Arama

Anlayana - Sayfa 28

Güncelleme: 26 Kasım 2018 Gösterim: 623.664 Cevap: 3.995
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #271
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hüzün Önerileri

Sponsorlu Bağlantılar
gözlerine otağ kurmuş yalnızlık
acının zangocusun-bunalım eğirirsin
geceleri sızım sızım
kapanmaz bir yara gibi geçmişin
kilitlerin anahtarsız
kendinin hücresisin
'keşke' dediğin yerde
yarım kalmış şiirlerin kederi
-gecikmiş nice pişmanlık-
içinde sabaha dek
dört nala uzaklaşan bir atın
dönüşsüz ayak sesleri...
her türkü
kan göleti
söze dökülmeyen habis duygular
kahredici ve derin
birer kesik damar gibi
deneyemediklerin...

anlıların senin
sokak çocukların
cami kapılarına bıraktıkların
dönüp dönüp sarıldıklarım
anlıların ki her biri
baş belan
illetin
yüzsüzün

bir deprem sonrasıdır
yalnızlıktan yıkılır kent
anlarsın
biraz da pişmanlıklardır hüzün...

oysa kepir yüreklere can akıtmışsın
kaç gülşen büyütmüşsün çoraklarında
yeşermesi olmayacak ağaç gibiyken
insan eli değmemiş sancılı gecelerden
çiçek salgınlarıyla ulaşmışsın sabaha

yakılmış bayrakları
asılmış şarkıları
çiçekleri çiğnenmiş
yağmalanmış alanları
kentler geçmiş içinden


unutulmuş bir yerlerde
birileri
görüşmemek üzere
her mevsim yaprak döken
ve yeniden çiçeklenen ağaçlar gibi
nice yol ayrımlarında kalmış
nice insan yüzleri

ne zaman ki dağdelen coşkularla
sürüklenmişsen
yüreğini gül diye sunduğun eller
bozguna uğratmış tomurcuk şiirlerini
acı çalmış baharını yüzünün
gülüşün kırılmış sebiller gibi
sırları dökülmüş bir günün aynasında
birden bire görürsün
biraz da
dinmiş coşkulardır hüzün...

ağladın
hep ağladın
kumdan evler kurmayı
deneyemediğin için

ağladın için için
kurduğun kumdan evleri
gelip yıkınca deniz
ağladın
derya içre balık gibi
deryadan habersiz

bir zamanlar duruydun
arınmış sevgilere gebeydi toprakların
için yırtıldı-dağlandın
ve kirlendi gözlerin
yüz ifaden kavlandı
fason sözcüklerle konuşmağa başladın
buğulandı aynaların
içindeki bataklıkta boğuldun
kendi kendine sürgün
kirli bir suydun

yine cellatlar dolaşıyordu
türküleri talanlanmış alanlarda
madalyonlarının arkasına saklanmış
vampirler kan sarhoşu
sayısız yargısız infaz
faili meçhul
yaşı bilinmeyen bunamış firavunlar
sürdürsün diye saltanatını
sokaklar dolusu yalaka
çanak yalayıcı
kul...

yine de birileri hep oldu
anlaşılmaz ölçüde hain(!)
çelikten onurları
parçalanmış yüzleriyle
güya ibret-i alem için sergilenirken
parçalarken bir tekmede
zulüm esnafının tezgahlarını
-sen ki bütün aynaları buğulu
akvaryumuna aşık
tedirgin su...

gül(üş) ün açmasını insanlık suçu sayıp
ağaçlar yargısız sökülürken
hastane kapılarında
ölüm kuyruklarla
caddeler hınca hınç
hınç
tüm bunların arasında
azat et kendini içindeki kafesten
cellatların uluştuğu bir dünyada
artık sırça saraylar kurma
o saraylar dolusu mutluluklar kurma
eğer ki yüreğinin
haykıracak gücü yoksa
dağ başlarına tırman
yorgun bir kartal gibi mağaralarda yaşa
yüzünü içindeki dipsiz dehlize dön
ve haykır
gözkapaklarının içinde saklanmış onca hüznü
ki yeniden coşkuyla tutuşsun türkün
unutma
biraz da susmaktır hüzün...-

