Arama

Sanat Etkinlikleri - Sayfa 7

Güncelleme: 3 Mart 2016 Gösterim: 139.181 Cevap: 109
Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
14 Temmuz 2008       Mesaj #61
Bia - avatarı
Ziyaretçi
Tatil dinlemeyen sergiler

Sponsorlu Bağlantılar
Bir hastane, bir ticaret merkezi ve bir mimarlık galerisinde açılan üç ayrı sergi, sona eren sanat sezonuna üç farklı alternatif sunuyor. Video, tasarım ve çağdaş sanat üzerine odaklanan sergiler, İstanbul'un üç ayrı noktasında, Beyoğlu, Unkapanı ve Nişantaşı'nda yer alıyor. Havanın giderek ısınması ve sezonun bitişiyle sayıca azalan görsel sanatlar etkinlikleri, farklı disiplin ve mekânlardaki ilginç ve alternatif sergilerle de olsa, Beyoğlu, Nişantaşı ve Unkapanı'nda sürüyor. Bağımsız sanatçı inisiyatifleri, özel hastanelerin kültür ve sanat merkezleri ile tasarım-mimarlık galerilerinin etkinlikleri, yaz mevsimini kentte geçirmekten yana olanlara farklı seçenekler sunuyor. Bu sergilerden ilki, geçen İstanbul Bienali'nde Dünya Fabrikası adı altında resmi mekânlardan biri olarak kullanılan İstanbul Manifaturacılar Çarşısı'nda yer alan bağımsız sanat mekânı, arşiv ve tartışma zemini 5533'te izleniyor. 'Miguel Rothschild plays Miguel Rothschild' sergisinde, sergiye adını veren bir karakterin sanat tarihi ve insanlığın belli değerleriyle hesaplaşması işlenmiş. Etkinlikte 'İki Trajik Film' başlığı altında, ağustos ayı başına dek görülen yapımların ilki, Killer Tears adını alıyor. 1999 yapımı film, sanatçının hazırladığı 73 'flipbook'tan (sayfaları hızlı çevirdiğinde resim oluşan kitap) oluşuyor.


Filmin baş kahramanı Miguel, neofantastik bir anti-kahraman. Doğuştan ağlayamayan bu kahraman, hayatı boyunca acı çekiyor ve tek bir damla gözyaşı dökemiyor, ta ki bir gün beklenmedik bir şekilde gözlerinden yaşlar dökülmeye başlayana kadar... İki farklı fantastik güce sahip bu gözyaşlarından biri ölümcül, diğer gözyaşı ise onun eskiden yaşadığı başarısızlığa karşın muhteşem sanat eserleri yaratmasına yardımcı oluyor. Unkapanı'ndaki 5533'te izlenen öteki film olan The Messiah Fights Back (2007) videosu ise melodramatik bir öyküyle başlıyor ve kahramanı yine Miguel. Etkinlikte bunun dışında The Scream, After E. Munch adlı, sanatçının çizgi film karakterleriyle oluşturduğu bir kolaj daha bulunuyor. Sergide kartpostal biçiminde görülen çalışmada, çok bilindik çizgi kahramanlar çığlık atıyor.

Kamuflaj ve türbülans


Öte yandan, Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Sanat Galerisi'nde açılan 'Operasyon Odası' ise, Ekrem Yalçındağ'ın devasa sanat yapıtı Kamuflaj'a 20 Eylül'e kadar ev sahipliği yapıyor. Operasyon Odası, VKV Amerikan Hastanesi Sanat Galerisi'nin çağdaş sanat etkinliklerinde kullanılacak olan adı. Yalçındağ bu ilk sergiyle, kendi çalışması ile mekân arasında doğrudan bir ilişki kuruyor. Ressamın sergisinde mekânın duvarları baştan sona toprak renkleriyle boyanarak, parçalara ayrılıyor. Diğer taraftan, İstanbul Beyoğlu'ndaki Garanti Galeri'de izlenen 'Türbülanslı Topolojiler' sergisi de, 26 Temmuz'a kadar ziyaretçilerini bekliyor. Mimar, sanatçı, besteci ve kuramcının çalışmalarının yer aldığı sergi, biçimsel bir ilke ve küresel metropolün koşulu olarak 'türbülans' kavramını ele almış. Sergi, türbülansın eleştirel bağlamda 21. yüzyıl yaşamının bir ilkesi olarak kabulüne yanıt olarak, bir dizi biçimsel öneri getiriyor. Salı ve cumartesi günleri, 11.00 ve 20.00 saatleri arasında izlenebilen sergiyi düzenleyen Profesör Marcus Novak, halen, Kaliforniya Üniversitesi'nin Santa Barbara'daki Nanosistemler Enstitüsü'ne bağlı Medya, Sanat ve Teknoloji Programı'nda araştırmalarını sürdürüyor. Novak, sergi nedeniyle geçen hafta İstanbul'a da gelmişti.'Miguel Rothschild plays Miguel Rothschild' sergisi


