Arama

Dostluk Üzerine - Sayfa 16

Güncelleme: 13 Eylül 2016 Gösterim: 113.322 Cevap: 300
dilayla - avatarı
dilayla
Ziyaretçi
12 Aralık 2006       Mesaj #151
dilayla - avatarı
Ziyaretçi
oceancadig17977fq2

Sponsorlu Bağlantılar
Dostluğunu bir ağaç gölgesinde, tüm

kötülüklerden, tüm gözlerden ve soğuk gece

karanlıklarından koru. Gündüz neyse

gece o dur, beyaz ışıklar saçar. Her şeyden öte hiç gerisi yoktur.

Ruhumda karamsarlık rüzgarları

estiğinde bile

senin için canlı bir yürek

taşıyorum... simsiyah

üzüntülerim bedenimi sardığında bile

kollarım

senin dostluğuna uçmak için

kanatlanıyor...

Uzaklardayım evet uzaklarda,

ama bu küçük yüreğim hep

başucunda

Onu göremez gözlerin, hissedersin

yalnızca...


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Aralık 2006       Mesaj #152
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
animation4lloverose32xwfy6

Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Aralık 2006       Mesaj #153
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
sgamo4
Musfuray - avatarı
Musfuray
Ziyaretçi
21 Ocak 2007       Mesaj #154
Musfuray - avatarı
Ziyaretçi
Arkadaşlık Üzerine

