Arama

Çocuk Sağlığı - Sayfa 4

Güncelleme: 13 Haziran 2013 Gösterim: 195.746 Cevap: 162
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
13 Temmuz 2006       Mesaj #31
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
ÇOCUKTA KIZAMIKÇIK:

Bu hastalık hafif geçirilen bir hastalıktır. Bu yüzden çocuğunuzun genel durumu iyi olup yatmak istemeyebilir. Belirtiler virüsün alınmasından iki üç hafta sonra ortaya çıkar.Çocuğunuzun bol sıvı almasını sağlayın. İlk günlerde hafif boğaz ağrısı ,kulak arkasında ,boyunda ve bezelerde şişlik görüleilir. Yüzden başlayarak vücuda yayılan pembe renkli döküntüler oluşur. Genelde 10 gün sürer. Kızamıkçık geçiren çocukları gebelerden uzak tutmalısınız. Yoksa bebeklerinde anormallikler görülebilir.Gebelikleri sırasında kızamıkçık geçiren annelerin çocuklarında %20-50 ihtimalle doğumsal bozukluklar görülebilir. Körlük, sağırlık ve kalp rahatsızlıkları en sık rastlananlardır. Özellikle kızamıkçık gebeliğin erken dönemlerinde geçirildiğinde bebekte doğumsal bozukluk riski daha yüksektir. Gebeliğin 20. haftasından sonra geçirilen kızamıkçıklarda risk sıfıra yakındır. Gebeliğin ilk 6 ayı içinde kızamıkçık düşünülen kadınlarda çeşitli yöntemlerle antikor aranmalı ve 3 hafta sonra da testler tekrarlanmalıdır. Antikor var, fakat miktarı artmıyorsa gebelik devam ettirilebilir.Erken dönemde antikor olmasa bile3 hafta sonra gelişir ve artarsa gebelik sonlandırılmalıdır.

Sponsorlu Bağlantılar
• Çocuk hastalık süresince veya döküntü gelişmişse, döküntü kaybolduktan sonra bir hafta süreyle evde tutulmalıdır.
• Şikayetlere yönelik tedavi uygulanır. Ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçlar kullanılabilir.
Zayıflatılmış canlı virüs aşısı 15 aylık çocuklara tek doz uygulanır. Çocukluğunda kızamıkçık geçirmemiş kız çocukları ergenlik çağına kadar mutlaka aşılanmalıdır. Aşı canlı olduğu için gebelikte kullanılamaz. Çocuk doğurma çağındaki erişkinler aşılandıktan sonra 2 ay süreyle gebe kalmamalıdır.
• Gebeyseniz ve kızamıkçık enfeksiyonuna maruz kalma riski varsa.
• Çocuğunuz kızamıkçık geçiriyor ve sürekli uyku eğilimindeyse, huzursuz ve gerginse, sayıklıyorsa veya şiddetli kasılmaları varsa. Çok nadir olsa da çocuğunuzda beyin iltihabı gelişmiş olabilir.
• Çocuğunuz kızamıkçık geçiriyor ve aynı zamanda çocuğunuzda kusmayla beraber karın ağrısı varsa. Bu durumda pankreas veya karaciğer iltihabı gelişmiş olabilir.

KIZAMIKMsn Grinöküntü , ateş ve öksürüğe neden olan bulaşıcı bir hastalıktır. Çocuk virisü aldıktan iki hafta sonra belirtiler ortaya çıkar. Kızamık olan çocuk keyifsizdir.belirtileri şunlardır: Burun akıntısı,kuru öksürük , gözlerde kızarıklık,sulanma,gittikçe yükselen ateş. Genelde 10 gün sürer. Çocuğunuza bol bol sıvı verin. Gözleri için suya batırılmış pamukla masaj yapın.

