Arama

Çocuk Sağlığı - Sayfa 12

Güncelleme: 13 Haziran 2013 Gösterim: 199.260 Cevap: 162
karayel - avatarı
karayel
Ziyaretçi
15 Eylül 2008       Mesaj #111
karayel - avatarı
Ziyaretçi
Çocuk yogası

Çocuklar da huzuru yogada buluyor!

Sponsorlu Bağlantılar
Günümüzde iş ve şehir yaşamının gerginliği altında boğulan yetişkinler huzuru yogada buluyor. Peki ya çocuklar? Onlar da en az yetişkinler kadar stres altında. Apartmanlarda yetişen, kendilerine oyun alanı bulamayan, küçük yaşlardan itibaren ders ve sınav stresiyle boğuşan, erken yaşlarda rekabetle tanışan ve yalnızlaşan çocuklar da artık tüm bu gerginliklerden yoga sayesinde kurtuluyor. Giderek daha çok aile tarafından ilgi gören çocuk yogasını işin uzmanı, yOgaMini Projesi'nin kurucusu Beste Dolanay'la konuştuk.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Üniversitede Turizm ve Otel İşletmeciliği eğitimi aldım. Daha sonra da kurumsal işletme ve reklamcılık üzerine mastırımı yaptım. Yani aslında mesleğim turizmcilik ama çeşitli değişik işlerde çalıştıktan sonra 2003'de bir kızım oldu ve özellikle çocuklar için yoga eğitmenliği yapmaya karar vererek bu konuda araştırmalar yapıp bir proje oluşturmaya karar verdim.

Ne zamandır yoga yapıyorsunuz? ;

7 yıldır yoga yapıyorum. 2004 yılında Swami Vivekananda Yoga Terapi Üniversitesi'nden (sVyasa) Yoga Eğitmenlik Sertifikası aldım ve profesyonel olarak yoga dersleri vermeye başladım.

Yoga yapmaya nasıl başladınız?

İstanbul'da çalışırken stresimi azaltıp biraz rahatlamak ve bedensel sağlığımı korumak amacıyla başladım. Bunun için nefes tekniklerini öğrendim. Ama sonra yogada çok daha fazlasını buldum: Kendimi!

Yoga Mini'den bahsedebilir misiniz? Bu proje nasıl doğdu?

2000-2002'de iş hayatım süresince çeşitli gönüllülük projelerinde, özellikle ilkokul çağındaki çocuklarla çalıştım. 2003 yılında kızım doğdu. O sıralarda yeğenime yoga yaptırıyordum ve bundan çok zevk aldığımı gördüm. Yoganın yararlarını çocuklarla da paylaşmak istedim ve bu amaçla yaptığım araştırmalar sonucunda çocuk yogasıyla ilgili çalışmaları derledim. 2004 yılında da 5-12 yaş için uygulanabilecek yOgaMini Projesini oluşturdum. Türkiye'nin ilk ve tek çocuk yogası websitesini kurdum. Bu projeyle yogayı çocuklara okullarda, çocuk gelişim merkezlerinde ve çocuk kulüplerinde doğru ve sistematik bir şekilde tanıtmayı ve sevdirmeyi hedefliyorum.

Siz şu an yurt dışında yaşıyorsunuz. Orada neler yapıyorsunuz?

Evet, eşimin işi sebebiyle Güney Afrika'da yaşıyorum. yOgaMini Projesi, Türkiye'de halen çeşitli okullarda ve çocuk kulüplerinde uygulanıyor. Ben de Güney Afrika'da yOgaMini Projesi'ni çeşitli yerlerde uyguluyorum. Hatta kızım da derslere katılıyor. Ayrıca anne ve bebek yogası dersleri veriyorum. Kendim de Asthanga Yoga (dinamik yoga türü) yapıyorum.
Çağımızda yetişkin insanlar iş stresi ve şehir yaşamının gerginliği gibi nedenlerle yogaya yöneliyor.

Peki çocuklara neden yoga yapılıyor?

Günümüzde küçüklerin de en az büyükler kadar hayatlarında stres ve yarış içinde olduklarını görüyoruz. O zaman onların da büyükler gibi yoganın faydalarından yararlanmaya hakları var! Hem de daha da eğlenceli bir şekilde...

Yoganın çocuklara ne gibi faydaları var?

Yoga, çocuklara erken yaşta başlandığı ve düzenli bir şekilde yaptırtıldığı taktirde birçok şey öğretiyor. Daha sakin olmayı, ahengi, huzuru, kendilerini tanıyıp güvenmelerini sağlamayı öğretiyor. Çeşitli zihinsel ve fiziksel rahatsızlıklara önleyici bir faktör oluşturuyor. Sorunlarına bile başka bir açıyla bakmayı öğretebiliyor yoga. Ayrıca, çocuk yogasının en önemli özelliği çok eğlenceli olması. Çocuklar, içinde hayvan taklitleri yapılan, hikayeler anlatılan, oyunlar oynanıp şarkılar söylenen, arkadaşlarıyla ortak bir şeyler paylaşarak sadece koşulsuz sevgi ve anlayış gördükleri bir yoga dersine neden gelmesinler?

