Arama

Kadın Sağlığı - Sayfa 34

Güncelleme: 25 Temmuz 2014 Gösterim: 319.823 Cevap: 357
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
6 Ocak 2010       Mesaj #331
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Narla 'göğüs göğüse' savaş

Sponsorlu Bağlantılar

Düzenli olarak 'nar' yemek kadınlarda meme kanseri riskini azaltıyor.

Bilimadamları, laboratuvarda yapılan testlerde, narın içindeki 'ellagitannins' adlı maddenin, kanser hücrelerinin çoğalmasına sebep olan östrojen hormonunun üretimini engellediğini belirledi.

Amerikan Kanser Araştırma Kurumu'nun yayın organı 'Cancer Prevention Research'de yayınlanan makalede 'Araştırmanın, meme kanserine karşı yeni ilaçların geliştirilmesinin yolunu açabileceği' denildi. Dünyada her yıl yaklaşık 1 milyon kadın meme kanserine yakalanıyor.
nar 6110 ic 0630 334



volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
6 Ocak 2010       Mesaj #332
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Hızlı ve kalıcı bitkisel zayıflama

Sponsorlu Bağlantılar
Acı biberin bu kadar tatlı bir etkisi olacağına ve bana 2 haftada 4 kilo verdireceğine en başta inanmadım...

Her zaman sağlığıma dikkat eden biri olmuşumdur. Hangi sebze meyve neye iyi gelir, hangi bitkiler neyi iyileştirir bilirim. Kendimi bildim bileli doğal ve organik beslenmeye özen göstermişimdir. Ama ne yazık ki her kadında olduğu gibi benim de birkaç kilo fazlam var. Ve bu kilolardan kurtulmak için şimdiye kadar her türlü bitki karışımını denedim, sporla zayıflamayı da denedim ama sporu bıraktıktan sonra ideal kilomu bir türlü koruyamadım.

Geçen gün arkadaşlarımdan biri bana “Tam senlik bir şey buldum!” diye elinde bir kutu Red Pepper ile geldi. “Hem tamamen bitkiselmiş hem de 2 haftada 4 kilo verdiriyormuş” diyerek uzattı kutuyu. Ben biraz şüpheyle ürünün içindekileri incelemeye başladım. Kırmızı acı biber ve zayıflatıcı ve yağ yakıcı özelliği olduğunu bildiğim Mate yaprağı ve Funda yaprağını gördüm. Acı biberin metabolizmayı hızlandırıcı bir etkisi olduğunu öğrendiğimden beri, her öğle ve akşam yemeğinde bir çay kaşığı yemeklerime ekliyordum. Ama acı biberin bu kadar tatlı bir etkisi olacağına ve bana kilo verdireceğine en başta inanmadım.

Arkadaşım “1 hafta kullan ve kendin gör. Bana teşekkür edeceksin” dedi, ve ben de Red Pepper’ı kullanmaya başladım. Bugün 2. haftam doldu ve sabah tartıldığımda tam 4,5 kilo verdiğimi görünce çok sevindim! Hem de hiç aç kalmadan bu kadar kısa sürede nasıl bu kadar kiloyu verdiğime inanamadım! Ama ne aynalar ne de tartılar yalan söylemez!

Diyet yaparken her zaman kabızlık çekerim, ama 2 hafta boyunca hiç problem yaşamadım. Ve gözle görülür şekilde iştahımı bastırdı Red Pepper, akşam yemeğinden sonra hiç açlık hissetmedim, gece atıştırmalarım da böylece sona erdi. 30 yaşını geçtikten sonra metabolizmamın iyice yavaşladığını ve bir daha asla 20’li yaşlarımdaki gibi olamayacağımı düşünürdüm. Ama artık böyle düşünmüyorum, Red Pepper kullanmaya ve başta eşim olmak üzere herkesi şaşırtmaya devam edeceğim.

Bitkisel formüllü olması sayesinde Red Pepper’ı gözüm kapalı herkese tavsiye ediyorum. Ben arkadaşıma teşekkür ettim, siz de bana edeceksiniz…

volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
6 Ocak 2010       Mesaj #333
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Bu hastalıkta ev hanımları risk grubunda

Vücut direncini düşüren verem en çok öğrencileri, şöförleri ve ev hanımlarını buluyor

Stres, uykusuzluk ve beslenme eksikliği verem hastalığının en önemli nedenlerindendir. Çünkü bu nedenlerle vücut direnci düşer. Verem önceden; içki ve sigara kullanan, iyi beslenmeyen insanların hastalığı olarak bilinirdi.

Ancak son zamanlarda, zayıflama uğruna özellikle şok ve uzun süreli diyetler yapan bayanlarda, otobüs, minibüs gibi toplu taşıma araçları ile taksi şoförlerinde, ev hanımlarında, üniversite öğrencilerinde çok fazla görülmeye başlandı. Memorial Hastanesi Göğüs Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Füsun Soysal “3-9 Ocak Verem Savaşı Eğitim ve Propaganda Haftası”nda “Tüberküloz hastalığının nedenleri ve korunma yöntemleri” ile ilgili bilgi verdi.

