Arama

Mineraller ve Beslenmedeki Önemi - Sayfa 2

Güncelleme: 5 Haziran 2016 Gösterim: 103.882 Cevap: 16
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Mart 2012       Mesaj #11
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ELMA:
Kırmızı ve yeşil renklerde çok besleyici bir meyve olan elmada A, C, E ve B grubu vitaminlerin yanı sıra kalsiyum, potasyum, magnezyum, fosfor ve sodyum gibi mineraller ve çeşitli organik asitler bulunur. Bu nedenle günde 1 elma dahi günlük vitamin ve mineral ihtiyacının büyük bir kısmını karşılamaya yeterlidir.
Sponsorlu Bağlantılar

PORTAKAL:
Başta C vitamini olmak üzere P, B ve E vitaminleri ile fosfor, magnezyum ve potasyum minerali açısından zengindir. Bakır, çinko, demir, bakır ve manganez mineralleri ile protein de bulunur.

Mandalina:

Ilıman iklimlerde yetişen tatlı, sulu ve hoş kokulu bir meyve olan mandalina, portakal ile benzer özellikler taşır ve özellikle C vitamini açısından zengindir. Ayrıca, A ve B grubu vitaminleri ile kalsiyum, potasyum, magnezyum, sodyum, demir, brom ve fosfor minerallerini içerir. Mandalinanın kabuğu ise P vitamini açısından zengindir.

Mersin Ağacı (Myrtus communis):
2-3 metreye kadar boylanabilen, mor renkte meyveleri olan, beyaz çiçekli bir ağaçtır. Yaprakları uçucu yağ, tanen, reçine ve acı madde; meyvesi yine uçucu yağ ve tanen ile şekerler ve organik asitler içerir. Mersin yağı ise terpen, pinen, myrtol gibi maddeler içermektedir.

Muşmula Ağacı ve Meyvesi
beyaz ve pembe renklerde çiçekler açan bir ağaç ve bu ağacın buruk tatlı meyveleridir. Muşmula meyvesi C vitamini ile karoten ve çeşitli mineraller içerir.

MUZ:
B6 vitamini, potasyum ve folik asit (B9 vitamini) bakımında çok zengin bir besin olan muzda B1, B2, C, D, E ve P vitaminleri ile magnezyum, bakır, demir ve fosfor mineralleri de bulunur.

ÜZÜM:
Dünyanın en yaygın ve sevilen meyvelerinden biri olan üzüm, besin değerleri bakımından da oldukça zengindir. Bol miktarda B vitaminleri ile C vitamini içeren üzüm, E vitamini ile potasyum, kalsiyum, magnezyum, sodyum, fosfor, demir ve kükürt minerallerini de içinde barındırır.

Mango

Sarı ve turuncu arasında değişen bu hoş kokulu meyvenin tadına en çok olgunken varabilirsiniz. Mümkün olduğunca çiğ olarak tüketin.
Besin değeri: C vitamini, Provitamin A ve B vitamininin tüm türlerini içerir. B vitaminleri sinirler, cilt ve saçlar için çok yararlıdır.
Önerimiz: Buzdolabında saklamayın. Oda sıcaklığında olgunlaşmasını bekleyin.

Limon
Limon asidi yönünden zengin olan bu meyve, hazmı kolaylaştırır. Olgunlaşmış limonun suyu ise kalbi güçlendirir.
Besin değeri:C vitamini, magnezyum ve bakır içerir. Soğukalgınlığı ve strese karşı birebirdir.
Önerimiz: C vitamini oranı daha yüksek olduğundan iyice sararmış olan limonları almayı tercih edin.

ARMUT:

Beyaz çiçekli bir ağacın yumuşak, sulu ve tatlı meyvesidir. Armut, sarı-yeşil arası renklerde, lifli, hazmı kolay ve mineral açısından oldukça zengin bir meyvedir.

AVOKADO:

Enerji değeri yüksek bir meyve olan Avokado yağ ve protein açısından da oldukça zengindir. Ayrıca bol miktarda A ve E vitamininin yanında B grubu vitaminleri ve potasyum gibi mineralleri içinde barındıran besleyici bir besindir.

Ayı Üzümü (Vaccinium arctostaphylos):
2 metreye kadar boylanabilen, kırmızı çiçekli, meyveleri siyahımsı renkte bir bitki olan Ayı Üzümü, Trabzon Çayı olarak da bilinir. İçerisinde çeşitli organik asitler, tanen ve arbutin bulunur.

AYVA:
İri ve pembe renkte çiçekler açan ayvanın meyvesi sarı renkli, tüylü, ufak çekirdekli, iri ve serttir. Ayva, özellikle A ve B vitaminleri açısından oldukça zengin bir meyvedir.

ÇİLEK:
Pembe renkli ve kokulu bir bitki olan çilek oldukça yararlı ve besleyici bir meyvedir. Çilekte bol miktarda demir ve fosfor bulunmaktadır. Ayrıca C, B ve K vitamini açısından da zengindir.
Körpe ve bol sulu çilekler sistemi temizliyor. Cilt sorunları olanlar için de iyi bir meyvedir. Böbrek, idrar yolları ve bağırsak sorunları için de birebirdir. Ayrıca diş etlerini güçlendiriyor, dişlerdeki tartarı önlüyor, ağız kokularını ve boğaz ağrılarını gideriyor. Çilekte yüksek oranda C vitamini bulunduğu gibi, yüksek tansiyon ve kolesterolü düşüren maddeler içeriyor. Çilek C vitamini ihtiyacını karşılar. Ayrıca bol miktarda potasyum içerir ve lifli besinler arasında önemli bir yer tutar. Diyabetli hastalar, çileğe şeker ilave etmemek şaartıyla bu meyveyi bol bol yiyebilirler.


Çoban Üzümü (Vaccinium myrtillus):

Yeşilimsi renklerde çiçekler açan, meyveleri koyu kırmızı olan, ortalama 30 cm boyunda bir bitkidir. Meyvesi çeşitli meyve asitleri, A ve C vitaminleri ile pektin, tanen, şekerler ve boya maddesi içerir. Yaprakları ise tanen, arbutin ve hydrochinon barındırır.

ERİK:
A, C ve B grubu vitaminleri ile potasyum, magnezyum, fosfor ve demir mineralleri açısından zengin bir meyvedir.

Greyfurt (Citrus paradisi):

Bol miktarda C vitamini barındırmasının yanında, A ve B gurubu vitaminleri ile kalsiyum, potasyum, magnezyum, bakır, sodyum ve fosfor mineralleri açısından da zengin bir meyvedir.

Hurma Ağacı ve Meyvesi (Phoenix dactylifera):

Dekoratif yapraklı bir palmiye türü olan Hurma Ağacı, tropikal ve ılıman iklimlerde yetişen bir ağaçtır. Besleyici değeri oldukça yüksek olan Hurmanın meyvesi, en temel vitaminleri, özellikle de B9 yani Folik Asit, ve proteinleri bünyesinde barındırır. Ayrıca kalsiyum, magnezyum, potasyum, fosfor, demir ve sodyum mineralleri ile meyve şekeri açısından da zengin bir besindir.
Kalbimizin yeni dostu bulundu: Hurma Bugüne dek kalp ve damar hastalıklarından korunmada elmanın sihirli gücü biliniyordu. İsrailli bilimadamları kalbin gerçek dostunun hurma olduğunu kanıtladı. İsrailli bilim adamları, hurmanın, kalp ve damar hastalıklarından korunmak için önerilen elmadan daha etkili olduğunu açıkladılar. İsrail’de yapılan bir araştırmada, elma ve hurmanın yararları karşılaştırıldı. Hurmanın lif, mineral ve fenol açısından zengin olduğunu söyleyen bilim adamları, elmada daha fazla bakır ve çinko bulunduğunu, buna karşılık hurmada sodyum, potasyum, magnezyum, kalsiyum ve demir miktarlarının elmadan iki kat fazla olduğunu belirttiler. Bilim adamları, düzenli yenilmesi halinde kalp ve damar hastalıkları riskini azaltan bu meyvelerin içindeki yararlı maddelerin daha çok kabuklarında bulunduğunu kaydettiler.

İNCİR:

Çok lifli bir besin olan incir A, C ve B vitaminlerinin yanında sodyum, potasyum, kalsiyum, fosfor, magnezyum ve demir mineralleri açısından oldukça zengindir. Ayrıca, özellikle kuru incirde omega-3 ve omega-6 yağ asitleri ve protein bulunur.

KARPUZ:

Sıcak yaz günlerinde içerdiği su oranı ile susuzluğa ilaç gibi gelen karpuz daha çok sıcak iklimlerde yetişen, sarı renkli çiçekler açan, iri meyveli bir bitkidir. Karpuzun kalori oranı düşüktür. %90'ı su olan Karpuz, vücudun sıvı ihtiyacını büyük oranda karşılamasının yanında, B ve C vitamini ile sodyum, kalsiyum, potasyum ve demir mineralleri açısından zengin bir meyvedir.

KAVUN:

Büyük yapraklı, sarı çiçekli, sürüngen bir bitki olan kavun sulu ve kokuludur. Bol miktarda su barındırmasının yanında A ve C vitaminlerince de zengin bir besindir. Ayrıca iyot ve krom gibi mineralleri de içinde barındırır.