Çocuk yogasının yetişkin yogasından ne gibi farkları var?

Çok daha eğlenceli! Müzik, hikayeler, oyunlarla dolu bir macera. Hayal güçlerini çalıştırmalarına yardımcı olarak çabuk sıkılmamalarını sağlamak gerekiyor. Hareketler arasında geçişler ve bir pozisyonda durma süresi büyük yogasına göre daha hızlı. Her türlü sürprize açık olmak gerek çocuklarla... Yani yetişkin yogası gibi kesin çizgiler yok çocuklarla yoga yaparken.

Hangi yaş grubundaki çocuklarla yoga yapılır? Başlamak için ideal yaş kaçtır?

3 yaşından itibaren her yaş grubuna çocuk yogası dersleri veriyoruz. 6-7 yaş, bedensel ve zihinsel olarak idealdir. Ancak yine de yogaya ne kadar erken başlanır ve bir farkındalık yaratılırsa onlar için o kadar iyi olur.

Yoga Mini'ye gelen aileler en çok hangi nedenle çocuklarına yoga uygulatıyor?

Aileler konsantrasyon, dikkat bozukluğu ve hiperaktivite gibi sorunları çözmek için ya da bedensel esneklik ve denge sağlamak için çocuklarına yoga yaptırıyorlar.

Çocuk yogasında özel bir malzeme kullanılıyor mu?

Hayır, sadece yere yoga matları seriyoruz, hareketleri yaparken ayakları kaymasın diye. Yoga yaparken rahat kıyafetler giymeleri gerekiyor. Bazen de derin gevşemede, gözlerini kapalı tutup rahatlasınlar diye göz torbaları koyuyoruz.

Yoga'nın öğrenmeye katkısı nedir?

Aslında birçok faydası var. Yoga sayesinde çocuğun konsantrasyonu ve dikkatini toplaması sağlanıyor. Bu da öğrenme becerilerini geliştirmesine yardımcı oluyor. Ayrıca, daha kolay öğrenme ve yeni şekillerde öğrenme yolları için olumlu düşünce ve motivasyonu kazanmak açısından faydalı.

Çocuklarda yoga uygulamaları nasıl yapılıyor?

Size yOgaMini Projesi'nin nasıl uygulandığını anlatayım. Proje 4 bölümden oluşuyor. Birinci bölümde ısınma hareketleri yapılıyor, ikinci bölüm hikaye zamanı. Burada asanalar (sabit duruşlar) uygulanıyor. Üçüncü bölümde ikili duruşlar ve grup duruşları, oyunlar var. Son bölümde nefes çalışmaları yapılıyor. Bu bölüm daha ziyade gevşeme ve şarkı zamanı.

Günümüzde çocuklarda hiperaktivite çok yaygın. Bunun tedavisinde yoga uygulanıyor mu? Faydası var mı?

Evet, faydası var. Hemen olmasa da bir süre sonra konsantrasyon ve dikkat sağlamalarına yardımcı oluyor. Hiperaktif çocuklar bile oyunla, şarkılarla yerlerinde daha uzun bir süre oturmaya alışabiliyorlar!

Çocuklar ne sıklıkta yoga yapmalı?

Başlangıç için haftada 1 ya da 2 kez yeterli. Yaş grubuna bağlı olarak 20-25 dakikadan başlayarak, sonra süre uzatılarak uygulanabilir. Bir süre sonra her an ve her yerde hareketleri aniden yapmaya başlayabiliyorlar zaten!

Yoga nerelerde yapılmalı? Evde de yoga yapılabilir mi?

Özellikle küçük çocuklar için en uygun yer okullar ve çocuk kulüpleri. Okulda, ders öncesi konsantrasyon ve enerjilerini doğru yöne kanalize etmeleri açısından çok yararlı oluyor. Eğer kendi evlerinde yapacaklarsa mutlaka ebeveynleriyle birlikte yapmalılar. En önemlisi, çocuklarıyla kaliteli zaman geçirmek, hiçbir hareket veya duruş için onları zorlamamak, birlikte eğlenceli bir yolculuğa çıkmak...

Kaynak: Diyet Dergisi...
karayel - avatarı
karayel
Ziyaretçi
20 Eylül 2008       Mesaj #112
karayel - avatarı
Ziyaretçi
Çocukları kanserden korumanın 10 yolu

Sponsorlu Bağlantılar
Çocuk Sağlığı

Kanser sadece büyüklerin hastalığı değil. Maalesef çocukları da buluyor. Her bir milyon çocuktan 120-140’ı kanser oluyor. Türkiye’de her yıl 2 bin 500 çocuk kanserli hastalara katılıyor. Etkin ve doğru tedaviye çocuk kanserleri iyi yanıt veriyor, iyileşme oranı yüzde 70-80’lere çıkabiliyor. Asıl yapılması gereken çocukları olabildiğince kanserden korumak.