Verem sağlıksız beslenme ve bilinçsiz diyetler ile hortlayabilir

Uzun süreli ve bilinçsiz olarak yapılan diyetler, yıpratıcıdır ve vücut direncini düşürür. Çünkü beslenme yetersizlikleri ortaya çıkar. Diyetlerinde sebze, meyve ve etten yoksun bir beslenme programı uygulayanlar için verem büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Vücut direncinin düştüğü bu dönemlerde vücuda alınacak bir verem mikrobu, hastalığı tetiklemektedir. Diyette yalnızca vücut direnci düşmemekte, yaşanan zayıflama stresi de vücudu yıpratmaktadır.

Kış aylarında toplu taşıma araçlarına dikkat!

Toplu taşıma araçları, otobüs ve minibüs şoförleri ile taksi şoförleri verem tehdidi altındadır. Çünkü özellikle kış aylarında camların kapalı olduğu havasız ve kalabalık bir ortamda, öksürük ve aksırık ile verem mikrobu saçan hastalar nedeniyle, bu mikrobu vücuduna rahatlıkla alabilir. Vücut direnci düştüğü anda da hastalık ortaya çıkmaktadır.

Verem mikrobu ortaya çıkacağı anı kollar

Öğrenciler arasında da verem çok fazla görülmektedir. Üniversite yurtlarında kalan ve toplu yaşamın getirdiği sağlıksız koşullardan etkilenen öğrenciler, bu mikrobu birbirlerine rahatlıkla bulaştırabilmektedir. Özellikle sınav döneminde çok fazla uykusuz kalmaları, kötü ve sağlıksız beslenmeleri vücut dirençlerini düşürmektedir. Bu durum da vücuda herhangi bir sebeple alınan verem mikrobunun hastalığa dönüşmesinde etkili olmaktadır. Çünkü verem mikrobunu vücuduna alan herkeste bu hastalık ortaya çıkmamaktadır. Mikrop vücuttayken, direnç düştüğü anda hastalık; akciğer, dalak, göz, beyin zarına yerleşebilmektedir.

Risk grubunda ev kadınları da ilk sıralarda yer almaktadır.Ev kadınlarının da bu hastalıktan etkilenmelerinin en önemli nedeni, zorlaşan yaşam koşullarının beraberinde getirdiği stres ve kötü beslenme. Vücudun direncini artıran tüm besinlerden dengeli bir biçimde alamamak, verem tehlikesini artırmaktadır.

İştahsızlıkla birlikte ani kol kaybı ve balgam vereme işaret edebilir

Tüberküloz aşısının 8 ila 10 yıl koruma kapasitesi vardır. Ancak bu yüzde yüz değil. Tüberküloz mikrobu çok küçük olduğu için bu mikrobu taşıyan kişilerle birlikteyken çok kalın maske kullanılmalıdır. Korunmanın en iyi yolu, vücut direncini düşürmemektir. Uykuya dikkat etmek, dengeli ve iyi beslenmek, olabildiğince stresten uzak durmak gereklidir. Balgam, iştahsızlık, halsizlik, özellikle gece terlemesi ve kilo kaybı olan kişiler mutlaka bir akciğer grafisi çektirmelidir.

Düzenli ilaç tedavisi şart

Genellikle tüberküloz hastaları düzenli tedavi görmüyorlar. İki ay ilaçlarını alıp kendilerini iyi hissettiklerinde tedaviyi bırakıyorlar. Tüberküloz, bir yıl düzenli ilaç tedavisi gerektiren bir hastalıktır. Eğer bir sene boyunca düzenli tedavi yapılmazsa, nüksedebilir. Tüberküloz mikrobu, kullanılan ilaçlara karşı direnç kazanır.

Türkiye’de, dirençlenen mikroplarla yeniden başlayan tüberkülozların da sayıları artmaya başlamıştır. Böylelikle tüberküloz hastalığının tedavisi daha da zor hale gelmiştir. Yurt dışında ise vaka sayısı bizden çok daha az olduğu için tedavi için 6 aylık süre yeterli olabilmektedir.

248 evhanimi

volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
11 Ocak 2010       Mesaj #334
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Kilo verememenizin 10 nedeni

Obezite çağ salgını haline geldiğinden beri, sağlıklı beslenme, zayıflama ve sağlıklı yaşayabilme çabası giderek popüler hale geldi.

Batı kültürü beslenme alışkanlıkları ile başlayan obezite sorunu maalesef ki bütün dünyayı etkilemiş gibi görünüyor. Obezite çağ salgını haline geldiğinden beri, sağlıklı beslenme, zayıflama ve sağlıklı yaşayabilme çabası giderek popüler hale geldi.

