Arama

Psikoloji ile ilgili Makaleler       - Sayfa 19

Güncelleme: 23 Temmuz 2018 Gösterim: 227.871 Cevap: 185
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
25 Şubat 2017       Mesaj #181
Avatarı yok
Yasaklı

Uyku Hakkında Bilinenler Yanlış mı?


Teknolojik cihazların uykumuzdan çaldığına dair endişelere rağmen eskisinden çok daha uzun uyuyor ve uykunun amacını yanlış anlıyor olabiliriz. Fillerin hiçbir şeyi unutmadığını herkes bilir. Öte yandan hafıza oluşumunda uykunun önemli bir işlev gördüğü söylenir. Oysa kara memelileri içinde en büyük beyne sahip olan filler geceleri sadece iki saat uyur. Her gece uyumamıza rağmen uyku en fazla yanlış anlaşılan davranışlarımızdan biridir. Uyku hakkında oluşmuş genel kanıların birçoğu yanlıştır.
Sponsorlu Bağlantılar

Örneğin akıllı telefonlarımızın ekranından yayılan ışık nedeniyle bizim atalarımızdan birkaç saat daha az uyuduğumuz söylenir. California Üniversitesi Los Angeles Uyku Araştırmaları Merkezi yöneticisi Jerry Siegel'e göre, medyada birçok kez bunu duymuş olan insanların çoğu inanıyor buna. Oysa tamamen yanlış bir kaygı olabilir bu. Çünkü elimizde herhangi bir veri bulunmuyor.

Atalarımız Bizden Fazla mı Uyurdu?


Atalarımızın ne kadar uyuduğunu bilmemiz olanaksız olduğu için Siegel buna en yakın veri olarak Tanzanya, Namibya ve Bolivya'da avcılık ve toplayıcılıkla yaşamını sürdüren modern göçebe topluluklarını ziyaret etti. Onlar atalarımızın yaşadıkları koşullara en benzer ortamlarda yaşıyorlardı. Bu topluluklar bizim yaşantımızı ve uykumuzu bölen modern cihazlardan uzak oldu hep. Aralarında binlerce kilometre olmasına rağmen her üç topluluğun her gece uykuda geçirdiği süre hemen hemen aynıydı: Ortalama 6 ½ saat. Siegel atalarımızın da eskiden o kadar uyuduğunu düşünüyor.

Teknoloji ve elektriğe erişimi olan modern toplumlarda ise insanlar ortalama 6-8 saat arası uyuyor. Yani atalarımız bizden daha fazla uyumuyordu. Üstelik modern yaşamın sunduğu olanaklardan yararlanamıyor, taş ya da toprak üzerinde, hatta belki de ağaçta uyuyor, günün ilk ışığıyla kalkması gerekiyordu. Bu sırada bir de yırtıcı hayvan, düşman kabile ya da zehirli böcek kaygısı çekiyordu. Gece sadece 6 ½ saat uyumaları boşuna değildi yani.

Deliksiz Uyku mu Parçalı mı?


Siegel, atalarımızla ilgili başka bir yanlış bilginin de kesintisiz bir uykudan ziyade gece boyunca parça parça uyuduklarına ilişkin olduğunu söylüyor ve bunu evcil hayvanlara bağlıyor. "Bu fikrin kaynağı sanırım kedi ve köpeklerdir; onlar bu şekilde uyur, ama primatlar öyle uyumaz." İnsanlar da gece boyunca uzun ve kesintisiz uyurlar. Arada bir uyananlar da olur elbette, ama norm bu değildir.

Siegel'in araştırmaları, avcılık ve toplayıcılıkla geçinen bugünkü toplulukların kışın hiç gündüz uykusuna yatmadığını, yazın ise öğlen sıcağından kurtulmak için daha fazla gündüz uykusuna yattıklarını gösteriyor. Fakat gündüz uykusuna ortalama olarak beş günde bir yatılıyor. Siegel'in araştırdığı bu topluluklar ekvatora yakın bölgelerde yaşıyordu. Kuzeye doğru geceler uzadığı ve kışın 16 saate ulaştığı için Kuzey Avrupa'da atalarımız kışın gece uykusunu birkaç parçaya bölmüş olabilir. Fakat insanın uykusu zamanla mevsimlere bağlı olmaktan çıktığı için Kuzey Avrupa'da bile modern insan belki kısa bir tuvalet ihtiyacı dışında gece boyu uyumaya yönelmiştir.