Kanser gelişmesinde genetik faktörlerin rolü inkar edilmiyor. Ancak çevresel faktörler de kansere yol açabiliyor. Bu çevresel etkenlerden çocukları uzak tutmaya çalışmak, yetişkin yaşta çıkabilecek kanserlerden de koruyabiliyor. Acıbadem Bakırköy Hastanesi Çocuk Onkolojisi Uzmanı Prof. Dr. İnci Ayan, çocukları kanser eden 10 çevresel faktörü şöyle sıralıyor:

Radyasyon

Radyasyon kirlenmesi Türkiye açısından önemli. 22 yıl önceki Çernobil faciasından sonra bulutlarla radyasyon partikülleri buraya da taşındı. Sezyum, amerikum ve platonyum adlı radyoaktif maddelerin zararları büyük. Sezyumun zararlarından kurtulmak için en az 30 yıl geçmesi gerekiyor. Amerikum ve platonyum ise binlerce yıl ülkemizde zararlarını gösterebilecek. Bunlarla kirlendiğimizi kabul etmemiz gerekiyor. Ayrıca güneşli bir ülkeyiz. Çocukları güneşin zararlı ışınlarından korumak da önemli.

Kirli topraklar

Toprakların kirlendiğini kabul etmemiz ve kirli toprakları arındırmamız gerekiyor. Kimyasallarla kirletilen topraklarda besin üretilmesinin önüne geçilmesi sağlık politikası olarak benimsenmeli.

Gereksiz tetkikler

Radyasyonu bazı bilinçsiz kullanımlarla da alabiliyoruz. Lüzumsuz tanı tetkikleri yapılıyor. Her öksürükte akciğer filmi, her başını çarpışında MR çekilebiliyor. Bu incelemeler gereksiz yere yapılmamalı. Röntgen, bilgisayarlı tomografi konusunda da dikkatli olunmalı.

Manyetik kirlenme

Teknolojik gelişmenin hayatımızı kolaylaştırmak adına kazandırdığı aletler maalesef manyetik kirlenmeye yol açıyor. İlkokul çocuklarının bile elinde olan, bazen birden fazla kullanılan cep telefonları günümüzün yaygın kirleticilerden. Günlük hayatın önemli aletlerinden televizyon da öyle. Çocuklara televizyon karşısında yemek yedirilmesi doğru değil. Televizyon izlenmediğinde mutlaka kapatılmalı. Plazma televizyonların daha az manyetik kirletici olduğu belirtiliyor. Elektrikli hemen hemen bütün cihazlar kirletici. Elektrikle çalışan aletlerin kullanılmadığında kapalı tutulması alınabilecek basit önlemlerden. Çalıştırıldığı ortamlarda çocukların tutulması da doğru değil. Çocuk günde 1-2 saatten fazla bilgisayar başında kalmamalı.

Zararlı kimyasallar

Teknolojinin gelişmesi ve insan yaşamının kolaylaştırılmasına yönelik birçok ürün zararlı kimyasallar içeriyor. Çocukların doğrudan kullandığı yalancı meme, plastik biberon ve kaplar bunlardan birkaçı. Plastik biberon ve kaplar yerine cam olanlar tercih edilebilir. Plastik kaplar sulu ve ıslak gıdaların ambalaj maddesi olarak tercih edilmemeli.

Hazır gıdalar

Anne bebeğini emzirmeye yüreklendirilmeli. Doğal koşullar zorlanmalı. Suni meme başlarıyla emzirmekten kaçınılmalı. Bisküvi, çikolata, gofret ve cipslerin hazırlanışı sırasında kullanılan katkı maddeleri, ambalaj ürünleri önemli zararlara neden oluyor.

Saklama koşulları

Alüminyum folyo, sulu ve sıcak besinlere ağır metaller bırakıyor. Ağır metallerse vücutta beyinsel hastalıklara ve kanserlere neden olabiliyor.

Alkol ve kimyasaliçeren ıslak mendiller

Gerek taşıdıkları elyaflar gerekse kullanılan alkol ya da kimyasal madde nedeniyle bazıları büyük zararlar verebilir. Bebeklerin altını bunlarla silmek yerine, akan suda bebeğin altını yıkamak, ardından pamuklu bezlerle kurulamak en doğru yöntem.

Kozmetik ürünler

Bozuk genler ve hücrelerle doğan çocukta kanser daha kolay, daha dirençli ve daha erken yaşta çıkıyor. Kozmetik nemlendiriciler, saç boyaları, vücut incelten selülit ve zayıflama kremleri, bebek sabunları, şampuanlar, bebekte kullanılan pişik önleyicilerin içinde o tüpe ait kullanımda zararlı doz olmasa da uzun süreli kullanım zararlı etkiler yaratıyor. Gerekli değilse çocuklara nemlendirici sürmeyin. Doğal sabunlarla banyosunu yaptırın. Kokulu, katkılı maddeli ürünlere rağbet etmeyin.