Alinti

_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
15 Temmuz 2008       Mesaj #62
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
Davit Çıracıyan ile Garabet Yazmaciyan’ın İstanbul’u Sanal Müze’de

Sponsorlu Bağlantılar

Eczacıbaşı Sanal Müzesi, 19. yüzyıl Osmanlı ressamları Davit Çıracıyan (1839 – 1929) ile Garabet Yazmaciyan (1868 – 1917 veya sonrası)’ın fırçalarıyla canlandırdıkları, yüzyıl öncesi İstanbul’unu sunuyor sanatseverlere. Küratörlüğü Haşim Nur Gürel tarafından üstlenilen sergi 30 imgeden oluşuyor.

sanal1hz5

Çıracıyan’ın farkını, serginin küratörü Gürel, şu sözlerle anlatıyor: “(...) Çıracıyan’ın resimlerinde asıl üzerinde durulması gereken konu, onun resimlerine ilk bakışta ayırdedilebilirlik sağlayan, ona özgü bir aydınlık duygusu ve atmosfer yaratan sarıların ve onları dengeleyen açık mavilerin egemenliğindeki renk paletidir. Çıracıyan’ın fotoğrafı sırf kompozisyonlarını kurgulamak için kullanmadığını, doğrudan resimlerinin altyapısı olarak da kullandığını koleksiyonlardaki Küçüksu Kasrı ve Rumeli Hisarı İskelesi resimlerinden bilmekteyiz. Pera fotoğrafçılarının istendiğinde her daim uyguladıkları çekilen ham fotoğrafları “rötuşlamak ve renklendirmek” için ressamlar istihdam ettikleri bir gerçektir, ancak Çıracıyan sözünü ettiğimiz bu iki resminde alttaki fotoğrafları sırf kompozisyonun deseni olarak kabul edip, ona özgü dokulu sarı tonlarındaki boya uygulaması ile fotoğrafları örterek, ve alttaki fotoğrafik imgede yeralmayan öğeler ekleyerek -örneğin Küçüksu Kasrı resmine bir insan figürü ve bir köpek- fotoğrafik imgeyi dönüştürerek ona has pentürel dile ulaşır.”

sanal2yj6

Gürel, Yazmaciyan’ın resimlerinden yola çıkarak resmin Osmanlı toplumundaki yerine de değiniyor: “Garabet Yazmaciyan’dan günümüze kalan en ilginç yapıtlardan birisi kendi dükkanı için boyadığı çift taraflı tenekeden dükkan tabelasıdır. Bunun bir yüzünde ressam kendisini bir manzara resmini boyarken resmetmiştir. Tabelanın arka tarafında da bir natürmort resmedilmiştir, ve tabeladaki bu imgeler yoldan gelip geçen müşterilere ressamın her iki dalda da siparişlere açık olduğunu duyururlar. Bu tabela ayrıca, 19. yüzyıl sonu veya 20. yüzyılın hemen başları İstanbul’unda ressamlığın da bir esnaflığının olduğunu da bir anlamda kanıtlar. Bu olgu gösterir ki, resim talep edilen, sipariş edilen bir mal olarak bu dönem Osmanlı toplumunda, ekonomisinde -özellikle gayrimüslimler arasında- kendisine bir alan yaratmıştır.”

sanal3wm9

_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
17 Temmuz 2008       Mesaj #63
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
capesarosa2


“Kalp Coşkusunun Yüce Figürleri”


Venedik’in Ca’ Pesaro Uluslararası Modern Sanat Müzesi salonlarında şu anda Abdurrahman Öztoprak’ın Elgiz Koleksiyonu’ndan derlenen eserler sergileniyor. Adı, sanatçının derin hayranlık duyduğu, Venedik yakınlarında Duino’da sanat yaşamının en verimli dönemini geçiren Rainer Maria Rilke’nin Duino Ağıtları isimli kitabında yer alan 5.Ağıt’ın bir mısrasından esinlenilerek oluşturulan sergi, müzenin ana holü ile geçici sergi salonu, dokümantasyon salonu ve adına 10. oda adı verilen son salonu ile birlikte toplam dört mekânı kapsayarak müzenin tamamında etkin bir biçimde yayılmış durumda.

