Arama

Çocuk Sağlığı - Sayfa 10

Güncelleme: 13 Haziran 2013 Gösterim: 199.260 Cevap: 162
Demir YumruK - avatarı
Demir YumruK
Ziyaretçi
17 Şubat 2008       Mesaj #91
Demir YumruK - avatarı
Ziyaretçi
YENİDOĞAN BEBEKLERDE GÖRME, İŞİTME

Sponsorlu Bağlantılar

Normal yenidoğanlar, doğumdan hemen sonra görebilir, duyabilir ve ağrı hissedebilirler. Bir yenidoğan 30 cm uzaklıkta sallandırılan kırmızı renkli bir nesneyi fark eder, suratını asar ve çok kısa süreli de olsa nesneyi odaklamaya çalışır. Eğer nesne yavaş yavaş bir taraftan diğerine hareket ettirilirse, nesneye gözlerini dikip, kısa ve ani göz hareketleriyle nesneyi izleyebilir. Bebek ayrıca ışığın şiddetine de duyarlıdır. Parlak bir ışık karşısında gözlerini kırpıştırır, sıkıca yumar veya kapalı tutar. Doğumdan itibaren biçimleri, desenleri ve çizgilerin düzenlenişini ayırdedebilir. Desenli yüzeyleri mat ya da parlak tek renklilere tercih eder. Şeritli ve köşeli nesnelere çember biçimlerden daha uzun süre bakar. Emzirme sırasında annenin gözleriyle bebeğin gözleri arasındaki uzaklık, bebeğin bir nesneyi en iyi odaklayabildiği uzaklıktır. Bu göz göze ilişki çocukla anne arasındaki ilk iletişim yoludur.

Yenidoğan bebekler işitebilirler. Sese göz kırparak, kollarını ve bacaklarını hareket ettirerek, nefes alarak ya da emmeyi bırakarak tepki verirler. Anneler genellikle bebekleriyle ince bir sesle konuşurlar ve bebekler annenin sesine, babanın sesinden daha tutarlı olarak tepki verirler. Anne ile bebeğin iletişiminin sesli filmlerle analizi, annenin sözlerine göre karşılıklı bir dans yarttığını göstermiştir. Örneğin, anne nefes almak için durduğunda ya da bir heceyi vurguladığında, bebek bir kaşını kaldırabilir, ayağını indirebilir, elini açabilir vb. Bu dansı farkeden anne için bu durum, konuşmasını sürdürmesi için önemli bir motive edicidir. Doğumdan birkaç hafta sonra bebek, dil çıkarma, dudaklarını büzme ya da ağız açma gibi hareketleri taklit edebilir. Ayrıca 3 günlük bebekler bazı kokuları algılayabilirler ve kendi anneleriyle diğer annelerin göğüs petlerini ayırdedebilirler.

Sevgili anneler bebeğiniz doğduğu günden beri sizi görüyor, duyuyor, kokunuzu ayırt ediyor, hissediyor ve ruhsal durumunuzu algılıyor. Beslemenin olduğu kadar iletişiminde en güzeli olan emzirme sırasında; bebeğinizin gözlerinin içine güleryüzle bakarak yumuşak bir sesle ve sevgiyle konuşmanız, onun daha sakin olmasını ve daha iyi gelişmesini sağlayacaktır.

Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
18 Şubat 2008       Mesaj #92
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Çocukta ateş

Sponsorlu Bağlantılar
Çoğu zaman ailelerde panik duygusuna neden olsa da, iyi tarafı vücudun enfeksiyonla savaşma yollarından biri olmasıdır. Tüm ateş yüksekliklerinin tedavi edilmesi gerekmeyebilir. ÇOCUKTA ATEŞ

Ateş; vücut ısısının normal sınırların üzerine çıkması olarak tanımlanmaktadır. Çoğu zaman ailelerde panik duygusuna neden olsa da, iyi tarafı vücudun enfeksiyonla savaşma yollarından biri olmasıdır. Tüm ateş yüksekliklerinin tedavi edilmesi gerekmeyebilir.

Ateş nasıl oluşur?
Vücut ısısı beyinde hipotalamus adı verilen bölgede kontrol edilir. Burada vücut ısısını 37 oC civarında tutmak üzere bir termostat sistemi bulunur. Enfeksiyonlarda veya bazı hastalıklarda bu sistem bir savunma mekanizması olarak vücudun ısısını arttırır.
Normal vücut ısısı; kişiden kişiye, yaşa, günün saatine, ölçümün yapıldığı vücut bölgesine, çevre ısısı gibi dış etkenlere bağlı olarak değişkenlik gösterir. Bebeklerde vücut ısısı daha yüksektir, bir yaş civarında erişkin yaş düzeylerine doğru bir düşüş gösterir. Bu hafif düşüş ergenlik dönemi boyunca da devam eder. Kızlarda 13-14, erkeklerde 17-18 yaşlarında sabit hale gelir. Sabahtan akşama doğru vücut ısısında 0.5-1 oC artış gözlenir. Gün içinde en düşük değerler sabah 05.00-07.00, en yüksek değerler akşamüstü 16.00-19.00 saatleri arasında saptanır. Ateş nedeni ile acil servislere başvuruların 16.00-24.00 saatleri arasında olduğu saptanmıştır.

Ateş hangi durumlarda yükselir?
  • Enfeksiyonlar, ateşin en sık nedenidir. Ateş enfeksiyona karşı doğal bir savunma mekanizmasıdır.
  • Aşırı giyinme; özellikle yenidoğan bebekler, ısı kontrolü henüz tam gelişmediğinden, aşırı giyinme ve çevre ısısı gibi etkenlerden daha fazla etkilenirler.
  • Aşı uygulamaları sonrası bazen hafif ateş yükselmeleri olabilir.
  • Diş çıkarma sırasında da hafif ateş yüksekliği görülebilir. Ancak bunun 38 oC üzerinde olması beklenmez.
Hangi tip termometre kullanılmalı?
Hangi tip termometre kullanırsanız kullanın, doğru kullandığınızdan emin olmak için kullanım kılavuzundaki uyarıları dikkate alın.
Dijital termometreler: Genellikle en hızlı ve kesin ölçüm sonuçlarını verirler. Çeşitli şekillerde ve boyutlarda olanları vardır. Ağızdan, makattan, koltukaltından ölçüm yapabilen türleri vardır. Genellikle ısı sensorunun bulunduğu esnek ve plastik bir uca sahiptir ve kolay okunabilir dijital bir göstergesi vardır.
Elektronik kulak termometreleri: Timpanik (kulak zarına ait) ısıyı gösterir. Kullanımı hızlı ve kolaydır. Dijital termometrelere göre daha pahalıdırlar. 3 ay altındaki bebeklerde dış kulak yolu dar olduğu için kullanımı önerilmemektedir.
Alın termometreleri: Küçük bebeklerde kulak termometrelerine alternatif olabilir. Ancak makat ölçümü kadar kesin sonuç vermez.
Emzik şeklinde termometreler: Çok güvenilir değildir. 3 ay altında bebeklerde kullanılmamalıdır. Ağızda birkaç dakika hareketsiz tutulması gerektiğinden kullanımı neredeyse imkansızdır.
Cıvalı cam termometreler: Daha önceleri en sık kullanılan termometreler olmasına karşın cıva içermesi ve kırıldığında cıvaya maruz kalma olasılığı nedeniyle tercih edilmemektedir.



Ateş nereden ölçülmeli?
Ateş makattan, koltukaltından, dil atından ve kulaktan ölçülebilir. Dilaltı ölçümü çocuklarda pek tercih edilmemektedir.
Makattan ölçüm: İç vücut ısısına en yakın ve en güvenilir ölçümdür. Ancak rahatsızlık hissi, ve özellikle yenidoğanlarda rektum hasarı gibi yan etkileri nedeniyle sık kullanılan bir yöntem değildir. Makattan ölçümde 38 oC nin üzeri ateş sayılır
Koltukaltından ölçüm: Basit ölçüm tekniği nedeniyle sık kullanılır. 37.3 oC nin üzeri ateş kabul edilir.
Kulaktan ölçüm: Hızlı ve kolay uygulanabilir olması nedeniyle sık kullanılır. Kontrollerde aynı kulaktan ölçüm yapılmalıdır. Kulaktan ölçümde 37.8 oC üzeri ateş kabul edilebilir.

Ateş hangi durumlarda tedavi edilmeli?
Ateş çoğu zaman endişe verici olmasına karşın vücudun bir savunma mekanizması olduğu unutulmamalıdır. Çoğu zaman sadece çocukta rahatsızlık hissi ve hasta görünüme yol açıyorsa tedavi gerektireceği unutulmamalıdır. 38.9 Oc nin altındaki ateşte çocuk iyi görünüyor, rahatsızlık hissi yoksa ateş düşürücü vermek gerekmeyebilir. Ancak 3 ay altındaki bebeklerde oluşan ateş yükseklikleri mutlaka doktor tarafından değerlendirilmelidir.
Ateşli bir çocukla karşılaştığınızda ilk önce yapmanız gereken üzerindeki giysileri çıkarmak olmalıdır. Ateşli çocuk titremektedir ve üşüme hissi vardır. Bu nedenle yanlışlıkla çocuk soyulması gerekirken, kalın giysiler giydirilmekte ve üzeri örtülmektedir. Bu tür davranışlardan kaçınılmalıdır.
Ortam ısısının 22-24 oC nin üzerinde olmaması sağlanmalı ve bol sıvı verilmelidir. Ilık duş aldırmak da yararlı olacaktır.
Tedavide en çok parasetamol, ibuprufen gibi ateş düşürücüler kullanılmaktadır. Asetil salisilik asit içeren ateş düşürücüler, 12 yaş altında çocuklarda bazı viral hastalıklar sırasında kullanıldığında Reye Sendromu denilen ciddi bir hastalığa yol açabileceğinden kullanılmamalıdır.