Saç boyaları

Gençler çok erken yaşlarda saçlarını boyamaya başlıyor. Boyaların birçoğu inorganik boya maddeleri içeriyor. İnorganik maddelerin genler üzerinde zararlı etkileri var. Dokularda (özellikle yağlı dokularda) hormon hücrelerinde kimyasal zararlar birikiyor. Sonraki nesillere de aktarılabiliyor. Dolayısıyla inorganik boyalardan uzak durun.

Kaynak: Hürriyet

HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
8 Kasım 2008       Mesaj #113
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
İshal olan çocuğa şekerli içecek vermeyin


C3A7ocuk


Çocuklarda sık karşılaşılan şikayetlerden biri olan ishal, özellikle bebeklerde ciddi sorunlara yol açabilir. Tedavi edilmediği takdirde ölüme bile sebebiyet verebilen ishale karşı, ailelerin daha bilinçli olmaları gerekiyor. Memorial Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü'nden Doç. Dr. Onur Kutlu, ishali olan çocuğa şekerli içecekler verilmemesi konusunda uyardı: "Çocuğa meyve suyu, kolalı ve şekerli içecekler, şekerli çay ya da pirinç çorbası vermek doğru değil.


Bu sıvılardaki su, şeker ve tuz oranı ishali daha da kötü yapabilir. Sadece su vermek de kan şekerinin ve kandaki sodyum seviyesinin düşmesine neden olur. 6 aydan küçük bebeklerde, ishal ve kusma 6 saatten daha fazla sürerse ve bebeğin ateşi 38.5 derecenin üzerindeyse bir doktora başvurulmalıdır."
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
13 Kasım 2008       Mesaj #114
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Çocuklar neden kabus görür?

Kabus bozukluğu her yaşta ortaya çıkabilen, ancak en yaygın olarak 3-5 yaşları arasında görülen ve genellikle rüya uykusu denilen dönemde ve uykunun ikinci yarısında ortaya çıkan ve herhangi bir dış etken olmadan korkutucu rüyaların görülmesi sonucu uyanmaya yol açan bir bozukluktur.

Bu bozukluk toplumda % 5 oranında görülmektedir. Cinsiyetler arasında bir fark yoktur. Çocuklukta başlayan bu bozukluğun oranı gittikçe azalır ve büyük bir kısmı ergenlik döneminde ortadan kalkar. Özellikle okul öncesi dönemde ortaya çıkması çocuğun bu yaşlarda gerçek ile fantezi ve rüyayı birbirinden ayıramamasına ve fantezilerin, korkuların , hayali şeylerin yanlış anlaşılmasına bağlanmaktadır. Ergenlik döneminde ve erişkinlikte ortaya çıkarsa daha çok psikolojik faktörlerle ilişkilidir.

Kabuslarda genellikle saldırılma korkusu, düşme ve ölümle ilgilidir. Genellikle tekrarlayıcı nitelik taşırlar. Canavarlar, ve başka korkutucu figürler çocukluk kabuslarında ön plandadır. Çoğunlukla saldırıya uğrarlar, vurulurlar, korku ve çaresizlik içindedirler. Çocuk uyandıktan sonra ağlamaklı, panik halindedir. Kalp çarpıntısı, hızlı soluk alıp verme ve terleme vardır. Rüyanın içeriğini çocuk hatırlar ve dil gelişim düzeyine göre hatırlayıp anlatır. Henüz konuşamayan çocukların kabus gördükleri davranışlarından anlaşılabilir. Uyanır uyanmaz bilinci yerine gelir ve uyanık olur.Nöbet geçtikten sonra çocuk uykuya dalar. Gece uyanmaları ve kabus görme korkusu nedeni ile uykuya dalamayabilir ve uykusuzluk görülebilir. Çocuk bu nedenle yalnız uyumak istemeyebilir. Bazı çocuklar sürekli aynı korkutucu rüyayı görürken, bazıları farklı korkutucu rüyalar görebilirler. Kabus bozukluğunda uyurgezerlik, uykuda konuşma, gece ıslatması ve uykuda korku denilen bozukluklar sık görülür.

Büyük yaşam travmaları genellikle kabus oluşumu ile ilişkilidir ve ruhsal stresler atak sayısını arttırmaktadır. Yaygın anksiyetesi olanlarda daha sık görüldüğü belirtilmektedir.Ayrıca bazı ilaçlarda kabus oluşumuna neden olabilir.

Kabus bozukluğunun ne zaman başladığı, ne sıklıkta olduğu, bu dönemde hastanın yaşamında bir sorun olup olmadığı, kullanılan bir ilaç olup olmadığı, ergen veya daha ileri yaşlarda ise ayrıca alkol veya uyuşturucu kullanımı olup olmadığıda araştırılmalıdır. Çoğunlukla uykuda korku bozukluğu ile karıştırılabilir.Çünkü bu bozuklukta da uykuda korku ile uyanma söz konusudur.