Müzenin giriş holüne diyagonal olarak yerleştirilmiş olan 16 metre uzunluk ve 3 metre yükseklikteki duvar, bu sergi için inşa edildi. Müzenin müdavimleri, girer girmez alışık oldukları etkileyici Canale Grande manzarası yerine bu cüsseli duvarın etkisi ile karşılaştıklarında önce duraksıyorlar. Bu duvarın bir yüzü, Öztoprak’ın organik soyutlamalarına yer verirken, diğer yüzünde geometrik soyutlamaları yer alıyor. Geçici sergi salonu ise sanatçının triptik çalışmaları ile erken dönem eserlerine yer verirken, sanatçının 6’şar metre uzunluğundaki duvarlara yerleştirilen biyografileri hayatından kesitleri gösteren fotoğraflarla birlikte yine bu odada yer alıyor. Dokümantasyon odasında sanatçı ile küratör Necmi Sönmez’in yaptığı röportaj videosu ile Elgiz Koleksiyonu’ndan eserlerin yer gösterildiği videolar sergilenmekte. Müzenin uzunca bir süredir kullanılmamakta olan son salonu 10. oda, bu sergi ile yıllar sonra izleyiciye açıldı. Bu oda sanatçının başyapıtı olarak nitelendirdiği ve Nüvit Özdoğru’ya adadığı Missa Solemnis, L.v. Beethoven’a Saygı adlı eserini konuk ediyor.

Sergi açılışı, 30 Mayıs 2008 tarihinde Venedik Şehir Müzeleri direktörlerinin yanı sıra Kültür Müsteşarı On.Luana Zanella ve Belediye Başkanı Massimo Cacciari tarafından yapıldı. Proje, İtalyan basını tarafından Venedik-İstanbul arasında kurulmakta olan ilişkiler açısından da çok olumlanarak değerlendirildi.

Serginin oluşum sürecinde Venedik Şehir Müzeleri yetkilileri ile Ca’ Pesaro Müzesi direktörü etkin bir biçimde yer aldı. Serginin küratörlüğünü Necmi Sönmez, Vittorio Urbani ve Michela Rizzo paylaştı. Necmi Sönmez, Proje4L/Elgiz Çağdaş Sanat Müzesi’nde gerçekleşen Mekânın Şiirselliği (12 Aralık 2007 - 15 Mart 2008) sergisinin hazırlanma aşamasında Öztoprak’la çok uzun zamanı bir arada geçirip, ayrıntılar üzerinde konuşarak, sanatçıyı derinlemesine tanıdı. Böylece Necmi Sönmez, bu serginin sanatsal tasarımını hazırlayıp içeriğini ve konseptini belirledi. Öztoprak’ın daha çok son dönem çalışmalarına ağırlık vererek, bir retrospektif biçiminin içine sıkışmak yerine, onu vardığı nokta üzerinden anlamayı ve sunmayı tercih etti. Vittorio Urbani ve Michela Rizzo ise Venedik’li saygın birer galerici ve küratör olarak kurumlar arasındaki köprüyü kurmayı üstlendi. Sergi, 24 Ağustos 2008 tarihine kadar açık kalacak.
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
25 Temmuz 2008       Mesaj #64
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
parrxq3


Ünlü sanatçıdan insanlık halleri


Ünlü fotoğraf sanatçısı Martin Parr, ‘an’ı yakalama konusundaki başarısıyla, fazlasıyla ‘tanıdık’ olanı, alışılmadık bir tarzda ve bolca ironiyle aktarmasıyla tanınıyor. Parr, fotoğrafında mizah yaparken ciddiyeti de elden bırakmıyor.

1994’te dünya fotoğrafının kilometre taşı olan Magnum Photos’a asil üye olarak kabul edilen Parr’ın, 156 eserinden oluşan “Assorted Cocktail” adlı retrospektif sergisi, 30 Ekim’e kadar santralistanbul’da izlenebilecek.

Günlük hayatın olağan sahnelerini kendine has üslubuyla, farklılaştırarak fotoğraflarına taşıyan ve renkli fotoğrafın önemli ustalarından biri olarak tanımlanan Martin Parr, Santralistanbul’da...

1994’te dünya fotoğrafının kilometre taşı olan Magnum Photos’a asil üye olarak kabul edilen Parr’ın, 156 eserinden oluşan “Assorted Cocktail” adlı retrospektif sergisi, 30 Ekim’e kadar Santralistanbul’da izlenebilecek.