Ateş hangi durumlarda ciddi bir hastalık belirtisi değildir?
  • Çocuk etrafla ilgili ve oyun oynuyorsa
  • İştahı ve sıvı alımı normalse
  • Size gülümsüyorsa
  • Cilt rengi normalse
  • Ateşi düşürüldüğünde iyi görünüyorsa endişelenmenize gerek yoktur.
Doktorunuzu aramanız gereken durumlar nelerdir?
  • 3 aydan küçük bebeklerde 38 oC nin üzerinde ateş ölçümü
  • Ağızdan yeterince sıvı alamadığını düşünüyorsanız
  • İdrar miktarında azalma, dilde kuruluk, göz kürelerinde çöküklük gibi sıvı kaybı belirtileri varsa
  • Tekrarlayan kusma ve ishali varsa
  • 3 günden uzun süren ateşi varsa
  • Sürekli ağlıyorsa
  • Aşırı huzursuz görünüyorsa
  • Ciltte döküntüleri varsa
  • Ciddi başağrısı varsa
  • Solunum sıkıntısı varsa ,doktorunuzu arayın.

Demir YumruK - avatarı
Demir YumruK
Ziyaretçi
4 Mart 2008       Mesaj #93
Demir YumruK - avatarı
Ziyaretçi
Bebeğiniz İçin Lezzetli Tarifler

Bu aylarda çoğunuzun fark edeceği gibi birçok bebek minik elleriyle yemek yemeye başlamak ister. Sizin kaşıkla verdiklerinizi ret edebilir. Ancak sizin bu noktada yaratıcı fikirlerle yapmış olduğunuz besleyici püreleri yedirebilmeniz büyümesinin devam etmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Sizlerin bu noktada daha sabırlı davranarak bebeğinizin fizik ve matematik kurallarını da keşfetmesine izin vermeniz çok önemlidir. Bırakın kaşığını kullanarak kendi kendine yemeğini yemeyi öğrenmeye başlasın. Ne kadar çok dökerse o kadar hızlı öğrenecektir. Aslında size önerim 2 tabak yemek hazırlamanız; bir tanesini siz kullanın, diğerini bebeğinizin önüne koyun. Bebeğiniz önündeki tabaktan kendisi yemeye çalışsın, keşfe başlasın. Yere de büyük bir örtü serin ki bebeğinizin döktükleri etrafı kirletmesin, size daha az iş çıkarsın ?
Her ne kadar bebeğiniz büyümeye başlamış ve ek gıdalara geçmiş olsa da en önemli konulardan biri hep söylediğim gibi bebeğinize anne sütü vermeye 1 yaşına kadar az da olsa devam etmenizdir. Ayrıca çoğu annenin seçtiği kurtarıcı besin inek sütü çok dengeli verilmelidir. Bebeğiniz ağladıkça biberonla verilen süt minik midelerini dolduracak ve hazırladığınız katı gıdaların alınmasını zorlaştıracaktır. Bu sebeple bebeğinizin midesini süt ile doldurmayın.


İRMİKLİ ARMUT MUHALLEBİSİ ( ARA ÖĞÜN)

Malzemeler:
1 çorba kaşığı irmik, 120 ml süt, armut 1 orta boy rende, 1 tutam tarçın.

Yapılışı:
İrmik ile sütü kaynayana kadar pişirin. İçine rendelenmiş armudu ve tarçını ekleyin. Bir- iki dakika daha pişirin ve çatalla ezin. Bebeğinizin biraz pütürlü gıdalara alışması için bu şekilde yedirin.


CİĞER GÜVEÇ (ÖĞLEN YEMEĞİ)

Malzemeler:
100 gr dilimlenmiş ayıktanmış dana ciğer, 2 çorba kaşığı bitkisel yağ, 1 küçükbaş soğan, 2 tane doğranmış havuç, 200 ml su, 200 gr soyulmuş domates, 1 tatlı kaşığı ince doğranmış maydanoz.

Yapılışı:
Ciğeri rengi değişene kadar yağda çevirin. Üzerine soğanları ve doğranmış havuçları ekleyin ve sote yapın. Üzerine suyu ekleyerek pişirin. Suyunu çektikten sonra domatesleri ekleyin ve biraz daha pişirin. Piştikten sonra üzerine maydanozları ekleyin. Hafif ezerek veya robottan geçirerek bebeğinize yedirin.

**Yaklaşık 5 çorba kaşığı bebeğinize yetecektir.

PEYNİRLİ YEŞİL MERCİMEKLİ YILDIZ ŞEHRİYE(AKŞAM YEMEĞİ)

Malzemeler:
1 orta boy havuç, 100 gr karnabahar, 3 çorba kaşığı yıldız şehriye, 25 gr tereyağı, 2 çorba kaşığı yeşil mercimek, 50 gr kaşar peyniri rendesi.
Yapılışı:
Havuçları ve karnıbaharları haşlayın. Ayrı bir kapta mercimekleri haşlayın. Ayrı bir kapta yıldız şehriyeleri haşlayın. Bütün haşladığınız malzemeleri ayrı bir kapta karıştırıp sıcakken üzerine peyniri ve tereyağını dökün. Çatalla ezerek veya blenderdan geçirerek bebeğinize afiyetle yedirebilirsiniz.

Beslenme Uzmanı ve Diyetisyen Ayşegül Bahar
Demir YumruK - avatarı
Demir YumruK
Ziyaretçi
15 Mart 2008       Mesaj #94
Demir YumruK - avatarı
Ziyaretçi
Artık 'yakını' görebilirsiniz!

Son 20 yılın en önemli buluşu sayılan, yaşa bağlı yakını görme kusurunun tedavisinde yüzde yüz başarı mümkün!

15 Mart 2008 Cumartesi(kaynak:milliyet.sağlık)

Uluslararası Oftalmoloji dünyasının senelerdir üzerinde çalıştığı ve son 20 yılın en önemli buluşu saydığı, 40 yaş sonrasında ortaya çıkan yaşa bağlı yakını görme kusuru (presbiyopi) tedavisinde başarı oranı yüksek 'Intra-Stromal Presbiyopi ' tedavisi, bir Türk doktorunda yer aldığı ekip tarafından Colombia'da geliştirildi. Uzun yıllardır üzerinde çalışılan bu yöntem, dünyada ilk kez İstanbul Cerrahi Hastanesi Göz Bölüm Başkanı Op. Dr. Sinan Göker ile Lasik Yöntemini miyop, astigmat ve hipermetrop amaçlı geliştiren doktorlardan Bogata'lı ünlü göz doktoru Dr. Luis Ruiz tarafından geliştirildi. Dr. Sinan Göker, 1997 yılında da Dr. Ruiz'den göz ameliyatlarında ikinci bir yöntem olarak kullanılan Lasik tekniğini öğrenmiş ve Türkiye'de ilk kez kendisi tarafından uygulanmıştı. Yaklaşık olarak 6 aydır Dr.Luis Ruiz ve Op. Dr. Sinan Göker tarafından ABD'de 300 hasta üzerinde uygulanan 'Intra-Stromal Presbiyopi Tedavisi' sonrası yapılan takiplerde hiçbir gerileme görülmedi, enfeksiyona rastlanmadı. Bu yöntemin diğer yöntemlerden farkı nedir?Intra-Stromal Presbiyopi tedavisi nasıl uygulanıyor? Bu yöntem dünyada sadece Dr. Sinan Göker tarafından geliştirilmiş olan Femtec- Femtosecond cihazı ile yapılır. Kornea içine femtosecond lazer uygulanarak yapılan bu tedavi yaklaşık 15 sn sürüyor. Hasta tedavi sürecinden yarım saat sonra da taburcu olabiliyor.Diğer uygulanan yöntemlerin aksine, korneada kesi, flap kaldırma ya da tıraşlama gibi müdahaleler yapılmadığı için hasta ağrı ya da enfeksiyon gibi yan etkilerle karşılaşmıyor. Intra-Stromal Presbiyopi tedavisi kimlere uygulanıyor? Bu yöntem tüm presbiyopi hastalarının yanı sıra miyop, astigmat ve hipermetrop tedavisi için de uygulanmaktadır. Bu yöntem daha önce katarak tedavisi olmuş ya da lazer ameliyatı geçirmiş hastalara da uygulanabilmektedir. Presbiyopi nedir, Bulgu ve Belirtileri nelerdir? Presbiyopi, 40 yaş sonrasında ortaya çıkan, daha önce hiç göz problemi yaşamayanlar da dahil olmak üzere yaşa bağlı gelişen yakını görme sorunudur. Presbiyopi gelişmeye başladıktan sonra kişi okuduğu kitabı, dergiyi veya bir menüyü okuma mesafesi olan 35-40 cm. daha uzakta tutma ihtiyacı duyar. Bulanık görmenin yanında okurken baş ağrısı, göz ağrısı, yorgunluk ve uyku hali olur. Presbiyopi'nin sebepleri nelerdir? Bildiğimiz Miyop, Astigmat ve Hipermetrop'tan farklıdır. Gözümüzün içindeki merceğin (lensin) şekil değiştirerek yakındaki cisimleri net görme yeteneği vardır. Gözümüzü bir fotoğraf makinesi gibi düşünün, tek bir objeyi uzak veya yakında netleştirmek için makinenin objektif ile ileri-geri ayar yaparak objeyi net görmeyi sağladığımız gibi, lensimizin yeri sabit olduğundan şekli değişerek net görmemizi sağlayacaktır.
Lensin etrafında 'silien cisim' denilen bölgedeki kaslar kasılıp gevşeyerek lensin şeklini değiştirir. Bu olaya akomodasyon denir. Yaş ilerledikçe akomodasyon yeteneğimiz azalır.
Lensin esnekliği ve elastikiyeti, 'silien cisim' kaslarının kasılabilme yeteneği azalır. 60 yaş civarında yok olur. Örneğin 20 yaşında bir insanın 12 diyoptri civarında uyum yaparak 8 cm kadar yakın bir objeyi net görebilirken, 45 yaşında ki bir insanın akamodasyon 4 diyoptri ye inen ve ancak 25 cm ve ötesindeki cisimleri net görür. 50 Yaşında akamodasyon 2 diyoptriye 50 cm ve ötesi olarak ortaya çıkar. Özet olarak pirespiyopi' ye, yaşa bağlı fizyolojik bir değişim diyebiliriz. .
Dünya'da başarı oranı yüksek olan presbiyopi tedavisi 'Intra-Stromal Presbiyopi Tedavisi' ne kadar bulunamamıştı. Monogörüş, CK ya da Q Mode Lasik gibi çeşitli tedavi yöntemleri geliştirilmiş fakat hiçbiri presbiyopi tedavisinde başarıya ulaşamamıştır. Bu tedaviden bazılarında uzağı net gören sağlam gözün görüş açısı bozularak miyoplu hale getiriliyor ve hastanın yakını görmesi sağlanıyordu bazılarında ise korneanın elektrik akımıyla yakılması gibi bazı yöntemler uygulanıyor ve sonrasında yan etkiler ile karşılaşılıyordu.
drzombie - avatarı
drzombie
Ziyaretçi
20 Mart 2008       Mesaj #95
drzombie - avatarı
Ziyaretçi
Bebek Beslenmesinde Anne Sütü Neden Önemlidir ?