Bu durum çoğunlukla herhangi bir psikopatoloji olmadan görülür. Çocuğu, korktuğu bazı şeyler ve durumlardan uzak tutmak faydalı olabilir.Kabus sıklığına ve şiddetine göre bazı ilaçlar kullanılabilir. Yetişkinlerde psikoterapi faydalı olabilir. Birlikte başka bozukluklar varsa ( ilaç kullanımı, depresyon, uyuşturucu) bunların tedavi edilmesi gerekir.
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
14 Kasım 2008       Mesaj #115
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Çocukların süt dişlerini estetik amaçlı çektirmeyin


cocuk1


Son yıllarda diş hekimlerine, çocuklarının süt köpek dişlerini estetik amaçlı çektirmek için başvuranların sayısında önemli oranda artış yaşandığını kaydedildi. Sağlıklı dişler için modern diş hekimliğinde yapılması gerekenlerin, koruyucu, önleyici ve düzeltici olarak üç kısma ayrıldığını kaydeden Diş Hekimi Orhan Karaman, “Vücudumuzun giriş kapısı ağzımızın vefalı bekçileri olan dişlerimizi, her yaşta çok iyi korumalı ve bakımlarını aksatmamalıyız” dedi.

Dişleri düzenli olarak fırçalamanın ağız ve diş sağlığı için bazen tek başına yeterli olmadığını vurgulayan Karaman, şunları söyledi: “Sıkça karşılaştığımız kalıtımsal diş problemleri ise ciddi operasyonları zorunlu kılmaktadır. Çocuğun anneden aldığı küçük çene yapısına babanın büyükçe dişlerinin oturmaması, alt keser bölgede çapraşıklıklara neden olabilmektedir. Bu problemi ortadan kaldırmayı ya da çoğununun ileride dişlerinin güzel görünmesini isteyen bazı anne babalar, sayıları az da olsa parayı meslek etiğine tercih eden diş hekimlerinin eline düşmektedirler.”

Sözde diş seyreltiyorlar

Bazı diş hekimlerinin, bu tip durumlarda daha kolay ve maliyeti daha az olan ‘diş çekme’ yoluna gittiklerini kaydeden Karaman, “6 ile 10 yaş arası çocukların kesici olan alt köpek dişleri, sözde seyreltmek için çekilmektedir. Bu son derece yanlış bir uygulamadır. Doğru olan yöntem, bu tip durumlarda köpek dişlerinin yanlardan inceltilerek, dişlerde ileride yaşanabilecek olumsuzlukların giderilmesidir” diye konuştu.

Dişlerde oluşabilecek çapraşıklığı gidermek için tercih edilen diş çekme yönteminin çok ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğini anımsatan Karaman, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dişlerin yaşam boyunca arkadan öne doğru kayma hareketi yaptığı göz önünde bulundurulursa, çocukluk çağında çekilecek süt dişi, azı dişlerin ön bölgeye hızla yığılmasına neden olacaktır. Ön dişler belki güzel bir görünüm kazanacaktır. Ancak, yiyecekleri öğütme görevi yapan azı dişlerin ağız içinde kayması ya da eğilmesi nedeniyle, çene şekli bozuklukları veya yiyeceklerin öğütülememesi gibi çok ciddi sorunlar yaşanacaktır.”

Bu tip olumsuzlukların yaşanmaması için önce anne-babaların doğru bilgilendirilmesinin şart olduğunu vurgulayan Karaman, süt dişlerinin çekilmesi bir yana eksilen süt dişlerinin yerinin, geçici protez dişlerle doldurulması gerektiğini sözlerine ekledi.
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
17 Kasım 2008       Mesaj #116
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Çocuğunuzun işitme kaybı var mı?


fft20 mf134102


İşitme kaybı olan bir çocuk, konuşmayı öğrenemez ve çevresiyle iletişimi büyük oranda sekteye uğrar. Çocuğunuzu doğduğu ilk günden itibaren dikkatlice gözlemlemeli ve işitme kaybından şüphelendiğiniz anda yetkili bir hekime başvurmalısınız.

İşitme kaybı korkulacak bir durum değildir. Özellikle doğumdan hemen sonra ve erken yaşlarda fark edilen, işitme cihazı kullanan çocuklar işitme yetersizliğini büyük ölçüde yenebilmektedirler.