Sağlıklı yaşama çabası, bilinç düzeyimizi artırarak yediklerimizin içeriğini sorgulatmaya başladı. Bu sayede diyetler ortaya çıktı, çıkıyor ve çıkmaya devam edecek. O kadar diyet var ki etrafımızda hangi birine inanacağımızı, uygulayacağımızı biz doktorlar bile şaşırdık. Ana beslenme maddesine göre; etobur, otobur, omnivor (ikisi birden), vejetaryen, süt ürünlü vejetaryen, meyveobur, coğrafik bölgesine göre; Akdeniz, Latin, Asya, Batı, besin maddesine göre; rafine, çiğ, filozofisine göre; makrobik, maker’s, incil, şükür, arındırma özelliğine göre; detoksifiye spesifitesine göre; düşük kolesterollü, glutensiz, düşük glisemik içerikli, düşük potasyumlu, düşük proteinli, düşük karbonitratlı, düşük yağlı, düşük tuzlu, özel diyetler; yaş, cins, aktivite, fizyolojiye uygun, sporcu, atkins, kilo verdirici; kalori hesaplı, tek besin, kimyaya uygun, heves, tek günlük, üç günlük, greyfurt, şok, L.A tipi, Zon, yarım porsiyon, tam porsiyon, pazartesi başlayan cuma biten...

Peki bu kadar diyet programıyla neden hala başarısızız?

Memorial Suadiye Tıp Merkezi Dahiliye Bölümü’nden Uz. Dr. İsmail Yağız, “Diyet başarısızlığındaki nedenler” hakkında bilgi verdi.


1.FOTOKOPİ DİYETLER
Etrafınızda aynı saç, aynı göz, aynı boy veya aynı özellikleri taşıyan birden fazla birey gördünüz mü? Peki dünyada neden tek tip antibiyotik, kanser ilacı ya da tansiyon ilacı yok? Neden bazı insanlar mutlu veya diğerleri değil? Bireysel farklılıklar yüzünden. Bir diyet programının her insanda aynı sonucu vermesını beklemek bir rüyadan öte olamazdı. Genetik ve çevresel faktorler, beslenme biçimi, yaş, tat duyusu ve kültür farklılıkları insanları birbirinden ayırır. Diyet programları da mutlaka bireye özgü olmalıdır.

2.KANSIZLIK
Özellikle kadınlarda görülen ve çok da önemsemedikleri bir problemdir. Demir, B12, folat eksiklikleri ciddi diyet başarısızlığına neden olur. Kansız kalan bir vücut iki nedenden ötürü kilo veremez. Birincisi enerji metabolizmasının düşüklüğü nedeniyle hasta enerji veren gıdalara ihtiyaç duyar. Çay ve kahve tüketir, tatlı isteği artar. Bu da kansızlığı hem derinleştirir hem de gereksiz kalori yükü nedeniyle yağlanmayı artırır. İkinci ve önemli neden ise kansız vucut diyetle karşılaştığında bir direnç gösterir. Bu direnç kendini sağlıksız ve enerjisiz bulan vücudun daha da kalori kısıtlanması karşısında yaşadığı stresten gelir. Stres ise her zaman adrenerjik sistemi hareketlendirerek vücuda enerji depolamaya çalışacaktır.

3.İNSÜLİN DİRENCİ
Şeker molekülünün işlenmesi için yeterli miktarda insuline ihtiyaç vardır. Farklı nedenlerle insulin fazlalığı, kortizon benzeri etkilerle iştah değişiklikleri, kan şekeri düşmesi ve tatlı ihtiyacı, vücutta tuz ve su dağılımında değişiklikler, ödem, adet düzensizlikleri, tiroid hastalıkları gibi diğer hormon bozukluklarını tetikleyebilir. İnsülin miktarlarının abartılı olduğu durumlarda hastanın diyetle kilo vermesi zordur.

4.TİROİD BOZUKLUKLARI
Ne kadar uğraşırsanız uğraşın, tiroid bozukluğunuz varsa yani metabolizma yavaşlığı ile boğuşuyorsanız kilo vermeniz çok zordur. Tiroid hormonları vücudun tum metabolizmasını düzenleyen hormonlardır. Vücudun ısı düzelenmesi, yağ yakması, enerji ve depolama durumu, su dengesi, cilt ve diğer sistemlerin sağlıklı çalışması ancak iyi çalışan bir tiroid beziyle mümkündür.

5.YANLIŞ İLAÇ KULLANIMI
Fazla yağlardan kurtulmak için yağ yakıcı, enerji depolamak için multivitamin, hafızanızı kuvvetlendirmek için hafıza kuvvetlendirici, eklem şikayetleriniz için bitkisel takviyeler, hastalığa yakalanmamak için bağışıklık sistemi güçlendiricileri, son zamanda bozulan moraliniz için antidepresan, kanınız sulansın diye aspirin, altta yatan hastalığınız için tansiyon, şeker veya astım ilacınız, boğazınız ağrıdığında antibiyotik, komşunuzun kullandığı iştah kesici, internette gördüğünüz A ilacı, gazetede gördüğünüz X ilacı vs vs.