Savaşın en kanlı günlerinden biri.. Asker, en iyi arkadaşının az ileride kanlar içinde yere düştüğünü gördü. İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Asker teğmene koştu ve
- Teğmenim, fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilir miyim?..
- Delirdin mi? der gibi baktı teğmen... Gitmeye değer mi?. Arkadaşın delik deşik olmuş... Büyük olasılıkla ölmüştür bile.. Kendi hayatını da tehlikeye atma sakin..
Asker israr etti ve tegmen "Peki" dedi.. "Git o zaman.."
İnanılması güç bir mucize.. Asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı. Onu sırtına aldı ve koşa koşa döndü.. Birlikte siperin içine yuvarlandılar. Teğmen, kanlar içindeki askeri muayene etti.. Sonra onu sipere taşıyan arkadaşına döndü:
- Sana değmez, hayatını tehlikeye atmana değmez, demiştim.Bu zaten ölmüs..
- Değdi teğmenim. dedi asker..
- Nasıl değdi? dedi teğmen..
- Bu adam ölmüş görmüyor musun?..
- Gene de değdi komutanım.Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı.Onun son sözlerini duymak, dünyaya bedeldi benim için..
Ve arkadaşının son sözlerini hıçkırarak tekrarladı:
- ... Geleceğini biliyordum!.. demişti arkadaşı...Geleceğini biliyordum!..
Kalbimizde "Arkadaşlık" adında bir mucize var. Nasıl olduğunu veya nasıl başladığını anlamazsınız. Ama bu özel armağanı bilirsiniz ve arkadaşlığın Allah'ın en büyük armağanı olduğunu anlarsınız. Gerçekten de arkadaşlar cok nadide mücevherlerdir. Sizi gülümsetip başarmanız için cesaret verirler.Sizi dinlerler ve kalplerini size açmak isterler. Bugün arkadaşlarınıza onlarla ne kadar ilgilendiginizi gösterin.
Bir hastane odası. İki yatak ve hayatla ölüm arasındaki çizgide yaşamdan yana kalmaya çalışan iki kalp hastası. Yataklardan biri pencere önünde, diğeri duvar dibinde.Pencere kenarındaki sabahtan akşama kadar, pencereden dışarı bakıp seyrettiklerini duvar dibinde bir şey görmeyen, aynı kaderi paylaşan hasta arkadaşına anlatıyor:
- Bugün deniz, dünden daha durgun. Rüzgar hafif esiyor olmalı.Beyaz yelkenliler denizde belli belirsiz ilerliyor, kuğu gibi süzülüyor.
- Park mı? Ha, park henüz tenha. Salıncakların ikisi dolu, ikisi boş.Geçen haftaki sevgililer yine geldiler. Hep eleleler. Bir sıraya oturdular. Gözlerini birbirlerinden ayırmıyorlar. Erkek bilgiç tavırla bir şeyler anlatıyor. Şimdi erkek, kızın saçlarını okşuyor. Ne kadarda birbirlerine yakışıyorlar. Ah kardeşim görmelisin.
- Erguvanlar bugün çıldırmış,öyle bir çiçek açmışlar ki etraf mora boyanmış. Erikler desen keza, tepeden tırnağa beyazlar giyinmiş, gelinler gibi.İşte parkın neşesi çocuklar geldi. Ellerinde rengarenk uçurtmalar, balonlar. Umutlarını göğe uçuruyorlar.
Bugun martıların keyfine diyecek yok. Masmavi denizin üzerinde gösteri uçuşu yapıyorlar. Arada bir suya şöyle bir dokunup günlük yiyeceklerini topluyorlar.
Bu böyle hergün sürüp giderken, her gördüğünü anlatıp dururken ansızın yeni bir kalp krizi geçirir pencere yanındaki. Duvar dibindeki düğmeye bassa doktoru çağırabilir ve belki de arkadaşı kurtulabilir. Ama, ama yapamıyor işte. Şeytan karışıyor işe. Arkadaşı ölürse pencere kenarı boşalacak ve kendisi oraya geçecek. Bugüne dek kulaklarıyla duyduklarını gözleriyle de görecek. Ve duvar dibindeki düğmeye basmaz ve arkadaşı ölür. Ertesi gün duvar dibindeki yatağından pencere kenarındaki yatağa taşırlar kendisini. Beklediği an gelmiştir artık. Yattığı yerden pencereden dışarıya bakar.
Dışarda kapkara bir duvar, işte hepsi o kadar.
??????? :-((
Kötü karakterli bir genç varmış. Bir gün babası ona çivilerle dolu bir torba vermiş.
" Arkadaşların ile tartışıp kavga ettiğin zaman her sefer bu tahtaperdeye bir çivi çak" demiş.
Genç, birinci (ilk) günde tahtaperdeye 37 çivi çakmış. Sonraki haftalarda kendi kendine kontrol etmeye çalışmış ve geçen her günde daha az çivi çakmış.
Nihayet bir gün gelmiş ki hiç çivi çakmamış. Babasına gidip söylemiş.
Babası onu yeniden tahtaperdenin önüne götürmüş. Gence; "Bugünden başlayarak tartışmayıp kavga etmediğin her gün için tahtaperdelerden bir çivi çıkart (sök)" demiş.
Günler geçmis. Bir gün gelmiş ki her çivi çıkarılmış.
Babası ona "aferin iyi davrandın ama bu tahtaperdeye dikkatli bak.Artık çok delik var. Artık geçmişteki gibi güzel olmayacak" demiş.Arkadaşlarla tartışıp kavga edildiği zaman kötü kelimeler söylenilir. Her kötü kelime bir yara (delik) bırakır.Arkadaşına bin defa kendisini affettiğini söyleyebilirsin ama bu delik aynen kalacak(kapanmayacak).Bir arkadaş ender bir mücehver gibidir.Seni güldürür yüreklendirir sen ihtiyaç duyduğunda yardımcı olur seni dinler sana yüreğini açar" demiş.
Sizlerin tahtaperdenize koyduğum çiviler için beni affedin.
Evet Arkadaş;
Ne olduğumu, kim olduğumu
Nerden gelip, nereye gittiğimi sen öğrettin bana
Elimden tutup, karanlıktan aydınlığa sen çıkardın
Bana yürümeyi öğrettin yeniden
El ele ve daima ileriye
Bir gün, bir gün gelir ayrı düşsek bile
Biliyorum hiç bir zaman ayrı değil yollarımız
Gün gelir ellerimiz yine dostça birleşir
Ayrılsak bile kopamayız
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Şubat 2007       Mesaj #155
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
"İyiki vardın sevgili dostum ! İyiki vardın. Seni seviyorum" sözleriyle uğurladı son yolculuğuna

spacerSessizce süzülüyordu yaşlar gözlerinden ve yanaklarındaki derin çizgilerde kayboluyordu. Etrafındakilere belli etmemeye çalışıyordu. Herkesin üzüntüsünü ifadesi başkaydı tabi ama o biliyorduki bu acı onun acısıydı ve etrafındakilerin bunu anlamasını bekleyemezdi. Kim teselli edebilirdi ki yüreğindeki acıyı, teselli etmeleride gerekmiyordu. O bu acıyı da yaşamalıydı dostluğu yaşadığı gibi.

