Arama

Çocuk Sağlığı - Sayfa 9

Güncelleme: 13 Haziran 2013 Gösterim: 199.279 Cevap: 162
Dark-Line - avatarı
Dark-Line
Ziyaretçi
9 Eylül 2007       Mesaj #81
Dark-Line - avatarı
Ziyaretçi
Boğaz Ağrisi

Sponsorlu Bağlantılar
Okulların açılması, havaların soğumasıyla çocuklarda en sık görülen yakınmalardan biri boğaz ağrısıdır. Nedeni beta denilen bakterinin(beta hemolitik streptokok) yol açtığı bir anjin olabileceği için boğaz ağrısını ciddiye almak gerekir. Ancak, her boğaz ağrısı beta değildir ve antibiyotik tedavisi gerektirmez. Çocuklarda, anjine sıklıkla virüsler yol açar ve antibiyotik tedavisi gerekmez. Beta anjininde ise, uygun antibiyotik tedavisi olmazsa komplikasyon riski vardır. Bu yüzden, bu ikisinin ayırt edilmesi gerekecektir. Doktorunuz, bulguları değerlendirecek, kesin tanı için belki de boğazdan kültür aldırmak isteyecektir. Siz de kültür sonucunu beklerken bazı kriterleri değerlendirip tahminde bulunabilirsiniz.Eğer, 3 günden uzun süren yüksek ateş varsaçocuğunuz 3 yaşın üstünde ve özellikle anaokulu veya okula gidiyorsa
okulda beta saptanan arkadaşları varsa
boynundaki bezeler şişmişse
beraberinde aksırık, öksürük, burun akması gibi belirtiler yoksa kültürde bakteri saptanıp antibiyotik alması ihtimali yüksektir.


Çocuk Mamalarinin Hazirlanmasi

Yulaf Çorbası : 25 gram yulaf, 500 gram suda 30 dakika ıs*latılır. Sonra 30 dakika kaynatılır. Üç defa süzgeçten geçirilir. Ve 500 gram su ilâvesiyle tamamlanır. Buna 50 gram şeker ilâve edilir. Bir defa daha kaynatılır. Pirinç Çorbası : Yukarıdaki gibi yapılır, yalnız pirinci yıka*malı, sonra iki saat kaynatmalı.
Un Çorbası : 20-30 gram buğday unu veya mondamin bi*raz su ile hamur haline getirilir. Kaynayan 500 gram suya ka*rıştırılır. Ve 15 dakika kaynatılır. Sonra su ilâvesiyle 500 grama iblâğ edilir. Yukarıda yazıldığı, gibi süt ve şeker ilâve edilir.
Bisküvi, elma ve muz mahallebisi : 30 gram bisküvi, 200 gram kaynar suya atılır. Süzgeçten geçirilir. Buna 70 gram elma pü*resi, on gram şeker, veyahut 70 gram muz ilâve edilir, iki çay kaşığı limon veya portakal suyu katılır.
Sebze Çorbası : Sebze temizlenmeli, iyice doğranmalı, su ile kaynatılmalı, süzgeçten geçirmeli, altı aylıktanbüyük çocuklar için bir parça tereyağ konulabilir. Sebze çorbasına bir parça tuz katılmalı, daha yaşlı çocuklar için bir veya iki patates ilâve edi*lebilir. Münasip sebzeler : Ispanak, marul, lahana, mercimek, do*mates, kuşkonmaz.
Süt Çorbası : 12 gram buğday unu veya mondamin, 200 gram çiğ süt karıştırılır. 10 gram şeker ilâve edilir. 4 dakika kay*natılır. Tam süt kullanılabildiği gibi üçte bir veya yarı yarıya sulandırılmış süt de kullanılabilir.
Bisküvi mahallebisi : îki büsküi veya 30 gram galeta ezilir, buna bir çay kaşığı şeker, 150 gram süt ilâve edilir, mahallebi oluncaya kadar kaynatılır.

Parmak Emme

Bir çok çocuklarda görülen fena bir alışkanlık. Çocuğun eli*ne bir müddet bir bez veya bant sarmak suretiyle bu alışkanlığı unutturmak lâzımdır. Halk arasında böyle çocukların parmakla*rına acı biber sürmek mutaddır.
Anne Babayla Yatan Çocuklar

Anne ve babasıyla birlikte yatan çocukların ileriki yaşamlarında sanıldığı gibi psikolojik sorun yaşamadığı bildirildi.
ABDde yapılan bir araştırma, birlikte uyumanın sağlıklı olduğunu ve çocuğun gelişimi üzerinde uzun süreli etkisi bulunmadığını ortaya koydu.
California Üniversitesinden Dr. Paul Okami, öncelikle ailelerden çocuklarının uyku planını sunmalarını istediklerini, buna göre, ailelerin yüzde 35inin bebekleri 5 aylıkken aralıklı olarak kendileriyle uyumasına izin verirken, yüzde 9unun sürekli birlikte uyuduklarını söyledi.
Okami, çocuklar 5 yaşına gelinceye kadar bu oranın yüzde 6ya düştüğünü, 6 yaşında ise sadece yüzde 3 olduğunu belirtti.

YALNIZ UYUYANLARDAN HİÇ FARKLARI YOK

Araştırmacılar, 5 aylık oluncaya kadar ailesiyle birlikte uyuyan çocukların 2 ya da 3 yaşına geldiğinde yalnız uyuyan çocuklardan hiç farkı olmadığını, birlikte uyumanın uyku bozukluğuna yol açmadığını saptadı.
Aynı şekilde bu çocukların 6 yaşına geldiğinde duygusal farklılık ya da davranış farklılığı ortaya koymadığı belirlendi. Araştırmacılar, ayrıca bu çocukların, birlikte uyumaya karşı olanların ortaya attığı akıllarında seksten başka birşey olmuyor görüşünün yanlış olduğunu da kaydetti.

VAROLAN ENDİŞELER YERSİZ

Araştırmaya konu olan çocukların, 18 yaşına geldiklerinde yeniden incelendiğini ifade eden araştırmacılar, çocukların bu yaşta da yalnız uyuyan çocuklardan çok önemli bir farklılık göstermediğini belirtti. Her iki grubun da aileleriyle ve yetişkinlerle aynı şekilde ilişki kurabildiği kaydedildi.
Doktorlar, araştırmada birlikte uyumayla tütün, alkol ve uyuşturucu kullanımı arasında bir bağ da bulamadı.
Dr. Okami, Developmental and Behavioral Pediatricsde çıkan makalede araştırmaların birlikte uyumayla ilgli endişelerin yersiz olduğunu gösterdiğini söyledi.
JuNe - avatarı
JuNe
VIP WaMPiR
24 Eylül 2007       Mesaj #82
JuNe - avatarı
VIP WaMPiR
Doğuştan katarakt…
Genellikler 60’lı yaşlarda görülen katarakt bebeklik çağlarında da görülebilir. Bebeklik çağında görülen katarakt doğuştan olabildiği gibi hayatın ilk yıllarında da ortaya çıkabilir.
Sponsorlu Bağlantılar

Nedenleri…

Annenin gebelik döneminde geçirmiş olduğu enfeksiyon, gebelikte kullandığı ilaçlar başlıca nedenlerdir. Altını çizerek belirtmek gerekir ki bazen de hiçbir neden olmadığı halde bazı çocuklarda yine de “doğuştan katarakt”a rastlanabilir.

Belirtileri…

• Bir göz bebeğinin diğerinden farklı olması; Katarakt olan gözün beyaz ve donuk renkte olduğu görünebilir
• Göz kayması ( şaşılık ); Özellikler bebeklik çağlarında ortaya çıkan göz kaymalarında esas nedenin “Konjektival Katarakt” olabileceği unutulmamalıdır.

Kataraktın tedavisi…

Kataraktın tek tedavi yöntemi cerrahidir. Ameliyatın ne zaman olması gerektiği ancak; kataraktın yoğunluğuna, tek veya çift taraflı olmasına göre detaylı bir göz muayenesinden sonra göz uzmanı tarafından karar verilir; Bütün kataraktlar aynı şekilde olmaz. Genelde bütün lensin bulanıklaşması şeklindedir. Diğerlerinde ise sadece bir bölümde oluşup sonra lensin diğer bölümlerine yayılmaya başlar. Kataraktın gelişmesi yıllar alırken, bazı durumlarda ise bir kaç ay sürebilir. Katarakt iki gözde de aynı anda ama farklı oranda gelişebilir.

!Doğuştan Kataraktlı çocukların yaklaşık %25 – 50’ sinde Katarakt ile birlikte göz tansiyonlarının olabileceği de unutulmamalıdır..!