Yukardakilerden birkaç tanesini kullandığınıza eminim. Eğer kullanmıyorsanız çok şanslısınız. Bu kadar ilacın birbiriyle etkileşmemesi ve vücudunuza zarar vermemesi mucize olsa gerek. İlaçlar ister reçeteli ister bitkisel olsun mutlaka karaciğerinize uğruyor. Etkileri yanında yan etkileri de var. Diğer ilaçlarla alındıklarında etkileri artıyor veya azalıyor ya da yan etkileri çıkıyor. Biri şekerinizi çıkarırken diğeri yağlanmanızı artıyor, diğeri enerji verirken tansiyonuzu etkiliyor, öteki iştahınızı kapatırken kalbi etkiliyor. Metabolizmanızı hızlandıranı veya yavaşlatan var. Multi ilaç kullanımı önce sağlığınızı sonra da sağlıklı olmak için yaptığınız diyet programlarınızı bozmasın.

6.DİĞER HORMON BOZUKLUKLARI
Aldesteron, progesteron, prolaktin, kortizol, testosteron, östrojen, ACTH, Growth hormon bozuklukları sık görülen hormon bozuklukları arasındadır. Diyet çabası içindeki birinin, vücudun çoğu sistemini düzenleyen bu hormon bozukluklarından birine sahip olması diyet başarısızlığının altında bir etken olarak yatar. Bu hormonlar yağ, su ve diğer metabolizma sistemlerini bozarak anormal iştah artışı, adet duzensizlikleri, garip bölgelerde yağlanmalar, kıllanmalar, tansiyon değişiklikleri, uyku bozuklukları, şişlikler ve vücut ağrılarına neden olur.

7.EGZERSİZ OLMADAN DİYET YAPMAK
Diyetlerden mucize bekleyen hastalarla sık karşılaşıyoruz. Bir diyetin başarısı, kilo kontrolünün hayat tarzı değişikliği ve uzun süreli kilo kontrolü yaratmasıyla ölçülür. Diyetin başarılı olabilmesi için ise altta yatan bir hastalık olmaması ön şarttır. Diğer bir koşul ise diyetlerin egzersiz ile mutlaka ve mutlaka kombine edilmesidir. Hızlı ve çok miktarda kilo kaybı başarı gibi görünse de, birçok yan etkisi olabilir, bu durum ölümlere dahi yol açabilir. Geri verilen kilololarınızı almak istemiyorsanız tabana egzersizi yaymalısınız.

8.PSİKOLOJİK PROBLEMLER
Psikojenik yeme problemleri dışında; depresyon, anksiyete, panik atak, uyku problemleri, şizofreni manik bozukluklar, alkol ve keyif verici maddelere bağımlılık, klostrofobi gibi daha nicesi sayılabilecek problemlerle uğraşı, diyetleri olumsuz etkiler. Stres faktörü bile başlı başına hormonal bozukluklara neden olarak iştah düzensizliği yaratır. Diyetlerin bireye ayrı bir stres daha getirdiği düşünülürse karmakarışık bir durum ortaya çıkar.

9.MİDE BAĞIRSAK SİSTEMİ PROBLEMLERİ
Mide ülseri, gastrit, reflü gibi sindirim rahatsızlıkları mide asit salgı bozukluklarıyla beraberdir. Asit salgı bozukluğu ise mide bağırsak hızının artmasına neden olur. Mide bağırsak hızının artması çabuk acıkma, sık sık yeme isteği ve besin seçimine neden olur. Midesinde problem yasayan birinin sebze ve meyve ağırlıklı bir diyet benimsediğinde aşırı bağırsak gazıyla karşı karşıya kalması, tek yönlü beslenmeyle sonuçlanabilir. Bağırsakların stres kökenli aşırı reaksiyon göstermesi spastik kolon veya İBS denilen hastalık tanısı alır. Bu durumda hastanın aşırı şişkin hissetmesi, kilosunun bir türlü değişmemesi, besinlerin bazılarının kısıtlanması diyet programına uyum problemi yaratarak başarısızlıkların temelinde rol oynayabilir.

10.BESİN SEÇİMLERİ
Besin endüstrisi, bilim ilerledikçe ilerliyor. Domates görünümlü karpuz veya elma-armut bileşimi bir meyveye alışır olduk. Genetiği oynanmış ürünler raflarda yer almaya başladı. Katkı maddeleri oldukça fazla kullanılıyor. Her mevsim her yiyeceği bulabiliyoruz. Hormonlu gıdalar, hormonlu kümes hayvanlarını, bu da onların tüketilen ürünlerini hormonlu hale getiriyor. Çoğumuz eski besinlerin tatlarını bulamıyoruz ama giderek de alışıyoruz. “Bilim ne kadar besinleri değiştirmeli, her değişim yararlı mıdır, zararları ne zaman ortaya çıkıyor?”