Kaybettiği 50 yıllık dostuydu. İyi gün, kötü gün, bir ömürdü paylaşılanlar. Bir sürü yaşanmışlık gizlenmişti gözyaşlarına… Mutluluklarını paylaştığı anları anımsadı birden ve mutluluk gözyaşlarını.. Yaşamda denge vardı ve şimdi acının gözyaşlarıydı akanlar. Olsun buda yaşanmalıydı. Öyle kıymetliydiki kaybettiği dostu, herşey değerdi ona.. Bu acıda ona aitti.. Yaşamalıydı..

Cenaze katılımcılarıyla yavaş yavaş ilerlemekteydi. Onu görebileceği bir mesafeden izliyordu ve onunda onu izlediğini biliyordu. Ölüm var mıydı? Nereye gidiyordu sevgili dostu!.. Yaşarkende çok severdi seyahat etmeyi, işte buda bir başka seyahat değilmiydi.

Zihni onunla ilgili anılarla dolup taşıyordu, hangisi önceydi, hangisi sonraydı. Ne çok anısı vardı hatırlanacak ve ne çok an varmış yaşanmışlığın ardında zihinde kalan. Sevinç duydu birden, ne mutluyduki onca anı ile onu hep içinde yaşatacaktı. Onun seyahate çıktığını düşünecek ve onu beklemeyecekti. Öyle ya bazen dostlar ayrılır ve tekrar karşılaştıklarında bıraktıkları yerden yeniden devam etmezlermiydi.. Bunu da öyle bir şey gibi düşündü ve belki artık bu yaşamda değil ama bir başka yaşamda yeniden bıraktıkları yerden başlayabilirlerdi. Kimbilir? Onu nerede olsa tanırdı !!!!

Ya onu hiç tanımasaydı , ya hiç hayatında olmasaydı. İşte o an acının yerini büyük bir hüsran ve kaybetmişlik duygusu sardı. Gerçekten kaybetmek buydu, hiç tanımamak. Oysa ki o onunla tam 50 yıl paylaşmıştı. Dolu dolu bir hayatta her şeyiyle.. İnsanın her ne yaşarsa yaşasın yaşadıklarını özgürce birisiyle paylaşabilmesi ne hafifletici bir duyguydu, eleştirilmeyeceğini bilmek, her haliyle, doğrusuyla yanlışıyla, iyisiyle kötüsüyle her haliyle kabul görmek. Ve hep sevildiğini hissetmek! Sır kalmaz aranızda, maskeler yoktur, duyguların en derinine inersiniz ve sizi dinler, dinler… İşte böyle biriydi o onun için..

Gecenin bir yarısı ihtiyacı olduğunda, uykunun ortasında bile o sımsıcacık sesini duyardı… ne kadındı ne erkek.. Siz neyseniz oda o olurdu. Kocaman sevgi dolu bir yüreği vardı , aklından evvel gelirdi duyguları ve hissettikleri. Acıysa acıyı, sevinçse sevinci coşkuyla yaşardı benliğinde ve yansıtırdı cömertçe….