Katarakt ameliyatı…

Yaşlılardaki katarakt ameliyatının hemen hemen aynısıdır. Yaşlılarda görülen katarakttan farklı olarak saydamlığını kaybeden göz merceğinin arka zarı da bu ameliyatla alınabilir. Bebek 2 yaşından küçük ise mercek yerleştirilmez, 2 yaşından büyük ise mercek yerleştirilir.

Ameliyat teknikleri…

• Fakoemülsifikasyon ( FAKO )
• Planlanmış ekstrakapsüler katarakt ekstraksiyonu ( PEKKE )

Katarakt İlaç, göz damlası, egzersiz ya da gözlükle yok edilemez. Tek yolu gözdeki kataraktlı lensin saydam göz içi lensi ile değiştirilmesidir. Katarakt operasyonunun başarı oranı çok yüksek bir ameliyattır.

Dünya Göz Hastanesi
Ne MUTLU TÜRKÜM Diyen !Türkiyem
JuNe - avatarı
JuNe
VIP WaMPiR
24 Eylül 2007       Mesaj #83
JuNe - avatarı
VIP WaMPiR
Çocuklarımız, geleceğimiz, en kıymetli varlıklarımız. Onların üzerine titrer, uykusuz geceler geçiririz. Sağlıklı yetişmeleri için kendi sağlığımızı bile ihmal edebiliriz. Ama bazen bilgi eksikliğinden kaynaklanan ihmaller sonucu çocuklarımız ileri yaşlarda tedavisi çok zorlaşan sorunlarla karşılaşabilirler. Bu sorunların en önemlilerinden ikisi özellikle küçük yaşlarda ortaya çıkan ve erken teşhis durumunda başarıyla tedavi edilebilen ŞAŞILIK ve GÖZ TEMBELLİĞİ’DİR.
Göz muayenesinin belli bir yaşı yoktur. Şikâyeti olan çocuk hangi yaşta olursa olsun muayene edilebilir. Çocuğun muayeneye müsade etmediği durumlarda uyutucu, sakinleştirici ilaçlar kullanılır, onlarla da verimli sonuç alınamadığı takdirde genel anestezi verilerek muayenesi tamamlanır.Çocukların hiçbir şikayeti olmasa bile 3-4 yaşlarına kadar en az bir defa göz muayenesinden geçmiş olmaları gerekir..

Erken teşhis ve tedavi uygulanmayan çocukların gözleri estetik problemin yanı sıra ömür boyu az görmeye mahkûm olurlar...


Gözlerimiz tam karşıya bakarken birbirine paraleldir. Paralelliğin bozulmasına şaşılık ( STRABİSMUS) denir. Organlarımız içinde bağımsız hareket yönünden en mükemmel özeliklerle donatılmış olanı gözlerimizdir. Gözün hareketini sağlayan dış kaslardır. Her bir gözde bulunan 6 kas ( adale ) gözü çeşitli yönlere doğru hareket ettirir. Bu kasların birinin ve bir kaçının görev yapamaması durumunda şaşılık meydana gelir.

Şaşılığın nedenleri…

Şaşılık genellikle çocukluk çağında ortaya çıkar. Özellikle bebeklerde daha fazla olmak üzere şaşılıkların bir kısmı yalancı kaymadır. Yalancı kayma, göz kapaklarının ve göz kürelerinin yapısı veya optik eksenlerden birinin düzensizliği nedeniyle ortaya çıkan yanıltıcı bir görünümdür. Bu durumun tam olarak aydınlatılabilmesi için mutlaka bir göz muayenesi yapılmalıdır. Şaşılığın oluşmasında tek bir neden söz konusu değildir. Hamileliğin nasıl geçtiği, doğumun problemli olup olmadığı, çocuğun gelişimi, geçirdiği hastalıklar, havale veya göze ait hastalıklar şaşılık için risk faktörü oluşturabilirler.


Şaşılığın tedavisi…

Şaşılığın ortaya çıkmasından hemen sonra tedaviye başlanması ile tam düzelme mümkündür. Şaşılığın tedavisi için üç yöntemden bahsetmek mümkündür;


Gözlük: Bazı tip şaşılıklar kırma kusuruna bağlı olarak oluşur. Hasta gözlük kullanmaya başlayınca şaşılık düzelir. Bu tip şaşılıklarda gözlük yeterli olmaktadır.
Kapama ve ortoptik: Bu tedavi yöntemleri hastanın gözünde tembellik de var ise yapılabilir.
Cerrahi (ameliyat): Doğuştan olan kaymalar genellikle gözlük gerektirmeyen, erken dönemde (6 ay - 1 yaş ) ameliyat edilmesi gerekli kaymalardır. Kaymaların büyük çoğunluğu ise 2–3 yaş civarında ortaya çıkar ve genellikle gözlükle tam olarak düzelebilir. Gözlük takıldığı halde düzelmeyen kaymalara ise cerrahi tedavi gerekir.
Felçlere bağlı olarak ani oluşan kaymalarda genellikle çift görme de vardır ve hasta için oldukça zor bir durumdur. Bu tarz şaşılıklarda genel eğilim 6–8 ay beklemektir, ancak bekleme döneminde çift görmenin azalması amacıyla botox uygulaması yapılabilir.

Şaşılık ameliyatı…

Şaşılık ameliyatları çoğunlukla genel anestezi altında gerçekleştirilir. Ameliyatların temel prensibi göz küresine yapışık kasların kuvvetinin azaltılması ya da arttırılması veya yerlerinin değiştirilmesi esasına dayanır. Şaşılıkta erken tanı ve tedavi ile göz tembelliği önlenebilir, 3 boyutlu görme sağlanabilir. Bu nedenle şaşılık şüphesi olan her çocuğun belirli bir yaşa gelmesi beklenmeden şaşılık uzmanı göz hekimine götürülmesi gerekir.


Dünya Göz Hastanesi * Alıntıdır
Ne MUTLU TÜRKÜM Diyen !Türkiyem
JuNe - avatarı
JuNe
VIP WaMPiR
24 Eylül 2007       Mesaj #84
JuNe - avatarı
VIP WaMPiR
BEBEKLERDE KORNEA HASTALIKLARI…

Korneanın yapısının hassas oluşundan kaynaklanan ve herhangi bir darbeyle oluşabilecek çizikler veya yabancı cisim, mikrobik hastalıkları, bebeklerde de görülebilir.
Gözde aşırı sulanma,
Kırpıştırma,
Işığa tahammülsüzlük,
Çapaklanma,
Gözde kızarıklık gibi belirtiler bebeğin kornea dokusunda olan bir enfeksiyonu, zedelenmeyi veya yabancı cismin belirtisi olabilir.
Ayrıca bebeklerde üveit yani göz içi inflammasyonu nadirdir ve genellikle tümör gibi altta yatan başka bir nedenden kaynaklanır.

Bebekte bu tarz şikâyetler var ise zaman kaybetmeden bir göz hekimine başvurulması gereklidir.
Ne MUTLU TÜRKÜM Diyen !Türkiyem
KENCISii - avatarı
KENCISii
Ziyaretçi
6 Ekim 2007       Mesaj #85
KENCISii - avatarı
Ziyaretçi
İlk günler bebeğe sarı giysiler giydirmeyin!


Yeni doğan bebeklerde sarılığa neden olan kandaki "bilirubin" maddesinin normalin üstüne çıkması, beyinde kalıcı hasara neden olabiliyor. Türkiye’de yeni doğan bebeklerin yaklaşık yüzde 60’ında, her 10 bebeğin ise 6’sında yeni doğan sarılığı görülüyor.
Keçiören Eğitim Araştırma Hastanesi Çocuk Sağlığı Hastalıkları Uzmanı Dr. Fahrettin Erdoğan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yeni doğan sarılığının, sadece yeni doğan bebeklerde görülen, kandaki "bilirubin" maddesinin artışına bağlı oluşan bir hastalık olduğunu söyledi.
Hastalığın, her zaman tehlikeli sınırlara yükselmediğini belirten Erdoğan, bilirubin maddesinin, "önce göz akında sonra da ciltte birikmesiyle" göz ve cildin sarımsı bir renk aldığını kaydetti.