arınıp yeniden insan olmaksa derdin
en mutsuz zamanında sokaklara çık
çaresizliklerden acılar devşir
kimsesiz çocukların bakışlarından umut
var kana nehir nehir
bırak
onca yıl içinde biriken zehir
aksın
unutma
yaşadıkça aldanacaksın
içinde yük olan ne varsa at
kırılmış kanatlarını sağalt
pencereler aç ki zındanlarına
gözlerin ışık açsın
dalların umut
kaldır sınırları
yüreğine çağlayanlar dökülsün
unutma
biraz da
başlamamış coşkulardır hüzün.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #272
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda anladım.
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,
Sponsorlu Bağlantılar
kendi yolumu çizdiğimde anladım.
Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak, dinleyerek değil.
Bildiklerini bana neden anlatmadığını anladım.
Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış.
Aşk peşinden neden yalınayak koştuğunu anladım.
Sevmek ile sevilmenin yolu önce kendini sevmekten geçermiş.
Neden kendine aşık olduğunu anladım.
Acı, doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden.
Neden hiç ağlamadığını anladım.
Ağlayanı güldürebilmek, ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş.
Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım.
Ve sevilenle ağlayamıyor, kaçıyorsan ondan, çaresizliktenmiş.
Senin acın için odamda tek başıma hıçkırıklarla ağladığımda anladım.
Bir insanı herhangi biri kırabilir ama bir tek çok sevdiği acıtabilirmiş.
Çok acıttığında anladım.
Fakat, hak edermiş sevilen onun için dökülen her bir damla gözyaşını.
Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım.
Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet.
Yüreğini elime koyduğunda anladım.
Tek başına ayakta durabilecek kadar güçlüysen, yanında tutanlar varmış.
Neden hiç yalnız kalmadığını anladım.
Ve Sana ihtiyacım var, gel diyebilmekmiş güçlü olmak.
Sana git dediğimde anladım.
Biri sana git dediğinde, kalmak istiyorum diyebilmekmiş sevmek.
Git dediklerinde gittiğimde anladım.
Dostun seni bir kez terk edermiş, bin kez değil.
Aslında hep yanımda olduğunu anladım.
Ve bir kez terk etti mi seni, affetmek çok zormuş,
Ben de affedemediğin şeyin ne olduğunu anladım.
Sana sevgim şımarık bir çocukmuş her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan.
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım.
Özür dilemek değil, affet beni diye haykırmak istemekmiş, pişman olmak.
Gerçekten pişman olduğumda anladım.
Affedemem, çok geç demek gururdan başka bir şey değilmiş
hâlâ sevgi varsa içinde eğer.
Tutsak kalbimin kapılarını kırıp, içine baktığımda anladım.
Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş,
sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış.
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım.
Ölürcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi.
Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım.
Sevgi emekmiş, emek ise vazgeçmeyecek kadar
ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş. Anladım..
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #273
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Neleri kaybettiniz bu güne kadar? Çok istediğiniz halde o an uygun olmayan sebeplerden dolayı neleri gözden çıkardınız? Çok değil mi? Sayılamayacak kadar çok.

İlk kayıplarımıza bebekken başladık. Çok sevdiğimiz annemiz. Bizi seven, bizi besleyen, kirlenince altımızı değiştiren annemizin kucağını büyümeye başladıkça kaybettik Daha bir kaç ay öncesine kadar ağladığımızda sığınak olan sımsıcak göğüsü, büyük bir ağlamaya, soğuk bir oyuncağa bıraktık.Büyüdükçe elimize oyuncak tutuşturdular, oynayalım ağlamayı keselim istediler. Ağladık sustuk, ağladık sustuk. Sevmenin, istemenin kaybetmek olduğunu gördük işte daha yolun başında. Yavaş yavaş emeklemeye başladık, sonra yürüdük. Yürümenin ilk adımlarında bizi destekleyen ellerimizi tutan elleri kaybettik yine. Konuşmaya çabaladık. Ağzımızdan çıkan her kelimede ilk önce alkışlanmayı öğrendik. Sonrasında konuştukça yerli yersiz sorular sordukça "Sen sus çocuksun. Şimdi sırası değil, konuşma " sözleriyle tanıştık. Çok sevdiğimiz alkış seslerini kaybettik. Kendi halimizde yasamayı öğrenmeye başladık. Biraz daha büyüdük yuvaya başladık, evdeki sıcacık yatağımızı oyuncaklarımızı kaybettik. Oyunlar, eğlenceler, yeni çevreler, arkadaşlıklar öğrendik. Öğrenmenin ne demek olduğunu, disiplinin okuldaki yerini gördük.