KAYISI:
A, B, C ve P vitamini açısından zengin bir meyve olan kayısı aynı zamanda bol miktarda demir içerir. Ayrıca magnezyum, kalsiyum, fosfor, kükürt, bakır, krom ve manganez mineralleri açısından da zengindir.

Kızılcık:
5-6 metre yüksekliğinde, çalı şeklinde sarı çiçekli bir ağaç olan kızılcık ağacının kırmızı renkli ve oval meyvesi C vitamini açısından çok zengindir.

KİRAZ:
A, C ve B vitaminleri ile potasyum, magnezyum, sodyum, kireç, çinko ve demir mineralleri bulunan kiraz, sulu ve şekerli bir meyvedir.

KİVİ:

A ve C vitaminleri ile potasyum açısından çok zengin bir meyve olan kivi, ayrıca kalsiyum, demir ve magnezyum gibi mineraller açısından da zengindir. Besleyici değeri yüksek bir besin olan kivinin bir tanesi ile günlük A ve C vitamini ihtiyacı karşılanabilmektedir.

Koruk:
Olgunlaşmamış ham üzüme koruk, diğer adıyla ekşi üzüm denir. Ekşi tadı içeriğindeki elma asidi ve tartarik asitten kaynaklanmaktadır. Ayrıca, potasyum, magnezyum ve kalsiyum gibi mineraller içerir.

KUŞBURNU:
Başta C vitamini olmak üzere bol miktarda vitamin ve mineral içeren çok besleyici bir besindir.

NAR:
Potasyum ve demir minerali ile C vitamini açısından çok zengin bir meyve olan nar, B1, B2 vitaminleri ile kalsiyum ve fosfor minerallerini de barındırır.

ŞEFTALİ:

B ve C vitaminleri ile potasyum açısından zengin bir meyvedir. Ayrıca A vitamini ile kalsiyum, magnezyum, sodyum, demir ve fosfor minerallerini de barındırır.

Vişne:
Kiraza benzeyen ve tadı kiraz tadından daha ekşi olan bir meyvedir. Tam bir vitamin ve mineral deposu olan vişne, A ve C vitaminleri ile sodyum, potasyum, kalsiyum ve fosfor mineralleri açısından zengindir. Kiraz vişne ile benzer özellikler taşır.

ahududu
Kanı temizler, vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Terletir ve idrar söktürür. Kabızlığı giderir. Vücuda dinçlik verir.

BADEM ve BADEM YAĞI:

Pembe ve beyaz renklerde çiçekler açan Badem Ağacının meyvesi, olgunlaştıktan sonra sert bir kabukla kaplanır. Acıbadem ve Tatlı badem olmak üzere başlıca iki çeşidi vardır. Bademin, diğer kabuklu yemişler gibi, besin değerleri son derece yüksektir. İçerisinde bol miktarda E Vitamini, kalsiyum, magnezyum, potasyum ve fosfor bulunmaktadır. Bademin ezilerek yağı elde edilir.

ceviz
Yaprakları ve kabuklarıyla hazırlanan ilaçlar kanı temizler, kansızlığı giderir. İshal ve dizanteriyi keser. Verem ve şeker hastalığında hem besleyici, hem de tedavi edicidir. Saç ve elleri boyamakta da kullanılır. Bitki bilimcilere göre bol miktarda A, B1, B2, C, E ve K vitaminleri ile Chinon Juglon adlı aktif madde içeren cevizin hem içi, hem ağacının kabukları hem de yaprakları pek çok sağlık sorununa iyi geliyor. Her sabah kahvaltıda bir miktar ceviz içi yenmesinin zekayı geliştirdiğini belirten uzmanlar, yeşil ceviz meyvelerinin kabukları kaynatılarak içildiğinde erkeklerde cinsel gücü artırdığını belirtti. Vücudu besleyip güçlendiren cevizin yararlarından bazıları şöyle sıralanıyor: ? Nasırlar üzerine konulan ceviz yağı zamanla bunların yok olmasını sağlar. ? Taze dalların kabukları ve meyvelerinin kabukları ile karıştırılıp kaynatılarak elde edilen sıvı mideyi kuvvetlendirir. ? Ceviz yapraklarından yapılan çay iştah açar, mideyi kuvvetlendirir, boğaz hastalıklarına iyi gelir. ? Bir miktar ceviz yaprağı banyo suyuna karıştırılırsa cilt hastalıklarına iyi gelir. ? Ceviz yaprakları pişirilerek çıbanların üzerine sarılırsa iyileşmesini sağlar. ? Ceviz yağı yüz lekelerinin üzerine sürülüp masaj yapılırsa lekeler yok olur.

çamfıstığı
Bronşit, verem, akciğer hastalıklarının çabuk iyileşmesine yardımcı olur. Ruhi çöküntüyü giderir. Kalp hastalıklarında da faydalıdır.

dut
Beyaz dut yaprakları idrar söktürür. Vücutta biriken suyu boşaltır. Aç karnına yenen beyaz dut bağırsak solucanlarını söktürür.
Fructus Mori nigri Meyvalardan hazırlanan şurup, gargara halinde, ağız ve boğaz hastalıklarına (pamukçuk) karşı kullanılır.

enginar
Kandaki üre ve kolesterolü düşürür. İdrar söktürür. Kandaki şeker miktarını ayarlar. Damar sertliği ve kalp hastalıklarını önler. Böbrekteki kumların dökülmesine yardımcı olur. Prostat, meme ve rahim ağzı kanserine karşı iyi gelir. Enginarın içinde bulunan Silymarin maddesinin, hücrelerin hasar görmesini engellediğine işaret eden araştırmacılar, ayrıca Silymarin maddesinin, prostat, meme ve rahim ağzı kanserini önleme konusunda da etkili olduğunu belirtti. Enginarın içinde, fiber, magnezyum, folate ve C vitamini bulunduğu, bu sebzeyi bol miktarda tüketenlerin, bulundukları yaşın daha altında gösterdikler.

fındık
Bedeni ve zihni yorgunluğu giderir. Vücuda kuvvet verir. Nekahat devresinin çabuk geçmesini sağlar.

hindistancevizi
İdrar söktürür. Böbreklerdeki kum ve taşların düşürülmesine yardımcı olur. Mide ağrılarını giderir.

kavun
Kavun meyve olarak çok yenildiği gibi tohumları (çekirdekleri) de tıbbi olarak kullanılmaktadır. Olgun kavunların çekirdekleri kurutulur. Çekirdekler halk tababetinde öksürüğe karşı (çekirdekleri suda, suyu yarıya ininceye kadar kaynatılıp içilmesiyle) kullanılır. Ayrıca kavun, sinirleri yatıştırır, böbreklerdeki kanı temizler, taşların düşürülmesine yardımcı olur. Barsaklarda ülser ya da iltihab olanlarla, şeker hastaları ve yüksek tansiyonu olanlar yememelidir.

kayısı
Çekirdeklerinden yağ elde edilir. Etli meyvesi şeker, organik asitler ve C vitamini ihtiva etmesi bakımından önemlidir. Çekirdek içinden elde edilen yağ badem yağı yerine, yaprakları derelerde balıkları sersemleterek tutmak için kullanılır.

kestane
Kabuklarının suda kaynatılması ile elde edilen çay, ateş düşürür ve sinirleri yatıştırır. Meyvesi kasları kuvvetlendirir. Kan dolaşımını düzenler. Varis ve basur memelerinin meydana gelmesini önler. Karaciğer yorgunluğu ve şişliğini geçirir. Kansızlığı giderir. Damar sertliği ve yüksek tansiyondan şikayet edenlerle, şeker hastaları yememelidir.

kızılcık
Kızılcık meyvelerinden ezme, marmelat, meyve suyu yapılır. Kabız edici özelliği vardır. Gıda olarak istifade edildiği gibi kabukları ateş düşürücü olarak kullanılır.

kiraz
Aspirin yerine kiraz Kiraz yemek ağrıların dindirilmesinde aspirinden çok daha etkili oluyor. Michigan eyaletinde yaşayanlar, bu yörede çok yetiştiğinden, bol bol kiraz yiyorlar. Kimileri bu meyvenin gut ve mafsal iltihabından kaynaklanan ağrılara birebir olduğunu ileri sürüyor. Michigan Eyalet Üniversitesi’nden Muraleedharan Nair kirazda bulunan ve ”antosiyanin” olarak bilinen kırmızı renkteki kimyasalların bu etkiyi yaratabileceğine dikkat çekiyor. Nair ve ekibi genelde uygulanana deneylerden yararlanarak söz konusu belişimlerin aspirin ve ibuprofen gibi ağrı kesicilerde bulunan enzimleri içerip içermediğini araştırdı. Ardından kimyasalların serbest radikallerin zararlı etkilerini yok edici özelliklerini inceleyerek bunları vitaminlerle karşılaştırdı. Sonuçta, 20 kirazda 12-25 miligram arasında antosiyanin bulunduğu ve bu maddenin ağrı kesici etkisinin aspirinden on kat daha fazla olduğu görüldü. Kirazda bulunan antosiyanin maddesinin E ve Ca vitaminlerine benzer antioksidan etkiler yarattığına da tanık olundu. Nair’e göre, günde 20 kiraz yemek bir aspirin almakla özdeş etki yaratıyor. Nair kirazdaki antosiyaninin tablete dönüştürülmesine çalışıyor.

kivi
Bir kivide, bir portakalda olan C vitamininin iki katı vardır. Potasyum bakımından da zengindirler. Sindirimi kolaylaştırır ve kabızlığı önler.

nar
Vücudu kuvvetlendirir. İshali keser. Burun poliplerine faydalıdır. Şerit düşürür. Kalbi kuvvetlendirir. Mide, bağırsak hastalığı olanlar, küçük çocuklar ve hamileler fazla kullanmamalıdır.