Uykunun İşlevi Ne?


Uyku konusundaki bu iki yanlış düşünceyi açığa çıkardıktan sonra Siegel daha temel bir soruna yöneldi: Neden uyuruz? Eğer uykunun hafıza oluşumuyla ilgili bir rolü varsa neden yarasalar günün 20 saatini uyuyarak geçirirken güçlü hafızaları ile bilinen Afrika filleri sadece iki saat uyuyordu? Siegel'e göre uyku belki de biyolojik bir ihtiyaç olmaktan ziyade evrimin verimliliği artırmak için geliştirdiği bir yöntemdi. 2009'da Nature Reviews Neuroscience dergisine yazdığı bir makalede belirttiği gibi, belki de uyku "aktif olmanın faydalı olmadığı zamanda enerji kullanımını azaltarak verimliliği artıran bir davranıştır".

Bu hayvanlar aleminde olduğu gibi bitkiler aleminde de yaygın kullanılan bir taktik. Bazı ağaçlar sonbaharda yaprak dökerek fotosenteze son verir. Ayılar yiyeceğin kıt olduğu kış aylarında boşa enerji harcamamak için kış uykusuna yatar. Uyku belki de aktif gündüz saatlerinin ardından geceleri kendimizi boş yere zorlayıp enerji kaybetmeden bir sonraki güne daha verimli başlamamızı sağlayan bir araçtır. Buna seçici tembellik de denebilir.

Kaynak: BBC Future (21 Şubat 2017)

Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
15 Mart 2017       Mesaj #182
Avatarı yok
Yasaklı

Ağlamak Sağlığa Yararlı mı?


Ağlamanın strese iyi geldiği söylenir. Bilimsel veriler bu inancı destekliyor mu peki? Yakın zamana kadar ağlamanın nedeni konusunda bilim insanları ile yazarlar arasında anlaşmazlık vardı. Kral VI. Henry oyununda Shakespeare, "Ağlamak üzüntünün derinleşmesini önler" diye yazmış, Amerikalı yazar Lemony Snicket ise bu konuda şöyle demişti: "Bilin ki uzun bir ağlamanın ardından durumunuzda hiçbir değişiklik olmasa da kendinizi daha iyi hissedersiniz."
Sponsorlu Bağlantılar

Öte yandan Charles Darwin gözyaşını göz etrafındaki kasların işleyiş biçiminin gereksiz bir yan ürünü olarak görüyordu. Ona göre, bu kasların fazla kan akışını önlemek için arada bir kasılması gerekiyor, gözyaşı bunun sonucunda ortaya çıkıyordu. Fakat aynı zamanda Darwin, ağlamanın bebeklerin ebeveynlerin dikkatini çekmesine yaradığını da kabul ediyordu. Şimdi biliyoruz ki, en azından yetişkinlerin ağlaması, bazı duygusal uyarıcılara karşı karmaşık bir fizyolojik tepkidir. Ağlamanın en belirgin özelliği gözyaşı dökülmesidir, ama yüz ifadesi ve nefes alma şekli de değişir. Örneğin sesli ağlarken nefes alıp verme de hızlanır.

Bilimsel açıdan ağlamak, kimyasal bir uyarıcıya tepki olarak gözyaşı üretmekten farklıdır. Hatta gözyaşları birbirinden farklıdır. 1981'de Minnesotalı Psikiyatrist II. William H Frey üzücü filmler sonucu çıkan gözyaşlarının soğan doğrarken çıkan gözyaşlarından daha fazla protein içerdiğini keşfetti. Duygusal gözyaşları ise sadece melankoli kaynaklı değildir; komedi izlerken gözlerin yaşarması veya sevinçten gözyaşı dökme durumlarını da içerir. Fakat herkes ister sevinç ister üzüntüden olsun ağlamakla ilgili duygulara aşina olsa da, yetişkin insanlar olarak neden ağladığımız konusunda fazla bilgi bulunmuyor; ama bu konuda çeşitli fikirler var.