"ZİHİNSEL ÖZÜR BIRAKABİLİR"
Erdoğan, zamanında doğan bebeklerde bir haftayı, erken doğan bebeklerde 2 haftayı aşmayan, belli düzeyleri geçmeyen ve bebek için tehlikeli
olmayan "fizyolojik sarılık" ile tehlikeli olabilen yeni doğan sarılığının karıştırılmaması gerektiğini kaydetti. Bu iki sarılığın, ancak kandaki bilirubin düzeylerine bakılarak kesin olarak ayırt edilebileceğini belirten Erdoğan, "Bunun için bilirubin ölçümü yapılabilen bir merkeze başvurulması gerekir" dedi. Yeni doğanlarda, kanda bulunan bilirubin maddesinin fazla yapılması ve vücuttan atılımının ise yavaş olmasının, kanda yüksek oranda birikmeye neden olduğunu belirten Erdoğan, şunları kaydetti: "Kan grubu uyuşmazlığı, anne sütünün yeterli verilmemesi, kandaki mikroorganizmalara bağlı enfeksiyon gelişmesi gibi çeşitli faktörlerin de araya girmesiyle ’bilirubin’ maddesi kanda çok aşırı düzeylere çıkabilir ve bebek için tehlikeli olabilir. Bu tür durumlarda ’bilirubin’ maddesi beyine oturabilir ve beyinde kalıcı hasar yapabilir, zihinsel özür bırakabilir." Erdoğan, yeni doğan sarılığının, erişkinlerde ve çocuklarda görülen, mikrobik ve karaciğeri tutan virüslerle oluşan iltihabi "mikrobik sarılıkla" da karıştırılmaması gerektiğine işaret ederek, "Yeni doğan sarılığı pek çok nedeni olan ve mikropla ilişkisi olmayan, sadece yeni doğana özgü bir durum. Mikrobik sarılık ise tüm yaş gruplarında görülebilen karaciğer iltihaplanmasına bağlı bir durum" dedi.

"YENİ DOĞANLARIN YÜZDE 60’INDA GÖRÜLÜYOR"
Yeni doğan sarılığının görülme sıklığının çok sık olduğuna dikkati çeken Erdoğan, Türkiye’de yeni doğan bebeklerin yaklaşık yüzde 60’ında, her 10 bebeğin ise 6’sında yeni doğan sarılığı görüldüğünü kaydetti.
Erdoğan, yeni doğan sarılığı görülen bebeklerin bir kısmının hastanede tedavi altına alınması gerektiğini belirterek, yeni doğan servisinde yatan bebeklerin çoğunluğunun riskli yeni doğan sarılığı nedeniyle tedavi gördüklerini söyledi.
Yeni doğan sarılığının geçici olduğunu ancak yüksek bilirubin düzeylerinde kalıcı zihinsel hasara neden olabileceği için ihmal edilmemesi gerektiğinin altını çizen Erdoğan, annelerin bebeklerini iyi gözlemlemesi gerektiğini söyledi.
Erdoğan, yeni doğan sarılığı hastalığında, ilk olarak göz akındaki sarımsı rengin yüzden başlayarak gövdeye, ayaklara ve ellere doğru yayıldığını belirterek, "Sarı renk ne kadar belirginleşirse, hastalık o derece ilerlemiş demektir. Bu, en kolay bebeğin yüzüne ve gözüne bakarak anlaşılır" dedi. Bu belirtiler görüldüğünde, bebeğin en kısa zamanda uzman doktora götürülmesi gerektiğini ifade eden Erdoğan, "Kan testlerinden sonra sarılığın düzeyi tespit edilir. Eğer, belirtiler ilk 24 saat içinde çıkmışsa, bu mutlaka patolojik hastalık belirtisidir ve
mutlaka doktor tarafından değerlendirilmelidir" uyarısında bulundu.
Erdoğan, sarılığın, zamanında doğan bebeklerde ilk 3-4 gün içinde, erken doğanlarda ise 5-6 gün içinde en yüksek seviyesine ulaştığını belirterek, erken taburcu olan bebeklerin 3 günlük olduğunda mutlaka hastaneye getirilerek kontrol edilmesi gerektiğini kaydetti.

"İLAÇ TEDAVİSİ HENÜZ YOK"
Yeni doğan sarılığında henüz deneme aşamasında olanlar hariç belli bir ilaç tedavisi olmadığını belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"2 tip tedavi var. Eğer sarılık belli sınırlar içindeyse öncelikle ’Fototerapi’ denilen ışık tedavisi uygulanır. Bebek, gözleri korunarak belli dalga boyundaki ışık altına konulur. Böylece kanda biriken ve cilde gelen bilirubin maddesinin yıkımı sağlanır. Bu tedavinin süresi, hastalığın durumuna göre değişir ve bebek ortalama 3-4 gün kadar hastanede yatar.
bilirubin düzeyinin, ışık tedavisi sınırlarını aşması durumunda kan değişim tedavisi yapılır. Göbeğe yerleştirilen bir kateter yardımıyla, bebeğin kanı değiştirilerek kan bilirubin düzeyi düşürülür." Erdoğan, bebeğin en kısa süre içinde anne sütü alması ve sık sık emzirilmesi gerektiğinin de altını çizdi.

"SICAK HAVA BİLİRUBİN MİKTARINI ARTIRIYOR"
Sıcak havanın, bilirubin maddesini artırıcı etki yaptığına da işaret eden Erdoğan, bebeğin terlemeyle birlikte sıvı kaybettiğini ve bunun da kandaki bilirubin ve tuz miktarının artmasına neden olduğunu söyledi.

"İLK GÜNLER SARI GİYDİRMEYİN"
Bebeklerin doğduğunda üstüne sarı tülbent örtülmesi ve ilk günler sarı renkte kıyafetler giydirilmesi ile sarılığın tedavi olacağı yönündeki inanışların yanlış olduğunu ifade eden Erdoğan, "Bunlar tamamen hurafe.
Bebeğinizi böyle giydirirseniz, sadece bebeğinizin sarardığının fark edilmesini de engellemiş olursunuz. Bu nedenle kesinlikle sarı giysiler giydirilmesini önermiyoruz" dedi.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Ekim 2007       Mesaj #86
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ÇOCUKLUK ÇAĞINDA BESLENME
Sevgili Anne ve Baba,
Çocuklarda normal büyüme ve gelişmenin izlenmesi, normalden sapmaların tespiti yoluyla hastalıkların belirlenmesi ve önlenmesi için gereklidir. Sağlıklı çocuk takibinde düzenli olarak boy, ağırlık ve baş çevresi ölçümleri yapılmalıdır.
Her şeyden çok sevdiğiniz bebeğinizin büyümesi, gelişmesi ve sağlıklı bir yaşam sürmesi şüphesiz ona sağlayacağınız imkanlarla mümkündür. Düzenli olarak doktora götürmek, kilosunu ve boyunu ölçtürmek, aşılatmak ve uygun besinlerle beslemek suretiyle iyi gelişmesini ve sağlıklı kalmasını sağlayabilirsiniz. Belirli bir çocukta saptanan değerler normal sınırlar içinde olsa bile, zaman içinde çocuğun kendine özgü büyüme grafiğinden sapmalar olabilir.
"Çocukluk Çağında Beslenme" adını verdiğim bu kılavuzda, doğduğu andan itibaren 5 yaşına gelinceye dek çocuğunuzun büyüme gelişmesindeki önemli aşamaları esas alarak, beslenme konusunda yol göstermeyi amaçladım. Her şey çocuklarımızın sağlığı için ..
Dr. Çağatay Nuhoğlu

ÇOCUKLUK DÖNEMLERİNE GÖRE BESLENME

0 - 4 AYLIK BEBEĞİN BESLENMESİ:


Anne sütü mükemmel besin içeriği ile kolay hazmedilir, etkili bir biçimde kullanılır. Bebeğinizi hastalıklardan korur, mamalarla beslenmeden daha ucuza mal olur. Bunun ötesinde emzirmek suretiyle, anne bebek bağının kurulması kolaylaşır, yeni bir gebeliğin gecikmesi ve annenin sağlıklı kalması mümkün olur.
Doğumdan sonraki ilk 4 ayda yalnızca anne sütüyle beslenen bebekler ishal ve zatürree gibi bulaşıcı hastalıklara, alerjik rahatsızlıklara daha az yakalanırlar, daha sağlıklı büyürler. Bu nedenle;
İlk 4 ay bebeğinizi tek başına anne sütüyle besleyiniz. Bu aylarda anne sütüyle birlikte verilen ek besinler bebeğin anne sütünden yeterince yararlanmasını engeller.
Bebeğinizin yalnızca anne sütüyle beslendiği bu dönemde, su kaybına yol açan hastalık halleri dışında ilave su gereksinimi yoktur! Eğer ishal gibi mutlaka su verilmesi gereken bir durum söz konusuysa kaynatılmış su veriniz.
İlk günlerde gelen anne sütü çok besleyicidir. Bebeğinizi istedikçe ve sık sık emzirerek bu sütten yararlanmasını sağlayınız. Anne sütünün artmasını sağlamak için sık emzirme birinci koşuldur. Bebeğinizin emmediği durumlarda, göğsünüzde süt birikimi söz konusu olduğunda tırle adı verilen pompalarla boşaltma işlemi yapabilirsiniz. Bu pompalar hemen her eczaneden kolaylıkla temin edilebilmektedir.
Tüm annelerin sütü yararlıdır. Başlangıçta oldukça koyu olan sütünüz zamanla sulu bir hal alır; bu, anne sütünün genel özelliğidir ve tamamen doğal bir durumdur. Benim sütüm bebeğime yaramıyor gibi sözlerin hiçbir anlamı yoktur. Çünkü her annenin sütü kendi bebeği için özeldir.
Bebeğiniz her beslenmeden sonra az miktarda kaka yapabilir, bu durum bazen yanlışlıkla ishal olarak değerlendirilir. Oysaki altın sarısı renkte, kötü kokmayan, sulu, günde 7 - 8 kereye kadar olabilen bu dışkı tamamen normaldir. Yine aynı özellikleri taşıyan ama 3 günde bir bol miktarda yapılan kaka da normal kabul edilir. Ancak dışkı çok sert ise nedeni araştırılmalıdır.
Göğüs uçlarında meydana gelen çatlaklar genel kanının aksine, temizlikteki yetersizlikten değil, uygun emzirme pozisyonunun ve tekniğinin sağlanamamasından ileri gelir. Bebek, memenin sadece ucunu değil renkli kısmın önemli bir bölümünü bir ağız dolusu almalı, çene ucu meme cildine temas eder vaziyette ve alt dudak dışa kıvrılmış olmalıdır. Bu şekilde bebeğin yanaklarında şişlik oluşur ve yutkunarak annesinin sütünü aldığı kolayca fark edilir. Eğer çatlak meydana gelmişse doğru pozisyonda ve uygun emzirme tekniğiyle sorun kısa sürede halledilir. Beslenme sonrası bir miktar anne sütünün çatlak bölgelere sürülerek kurutulmasının yararlı olduğu düşünülmektedir.
Emziren anneler her zaman bol ve pamukludan yapılma sutyen giymelidirler.
Anne sütünün yetmediği inancıyla doktora danışmadan yeni bir gıdaya başlanmamalıdır. Düzenli kilo alan, günde ortalama 6 kez beslenebilen, bezini günde 6 defa ıslatan bir bebek anne sütünü yeterince alıyor demektir. Kaka sayısı beslenmenin değerlendirilmesinde güvenilir bir işaret değildir.
Anne sütünün yeterliliği en iyi çocuğun gereken tartıyı almasıyla anlaşılır. Bu nedenle bebeğinizi düzenli aralıklarla sağlık kontrollerine getiriniz.
Çalışan anneler sütlerini sağdıktan sonra, kaynatılarak steril edilmiş şişelerde oda sıcaklığında 8 saat, buzdolabında 24 saat ve buzlukta dondurarak 6 ay saklayabilirler. Bu amaçla saklanan anne sütü hiçbir zaman kaynatılmamalıdır.
Bebeklere ilk yaşın sonuna kadar kaynatılmamış su verilmemesi tavsiye edilir.
Bebeklerini emziren annelerin iyi beslenmesi anne bebek sağlığı açısından çok önemlidir. Bu nedenle annelerin; günde 2 litre (10 su bardağı) kadar sulu gıdalar (su, süt, az şekerli limonata, komposto çorbalar, vb.) almaları önerilir.

Günlük beslenmede en az 2 su bardağı süt veya yoğurt, 1 köfte kadar et ve bir adet yumurta, 3 ince dilim ekmek veya 3 porsiyon unlu yiyecek 2 adet meyve bulunmalıdır. Anne sütü verirken sigara içmemeli, çay ve kahve gibi besleyici değeri olmayan içecekleri tüketmemelidir.







4 - 9 AYLIK BEBEK BESLENMESİ

Yalnız anne sütüyle beslenen bebeklerde ek gıdalara dördüncü aydan sonra başlanır. 4-6 ay arasında anne sütüyle yeterli büyüme gelişme sağlanıyorsa sadece anne sütüyle beslemeye devam edilir, bu durumda ek gıdalara altıncı aydan sonra başlanır.
Bu dönemde çocuğunuza verdiğiniz ek gıdalar anne sütünün tamamlayıcısıdır.

Ek Gıdalar:
Çocuğun ayına uygun büyüme ve gelişme sürecini destekleyen, değişik tatlarla tanışmak suretiyle sonraki aylarda kolay yeme alışkanlığı kazandıran, besleyici değeri yüksek ama allerji yapma niteliği az olan besinlerdir. Meyve suyu veya meyve püresi, sebze çorbası veya sebze püresi, muhallebi, yoğurt, peynir, reçel, bisküvi, ekmek, yumurta bebek beslenmesinde önde gelen ek gıdalardır.
Ek gıdaları kaşık ya da bardakla veriniz.
Yeni deneyeceğiniz yiyecekleri çocuk açken alışık olduğu yiyeceklerden önce veriniz. Miktarı daima azdan başlayarak arttırınız.
Yeni gıdaların allerji yapıp yapmadığına dikkat ediniz. Bu nedenle aynı gün içinde birden fazla yeni besin denemeyiniz. Şüpheli bir gıdayı kestiğinizde belirtilerin geçip geçmediğini kontrol ediniz. Bir iki gün sonra yeniden deneyiniz.
Bebeğinizin hoşlanmadığı önemli yiyecekleri zaman zaman yeniden deneyiniz.
Meyve Suyu:
Elma ve şeftali gibi meyvelerin suları taze olarak 1-2 tatlı kaşığı miktarından başlanarak verilir ve yavaş yavaş arttırılır. Portakal ve mandalina suyunun daha ileri aylarda verilmesi uygun olur.
Meyveler iyice yıkanır, kabukları soyulur ve cam rendede rendelenir. Temiz bir tel süzgeç veya tülbentle süzülerek suyu elde edilir. Meyve suyuna başlandıktan bir iki hafta sonra püre halinde verilebilir. Meyve sularına şeker eklenmemelidir!
Sebze Çorbası:
Meyve suyuna başlandıktan iki hafta kadar sonra öğle öğününde verilmek üzere patates, havuç, pirinç ve taze sebzelerden günlük olarak hazırlanır. Bir iki tatlı kaşığından başlanarak yavaş yavaş arttırılır. Dört haftalık bir süre içinde tam sebze püresine geçilir.
1. Hafta (sebze çorbası): 3-4 su bardağı su, 2 orta boy havuç, 1 orta boy patates 45 dakika kapaklı kapta pişirilir. Tel süzgeçle hiç ezmeden suyu bir başka kaba alınır. Bir çay kaşığı irmik ilavesiyle tekrar 5-10 dakika pişirilir. Sıvı miktarı 200 gram olacak şekilde ayarlanır.
2. Hafta (basit sebze püresi): Aynı şekilde pişirilir. Havuç ve patatesler tel süzgeçten tamamen ezilerek püre olarak geçirilir. Bu pürenin içine yine irmik katılarak mamanın hazırlanması tamamlanır.
3. Hafta (karışık sebze püresi): Havuç ve patatesin yanına 1 çay kaşığı pirinç ve her gün bir yenisi ilave edilmek üzere mevsimlik sebzeler eklenir. Örneğin ilk gün 3-4 yaprak maydanoz, ertesi gün maydanoz ve bir kaç yaprak ıspanak, sonraki gün ilaveten dörtte bir enginar, daha sonra dörtte bir domates gibi .. Tel süzgeçten ya da blenderden geçirilerek elde edilen püreye yine bir çay kaşığı irmik eklenerek 5 dakika daha pişirilir.
4. Hafta (tam sebze püresi): Ayrıntılarıyla anlattığım şekilde hazırlanan püreye 1 çay kaşığı zeytin yağı veya pastörize tereyağı katılır.
Altıncı aydan itibaren sebze çorbası ya da püresine 1 yemek kaşığı kıyma (3 kez çekilmiş yağsız sinirsiz dana) eklenmelidir.
Muhallebi:
Sebze püresinden 1-2 hafta kadar sonra genellikle 5. aydan itibaren akşam (gece değil) öğünü olarak verilir. 1 su bardağı süt, bir tatlı kaşığı pirinç unu, 1 tatlı kaşığı toz şekerle yapılır. Soğuk sütün bir kısmıyla pirinç unu iyice ezilir, kalan süt eklenir karıştırılarak pişirilir. Ateşten indirmeye yakın şeker eklenir. İlk günlerde süt sulandırılabilir.
Muhallebi, kutu mamalarla da hazırlanabilir. Özellikle inek sütü proteinlerine duyarlı olan bebeklerde bu durum tercih edilir. Bir su bardağı su 1 tatlı kaşığı pirinç unu karıştırılarak pişirilir. Ateşten indirildikten sonra içine 5-6 ölçek hazır mama toz halinde katılır. Topaklanma durumunda tel süzgeçten geçirilir. Son yıllarda süt çocukluğu döneminde inek sütünün hiç kullanılmaması yönünde olan görüşler giderek ağırlık kazanmaktadır.