Risk taşıyan faktörleri kısaca özetlemek gerekirse:

Doğumdan Önce;

Annenin gebelik sırasında kızıl, soğuk algınlığı veya viral bir enfeksiyon geçirmesi

Annenin gebelik sırasında alkollü içkiler tüketmesi

Ailede bir yada birden fazla kişide, erken dönemlerde kalıcı işitme kaybı görülmesi

Bebeğin 1500 gramın altında doğması

Bebekte doğuştan sarılık olması ya da bebeğe kan değişimi uygulanması

Doğumdan Sonra;

Bebeğin yüzünde normal olmayan görünüm

Bebeğin 5 günden fazla yoğun bakım ünitesinde kalması

Bebeğe damardan antibiyotik verilmesi

Bebeğin menenjit geçirmesi

Bebekte nörolojik bozukluklar görülmesi

Bebeğin 9 günlükten 2 yaşına kadar ağır bir kafatası kırığı geçirmesi

Bebeğin kulağından sıvı gelmesine sebep olan, 3 aydan fazla süren ve tekrar eden kulak enfeksiyonu geçirmesi

Eğer çocuğunuz,

Doğumdan 6 aylığa kadar:

Beklenmedik yüksek bir sese karşı hareket ederek, ağlayarak ya da herhangi bir şekilde tepki vermiyorsa,

Gürültüde uyanmıyorsa,

Sesleri serbest olarak taklit etmiyorsa,

Sadece ses ile teskin edilemiyorsa,

6 – 12 ay arasında:

Sorulduğu zaman tanıdık bir nesneyi veya kimseyi gösteremiyorsa,

Saçma sapan sesleri hiç çıkarmadıysa,

12 aylıkken “el salla” veya “ellerini çırp” gibi basit ifadeleri anlamıyorsa,

18 ay – 2 yaş arasında:

Yumuşak bir sesin geldiği yöne ilk çağırışta bakmıyorsa,

Çevredeki seslere karşı tepki göstermiyorsa,

İlk çağrıya cevap vermiyorsa,

Sese cevap vermiyorsa ve sesin nereden geldiğini bulamıyorsa,

Tanıdık kişiler veya nesneler için basit kelimeler kullanmaya başlamadıysa,

Kendi yaşıtlarının kullandığı sesleri veya dili kullanamıyorsa,

Televizyonu anormal sesle dinlemiyorsa,

Normalden daha fazla olarak işitme kaybı görülme riski vardır. Eğer çocuğunuzda bunlardan biri veya birkaçı varsa mutlaka bir kulak muayenesi ve işitme testi yaptırmalısınız. Bu test her yaşta, hatta doğumdan hemen sonra bile mümkündür.

Bunların hiçbirisi çocuğunuzda söz konusu değilse ancak yine de şüpheleniyorsanız, bir odyoloğa başvurup işitme testi yaptırabilirsiniz ya da bir konuşma uzmanına başvurup çocuğunuzun konuşmasını ve dil gelişimini inceletebilirsiniz.

Eğer çocuğunuzda işitme kaybı yoksa, test yaptırmakla hiçbir şey kaybetmeyeceksiniz. Ancak çocuğunuzda işitme kaybı varsa, teşhisin gecikmesi konuşma ve dil gelişimini etkileyeceğinden çocuğunuzda ömür boyu sürecek bir etki bırakacaktır.

"Hayatı duyarak yaşayın"


MİLLİYET
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
27 Kasım 2008       Mesaj #117
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Göbek fıtığına dikkat


Çocuk Sağlığı


VKV Amerikan Hastanesi Pediatri Bölümü'nden Dr. Egemen Eroğlu açıklamasında, "Anne karnındayken, göbek halkasının içerisinden geçen damarlar, anne ile çocuk arasındaki bağı oluşturur ve çocuğun büyümesi için gerekli ihtiyaçları karşılarlar.

Doğumla beraber bu damarlar, kendilerini saran halkadan daha hızlı büzüşerek kapanırlar. Büzüşmüş damarlar çevresinde, henüz kapanmakta olan göbek halkasının içinde oluşan boşluktan karın içindeki bağırsakların yada yağın girip çıkmasıyla göbekte oluşan şişliğe "göbek fıtığı" denir.

Göbekteki şişliğin içeri itilip, bağırsakların tekrar karın içerisine girmesi sağlandığında, parmağınızı saran açık göbek halkasını hissedebilirsiniz. Çoğu göbek fıtıklarında, göbek halkası yavaş yavaş kapanacağı için herhangi bir cerrahi müdahalede bulunmaya gerek yoktur.

Ancak dört yaş üstü çocuklarda ya da göbek halkasının 1.5-2 santimetreden geniş olduğu durumlarda kendiliğinden kapanmanın olmayacağı düşünülüp cerrahi tedavi önerilebilir.

Göbek fıtığında bağırsakların geçtikleri halka içerisinde sıkışarak boğulmuş fıtık haline gelmeleri çok nadirdir, ancak yine de göbekte oluşan şişliğin ağrılı bir şekilde devam etmesi, kusma ve karın şişliğinin de eşlik ettiği durumlarda acil cerrahi gerekebileceği hatırda tutulmalıdır" dedi.

Ameliyat öncesinde neler yapılması gerektiği konusuna da değinen Dr. Eroğlu, "Göbek fıtığından dolayı cerrahınız ameliyat endikasyonu verdiği takdirde, ameliyat tarihinizde, randevu saatinizden en az üç saat öncesinden çocuğunuzun hiçbir şey yememiş ve içmemiş olması gerekmektedir.