İlkokula başladık, çocukluk yıllarımızı kaybettik. İlkokulda her yeni gün yeni bir harf, hece öğrenirken hayallerimizi kaybetmeye başladık. Sorgulamalarımızı, merakımızı yok ettik. Kim kaç yılında doğdu, o musluktan akan suyla bu havuz kaç saatte dolar, Katmandu'nun başkenti neresi derken oyun oynamayı kaybettik. Her geçen yılda yeniliklere kucak açarken geçmişin
değerlerini yok ettik. Büyüklere saygının, küçüklere sevginin gerekliliğini önemsemedik. Ortaokul çağlarında ne olacağım derdine düşüp ilk duyguları kaybettik.Aklimiz beş karış havadayken çocuk olmanın verdiği rahatlığı yitirdik. Ergen olduk, ilk aşkları yaşayamadan ağlamamayı öğrendik. Eski doğallığımızı kaybettik.

Üniversite yıllarında ilk gençlik hallerimize vah ile sorumsuz yasamayı istedik. Nasıl olsa istediğimiz, hayal ettiğimiz yerdeydik. Hayatımızı kazanacağımız, bizi adam ya da kadın yapacak yerde. Kimimiz hayal ettiğimiz okulları geleceğin mesleği okullara kaptırdık. Daha başlamadan kaybettik.Mezun olduk, keplerimizi havaya atarken en güzel anlarımızın o üniversite yıllarında kaldığını bilemedik. Kendimizce tek düşünce olan " Ah bir okul bitse” "Aksam olsa da eve gitsek" sözleriyle yer değiştirdik. Geçen yıllardaki mutlulukları hep bir sonraki adımı düşünerek nasıl yaşadığımızı anlayamadan kaybettik. Sevgilerimiz oldu, ya çok sevildik ya da çok sevdik. Bir gün dost olanı yarın kaybettik. İte kakıla iyice hayatı öğrendik. Yalnızlığın kötü bir şey olmadığını etrafımızdaki dostlarımızdan yediğimiz her kazıkta öğrendik. Kötü olsa da kimseye güvenmemeyi öğrendik. Güven duygumuzu kaybettik.

Yeni evler kurduk, yeni aileler oluşturduk. Annemizin, babamızın varlığını kaybettik. Onlar vardı ama kendi dünyamızla o kadar meşgul olduk ki onlara ayıracağımız vakitleri kaybettik. Sevgimizi tam anlamıyla yaşayamadan hayat derdiyle mutluluğumuzu unuttuk. Elimize geçen fırsatları "Aman vakti değil, aman nasıl olur" derken başkasına vererek kaybettik. Belki doğru anda doğru işler yaptık kim bilir ama hep bir yanımızı eksik hissettik. Hissettik çünkü kaybetmeyi çok erken öğrendik.

En kötüsü ne kaybettik biliyor musunuz? Gün geçti yaşama tutunmak adına "BİZ OLMAYI KAYBETTİK." Seni seviyorum demenin, zor bir söz olmadığını öğrenemedik.Gördüğümüz sevdiğimiz insanı son kez görecekmiş gibi düşünemedik. Hep yarını düşünüp, hep yarını yaşadık. Ayrıldık, kırıldık, zorlandık, kaybettik ANI YAŞAMANIN MUTLULUĞUNU bilemedik.

İçinizdeki sizi kaybetmeden ne olur kendinize bir iyilik yapın ve göze alamadığınız ne varsa onu yapmaya çalışın. Kim bilir biraz ötesini, kim bilir başka neleri kaybedeceğimizi.