Yaşamın ilk 6 ayında anne sütü bebekler için en uygun besindir. Bu dönemde tek başına anne sütü ile beslenen bebekler normal büyür ve gelişirler. Bebeğe hiç bir ek besin verilmesine gerek yoktur.

Anne sütü bebekleri enfeksiyonlardan korur. İshal ve zatürre gibi enfeksiyonlar anne sütü ile beslenen bebeklerde daha az görülür.Bebeğe ilk sütün ( ağız sütü ) verilmesi çok önemlidir. Ağız sütü enfeksiyonlara karşı koruyucu maddelerden çok zengin bir besindir.

Anne sütünün temiz bir besin olması ve verilirken biberon gibi bir araç gerektirmemesi nedeni ile de yalnız anne sütü ile beslenen bebeklerde enfeksiyon görülme riski azdır.

Bebekler doğumdan hemen sonra, ilk yarım saat içinde emzirilmeye başlanmalıdır. İlk birkaç beslenmede bebeklerin ağız sütünü almaları çok önemlidir. Bebek doğduğunda ağız sütü memelerde hazırdır. Olgunlaşmış süt salgılanana kadar, ağız sütü bebeğin tüm besin gereksinimlerini karşılar. Bebeğe ilk besin olarak ve emzirdikleri sürece su veya şekerli su verilmemeli, anne sütünün bol ve devamlı olması için hiç bir kısıtlama yapılmaksızın bebekler her istediğinde emzirilmelidir.

Sağlıklı Bir Emzirme Uygulaması Nasıl Olmalıdır ?

Günde bir defa emzirme öncesinde meme başının su ile silinmesi yeterlidir. Sabunla veya karbonatlı su ile temizleme meme başının kolayca tahriş olmasına ve çatlamasına neden olur.

Annenin sırtını dayayacağı arkalığı olan alçak bir koltuk veya sandelyeye oturarak emzirmesi rahat bir pozisyondur. Yatarak emziriyorsa çocuğun başını yastıkla desteklemek yararlı olur.

Emzirirken bebeğin yüzü ve gövdesi anne memesine dönük olmalı, bebek, omuzları annenin kolu üzerinde desteklenecek şekilde tutulmalı, çene anne memesine temas etmeli, alt dudağı dışa dönmüş, burun açık olmalıdır. Meme ucu, etrafındaki kahverengi halka ile birlikte çocuğun ağzında olmalı ve damağına dokunmalıdır. Bu hem emmenin başarılı olmasını sağlar hemde meme başında zedelenmeyi önler. Emzirdikten sonra bebek annenin omuzuna yatırılıp sırtına hafif hafif vurularak gazı çıkarılmalıdır.

Anne Sütü İle beslenmede Hangi Güçlüklerle Karşılaşılabilir ?

Düz ve İçe Çökük Meme Ucu

Bebek meme ucunu emmez, meme ucu ve çevresindeki halkayı ağzına alıp bir " meme başı " oluşturur. Meme ucu bebeğin ağzındaki " meme başı"nın yalnız üçte birisini meydana getirir. Gebelik döneminde ve doğumdan sonraki ilk hafta memenin uzayabilme kabiliyeti artar. Yani gebeliğin ilk zamanlarında memeler düz görünse de bu bebeğin emmesinde zorluk çıkarmayabilir. Bebek emdikçe memeyi ve ucunu dışarıya çekecektir. Bazen memenin elle şekillendirilmesi bebeğin işini kolaylaştırır. Elle şekillendirme için avuç memeyi aşağıdan desteklerken başparmak da yukardan yavaşça bastırılır. Eli meme ucundan uzak tutmaya özen gösterilmelidir.

Meme Başı Çatlakları

Emzirirken meme ucunun etrafındaki kahverengi halkanında bebeğin ağzına girmesi sağlanmalı, kısa süreli ve sık aralıklarla emzirilmeli, bebek çok acıkmadan emzirilmeli, kullanılan sütyenin pamuklu bir kumaştan olmasına özen gösterilmelidir.

Dolu ve Tıkanmış Memeler

Tek tedavi daha sık emzirmeyle sütün boşaltılmasıdır. Emzirme sonrası ağırlık, sertlik ve kitle oluşması azalır, memeler yumuşayıp rahatlar. Tıkanmak, memelerin kısmen süt, kısmen de fazla kan ve doku sıvısıyla olduğundan fazla dolup süt akışının engellenmesi demektir. Memelere acı verir ve süt iyi akmaz. Deri gergin olduğundan meme ucu düzleşmiştir. Meme ucunun gergin ve düz olduğu durumlarda emzirme ve sütün boşaltılması zorlaşır. Bazı tıkanmış memelerin derisi kırmızı görünür ve annenin ateşi çıkar. Bu meme iltihabı gibi görünse de ateş 24 saat sonra düşer.

Meme İltihabı

Anne çok acı çeker, ateşi vardır ve kendini hasta hisseder. Memenin bir kısmı kabarıp sertleşmiş, üstündeki deri kızarmıştır. Meme iltihabı bazen tıkanmayla karıştırılır. Tıkanma tüm memeyi, bazen iki memeyi de etkilerken, iltihap genelde sadece bir memenin bir kısmını etkiler. Bununla birlikte tıkanma engellenmezse iltihaba yol açabilir.

Genellikle süt akımı sağlandıktan bir gün sonra tıkanıklık yada iltihap düzelmeye başlar.

Mantar

Meme ucu ve çevresinde kırmızı, parlak bir alan vardır. Deride yara ve kaşıntıya neden olan bu hastalık mantar yada pamukçuk tur. Genellikle iltihap ya da başka rahatsızlık tedavisinde antibiyotik kullandıktan sonra görülür.

Emzirmeden sonra da devam eden yanma ve iğne batması hissi vardır. Bazen ağrı memenin derinliklerine kadar iner. Memenin derinliklerine şiş sokuluyormuş gibi hissedilir. Deri kızarır, parlar ve pul pul olur. Meme ucu ve çevresinin rengi açılabilir, bazen meme normal görülebilir.

Meme ucunda yaralar devam ediyorsa bebekte pamukçuk kontrolü yapılır. Yanaklarının içinde ya da dilinde beyaz lekeler ya da poposunda döküntü olabilir.

Annenin hastalığında Bebek Anne Sütü İle Beslenmelimidir ?

Anne sütü vermeyi engelleyen hastalıklar nadirdir. Nezle, grip gibi hastalıklarda anne kendi ağız ve burnunu tülbentle kapatarak bebeğe hastalık bulaşmasını önleyebilir ve bebeği emzirebilir. Anneden süt ile bebeğe geçecek maddeler bu hastalıklara direnci de arttıracaktır.