Operasyondan yarım saat öncesinde cerrahi müdahalenin yapılacağı hastaneye vardığınızda, önce anestezistler tarafından bir muayene yapılıp, anestezi hakkında bilgi verilmelidir. Bu arada çocuğunuza uygulanacak bir ilaç yardımıyla, çocuğunuz rahatlatılabilir ve ameliyat stresinden uzaklaşması sağlanabilir.

Göbek katlantısında yapılacak 1.5-2 santimetrelik bir kesik ile göbek kaldırılır ve açık kalmış olan göbek halkası 2-3 dikiş konularak kapatılır. Böylece bağırsakların bu açıklıktan geçerek fıtık oluşturmaları önlenmiş olur. Cilt emilebilir dikişlerle içerden kapatılır, daha sonra dikiş alınmasına gerek kalmaz" diye konuştu.

Dr. Eroğlu, operasyon sonrası genelde hastanede kalmaya gerek kalmadan, hastanın taburcu edilebildiğini belirterek, "Ameliyattan bir saat kadar sonra, olası bir anesteziye bağlı mide bulantısını gözlemek için, önce sıvı gıdalarla besleme başlayabilirsiniz.

Daha sonra, çocuğunuz tolere ettiği takdirde hiçbir diyet sınırlaması yoktur. İlk gün her 4-6 saatte bir verilecek ağrı kesiciler çocuğunuzun ağrısını dindirmekte yeterli olacaktır, sıklıkla ikinci günden itibaren ağrı kesiciye gerek kalmaz.

Operasyondan 5 gün sonra, pansumanınız görülünceye kadar yapacağınız tek şey, pansumanınızı temiz ve kuru tutmaktan ibarettir. Doktorunuz yaranın durumunu gördükten sonra banyonuzu yapabilirsiniz.

Küçük bebeklerde herhangi bir aktivite sınırlaması yoktur ancak, büyük çocuklarda iki hafta ciddi spor karşılaşmalarından kaçmaları önerilir. Operasyondan sonra hafif ateş olabilir ancak ilaçlara rağmen düşmeyen yüksek ateş; ameliyat bölgesinden aktif kanama, şişlik, kızarıklık; nefes almada güçlük durumlarında doktorunuzu aramanız gerekmektedir.

Kesinlikle unutmamak gerekir ki, her çocuk kendisine özgüdür ve sizin çocuğunuzun durumu burada yazan genel bilgilere farklılık gösterebilir. Her zaman çocuğunuzun durumu hakkında doktorunuzdan ayrıntılı bilgi isteyiniz" şeklinde konuştu.


ENSONHABER
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
29 Kasım 2008       Mesaj #118
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Anestezi öncesinde emzirmeyin


Çocuk Sağlığı


Bazı anneler ameliyat olacak bebeklerini operasyon öncesinde emziriyor.

Ameliyat olacak kişilerin çoğu, anesteziye bağlı risklerle karşılaşmaktan korkuyor. Florence Nightingale Hastanesi'nden Anestezi Uzmanı Dr. Fikret Kutlu, uygun koşulların sağlanması halinde her hastanın güvenle anestezi alabileceğini söyledi ve ekledi: "Anestezi için tek şart; hastanın midesinin boş olmasıdır. Bazı anneler, ameliyat olacak bebeklerini operasyon öncesinde emziriyor. Bu; sakıncalıdır."


ENSONHABER
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
3 Aralık 2008       Mesaj #119
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Çocuklarda "Gece korkuları" kalıtsal olabilir


Çocuk Sağlığı


Çocuklarda daha çok 4 ila 12 yaşlarında nöbet biçiminde görülen "gece korkularının" (pavor nocturna) kalıtsal olabileceği bildirildi.Kanada'nın Montreal kentindeki Uyku Bozuklukları Merkezinden bir ekibin yaptığı araştırma, "gece korkularının" yüzde 40'ının soya çekimle açıklanabileceğini ortaya koydu.En büyüğü 30 aylık 390 tek ve çift yumurta ikizleri üzerinde yapılan araştırma, tek yumurta ikizlerinden biri böyle bir sorun yaşadığında diğerinde bu bozukluğun görülme ihtimalinin yaklaşık yüzde 68 olduğu görüldü. Çift yumurta ikizlerindeyse bu riskin yüzde 24'e düştüğü belirlendi.

Araştırmacılar, ebeveynleri bu davranış bozukluğuna sahip çocuklarda "gece korkularının" görülme riskinin daha fazla olduğu sonucuna vardı.Önceki araştırmaların da kalıtsal etkenlerin, uyurgezerlik ya da uykuda konuşma vakaları gibi bazı uyku bozukluklarının nedeni olabileceğini gösterdiğini belirten araştırmacılar, ateş, uyumadan hemen önce yemek yemek, idrar torbasının dolu olması ya da ailede stresli bir olayın yaşanması gibi başka etkenlerin de "gece korkularına" yol açabileceğini vurguladılar.Tüm durumlarda gece korkularının (sık ve sürekli olduğu durumlar hariç) psikolojik veya sosyal sonuçlar doğurmadığına dikkati çeken araştırmacılar, bu bozukluğun yaş ilerledikçe kendiliğinden kaybolabileceğini belirttiler.Araştırma Pediatrics dergisi ve Fransız Nouvel Observateur gazetesinin internet sitesinde yayımlandı.

