüğümde seni;
Hayır, sen değildin biliyorum!
Sen bu kadar onurlu olamasın zaten,
Kafanı çeviripte gittin,
tanımadın bile beni…


isimsiz kral
yüksel2 - avatarı
yüksel2
Ziyaretçi
25 Ekim 2007       Mesaj #1295
yüksel2 - avatarı
Ziyaretçi
Rubai


Bilmem kime yahut neye uyduk gittik
Gâhi meye gâhi neye uyduk gittik
Erbâb-i zekâ riyayi mezhep bildi
Bizler dili divâneye uyduk gittik

Yahya Kemal Beyatli
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Ekim 2007       Mesaj #1296
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ah Gülüm Ah

Ah gülüm ah ,nerdesin şimdi.
Hangi gönülde,yadellerde hangi köşede..
Bilmezdim,bilmezdim gülüm sensiz bu şehrin bu kadar tatsız ve hergün bir anlıkta olsa o gül yüzünü görmek için gelip geçtiğim bu sokağın böyle anlamsızlığını...
Bir bilsen buraların sensiz böyle nasıl öksüz ve çaresiz kaldığını..
Ah gülüm ah,keşke söyleyebilseydim,
seviyorum diyebilseydim ve sende sevseydin benim seni sevdiğim kadar....
Çiçekleri sevdiğini bilseydim gül olup bitmezmiydim pencerene,
gül bahçelerini,demet-demet yapmaz mıydım lalezarları...
Denizleri sevdiğini bilseydim,akvaryuma sığdırmaz mıydım okyanusları,
akmaz mıydım gözlerinden yudum yudum kalbine,
dökmez miydim yıldızları ayaklarının dibine,
bir de beni sevdiğini bilseydim.,Bir gülüşüne canımı vermez miydim be gülüm.
Ah gülüm ah,
Yolları sevdiğini bilseydim,bütün sokakları,caddeleri kiralar,adımını bastığın her yeri önüne sererdim.
Bu hayata doymadığını, yaşamak istediğini bilseydim.,
başında nöbet tutardım,Azrail gelince oturur pazarlık eder o da olmazsa çok çok kendi canımı verirdim..Ama sana dokunmasına izin vermezdim...
Ya da benim gibi bu hayattan bıktığını,ölmek istediğini bilseydim.,
Senden önce giderdim,ahireti fethederdim.
Cehenneme ben gider kendimi ateşlere atar ve bir not bırakırdım.
--Gülüm gelirse,benim nazlı çiçeğim gelirse günahlarını bana yazın ve cennete gönderin derdim,
gerekirse meleklere silah çekerdim.Ama sana dokunmalarına izin vermezdim....
..............................
Tövbe gülüm tövbe.
yaradanın işi bunlar iyi bilirim.
Ama sende beni anla,sende beni sev be gülüm Seni Seviyorum yemin ederim.
Şimdi içtiğim suyun her yudumunda sen varsın.
Yediğim ekmeğin her lokmasında,
okuduğum ve yazdığım her şiirin satır başında,
ve yokluğuna ağlarken yanaklarımdan süzülen her damla gözyaşımda...
Sen varsın.. AH GÜLÜM AH...

isimsiz kral
</B>
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Ekim 2007       Mesaj #1297
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
70629751si2