Ancak ağır kalp yetersizliği veya böbrek yetersizliği gibi hastalıklar ve ağır depresyon durumları anne sütü vermeyi engelleyen hastalıklardır.

Emziren annelerin ilaç kullanımı mutlaka hekim kararı ile olmalıdır.

İlk 6 Ayda Anne Sütünün Yetmediği Nasıl Anlaşılır ?

Karışık beslenme için başlıca gerekçe, anne sütü ile beslenen bebeğin kilo artışında hehangi bir sağlık sorununa bağlı olmayan duraklama ve bu durumun alınan tüm önlemlere karşın düzelmemesidir. En önemli nokta karışık beslenmenin biberonla değil kaşıkla yapılmasıdır. Bu hem temizlik hemde anne sütünün devamı için çok önemlidir.

Anne Sütünün Yetmediği Durumda Bebek Nasıl Beslenmelidir ?

Anne sütüne ek olarak bebeklere hazır mama veya hazır mama ile beslenme olanağı yok ise uygun hazırlanmış inek sütü veya yoğurt verilir. İnek sütü veya yoğurt ilk dört haftada 1 ölçek süt, 1 ölçek su şeklinde, 1-4 ay arası 2 ölçek süt, 1 ölçek su şeklinde sulandırarak verilir. 100 gr süte 5 gr( 1 tatlı kaşığı ) şeker ve 1 çay kaşığı bitkisel sıvı yağ eklenerek kalorisi arttırılır. Şeker yerine pekmez kullanmak daha yararlıdır.

Karışık beslenmeye geçilen bebeklerde 4 haftalıktan sonra meyva sularına başlanır.

Ek Besinlere Geçişte Temel İlkeler Neler Olmalıdır ?

Yaşamın ilk 6 ayında bebeğin tüm besin gereksinimlerini karşılayan anne sütü bu aydan sonra tek başına besin gereksinimlerini karşılamada yetersiz kalır.

Uygun besinlerle ve miktarlarla ek besinlere de geçmek gerekir.

Anne sütü aldığı sürece ek besinler kaşıkla verilmelidir.

Kullanılan bardak, kaşık, tabak vb. çok temiz olmalıdır.

Taze sebzeler ve meyveler iyice yıkandıktan sonra verilmeli pişirildikten sonra günlük olarak verilmelidir.

Ek besinlere az miktarda ve teker teker başlanmalı, miktar hergün biraz daha arttırılmalıdır.

Bebek bir ek besine alıştıktan diğerine geçilmelidir.

Anne sütünden ek besinlere geçiş çok önemli bir adımdır. Eğer doğru ve yeterli şekilde uygulanırsa çocukların gelişimi hızlı bir şekilde devam eder. Bu dönem çocukların özellikle ishal gibi enfeksiyonlara yakalanma riskinin de fazla olduğu bir dönemdir. O nedenle verilen besinlere dikkat edilmeli, hijyen kurallarına özenle uyulmalıdır.

6 Aydan Sonra Ek Besin Olarak Neler Verilmelidir ?

6-12 aylık çocukların beslenmesinde; elma ve şeftali suyu ve püresi, pirinç unu ile hazırlanmış muhallebi, sebze çorbası ve yoğurtlu ilk başlanacak ek besinlerdir. Bunları izleyerek diyete yumurta, mercimek, etler eklenir. Sebze yemekleri taze olarak pişirilir, içine pirinç ve yağ eklenerek tat ve kalori yönünden zenginleştirilir. Çocuğa verilecek yemeklere bir yaşına gelinceye kadar tuz ve baharat konulmaz.

Süt muhallebisi, içine ekmek ya da pekmez katılmış yoğurt, koyu mercimek çorbası, baharatsız tarhana çorbası, 4-6 aylıktan sonra bebeklere ek besin olarak önerilmektedir.

Ek besinler yüksek enerji içeren, sindirimi kolay, az posa bırakan, püre kıvamında, kolay hazırlanabilen ve baharatsız yiyecekler olmalıdır.

1 yaşına doğru çocuk aile bireyleri ile sofraya oturmaya başlar, çocuklar mümkün olduğu kadar erken dönemde kendi kendine çatal kaşık kullanarak yemek yeme becerisi ve alışkanlığı kazandırılmalıdır.

Hastalık ve hastalıktan iyileşme dönemlerinde çocukların besin gereksinimleri artar. Bu nedenle hastalıklar sırasında çocuklar azar azar ve sık sık beslenmelidir.
drzombie - avatarı
drzombie
Ziyaretçi
21 Mart 2008       Mesaj #96
drzombie - avatarı
Ziyaretçi
YENİDOĞAN SARILIĞI
Yenidoğanda cilt ve gözaklarının sklera sarı bir renk almasıdır. Kan bilirubin düzeylerinin yükselmesi ile oluşur. Yaşlanmış ve bozulmuş kırmızı kan hücreleri tarafından üretilen sarı pigmente bilirubin denir.
Biluribin normalde karaciğer tarafından barsak sistemine verilerek atılır. Ancak karaciğer bilirubini yeterli oranda barsağa veremezse kanda birikir ve sarılık oluşur.
YENİDOĞAN SARILIĞININ SEBEPLERİ
1- Fizyolojik normal sarılık:
Fizyolojik sarılık vaktinde doğan bebeklerin yaklaşık 50 sinde, erken doğan bebeklerde ise daha yüksek oranlarda görülür.
İlk 24 saatten sonra, genellikle doğumdan sonraki2.veya 3. günde ortaya çıkar. Karaciğerin henüz olgunlaşmaması ve yeterince bilirubin atamamasına bağlı olarak sarılık oluşur. Genellikle ilk bir-iki hafta içinde kendiliğinden kaybolur ve bilirubin düzeyleri zararsızdır.
2- Yetersiz anne sütü alımına bağlı sarılık:
Yetersiz anne sütü alımına bağlı olarak yenidoğanların yaklaşık 5-10 unda gelişir. Belirtileri fizyolojik sarılığınkine benzer ancak biraz daha şiddetlidir.
3- Anne sütüne bağlı sarılık:
Anne sütü alan bebeklerin yaklaşık 1-2 sinde görülür. Bazı annelerin sütlerinde ürettikleri özel bir inhibitör madde sebep olmaktadır. Bu madde enzim bebeğin barsaklarından normalden çok daha fazla bilirubini geri emmesine sebep olur. Bu tip sarılık doğumdan sonraki 4-7. günde başlar 3.-10.haftaya kadar sürebilir. Genellikle zararsızdır.
4- Kan grubu uyuşmazlığı:
Rh veya ABO uyuşmazlığı
Rh negatif - bir kadının bebeği Rh pozitifse + gebelik esnasında bebeğe ait eritrositlerin plasentayı aşarak anne kanında bağışıklık cevabına yol açması ile oluşur. Bu bağışıklık cevabı ancak Rh pozitif bir bebeğin doğumundan veya yapılan düşükten sonra ortaya çıkar. Bağışıklık cevabının şiddeti bundan sonra yapılacak her doğumla birlikte giderek artar.
ABO uyuşmazlığında ise hemen her zaman anenin kan grubu O, bebeğin kan grubu ise A veya B dir. Anti A duyarlılığı daha sık, Anti B duyarlılığı daha ağır seyirlidir.
Kan grubu uyuşmazlığında annenin kanında oluşan antikorlar bebeğin kanını yabancı madde olarak algılar ve eritrositlerini parçalar. Eritrositlerin parçalanması ile bol miktarda bilirubin oluşur ve bu da sarılığa sebep olur. Sarılık fizyolojik sarılıktan farklı olarak ilk 24 saatte başlar. Çok ağır tablolara sebep olabilir. Ancak ilk yapılan doğum veya düşükten sonraki 72 saat içinde RhoGam enjeksiyonunun yapılması daha sonra doğurulacak bebeklerin yaşamını tehlikeye atacak antikorların oluşmasını engelleyebilmektedir.
TEDAVİ
1.Fizyolojik sarılıkta tedavi:
Eğer bebeğinizi biberonla besliyorsanız her 2-3 saatte bir beslemeyi deneyin.
2.Yetersiz anne sütüne bağlı sarılıkta tedavi:
Asıl tedavi anne sütü miktarını arttırmak olmalıdır. Bebek daha sık emzirilmelidir. Her saat gibi Böylece mide barsak sisteminin hareketliliği arttırılır ve bilirubinin gaita yolu ile vücuttan daha çabuk atılması sağlanır. Uyuyan bebeğin de 4 saatlik aralarla uyandırılıp beslenmesi faydalı olacaktır. Sık sık kilo alımı kontrol edilmelidir. Anne sütünün yetmediği durumlarda bir miktar formül mama verilebilir ancak şekerli suyun faydası yoktur.
3.Anne sütüne bağlı sarılıkta tedavi:
2-3 gün için anne sütünü keserek formül mama ile beslemek yararlı olabilir. Ancak bu süre içerisinde anne sütünün azalmasını engellemek için annenin göğsü sağılmalıdır. Hiçbirzaman için sarılığı engellemek için anne sütü tam olarak kesilmez. 2-3 gün sonra tekrar anne sütüne başlanır. Şekerli suyun formül mamadan daha fazla bilirubin uzaklaştırıcı etkisi olduğu kanıtlanmamıştır.
4.Ağır sarılıklarda tedavi: Kan uyuşmazlıklarında tedavi
Kandaki bilirubin seviyesinin 20 mg/dl nin üzerine çıkması sağırlık beyin felci cerebral palsy veya beyin harabiyetine neden olabilir. Bu kadar yüksek seviyeler genellikle kan grubu uyuşmazlıklarında görülür.
Bu komplikasyonlar fototerapi uygulanarak önlenebilir. Mavi ışık deride biriken bilirubini parçalar ve bilirubin düzeylerini düşürür. Bazı nadir durumlarda ise kan değişimine gitmek gerekebilir. Bebeğin kanı taze kan ile değiştirilir. Ancak fizyolojik sarılıklar bu kadar ağır duruma dönüşmezler.
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
22 Mart 2008       Mesaj #97
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
ÇOCUK AĞIZ VE DİŞ SAĞLIĞI (Pedodonti)
cocuk1

Çocukların dişleri niye çürüyor?