Yoğurt:
Süt kaynatılır, elin dayanabileceği sıcaklığa kadar soğutulur. 1 litre süt içine bir çorba kaşığı yoğurt 1-2 kaşık sütle sulandırılarak eklenir, yavaşça karıştırılır. Hareket ettirmeksizin sıcaklığını koruyabilecek şekilde 3-4 saat bekletilir. Bir kase kadar ikindi öğünü olarak verilir.
Kahvaltı:
Çocuk altı ya da yedi ayını bitirdikten, sebze püresi, muhallebi, yoğurt gibi gıdalara iyice alıştıktan sonra kahvaltılara başlanır. Süt, beyaz peynir, reçel, pekmez, ekmek veya bebe bisküvisi başlıca malzemelerdir. Tuzu alınmış bir parça beyaz peynir ve reçel sütle ezilir. Karışıma ekmek içi katılır. Bu amaçla 3-4 bebe bisküvisi kullanılabilir. Kahvaltıya önce 1-2 tatlı kaşığı olarak başlanır, miktarı giderek arttırılır. Bal allerji yapma olasılığı nedeniyle bir yaşından önce tercih edilmez. İstenirse 1 çay kaşığı yağ eklenebilir. Bir süre sonra peynir, reçel, yağ ve ekmek sütten ayrı olarak verilebilir.
Yumurta:
Katı olarak pişirilmiş yumurtanın sarısı 1 çay kaşığı miktarından başlanıp giderek arttırılmak suretiyle kahvaltıya ilave olarak verilir. Bir haftanın sonunda bebeğiniz bir tam yumurta sarısı yiyebilir. İyice alışmış olan çocuklara yumurta kayısı kıvamında verilebilir. Yumurtanın beyazının bir yaşında önce verilmesi genellikle tercih edilmez.
Tahıllı Çorbalar:
Mercimek, yoğurtlu yayla, acısız tarhana çorbası gibi gıdalar, taze sebze çorbalarına alıştırılmış olan bebeklere 7. aydan sonra değişik tatları öğretmek amacıyla verilebilir.
Köfte:
Sebze çorbasıyla birlikte, yağsız sinirsiz üç kez çekilmiş dana kıymasından baharatsız olarak hazırlanmış 1-2 köfte 6. Aydan itibaren verilebilir.
Balık ve Tavuk:
Bebeğiniz yedi sekiz aylık olduğunda kıymaya alternatif olarak püre halinde öğle öğününde tavuk ve kılçıksız balık eti verebilirsiniz.
Karaciğer:
Kuzu ciğeri tercih edilir. Az tuzlu suda haşlanır, zarı çıkarılır, rendelenerek balık ve tavuk etleriyle dönüşümlü olarak sebze çorbalarıyla birlikte verilir.
Çay:
Çayın besleyici hiç bir değeri yoktur. Aksine diğer gıdaların besleyici değerini düşürür, barsaklardan demir emilimini bozarak kansızlığa yol açabilir. Bu bakımdan süt çocuğu beslenmesinde yeri yoktur.

6-8 AYLIK BEBEKTE BESLENME ŞEMASI:
_____________________________________
1. Öğün (saat 06.00-07.00)
Kahvaltı + Anne Sütü
Ara Öğün (saat 09.00-09.30)
Meyve Suyu
2. Öğün (saat 11.30-12.30)
Et + Sebze Maması + Anne Sütü
Ara Öğün (saat 15.30-16.00)
Yoğurt + Meyve Püresi + Ekmek
3. Öğün (saat 18.30-19.30)
Sütlü Muhallebi + Anne Sütü
Gece Öğünü
Anne Sütü (1-2 kez)
_____________________________________

Anne sütü verilmeyen bebeklerde bunun yerine uygun şekilde hazırlanmış hazır mama verilebilir. Ancak unutulmamalıdır ki hiç bir mama anne sütünün tam olarak yerini tutamaz. Bu nedenle bebeğinizi kendi sütünüzle beslemek için olabildiğince gayret gösteriniz.
Et olarak 1 köfte, 5 tatlı kaşığı karaciğer veya tavuk ezmesi dönüşümlü olarak verilebilir. Sütlü muhallebi yerine mamalardan hazırlanmış muhallebiler ya da hazır unlu sütlü mamalar verilebilir. Sebze maması ve muhallebi öğünleri önceleri az miktarda başlanır, daha sonra 200-250 gram (bir kase dolusu) olarak hazırlanır.






9-12 AY ARASI BEBEĞİN BESLENMESİ:
Çocuğunuz için bu dönemde özel yiyecekler hazırlamanıza gerek yoktur. Yetişkinler için pişirilen tüm ev yemekleri az yağlı püreler halinde bebeğe verilebilir.
Örnek Mönü:

Sabah: Kahvaltı
1 Bardak şekersiz süt
1 Yumurta sarısı
1 Tatlı kaşığı reçel ya da pekmez
1 Çay kaşığı yağ
1 İnce dilim ekmek veya 3-4 adet bisküvi

Ara: Meyve püresi

Öğle: Kıymalı sebze püreleri
Dolma içleri, sebzeli köfteler
Kuru baklagil püreleri
Bir dilim ekmek içi (sebzelerle)

Akşam: Muhallebi (veya öğle öğünün aynısı)

Sebze olarak bakla ve patlıcan bebek beslenmesinde tercih edilmez. Bir yaşına basan bebekler aile sofrasına oturtulur, kendi kendine yemesi için teşvik edilir. Diğer sütlü besinlerin yanı sıra günde bir bardak süt içmesine özen gösterilir.







1-5 YAŞ ÇOCUK BESLENMESİ:

Dokuz aydan sonra çocuğun temel gıdası olmaktan çıkan anne sütü 2 yaşına dek anne için uygun olan bir zamanda kesilebilir.
Bir yaşından sonra 13-14 aylık olan çocuğa, çatal kaşık kullanma alıştırmaları yapılabilir. Ailenin diğer fertleriyle birlikte sofrada oturan çocuğun ayrı tabağı olmalı, neyi ne kadar tükettiğine dikkat edilmelidir.
Bu dönemde de çocuklar günde dört öğün beslenmeli, temel besin gruplarından (süt ve sütlü gıdalar .. etler, yumurta ve baklagiller .. sebze ve meyveler .. unlu ve nişastalı besinler) yeterli ve dengeli tüketmelidirler.
Ülkemizde en sık yapılan hatalardan biri çocuğu yemek suyuyla beslemektir. Hiç bir besleyici değeri olmayan bu beslenme biçimi uygulanmamalıdır.

Her gün yarım litre süt çocuklara verilmelidir. Süt her şekilde verilebilir. Sütün içerdiği kalsiyum çocukların gelişimi için çok önemlidir. 25 gram peynirde de 200 gram sütteki kadar kalsiyum vardır.
Her gün et ve baklagillerden bir ikisi beslenme listesinde bulunmalıdır.
Her gün bir yumurta yedirilmelidir. Düzenli et verilen çocuklara gün aşırı olabilir.
Günde bir ya da iki kez sebze verilmelidir.
Günde bir iki kez meyve yenmelidir. Fazladan bir öğün meyve vermek sebzenin yerini tutabilir. Meyve suları da meyvenin yerine geçebilir.
Günde bir iki kez nişastalı besinler ve üç dilim ekmek beslenme listesinde bulunmalıdır.
Çocuklara olabildiğince erken dönemde kendi kendilerine çatal kaşık kullanarak yemeleri öğretilmelidir.
Her çeşit şekerleme, pasta, kek, dondurma sık sık verilmemesi gereken yiyeceklerdir. Öğünler arasında çocuğa şekerleme vermek iştahı azaltarak yetersiz beslenmeye yol açtığı gibi diş çürüklerinin de önde gelen nedenidir.
Çay ve kahve verilmesi içerdikleri uyarıcı maddeler nedeniyle sinirliliğe yol açtığından bu içecekleri çocuklara hiç tattırmamak en iyisidir.
Bu dönemde çocuklar ağız ve diş sağlığı konusunda eğitilmelidirler. 1,5 - 2 yaşına gelen çocuğun bir diş fırçası olmalı, macunsuz olarak fırçalama eğitimi verilmelidir. Üç yaştan itibaren diş macunu kullanmaya başlanabilir.

Sevgili Anne ve Baba,
Hazırlamış olduğum bu kısa ve özlü beslenme kılavuzunun, bebeğinizin yeterli ve dengeli beslenmesi için gösterdiğiniz çabada size yol göstererek yararlı olacağını umut ediyorum. Bebek beslenmesi ile ilgili kapsamlı ve kaliteli çok sayıda kaynak eseri kitapçılarda bulabilir, merak ettiğiniz ayrıntıları doktorunuzla konuşarak bilgilerinizi pekiştirebilirsiniz.
Sağlıklı ve başarılı nesiller yetiştirmeniz dileğiyle ..