Bugün Yağmur Yağdı Şehre..
Bana bir kez olsun söylemedin beni sevdiğini... En huzurlu sarılışlarda, en duygulu bakışlar da bile... Düşünmek akıl işiydi sevmek benim işim... Sen akıllıydın, ben sevgili...
Bugün yağmur yağdı şehre... Uzun bekleyişlerin sessiz sonu gibi... Bekledim uzun bir yazı, ne kadar çabuk geçti değil mi, upuzun, kocaman bir yaz...Sonbahar sendin benim için ve sevindim sen geldin diye. Sen geldin tekrar düşlerime dökülen yağmur taneleriyle... Ama çıkmadım sokağa,ıslanmadım düşen sen taneleriyle... Özlememiş miyim yağmuru ya da seni yani sonbaharı? Belki de o kadar alışmışım ki yokluğuna geldiğini kabullenmek zor geldi...
Bugün yağmur yağdı şehre... Hiç düşündün mü ıslandım mı diye... Ya da hiç düşündün mü kimler yağmura apansız yakalandı bugün ve kimler penceresinden gördü yağmuru ve atıldılar birkaç ıslak ama umutlu tanenin altına... Kimler apansız yakalandı bugün aşka ya da kimler pencerelerini kırıp atladılar aşkın üşüten ıslak damlalarının altına...
Bugün yağmur yağdı şehre... İlk kez hem de... Ne yapmalıyım diye düşündüm bir an... Çıkmalı mıydım sokağa ve izin vermeli miydim sen tanelerinin altında ıslanmayı özlemiş benliğime... Yoksa evde kalmalı ve yaşatmamalı mıydım sen tanelerine seni hala sevdiğimi bilmenin kendini beğenmiş mutluluğunu...
Bugün yağmur yağdı şehre... Ne yapmalıyım diye düşündüm bir an... Eskiden düşünmezdim hatırlıyor musun? Seni sevdiğimi söylemek için bir kez olsun düşünmedim ben... Ama sen... Ama sen bir kez bile kurtulamadın sonu asla yüreğinin sesiyle bitmeyen düşüncelerden... Bana bir kez olsun söylemedin beni sevdiğini... En huzurlu sarılışlarda, en duygulu bakışlar da bile... Düşünmek akıl işiydi sevmek benim işim... Sen akıllıydın, ben sevgili...
Bugün yağmur yağdı şehre... Hiçbir şey hissetmedim sana dair... Düşünmeyi öğrendim belki de... Büyük savaşları kaybetmektense küçük olanları kazanmayı seçer oldum senin gibi... Ama kazandığın şey sendin kaybettiğin ben, bunu hiç bilemedin.. Sen susmayı bilmeden konuşmaya çalışanlardandın, başaramadın... Bense ikisini de bilirken seçim yapma zorunluluğu taşımadığıma inandım sadece... Bense seni bu kadar çok severken bu yükü içimde taşıma zorunluluğu taşımadığıma inandım sadece...
Bugün yağmur yağdı şehre... Ve ben durdum, pencereden sana baktım... O an beni değil kendini ıslatıyordun... Ben seni neden ve ne kadar sevdiğimi bilirken, sen neden yanımda olduğuna bile karar veremedin... Islattın ve kazandın önceleri... Islanıyor ve kaybediyorsun şimdi... Üstelik neyi kaybettiğini bile anlayamadan...
Bugün yağmur yağdı şehre... Uzun bekleyişlerin sessiz sonu gibi...
Bugün yağmur yağdı şehre... Uzun bekleyişlerin sensiz sonu gibi...
Bugün yağmur yağdı şehre... Herkes ıslandı ben uslandım...
Bugün yağmur yağdı şehre... Ve döküldü sen taneleri son kez içime...

Alıntıdır

adszzt1

Bir çocuğun ağlamaklı gözleriyle yazacağım sana bu akşam… bir şairin mısralarını oluşturması gibi, yada bir ozanın türküsüne notaları yerleştirmeye çalışması gibi.. Artık senden kalanları hayatımın içimden ayıramıyorum… Kendime verebileceğim bir şans daha yok gibi geliyor bana.. o kadar çoksun ki yaşadığım şehirde, o kadar çok her yerde sen varsın ki… kurtulamıyorum yüreğimden… yüreğimi gömmek istiyorum.. çobanların bile ulaşamayacağı yaşlı bir tepeye, kuşların bile gitmeye cesaret edemeyeceği bir yere.. o kadar uzaklara gömmeliyim ki, hiç kimse bulup, seni sevdiğim kadar birbaşkasını sevmeyi denememeli…

Bir zamanlar seninle düşlediğim bir çok şey vardı, düşlerinde seninle olmak gibi mesela, düşlerine girmek gibi.. senin beni düşündüğünü hissetmek isterdim hep.. seninle hayatımın gittiği yere kadar gitmek, ardıma bakmadan seninle yürümek isterdim yollarda… bağırmak isterdim bazen sana sevdiğimi, haykırmak isterdim.. sanki duyacakmışsın gibi, duyacak ve bana gelecekmişsin gibi hayaller kurardım.. dedim ya; hayaller… yüzlerce belkide binlerce kez aynanın karşısına geçipte sana sevgimi nasıl anlatacağımı yada anlatabileceğimi denedim.. saatlerce… oysa sen bunu hiçbir zaman yürekten söylememe izin vermedin...