şeftali
Çiçekleri kabızlığı giderir ve barsak solucanlarını düşürür. Meyvesi hazmı kolaylaştırır.İdrar yollarını temizler. Bol miktarda idrar söktürür. Basur memelerinden doğan şikayetleri giderir. Safra kesesi ve böbrekler için faydalıdır.

vişne
İshali keser. Ateşi düşürür. İdrar söktürür. Vücuda rahatlık verir.

yeralması
Şeker hastaları için faydalıdır. Besleyicidir. Vücudun direncini arttırır. Kabızlığı giderir.
Son düzenleyen Safi; 6 Haziran 2016 15:23
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
4 Temmuz 2012       Mesaj #12
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye

Demir Minerali


Ad:  miner6.jpg
Gösterim: 1039
Boyut:  51.2 KB
İnsan vücudu için önemi ve faydaları açısından vazgeçilmez bir mineraldir. B vitaminlerinin kullanımı, bakır ve kalsiyum emilimi, kanda oksijeni taşıyan kırmızı kan hücrelerinin ve çeşitli enzimlerin üretimi için gereklidir. Demir minerali, bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklardan korunmaya yardımcı olur. Vücut direncini arttıran demir yorgunluğa karşı etkilidir. Demir minerali vücudun büyümesine de yardım eder. Bu nedenle, özellikle gelişme çağındaki çocuklar için vücut ve beyin gelişimi açısından çok önemlidir.
Sponsorlu Bağlantılar
Demir Eksikliği ve buna bağlı olarak oluşan kansızlık yani anemi ise demir eksikliği anemisi olarak adlandırılır. Kadınlar erkeklerden daha fazla demir tüketirler. Bu nedenle Kadınlarda Demir Eksikliği daha fazla görülür. Demir eksikliği konsantrasyon bozukluğu, halsizlik, kalp çarpıntısı, yorgunluk, solgunluk, sinirlilik, bağışıklık sisteminde zayıflık, saçlarda ve kemiklerde kırılganlık gibi sorunlara yol açar. Ayrıca, saç dökülmesi, saçlarda ve tırnaklarda çatlamalar, dudak kenarlarında yaralar ve yutma güçlüğü gibi şikâyetlere sebep olabilmektedir. Özellikle C vitamini demir emilimini kolaylaştırdığı için Anemiden korunmaya yardımcı olur. Gebelikte, bebeklerde ve çocuklarda demir ihtiyacı daha fazla olduğu için özellikle bu dönemlerde demir eksikliği sonucu oluşabilecek gelişim bozukluklarının önüne geçmek için yeterli miktarda demir alınmalı, gerekirse demir hapları ile demir takviyesi yapılmalıdır.

Demir Fazlalığı ve Zararları:


Fazla miktarda demir almak damar sertliğine, hücrelerin erken yaşlanmasına ve yağlanmasına neden olmaktadır. Ayrıca, demir fazlalığı, kanser riskini arttırmasının yanı sıra, siroz, şeker hastalığı, kalp büyümesi, halsizlik, iştahsızlık ve kilo kaybı, bulantı, kusma ve nefes darlığı gibi sağlık sorunlarına yol açmaktadır.

Demir Minerali Hangi Besinlerde Bulunur?


Kuru kayısı ve kuru üzüm gibi kurutulmuş meyveler, kırmızı et ve karaciğer, pekmez, tahıllar, yumurta, lahana, fasulye, pancar, patates, fındık, badem, şeftali, armut, hurma, kabak ve balık bol miktarda demir içeren besin maddeleridir.

Günlük Demir İhtiyacı:


Yetişkinlerde erkeklerin günlük demir ihtiyacı ortalama 8 – 10 mg kadardır. Bu miktar gebelik, emzirme ve adet dönemlerinden dolayı kadınlarda biraz daha fazladır.


Kalsiyum Minerali:


İnsan vücudu açısından Kalsiyumun önemi, özellikle kemik oluşumu ve diş sağlığı açısından almış olduğu görevleri nedeniyle, çok fazladır. Bu nedenle insan vücudundaki kalsiyumun % 99′u kemiklerde ve dişlerde bulunur. Kalsiyumun, kas büyümesi ve kasların gerginliği, enerji üretimi, kanın pıhtılaşması, sinir iletimi ve kalbin düzenli çalışmasında önemli görevleri vardır. Gebelik ve doğumdan sonra süt yapımında da büyük rolü vardır. Ayrıca kanser ve kalp hastalıkları riskini azaltır.

Kalsiyum Eksikliği:


Kalsiyum eksikliğinde, başta kemiklerin ve dişlerin zayıflaması sonucu raşitizm, kemik erimesi ve diş çürümesi gibi sorunlar ortaya çıkar. Saç ve tırnaklarda kırılmalar meydana gelebilir. Ayrıca, eklem ağrıları, kas krampları, egzama, kalp çarpıntısı, yüksek tansiyon, sinirlilik, uykusuzluk ve depresyona neden olabilir. Gebelikte ve yeni doğan bebeklerde kalsiyum ihtiyacı daha fazladır. Bu nedenle, özellikle gebelikte ve bebeklerde kalsiyum ihtiyacını karşılamaya özen göstererek kalsiyum eksikliği sonucu oluşabilecek gelişim bozukluklarının önüne geçilmelidir.

Kalsiyum Fazlalığı ve Zararları:


Fazla kalsiyum alınması böbrek taşı ve kireçlenmesi, kas güçsüzlüğü, kemiklerde kireçlenme gibi sağlık sorunlarına neden olabilmektedir.

Kalsiyum içeren besinler nelerdir?


En çok Kalsiyum içeren besinler süt ve peynir, yoğurt gibi süt ürünleridir. Ayrıca, lahana ve nane gibi yeşil sebzelerde, yumurta, incir, badem, fındık, fıstık, tereyağı, pekmez, keçiboynuzu ve balık gibi besin maddelerinde bol miktarda kalsiyum bulunur.

Günlük Kalsiyum İhtiyacı:


Normal Yetişkinlerde, Gebelikte, bebeklerde ve çocuklarda değişiklik gösterir. Normal bir yetişkin günde ortalama 1000 mg. Kalsiyum almalıdır. Gebelikte ve 50 yaşın üzerindekilerde bu oran ortalama olarak 1500 mg.’a kadar yükselir. Çocuklarda ise 500 – 600 mg kadar kalsiyum, günlük kalsiyum ihtiyacını karşılayacaktır.


Magnezyum Minerali:


Magnezyum, sinir sisteminin aşırı duyarlılığını azaltarak sakinleşmeye yardımcı olduğu için ” Anti-stres Minerali ” olarak da bilinir. Enzimlerin harekete geçirilmesi ve kandaki şekerin enerjiye dönüştürülmesinde rol alır. C vitamini, sodyum, potasyum, kalsiyum ve fosfor gibi vitamin ve minerallerin daha etkili kullanılması için de gereklidir. Ayrıca cildi düzgünleştirir, saçı güzelleştirir, tırnakları kuvvetlendirir. Sinir sistemi sağlığı, vücut ısısının dengede tutulması gibi pek çok fonksiyonda görev alan magnezyum, kemik ve diş gelişimi ve sağlığı açısından da gereklidir. Astım ve alerjik nezleyi hafiflemesi de Magnezyumun Faydaları arasındadır. Adet dönemi öncesi magnezyum takviyesi adet sancılarını azaltır. Gebelikte görülen kramplara karşı koruyucudur.

Magnezyum Eksikliği:


Magnezyum eksikliği kalp, böbrek, beyin ve karaciğer fonksiyonlarında aksaklıklara yol açarak halsizlik, iştahsızlık, huzursuzluk ve uyku bozukluları, dalgınlık, hafıza zayıflığı, öğrenme güçlüğü, böbrek yetmezliği, kalp çarpıntısı, kramp gibi sağlık sorunlarına neden olabilmektedir. Bebeklerde havale tehlikesini arttırır. Stres, gebelik ve emzirme gibi durumlarda vücudun günlük magnezyum ihtiyacı artar.Alkol kullanımı magnezyum eksikliğine yol açtığı için özellikle “alkol bağımlılarında” ve sık alkollü içki içenlerde magnezyum eksikliği çok görülür.

Magnezyum Fazlalığı ve Zararları:


Vücut normalde fazla alınan magnezyumu vücuttan uzaklaştırır fakat kalsiyum eksikliği magnezyum fazlalığının oluşmasına neden olabilir. Magnezyum fazlalığı bitkinlik, böbrek ve sindirim sistemi hastalıkları, terleme ve depresyon gibi sağlık sorunlarına yol açar.

Magnezyum içeren besinler nelerdir?


Balık ve tavuk eti, peynir, yumurta, tam unlu ekmek, yerfıstığı, patates ve portakal bol miktarda magnezyum içeren besin maddeleridir.

Günlük Magnezyum İhtiyacı:


Yetişkinlerde ortalama 300 mg. dır. Bu miktar 65 yaş üzerindekilerde 350 mg a, gebelik ve emzirme dönemlerindeki kadınlarda 600 mg a kadar çıkabilmektedir.