Süt dişleri normal dişlere oranla daha çok organik madde içerirler, bu nedenle çürümeye daha yatkınlardır, daha kolay ve hızlı çürürler.

Çocuklar, çürüğün erken döneminde görülebilen soğuk sıcak hassasiyeti ve hafif ağrı gibi sinyalleri zamanında yorumlayamazlar. Olayı ancak dayanılamayacak kadar ağrı olmasında fark ederler ki bu durumda çok geç kalınmış olabilir.

Çocuklar ağız bakımına yetişkinler kadar dikkat edemezler. Çocuğun el becerisi, merakı ve ebeveynin tutumu diş fırçalama alışkanlığını belirler.

Özellikle annelerin sıklıkla yaptığı bir hata da emzik ya da biberonu şeker, reçel vb. gibi gıdalara batırarak çocuklara vermeleri veya uyku aralarında şekerli süt, meyve suyu gibi gıdalara alıştırmalarıdır. Böylece beslenme düzensizliğinden dolayı dişler çürümeye yatkın hale gelir.


Çürük oluşumu engellenebilir mi?

Çürüğü tamamen engelleyebilecek bir aşı yada ilaç henüz geliştirilemedi. Ancak, çürük sayısını azaltmaya yönelik bazı malzemeler günümüzde kullanılmaktadır, bunlardan birisi; "fissür örtücü" dediğimiz malzemedir. Diş çürükleri genellikle azı ve küçükazı dişlerinin, çiğneyici yüzlerinde bulunan "fissür" adı verilen oluklarda başlar. Bahsettiğimiz malzemeyle olukların üzeri kapatılıp, o bölgeye mikrop, yemek artığı vs. nin sızması engellenerek çürük başlaması önlenir. Bu işlem, 6 yaşından itibaren çıkan kalıcı azı ve küçükazı dişlerine de uygulanabilir.

Çürüğü engellemenin başka bir yolu da dişlerin çürüğe karşı direncini artırmaktır. Dişlere yüzeysel florür uygulanması suretiyle bu direnç kazandırılır.

Süt dişlerinin önemi nedir?

Süt dişlerinin birinci görevi çocuğun düzgün beslenmesini sağlamaktır. Ayrıca konuşmanın düzgün gelişimi de süt dişlerinin varlığına bağlıdır. Bunların yanında aşağıdaki gibi bir görüntü, hiç kimsenin çocuğunda görmek istemeyeceği ciddi estetik sorunlara yol açmaktadır.

Süt dişleri kapladıkları alanı kendilerinin yerine gelecek olan kalıcı diş için korumakta ve kalıcı diş sürerken ona rehberlik yapmaktadırlar.
Süt dişi erken çekildiği zaman bu doğal yer tutuculuk fonksiyonu da ortadan kalkmaktadır.


Süt dişlerindeki çürükler tedavi edilmeli mi?


Tedavi edilmeyen süt dişi çürükleri, ağrı, kötü koku, çiğneme zorluğu, beslenme bozukluğu ve çirkin görüntüye yol açar. Bu dönemdeki tedavi edilmeyen diş bozuklukları, ileride diş çarpıklığı, çene gelişiminde bozukluk ve genel sağlık problemlerine (romatizmadan kalp rahatsızlıklarına kadar) sebep olabilecektir. Dolayısıyla süt dişlerindeki çürükler, "nasıl olsa yerine yenileri gelecek" yanılgısına düşmeden tedavi edilmelidir.

cocukdis
Süt dişlerindeki çürükler ; ağrı ile çocuğun çok küçük yaşlarda tanışmasına ve gelecekte bazı fobileri olmasına neden olabilir . Ayrıca bu çürükler süt dişlerinin çok erken kaybına neden olabilir.
Çocuklarda diş yaralanmaları


Çocuklarda dişlerin zarar gördüğü kazalarda zaman kaybetmeden müdahalede bulunulmalıdır. Doğru tanı konması çok önemlidir. Bunun için hekiminiz size, kazanın ne zaman ve nerede olduğunu, darbenin ne taraftan geldiğini, kaza sonrası baygınlık, kusma, hafıza kaybı vb. olup olmadığını soracaktır. Verilen bilgiler doğrultusunda en doğru tedavi uygulanabilecektir.

Çocuklardaki diş yaralanmaları, bazen kalıcı dişin tamamıyla yuvasından ayrılmasına sebep olabilir. Bu durumda çıkan diş ile birlikte acilen dişhekiminize gitmelisiniz. Bu esnada diş, bir bardak sütün içinde, eğer süt mevcut değilse, temiz bir su içinde muhafaza edilmelidir.

Bebeklerde ağız bakımı


Bebeklerin, en azından ilk dört ay anne sütü ile beslenmeleri ağız çevresindeki yumuşak doku ve kas fonksiyonlarının normal gelişimini sağlayacaktır. Anne sütünün yetersiz olduğu durumlarda fizyolojik başlıklı (damaklı, kesik uçlu) biberon kullanımı gerekir.

Bebekler 1 yaşından itibaren bardak ve kaşıkla beslenmeye alıştırılmalıdır.

Biberonla beslenme en fazla 2 yaşına kadar devam edebilir. Parmak emme, yalancı emzik kullanma gibi alışkanlıklara 2 ' 2,5 yaşına kadar izin verilebilir. Eğer parmak emme alışkanlığı mevcutsa, bunun sebebi araştırılarak 3 ' 6 yaş arasında bu alışkanlık mutlaka giderilmelidir.

Solunum problemleri, çene gelişmesi üzerine olumsuz etki eder. Burundan değil de, sadece ağızdan soluma durumu mevcutsa (bu durum uykuda daha iyi anlaşılır) muhakkak kulak burun boğaz uzmanına danışılmalıdır.

Çocuklarda diş fırçalama ne zaman başlamalıdır?


Bebek 6-8 aylıkken, (yani ilk dişler ağızda göründüğünde) temizleme işlemi başlamalıdır. Sabah kahvaltısı sonrası ve gece yatmadan önce dişleri (en azından çiğneme yüzeylerini) temiz bir tülbent ya da gazlı bezi ıslatarak silmek, temizlemek yerinde olur.

Diş fırçası kullanımına ise çocuğun arka dişlerinin çıkmasından sonra (ortalama 2,5 - 3 yaşında ) başlanması uygundur.

Okul öncesi çocuklarda diş fırçalama için bir teknik uygulatmak çok zordur. Bu yaşlarda önemli olan, çocuğa diş fırçalama alışkanlığı kazandırmaktır. Çocuklar diş fırçalarken çoğu zaman dişlerin görünen ya da kolay ulaşılan yüzlerini fırçalar. Oysa çürüklerin önlenmesi için dişlerin ara yüzleri ve çiğneyici yüzeylerini çok daha iyi temizlemek gerekir. Bu nedenle fırçalamadan sonra Anne-Babanın kontrolü iyi olur.

body marybaby



Ç
ocuklar için nasıl bir diş fırçası seçilmeli?



Çocuğun ağız büyüklüğüne uygun, yumuşak ve naylon kıllardan üretilmiş diş fırçaları kullanılmalıdır. Sert fırçalar dişleri aşındıracağı için kullanımı uygun değildir. Eskimiş bir süpürgeyle süpürme işlemi nasıl yapılamazsa, eski bir fırçayla da dişler fırçalanamaz. Fırça kılları aşınır aşınmaz (Ortalama 6 ay) mutlaka değiştirilmelidir.


Ç
ocuğuma dişlerini günde kaç kez fırçalatmalıyım?



Sabah kahvaltısı sonrası ve gece yatmadan önce, sadece üçer dakikalık etkili bir fırçalama işlemi yeterlidir. Her iyi alışkanlık gibi diş fırçalama alışkanlığı da çocukluk döneminde kazanılacaktır.