Kazananlardan olmanız dileğiyle...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #274
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kendine İyi Bak
“Kendine iyi bak” bir "veda" değil "elveda" cümlesidir çoğu zaman. O üç kelimeden çok daha fazlasını gizler içinde...
"Kendine iyi bak. Çünkü bundan sonra ben yanında olmayacağım. Olamayacağım. İstesem de istemesem de.
Sevdim bir zamanlar seni, hala seviyorum ve benden sonra da mutlu olmanı istiyorum. Olur da bir gün dönersem seni iyi bulmak istiyorum.“
“Kendine iyi bak. Çünkü bundan sonra kendinden başkası olmayacak yanında sana bakacak. Ben olmayacağım. Kendine iyi bak ve beni düşünme.
Çünkü ben de seni düşünmeyeceğim artık. Arama sakın beni, yazma, çünkü ben yazmayacağım. Sil beni yüreğinden, çünkü ben sileceğim.
Fakat, yaşanılan, paylaşılan güzel şeyler hatırına sana yürekten mutluluklar diliyorum. Ve ben bir daha dönmemek üzere gidiyorum.”
"Kendine iyi bak. Aramızda geçen herşeye rağmen benden sonra iyi olduğunu bilmeyi tercih ederim. Aslında bilmem çok önemli değil, iyi olduğunu varsayacağım ben.
Seni bir daha asla görmemek üzere gidiyorum ben, seni kendinle başbaşa, yapayalnız bırakıyorum ben. Biliyorum kendini bırakacaksın benden sonra, o yüzden iyi bak diyorum.
Aslına bakarsan, çok da fazla umursamıyorum."
"Kendine iyi bak" derler ve giderler. Tutkuyla sevenler, bazen birden fazla söylerler bunu. Çünkü onları ayırmak, eti tırnaktan ayırmak gibidir.
Kolay kolay kopamaz onlar, süreç çok acı vericidir, yürek parçalıyıcıdır. Her seferinde azalan umutlarla geri döner ve yine “Kendine İyi Bak” gözleriyle ayrılırlar.
Ta ki umut da, sevgi de tükeninceye kadar…Ta ki son elveda mezar sessizliğine bürününceye kadar…
Tutkunun ötesinde sevenler, bir kez “Kendine İyi Bak “ derler ve giderler. Onlar eti tırnaktan ayırmak yerine ölümü yeğlerler.
Onlar bu acıyı bir kezden fazla kaldıramayacaklarını bilirler.
"Kendine iyi bak" derler ve giderler. Bu sözlerin içinde ihanet yok, hiç bir zaman olamaz derler ve giderler.
En büyük ihanet değil midir aslında seni seveni, ihtiyacı olanı yüzüstü bırakıp gitmek. "Kendine iyi bak" derler ve giderler. Seni suskunluğa mahkum edip giderler.
Seni parçalara ayırıp, en büyük parçayı yanlarına alıp giderler. Seni senden alıp giderler.
Daha kötüsü suçlayamazsın onları tüm bunlar için. Kendine iyi bak deyip gidenin geçerli bir nedeni vardır elbet. Suçlatmaz kendini.
Savaşmadıkları için kızarsın ama suçlayamazsın. Savaşmışlarsa, yenildikleri için kızarsın ama suçlayamazsın. Yenildiğin için kızarsın ama suçlayamazsın…
Ayrılığın kaçınılmazlığına inandırır seni, "kendine iyi bak" derler ve giderler. Elinden umutlarını, düşlerini, sevgilerini alıp giderler.
Bir tek anıları bırakırlar geride, bir de hatırladıkça gözyaşlarına boğulasın diye unutulmayan nağmeler.
Arkalarına bakmadan çekip giderler eğer yalnız kalmışsan, çünkü insafsızlıklarını görmek istemezler. Herşey o saniye orada bitsin, kapansın bu sayfa isterler.
"Bitti" diyemedikleri için, "kendine iyi bak" derler. "Kırıldım ve affedemiyorum" diyemedikleri için "kendine iyi bak" derler.
"Seni istemiyorum artık, hayatımdan çıkaracağım ama bil ki hiç unutmayacağım" diyemedikleri için kendine iyi bak derler.
"Biliyorum çok kanayacaksın ama daha iyisini yapamıyorum" diyemedikleri için "kendine iyi bak" derler.
Vicdanlarını rahatlatmak için kendine iyi bak derler, çünkü o kan uzun süre akacaktır ve o yara asla kapanmayacaktır, bilirler.
"Kendine iyi bak" bir noktadır çoğu zaman. Kendine iyi bak deme bana, sadece kötülükler noktalansın isterim ben. Oysa sen iyisin…
Sen gözümdeki ışık, dudağımdaki tebessüm, sen içimdeki sevinçssin. Sen hayatıma renk katan, sen yüreğimdeki çarpıntı, sen hayatımdaki neşesin.
Sen yolumu aydınlatan, sen dert ortağım, sen gönül yoldaşım, sen bir tanesin. "Kendine iyi bak" deme bana. Nokta koyma.
Keşke böyle yaşanmasaydı bazı şeyler, keşke affedebilsen beni, keşke ben de affedebilsem… Keşke döndürebilsek zamanı geriye.
Keşke bugünkü aklımızla yaşasak herşeyi baştan. Nafile... Ama yine de, gitmesen olmaz mı? Bitmesek olmaz mı? Sen eksikken, ben nasıl tam olurum?
Senden kalan boşluğu kimlerle doldururum? Savaşsak, aramıza giren şeytanla olmaz mı?
Hani büyük aşklar her türlü engeli aşardı, hani gerçek dostluklar her sınavı geçerdi, hani sevgi eninde sonunda kazanırdı?
Hani hayatta hiç kirlenmeyecek değerler vardı? Hani en büyük zaferler, en kanlı savaşların ardından kazanılırdı? Bunların hepsi yalan mı?
Sahiden..., gitmesen olmaz mı? Bitmesek olmaz mı?……….
Peki o zaman... Senin istediğin gibi olsun... Öyleyse...Sen de "Kendine İyi Bak."
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #275
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Çek git;
Al hüzünlerini,
Sakladığım temiz aşkımın üstünden,
Al ki hüzünlerini,
Sileyim sensiz akıttığım yaşları yüreğimden…