Dünyaca ünlü İngiliz fotoğraf sanatçısı, sergisinde başlıklar altında kendi fotoğrafının tarihini anlatıyor. Fotoğrafta renk ve mizah denildiğinde ilk akla gelen isimlerden biri olan Parr, sergide “Son Tatil”, “Bıkkın Çiftler”, “Küçük Dünya”, “İngiltere’yi Düşünmek”, “Almanya’yı Düşünmek”, “Telefon Projesi”, “Knokke le Zoute”, “Glasgow”, “Meksika”, “Lüksemburg” ve “Sağduyu” başlıkları altında topladığı fotoğraflarında, toplumsal eleştiri ve hiciv yapıyor.

İronik yaklaşım

‘O’ anı yakalama konusundaki başarısını tüm fotoğraflarında sürdürürken, sosyal sınıf çatışmalarını, popüler kültürün izlerini, hem avamı hem de lüksü, fazlasıyla ‘tanıdık’ olanı, alışılmadık bir tarzla ve bolca ironiyle aktarıyor.

Parr, sergisinde son yıllardaki merakını da gösteriyor: Sinema. Parr’ın, Türkiye’deki ilk kapsamlı sergisinde fotoğraflarının yanı sıra iki videosunu da izleme şansı buluyoruz.

Son yıllarda fotoğraflarını moda ve reklam sektöründe de kullanan 1952 doğumlu Martin Parr, 1980’li yılların başında orta sınıf İngiliz yaşam biçimini yansıtmayı hedefledi.

Kendisi de orta sınıf bir aileden gelen Parr, içinde bulunduğu toplumu son derece çarpıcı bir gözlem gücüyle aktardı. 1994’te Türkiye’de de bir çalışma yapan Parr, 1995 yılında yayımlanan “Küçük Dünya” adlı kitabında Efes, Pamukkale ve Kalkan gibi tarihi yerleri yansıttı.

Belgesel dışında

Her ne kadar Magnum fotoğrafçısı da olsa onu Magnum’un gelenekselleşen belgesel fotoğraf tarzının dışında tutabiliriz. Magnum için bir dönüm noktası olan Parr, fotoğraf anlayışıyla Magnum’dan uzak, ancak, ortaya koyduğu eserlerle bir o kadar yakın bu dünyanın en önemli fotoğraf ajansına.

Parr’ın Magnum fotoğrafçılarından farkı, fotoğraf makinesini olağana ve bilinene yöneltmesi. Oysa köklü bir belgesel fotoğraf geleneğine yaslanan Magnum Photos’un fotoğrafçıları, pek çok ülkede, egzotik topraklarda ulaşılması, görülmesi zor yerleri önümüze getirdi. Hatta birçok risk aldılar, kimileri ise hayatlarını yitirdi.

Oysa, Parr’ın fotoğraflarına baktığımızda fazlasıyla tanıdık imgelerle, görüntülerle karşılaşıyoruz. O bize uzaktakileri, ‘gizli’yi değil aleni olanı gösteriyor. Bildiklerimizi görüyoruz Parr’ın fotoğraflarında. Ama, öte yandan fotoğraflarının güçlü kurgusu, üzerimizde yarattığı etki ve oluşturduğu farkındalık, mizahının altında yatan ciddiliğiyle de tipik bir Magnum fotoğrafçısı Martin Parr.

Açık havada bile flaş

2004’te Galler Üniversitesi Newport Kampusu’na fotoğraf profesörü olarak davet edilen ve yine aynı yıl Rencontres d’Arles’ın konuk sanat yönetmenliğini üstlenen Martin Parr’ın fotoğraflarının en belirgin özelliklerinden biri de flaş kullanışı.
Açık hava fotoğraflarında bile flaş kullanarak ve öznesine yakın durarak adeta bir ‘anı fotoğrafı’ duygusu yaratıyor Parr. Santralistanbul’un ilk kapsamlı solo sergisi olan “Assorted Cocktail”, fotoğraf dünyasının bu aykırı ve ilginç kişisini tanımamızı sağlıyor. ‘İnsanlık hallerimiz’e dair olağanüstü mizahla dolu anları görmek için kaçırılmayacak bir fırsat
.
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
26 Temmuz 2008       Mesaj #65
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
mai1lr7


Gülseren Kayalı’nın "Mai Masallar" 36. Kişisel Sergisi


İstanbul’da 1948 yılında doğan Gülseren Kayalı, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde (Mimar Sinan Üniversitesi) Devrim Erbil Resim Atölyesi’nden ve Sabri Berkel Gravür Atölyesi’nden mezun oldu. Hali hazırda yaşamını Ayvalık / Cunda Adası’nda sürdüren sanatçımız, resim çalışmalarına ve eğitimciliğine atölyesinde devam ediyor.