Çinko Mineralinin Faydaları ve Görevleri:


Vücuttaki pek çok fonksiyonda görev alır. Protein sentezi, büyüme ve cinsel gelişimin yanı sıra bilhassa bağışıklık sistemi için gereklidir. Vücudun kendi kendini iyileştirmesi ve yenilemesi gereken durumlarda ve zihinsel fonksiyonlarda önemli roller üstlenir. Cildin ve kasların erken yaşlanmasını önler. Hücre yenilenmesini destekleyerek cildi güzelleştirir, tırnakları güçlendirir ve saç dökülmesini önler.

Çinko Eksikliği:


Çinko eksikliğinde, bağışıklık sistemi zayıflar; halsizlik, yaraların geç iyileşmesi, saçlarda zayıflama ve dökülme gibi belirtiler görülür. Ayrıca, gelişme geriliği, iştahsızlık, öğrenme ve dikkat eksikliği görülebilir. Çinko Eksikliği bunların dışında, çocuklarda cinsel gelişim geriliğine ve yetişkinlerde ise sperm sayısı azlığına neden olmaktadır. Tırnaklardaki beyazlama çinko eksikliğinin belirtileri arasındadır. Yemeklerin yanlış pişirilmesi sonucu besin değerlerini kaybetmesi,alkol ve stres çinko eksikliğine neden olan başlıca faktörlerdir.

Çinko Fazlalığı ve Çinkonun Zararları:


Bulantı, kusma ve ishal, huzursuzluk, terleme ve titreme gibi sorunlara ve kolesterol dengesizliğine neden olabilir. Ayrıca, bağışıklık sisteminin zayıflamasına ve aşırı kullanımlarda tümör oluşumuna neden olur.

Çinko içeren besinler hangileridir?


Et, deniz ürünleri, baklagiller, tahıllar, yumurta, fındık, süt ve süt ürünleri ile lifli besinler bol miktarda Çinko içeren besin maddeleridir.

Günlük Çinko İhtiyacı:


Yetişkinlerde günlük çinko ihtiyacı ortalama 15 – 20 mg kadardır. Gebelikte ve sporcularda çinko ihtiyacı daha fazladır. Bununla birlikte, Günlük 50 mg dan fazla çinko almak yan etkilere neden olabilir.


Sodyumun Faydaları, Önemi ve Görevleri:


Vücutta sodyum su dengesinin korumasında ve besinlerin hücre duvarından geçişinde görev alır. Sinir ve kas fonksiyonlarının sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi için de gereklidir.

Sodyum Eksikliği:


Eksikliğinde halsizlik ve güçsüzlük, baş dönmesi, çarpıntı, tansiyon düşüklüğü, hafıza bozukluğu ve konsantrasyon zayıflığı, baş ağrısı, depresyon, mide bulantısı ve kas krampları gibi sağlık sorunları oluşur. Yetersiz tuz alımı, tuz alınmadan fazla miktarda su tüketilmesi, böbrek hastalıkları, yanıklar ile ishal, kusma ve terleme yolu ile vücudun tuz kaybetmesi sodyum eksikliği oluşmasının başlıca nedenleridir.

Sodyum Fazlalığı ve Zararları:


Normalde fazlası idrar ve terleme yoluyla vücuttan uzaklaştırılır. Bununla birlikte, sodyum fazlalığı yüksek tansiyon, potasyum kaybı, vücutta su tutulması ve ödemlere neden olur. Sodyum fazlalığında potasyum takviyesi yaparak, potasyum eksikliğinden doğabilecek zararlı sonuçlardan korunmaya çalışılmalıdır. Sodyum Fazlalığının en önemli nedenleri fazla tuz ve tuzlu, yani bol miktarda sodyum içeren, besinler tüketmek, yetersiz su alımı ya da ishal, terleme ve kusma yoluyla vücudun sodyuma oranla daha fazla su kaybetmesi nedeniyle kandaki sodyum oranının artması olarak sayılabilir.

Sodyum içeren besinler nelerdir?


Vücuda giren Sodyumun büyük bir kısmı tuzdan elde edilir. Ayrıca, maden suları, başta hamsi olmak üzere deniz ürünleri, peynir, kırmızı ve yeşil biber, fındık, fıstık, ceviz, kereviz ve havuç bol miktarda sodyum içeren besin maddeleridir.

Günlük Sodyum İhtiyacı:


Normal sağlıklı bir yetişkin için günlük sodyum ihtiyacı 2 – 3 gram civarındadır ve bu sodyum miktarı 5 gram tuzdan sağlanabilir. Normal şartlarda sodyum ihtiyacı rahatlıkla karşılanır, fakat ishal gibi vücudun sıvı ve mineral kaybettiği durumlarda kaybedilen sodyumun geri kazanılması için su ile birlikte bir miktar tuz alınmalıdır. Vücudun ihtiyaç duyduğu sodyumun miktarı hamilelerde artarken, yüksek tansiyon hastalarında azalmaktadır. Ayrıca, bebeklere 1 yaşına gelene kadar tuz ve tuzlu besinler verilmemelidir. Zaten anne sütü sodyum açısından en ölçülü şekilde yaratılmıştır.


Fosforun Görevleri ve Faydaları:


Kemik ve diş yapısının temelini oluşturan fosfor, kalp düzeni, böbrek fonksiyonları, kaslar, sinirler ve beyin için gereklidir. Hücrelerin büyümesine yardım eder.Proteinlerin sentezlenmesi, enzimler ve hücrede enerji üretimi ile ilgili kimyasal olaylara katılır.

Fosfor Eksikliği:


Özellikle kasları ve kemikleri olumsuz yönde etkileyerek kas hücrelerinin zarar görmesine, kasların ve kemiklerin güçsüzleşmesine neden olur. Sinir – kas ilişkisinde ve beyin fonksiyonlarında aksaklıklara yol açar. Fosfor Eksikliğinin en önemli nedenleri yetersiz beslenme, fosforun bağırsaklardan yeterince emilememesi,alkol kullanımı ve idrar söktürücü ilaçlardır.

Fosfor Fazlalığı ve Zararları:


Fosfor Eksikliği gibi Fosfor fazlalığı da sağlık açısından zararlıdır. Fosfor fazlalığı, kalsiyum dengesini bozarak kalsiyum dengesizliğinden kaynaklanan sorunlara neden olur ve kemik yoğunluğunun ve gücünün azalmasına yol açar. Bunun neticesinde kemikler direncini yitirir ve kolay kırılır. Fosfor fazlalığı, tansiyonu da yükseltir. Ayrıca, çeşitli tarım ilaçları gibi aşırı fosfor içeren maddelerin içilmesi ya da bu maddelerle temas edilmesi halinde Fosfor Zehirlenmesi meydana gelebilir.

Fosfor Hangi Besinlerde Bulunur?


Et, balık, yumurta, süt ve süt ürünleri gibi proteinbakımından zengin besinler bol miktarda fosfor içeren besinler arasındadır. Ayrıca, maden suları, mısır, meyveler ve meyve suyu, pırasa gibi besinler de fosfor minerali açısından zengin besinlerdir.

Günlük Fosfor İhtiyacı:


1 yaşına kadar olan bebeklerde günlük fosfor ihtiyacı 250 mg, 10 yaşına kadarki çocuklarda ise ortalama 800 mg dır. 11-24 yaş arasındaki dönem fosfor ihtiyacının en fazla olduğu dönemdir. Bu yaşlarda günlük 1200 mg kadar fosforun alınması gerekir. 24 yaşın üzerindeki yetişkinlerde ise günlük ortalama 800 mg fosfor almak yeterlidir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 26 Mayıs 2016 07:57
Sen sadece aynasin...
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
31 Ekim 2013       Mesaj #13
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye

Mineraller Nelerdir?


Mineraller, vücudumuzun yaşam için gerekli fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için ihtiyaç duyduğumuz inorganik maddelerdir. Mineraller vücudumuz tarafından üretilemediği için dışardan besinler yoluyla alınır.

Vücudun pek çok hayati işlevinde mineraller, vitaminlerle birlikte görev alır. En önemli görevleri ise vitaminler ile diğer besinlerin vücut tarafından etkili bir şekilde kullanımını sağlamaya yardımcı olmaktır. Yetersiz mineral alımı vücut fonksiyonlarının bozulmasına ve çeşitli sağlık sorunlarına yol açar. Örneğin; kansızlık, anemi ya da demir eksikliği olarak adlandırılan ve ülkemizde oldukça yaygın olan bu rahatsızlığın temelinde "Demir minerali eksikliği" yatmaktadır. Sadece bir mineralin bile vücut tarafında yeterince alınamaması, pek çok şikayete yol açan kansızlığa neden olabilmektedir. Bu nedenle, yeterli mineral almak için dengeli ve sağlıklı beslenme çok önemlidir.

Vücudun mineral ihtiyacı mg cinsinden çok düşük değerlerde olmakla birlikte, hamilelik döneminde, gelişme çağındaki çocuklarda, sporcularda ve bunun gibi çeşitli kişi ya da dönemlerde bu ihtiyaç artabilir.