Bazıları yetişkin ağlamasının, en azından sosyal nedeni bakımından bebeklerinkinden çok da farklı olmadığına inanıyor. Yani belki de ilgi görmek için, en çok ihtiyaç duyduğumuz anda arkadaşlarımızdan yardım ve destek almak için ağlıyoruz. Ağlamak, duygularımızı tam ifade edemediğimiz zamanlar duygusal iç dünyamızı yansıtmaya yarar. Fakat araştırmacılar yetişkinlerin yalnız olduklarında da ağladığını söylüyor. Belki de ağlamak ne kadar üzgün olduğumuzu anlamamıza yardımcı oluyor, kendi duygularımızı daha iyi anlamamızı sağlıyor. Bir de arınma kavramı söz konusu. Yani ağlamak duygusal olarak stresli durumlarda rahatlamamızı, içimizi boşaltmamızı sağlıyor. Bu düşünce sadece Shakespeare'in sözlerini değil, "Ağlamak rahatlatır, üzüntü gözyaşıyla akıp gider" diyen Romalı şair Ovid'i de haklı çıkarıyor.

1986'da popüler Amerikan gazete ve dergilerini inceleyen bir Psikolog, ağlamakla ilgili makalelerin yüzde 94'ünde ağlamanın psikolojik gerginliği gidermeye yardımcı olduğunun ileri sürüldüğünü gördü. 2008'de 30 ülkeden 4300 genç yetişkinle yapılan bir araştırmada ise çoğu kişi ağladıktan sonra ruhsal ve fiziksel olarak kendilerini daha iyi hissettiklerini söylüyordu. Bazıları ise bir değişiklik hissetmediğini, kimi de kendisini daha kötü hissettiğini ifade ediyordu.

Bu farklılıkların sosyal durumla ilgili olduğu sanılıyor. Örneğin kişi başkalarının yanında ağlamaktan utanıyorsa, kendi başına ya da yakın bir arkadaşının yanında ağladığı şekilde ağlamayacaktır öyle bir durumda. Ayrıca kişi ağlamasını bastırmaya veya saklamaya çalışıyorsa sonrasında rahatlama hissi daha az olur. Kısacası "iyice ağlamak" olgusu temelsiz değil; ancak etkili olması için doğru sosyal destek gerekiyor. Yani, yetişkin insanlar da bebeklerle aynı nedenlerden dolayı ağlayabiliyor. Aileden ve arkadaşlardan yardım istemek bu duruma örnek verilebilir.

Kaynak: BBC Future (14 Mart 2017)

Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
22 Mart 2017       Mesaj #183
Avatarı yok
Yasaklı

Kitleye Konuşma Korkusu Nasıl Yenilir?


Kitle karşısında konuşma korkusu işinizde ilerlemenizi engelleyebilir. Bunu aşmak için neler yapabilirsiniz? Çoğu insan kitlelere konuşmaktan çekinir. 2014'te Chapman Üniversitesi'nde yapılan bir ankete katılanların yüzde 25,3'ü kitlelere konuşmayı en büyük korkuları olarak ifade etmişti. Fakat bu korku kariyerimizde ilerlememizi engelleyebilir. 2014'te 600 işverenle yapılan bir anket, işe alırken en çok aranan özelliğin "sözlü iletişim" becerisi olduğunu gösteriyor. 'Sunum becerisi' dördüncü sırada yer alırken, "idari işleri yönetme" özelliğine çok daha az önem veriliyor.