Güneş taşınır giderdi bu şehirden, ben sokak lambasının altında düşen yaprakları sayardım sonbahar akşamlarında, rüzgarlar şarkım olurdu, gökyüzüne bakardım bazen yıldız kaysada bi dilek tutsam diye.. dileklerimin en baş kelimesi hep sen olurdu… sırf adını daha çok cümlelerime yerleştireyim diye kimsenin anlayamayacağı satırlar yazardım… kağıdım bitene kadar, kalemim yorulana kadar… yazardım seni…

Ey unutamadığım… adına binlerce satırlar yazdığım… gelmeyeceğini bile bile yollarına baktığım… nerelerdesin… yüreğimdeki sevdalar düşmek üzere… artık zamanın bile seni bana getiremeyeceğini anladım… bilki artık tek aklımda kalan kelime senin adın… satırlara yazabildiğim tek kelime yine sen… gözlerimin önündeki tek hayal sen kaldın… anlamını yitirdi bu şehir… artık gitmem lazım
Son düzenleyen Blue Blood; 28 Ekim 2007 00:34 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Ekim 2007       Mesaj #1298
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bir şiir yazacağım doğum günüme,
Tam 1 yıl öncesine sitem atacak..
Öyle ağır olacak ki sözü;
Bu yıl, o gün ya yağmur yağacak,
Ya da güneş doğmaya utanacak!..

Mavi bir kâğıda yazacağım, mavi kaplığa saracağım,
Kendime hediye edip, okuyup ağlayacağım..

Bir şiir vereceğim doğum günümde kendime,
Hislerimin o gün doğup, aynı gün öldüğünü anlatan,
Her 1 yaş geçtiğinde, bana o yılı hatırlatan..

Bir şiir.. 23 Haziranlara ad takan..

Ben öleli 1 yıl olmuş; aylar, haftalar utanır!..
Her 23 haziran günü açacak çiçek,
Büyüyecek çim, doğacak güneş,
Buluşacak sevgililer utanır!..


Tam bir dakika oldu şimdi sen olmayalı.. Hayatıma ilk girdiğin yerde, doğumgünümde, tam da 15'i bir geçe ben yalnızım.. Bugün yağmur yağacak yada güneş doğmayacak demiştim ya hani; yağmur yağmadı, güneş de doğmadı.. Anlam veremedim ben gökyüzüne, ne demek istedi sence?..

Doğumgünümü bir geçe, burda, ilk buluştuğumuz yerdeyim, yalnızım.. Bir güneş bekliyorum şimdi, ya da bir yağmur.. Ya sen doğacaksın dünyama, yada gözyaşlarım akacak!..

Beş dakika oldu.. Bekliyorum.. Hiç bukadar bekletmemiştin beni.. Geçen yıl bu saatte görmüştüm seni..

Saat 15:10.. 15 dakika bekler giderim.. Öyle ya!.. Yalnızken ürkütücü oluyor burası ama senin için beş dakika daha beklerim.. Ya gelir yeniden doğarsın hayatıma, yada bundan sonra senden giderim!..

Saat 15:15.. Yaprakların gölgeleri çarpıyor eteğime, hafiften bir sıcaklık hissediyorum sol omuzumda.. Güneş doğdu sevdiğim!.. Bense yağdırıyorum şimdi yağmurlarımı.. Oysa sensiz doğdu bu güneş..