Mineral İçeren Yiyecekler :


  • Kalsiyum içeren yiyecekler: Süt ve süt ürünleri, soya fasulyesi, brokoli, lahana, koyu yeşil yapraklı sebzeler, badem, ceviz, fıstık,sardalya.
  • Demir içeren besinler : Kırmızı et, balık, yumurta sarısı, soya fasulyesi, kabuklu yemişler, kuru üzüm, pekmez.
  • Bakır içeren besinler : Karaciğer, balık, kabuklu hayvanlar, yapraklı sebzeler, bezelye, fındık, ceviz, mantar, çavdar.
  • Çinko içeren besinler : Yumurta sarısı, baklagiller, kabak çekirdeği, ayçiçeği çekirdeği, buğday tohumu, tüm tahıllar.
  • İyot içeren besinler : Deniz balıkları, sebze (zeminin içerdiği iyot miktarına bağlı), iyotlu yemek tuzu.
  • Potasyum içeren besinler : Meyve, sebze, süt ürünleri, muz, kurukayısı, kuru üzüm, portakal, avokado, kabak, incir, sarımsak, hurma, patates.
  • Magnezyum içeren yiyecekler : Badem, fıstık, fındık, ceviz, soya fasulyesi, rafine edilmemiş tahıllar, tam tahıllı ekmek ve koyu yeşil sebzeler.
  • Selenyum içeren besinler : Deniz ürünleri, tavuk, soğan, sarımsak, brokoli, buğday tohumu.
  • Sodyum içeren besinler : Yemeklik tuz, buğulama ve salamura et, salam ve balık ürünleri, ekmek, peynir, maden suyu.
  • Fosfor içeren besinler : Balık, et, yumurta, işlenmemiş tahıl ürünleri, fındık, ceviz, maya, peynir.
  • Kükürt içeren besinler : Yumurta sarısı, et, süt, balık, peynir, fındık, ceviz, sebze.
  • Manganez içeren besinler : Ananas, ceviz, fındık, baklagiller, işlenmemiş tahıl ürünleri, sebze, bira mayası, kakao.
  • Krom içeren besinler : Siyah çay, kakao, bal, fındık, ceviz, ilenmemiş tahıllar, peynir, et, mantar.
  • Flor içeren besinler : Balık, et, süt ürünleri, çay, kahve, su ve maden suyu, soya fasulyesi.
  • Klorid içeren besinler : Yemek tuzu içeren her türlü besin (salam ve balık ürünleri, ekmek, peynir gibi)

Son düzenleyen Safi; 26 Mayıs 2016 03:08
Sen sadece aynasin...
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
26 Mayıs 2016       Mesaj #14
Safi - avatarı
SMD MiSiM

MİNERAL MADDELER


Mineral maddeler hem bitkisel hem de hayvansal gıda maddelerinde bulunabilir. Bitkiler İhtiyaç duydukları mineral maddeleri topraktan karşılar. Hayvanlar ise bitkisel gıdalar ve direkt tuz ilavesi ile alırlar. İnsanlar ihtiyacı bitkisel ve hayvansal gıdalardan karşılarlar.
Ad:  min1.JPG
Gösterim: 961
Boyut:  34.4 KB

Mineral maddeler gıdalarda çok az miktarda bulunur. Bunlar inorganik bileşikler olup, toplam vücut ağırlığının % 4’ ünü teşkil eder. İnsan vücudu başlıca Ca, P, Mg, K, Na, Fe, Zn yu yüksek miktarlarda (major elementler), I, Mn, Cu, Fl, Cr, Se, Ce ve Mo ni ise daha az miktarda (iz elementler) içermektedir. Minerallerin her birinin canlı metabolizmasında ayrı ayrı ve birbirleriyle ilişkili görevleri vardır. Mineralsiz bir vücut sağlığı düşünülemez. Genel olarak bazı mineraller gıdaların işlenmesi, öğütülmesi, soyulması kabuklarının ayrılması sırasında kaybolmaktadır. Bazı minerallerde gıdalara geniş miktarlarda ilave edilebilmektedir. Mineral noksanlığında olduğu gibi fazlalığında da bazı problemler (toksik etki) oluşabilmektedir. Mesela bakır kaplarda pişirilen yemekten kaynaklanan zehirlenmeler görülebilmektedir. Gıdaların hazırlanması ve işlenmesinde mineral kaybının en aza indirilmesine, yeşil sebzeleri, yeşil meyveleri, kabuklu hububatları, kepekli ekmeği beslenmede bulundurmaya dikkat edilmelidir.

Mineral maddelerin görevleri


  • Çatı ve iskelet maddesi yapımı
  • Enzim reaksiyonlarını koordine etmek
  • Sinir aktivitelerini etkilemek
  • Elektrolitik ve ozmotik dengeyi korumak

Gıda İşlemede Mineral Kayıpları


Bir gıdanın mineral içeriği o gıdanın elde edildiği ham maddeden kaynaklanır. Bu nedenle gıdalarda yer alan minerallerin beslenmedeki yeri, fizyolojik değerleri ve gıdalarda bulunduğu konumu üretim sırasında üzerinde önemle durulması gereken konulardır. Gıdanın üretildiği alet-ekipman ve kaplardan; depolama sırasında, ambalajdan taşınan metaller ürünün mineral içeriğinde yer alır. Gıdanın doğal yapısında yer alan ve dışarıdan taşınan minerallerin gıdanın kalitesiyle yakından ilişkisi vardır.
Örneğin, bazı metaller işlenmiş meyve ve sebzelerde renk değişikliğine neden olabilir. Bazı metaller ise gıdada üretim ve depolama sırasında meydana gelen, tat, koku değişikliklerinden sorumludur. Pek çok metal gıdayı olumsuz etkileyerek bazı elzem besin öğelerinin kaybına neden olmaktadır.
En büyük mineral kaybı tahılların öğütülmesi ile gerçekleşir. Bu nedenle diyette yüksek rafine gıdaların artması mineral eksikliğine yol açmaktadır.

Şeker,nişasta gibi saflaştırma işlemleri, süzme yoğurt ve çökelek yapımında yoğurdun suyunun atılması, besinlerin salamurada bekletilmesi, iyotlu tuzun açıkta bekletilmesi gibi işlemler besinlerdeki mineral kaybını artırır.
Isıl işlem dışındaki birim işlemlerin pek çoğunun gıdalarda mineral kaybına yol açmadığı gerçektir. Bu işlemler karıştırma, temizleme, ayıklama, dondurarak kurutma hatta pastörizasyondur. Bunun yanı sıra bazı işlemlerde de istem dışı kayıplar olmaktadır. Örneğin; ağartma, dondurma ve derin kızartma gibi.

Mineral madde kayıpları üzerine etkili faktörler


Ad:  min2.JPG
Gösterim: 1029
Boyut:  30.0 KB
Ad:  min3.JPG
Gösterim: 1035
Boyut:  60.4 KB
Ad:  min4.JPG
Gösterim: 1996
Boyut:  59.1 KB
Ad:  min5.JPG
Gösterim: 2179
Boyut:  54.4 KB
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
5 Haziran 2016       Mesaj #15
Safi - avatarı
SMD MiSiM

MİNERAL MADDELER


Mineral maddelerin hepsi periyodik tabloda yer alan birer elementtir. İnsan ve bitkilerin dokularında çözünmüş tuz ya da karbohidrat, protein veya lipitlere bağlanmış olarak bulunan minerallere biyolojik elementler de denir.
Ad:  min1.JPG
Gösterim: 2298
Boyut:  132.7 KB

Mineral maddelerin sınıflandırması


İnsan ve hayvan organizmasında varlığı tespit edilebilen çok sayıda mineralden (biyolojik element) yaklaşık 26’sı hayat için önemlidir. Bunlardan dördü (C, H, O ve N) temel elementler olup canlı organizmaların temel yapı maddelerinin oluşturduklarından mineral madde olarak dikkate alınmazlar. Kalsiyum, fosfor, sodyum, potasyum, klor, magnezyum ve kükürt makro elementler olarak adlandırılırlar ve C, H, O ve N ile birlikte canlı organizmaların % 99’ undan fazlasını oluştururlar. Mineraller vücudumuzda bulunan miktarına göre makro veya mikro elementler olarak ikiye ayrılırlar.
  • Makro (majör) mineraller, vücut dokularında kilogramda-gram olarak bulunan minerallerdir. Diğer bir deyişle vücut bileşimimizde fazla bulunan minerallerdir. Bunlar kalsiyum (Ca), fosfor (P), potasyum (K), magnezyum (Mg), sodyum (Na), klor (Cl)’dur.
  • Mikro (iz mineraller), vücut dokularında kilogramda - miligram olarak bulunan elementlerdir. Diğer bir deyişle vücut bileşimimizde az miktarda bulunurlar. Bunlar demir (Fe), çinko (Zn), iyot (I), selenyum (Se), bakır (Cu), mangan (Mn)’ dır. Demir, iyot, bakır, mangan, çinko, kobalt, molibden, selenyum ise mikro elementler (ya da iz elementler) olarak sınıflandırılır.
Ad:  min2.JPG
Gösterim: 1583
Boyut:  49.5 KB

Yapısı


Mineraller bulundukları ortamda anyon (artı kutup) ve katyon (eksi kutup) özelliği taşır. Katyonlar, anyonlara göre daha karmaşık yapılıdır. Bazı metal iyonları besleyici değer açısından büyük önem taşır. Bazıları da toksik (zehir) etkili ve kontaminasyon (bulaşma) sonucu yapıya giren elementlerdir.
Minerallerin kimyasal yapısına asit-baz ilişkisi ile birlikte bakıldığında daha kolay anlaşılır. Asit ve bazlar gıdaların işlevsel özelliklerini etkiler. Gıdanın pH’sını düşürmek ve yükseltmek gibi işlevleri ile büyük önem taşırlar.
Pek çok asit ve baz gıdada doğal olarak bulunur. Bunun yanında her ikisi de gıda katkı maddesi olarak veya üretimde farklı amaçlar için kullanılabilir. Fosforik asit de gıdalarda bulunan mineral asitlere gösterilebilecek en iyi örneklerdir. Fosforik asitler gıdalarda asitlendirici ve tat- koku ajanı olarak kullanılır (gazlı içeceklerde olduğu gibi) .
Mineraller şeker ,nişasta gibi saflaştırılmış yiyeceklerde bulunmaz. İnsan vücudunun yaklaşık % 4’ünü, kemik ve diş gibi sert dokuların yapıları oluşturur. Vücut çalışmasında bu ögelerin her biri ayrı ayrı görev yaptığı gibi birbirleri ile ilişkili görevleri de vardır. Örneğin demirin kullanılmasında bakırın yardımcı olması gibi. 
Mineraller çeşitli hayvansal ve bitkisel dokularda değişik oranlarda bulunur. Besinin mineral içeriği yetiştirildiği toprağa, bakımına, beslenmesine, işleme durumuna göre değişiklik gösterir.