Aynı yıl 2031 Amerikalı çalışanla yapılan başka bir araştırmada, katılanların yüzde 12'si, işyerinde itibar kaybına yol açsa bile sunum yapma işini başkasına bırakacağını ifade etmişti. Sunum yapanların yüzde 70'i ise bu işi yapmış olmalarının başarılarında önemli yeri olduğunu söylüyordu. Kitle karşısında konuşma korkusunun hayatı etkilediği biliniyor. Araştırmalar işle ilgili bu tür kaygıların iş performansını da düşürdüğünü gösteriyor.

Kendinizi Görünür Kılın!


Artık işlerin önemli bir kısmı bilgisayar ekranı arkasında yapılırken kariyerde ilerlemek için hala görülmeniz ve sesinizin duyulması gerekiyor. IBM'in hazırladığı bir raporda, daha yüksek düzeyde yönetici kademelere gelebilmeleri için kadın yöneticilere kitlelere konuşma ve panellere gönüllü katılma, blog yazma ve tweet atma, işlerini şirketin her kesiminin duymasını sağlama gibi tavsiyelerde bulunuluyordu. Bu konuda kitap yazmış olan işletme danışmanı Harvey Coleman, kariyerde başarı için en önemli üç faktörün sırasıyla görünürlük (%60), imaj (%30) ve performans (%10) olduğunu belirtiyor.

'Sunum Yapma ve Kitleye Konuşma Rehberi' adlı kitabın yazarı Steve Bustin, kitleye konuşmanın gerekli bir beceri olduğunu ve özellikle üst düzey iş mülakatlarında artık adaylardan sunum yapmalarının da beklendiğini belirtiyor. İşyerlerinde telefon konuşmalarının yerini artık video konferansları alıyor. Böylece ofisten aynı anda birçok kişiye sunum yapma olanağı doğuyor.

1984'te Kanada'nın Vancouver bölgesinde yıllık teknoloji ve tasarım konferansı olarak başlayan TED konuşmaları o kadar yaygın takip ediliyor ki bunlar sunumlardan beklenti seviyesini de yükseltiyor. 2006'dan bu yana "yayılmaya değer fikirler" adıyla internette paylaşılan ve 100'ü aşkın dile çevrilen 20'şer dakikalık bu konuşmaların videoları bir milyardan fazla izleyiciye ulaşmış bulunuyor.

Hazırlık Önemli!


Yılda sadece birkaç kez kendi iş arkadaşlarına konuşma yapanların bu konuda gelişme olanağının fazla olmadığı belirtiliyor. Kitleye konuşma korkusu olanlar için iyi bir haber değil bu. Peki, neden bu korkuyu duyuyoruz? Bu tümüyle doğal ve kökleri derinlerde olan bir duygu. İngiltere'de meslek psikoloğu olan ve işletme danışmanlığı yapan Gary Luffman'a göre, beynimizin ödülden ziyade tehditleri algılaması üç-dört kat daha olası. "Yani tanımadığımız bir insan topluluğu gördüğümüzde… tehdit moduna geçiyoruz hemen." Bu beyin açısından "savaş veya kaçış" modu demek. Böyle bir anda vücudumuz adrenalin salgılıyor ve kalp atışımız hızlanıyor. Kaçmak için iyi bir hazırlık bu, ama durup beklerken bu aşırı enerji boğazın sıkışmasına, kızarma ve terlemeye neden olabiliyor.

Bustin de Luffman da kitleye konuşmanın başarılı olması için hazırlığın önemli olduğunu söylüyor. Konuşmanızı satır satır ezberlemek yerine, iyi bir başlangıç yapmak için sadece giriş bölümünde birkaç cümlenin ezberlenmesi öneriliyor. Sunumun daha sonraki kısımları içinse hatırlatıcı kartlar veya slaytlar kullanılması yararlı olacaktır.

Konuşma Yerini Kafanızda Canlandırın!


Luffman ayrıca sunum yapılacak yerin önceden kafada canlandırılması, durulacak yerin belirlenmesi gibi etkenlerin işi kolaylaştıracağını söylüyor. "Kafanızda önceden canlandıracağınız ayrıntılı resim endişelerinizi azaltacaktır." Fakat başka hiçbir şey kitleler önünde bol bol pratik yapmanın yerini tutmaz.