KABAKULAK:.Tükürük bezlerinin iltihaplanması ile kendini gösteren akut bir enfeksiyon hastalığıdır. Alt çene kemiğinin hemen üzerinde tek veya çift taraflı şişkinlikle kendini belli eder. En sık 3-10 yaşlar arasında görülür ve bir kez yakalanıldığında hayat boyu bağışıklık kazanılır. Kabakulak aşısı 15. ayda kızamık ve kızamıkçık aşılarıyla birlikte yapılır.Çok bulaşıcı bir enfeksiyon değildir. Her ne kadar çocukluk çağında geçirilen bir hastalık olsa da daha önceden bağışıklık kazanmamış ergenler ve yetişkinler bu enfeksiyona yakalanabilir. Yetişkinlerde genellikle tehlike yaratmaz. Testislerde şişme meydana gelirse mutlaka doktora gidilmelidir çünkü az da olsa kısırlık riski vardır.BELİRTİLERİ:Alt çene kemiğinin hemen üzerindeki tükürük bezlerinde tek veya çift taraflı şişme,ateş ve halsizlik,baş ağrısı, boğaz ağrısı,bulantı,bazen dil altı tükürük bezlerinde ağrılı şişme,özellikle ergenler ve yetişkinlerde testislerin, yumurtalıkların veya pankreasın iltihaplanması. Bu bölgelerdeki iltihaplanma kendini karın ağrısı şeklinde belli eder.

İstirahat gerektirir. Şikayetlere yönelik tedavi uygulanır: Ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçlar verilebilir.Ağrıyı azaltmak amacıyla şişkinliğin üzerine sıcak veya soğuk uygulamalar yapılabilir.Hasta yumuşak gıdalarla beslenmeli ve bol sıvı almalıdır.Bütün belirti ve bulgular geçene kadar çocuk okula gönderilmemelidir.
15 aylık çocuklara zayıflatılmış canlı virüs aşısı yapılır. Aşı tek doz olarak deri altına veya kas içine uygulanır.
• Çocukta kabakulak olma ihtimali varsa teşhisi doğrulamak amacıyla.
• Çocukta kabakulak ve aynı zamanda da şiddetli baş ve ense ağrısı, ışığa tahammülsüzlük varsa. Bu şikayetler menenjit belirtisi olabilir.
• Çocukta kabakulak ve aynı zamanda da şiddetli karın ağrısı ve kusma varsa.
• Kabakulak olan ergen veya yetişkin erkek hastada testis şişmesi varsa.

Son düzenleyen GusinapsE; 13 Temmuz 2006 23:11
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
13 Temmuz 2006       Mesaj #32
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Aşılar
Bebek doğduğunda onu bulaşıcı ve tehlikeli hastalıklara karşı koruyacak aşılara başlanır. Aşı zayıflatılmış veya öldürülmüş hastalık üreten mikrobun zararsız halidir. Çok özel durumlar hariç, geçirmekte olduğu basit gribal enfeksiyonlar ve 38 C’nin altında ateşle seyreden hastalıklar aşı programının aksamasına neden olmaz. Yapılan aşının cinsine göre ateş yükselmesi, aşı yapılan yerde şişlik ve vücutta döküntü olabilir.
Sponsorlu Bağlantılar