Yok musun yani artık? Bensiz de günün aydınlık mı diyorsun? Peki, öyle olsun.. Gidiyorum!.. Bir daha gelmeyeceğim.. Seneye burada beklemeyeceğim.. Gidiyorum hayatından, rahatsız etmeyeceğim!.. Doğan güneşimle, gözlerimden yağan yağmurumla gidiyorum.. Hüznümü sineme çekip, gülümsememi kızaran yanaklarıma takıp gidiyorum.. Bir dakika daha fazladan bekledim seni oysa..

Saat 15:16.. Günlerden Mayıs 26.. Sensiz bir yirmili yaş.. Ve ben gidiyorum.. Elveda ilk, elveda aşk!..


Geceleri üşürdüm ama soğuktan değil...
Tutamamaktan sıcağı, tutunamamaktan sıcaklığa...

Geceler sensiz..
Geceler soğuk..
Sabahlara kadar ayaz geceler..

Gülümseyerek bakıyorum geçmişe. Yaşadığımız o güzel günlerin ardından sadece bunu yapabiliyorum. Gülerken ağlıyorum.... Nasıl diye sakın sorma; resimlerimize bakıyorum önce... Yaşadığımız güzel anlar geliyor aklıma gülüyorum. Ama sonra, evet sonra, şimdiki halimize dönüyorum ve gözlerimden yaşlar akıyor... İçimdeki sevgin canlanıyor....
Ne yaptıysam yok edemedim bu sevgiyi... Kurtulamıyorum bir türlü. Gün geceye dönüyor bense resimlerimize bakıp, o anları tekrar yaşıyorum... Acı çekiyor ama kurtulamıyorum işte.. Vazgeçemiyorum Senden Birtanem...
Oysa ne çok demiştim kapılmayacağım, her şeye hazırlıklı olacağım diye. Meğer benimki sadece kendimi kandırmakmış. Ben kendimi sana ilk anda teslim etmişim meğerse. Şimdi ne yapacaksın diye sorma bana sakın, inan bende bilmiyorum çünkü. Yüreğimde sen varken başkasıyla olamam. Başkalarında seni arayıp onları mutsuz edemem.
Ve Senden Son İsteğim...
Unut beni... Yeniden doğ bensiz.. Sakın kaybetme yaşama sevincini... Yaptıklarımın acısını belleğinden silerek büyü. Yaralı kalbini sar yarınlarla, yeni umutlarla, yeni sevinçlerle. ilerde seni bekleyen mutluluğa koş, sana hiçbir zaman vermeyi başaramadığım mutluluğa koş.. Yoktur seni benim kadar seven ve sevecek olan, bir o kadarda sana layık olamayan, seni anlayamayan... Ben yaşarım acını, gözlerini hayal eder, biraz daha içer vururum kendimi kelimelere.. Dudaklarına dokunup seni sevdiğimi söylemeyi özlerim ama yaşarım, yaşarım farkında olmadan... Mutlu ol, eksik olmasın yüzünden gülücükler, acılar bulmasın seni. Mutsuzluğumla, bu hayat üzerinde bundan sonra hiç olamayacak olmamla, sensizliğimle yargılayıp affet beni. Cezamı çekiyorum ben.
Her şeyden vazgeçerken tek vazgeçemediğim sana bir çift sözüm var. Seni Hala Seviyorum, Seni Seviyorum...