Minerallerin Önemini ve Fonksiyonları


  • Bitkisel ve hayvansal gıdaların yakılması sonucu külde kalan inorganik maddelerdir Organizmalar kendi kendine mineral maddeleri üretemediği için besinlerle dışarıdan almak zorundadırlar.
  • Elementler organizmaya gıdalar yanında su ve havadan da alınabilir.
  • Hepsinin belli bir kimyasal sembolü vardır.
  • Mineraller hücrede protein, karbonhidrat, yağ gibi organik maddelere bağlı olarak bulundukları gibi hücrede tuz hâlinde de ( proteinlerde fosfor, enzimlerde metal iyonları vb.) bulunabilirler. Çözünür durumdaki mineral tuzlarının bir kısmı pozitif yüklü katyon, bir kısmı da negatif yüklü anyonlar şeklindedir.
  • Bir değerlikli elementler (Na+, K+, Cl", I") gıdalarda çözünebilen tuz formunda, çok değerlikli elementler (Ca+2, Mg+2, Fe+2, Fe+3, P"3 vb) ise organik bileşiklerle kompleks oluştururlar (klorofil, hemoglobin, miyoglobin, kalsiyum kazeinat, B12 vitamini vb.)
  • İnsan vücudunun yaklaşık % 15’i mineral maddelerden oluşur. 70 kg ağırlığındaki bir insanda ortalama 3 kg mineral tuzları vardır. Bunun çoğunluğunu iskelet sistemindeki kalsiyum ve fosfor oluşturur.
  • Mineral maddeler de vitaminler gibi vücutta enerjiye dönüşmezler.
  • Sindirilmeden direkt olarak kana alınırlar.
  • Gıdalardaki mineraller beslenme fizyolojisi yanında gıdanın lezzetini etkilemeleri, birçok enzimin inhibitör ya da aktivatörü olmaları nedeniyle de önemlidirler.
  • Mineraller; idrar, ter ve dışkı ile dışarı atıldığından mineral içeren besinlerin düzenli olarak vücuda alınması gereklidir.
Ad:  min3.JPG
Gösterim: 944
Boyut:  40.5 KB
  • Mineraller kanın ve vücut sıvılarının osmotik basıncı ve pHının ayarlanmasında, kas kasılmasında, kanın pıhtılaşmasında ve sinirlere uyarının iletilmesinde önemli role sahiptir.
  • Vücut içindeki birçok enzim vitamin, hormon ve hemoglobin gibi moleküllerin yapısını oluştururlar. Bunlar demir, fosfor gibi elementlerdir.
  • Kemiklerin ve dişlerin normal olarak gelişmesini sağlarlar. Bunlar için gerekli olan madensel maddeler, kalsiyum, fosfor ve magnezyumdur.
  • Gıdalarda bulunan mineral tuzları vücuda alındıklarında bir kısmı alkali bir kısmı asit özelliği gösterirler. bu özelliklerinden dolayı vücudun asit-baz dengesi üzerinde etkilidirler. Alkali oluşturan başlıca mineraller kalsiyum, magnezyum, sodyum, potasyum; asit oluşturanlar ise fosfor, klor ve kükürt’ tür.
  • Vücut çalışmasında bu öğelerin her biri ayrı ayrı görev yaptığı gibi birbirleri ile ilişkili Vücuttaki Görevleri de vardır. Demirin kullanılmasında bakırın yardımcı olması gibi.
  • Mineraller şeker, nişasta gibi saflaştırılmış yiyeceklerde bulunmaz.
Ad:  min4.JPG
Gösterim: 1033
Boyut:  113.1 KB
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 5 Haziran 2016 18:09
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
5 Haziran 2016       Mesaj #16
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Kalsiyum


Kalsiyum, toprak alkalileri grubundan metalik bir elementtir. Sembolü “Ca”dır. Kalsiyum adı Latincede “kireç” anlamına gelen calx sözcüğünden gelmektedir. Kalsiyum yeryüzünde en bol bulunan beşinci elementtir. Vücudumuzda makro yapıda bulunur.
Kalsiyum yaşlı yapraklardan genç yapraklara hareket etmediği için eksiklik belirtileri ilk olarak genç yapraklarda veya dokularda görülür. Bitkinin kök gelişimi zayıflar. Genç yapraklarda kenar ölümleri, kıvrılma ve kırışma olur. Meyveler yumuşar ve raf ömürleri kısalır. Birçok meyve ve sebzelerde dış ve iç zararlar görülür. Meyvelerin pazar değeri düşer.
Yetişkin bir insan vücudunda 1200 g kalsiyum bulunur. İnsan vücudundaki kalsiyumun % 99’u kemiklerde ve dişlerde geri kalan %1' lik kısım ise kan ve diğer vücut sıvılarının bileşiminde yer alır.
Kan kalsiyum düzeyi sağlıklı bir insanda 8,5-10,2 mg/dL düzeyindedir.
Besinlerle alınan kalsiyumun tamamı emilemez. Emilim miktarının artması için D vitamini, fosfor, laktoz, C vitamini ve yeterince yağ alınması gerekir. Sindirim sistemi bozuklukları, stres, hareketsizlik, fazla yağ ve protein alımı, fitik asit (tahıllarda), okzalik asit(sebzelerde) gibi maddelerin çok alınmasına neden olan fazla posalı beslenme şekli emilimi azaltan etmenlerdir.

Kalsiyumun Vücuttaki Görevleri


  • Kanın pıhtılaşması için gereklidir.
  • Kalp kaslarının normal kasılma ve dinlenmesini sağlar.
  • Tansiyon düzenleyici görevi vardır.
  • Sinirsel uyarılarda rol oynar.
  • Sindirim ve metabolizmada görevli enzimlerin aktif hale gelmesine yardımcıdır.
  • Yeterli kalsiyum alımı bebeklerde ve gençlerde sağlıklı iskelet ve diş gelişimi için yetişkinlerde ise kemik ve diş sağlığını koruma, ileri yaştaki bireyler için kemiklerin kırılma riski veya osteoporoz’u önlemesi (kemik erimesi) açısından önemlidir.
  • Kemik ve dişlerin en önemli yapı maddesidir.

Kalsiyum kaynakları


Kalsiyumun en iyi kaynağı süt ve süt ürünleridir. Sütte kalsiyum değişik şekillerde bulunmaktadır %28-47' si çözünmüş ve %53-72' si kolloidal durumdadır. Sütteki kalsiyumun büyük bir kısmı fosfor asidiyle birleşerek kalsiyum fosfatı, kazein ise mevcut kalsiyumun bir kısmı ile birleşerek kalsiyum-kazeinat kompleksini (peynir) oluşturmaktadır.
Sütün homojenize edilmesi kalsiyumun çözünürlüğünü arttırıp vücudun kalsiyumdan yararlanabilme oranını yükseltmektedir. 
Pekmez, keçiboynuzu, susam, fındık, kurutulmuş meyveler, kuru baklagiller, yeşil sebzeler kalsiyumun yönünden zengindir.
Ad:  min5.JPG
Gösterim: 776
Boyut:  75.0 KB

Gereksinimi, Yetersizliği ve Fazlalığında Görülen Bozukluklar


Yetişkin bireylerin günde 800-1000 mg kalsiyum almaları önerilmektedir.
Kalsiyumun en iyi kaynağı süt ve türevleridir. Ayrıca pekmez, susam, fındık, kurutulmuş meyveler, kuru baklagiller de iyi kaynaklarıdır.
Özellikle büyüme döneminde, gebelik ve emziklilikte, güneş ışığını az alan (D vitamini emilimi artırdığından) kişilerde kalsiyum ihtiyacı artar. Günde en az iki su bardağı süt veya yoğurt tüketilirse günlük kalsiyum ihtiyacının yarısı karşılanmış olur İhtiyacın arttığı durumlarda bir bardak süt veya yoğurt, peynir fazladan alınmalıdır.
Kalsiyum yetersizliğinde; kemik ve dişlerde sorunlar, çocuklarda raşitizm, erişkinlerde osteoporoz , yaşlılarda osteomalasya, kaslarda sürekli titremeler, bacaklarda kramplar, saç ve tırnaklarda kırılmalar görülür.
Fazla alındığında ise doku kireçlenmeleri, damar sertliği ve böbrek taşı oluşumu kolaylaşır, çocuklarda uzun kemiklerde normal dışı kemikleşmeler görülür.