Aşı Takvimi


Hepatit B
1. Ay

Hepatit B
2. Ay

Difteri, BCG BoğmacaTetanoz, Menenjit Çocuk felci (Polio)
4. Ay

Difteri BoğmacaTetanoz, Menenjit Çocuk felci (Polio)
6.Ay

Hepatit BDifteri, BoğmacaTetanoz, Çocuk felciMenenjit
9. Ay

Kızamık, KızamıkçıkKabakulak
18.Ay

DifteriTetanozÇocuk felci (Polio)Boğmaca
4-6 Yaş

Tetanoz, BCG PPD
TetanozDifteri, MMR
11- 12 Yaş


Aşıya Karşı Reaksiyon
Çeşitli aşı maddeleri ve aşı çeşitlerine (iğne veya ağızdan alınan aşılar) karşı her çocuğun reaksiyonu farklıdır. Hafif bir reaksiyon çoğu zaman zararsızdır. Bazı durumlarda aşının tuttuğuna işarettir, çünkü beden virüs veya bakterilere karşı başarılı bir şekilde savaşmaktadır. Aşının başarılı olabilmesi ve herhangi bir komplikasyonu engellemek için, çocuğun, aşı yapılırken sağlıklı olması gerekir. Hafif enfeksiyonların üzerinden iki, daha ağır hastalıkların üzerinden en az altı hafta geçmiş olmalıdır. Aşı zamanında, çocuğun gittiği ana okulunda herhangi bir hastalık varsa, aşı tarihi ertelenmelidir. Çünkü çocuğa hastalık bulaşmış olabilir. Alerjisi veya kronik bir hastalığı olan çocuklarda önce hekime danışılmalıdır. İğneyle yapılan aşılarda (aşının türüne bağlı değil), iğne yapılan yerde şişme ve kızarma olur. Bu zararsızdır ve kızarma olur. Bu zararsızdır ve çocuğun canı yanmaz. Genel olarak aşılardan sonraki reaksiyonlar şöyledir:
Boğmaca aşısında 6 – 72 saat sonra ateş ve bulantı olur. Ender olarak huzursuzluk ve kasılma nöbeti olabilir.
Tetanoz: En sık görülen reaksiyon, aşı yapılan bölgede şişmedir. Ender olarak ateş görülebilir.
Dizanteri: Hafif ateş.
Çocuk felci: Hafif ateş, ishal, baş ağrısı, yorgunluk.
Tüberküloz: Aşı yapılan yerde (sol kalçanın dış kısmı) altı hafta sonra morluk, bezelye büyüklüğünde bir beze oluşur. İyileştiğinde yara izi kalır. Kasıkta küçük bir lenf boğumu da oluşur.
Kızamık, kabakulak, kızamıkçık: Hafif ateş, kızamıktaki gibi deri döküntüsü, kabakulaktaki gibi tükürük bezi şişmesi görülür. Aşı yeri ellenmemeli, hekime danışılmadan yıkanmamalıdır. Eğer aşıya karşı reaksiyon iki gün içerisinde geçmezse çocuk hekime götürülmelidir. Boğmaca aşısından sonra kasılma nöbeti olursa hemen doktora gidilmelidir. Kasılma nöbeti bir defaya mahsus olabilir. Önlem olarak karma aşı yerine sadece dizanteri ve tetanoz aşısı yapılır. Dizanteri, menenjit, boğmaca, tetanoz, çocuk felci aşılarından üç gün sonra reaksiyonlar ortaya çıkabilir. Kızamık aşısında reaksiyonlar on gün sonra bile ortaya çıkabilir. Normalde bir veya iki gün sonra bu reaksiyonlar ortadan kalkar.



Aşıların Etkileri, Yapılması Gereken ve Gerekmeyen Durumlar
Aşının zararı var mı?
Aşı uygulandıktan sonra çok nadir olarak vücutta ve aşı yerinde bir takım yan etkiler oluşabilir. Bu yan etkiler çok nadir olmakla birlikte genellikle çok yüksek ateş, aşı yerinde ağrı ve kızarıklık şeklindedir. Bu yan etkiler genelde kısa süreli olup doktor tedavisi gerektirmezler ve annelerin basit önlemler almasıyla kolaylıkla ortadan kaldırılabilir. Aşı uygulaması sonrasında çok nadir olmakla birlikte aşı bileşiminde bulunan maddelere karşı oluşan alerjik ve sistemik reaksiyonlar görülebilmektedir. Ancak bu reaksiyonlar, hastalığın oluşması ile ortaya çıkabilecek ağır sonuçların yanında mukayese edilemeyecek derecede önemsiz kalmakta ve çok daha hafif olmaktadır.

Aşı ile korunabilir çocukluk çağı hastalıkları
Difteri, boğmaca, tetanoz
Çocuk felci
Hemofilus Influenza Tip B (HİB)
Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak
Hepatit B
Hepatit A
Su Çiçeği
Pnömoni (Zatürre)
Grip
Verem

Aşı yapılmaması gereken durumlar
Dünya sağlık teşkilatının yayınladığı bilgilere göre çocuğa aşı yapılması sırasında gözden geçirilmesi gereken durumlar şöyle...
- Lösemi, lenfoma gibi kötü huylu hastalığı olan ve diğer kanserli çocuklar,
- Aktif verem hastaları,
- Ağır derecede zatürree, böbrek yetmezliği, metabolizma hastalıkları gibi hastane tedavisi gerektirecek durumda olanlar,
- Kortizon tedavisi görenler,
- Işın (radyoterapi) tedavisi görenler.
Yukarıda belirtilen hastalığı olan kişilere aşı uygulanıp uygulanmaması ve hangi aşıların uygulanması gerektiği konusunda kararın hastayı izleyen hekim tarafından verilmesi gerekmektedir. Yukarıda belirtilen hastalıklar dışında hastalığı olan ya da sağlam olan tüm bebek ve çocukların aşı takvimine uygun olarak mevsim ayıt edilmeden gerekli tüm aşıları yapılmalıdır.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Temmuz 2006       Mesaj #33
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BEBEKLERDE AĞIZ BAKIMI VE SAĞLIĞI ::