Kafamızda çeşitli sorular var. Batı beslenme tarzıyla hastalıkların artması, Akdeniz beslenme tarzıyla daha uzun yaşayan insanların gözlenmesi işlenmiş ürünlerin çok da masum olmadıklarını gösteriyor. Az kalorisi olan besin ürünleriyle beslenmeyi dengelemek temel prensip olmalıdır. İçtiğiniz kahvenin içinde ne olduğunu sorgulayın. Size masum görünen, tatlandırılmış ve moda olmuş kahve türevi hiç yoktan 300-400 kalori almanıza neden olabilir. Bu konuda son derece bilinçli ve dikkatli davranılması gerekir.

volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
14 Ocak 2010       Mesaj #335
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Batılılaşma kadınları kanser ediyor

Dünyada kadınlar arasında en çok görülen kanser olan “meme kanseri”, kadınların ölüm nedenleri arasında kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yer alıyor

Dünyada kadınlar arasında en çok görülen kanser olan “meme kanseri”, kadınların ölüm nedenleri arasında kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yer alıyor.

Araştırmalara göre meme kanserinin en sık rastlandığı ülke olan ABD’de her 8 kadından birinde meme kanseri görülüyor. İstatistiki çalışmaların Türkiye için de tehlikenin çok büyük olduğunu gösterdiğini söyleyen Acıbadem Maslak Hastanesi Meme Kliniği'nden Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ertuğrul Gazioğlu, Sağlık Bakanlığı’nın ve üniversitelerin bilgileri birlikte değerlendirildiğinde en iyimser ihtimalle Türkiye’de her 11-12 kadından birinde meme kanseri görüldüğünü ifade etti.

Gelişmiş ve modern yaşama geçmiş ülkelerde meme kanserine rastlanma sıklığının çok daha fazla olduğunu belirten Prof. Dr. Ertuğrul Gazioğlu, “Bir ülke batılı anlamda ne kadar çok gelişmişse, ne kadar modern bir hayat yaşanıyorsa, bu ülkenin kadınlarında meme kanseri daha çok görülüyor.” dedi. Prof. Dr. Ertuğrul Gazioğlu bu durumun sebeplerini söyle sıraladı:

1. Çocuk doğurmamak: Modern yaşamın en önemli etkilerinden biri olarak kadınlar daha az çocuk doğuruyor ya da kariyer kaygısıyla çocuk konusunu erteleyerek ilerleyen yaşlarda da hiç çocuk sahibi olamıyor.

2. Emzirmeme: Çocuk sahibi olan kadınlar yoğun iş temposu veya estetik kaygılarla bebeklerini emzirmiyor veya emzirme dönemlerini kısa tutuyorlar.

3. Hormon alımı: Menopoz belirtileri başladığında önceki yıllarda bunlar çok doğal kabul edilip hiç ilaç alınmadan bu dönem geçiriliyordu. Günümüzde, çok sayıda kadın menopoz şikayetlerini yaşamamak veya menopozu ertelemek için hormon (östrojen, progesteron) kullanıyor. Modern çağda, hormon içeren doğum kontrol haplarının yaygın ve çok uzun yıllarca kullanılması da benzer etkiye sahip.

4. Aşırı kilo: Şişmanlık (obezite) Amerikan toplumunda olduğu gibi bütün dünyanın problemi. Fast-food ve benzeri aşırı kalorili besinlerle sağlıksız ve düzensiz beslenmenin doğal sonucu şişmanlık oluyor. Özellikle menopozdan sonra hızla kilo alan kadınlarda meme kanserine yakalanma riskinin arttığı bilimsel olarak gösterildi. Menopoz sonrası dönemde kadınlarda östrojen hormonunun ana kaynağı yağ dokularıdır.

5. Fiziksel aktivitenin azalması: Masa başı çalışma, fazla otomobil kullanımı ve birçok işin internet yoluyla evden çıkmadan halledilmesi gibi modern yaşamın getirileri fiziksel hareketliliği kısıtlıyor. Araştırmalar fiziksel aktivitesi fazla olan insanlarda meme kanserine daha az rastlandığını gösteriyor. Meme kanserine yakalanıp tedavisini tamamlamış kadınlarda fiziksel aktivitelerin artırılması bile sağ kalım oranlarını yükseltiyor.

6. Stres: Modern ve batı tarzı yaşamın vazgeçilmez unsurlarından biri olan stres, bağışıklık sistemi üzerine olumsuz etkileri nedeniyle diğer birçok hastalıkta olduğu gibi meme kanseri için de bir risk etkeni olarak kabul edilebilir.