Gülseren Kayalı’nın, "Mai Masallar" 36. Kişisel Resim Sergisi, 27 Temmuz Pazar Günü, saat 19.00’da Bodrum Türkbükü’nde yer alan Divan Palmira Otel'de açılıyor.

Sanatçının bu son sergisinde, 2008 yılbaşından bu yana yaptığı ve hiç sergilenmemiş yaklaşık 30 adet tuval üzerine yağlıboya çalışmaları yer alacak.

mai2 mai3

Gülseren Kayalı’nın son sergisi için kaleme aldıkları: “En sevdiğim renk olan vermilion kırmızısından sonra, en tutkulandığım üç mai rengin; blue turquoise (turkuaz), deep ultramarine blue (ultramarin), blue phatolocyanine primaire (phatalo mavisi) ile boyaya başladığımda; mai sarmalların içinden; resim günlüğüme çizdiğim hayaller, raslantılar, anlatılan hikayeler, yaşanan olaylar, neşe dolu anlar, gelen simgeler, semboller, sayılar, harfler, anılar, rüyalar, çağrışımlar, bulutlara bakarken ve denizin dalga kıpırtısının içinde gördüklerim, duyduklarım, hissettiklerim, okuduklarım, yaşadıklarım, teknedeyken kayaların denize vuran akisleri, taşların üzerinde bulduğum insan ve hayvan figürleri, her şeye baktığımda başka bir şeylere benzettiklerim, fantastik masalların gizli köşelerinden çıkar gibi resme düştü…”

Gülseren Kayalı’nın, “Mai Masallar” 36. Kişisel Resim Sergisi, 27 Temmuz - 10 Ağustos 2008 tarihleri arasında, Divan Palmira Otel, Türkbükü, Bodrum’da her gün ziyarete açık olacak.
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
28 Temmuz 2008       Mesaj #66
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
67 baykuşun gözüyle fotoğraf

Suna ve İnan Kıraç Vakfı Pera Müzesi'nde açılan 'Baykuşun Kareleri' sergisi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Fotoğraf Bölümü'nün 30 yıllık geçmişinden harmanlanmış 67 imzaya ait yapıtları buluşturuyor.

baykus2

Haziran 2005'ten beri genç sanata ve sanat eğitimi kurumlarına kucak açan Pera Müzesi, dördüncü etkinlik dönemine girdiği yaz aylarında 30. kuruluş yılını kutlayan Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü mezunlarının seçilmiş çalışmalarından oluşan 'Baykuşun Kareleri' adlı sergiye ev sahipliği yapıyor. 13 Temmuz 1978 yılında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Dekoratif Sanatlar Bölümü Fotoğraf Enstitüsü başlığı altında kurulan, fotoğraf sanatı alanında gelenekle çağdaş düşünceyi yüksek teknikle buluşturan, fotoğrafın gündemini oluşturmayı ve uluslararası platforma taşımayı hedefleyen ve bugüne kadar 300'den fazla mezun veren bölüm, fotoğraf eğitimi alanında kurumsallaşmanın da temsilcisi olmuş.

baykus3

Ancak, bu enstitünün kuruluşu da, sergi üzerine yazılan bir metne bakılırsa, hayli ilginç: "Günün birinde Sami Güner, bir Japon fotoğrafçı arkadaşı ile birlikte o zamanki Yüksek Dekoratif Sanatlar Bölüm Başkanı Erdoğan Aksel'i ziyaret eder. Aksel, Akademi bünyesinde bir fotoğraf bölümü kurmak istediğini söyleyen Banri Namikawa isimli Japon fotoğrafçıyı alır ve zamanın Akademi rektörü Sadun Ersin'e götürür. Fotoğraf bölümü kurup, finansman ve bilgi anlamında çeşitli yardımlarda bulunmak istediklerini belirten büyük vaatlerde bulunur. Bu teklif, zamanın Türk fotoğraf çevrelerinde müthiş bir heyecan yaratır. Ancak Namikawa'nın vaatleri maalesef boş çıkar. Daha sonraları anlaşılır ki, bu Japon fotoğrafçı Topkapı Sarayı'nın bütün önemli eserlerinin ve tüm sarayın fotoğraflarını çekerek, zamana göre çok gösterişli birkaç ciltlik kitap çıkartır ve bunu bir çok dilde yayınlayarak ciddi bir maddi kazanç elde eder. Bu kitabın çekim izinleri aşamasında böyle bir vaat içinde bulunarak kurumun gücünü kazanmak ve bürokratik engelleri aşmak ister. Zaten daha sonra da, ortadan kaybolarak ülkesine döner. Namikawa'nın tek faydası ise, akıllarda fotoğraf bölümü kurma fikrini uyandırması olmuştur." Fotoğraf sanatı ve disiplininin çeşitli alanlarında hizmet vererek söz sahibi olan, fotoğrafın farklı alanlarında çalışan fotoğrafçıları bir araya getiren 'Baykuşun Kareleri', Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü mezunlarını ve seçilmiş fotoğraflarını bir araya getirerek deneyimlerini paylaşmak ve 30. yıl kutlamalarının bütünleştirici etkinliklerinden biri olmak amacını taşıyor. Sergi, 31 Ağustos'a kadar açık kalacak.