Yüreğime bir beden büyük gelen umutları Üzerimden çıkarıp gidiyorum."
Küçük bir çocuğun duası gibiMasumluğunu sundum sana aşkın.
Ama sen, “İmkansız bir aşk “ deyip sustun.Oysa sana dair ne düşlerim vardı.
Dans edecektim yağmurlarda seninle.Yıldızların saçlarına düştüğünde,
Bir gökkuşağı çizecektim beyaz tuallere.
Asla kırgın değilim sana...Özgürdün, hürdün elbet.
Güneşte yaşamak varken,Karanlıklarda boğulmayı göze alamazdın sen...
Gözlerine sakladığım baharlara Veda busesini yapıştırıp gidiyorum.
Aslında bir teşekkür borçluyum sana,Yarım bir adamın karanlıklarına
Rüya misali baharlarınla konakladın..
Her nefesinde,Mevsimleri soludum gözlerinde.Kırılmış bir gönül mabedineBir gülüş ekledin ya,
Bir ömür yeter bana..Hep ağladığımda öper dururum
Baharda açmış o gülüşlerini......
Gittiğim yerlerde,Kim bilir belki de alışırım.Alışacağım; gözlerinin yokluğu değil elbet.
Bahçemde ezilmiş güllerin çığlıklarına ,içimdeki çocuğun gözlerindeki ıslaklığına,
Elbet bir gün alışırım....
gidiyorum, Aynalara ağlamaklı suretimi bırakıp
Masum çocukların dualarına gidiyorum...Senin uyuduğun saatlerde ben,
Bu şehri, bu yüreği sana bırakıp
Yağmurlarla öpüşmeye gidiyorum.
Son düzenleyen Blue Blood; 28 Ekim 2007 00:46 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Ekim 2007       Mesaj #1299
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Fotoğraflar sahte olurlar hep. resim çektiren insanlar en güzel gülüşlerini takınırlar ve kendilerini en güzel oldukları açıdan gösterirler.
Kokunu duyamam resminden ya da nefes alışında ki o ritmi hissedemem. Sadece Bakarım. Sende bana bakarsın bir "hiç"liğe bakar gibi. Ya da her şeye bakar gibi bakarsın ama bana baktığın gibi bakmazsın fotoğrafında. Bakmazsın , bakamazsın ya da bakmak istemezsin bilemem ama beni göremediğini bilirim ve gözetlerim seni resminde.
Fotoğraflar sahte olurlar hep. Her fotoğrafında güler insan , hiç bıkmamacasına. Bazen MonaLisa gibi gizemli , bazen çocuklar gibi saf , bazen istediğini elde etmiş bir insan gibi içten... her zaman gülersin. En sevdiğini kaybetmiş olsan da , istediğini elde edememiş olsan da , isteyecek bir şeyin kalmamış olsa da gülersin.
Resmine bakarak kilo almışsın ya da daha bi güzelleşmişsin diyebiliyorum ama resmine bakarken gözlerini okuyamıyorum. O gözler kimin için , nereye bakıyor bilmiyorum. Orada bana ait bir şeyler var mı bilmiyorum ?
Tenine dokunmak istiyorum. Elimi fotoğraf kâğıdında ki sen'in üzerinde gezdiriyorum. Hep o kâğıtsı tat geliyor tenime. Senin tadın senin kokun yok o kâğıtta. Bazen o kâğıtsı tat o kadar bıktırıyor ki beni ; tüm yaşama isteğimi , kalbimi , hislerimi , düşüncelerimi ve sen'i koparıp alıyor sanki benden.
Seni seviyormuyum bilmiyorum ama fotoğrafını sevmiyorum. Sevemedim. Ve sevmeyeceğim
A.Arda - avatarı
A.Arda
VIP VIP Üye
28 Ekim 2007       Mesaj #1300
A.Arda - avatarı
VIP VIP Üye
Önce;
Usul usul üfle nefesini yürek boşluğuma
Işıklarını yak biraz, gözlerimin ferine fener ol
Gelişin gelişmeler doğursun, boy boy umutlarım olsun mesela
Zaman, geçmek bilmesin birbirimize gelirken
Ve durmasın yanı başımızda baş başayken
Hiç olmadığın gibi davran, iyi hisset kendini ve gülümse
Her şeyin ilki seninle de
Devleştir aynamdaki seni

Sonra;
Kurallar diz sıra sıra
Bir de koştur peşinden, inatlaş benimle
Uzlaşmayalım, tadımız kavga olsun
Canın sıkılsın gitgide
Yapamıyorum deyip çekil ve ama sil baştan cümlelerle dön geri
Sıkça izliyorum ben bu filmi, devam et sen
Sıradaki !

Şimdi; Birliktelikler basit ve duygular oldukça "adi"
Gidebilsem keşke
Ama kalıyorum, ortaya karışık..