Fosfor


  • Fosfor insan vücudunda kalsiyumdan sonra en fazla bulunan kimyasal elementtir. Sembolü “P” dir.
  • Fosfor, vücuttaki her hücrenin fonksiyonları için alınması gerekli bir mineraldir.
  • Fosforun %85 kadarı kemikte tri kalsiyum fosfat, kalsiyum fosfat ve hidroksi apatit kristalleri hâlinde depolanır.
Ad:  min6.JPG
Gösterim: 631
Boyut:  32.1 KB
  • Yumuşak dokularda fosfat iyonu olarak, plazmada ise inorganik formda bulunur.
  • Fosfatlar (PO4-3) ve pirofosfatlar (P2O7-4)ve ATP fosfor kaynağıdır.
  • İdrarla inorganik fosfat hâlinde atılır.
  • Emilimi kalsiyuma göre daha fazladır. Ancak demir, alüminyum, magnezyum ve bazı antiasitler emilimini azaltır.
    Yumuşak dokularda fosfat iyonu (lipit, protein, karbonhidrat, ve nükleik asit ) şeklinde bulunur. Hayvansal kaynaklı fosfor bitkisel kaynaklılara göre daha yararlıdır.

Fosforun Vücuttaki Görevleri


  • Hücre zarındaki fosfolipitlerin yapısına girer. Hücre çoğalmasında görev alır.
  • Enerji metabolizmasında görevli ATP, GTP, ADP' nin yapısında bulunur. Protein, karbonhidrat ve yağ metabolizmasında görev alır, besinlerin enerjiye dönüştürülmesinde yardımcı olur.
  • Fosfatların birçok önemli reaksiyonları özellikle ATP, ADP ve fosfokreatinin işlevleri ile ilişkilidir. DNA ve RNA'nın yapısına girer. Bütün organizmalar için fosfodiester bağları nükleik asitlerin oluşumunda etkilidir.
Ad:  min7.JPG
Gösterim: 899
Boyut:  27.0 KB
  • Proteinlerin ve enzimlerin yapısına girer.
  • Fosfor, kalsiyumla birlikte kemik ve dişlerin yapı maddesidir.
  • Kalp kasının kasılması, sinir ve kas hareketleri, böbrek işlevleri açısından ihtiyaç duyar.
  • Hücre içi sıvıların ana anyonudur. vücudun asit-baz dengesini korur,
  • Oksijen taşınması ve H+ tamponlanmasında etkilidir.
  • Kalsiyumla birlikte kemik ve dişlerin yapı maddesidir.
  • Hücre çoğalması, protein, karbonhidrat ve yağ metabolizmasında görev alır.
  • Vücudun asit-baz dengesini korur.
  • Nükleik asitlerin yapısında yer alır.

Fosfor Kaynakları


Fosfor, kalsiyum ve proteince zengin besinlerde yaygındır. Hemen hemen her yiyecekte fosfor bulunursa da en zengin kaynağı protein içeriği yüksek olan organ etleri, yumurta, su ürünleri, süt ve süt ürünleridir. Kalsiyum ve protein açısından yeterli beslenen kişiler, fosfor için de yeterli beslenmektedirler.
Kuru baklagiller ve yağlı tohumlar da fosfor açısından iyi kaynaklarıdır.
Fosfor tüm bitki tohumlarının hepsinde (fasulye, bezelye tahıllar ve fındık gibi) fitik asit ya da fitat olarak bilinen fosfat şeklinde depolanır. Fitatın yapısında bulunan fosforun sadece %50'sini insanlar kullanabilir, çünkü insanda fosforu fitattan ayıran fitaz enzimi bulunmamaktadır. Mayalarda fitaz bulunur, bu yüzden ekşitilmiş (mayalanmış) ekmeklerdeki fosfor miktarı, kahvaltılık kullanılan dilimli ekmeklerden daha fazladır.
Ad:  min8.JPG
Gösterim: 966
Boyut:  77.1 KB

Gereksinimi, Yetersizliği ve Fazlalığında Görülen Sorunlar


Yetişkin bireylerde günlük gereksinimi 0.8 ile 1.2 g arasıdır.
Fosfor kalsiyum ve proteince zengin besinlerde yaygındır. Etler, organ etleri, yumurta, su ürünleri, süt ve türevleri, kuru baklagiller, yağlı tohumlar en iyi kaynaklarıdır.
Yeterli ve dengeli beslenme düzeninde yetersizliği görülmez. Ancak fazla kalsiyum alımında, antiasit kullanımında, aşırı saflaştırılmış besin tüketiminde, alüminyum, demir, magnezyum gibi bazı minerallerin fazla alınmasında yetersizlik belirtileri ortaya çıkabilir. Bu belirtiler;
  • Kemik ve diş sorunları,
  • Büyümede yavaşlaması,
  • Huzursuzluk,
  • Ağırlık kaybı,
  • Eklem iltihapları şeklindedir.
Fazla alındığında kan kalsiyum düzeyinde azalma, kemik erimesi ve kemik kaybı, yüksek tansiyon görülür.

Magnezyum


Magnezyum vücutta en çok bulunan dördüncü mineraldir, Sembolü “Mg” dir. İnsanların yaşamı için çok önemli olan esansiyel 11 mineral arasında yer alır. Vücutta miktar bakımından 4. sıradaki katyondur fakat hücre içindeki miktarı potasyumdan sonra ikinci sıradadır. Hücre içinde endoplazmik retikulum, mitokondri ve çekirdek organelleri üzerinde homojen bir dağılımı vardır.
Vücutta magnezyumun yaklaşık %50'si kemik ve dişlerde magnezyum fosfat (Mg3(PO4)2 halinde bulunur. Geri kalan kısmı da yumuşak dokularda ve vücut sıvılarında ve alyuvarlarda proteinlere bağlı olarak bulunur
Bitkilere yeşil renk veren klorofilin yapısında yer aldığında “bitki dünyasının demiri” olarak da kabul edilir.
Kalsiyum gibi magnezyum tuzları da suda çözünmediğinden gıdalardaki magnezyumun çoğu emilemez. Magnezyum idrar yollarında magnezyum amonyum fosfat (MgNH4PO4) şeklinde çökerek idrar yolu taşlarını oluşturur.
Magnezyum, vücutta çok az bulunmasına karşın vücuttaki 300'den fazla enzim için kofaktör olduğundan biyokimyasal reaksiyonlar için gereklidir. 
Bitkilere yeşil renk veren klorofilin yapısında yer aldığında bitki dünyasının demiri sayılır.Büyük kısmı kemik ve dişlerde, kalanı kan, doku ve diğer vücut sıvılarında bulunur. Vücutta çok az bulunmasına karşın yüzlerce enzim olayına katılmaktadır. Gıdalarla alınan magnezyumun yarısı emilir. Emilimi etkileyen faktörler kalsiyumdaki gibidir.
Ad:  min9.JPG
Gösterim: 640
Boyut:  31.7 KB

Magnezyumun Vücuttaki Görevleri


  • Normal kas ve sinir fonksiyonlarının gerçekleşmesi, Fosfataz fosforilaz gibi enzimlerin aktivatörü, ATPaz enziminin inhibitörüdür.
  • Kalp ritminin sabit tutulması, kuvvetli bir bağışıklık sistemi ve kuvvetli kemikler için magnezyum gereklidir
  • Kan şekeri seviyesinin düzenlenmesine, şeker hastalıklarının engellenmesine yardımcı olur.
  • Normal kan basıncının destekler, hipertansiyon, kalp damar hastalıklarının engellenmesinde etkilidir.
  • Diğer minerallerle birlikte sinir uyarımını ve kas kasılmalarım düzenler, sinir sisteminin aşırı duyarlılığını azaltır.
  • Enerji metabolizmasını ilgilendiren fosfat gruplarını ve reaksiyonlarını aktive eder, metabolizması ve protein sentezinde de yer alır.
  • Kalsiyum ve fosforla birlikte kemik ve dişlerin yapısında yer alır.
  • Kalpteki damarların esnekliğini artırarak kalp krizlerini önler.
  • Sinir sistemi ve kasların düzenli çalışmasını sağlar.
  • Metabolizmada görevli birçok enzimin çalışması için gereklidir.

Magnezyum Kaynakları


Klorofilin yapı taşı olduğundan başlıca kaynak yeşil yapraklı bitkilerdir. Bazı baklagiller (fasulye ve bezelye), fındık, tohumlar ve bütün ve işlenmemiş tahıllar dal magnezyum için iyi kaynaklardır.
Beyaz un arıtıldığında ve işlendiğinde magnezyumca zengin kısımları ve kepek uzaklaşır. Bütün tahıldan yapılmış ekmek, işlenmiş beyaz undan elde edilmiş ekmeğe göre daha çok magnezyum içerir. 
Ad:  min10.JPG
Gösterim: 720
Boyut:  64.3 KB
Musluk suyu da magnezyum kaynağı olabilir. Fakat su kaynağına göre magnezyum miktarı değişir. Sert su, normal suya göre daha çok magnezyum içerir.