Kitleye Konuşurken Odak Noktasının Dinleyici ve İletmek İstediğiniz Mesaj Olduğunu Hatırlayın!


Kitle önünde konuşma yapma pratiği sağlayan ve birçok ülkede şubeleri olan Toastmasters adlı kuruluş kişilerin bu konudaki korkularıyla yüzleşmelerine yardımcı oluyor. Bu konuda ayrıca Nörolinguist Programlama desteği de alınabilir. Burada dil yapısı ve kişinin davranış biçimi üzerinde duruluyor.

Kitleye konuşma korkusu olan insanların çoğunda kendisi üzerine yoğunlaşma ağır basar."Ya kötü olursa?", "Ya başaramazsam?"… gibi kuşkular yerine odak noktasının siz değil, dinleyici ve iletmek istediğiniz mesaj olduğunu hatırlamak gerekir. Siz bu mesajı iletirken izleyici sizi severse bu da artı puan sayılır. Daha önce kitleye konuşma korkusu olup da bunu yenmek için adım atan insanlar bu kararı almadıkları takdirde kariyerlerinin belli bir noktada durmuş olacağının, hiçbir ilerleme kaydetmeyeceklerinin farkında.

Kaynak: BBC Capital (22 Mart 2017)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
28 Temmuz 2017       Mesaj #184
Avatarı yok
Yasaklı

Fazla Uyku ile Kabus Görme Arasındaki Bağlantı!


Yapılan araştırmalar 9 saatten fazla uyuyan bireylerin daha çok kabus görme eğiliminde olduğunu ortaya koydu. Araştırmada yer alan bireylere son 2 haftada kaç defa kabus gördükleri ve kabuslarının ne kadar kötü olduğu sorusu soruldu. Travma sonrası stres bozukluğu, boşanma, hukuki sorunlar, endişe, uyku süresi ve kullandıkları alkol miktarı da sorulan gönüllülerin, kabus görmelerini en fazla etkileyen faktörlerden birinin de gelecek veya bir şeyleri yanlış yapma kaygısı olduğu belirlendi. Araştırmada, alkol kullanma ve egzersiz yapmanın kabus görmeyle doğrudan bir bağlantısı tespit edilemedi.

Alkol kullanımının gecenin ikinci yarısında REM evresini artırarak kabus görme ihtimalini güçlendirdiğini düşünen araştırmacılar yapılamayan ilgili tespitin şaşırtıcı olduğunu ifade etti.Uyumadan önce endişeli bir ruh halinin kötü rüya görmeye neden olduğunu saptayan araştırmacılar, 9 saatten fazla uykuya paralel olarak kabus görme sıklığının arttığını keşfetti. Bu bağlamda yapılan araştırmalar ışığında daha fazla uyumanın, uykunun REM (hızlı göz hareketi) evresini artırdığı ve insanların bu uyku evresinde daha fazla kabus gördüğü sonucuna varıldı.

Kaynak: AA Bilim Teknoloji / New Scientist (28 Temmuz 2017)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
27 Kasım 2017       Mesaj #185
Avatarı yok
Yasaklı

Beyin Etkinliğinde Zekanın İşlevi!


Araştırmacılar, zeki insanlarda beynin belirli bölgeleri arasında daha etkin bağlantıların kurulduğunu belirledi. Goethe Üniversitesi'nden araştırmacılar, zekanın beynin belirli işlev bölgeleri arasındaki enformasyon etkinliğiyle bağlantısı olduğunu tespit etti. Araştırma bağlamında yüzlerce kişinin MRI beyin taramalarını modern teorik ağ analizi yapan bilim adamları, beynin enformasyon aktarımıyla ilgili bilişsel işlemleri yerine getiren iki bölgesi olan ön insula ve ön singulat korteksinin beynin geri kalanıyla daha etkin bağlantılara sahip olduğunu gözlemledi.