Dr. Çağatay Nuhoğlu



Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
16 Ekim 2007       Mesaj #87
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Bebeğin Hastalıkları




BebekSagligi bebeksagligi8



Pamukçuk



İlk aylarda ağız içi ve dil üzerinde görülen, bir cins mantarın yol açtığı hastalıktır. Önce beyaz lekeler halinde başlar. Sonra tüm dili ve ağız içini kaplar. Pamukçuk ağrı yaparak bebeğin beslenmesini engeller. Bebek emziriliyorsa anneni meme temizliği her türlü beslenme araçlarının temizliği bu rahatsızlıkla savaşırken çok önemlidir. Pamukçuk görüldüğünde hemen bir doktora başvurulmalıdır.



Alerji



Bebeklerde erken dönemde görülen allerjiler genelde besin allerjileridir. Ciltte kaşıntı, kırmızı döküntüler görülebilir. Anne ve babaların da alerji olan bebeklerde, alerji görülme olasılığı çok daha yüksektir.



Kabızlık



Anne sütü ile beslenen bebekler genelikle yumuşak kıvamda ve sık dışkı yaparlar. Kaka, sarı-yeşil kıvamda ve biraz sulu olabilir. Kıvamlı parçalar içeriyorsa ve miktarı fazla değilse normaldir. Bebeklerin dışkılama sırasında zorlanmaları, yüzlerinin kızarması da normaldir. Ancak, keçi kakası gibi sert ve taneli dışkılama kabızlık işaretidir.
KENCISii - avatarı
KENCISii
Ziyaretçi
10 Kasım 2007       Mesaj #88
KENCISii - avatarı
Ziyaretçi
KARIN AĞRISI
Çocuklarda sık görülen rahatsızlıklardan biride karın ağrısıdır. Üç yaşın altında ender görülsede karın ağrısının sebebi apandisit olabilir. Karın ağrısı saatlerce sürüyorsa ciddiye alınmalıdır. Bebeklerde ve emekleme çağındaki çocuklarda 15-20 dakikada bir gelip geçen şiddetli karın ağrısının sebebi bağırsak tıkanması olabilir.
  • Çocuğunuzun karnı ağrıdığında çığlık atıyor ve rengi soluyorsa
  • Koyu kırmızı ya da katran renginde dışkılıyorsa
  • Yüksek ateşi varsa
  • Sık sık karnı ağrıyorsa doktorunuzu arayın.
Ateşini ölçün . Yüksekse , karın ağrısı şiddetliyse ve ağrı göbeğinin çevresindeyse apandisit olabilir. Apandisit olduğunu düşünüyorsanız yiyecek ya da içecek vermeyin. Doktora başvurun. Düşünmüyorsanız termofara ılık su koyup, havluyla sarıp karnının üstüne koyun.
KABIZLIK
Çocuğunuz kabız olduğunda kakasını daha sert ve seyrek yapar. Kısa bir süre için çocuğunuz kabız olursa kaygılanmayın. Bunun bir zararı yoktur. Müshil vermeyin. biberonuna şeker katmayın. Özellikle sıcak havalarda çocuğa bol bol su verin. Çocuğun lifli besinler tüketmesini sağlayın.
  • Çocuğunuz kakasını yaparken ağlıyor yada acı çekiyorsa
  • Bezinde ya da iç çamaşırında kan lekesi varsa
  • Üç günden uzun bir süre kabızlık çekiyorsa doktorunuzu arayın.
İSHAL İshalli Çocuğun Beslenmesi Çocuğunuz Altı Aydan Küçük ve Henüz Ek Gıda AlmıyorsaEmzirmeyi sıklaştırın.Her kaka yapışta çaydanlığın altındaki kaynamış ve soğumuş sudan olabildiği kadar çok içirin.
Çocuğunuz Ek Gıda Alıyorsa
Çocuğunuzu yemeye teşvik edin ve ona, günde en az 6 kez yiyecek sunun.Kısa aralıklarla enerji ve proteinden zengin, yumuşak, taze hazırlanmış, püre şeklindeki yiyeceklerden (beyaz peynir, haşlanmış yumurta, patates, yoğurt, yoğurt ile yapılmış az yağlı pirinç çorbası, tarhana çorbası, pirinç lapası, haşlanmış et, ızgara köfte, az yağlı pirinç pilavı, makarna gibi) verin.Potasyumdan zengin besin olarak muz püresi veya taze sıkılmış meyve suları içirin.Şekerli ve yağlı yiyecekler ishali artırır. Çocuklara böyle gıdalar (çikolata, bisküvi, gofret, kuruyemiş, pastalar, meşrubatlar, yağ, bol, reçel, pekmez) vermeyin.Hazır meyve suları ve kolalı içeceklerin ishalli çocuğunuza hiçbir yararı yoktur. Çocuğunuzu İshalden Korumak İçinOna ilk altı ay sadece anne sütü verin.Dokuz aylık olunca kızamık aşısını yaptırın.Çocuğunuza yiyecek hazırlamadan ve beslemeden önce, çocuğunuzun altını değiştirdikten sonra, kendiniz tuvaletten çıktıktan sonra mutlaka ellerinizi yıkayın. Ellerinizi yıkarken sabunu elinizde dört defa çevirmeniz yeterli olacaktır.İshal olma riskini azaltmak için çocuğunuzu beslerken biberon kullanmayın. Bebeğinizin yiyeceklerini kolay temizlenen cam veya porselen kaplarda hazırlayın ve kaşık ile yedirin.Temizliğinden emin olmadığınız yiyecek ve içecekleri asla kullanmayın.Çiğ sebze ve meyveleri temiz su ile yıkamadan yedirmeyin.Yiyecekleri ağzı kapalı olarak buzdolabında saklayın.Pişirilmiş yiyeceklerinizi oda sıcaklığında iki saatten fazla bırakmayın ve bunları çocuğunuza yedirmeyin.Temizliğinden emin olmadığınız suları kaynatıp soğutarak çocuğunuza içirin.İçme ve kullanma sularınızı temiz kaynaktan temin edip, temiz kaplarda ağzı kapalı olarak saklayın.
İshalli Çocuğun Anne ve Babasına Önerilerİshal su kaybı nedeniyle öldürücü olabilen bir hastalıktır. İshali olan çocuğunuzda su kaybını önlemek için su ve sulu gıdaları (kaynatılmış çorbalar) her zamankinden daha fazla verin.Her kakadan sonra, iki yaşından küçük çocuklara bir çay bardağı, iki yaşından büyüklere ise bir su bardağı, yukarıda sayılan içeceklerden mutlaka içirin.İshali olan çocuğu aç bırakmayın, beslenmesine devam edin. İshalli çocuğu sık sık ve az az besleyin. Emiyorsa anne sütünü kesmeyin. Daha sık emzirin. Çocuğunuza, ishali geçtikten sonra, iki hafta süre ile ek bir öğün verin.Çocuğunuzu, ağız ve dilin kuruması, bıngıldak ve gözlerin çökmesi, göz yaşının olmaması, karın derisinin çekilip bırakıldığında yavaş geri dönmesi gibi su kaybı belirtileri yönünden yakından izleyin.İshalli çocuğunuza, doktor önerisi dışında antibiyotik vermeyin. İshal kesici ilaçların çocukluk çağı ishal tedavisinde asla yeri yoktur.
Aşağıdaki durumlarda çocuğunuzu hemen bir sağlık kuruluşuna götürün;
Belirgin susaması veya su kaybı belirtileri varsa çocuğunuzun ishali üç gün içinde düzelmiyorsa çok sık veya fazla miktarda kaka yapıyorsa, tekrarlayan kusmaları oluyorsa, yeme içmesi bozulduysa, kakasında kan varsa, ateşi yüksek ise.
Demir YumruK - avatarı
Demir YumruK
Ziyaretçi
11 Aralık 2007       Mesaj #89
Demir YumruK - avatarı
Ziyaretçi
Şeker hastalığı bebekte sakatlığa neden olabilir

11822babayb Şeker hastalığı kontrol altına alınmazsa bebekte ciddi sakatlıklar ortaya çıkabilir.