Çocuklarda bazı ağız ve diş problemleri :

1) Diş Gıcırdatma:
  • Nedenleri
    Stress, agresif, takıntı veya sıkılgan kişilik yapıları, anne-babası diş gıcırdatan çocuklar bu alışkanlığa daha eğilimlidir.
  • Belirtileri
    Dişlerde aşınma, uyurken çıkartılan gıcırdatma sesleri, yüz kaslarında ağrı, çene ekleminde problemler, baş ağrısı, dişlerde sallanma ve hassasiyet.
  • Tedavisi
    Öncelikle psikolojik açıdan diş gıcırdatmaya yol açan faktörler ortadan kaldırılmaya çalışılır.
    Bu başarılamaz, hastaya takıp çıkartılabilien bir gece plağı yapılır.
Ayrıntı için bakınız, Diş gıcırdatma (bruxizm)

2) Parmak Emme:
  • Nedenleri: Parmak emme küçük yaşlarda sık görülen bir alışkanlıktır. Genellikle dört yaşına kadar kendiliğinden ortadan kalkar. Alışkanlığın sürekli dişlerin çıktığı yaşlarda da sürmesi, bu dişlerde ve damakta yapısal bozukluklara yol açar. Bu bozuklukların nedeni parmağın ön dişlere ve damağa uyguladığı başınçtır. Ortaya çıkan bozukluğun derecesi emmenin süresine, sıklığına, şiddetine ve emme sırasında parmağın pozisyonuna bağlıdır.
  • Tedavisi:
    Parmak emmeyi önlemenin en etkili yolu parmak emmeye eğilim gösteren çocuğu emziğe alıştırmaktır. Emziğin hem verdiği zarar daha azdır, hemde daha kolay bırakılabilir.
    Tedavinin zamanlaması çok önemlidir. Çocuğun kendisi bu alışkanlıktan kurtulmayı istemedikçe, tedavinin başarıya ulaşması imkansızdır.
    Çocuğun çevre baskısına uğramaması ve alay edilmemesi için okul çağından önce bırakması psikolojik yönden çok faydalıdır.
    Çocuk baskı altına alınmadan cesaretlendirilerek, ödüllendirilerek pozitif yönlendirilmelidir.
    Eğer her şeye rağmen 6 yaşına kadar alışkanlık kırılamamışsa diş hekimine başvurularak profesyonel yardım alınması gereklidir.
Ayrıntı için bakınız, Parmak emme

3) Emzik

Bebekler için emmek rahatlamanın ve güven içinde hissetmenin en doğal yoludur.
Eğer bebek parmak emme eğilimi gösteriyorsa, derhal emziğe yönlendirilmelidir. Emzik parmak emmeye göre hem daha az zararlıdır; hem de sonraki yaşlarda daha kolay bırakılabilir.
Emzik günün büyük bir bölümünde değil, sadece gerekli olduğunda verilmelidir.
Yapısal bozukluklara yol açmamak için, mümkün olduğu doğal meme yapısındaki emzikler seçilmelidir.
Emziklerin yapısının sağlamlığı her gün kontrol edilmelidir.
Emziğin büyüklüğü ağzın yapısına uygun olmalıdır.


Ayrıntı için bakınız, çocuklarda parmak emme ve emzik

4) Biberon çürüğü

Bebeğimin dişleri sürer sürmez çürüdü. Nedeni ne olabilir?
Bebeklerde bazen dişlerin üzerinde sürer sürmez kahverengi lekeler oluştuğu ya da bu dişlerin kırılıp döküldüğü gözlenir. Aslında bu lekeler diş çürükleridir ve dişler de çürük nedeniyle kırılır. Bu kadar erken bir dönemde çürük oluşmasının nedeni de biberon çürüğü adı verilen çürüklerdir. Bebek beslenmesinde en önemli besin olan anne sütü ya da inek sütü doğal olarak şeker içerir. Gece yatmadan önce yada uyku sırasında bebek anne sütü ya da biberon emerse süt ağızda birikerek mikropların dişleri çürütmesi için elverişli bir ortam oluşturur. Bu nedenle özellikle gece beslenmesi sonrası dişlerin temizliğine özen gösterilmelidir.



bebek besleme 2

Biberon çürüğünden korunmak için ne yapmak gerekir?
Bebeklerde meydana gelen çürüklerin tedavisi çok güç olduğundan, koruyucu önlemlerin erken dönemde alınması gerekir.

Bunlar nelerdir?
  • Bebeğinizin gece ağzında biberonla uyuma alışkanlığını önleyin.
  • Beslendikten sonra uyutmaya çalışın.
  • Biberondaki süte şeker, bal pekmez gibi tatlandırıcılar ilave etmeyin.
  • Bebek beslendikten sonra mutlaka su içirin.
  • İlk dişlerin sürmeye başlamasıyla gece ve sabah beslenmeleri sonrası temiz, ıslak bir tülbent ile dişlerini silerek temizleyin.
Biberon çürüğü önemli midir?
Biberon çürüğü görülen dişler tedavi edilmezse ağrı yapar ve iltihaplanır. İltihaplı ya da ağrıyan dişler bebeğin huzursuzlanmasına ve beslenme düzeninin bozulmasına neden olur. İltihap alttan gelecek kalıcı dişler de etkileyip şekillerinin bozuk olmasına yol açar. Bu dişler çekilmek zorunda kalırsa çocukta konuşma problemleri ortaya çıkabilir.

Biberon emmediği halde bebeğimin dişleri çürüdü sebebi ne olabilir?
Biberonun yanı sıra emziklerin ağlayan bebekleri susturmak amacıyla bal, pekmez, reçel gibi tatlandırıcılara batırılarak verilmesi de biberon çürüklerinin başka bir nedenidir. Bunun yanı sıra, dişler sürdükten sonra oyalanmak amacıyla bebeğin eline verilen karbohidratlı-şekerli gıdalar da diş çürüklerine neden olur. Çocuğu bu tür gıdaların yerine elma, havuç gibi besin değeri yüksek; diş temizliğine yardımcı gıdalara yönlendirmek gerekir.


cocukkariaktur

Çocuklarda hangi diş macunu ne kadar kullanılmalıdır?

Bebeklik döneminde ve üç yaşına kadar çocuklarda diş macunu kullanımı önerilmez. Diş macunu kullanımına üç yaşından sonra başlanmalıdır.Ancak reklamlarda gördüğünüz gibi 3-5 cm. değil, bir leblebi kadar macun fırçalama için yeterli olacaktır.

Diş macunu kullanımına başlandığı dönemde, florürlü diş macunlarından herhangi biri tercih edilebilir. Önemli olan çocuğun seçilen macunun tadını sevip istek duymasıdır.

Fırçalama işleminde macundan çok, etkili bir fırçalama işleminin önemli olduğunu unutmamak gerekir.



Çocuk dişlerinde acil durumlar
  • Diş Ağrısı:
    Ağrıyan dişin çevresini temizleyin. Ilık tuzlu su ile gargara yaptırın ve eğer varsa sıkışmış yiyecek artıklarını diş ipi ile uzaklaştırın. Asla dişin üzerine aspirin ya da benzeri ilaçlar koymayın. Çocuğunuza daha önce de denemiş olduğunuz bir ağrı kesici verin ve en kısa sürede bir diş hekimine götürün.
  • Isırılmış Dudak, Dil, Dudak Yada Yanak:
    Yaralı bölgeye buz koyun. Eğer kanama varsa, temiz bir gazlı bez ile hafifçe basınç uygulayın. Kanama 15 dakika içinde durmazsa diş hekiminize başvurun.
  • Diş Tümüyle Çıkmışsa:
    Dişi bulun. Köküne mümkün olduğunca dokunmadan alın. Diş hekimine gidene kadar dişi saklamak için en ideal ortam süttür. Temiz bir kapta sütün içinde koruyarak en kısa sürede diş hekiminize gidin.
  • Süt Veya Sürekli Dişlere Travma:
    Hiç zaman kaybetmeden diş hekiminiz ile temasa geçin. Travmalardan sonra her kaybedilen saat oluşan hasarı büyütmektedir.
  • Diş Hekiminize ulaşana Kadar:
    Yarayı ılık su ile temizleyin. O bölgeye soğuk kompres uygulayın. Varsa Kırık diş parçalarını saklayın.
schema3

sutdisleri
  • Süt dişleri toplam 20 tanedir.
  • Süt dişlerinin aralarının açık olması normaldir. Bunun nedeni yerlerine gelecek daimi dişlere yer sağlamaktır.
  • Süt dişlerinde de çürük oluşabilir. Bu çürüklerinde mutlaka tedavi edilmesi gerekir.
  • Süt dişleri iltihaplanmış ise önce kanal tedavisi denenmeli, mümkün olmazsa diş çekilmelidir.
  • Süt dişleri zamanından önce çekilirse, alttan gelen daimi dişe yer kalmaz ve yer darlığı oluşur.
drzombie - avatarı
drzombie
Ziyaretçi
24 Mart 2008       Mesaj #98
drzombie - avatarı
Ziyaretçi
ÇOCUĞUNUZDAKİ İŞİTME KAYBININ BELİRTİLERİ

1-Gebelik Döneminde

Anne Kızıl Soğuk Algınlığı veya viral enfeksiyon geçirmişse,

Anne alkollü içecekler kullanmışsa,

Ailede genetik olarak kalıcı işitme kaybı hikayesi varsa.