PAVOR NOCTURNA NEDİR?

"Gece korkuları" çocuklar uykuya daldıktan 1–2 saat sonra nöbet biçiminde görülen önemli bir bozukluk. "Gece korkuları" olan çocuk panik şekilde çığlık atarak uyanır, terlenir.Çocuğun yatakta derin soluk alıp verdiği ve kalbinin hızlı çarptığı gözlenir. Bu nöbet 10 dakika içinde kendiliğinden geçer. Bozukluk, genellikle, yaş ilerledikçe kendiliğinden kaybolabiliyor, ancak bazı durumlarda tedavi gerekebiliyor.


HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
19 Aralık 2008       Mesaj #120
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Bebeğin sağlığı için el temizliği çok önemli


Çocuk Sağlığı


Enfeksiyonların büyük bölümü elle temasla bulaştığı için, bebeğin bakımıyla ilgilenen kişinin ellerini sık sık yıkaması bebeği hastalıklardan koruyor.

Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Çocuk Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rahmi Öz, hava değişimiyle birlikte hastalık yapan virüslerin çoğaldığını, bu virüslerin en çok, bağışıklık sistemi yeterince gelişmemiş çocukları ve bebekleri etkilediğini belirtti. blank

Kışın solunum yolları ve gribal enfeksiyonlar başta olmak üzere çeşitli hastalıkların görülme sıklığının arttığını ifade eden Prof. Dr. Öz, çocukların en çok okul, kreş gibi kalabalık ortamlarda enfeksiyona yakalandığını söyledi.

Bebeklerin daha hassas vücut yapısına sahip olduğunu belirten Öz, pek çok ailenin, bebeklerinin özellikle kışın çok sık hasta olmasından şikayet ettiğini kaydetti.

Bebeklerde hastalıkların önlenmesi veya en aza indirilmesi için dikkat edilmesi gereken en önemli şeyin hijyen olduğunu ifade eden Öz, şöyle konuştu:
“Bebekler, küçük çaplı enfeksiyonlardan bile hemen hasta olabilir. Enfeksiyonların büyük bölümü elle temasla bulaştığı için, bebeklerin bakımıyla ilgilenen kişiler ellerini sıkça yıkamalıdır. Bize gelen bebek hastalardan büyük bölümünün, ebeveynlerin ellerini yıkama konusunda yeterince dikkat göstermemesi nedeniyle hastalandığını tespit ediyoruz. Bu nedenle bebeğin bakımını yapan kişilerin, bebekle temastan önce, bebeğin altını değiştirirken veya karnını doyururken mutlaka ellerini yıkaması gerekir. Hijyen için sadece ona bakan kişinin ellerinin yıkaması yetmez. Bebeğin veya çocuğun elleri de sıkça yıkanmalı veya eller kolonyalı mendille temizlenmelidir.”

Hasta eden virüslerin arttığı kış aylarında bebeğin soğuktan korunmasının da vücut direncinin düşmesini, hasta olmasını önleyeceğini kaydeden Öz, “Özellikle bebeklere başlarının üşümemesi için şapka giydirilmelidir. Bebeğin terleyip üşümesini önlemek için aşırı elbise giydirilmesinden kaçınılmalıdır” dedi.

Prof. Dr. Öz, yetersiz beslenmenin de bebeklerin hasta olmasındaki başlıca etkenlerden olduğuna dikkati çekerek, şunları söyledi:
“Yetersiz beslenen bebek, sağlıklı beslenen bebeğe göre daha çok hasta olacaktır. Bebeklerin ve çocukların bütün gıdaları yeteri kadar alarak dengeli beslenmesine önem verilmesi gerekir. Bu noktada anne sütü hastalıkların önlenmesinde ciddi rol oynamaktadır. 2 yaşına kadar emzirilen bebekler, süt ile birlikte annelerinden enfeksiyonlara karşı bağışıklık kazandıracak maddeleri yeteri kadar aldıkları için daha az hastalanmaktadır. Bu durum göz önünde bulundurularak bebekler yeterli miktarda anne sütüyle beslenmelidir.”

Bebeklerin ve çocukların hastalıktan korunmaları için aşıların da büyük yararı olduğunu belirten Öz, bebeklerin aşılarının zamanında yapılmasının önemli olduğunu ifade etti.



Benzer Konular

12 Haziran 2016 / A.Arda Moda
1 Ekim 2012 / Misafir Cevaplanmış
19 Şubat 2013 / Demir YumruK Taslak Konular
5 Aralık 2013 / Misafir Cevaplanmış
22 Kasım 2006 / Mystic@L Taslak Konular