11 Aralık 2007 Salı

Sağlıklı bir bebek için hamileliği doğum öncesinden başlayarak ciddi bir şekilde takip etmemiz gerekiyor. Öncelikle hamilelik öncesi bir doktora görünmek ve gebeliği hekimle birlikte planlamak önemli. Özellikle 35 yaş üstündeki anne adayları ve akraba evliliği yapmış olan çiftler çok dikkatli olmalı. Bu insanların çocuklarında kromozom bozuklukları riski yüksek. Akraba olanların mutlaka hamile kalmadan önce bir genetik uzmanına danışmaları gerekiyor. Uzman bütün riskleri ortaya koymalı. Çiftlerden her ikisi sağlıklı olsa da, en ufak bir kromozom bozukluğu iki akraba bir araya geldiğinde bebekte büyük bir sağlık sorunu olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca anne, tansiyon, tiroid ve şeker gibi sağlık sorunlarını mutlaka hamilelik öncesi tedavi ettirmeli. Örneğin şeker hastası bir kadının çocuğunda ciddi sakatlıklar ortaya çıkabiliyor. Yaşam tarzı ve beslenme çok önemli. Aşırı kilo kontrol altına alınmalı.
Sigara ve alkol gibi alışkanlıklar ise kesinlikle bırakılmalı. Sigara hamile kalmayı zorlaştırmakla kalmayıp, erkekte de sperm sayısını ve hareketliliğini azaltıyor. Çevresel zehirlerden, atıklardan, hormonlu gıdalardan ve radyasyonlu ortamlardan uzak durmak da önemli. Folik asit tabletlerine ise mümkünse hamile kalmadan iki-üç ay önce başlamak lazım. Bu, çocuğun sakat doğmasını önleyen en önemli vitaminlerden biri. Gebelik sırasında yapılan testlerde bebekte Down sendromu (zeka geriliği) gibi ciddi bir sorun tespit edildiğinde ise annenin yasal olarak gebeliğe son verme hakkı var. Gebeliğin dördüncü ayından sonra hamileliği sonlandırmıyoruz. Çünkü bu etik değil. Ancak yasada bu konuda bir boşluk var. En önemli sakatlık nedeni olmasına rağmen Türkiye'de hamilelerin yüzde 20'si sigara içiyorÜlkemizde yaklaşık 20 milyon kişi sigara içiyor. Her yıl Türkiye'de 100 bin kişi ise sigaraya bağlı hastalıklardan dolayı yaşamını yitiriyor. Hamile kadınların bile yüzde 20'sinin sigara içtiğini biliyor muydunuz? Tek bir sigarada 4 bine yakın zehir var. Uzmanlar "Bir bebeğe günde üç-beş sigaranın zararı olmaz" diye düşünen anne adaylarının aşağıdaki bilgileri okumalarını öneriyor.
Hamilelik sırasında sigara içildiğinde bebeğin büyümesi için ihtiyacı olan kan, oksijen ve besin maddelerinde azalma olur.
Sigara içenlerin bebeklerinin düşük ağırlıkla doğma riski yaklaşık iki kat fazladır. Doğum sonrası bu bebeklerde serabral palsi (beyin felci), zeka geriliği, hatta ani ölüm görülebilir.Sigara sadece düşük riskini değil, erken doğum riskini de yüzde 30 artırır.
Hamileliğin ilk üç ayı boyunca sigara içen kadınların bebeklerinde daha fazla yarık damak görülür. İngiltere'deki Dundee Üniversitesi bilim adamlarınca yapılan bir araştırmaya göre, sigara içen kadınların bebeklerinde ağız ve yüz anomalilerine rastlanma oranı, içmeyenlere göre üç kat daha fazla.
Sigara bebeğin anne karnında ani ölümüne de yol açabilir.
Doğum sonrası bu bebeklerde astım gibi kronik sağlık sorunları ortaya çıkabilir. Bu çocuklarda zeka geriliği ve öğrenme bozuklukları görülebilir.
Anneleri sigara içen çocuklarda davranış bozuklukları ve antisosyal davranışlar da daha sık görülüyor.
Hamilelikte sigara içen kadınların çocukları da ileride sigara bağımlısı olabilir. Kanun ne diyor?
Anne ve bebek sağlığı açısından bir risk varsa, gebelik sonlandırılabilir2827 Sayılı Nüfus Planlaması Hakkında Kanun'un 5'inci Maddesi:Gebeliğin Sona Erdirilmesi: Gebeliğin onuncu haftası doluncaya kadar annenin sağlığı açısından tıbbi sakınca olmadığı takdirde istek üzerine rahim tahliye edilir. Gebelik süresi, on haftadan fazla ise rahim ancak gebelik, annenin hayatını tehdit ettiği veya edeceği veya doğacak çocuk ile onu takip edecek nesiller için ağır maluliyete neden olacağı hallerde doğum ve kadın hastalıkları uzmanı ve ilgili daldan bir uzmanın objektif bulgulara dayanan gerekçeli raporları ile tahliye edilir.
Derhal müdahale edilmediği takdirde hayatı veya hayati organlardan birisini tehdit eden acil hallerde durumu tespit eden yetkili hekim tarafından gerekli müdahale yapılarak rahim tahliye edilir. Ancak, hekim bu müdahaleyi yapmadan önce veya mümkün olmadığı hallerde müdahaleden itibaren en geç yirmidört saat içinde müdahale yapılan kadının kimliği, yapılan müdahale ile müdahaleyi icabettiren gerekçeleri illerde Sağlık ve Sosyal Yardım Müdürlüklerine, ilçelerde Hükümet tabipliklerine bildirmeye zorunludur. Acil müdahale hallerinin nelerden ibaret olduğu ve yapılacak ihbarın şekil ve mahiyeti ile sterilizasyon ve rahim tahliyesini kabul edenlerden istenilecek izin belgesinin şekli ve doldurulma esasları, bunların yapılacağı yerler, bu yerlerde bulunması gereken sağlık ve diğer koşullar ve bu yerlerin denetimi ve gözetimi ile ilgili hususlar çıkarılacak tüzükte belirtilir.
Anne adayları hangi testleri yaptırmalı? Prof. Dr. Cem Fıçıcıoğlu (Yeditepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı Başkanı-Tüp Bebek Merkezi Direktörü)Sağlıklı bebeklerin doğması için yapılması gereken testleri iki basamakta ele alıyoruz. Birinci basamakta daha gebe kalınmadan yapılması gereken testler, ikinci basamakta gebelik sırasında yapılacak olan testler yer alıyor. 1- Gebelik öncesinde Sigara, alkol ve diğer zararlı maddelerin kullanımı kısıtlanır.
Ailede genetik geçişli bir hastalık olup olmadığı sorgulanır. Varsa buna yönelik testler istenir. Anne adayı daha önce engelli bir çocuk doğurmuşsa buna yönelik incelemeler başlatılır.
Kan grubu, tam kan sayımı ve tam idrar analizi istenir.
Enfeksiyon hastalıkları açısından tarama yapılır (Hepatit B, Hepatit C, HIV I/II, toksoplazma, kızamıkçık, sitomegalovirus). Bir enfeksiyon varsa önce bu tedavi edilir. Açlık kan şekeri, karaciğer ve böbrek enzimlerine bakılır.
Tiroid fonksiyon testleri istenir. Çünkü tiroid bezi çalışma problemi varsa hem gebe kalmada hem de sağlıklı bir bebek doğurmada sıkıntılar yaşanır. Tedavi edilmezse bebeklerde zeka geriliği olabilir. Rahim ağzı kanseri tespiti için Smear testi yapılır.
Vajinal enfeksiyon varsa tedavi edilir.
Anne adayının bir B vitamini olan folik asit tabletlerine başlaması istenir. Bu vitamin hem bebekteki sakatlıkları (özellikle omurga ve beyin sakatlıklarını) önler hem de erken dönemde düşük olmasını engelleyebilir.
Erkekten ise kan grubu ve serolojik testler (Frengi olup olmadığını tespit etmek için yapılan testler) istenir. 2- Gebelik sırasında Rutin gebelik muayeneleri genellikle aylık yapılır. Son aylarda 15 günde bir veya haftalık muayeneler de öneriliyor.Gebeliğin 11-14'üncü haftaları arasında, yani bebek üç aylıkken "Ense şeffaflığı testi" de denilen "NT tarama testi" mutlaka uygulanmalı. Bu, bebekteki ilk detaylı tarama testidir. Ayrıca aynı anda anneden alınan kandan bakılan bazı hormonlar ile testin güvenilirliği artırılır. 16-18'inci haftalar arasında, yani gebeliğin dördüncü ayında üçlü tarama testi yapılmalı. Bu testle hem bebeğe ultrason taraması yapılıyor hem de anneden kan alınıp üç adet hormona bakılıyor.
20-23'üncü haftada (bebek beş aylıkken) ikinci düzey ultrasonografisi veya detaylı doppler ultrason taraması uygulanmalı. Bu taramayı işinin ehli perinatoloji uzmanlarının yapması daha uygun olur. İlerleyen haftalarda mutlaka şeker yükleme testi yapılmalı.
Riskli durumlarda, ileri yaştaki, ailesinde kalıtsal hastalık olan veya daha önce sakat çocuk doğurmuş gebelerde Koryon Villus Biyopsisi, Amniyosentez veya Kordosentez denilen daha detaylı girişimler öneriliyor. Koryon Villus Biyopsisi gebeliğin iki-üçüncü ayında yapılır. İğne ile anne karnından girilerek bebeğin eşinden (Plasentadan) hücre alınır ve genetik inceleme yapılır. Amniyosentez 16-17'nci haftada yapılıyor. Bu testte bebeğin içinde yüzdüğü sıvıdan bir örnek alınıyor. Bu sıvıya dökülmüş olan bebek hücrelerinden bebeğin kromozom yapısı tam olarak ortaya konarak Down sendromu gibi sorunlar belirleniyor. Kordosentez çok önemli: Beş aylıktan büyük gebeliklerde sonucun hızlı çıkması açısından bebeğin kanını almak gerekir. Bu işlemde bebeğin göbek kordonuna girilir ve kan alınır.
JuNe - avatarı
JuNe
VIP WaMPiR
14 Şubat 2008       Mesaj #90
JuNe - avatarı
VIP WaMPiR
Dikkat Çocuklarda da Yüksek Tansiyon olabilir...
Çocuk SağlığıYüksek tansiyon toplumumuzun tüm kesimleri tarafından çok iyi bilinen, dikkatle izlenen, üzerinde en çok konuşulan sağlık sorunlarından biri olmasına rağmen nedense çocuklar söz konusu olduğunda hiçbir şekilde dikkati çekmeyen, akla gelmeyen bir konudur. Bütün yetişkinler muayene olurken mutlaka tansiyonları ölçülür ama çocukların tansiyonun ölçülmesi neredeyse hiç rastlanmayan bir durumdur.