Bilgi: www.peramuzesi.org.tr Tel: (0212) 211 41 00
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
29 Temmuz 2008       Mesaj #67
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
360° Panoramik İstanbul Fotoğrafları Sergisi

bayrampasa1


İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Türkiye'nin en büyük cezaevlerinden biri olarak yaklaşık 40 yıldır hizmet veren Bayrampaşa Cezaevi’nde panoramik İstanbul Fotoğrafları Sergisi açıyor.

bayrampasa2

Büyükşehir Belediyesi’ne devredilmesinin hemen ardından Bayrampaşa Cezaevi bu kez bir sergi için kapılarını açıyor. Cezaevi içindeki spor salonunda 23 Temmuz 2008 Çarşamba günü saat: 16:00’da “360° Panoramik İstanbul Fotoğrafları Sergisi”nin açılışı yapılacak. 6 Ağustos 2008 tarihine kadar Bayrampaşa Cezaevi’nde devam edecek olan sergi, reklam fotoğrafçısı Tacettin Ulaş’ın 360° panoramik fotoğraf çekim tekniğiyle görüntülediği İstanbul’un önemli tarihi ve turistik değere sahip eser ve manzaralarının etkileyici fotoğraflarından oluşuyor.

1956’da temeli atıldıktan sonra 1968’de hizmet vermeye başlayan ve Türk cezaevi tarihinin sembollerinden biri olan Bayrampaşa Ceza İnfaz Kurumu, 18 Temmuz 2008 Cuma günü düzenlenen bir törenle kapısına kilit vurularak İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne devredildi. Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin tarafından cezaevi anahtarları Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a teslim edildi.

Tacettin Ulaş

Almanya’da Fashhochschule/Foto Design (College of Photo-Design) bölümünde beş yıl süreyle fotoğraf tasarımı üzerine eğitim aldıktan sonra farklı alanlardaki fotoğraf ustalarının yanında asistan olarak çalıştı. 2000 yılından beri İstanbul’da yaşıyor ve reklam fotoğrafçısı olarak çalışmalarına devam ediyor.
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
30 Temmuz 2008       Mesaj #68
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
"Memleketimden İnsan Manzaraları"

manzaracw2


Türkiye'nin dünyaca ünlü fotoğraf sanatçısı İzzet Keribar, 23 Temmuz-16 Ağustos tarihleri arasında "Memleketimden İnsan Manzaraları" isimli ilk siyah beyaz fotoğraf sergisiyle İstanbul'da sevenleriyle buluşuyor.

Sergi İstanbul'un ünlü art nouveau binası Mısır Apartmanı 3. katta bulunan Casa Dell'Arte Sanat Galeri'sinde gerçekleşecek.

Sergilenecek siyah-beyaz kareler, sanatçı tarafından Türkiye'nin dört bir tarafında çekilmiş. 2001 Fuji Avrupa Basın Ödülleri'nde Milenyum konulu temasıyla 1.lik Ödülü ve Uluslararası Fotoğraf Federasyonu'ndan "Ekselans" ünvanı da olan İzzet Keribar'ın bu ilk siyah-beyaz fotoğraf sergisi, Casa Dell'Arte için de bir ilk. "Memleketimden İnsan Manzaraları" ile Casa Dell'Arte Galeri, kapılarını ilk kez bir fotoğraf sergisi için açıyor. Serginin Açılış Kokteyli ve ön izleme günü, 22 Temmuz 2008 Salı günü, sadece Casa Dell'Arte'nin özel konuklarına açık olarak yapılıyor.