2-Yenidoğanda (10-28 günlük)

1500 gr. Altında bebek kilosu,

Yüzde anormal görünüm,

Doğuştan sarılık olması,

1 haftadan fazla yoğun bakım ünitesinde kalması,

Damardan ilaç alması,

Menenjit geçirmiş olması,

3-Bebek (28 günlükten-2 yaşına kadar )

Kulaktan kan gelsin ya da gelmesin kafa kırığı geçirmiş olması,

Tekrar edici kulak iltihaplanması geçirmiş olması,

Nörolojik bozuklukları olması.

Yukarıdaki belirtileri gözlemliyorsanız;

1- Yenidoğan (0-6 ay)

Beklenmedik yüksek sese ağlayarak tepki vermez,

Gürültüde uyanmaz,

Sesleri taklit edemez,

Kafasını sizin sesinizin geldiği yöne çevirmeyip alakadar olmaz.

2- (6-12 aylık bebek)

Sorulduğu zaman tanıdık bir kimseyi veya nesneyi gösteremez,

Sesleri çıkarmada güçlük çeker,

12 aylıkken el salla gibi basit ifadeleri anlamaz.

3- (3 aylık-2 yas bebek)

Yumuşak bir sesin geldiği ilk çağırışta bakmaz

Çevredeki seslere tepkisiz kalır

Size cevap vermez

Sesin yönünü belirleyemez

Basit kelimeleri(anne- baba) kullanamaz

TV yi normal sesle dinleyemez

Anlamada ve konuşmada gelişme gösteremez

Eğer bu belirtilerden birini veya daha fazlasını gözlemlediyseniz çocuğunuzda mutlaka işitme kaybı olabilir.Bu durumda çocuğunuza mutlaka bir kulak muayenesi ve işitme testi yaptırmalısınız.Doğumdan hemen sonra dahil her yaşta işitme testi yaptırabilirsiniz.

Her çocuğa mutlaka okula başlamadan önce işitme testi yaptırmalısınız.
firstlady - avatarı
firstlady
Ziyaretçi
24 Mart 2008       Mesaj #99
firstlady - avatarı
Ziyaretçi
HİDROSEFALİ
Hidrosefali, beynin içinde ve çevresinde aşırı sıvı toplanmasıdır. Modern cerrahi teknikleriyle etkili biçimde tedavi edilebilmektedir. Beyin - omurilik sıvısı, beyinzarı ile omurilik çevresinde ve beynin "karıncık" adı verilen boşlukları içinde bulunan, suya benzeyen saydam bir sıvıdır. Bu sıvı beyni dış sarsıntılardan korumaya yarar. Beynin karıncıklarında bulunan zengin damar ağındaki özel hücreler tarafından sürekli olarak sıvı yapılır. Beyin karıncıkları numara ile anılırlar. Numara sırası üstten alta doğrudur. Birinci ve ikinci karıncıklar (yan karıncıklar olarak da bilinirler) en büyükleridir.

Beyin - omurilik sıvısı yan karıncıklardan dar bir delikle üçüncü karıncığa, oradan da dar bir kanalla daha büyükçe olan dördüncü karıncığa gider. Oradan, karıncığın tepesindeki delikler yoluyla, beynin tabanında beyin sapını çevreleyen sıvıyla dolu boşluklara yayılır. Sonra beyin yarık ürelerinden akarak beyni çevreleyen üç zardan birisi olan örümceksi zarın (araknoit) üstündeki araknoit villuslar adı verilen özel oluşumlar tarafından geri emilir. Ender bir durum olan hidrosefali, beyin - omurilik sıvısının doşamındaki bozukluktan kaynaklanır. Bunun baş boyutuna etkisi, çocuklarda kafatası kemiklerinin birbirleriyle birleşmesi zamanına göre değişir. Kafatası kemikleri henüz birleşmemiş olan küçük çocuklarda, artan sıvının oluşturduğu basınç kemikleri iterek kafayı büyütür. Daha büyük yaştaki çocuklarda ve erişkinlerde ise, kafa büyüyemeyeceğinden sıvı basınç yaparak beyne zarar verir.

Nedenleri
Beyin - omurilik sıvısının dolaşımını çeşitli nedenler etkileyebilir. Kalıtsal olmayışına karşın, bazen doğuştan olabilir. Öteki nedenler ise sonradan ortaya çıkar. Hidrosefali ikiye ayrılır. Tıkanmaya bağlı hidrosefali, beyin - omurilik sıvısının dolaştığı bölümün bir nedenle tıkanmasına, ikinci türdeki hidrosefali ise sıvının örümceksi zar tarafından geri emilimindeki bir bozukluğa bağlıdır.

Tıkanmaya bağlı hidrosefali en sık görülen hidrosefali türüdür. Çeşitli nedenlerle hem çocuklarda hem de erişkinlerde olabilir. Beyin - omurilik sıvısı dolaşımının herhangi bir yerindeki tıkanıklık, sıvının o bölgede birikerek yavaş yavaş artmasına ve beyne basınç yapıp, bu nazik dokunun sıkışıp zarar görmesine yol açar. "Spina bifida" denen doğuştan bir omurga bozukluğu ile doğan bebeklerde, boyun ve sırtta omurilik anormalliği (meningomiyelosel), beyin sapı ve beyincik (beynin denge ve koordinasyonla ilgili bölümü) anormalliği görülebilir. Bu durum Arnold - Chiari bozuk oluşumu (malformasyonu) diye bilinir ve dördüncü karıncıktaki çıkış deliğinin tıkalı olması nedeniyle hidrosefali yapabilir.

Az görülen bir başka anormallik de Dandy-Walker'dır. Dördüncü karıncıktaki çıkış delikleri oluşmaz ve bu yüzden tıkanma hidrosefalisi olur. Dördüncü karıncık büyük bir kist yapar ve beyincik tam olarak oluşamaz. Öteki doğuştan hidrosefalilerde neden, tıkanma ya da beyindeki sıvı kanalının oluşmamasıdır; bu da üçüncü ve yan karıncıkların genişlemesine neden olur. Eğer dar olan beyin sıvı kanalının yanında bir de anormal büyüklükte bir damar demeti ya da balonlaşma varsa, bunlar kanalı, basınç yaparak tıkayabilirler. Bazen tıkanma hidrosefalisi sonradan edinilmiş bir durumun sonucu da olabilir. Sözgelimi bir beyin tümörü büyüyüp beyin kanalına ya da üçüncü karıncığa basınç yaparak beyin - omurilik sıvısının akışını engelleyebilir. Çok küçük tümörler ve iyi huylu kistler belirli yerlerde oluşarak sıvı kanallarını ya da çıkış deliklerini tıkarlarsa hidrosefali yapabilirler.

Emilim bozukluğuna bağlı hidrosefalilerde başlıca neden örümceksi zarın doğuştan az gelişmiş olması ve kendisine ulaşan sıvıyı geri ememeyişidir. Öteki nedenler, menenjit (beyinzarlarının iltihabı) ve sub - araknoit kanamadır (beyin ile örümceksi zar arasında kanama). İki durumda da, bölgede oluşan bağ dokusu sıvının geri emilimini önler. Bu tür hidrosefali, önemsiz kanamaların olduğu kafa yaralanmalarının bir komplikasyonu olarak da ortaya çıkabilir.

Belirtiler
Çocuklarda en göze çarpan değişiklik başın boyutlarındaki artıştır. Kafatası kemikleri normal olarak 6 - 10 yaş arasında birleştiğinden, hidrosefali nedeniyle başın büyümesi ancak küçük yaşlarda görülür. Ancak çocuk başlarının büyüklüğü çok farklı olabilir; bir çocuğun başının büyük oluşu her zaman hidrosefalisi olduğu anlamına gelmez. Başın büyüklüğünün nedeni hidrosefali ise, başın büyümesi çok hızlıdır ve kafatasının biçimi farklıdır: Alın çıkık ve düz, başın öteki bölümlerine göre küçüktür. Gözler aşağı itilmiştir, göz akı renkli tabakanın üstünden de belirgin biçimde görülür (bu belirli tıpta 'batan güneş' adını alır). Bu durum tedavi edilmezse çift görme ya da körlük yapabilir. Hidrosefali çok hızlı oluşursa zekâ geriliği, felç ya da kas sertliği olabilir

Eğer çocukta kafa kemikleri birleştikten sonra hidrosefali oluşursa, doğal olarak belirgin bir baş büyümesi gözlenmez. Ancak bu kez baş ağrıları, denge ve eşgüdüm bozuklukları ile huzursuzluk ve kusma gibi belirtiler olur. Yetişkinlerde baş kemikleri birleştikten sonra hidrosefali kafayı büyütemez. Karıncıklar genişledikçe beyne basınç yapar. Başlıca belirti zihinsel yetilerde günden güne artan bozukluk ve bunamadır. Zihin işlevleri ve bellek etkilenebilir.

Beyindeki basınç arttıkça beyin dokusunun gördüğü zarar açıkçe belli olur; hasta yürüme güçlüğü çeker. Gözün ardındaki ağtabaka şişebilir ve bu da doktorun oftalmoskopla muayenesiyle anlaşılır. Hidrosefalinin yaşlı kişilerde oluşan ve "normal basınçlı hidrosefali" adı verilen özel bir türü de vardır. Bu rahatsızlıkta, karıncıklar genişledikçe beyin küçüldüğünden basınç sürekli artamaz. Bu da oldukça hızlı bir bunamaya ve durumun şiddetine bağlı olarak yürüme güçlüğü ile idrar kaçırmaya yol açabilir. Hidrosefali belirtilerinin çoğu tedaviyle durdurulabilir ya da geçirilebilir. Tedaviye ne kadar erken başlanırsa, beyindeki kalıcı hasar o kadar az olur. Artan basıncın uzun süre beyni ve sinirleri ezmesine göz yumulursa, kalıcı hasarlar oluşur.