Oysa gelişen tıp bilgilerimizle artık çocuklarda yeni doğduğu andan başlayarak her yaşta yüksek tansiyon olabileceğini biliyoruz. Özellikle çocuklarda yüksek tansiyon teşhisinin gecikmeden ve doğru olarak konması ve tedaviye hemen başlanması çocuk için yaşamsal önem taşımaktadır.



Yüksek tansiyonun gecikmeden belirlenebilmesi ve hemen gerekli önlemlerin alınabilmesi, tedavilerin başlatılabilmesi yönünden, çocukların rutin muayenelerinde de tansiyon ölçümü yapılması artık bir gerekliliktir. Bu çocukların rutin muayenesinin bir parçası olmaldır.



Bebek ve çocuklarda tansiyon ölçümü ve değerlendirmesi, çocuklarda kan basıncının yaşa, kilosuna ve boyuna göre değişkenlik göstereceği için doktor açısından zor olabilir ve özel yöntemler gerektirebilir.


Çocuklukdöneimde görülen hipertansiyon vakalarında %75-80’ inde neden saptanabilmektedir. Bunların %80’i böbrekle ilişkin patolojilere bağlıdır. Böbreklerle ilişkili nedenler dışında kalp ve damar sistemi, hormonal sistem ve merkezi sinir sistemi hastalıkları hipertansiyona yol açar. Nedeni belirlenemeyen hipertansiyon vakalarının %80-90’ı esansiyel (değişken) hipertansiyondur.


Çocuklarda hipertansiyonun belirti ve bulguları çok değişkendir. Bazen kan basıncının yüksek olmasına rağmen belirti olmayabilir ya da çok hafif olabilir. Yüksek tansiyon rutin bir muayenede rastlantı sonucu saptanabilir.

Çocuk SağlığıBazı çocuklar ise şuur kaybı, görme bulanıklığı, havaleler ve felç durumlarında hastaneye getirilirler. Bunun dışında baş ağrısı, baş dönmesi, karın ağrısı, burun kanaması, fazla idrar yapma, çok fazla su içme, nörolojik bozukluklar, yüz felci, körlük, koma, akciğer ödemi, büyüme ve gelişme geriliği gibi nedenlerle hastanelere getirilen çocuklarda vardır.

Klinik bulgular hastanın yaşına ve yüksek tansiyonu yaratan hastalığa bağlı olarak değişiklikler gösterir. Süt çocuklarında kalp yetersizliği, solunum sıkıntısı, büyüme gelişme geriliği, kusma, huzursuzluk ve havaleler önde gelen belirtilerdendir.


Büyük çocuklarda ise baş ağrısı, bulantı, kusma, fazla idrar yapma, fazla su içme, görme bozuklukları, yorgunluk, huzursuzluk, kalp yetersizliği, burun kanaması ve yüz felci gibi belirtiler ön plandadır.

Çocuklardaki yüksek tansiyonun tedavisi bu durumu yaratan nedene yönelik olmaktadır. Nedene bağlı olarak ciddi ve uzun tedavi süreçleri söz konu olabilmektedir.


Son söz olarak çocuklarımızı yüksek tansiyon tehlikesinden bir nebze olsun uzak tutabilmek için, bütün çocuklarda tuz alımı en düşük düzeyde tutulmalı, çocukların aşırı kilo almaları engellenmelidir.

Dr. Ruhi Çakır



Rota Virüs Enfeksiyonları


Çocuk Sağlığı Rotavirüs enfeksiyonları iki yaş altındaki çocuklarda akut ishalin en önde gelen nedenidir. Rotavirüs enfeksyonları tüm dünyada yaygındır. Yaşamın ilk yıllarında ve düşük sosyoekonomik bölgelerde daha sıktır. Enfeksiyon genellikle ılıman iklimlerde ve kış aylarında görülür.

Rotavirüsler ishalin ortaya çıkmasından önceki günlerde de dışkıda bol miktarda bulunur ve belirtilerin ortaya çıkmasından 10-12 gün sonrasına dek saptanabilir. Çocukta enfeksiyonun gelişmesi için az sayıda organizma yeterlidir. Özellikle çocuk hastanelerinde, kreş ve bakımevlerinde salgınlar görülebilir.

Çocukların hemen tümü ilk 4-5 yaşlarda rotavirüs ile tanışırlar. Tekrarlama sık görülür ve genellikle ilk enfeksiyondan daha hafif seyreder. Anne sütü ile beslenme hastalığı önlemez, ancak daha hafif geçirilmesini sağlar. 3 ay – 24 ay arası çocuklarda hastalık ağır seyretmektedir. Yenidoğan bebekler ve 3 ayın altındaki çocuklar anneden geçen antikorlar aracılığıyla korunurlar. Enfekte çocuklarla yakın temas eden yenidoğan ve yetişkinlerde hastalık çoğu kez belirtisiz seyreder.

Belirtileri :

Rotavirüs enfeksiyonları gebelikle 48 saatten az süren kuluçka dönemini izleyerek hafif-orta derecede ateş ve kusma ile başlar. Sık, sulu ishal bunu izler. Kusma ve ateş hastalığın ikinci günü azalır, ancak ishal 5-7 gün devam eder. Süt çocuklarında vücudun su kaybetmesine ve sıvısız kalmasına yol açabilir ve hızla ilerler. Bağışıklık yetersizliği ve bağırsak hastalığı olan çocuklarda ağır ve uzayan hastalık görülebilir.

Hastalarda en sık rastlanan labratuvar bulgusu sıvı kaybı ve kan bulgularında asit değerlerin yükselmesidir. Dışkıda lökosit ve kan yoktur.

Tedavi :

Tedavinin başlıca amacı sıvı kaybını önlemek ve kaybedilen sıvıyı yeniden çocuğa kazandırmaktır. Diğer bir amaç ise çocuğun beslenme dengesinin sağlanmasıdır. Genel olarak tedavide ilacın yeri yoktur. Bulantı, kusma ve ishal önleyici ilaçlar yararlı değildir, aksine çok ciddi yan etkilere yol açabilirler.

Korunma :

Genel hijyen bulaşmayı azaltır. Ancak en gelişmiş toplumlarda bile çocuklar kolayca enfekte olabilmektedir. El yıkama en önemli korunma yoludur. Hastalık sırasında standart korunma önlemlerinin yanı sıra temas önlemleri de alınmalı ve iyileşme döneminde de dışkıda virüs olabileceği unutulmamalıdır.

Günümüzde rotavirüs için kullanılan bir aşı yoktur.

Dr. Ruhi Çakır

Son düzenleyen JuNe; 14 Şubat 2008 20:43 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
Ne MUTLU TÜRKÜM Diyen !Türkiyem

Benzer Konular

12 Haziran 2016 / A.Arda Moda
1 Ekim 2012 / Misafir Cevaplanmış
19 Şubat 2013 / Demir YumruK Taslak Konular
5 Aralık 2013 / Misafir Cevaplanmış
22 Kasım 2006 / Mystic@L Taslak Konular