7. Alkol: Sosyo-ekonomik yönden gelişmiş ülkelerde daha yaygın kullanılan alkollü içeceklerin fazla miktarda tüketilmesi ile meme kanseri görülme sıklığı arasında ilişki belirlenmiştir.
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
15 Ocak 2010       Mesaj #336
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Kadınlarda Kalp Krizine Karşı Soya

Japonya’da yapılan bir araştırmada, soya temelli ürünler tüketen kadınlarda inme veya kalp krizi riskinin 3-4 kat daha düşük bulunduğu belirlendi.

Japonya Sağlık Bakanlığı’nın talebi üzerine 12 yıl süreyle yapılan araştırmada, izoflavon ve E vitamini yönünden zengin soyadan yapılan ürünlerin, menopoza giren kadınlarda daha da koruyucu bir etkisi bulunduğu tespit edildi.

Sonuçları, Amerikan Kalp Vakfının dergisi Circulation’da geçen ay sonunda yayımlanan ve 1990’da başlayan araştırmada, 2002’ye kadar 40 ila 59 yaşlarında, kanser ve kalp hastası olmayan, her iki cinsiyetten 40 binden fazla Japon gözlendi.

Araştırmada, erkek ve kadınlar günlük tükettikleri soya oranına göre, 5 gruba ayrıldı. Beyin kanaması veya kalp krizi riskinin en çok soya tüketenlerde 0,39, en az tüketenlerdeyse 1 olarak belirlendiği araştırmada, menopozdaki kadınlar için bu oranın 0,25’e karşı 1 olduğu tespit edildi.

Soyanın kadınlarda görülen belirgin etkisine karşın, 5 gruba ayrılan erkekler arasında bir fark görülmedi.

Araştırmada, en az kalp krizi riskiyle karşı karşıya bulunan kadınların, günde 45 gram natto (mayalanmış, yapışkan soya fasulyesi) veya 100 gram civarında tofu (soya peyniri) tüketenler oldukları belirlendi.

Japon Ulusal Kalp ve Damar Merkezi’nden Yoshihiro Kokubo, soya ürünlerine eklenen Japonların geleneksel yosunlarının da organizmanın savunmasına açıkça katkıda bulunan unsurlar arasında olduğunu söyledi.

RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
12 Şubat 2011       Mesaj #337
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
Karın ve kasık ağrısına dikkat!
Şiddetli soğuklara maruz kalmak ve suyla fazla temas ağrıları sıklaştırıyor.

DENİZLİ - Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Murat Çelik, süreklilik gösteren karın-kasık ağrılarının alt karın ön duvarında, sırtın alt kısmında, uyluklarda hissedilen, tıbbi bakıma ihtiyaç duyulacak kadar fiziksel güçsüzlüğe neden olan, 3-6 ay sürebilen ağrılar olduğunu söyledi.

Bu tip ağrılar kadınların yüzde 20'sinde görüliyor.


Ağrıların nedeninin tam olarak bilinmediğini söyleyen Çelik, ağrıların çıkış noktasını şöyle anlatıyor:


"Eskiden geçirilen enfeksiyonların kronikleşmesi, karın ameliyatları esnasında oluşan sinir zedelenmeleri ve soğuklar sonrası oluşan toplar damar genişlemesi ile ortaya çıkıyor.


Şiddetli soğuklara maruz kalmak ve suyla fazla temas etmek de ağrıları sıklaştırır''
Kaynak: ntvmsnbc
RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
1 Mart 2011       Mesaj #338
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
Her söylenene inanmayın!
İşte anne adaylarının dikkat etmesi gereken diş sağlığı konuları ve "doğru" bilinen yanlışlar...

diwidec3027786
İSTANBUL - Hamilelik döneminde birçok kişi ağız ve diş sağlığı hakkında kulaktan duyma bilgilerle dental tedaviler için yanlış kararlar alabiliyor.

Anne adaylarının bu dönemde duydukları yanlış ve doğru bilgiler hakkında Diş Hekimi Çağdaş Kışlaoğlu açıklamalarda bulundu.


HER HAMİLELİKTE BİR DİŞ KAYBEDİLİR: YANLIŞ

Halk arasında 'Hamilelik sırasında bebeğin kendisi için gerekli olan kalsiyumu annenin dişlerinden alarak annesinin dişlerinin çabuk çürümesine yol açtığı, bu sebepten ötürü anne adaylarının diş kaybına uğradığı' şeklindeki düşünce bilimsel bir gerçeği yansıtmıyor.

HAMİLELİKTE DİŞLERDEN KALSİYUM ÇÖZÜNMESİ OLMAZ: DOĞRU

Hamilelik döneminde bebeğin ve annenin kemiklerinin sağlıklı olabilmesi için anne adayının, günlük olarak 1200 ilâ 1500 mg kalsiyum alması gerekiyor. Anne adayı eğer kalsiyum ihtiyacını gıdalardan karşılayamazsa, bebeğin gelişimi için gerekli olan kalsiyum annenin kemiklerinden karşılanır. Ancak anne adayı hamilelik döneminde iyi beslenir yeterli ağız-diş bakımı yaparsa bu dönem, normal dönemden farklı bir diş sorunu ile karşılaşmaz.