Peki bunca paylaşılmışlığın, yaşanmışlığın içinde o ona sevgisini belli edebilmişmiydi? Hepimiz yaşamın hızı ve karmaşasında, zihnimizdeki önceliklerimiz, yaşamdaki önem verdiklerimiz derken zamana sıkışmış anlarımızda sevgiye yer verebiliyormuyuz? Yoksa herşeyi ertelediğimiz gibi bir kaç sevgi sözcüğünü, bir sıcak kucaklaşmayı, ten temasını, sesin büyüsünü unutuyormuyuz? Hiçmi vaktimiz yok o değerli anlar için…

Düşündüğünde tüm bunları; dostuyla her anı dolu dolu yaşadığını ve onun varlığını hep hissettiğini ve ona da hissettirdiğini anımsadı. Bazen sevgi sözcükleri aynı anda çıkardı dudaklarından… Dostluk; dost kalabilmek ve dostluğu yaşatabilmek yaşamdaki paha biçilmez en önemli erdemlerden biriydi onlar için …
Tören bitmek üzereydi , dostunu; “İyiki vardın sevgili dostum! İyiki vardın. Seni seviyorum ”sözleriyle uğurladı son yolculuğunda……

Sevgiyle ve dostlarınızla kalın
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
14 Şubat 2007       Mesaj #156
arwen - avatarı
Ziyaretçi
dostluk004
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Şubat 2007       Mesaj #157
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
GERÇEK DOSTLUK BÖYLE OLUR

Çok samimi iki dost ve arkadaşlardı. Fakat bir tanesi çok kurnaz atılgan ve hareketli, diğeri ise çok saf, dürüst ve sessizdi. Bir gün kurnaz olan arkadaş , diğer arkadaşın yanına giderek işlerinin bozulduğunu söyler ve kendisinden para ister. Samimi dostu onu hiç kırmaz ve elindeki bütün parayı arkadaşına verir. Arkadaşı bu parayla işlerini düzeltir. Bir süre sonra kurnaz olan yine arkadaşının yanına gider ve arkadaşının evlenmek üzere olduğu nişanlısını çok
beğendiğini ve kendisine vermesini ister. Arkadaşı çok şaşırır, ne diyeceğini bilemez.Fakat aralarında o kadar kuvvetli bir sevgi vardır ki arkadaşına hayır diyemez, nişanlısını arkadaşına verir.

Zaman içinde Saf olanın işleri bozulur ve birden arkadaşı aklına gelir
ben ona sıkıştığında iyilik yapmıştım diyerek arkadaşının iş yerine gider
ve kendisine çalışması için iş vermesini ister. Arkadaşı ona iş vermez. Bizimki pişmanlık ve üzüntü içinde geri döner ama yinede arkadaşına kızamaz. Bir gün sokakta dolaşırken yanına hasta ve yaşlı bir adam yaklaşır. Fakir olduğu için ilaç alamadığını söyler. Bizimki yaşlı adamcağıza acır, istediği ilaçları alır ve adamcağıza verir. Kısa bir süre sonra yaşlı adamın öldüğünü duyar. Yaşlı adam çok zengindir ve bütün mirasını kendisine bırakmıştır.