10 Mayıs 2008'de yapılan görkemli açılışıyla adından çokça söz ettiren Casa Dell'Arte Galeri, Türkiye'nin ilk sanat markası olan Casa Dell'Arte'nin Sanat Yönetimi kolunun altında hizmet vermekte. Galeri'nin aynı zamanda, 2007 yılında The Guardian tarafından "Avrupa'nın en iyi yeni açılan butik oteli" ve 2008 yılında da Travel and Leisure America tarafından "dünyanın gidilebilecek en iyi 30 destinasyonundan biri" seçilen, Bodrum Torba'da bulunan Casa Dell'Arte Sanat Oteli'nde de bir mekânı bulunmakta. Türkiye'ye Casa Dell'Arte Sanat Yönetimi'nin getirdiği, Fernando Botero'nun dünyaca ünlü "Yatak Odası" isimli tablosunun da yaz boyunca sergilendiği Sanat Oteli'nde bulunan Galeri'de şu anda Casa Dell'Arte Sanatçıları'na ait karma sergi yer alıyor. 27 Temmuz'dan itibaren ise, Bodrum'daki mekânda, kâğıtla yaptığı sıra dışı çalışmalarla dikkatleri üzerine çeken Dilek Kutzli'nin resim sergisine ev sahipliği yapacak.
karayel - avatarı
karayel
Ziyaretçi
31 Temmuz 2008       Mesaj #69
karayel - avatarı
Ziyaretçi
ContentCategorySperator
20080729013344hgkc1z552a2izmb400aaidvl1
Suyun Bir Arada Tuttuğu




Yer : İstanbul Modern Sanat Müzesi
Tarih : 10 Eylül 2008- 11 Ocak 2009

İstanbul Modern Sanat Müzesi, Verbund Koleksiyonu’ndaki yapıtlardan oluşan “Suyun Bir Arada Tuttuğu” başlıklı yeni sergisini 10 Eylül’de açıyor.
11 Ocak 2009 tarihine dek Süreli Sergiler Salonu’nda yer alacak serginin küratörleri Verbund Koleksiyonu yöneticisi Gabriele Schor ve İstanbul Modern Sanat Müzesi Şef Küratörü Levent Çalıkoğlu.
Sergide Cindy Sherman, Gordon Matta-Clark, Jeff Wall, Ernesto Neto, Gilbert&George, Francis Alÿs, Nan Goldin, Sarah Lucas, Fred Sandback, Eleanor Antin, Cecil Beaton, Bernd-Hilla Becher, Johanna Billing, Valie Export, Kate Gilmore, Birgit Jügenssen, Louise Lawler, Ursula Mayer, Urs Lüthi, Gabriel Orozco, Loan Nguyen, Ed Ruscha, Markus Schinwald, Simon Starling, Gillian Wearing, Lawrence Weiner, Francesca Woodmann ve Nil Yalter gibi çalışmaları ile çağdaş sanat dünyasına yön veren 37 sanatçının 122 yapıtı yer alıyor.
Verbund Koleksiyonu, 2007 yılında Viyana’da Museum für angewandte Kunst’ta (MAK) sergilendikten sonra ilk kez Avusturya dışında İstanbul Modern Sanat Müzesi’nde sanatseverlerle buluşacak.
"Suyun Bir Arada Tuttuğu” başlıklı sergi, “Performans” ve “Mekânlar ve Yerler” adlı iki temasıyla çağdaş sanatta 1970’lerden bugüne uzanan özgül kesişim hatlarını gözler önüne seriyor. Sergi, birçok kadın ve erkek sanatçının resimden uzaklaşıp, tamamıyla yeni ifade biçimlerine yönelmesini ve fotoğraf, video ve mekân enstalasyonlarındaki dönüşümü anlatıyor.
Performans” başlığı altında, 1970’lerde başlayan süreçte sanatçıların kendi bedenlerini keşfetmeleri, kimlik meselesi üzerine düşünmeleri ve feminist başkaldırı gibi eğilimlere olan yönelimleri ele alınıyor. Cindy Sherman’ın bu sergi kapsamında İstanbul’da ilk kez bütünlüklü olarak sergilenecek olan anonim kadın bedenleri, Valie Export’un feminist harekete ilham veren sert otoportreleri ve Türk sanatçı Nil Yalter’in kadın bedenini fetişleştiren göbek dansı videosu bu bölümün en bilindik çalışmaları olarak belirginleşiyor.
Mekânlar ve Yerler” teması ise sanatın mekân ile kurduğu ilişkiye odaklanarak, mekânın sanatçılar tarafından yıkılıp, sonra yeniden nasıl tümlenebileceğini görünür kılıyor. Gordon Matta-Clark’ın iki evin arasına devasa bir koni boşluk açarak mekâna yepyeni bir kimlik kazandırdığı videosu ile Fred Sandback’in mekânların fiziksel gerçekliğine vurgu yapan ip enstalasyonları bu temanın merkezini oluşturuyor.
Heykelden fotoğrafa, filmden videoya, diapozitiften ses enstalasyonlarına uzanan bir çeşitlilik içeren Verbund Koleksiyonu, Gillian Wearing, Sarah Lucas, Loan Nguyen gibi genç sanatçıların örnekleriyle bugüne ulaşıyor ve çağdaş sanatın en önemli çalışmaları üzerine sanat tarihsel bir okuma öneriyor.
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
2 Ağustos 2008       Mesaj #70
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
paraeskiyn1