HAMİLEYKEN DİŞLER DAHA AZ FIRÇALANMALI: YANLIŞ

Gebelik hormonlarının etkisi ile diş etleri daha çabuk kanayan anne adayı, dişlerini fırçalamaktan kaçınır. Ancak anne adayları, hamilelik döneminde diş sağlığına daha fazla özen göstermelidir. Sabah kahvaltıdan sonra ve akşam yatmadan önce dişler özenli bir şekilde fırçalanmalıdır.

HAMİLELİKTEN ÖNCE DİŞ ÇÜRÜĞÜ TEDAVİ EDİLMELİDİR: DOĞRU

Dişlerde çürük varsa hamilelik öncesi tedavi edilmelidir. Hamilelikte çürük dişler erken doğuma, bebeğin düşük kilolu doğmasına yol açabilir.

KUSTUKTAN HEMEN SONRA DİŞ FIRÇALANMALI: YANLIŞ

Kustuktan hemen sonra diş fırçalanmamalı, ağız bol suyla çalkalanmalıdır. Aksi takdirde mide asidi ile birleşen diş fırçalama işlemi, dişlerin yapısında aşınmalara sebep olur.

Hamileyken bol tatlı gıdalar yenirse çocuk kız, ekşi gıdalar yenirse erkek olur: YANLIŞ

Hamilelik sırasında beslenme, hem annenin hem de bebeğin genel sağlığı ve ağız-diş sağlığı için oldukça önemli. Ancak tüketilen gıdaların bebeğin cinsiyetini belirlemede hiçbir etkisi yoktur. Tersine, anne adayları özellikle yemek aralarında şekerden mümkün olduğu kadar uzak durmalı. Kurutulmuş meyve ve karamel gibi yapışkan şekerli yiyeceklerden kaçınılmalıdır.

HAMİLEYKEN DİŞ TAŞI (PLAK) TEMİZLİĞİ YAPTIRILMAZ: YANLIŞ

Anne adayları, hamilelik döneminde ağız ve diş sağlığına normal dönemden daha fazla özen göstermelidir. Hamilelik sırasında oluşan hormon artışı, ağız mukozasını dış etkenlere karşı özellikle bakteri plaklarına karşı daha hassas yapar. Bu nedenle hamilelik döneminde üç-dört aylık periyotlarla diş taşı temizliği yaptırmak, zorlaşan ağız hijyenini korumak için ideal bir yoldur.

HAMİLELİK DÖNEMİNDE DENTAL TEDAVİDEN KAÇINMAK GEREKİR: DOĞRU

Bebeğin organ gelişim evresi olan hamileliğin ilk 3 ayında, etkili dental tedaviden kaçınılması gerekiyor.

ACİL MÜDAHALE GEREKTİREN DURUMLARDA BİLE DENTAL TEDAVİDEN KAÇINMALIDIR: YANLIŞ

Diş ya da diş eti iltihabı gibi acil durumlarda, var olan enfeksiyonun bebeğin gelişimini dental tedavinin olumsuzluklarından daha fazla etkileyebileceği düşüncesi ön plana alınmalı ve bir jinekoloğun önerileri doğrultusunda dental tedavi yapılmalıdır.

GEBELİKTE AĞIZ GARGARASI YAPILMAZ: YANLIŞ

Hamilelik döneminde ağız gargaraları ya da ılık tuzlu su ile gargara yapılmalıdır. Özellikle ılık tuzlu su diş etlerini rahatlatır ve diş eti hassasiyetini azaltır.

Kaynak: ntvmsnbc
GüNeSss - avatarı
GüNeSss
Ziyaretçi
16 Ekim 2011       Mesaj #339
GüNeSss - avatarı
Ziyaretçi
1.Yaralanmalar. Kadınlar arasında ölümcül kazalara en çok motor ve araba kazaları yol açmaktadır. Ölümcül kazaların ve yaralanmaların riskini azaltmak için, emniyet kemerinizi takın, hız sınırına uyun, sürüşten önce alkol ya da başka bir madde kullanmayın, uykulu şken sürücülük yapmayın. Düşmeler ve zehirlenmeler de diğer sorunlardır. Görme bozukluğu ile düşüp küvetten kayabiliriz. Kaymaz paspaslar kullanılabilir, evde ve yatak odası yakınlarında karbonmonoksit dedektörleri ve sürgü önlemleri alın.

2.Tip 2 Diyabet. Diyabetin en yaygın türüdür. Vücudun kan şekeri oranı (glikoz)nı etkiler. Olası komplikasyonları, kalp hastalığı, körlük, sinir hasarı, böbrek hasarıdır. Tip 2 şeker hastalığını önlemek için, aşırı kilo önlenmelidir, sağlıklı beslenmelidir ve fiziksel aktivitelere önem verilmelidir.