Ver umutlarımı,
Benden alıp götürdüğün,
Ver, ver…
Sende kalsın yaşadığımız her şey,
Şöminedeki ateş,
Karşısında içtiğimiz şarap,
Havadaki pus,
Pencere buğusuna çizdiğim kalp,
Sende kalsın gecelerin karası...
Sende kalsın,
Her hayalde sen varsın,
Bana gördüğüm rüyalarımı geri ver,
Kurduğum pembe hayallerimi de…
Sen kıymetini bilmedin ama,
Bekli de başkaları bilirler,

Çek git,
Acıtma canımı daha fazla,
Ne sevgini verdin bana,
Ne kederlerimi aldın benden,
Yeter çiğneme artık,
Ne onur kaldı ne gurur,
Bu kadar eziyet vicdana mı sığar…

Bırak ellerimi,
Dondursun soğuk,
Yüreğim ısınmadıktan sonra,
Ellerim ısınmış neye yarar…
Bakma gözlerime,
O bakışlarda erimiştim ben,
O bakışlarla sevmiştim gönülden..
Ta içime işlemişken,
Vurdun beni en derin yerimden …

mydarling24 - avatarı
mydarling24
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #276
mydarling24 - avatarı
Ziyaretçi
Giderim

Keskin kılıcın son kurbanıyım, yaralı bileğim
Ellerim… işte şu dinmeyen kan izleri cümleye değen
Kelimeyi boğan son düğüm bu
Sonu çırpınan yüreğimin

Kal demem, git bile diyemezken
Tıkarım çığlığa dönen acının sesini boğazıma
Örterim tek dostum yalnızlık renkli geceyi gözlerime
Karartırım ormanı kuruturum

Asırlardır bekleyen benim bu girdabı
Vuruluşum ilk değil… bu boyumu aşan dalganın
Kaçıncı sürükleyip yutması ve kusması parçalarımı
Kaçıncı un ufak oluşum

Ölürüm sandığım anlardayım…
Düşmez bedenim, gözyaşlarım gibi
Ben için için eririm… anlamazsın hoşça kal derken
Gidersin… tek başıma taşırım ve sessizce *******
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #277
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
En sevdiğin elbiseni giydim
Bu gece kokunu sürdüm
Solgun yüzünü okşadım
Sessizce saçlarından öptüm
Yazdığın mektupları okudum
Kana kana su içer gibi
Plaklarını çaldım ah!
En çok o şarkıda özledim seni.