İmparatorluktan Cumhuriyete Kâğıt Paranın Öyküsü


Vedat Nedim Tör Müzesi, dünyanın ilk Frig sergisinden sonra bu kez de kâğıt paralar üzerine kapsamlı bir sergiye ev sahipliği yapıyor. "İmparatorluktan Cumhuriyete Kâğıt Paranın Öyküsü" adlı sergi, 29 Mayıs – 31 Ağustos 2008 tarihleri arasında ziyaret edilebilecek.
Dünyada tek örneği bulunan el yazması ve faizli kaimeler, ordu kaimeleri, belediye paraları, çok dilli paralar, kilise paraları, Atatürk ve İnönü resimli paralar, sergide anlatılan öykülerin kahramanları olacak. Sergide, kâğıt paralar ve karşılığı değerler, zamanın uluslar arası ekonomik olayları Prof. Dr. Ali Akyıldız'ın ve Güçlü Kayral’ın metinleri eşliğinde sunuluyor. Kağıt paranın nesnel varlığının yanında, günlük ve ekonomik yaşamdan fotoğraflar, kartpostallar, hisse senetleri, antetli şirket faturaları ve tanıtım kartları gibi arşiv belgeleri de sergiye renk katıyor. Sergilenen paraların fotoğraf ve öyküleri Osmanlı para politikaları tarihine ışık tutacak nitelikte.

Gelibolu İşgal Paraları


Sergideki tarihe tanıklık etmiş her bir paranın ayrı bir hikâyesi var. İngiliz Gelibolu işgal paraları bunlardan biri. I. Dünya Savaşı sırasında İngiliz Hazine Dairesi, Akdeniz’deki kuvvetlerinin kullanımı için paralar bastırdı. İngilizler, Gelibolu çıkarmasından o kadar emindiler ki işgalde kullanacakları paraları da yanlarında getirdiler. Savaşa katılan İngiliz askerlerinin anılarına göre bu paralar dağıtılır ancak çıkarma harekâtı felakete sürüklenince bir hafta içinde geri toplanır. Bu paralar, normalde pullar için hazırlanan çok ince kağıtlara basılmıştı.


Para Pul Oldu

Paranın pul olması da sergide anlatılan en ilginç hikâyelerinden… Osmanlı Hükümeti, ülkede yaşanan bozuk para sıkıntısını pek çok girişime karşın bir türlü çözemeyince 1878 yılında damga ve posta pullarının arkalarına karton yapıştırarak bozuk para haline getirir. Pulların tedavüle çıkarılması hâlen kullandığımız "para pul oldu" deyiminin kaynağıdır.

Kalpazanlığı Devlet Yaparsa…
Kalpazanlığın, kimi zaman devlet eliyle düşman ülke ekonomilerini çökertmek amacıyla yapıldığını yine bu sergiden öğreniyoruz. I. Dünya Savaşı sırasında İngilizler, zaten zayıf olan Osmanlı ekonomisine darbe vurmak için Vahdettin döneminin sahte 10 liralık banknotlarından bastırırlar. 28 Mart 1334 tarihli bu paranın İngiliz Savaş Konseyince basıldığı çeşitli yayınlarca ortaya çıkarıldı. Gerçeğinden ayırt etmek oldukça zor olan bu sahte paranın kâğıdı daha kalındır. Ayrıca arka yüzde bulunan küçük kupür yazıları ters basılmıştır.

Yer:Vedat Nedim Tör Müzesi

Tarih : 29 Mayıs – 31 Ağustos 2008
Yer : Yapı Kredi Kültür Merkezi
Adres : İstiklal Cad. No: 161-161 A
34433 Beyoğlu İstanbul
Tel : 0 212 252 47 00

Benzer Konular

3 Mayıs 2013 / Misafir Müzikhol
28 Nisan 2013 / Need Help Soru-Cevap
28 Eylül 2012 / misafir Soru-Cevap
5 Ocak 2015 / underto Taslak Konular