3.Soğuk Algınlığı. Grip, yaygın bir viral enfeksiyondur. Sağlıklı yetişkinlerde etkisi ciddi değildir, diğer durumlarda ölümcül olabilir. Zayıf bağışıklık sistemi ya da kronik hastalıklar özellikle gribe neden olabilir. Korunmak için aşı olunmalıdır.

4.Böbrek Hastalığı. Böbrek yetmezliği, diyabet veya yüksek tansiyon komplikasyonudur. Doktor redavisini uygulayın. Sağlıklı beslenin, tuzu azaltın, fiziksel aktiviteler yapın, verilen ilaçları kullanın ve aşırı kiloyu önleyin.

5.Kan Zehirlenmesi. Septisemi bakteri veya kandaki toksinlerin varlığı ile hayatı tehtid eden enfeksiyondur. Sepistemi, akciğer, idrar yolu, karın ya da pelvis enfeksionlarından kaynaklanmaktadır. Korunmak için, ellerinizi yıkayın, aşılarınızı olun, herhangi bir ciddi enfeksiyon için acil tıbbi yardım alın, idrar ve ilişki sonrası ve öncesi temizliğe önem verin.

kaynak:
GüNeSss - avatarı
GüNeSss
Ziyaretçi
16 Ekim 2011       Mesaj #340
GüNeSss - avatarı
Ziyaretçi
Anne adayları hamilelik döneminde hem kendi sağlıkları hem de dünyaya gelecek bebeklerini sağlığı için bazı testler yaptırmalıdırlar. İşte anne adaylarının hamilelik döneminde mutlaka yaptırmaları gereken 9 önemli test;

Periodontal İnceleme: Periodontal inceleme diş etlerinin enfeksiyonlara ve rahatsızlıkara karşı incelenmesidir. Bu testler diş ve damak iltihaplarının teşhisi için önem taşır. Damak rahatsızlıkları bulunan erken doğum riski ile karşı karşıyadır. Bununla birlikte damak rahatsızlıkları hamile kaldıktan sonra veya doğum kontrol hapı kullanılırken daha sık gözlemlenir. Hormonsal değişiklikler damaklarda iltihap riskini arttırır.

Tiroit Uyarıcı Hormon Testi: Bu test ile hipotiroidi ve hipertiroidi rahatsızlıkları saptanır. Hamilelik ve postpartum dönem bu sorunların en sık gözlemlendiği dönemlerdir. Bu dönemlerde anne adaylarının yaklaşık olarak %5-%10’u hafif tiroit problemleri ile karşı karşıya kalır.

Kan Sayımı: Kan sayımı ile bağışıklık sisteminin ve kemik iliklerinin ne kadar sağlıklı olduğu tespit edilir. Beyaz kan hücrelerinin yüksek olması enfeksiyon riskini belirtir. Kandaki hemoglobin maddesinin düşük olması anemi rahatsızlığının ve pıhtı yuvarlarının düşük olmasıda pıhtılaşma sorununun göstergesidir.

Kan Basıncı Ve Kolesterol Testleri: Anne adayları kalp rahatsızlıklarının ilerleyen yaşlarda ortaya çıkabileceğini düşünmektedir. Bununla birlikte yapılan çalışmalar yirmili yaşlarda da damarlarda plak oluşumunun gözlemlenebileceğini saptamışlardır. Kan basıncı da bu dönemde oldukça önemli bir sorundur. Yüksek kan basıncı anne adayı ve bebek için zararlı olabilir. Bu nedenle anne adayları bu dönemlerde hem kolesterol hem de kan basıncı testlerini ihmal etmemelidirler.

Pap Smear Testi: Pap smear testi serviks bölgesindeki kanserli ve kanserli olmayan değişiklikleri tespit eder. HPV virüsleri kontrol edilmediği taktirde ileride rahim ağzı kanserine neden olabilir.

Cilt İncelemeleri: Dermatologlar tarafından gerçekleştirilen incelemeler cilt kanserinin teşhisi için önemlidir. Kötü huylu melanom özellikle 25-29 yaşları arasında en sık karşılaşılan kanser türüdür. Bu nedenle anne adaylarının mutlaka cilt incelemesinden geçmeleri gerekir.

Kan Şekeri Testi: Kan şekeri testi diyabet rahatsızlığının testi için önemlidir. Ailesinde diyabet rahatsızlığı bulunan kişiler özellikle bu konuda dikkatli olmalıdır ve düzenli olarak kan şekeri testi yaptırmalıdır.

Kemik Mineral Testi: Opsteoporoz rahatsızlığına karşı yapılır. Kemikler yeterli kalsiyum alınmaması halinde zaman içerisinde gözeneklenirler ve incelirler. Erken teşhis halinde doktorunuz size bazı egzersiz ve kalsiyum takviyeleri önerilerinde bulunabilir.

kaynak:

Benzer Konular

11 Aralık 2014 / ThinkerBeLL Sağlıklı Yaşam
19 Şubat 2013 / Demir YumruK Taslak Konular