Issızlık kapıyı çaldı, açmaya korktum
gece yarısı
Şehir uykuya daldı, baktım dışarıya
katran karası
Rüzgar telaşla kokunu getirdi bana
aldım koynuma
Buseni hafızamdan koparıp
iliştirdim dudaklarıma
Üşüdüm karanlıkta
Tenine dokundum hissetsin diye
Aç gözlerini

Erguvanlarına su verdim
İçerken benimle konuştular
Yastığını okşadım, kokladım
Anılar uçuştular
Soluğun saçlarımı yaladı sanki yine
bir meltem gibi
Teninin kokusu karıştı kokuma
Yakıştılar

Boğuldum karanlıkta
Yanı başımdasın benden çok
uzaklarda
Ellerimi tut dokun bana
Aç gözlerini.

Attım kendimi caddelere
Yeşil ceketin sardı beni
Yürüdüm üstüne karanlığın korkusuz
Tuttum ellerini.
mydarling24 - avatarı
mydarling24
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #278
mydarling24 - avatarı
Ziyaretçi
Sevginin Esiri..

Sevginin esiri,sana köleyim,
İzin ver bir tanem koşup geleyim,
Yıldızlara bakıp,seni göreyim,
Bu can senin olsun,emret öleyim,

Mağrur bakışlı yar sensiz olmuyor,
Karanlık geceme güneş doğmuyor.

Gül bahçesindeki bülbülüm sensin,
Ölümsüz aşkımız vuslata ersin,
Aşkı ve sevgimizi,kainat bilsin
Sevgi bulutları,kalbime girsin,

Mağrur bakışlı yar sensiz olmuyor
Karanlık geceme güneş doğmuyor
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #279
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kan ve gül... Aşk ve sen... Ben neler yaşadım bir bilsen... Avucumda iken mutluluğun anahtarı, nasıl kaybettim bir görsen, bir bilsen. Her takvim yaprağında eski bir hatıra saklı. Her gün yeni bir acıya gebe. Şafaklar bile bana yasaklı... Ben ne güneşler kaçırdım bir görsen... Aklımı esir edip kalbime, dönüp etrafında semazen gibi. Boşluk hançerini saplayınca tenime, ben ne acılar çektim bir hissetsen. Kan ve gül... Aşk ve ben... Şimdi elimde sadece bir diken...
mydarling24 - avatarı
mydarling24
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #280
mydarling24 - avatarı
Ziyaretçi


İşte Beyaz,İşte Yaşam,İşte Aşk..

koridorlar
tren istasyonları gibi pürtelaş
vagonlarda yaşam kavgaları...odalar
beyaz melekler üzgün
doktorlarda bir telaş
hayat memat meselesinde insanlar
aşk varmı?
gözlerde küçücük flörtler
odalarda hayat anları
feryat... figan... can pazarı...
ah hayat,ah yok olma duygusu
sevgililerde tereddütler,
heyecan
yaşama..yaşatma meslesi...dertler
anlarda kücücük meşkler
gönüllerde kaybolma korkusu
gözlerde hatıralar..
beklenen sevgililer..
ve özlenilen anlar...
aşk varmı?
olmalımı
olmamalımı derken
olmalı
hemde yüreğin tam ortasına konmalı
gülümsemeli yaşam
aşk gülümsemelerde tutuklanmalı..
hiçbirşey unutulmamalı..
koridorlar
tren istasyonları gibi pürtelaş
ve vagonlarda yaşam kavgaları...odalar
beyaz melekler umutlu
doktorlarda bir telaş
işte aşk,
işte beyaz,işte yaşam