Tedavi
Tanı, bilgisayarlı tomografi ile konur. Bu yöntemle sıvı dolu beyin boşlukları bilgisayarla izlenir. Tomografinin tehlikesi yoktur ve ağrılı değildir. Tümörler ve kistler gibi hidrosefaliye yol açabilen nedenler bu yöntemle açıkça görülür. Düzeltilmesi gereken Arnold Chiari bozuk oluşumu (malformasyonu) varsa, boynun da özel röntgen yöntemleriyle incelenmesi gerekir. Bazen de beyin - omurilik sıvısının akış yönünü belirlemek için, bilgisayarlı tomografi ve özel enjeksiyonlarla röntgen görüntüsü elde etme gibi özel yöntemler uygulanır. Bu incelemeler, hidrosefalinin örümceksi zarın sıvı emilimindeki bozukluğa bağlı olarak oluştuğu vakaları gösterir. Birçok hidrosefali türü cerrahi tedavi gerektirir. Dördüncü karıncıkta tıkanma ya da sıvı kanallarında daralma varsa, karıncıklar ve beyin tabanındaki boşluklar arasına bir tüp yerleştirilerek sıvının akması sağlanır.

Öteki hidrosefali türlerinde (normal basınçlı hidrosefali ve doğuştan olma hidrosefalilerin çoğunda) karıncıklardaki beyin - omurilik sıvısı kan dolaşımına ya da karındaki periton boşluğuna bağlanarak akıtılır. Bu tür şant ameliyatlarında akışın ters yönde olmaması için bir tür kapakçık gerekir. Kafatasına küçük bir delik açılır ve karıncıklardan boyun toplardamarına (juguler toplardamar) ya da karna giden bir tüp bağlanır. Şant denen bu tüpler hastada ömür boyu kalır. Hidrosefalinin tedaviye verdiği yanıt hastadan hastaya büyük değişiklik gösterir. Sonuç hidrosefalinin başlıca etkeninin hidrosefali tanısından önce beynin hasar görüp görmediğine bağlıdır. Doğru yerleştirilmiş bir "şant"la yaşayan bir çocuğun zihinsel yetenekleri, eğer beyni zedelenmemişse, normal olarak gelişme şansına sahiptir. Tedavi edilen hidrosefali hastaları arasında üniversite öğrenimi görenler ve yüksek düzeyde işlerde çalışanlar vardır. Hidrosefalide erken tanı önemlidir. Beyinde kalıcı bir hasarın olmaması tıbbi müdahelenin olabildiğince erken yapılmasına bağlıdır.
drzombie - avatarı
drzombie
Ziyaretçi
24 Mart 2008       Mesaj #100
drzombie - avatarı
Ziyaretçi
HAVALE
Ateşin hızla yükselmesi bilinç kaybına sebep olabilir. bu durumlarda çocuğunuzu yere yatırın ve yanında kalın. hemen doktor çağırın. ailenizde ateşli havaleye yönelik bir eğilim varsa çocuğunuz hastalandığında ateşlenmemesi için elinizden geleni yapın.
Bebeklerin hastalıklarını anlamak çok kolay değil. Derdini anlatamadıkları için sadece ağlarlar. Genelde huzursuz ve çok ağlayan bir bebekte de ağlama da ipucu olarak değerlendirilmeyebilir. Eğer bebeğin yeme, içme ve uyuma alışkanlıklarında dikkat çekici bir değişme varsa, o çocuğun hasta olduğu düşünülür. Her hastalık ateş yükselmesine neden olmazsa da, bebeklerde ve küçük çocuklarda infeksiyon hastalıkları daha sık rastlandığı için, hastalıkların büyük bir kısmında ateş yükselmesi olacaktır. Bu nedenle bebeğin ateşini ölçmek sağlığı hakkında bilgi verecektir. Cildin terli ve bebeğin hareketli olması nedeniyle, koltuk altı yerine makattan ateş ölçmek daha doğrudur.Eğer bebeğin makattan ölçülen ateşi 38 dereceden fazla ise, o bebekte yüksek ateş olduğunu kanıtlar. Ancak çoğu zaman ateşin yüksekliğinden çok bebeğin genel durumu daha da önemlidir. Ateşi normale yakın ama halsiz, devamlı uyuyan, mama yemek ya eda emmek istemeyen bir bebek, 39 derece ateşi olmasına rağmen, canlı hareketli, beslenmesini sürdüren bir bebeğe oranla daha hastadır. Eğer iki aylıktan küçük bir bebeğin ateşi 38 dereceyi aşarsa doktora götürmek gerekir. İki aylıktan büyük bebek için doktora götürme sınırı 39 derece ateştir. Ancak daha düşük rakamlarda da olsa ateş üç günden daha fazla sürüyorsa, doktora götürmek gerekecektir.Ateş yükselmesi vücudun savunma mekanizmalarından biridir. Vücutta virüs ya da bakteri cinsi bir hasatlık etkeni olduğunu ve vücudun buna karşı tepki gösterdiğini kanıtlar. Ateş yükselmesi halinde hastalık etkenleri faaliyetlerini sürdüremez ya da ölürler. Bu nedenle ateş yükselmesi hastanın yararına bir durumdur. Ancak, yüksek ateşin devam etmesi, vücudun hastalığı yenemediğini gösterir. Hastalığın devam etmesi organlarda kalıcı bir bozukluk yaratabileceği için, müdahale edilmelidir. Doktor yapacağı muayeneden sonra hastalığı teşhis edecek ve gerekli önlemleri alacaktır. Gerekli tedaviye başlamadan ateşi düşürmek yararlı bir davranış değildir. Ateşin savunma sistemi için yararlı olduğunu belirttim ancak bunun tek istisnası, yüksek ateşle gelen havale nöbetidir.Beyin hücrelerinin normal dışı bir aktivite göstermesi sonucu ortaya çıkan, vücuttaki istemsiz kasılmalara, tıp dilinde konvülsiyon, halk arasında da havale adı verilmektedir. Tipik bir havale nöbetinde, bebek şuurunu kaybeder, kol ve bacakları kasılır. Birkaç saniye sonra da bütün belirtiler kaybolur. Havale nöbetleri genellikle 6 aylık ile 5 yaş arasındaki çocuklarda olur. çoğu zaman yüksek ateş ile beraberdir. Ancak ateşin yüksekliği ile havale geçirme arasında her zaman bir ilinti yoktur. Yani bazılarında çok yüksek ateşte havale olmazken, bazı bebeklerde daha düşük ateşlerde bile havaleye rastlanabilir. Çocukların %4-5´inde hayatlarında en az bir kez havaleye rastlanırken, bunların yarısında bir kereden sonra havale görülmez. Eskiden, havale geçiren çocukların mutlaka beyin hasarı kalacağı düşünülürken, bunun doğru olmadığı artık anlaşıldı. Önemli olan havalenin kendisi değil, havaleye neden olan hastalıktır. Bu iyi tedavi edilmediği takdirde hasar kalabilir.
Havale nöbeti anne ve babalar için korkutucu olabilir. Ancak bilmeniz gereken en önemli şey, havalenin birkaç dakika sonra kendiliğinden geçeceğidir. Eğer bebeğin ateşi yüksekse, düşürmek için, giysilerini çıkartmak, başına ve göğsüne ıslak bez koymak, tüm vücudu serin su ile ıslatılmış bezlerle silmek yararlıdır. Havale geçiren bebekte, kolonya gibi alkollü maddeler kesinlikle kullanılmaz. Ayrıca ateş düşürmek için su dolu küvete sokmak da tehlikeli olabilir.
Kusmaya başlarsa, yüzükoyun ya da yan yatırarak kusmuğun nefes borusunu tıkamasını önleyin. Nefes alması güçleşirse, alt çenesini hareket ettirmeye çalışarak nefes almasına yardımcı olun. Çoğu insan, havale geçiren kişinin dilini ısıracağını ya da yutacağını ve nefes yolunun kapanacağını düşünür. Dil ısırma olursa da çok önemli değildir. Bunu önlemek için ağzına elinizi ya da başka cisimleri sokmak tehlikeli olabilir. Eğer nefesi durursa, yapay solunuma başlamayın, kısa bir süre sonra kendiliğinden soluk alıp vermeye başlayacaktır. Havale nöbeti geçtikten sonra bebeğin devamlı doktoru varsa, ona haber verin. Bebeği muayene etmek isteyecektir. Eğer bu doktora ulaşamıyorsanız, bir hastanenin acil kısmına götürün.

Benzer Konular

12 Haziran 2016 / A.Arda Moda
1 Ekim 2012 / Misafir Cevaplanmış
19 Şubat 2013 / Demir YumruK Taslak Konular
5 Aralık 2013 / Misafir Cevaplanmış
22 Kasım 2006 / Mystic@L Taslak Konular