Bunun yanında "temporal korteks" denilen dış beyinin şakak bölgesi ile "paryetal korteks" adı verilen dış beynin kafatası yan kemiği bölgesi arasındaki, gereksiz enformasyonu filtrelemeye yarayan bitişim bölgesinin ise beynin geri kalanıyla daha gevşek şekilde bağlantılı olduğu gözlendi. Araştırmacılar bu bağlamda zeki bireylerde beynin bağlantılı bölgesindeki etkinliğin daha yoğun, bağlantısız bölgesindeki kopukluğun ise daha belirgin olduğunu tespit etti.

Söz konusu araştırmayı yöneten Ulrike Basten, "Beynin söz konusu bölgelerinin beynin geri kalanıyla farklı topolojik bağlaşımlar kurması insanların önemli ve önemsiz bilgileri doğru şekilde ayırmasına yardımcı oluyor. Bu durum bu kişilerin bilişsel zorluklarla daha kolay başa çıkabilmesini sağlıyor." değerlendirmesini yaptı.

Yapılan araştırmanın zeki insanlarda görülen beynin ağ özelliklerinin doğuştan mı geldiği yoksa bilişsel etkinlikler aracılığıyla mı geliştiği sorusuna kesin bir yanıt veremediğinin altını çizen Basten, "Bazı bireyler biyolojik yaratılışları gereği akla dayalı davranışa ve daha zorlu bilişsel uğraşlara meyilli olabilirler. Benzer şeklide zorlu bilişsel görevlerle sürekli meşgul olmak da beyinin ağ gelişimine olumlu katkı sağlayabilir." şeklinde yorumda bulundu.

Kaynak: AA Bilim Teknoloji / Science (23 Kasım 2017)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
23 Temmuz 2018       Mesaj #186
Avatarı yok
Yasaklı

Araştırmalara Göre Hafızadaki İlk Anı Kurgusal!


Bireylerin yaklaşık yüzde 40'ının hafızasındaki ilk anının kurgusal olabileceği tespit edildi. İngiltere'deki Bradford ve Nottingham Trent üniversitelerinden araştırmacılar, çalışmaya katılan 6 bin 641 kişinin yüzde 38,6'sının 2 yaş ve öncesini hatırladığını iddia ettiğini belirledi.

Çalışmaya katılanlardan 893'ü 1 yaş ya da öncesini hatırladığını ileri sürdü. İlgili durumun, özellikle orta yaşlı ve yaşlılar arasında yaygın olduğuna işaret edildi. Katılımcıların ilk anısı hakkında da araştırma yapan bilim insanları, belleklerindeki ilk hatırayı ve o zamanki yaşlarını inceledi.

Deneklere bu bağlamda özellikle hatırladıklarından emin olmaları ve ilk anının sözlü ya da görsel herhangi bir kaynağa dayanmaması gerektiği ifade edildi.

Araştırma sonucunda bireylerin erken bellek tanımlarının içeriğini, dilini, doğasını ve tanımlayıcı detaylarını inceleyen araştırmacılar, kişilerin 2 yaş öncesine ait hatırladıklarını ileri sürdükleri anılarının olası sebeplerini değerlendirdi.

Araştırmacılar, 2 yaş öncesine ait kurgusal anıların bir çoğunun, erken yaşlarda tecrübe edilmiş aile ilişkileri ve üzüntü gibi duygular, fotoğraflardan veya aile sohbetlerinden çıkarılan bebeklik veya çocukluk dönemine ait bazı gerçeklere veya bilgilere dayandığını kaydetti. Daha eski bir çalışmaya göre ise insanların büyük bir kısmı en erken 3 yaşındaki anılarını hatırlayabiliyor.

Kaynak: Science Daily / Psychological Science (19 Temmuz 2018)

Benzer Konular

12 Ağustos 2018 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri
24 Ekim 2011 / Ziyaretçi Soru-Cevap
18 Şubat 2010 / Ziyaretçi Soru-Cevap
10 Ağustos 2017 / Misafir Cevaplanmış