Saf adam artık zengindir. Biraz da sevdiği dostuna olan kırgınlığıyla dostunun iş yerinin karşısında bir ev alır ve oraya yerleşir. Bir gün evinin kapısını dilenci bir kadın çalar. Yaşlı kadın çok aç olduğunu, kendisine yemek vermesini ister. Bizim saf hiç düşünmeden kadını içeri alır karnını doyurur, Kimsesi olmadığını
öğrendiği kadına; Kendisinin de yanlız olduğunu söyler ve bu evde birlikte
yaşıyalım sen evin işlerini ve yemekleri yaparsın der, yaşlı kadın hiç
düşünmeden kabul eder. Bir süre sonra yaşlı kadın bizimkine, kendine
uygun bir kız bulup evlenmesini söyler. Bizimki böyle bir kızı nasıl
bulacağını, kendisinin tanıdığı olmadığını söyler.Yaşlı kadın ona uygun bir
kız tanıdığını ve kendisiyle görüştürebileceğini söyler. Görüşmeler
sonucunda evlenmeye karar verilir ve düğün davetiyeleri basılır. Bizimkisi
kırgın olduğu halde çok samimi dostunu yinede unutamamıştır. Biraz da
geldiği konumu görmesi açısından samimi arkadaşına da davetiye gönderir .
Düğün günü gelir çatar. Saf adam düğün salonunda bir şeyler söylemek
isteğiyle mikrafonu alır ve başlar yaşadıklarını anlatmaya; Eskiden çok
sevdiğim bir dostum vardı. Bir gün işleri bozulunca benden borç para istedi elimdeki bütün parayı verdim. Evlenmek üzere olduğum nişanlımı çok beğendiğini söyleyerek benden istedi. Çok üzülerek onu da kendisine verdim . Çünkü biz gerçek dosttuk onun üzülmesini istemedim. işlerim bozulduğunda onun fabrikasına gittim ve çalışmak için kendisinden iş istedim. Bana iş vermedi. çok üzüldüm, ama yinede arkadaşıma kızmıyorum .çünkü biz gerçek dosttuk. Bu konuşma üzerine kurnaz olan arkadaşı daha
fazla dayanamaz mikrofonu eline alır ve başlar konuşmaya;
Benim de bir zamanlar çok sevdiğim bir dostum vardı.
İşlerim bozulduğunda kendisinden para istedim, bütün parasını bana verdi.
Sonra ondan nişanlısını istedim, üzülerek nişanlısını da verdi. Nişanlısını
istememin nedeni o kadının arkadaşıma layık olmamasıydı (Hayat kadınıydı)
Kendisi çok saf olduğu için arkadaşımı o kadından bu
şekilde kurtardım.İşleri bozulduğunda gelip benden iş
istedi, Arkadaşımı kendi emrimde çalıştıramazdım, o yüzden iş vermedim.
Günün birinde karşılaştığı yaşlı adam benim babamdı. Babam ölmek
üzereydi, onu arkadaşımın yanına ben gönderdim ve mirasını ona ben bıraktırdım. Evine gelen dilenci kadın benim annemdi.Ona bakıp iyi yaşamasını sağlamak için gönderdim. Şu anda evlenmekte olduğu kız de benim kız kardeşim. Onu arkadaşımla evlenmesine ben ikna ettim. Değerli misafirler, işte biz böyle dostuz.

Dostlukla ve Sevgiyle kalın.
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
16 Şubat 2007       Mesaj #158
arwen - avatarı
Ziyaretçi
benim hikayem bir dost hikayesidir dostumun adı kardelen onu kardeşten daha çok seviyorum.o kadar iyi ki ondan ayrılmak istemiyorum okulumuzun bitmesine az kaldı ama ben yinede onu görmeye gidecem o beni görmeye gelmesede dostluklar karşılık beklenmeden yapılırsa daha makbul olur biz onla can ciğeriz inşallah böyle devam eder.o benim her derdimden anlar ve dinler ama bizim gibi daha dost yoktur diye düşünüyorum eğer birisiyle küsseniz bence gidin barışın hayatta ne olursan ol küs durmaya değmez.o insanı bir daha göremeyebiliriz.onun için hiç kimse birbirleriyle küs kalmamalı ve de eğer bir sevdiğiniz varsa fırsatı kaçırmadan söyleyin yoksa çok pişman olursunuz.ama onu gerçekten çok seviyorsanız.hayat zorluklarla dolu bunları aşmamız gerekiyor bunun için er yeda geç söyleyin birşeyler kaybetmezsiniz vede ben kardeleni çok seviyorum!!!!!!!!!!!

hasret
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
16 Şubat 2007       Mesaj #159
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
dostumsun
dostluk aglamaksa
yüregindeki aciyi paylasmaksa
agladiginda sicak bir kucaksa
dostun icin atese atilmaksa
dünya durana, can bedenden cikana kadar
DOSTUMSUN...Tender
zeki hoca - avatarı
zeki hoca
Ziyaretçi
16 Şubat 2007       Mesaj #160
zeki hoca - avatarı
Ziyaretçi
dost olumludost olumsuz

Benzer Konular

9 Haziran 2008 / -MaSaL- Astroloji/Fallar
29 Mayıs 2008 / the_lily Genel Mesajlar
21 Mayıs 2008 / The Unique Taslak Konular
22 Şubat 2012 / Misafir Soru-Cevap
30 Temmuz 2014 / _AERYU_ Astroloji/Fallar