Bebeğinizin ilk dişi belirir belirmez az miktarda süt dişi, flouridli diş macunu ile ve bir miktar gazlı bez ile dişetlerini temizlemeye başlamalısınız. Daha fazla dişi çıktığında ise, ona bir “bebe diş fırçası” alın. “bebe diş fırçaları” , yetişkinlere oranla daha hassas dişleri olan çocuklar için, uçları özenle yuvarlatılmış, yumuşak kıllı ve küçük başlı diş fırçalarıdır. Yavrunuzun dişlerini fırçalamanız onun hoşuna gidecek ve ileride diş fırçalama alışkanlığını kazanmasını sağlayacaktır.






Sağlıklı dişler ve diş etleri için;

- Diş çıkarmaya başladığı andan başlayarak bebeğinizin diş ve dişetlerini temizleyin.

- Yavrunuz yeteri kadar büyüdüğünde, kendi dişini fırçalaması için onu cesaretlendirin ve ona da bir fırça verin.

- Beslenme tarzının bol miktarda Kalsiyum ( süt, peynir,yoğurt ve yapraklı yeşil sebzeler iyi kaynaklardır) ve D vitamini (yumurta sarısı, yağlı balık ve süt ürünlerinde bulunur) içeriğinden emin olun.

- Şeker, kek ve şekerli içecekleri sınırlayın. Özellikle büyüdüğünde bunları tümüyle yasaklamayı başaramayacağınız için, yalnızca yemek zamanlarında yediğinden ve sonra dişlerini fırçalağından emin olun.
Not:İndikatörlü (Belirteçli) kıllara sahip olan bir diş fırçası tercih etmeniz durumunda , ebeveyn olarak çocuklarınızın dişlerini fırçalayıp fırçalamadıklarını gözlemlemeniz mümkün olacaktır. Ayrıca çocuklarınıza diş fırçalamayı özendirmek için, onun sevdiği çizgi kahramanların yer aldığı renkli ve şekilli diş fırçalarını almanız, yavrunuzun yaşamında çok önemli bir yer tutan diş fırçalama alışkanlığını ona kazandırmanız konusunda size büyük bir kolaylık sağlayacaktır.

- Emziği asla şekerli birşeye batırmayın ya da tahıl ve içeceklere şeker veya bal katmayın. Gıda etiketlerini incelemenizde yarar vardır; sakaroz ve glikoz da şekerdir.

- Bebeğinizin fazla dişi çıktığında, yumuşak bir bebe diş fırçası ve bezelye büyüklüğünde bebek diş macunu ( Büyükler için üretilmiş olan diş macunları çok fazla fluorid içerir) kullanın.zamanı geldiğinde kullandığınız diş fırçasını yenileyin, - indikatörlü diş fırçaları size ne zaman yavrunuzun diş fırçasını değiştirmeniz gerektiğini belirtir- çünkü bakteriler kılların arasında birikebilir.Bebeğinizin dişlerini sabahları ve yatma zamanında temizlemeyi alışkanlık haline getirin.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
15 Temmuz 2006       Mesaj #34
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Çocuklarda Karın Ağrısı

Karın ağrısı bir belirti mi yoksa bir rahatsızlık mı?

Çocuk SağlığıKarın ağrısı bir belirtidir. Karın ağrısı diye bir hastalık yoktur, ancak birçok hastalığın veya patolojik durumun belirtisi olabilir. Ateş, kusma kaka yapamama, rektal kanama, karın içinde kitle gibi karın ağrısı da çeşitli hastalıkların belirtilerinden biridir. Karın ağrısı, çocuğun cerrahi hastalıklarının belirtileri arasında en önemlilerindendir.

Çocuklarda karın ağrısına yol açan etkenler nelerdir? Organik kökenli ve işlevsel kökenli karın ağrıları hakkında neler söylenebilir?

Çocukta karın ağrısı her sebepten olabilir. illede cerrahi olması şart değildir. Ama neden cerrahi ise bu acil bir durumdur ve hemen tedavi edilmezse çok ciddi olaylara neden olabileceği için önemlidir.

Akut karın ağrıları ve kronik karın ağrıları hakkında neler söylenebilir?