Gereksinimi, Yetersizliği ve Fazlalığında Görülen Sorunlar


Yetişkin bireyler için günlük magnezyum gereksinimi kilogram başına 4.5 mg dolayındadır.
Magnezyum açısından en zengin içecekler kahve, çay ve kakaodur. En çok magnezyum içeren gıdalar ise yeşil yapraklı sebzeler, yağlı tohumlar, kuru baklagiller, tahıllar ve sert sulardır. Bu nedenle beslenmeye bağlı yetersizlik belirtilerine sık rastlanmaz.
Ancak alkoliklerde, tiroid bezi aşırı çalışanlarda, sebzeleri sürekli pişirerek yiyenlerde, fazla miktarda işlenmiş gıda ve sera ürünü kullananlarda, aşırı kafein ve şeker tüketenlerde sinir sisteminde bozukluklar, kaslarda titremeler görülebilir. Fazla alkol tüketiminde idrarla dışarıya magnezyum atılır.
Fazla alındığında idrar ve dışkı ile atıldığından, ancak kalsiyum eksikliği olduğu durumlarda fazlalık etkisini gösterebilir. Bu da depresyon, bitkinlik, uykusuzluk, kaslarda gevşeklik gibi sorunlara yol açar.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
5 Haziran 2016       Mesaj #17
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Sodyum ve Potasyum


Sembolü Na olan sodyum, kaya tuzunda sodyum klorür (NaCl) hâlinde, bazen nitrat hâlinde Şili güherçilesi (NaNO3) veya deniz bitkilerinde organik asitlerle birleşmiş hâlde çok yaygın olarak bulunur. 1 gram tuzda 400 mg sodyum bulunur,
Sodyum çok kolay yükseltgendiği için ametallerin birçoğuyla özellikle hidrojen ve halojenlerle birleşir. 
Sodyum P-galaktozidaz ve a-amilaz enzimlerinin aktivatörüdür.
Sembolü K olan potasyum beslenmede hayati bir mineraldir. Potasyum doğada deniz suyunda ve pek çok mineralde diğer elementlere bağlı olarak insan vücudunda ise bir kısmı serbest olarak bir kısmı da proteinlere bağlı olarak bulunur.
Vücutta hücre dışı sıvıda ise sodyum, hücre içi sıvıda potasyum daha fazladır.

Sodyum Ve Potasyumun Vücuttaki Görevleri


  • Vücut sıvılarında bulunan ve elektrolit olarak adlandırılan sodyum ve potasyum:
Vücuttaki sıvı ve elektrolit (pH) dengesini sağlamak, osmotik basıncı oluşturmak ve vücutta elektrik akımını iletmekle sorumludur.
Ad:  min11.JPG
Gösterim: 766
Boyut:  105.4 KB
  • Vücutta suyun hücre içine geçişini sağlar ve su dengesinin sağlanmasına yardımcı olur.
• Kan basıncını düzenlemede rol oynar,
• Kasların kasılıp gevşemesine, yardım eder.
  • Kan basıncını düzenlemede rol oynar.
  • Hücre uyarılmasında ve sinir uyarılarının iletiminde görevleri vardır.
  • Sodyum kasların gevşemesine, potasyum ise kasılmasına yardım eder.
  • Vücut sıvılarının nötürlük düzeninin korunmasını sağlar.

Sodyum Ve Potasyum Kaynakları


Sodyum yemek tuzunda çok bulunduğundan zeytin, turşu, peynir gibi tuzlu ve salamura besinlerde, kabartma tozunda, dereotunda, karbonatlı içeceklerde fazladır.
Potasyum kahve, balık, tavuk, ıspanak, lahana, brokoli, pazı gibi yeşil yapraklı sebzeler; patates, muz, hurma, incir, avokado, kayısı, badem, fındık ve kuru baklagillerde bulunur.
Ad:  min12.JPG
Gösterim: 837
Boyut:  94.2 KB

Gereksinimi, Yetersizliği ve Fazlalığında Görülen Sorunlar


Yetişkin bir bireyin günlük ortalama sodyum gereksinimi 5 g, potasyum gereksinim ise 2 g kadardır.
Sodyum yemek tuzunda çok bulunduğundan zeytin, turşu, peynir gibi tuzlu ve salamura besinlerde, kabartma tozunda, dereotunda, karbonatlı içeceklerde fazladır.
Potasyum ise kahve, balık, tavuk, ıspanak gibi yapraklı sebzelerde kuru baklagillerde bulunur.
Sağlıklı kişilerde normal durumlarda sodyum-potasyum yetersizliğine rastlanmaz. Fazla sıcakta çalışanlar ve çok terleyenlerde sodyum atımı artacağından mide bulantısı, kas krampları, kusma, zihni bulanıklık ve baş dönmesi görülebilir.
Fazla alınan sodyum vücutta su tutulmasına ve ödeme, tansiyon yükselmesine neden olur. Potasyum fazlalığında ise, kalp sorunları görülebilir. Ancak yeterli ve dengeli beslenenlerde değil, çeşitli hastalıkları olan kişilerde bu sorunlar gözlenmiştir.

Demir


Sembolü Fe olan demir vücut bileşimimizde çok az bulunmasına rağmen sağlıklı yaşam için çok önemli bir mineraldir. Demir, dünya yüzeyinde en yaygın dördüncü mineral ve yer kabuğunda en çok bulunan metaldir. Toprakta, gıda maddeleri ve suda demir bileşikleri bulunur. Bitkiler demiri topraktan, hayvan ve insanlar da bitkilerden alır.
Ferri (Fe3+) ve ferro(Fe2+), şekilleri olan demir, canlı organizmada porfirin halkası içeren hemoglobin, transferin, miyoglobin gibi proteinlerin, solunum ve fotosentezde ETS (elektron taşıma sistemi) enzimleri olan sitokromlar (sitokrom-b, sitokrom-c, sitokrom-a) ve ferrodoksin in yapısında bulunur.
Ad:  min13.JPG
Gösterim: 721
Boyut:  50.4 KB
Ad:  min14.JPG
Gösterim: 665
Boyut:  34.8 KB
Demir, bakır ve kalsiyum gibi bazı minerallerin emilimi ve kanda oksijeni taşıyan kırmızı kan hücrelerinin ve çeşitli enzimlerin üretimi için gereklidir.
Büyük bir kısmı alyuvarlarda, geri kalanı karaciğer, dalak ve kemik iliğinde bulunan bir mineraldir. Alyuvarların kırmızı rengi hemoglobinin yapısında bulunan demir atomlarından ileri gelir. Demir vücutta proteine bağlanarak depolanır. Yetişkinlerin vücudunda toplam 3.5-4 g kadar bulunmasına karşın eksikliğinde ciddi sorunlar yaşanmaktadır.

Demirin Vücuttaki Görevleri


  • Demirin en önemli görevi hemoglobin yapımıdır. Hemoglobin, alyuvarlara rengini veren ve akciğerlerde alınan oksijeni bağlanarak kanda dokulara taşınmasını sağlayan bir proteindir, hemoglobine aktarılmasını sağlar.
  • Kas proteini miyoglobinin yapısında bulunan demir ve kaslara oksijen taşınmasını sağlar.
  • ETS sisteminde elektron taşıyarak solunumun ve fotosentezin gerçekleşmesinde yani ATP ve glikoz üretiminde etkilidir.
  • Ad:  min15.JPG
Gösterim: 514
Boyut:  11.5 KB
  • Bağışıklık sistemini de güçlendirir.
  • Aşırı demir ferritin ve hemosiderin olarak protein karaciğerde, omurilik olarak depolanır. Demirin fazlası insanlar için zehirleyicidir çünkü aşırı miktarda alınan iki değerli demir vücuttaki peroksitlerle reaksiyona girerek serbest radikaller yapar.
  • Enerji oluşumunda rol oynar.
  • Vücudun savunmasında yer alan kan hücrelerinin yapımında etkilidir.

Demir Kaynakları


Demir hem hayvansal hem de bitkisel besinlerde bulunur. Et, tavuk, balık ve sakatatlar, demir formuna hem-demir denir. Bu besinlerdeki demir hemoglobin ve myoglobinin yapısında bulunduğu için bu şekilde adlandırılır. Hayvan dokularındaki koyu kırmızı rengi hemoglobin sağlar. Etin rengi koyulaştıkça hem-demir miktarı artar.
Bitkisel kaynaklı besinlerde ise hemoglobin olmadığından yapılarındaki demir formu hem olmayan-demir’dir. Kuru baklagiller, kuru meyveler ( özellikle kuru üzüm, kuru kayısı, hurma), pekmez, yeşil yapraklı sebzeler, fındık, fıstık, susam, tahin, pekmez gibi gıdalar hem olmayan-demir yönünden zengindir. 
Ispanak gibi sebzelerde demir miktarı fazladır ancak Fe3+ formunda olduğu ve yeterince emilmediğinden iyi kaynak sayılmaz.
Yumurtadaki demirin de büyük bir kısmı hem olmayan-demir içermektedir.
Ad:  min16.JPG
Gösterim: 664
Boyut:  82.7 KB
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

24 Mayıs 2016 / Misafir Sağlıklı Yaşam
25 Mayıs 2016 / ThinkerBeLL Sağlıklı Yaşam
11 Temmuz 2012 / asla_asla_deme Taslak Konular
19 Ocak 2017 / Mira Kimya
28 Temmuz 2009 / biruni Taslak Konular