Akut karın ağrısı yani ani başlayan karın ağrısı daha çok cerrahi bir nedene bağlı olan bir karın ağrısıdır. Bunun dışında bazı kronik ağrılar vardır ki günlerce, aylarca hatta senelerce devam eder. Bunlara da kronik karın ağrıları denmektedir. Bu ağrılar daha çok cerrahi olmayan nedenlere bağlıdır. Çocuklarda çok sık rastlanan ve kronik ağrı olarak düşünebileceğimiz ağrıları şu şekilde özetleyebiliriz:

Sindirim sistemi ile ilgili olan kronik ağrılar en önemli olanlarıdır. Mide ile ilgili olan gastrit, ülser gibi durumlar çocoklarda da olabilir. Bunlar çocuk cerrahının yanında, özellikle gastroenteroloğunu çok ilgilendiren bir durumdur.örneğin midenin içinde üreyen bazı mikroorganizmalar bundan sorumlu olabiliyor ve tedavi tedavi edilmedikçe karın ağrısı başta olmak üzere gastrointestinal sistem şikayetleri devam ediyor. Bu hastalarda cerrahi cerrahi birşey düşünülmüyorsa çocuk gastroenteroloğuyla temasa geçilip endoskopi yapılarak midesinde ülser var mı yok mu ona bakılmalıdır. Biyopsi alınması gerekebilir. Helikobacter pylori denilen bu mikroorganizmanın olup olmadığı incelenir; eğer varsa ona göre medikal tedaviye geçilmelidir.

Gastroenterit durumunda ishal ve kusma yanında karın ağrısı şikayetleri olabilir. Bu durumun tam aksi konstipasyon denen kaka yapma zorluğu ve kaka yapamama problemleri, bağırsakların iyi çalışmaması, kabızlık durumlarında da uzun süren karın ağrıları olabilmektedir. Habitüel kabızlık denen bu durum, yanlış beslenme iyi tuvalet eğitimi alamama nedeniyle oluşmaktadır. Bu çocuklarda rahat kaka yapamamaya bağlı olarak karın ağrıları görülebilmektedir.

Bağırsağın çeşitli enflamatuvar hastalıklarında da, ülseratif kolit ve Chron gibi kronik hastalıklarda da karın ağrıları olabilmektedir. Çeşitli nedenlerle solunum yolu enfeksiyonu geçiren çocuklarda da karın ağrıları olabilmektedir. Ağır bir pnömoni tablosundan hafif bir üst solunum yolu infeksiyonuna kadar her türlü solunum problemi çocuklarda karın ağrısı olarak belirti verebilir.

İdrar yolu enfeksiyonları da ciddi karın ağrıları yapabilir. Üriner sistemde herhangi bir tıkanma, nefrit veya basit bir alt üriner sistem enfeksiyonu da karınağrısı bulgusu ile kendini gösterebilir. Tekrarlayan idrar yolu infeksiyonlarında sünnet derisinin çıkarılması yani sünnet ameliyatı tavsiye edilir.

Hiçbir hastalık bulgusu olmayan çocuklarda da akut veya kronik karın ağrısı olabilmektedir. Örneğin; çocuğun o gün hoşlanmadığı bir matematik dersi varsa, jimnastik dersi varsa, evde annesi babası birşeye kızmışşa karın ağrısı olabilir. Bunlara psikolojik ve okul karın ağrıları denilmektedir. Bu gibi durumlar çok sık görülmektedir. Karın ağrısının bir belirti olarak kendisini gösterdiği bu hastalıklarda sadece karın ağrıları değil bulantı, kusma, ateş, kanama gibi başka belirtiler de olabilmektedir. Karın ağrısı yakınmasıyla bir çocuk doktora gelmişse, sadece karın ağrısı değil diğer bulgularla beraber hasta değerlendirilmeli ve altında cerrahi bir sebep yatıyor olabilir diye de bu hastalar için çocuk cerrahı tarafından da değerlendirilmesi gerekir.





Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Temmuz 2006       Mesaj #35
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
SÜNNET
Sünnet Konusunda Bilinmesi Gerekenler
Sünnet penisin uç kısmını saran, tıp dilinde prepisyumadı verilen sünnet derisinin belirli şekil ve uzunlukta cerrahi yolla kesilerek alınması ve penis uç kısmın açığa çıkarılması işlemidir. Cerrahpaşa Tıp Fak. Androloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Halim Hattat, sünnette dikkat edilmesine gereken noktaları
yazdı.


Sünnet yapılan erkeklerde bazı enfeksiyon hastalıkları ve kanserler sünnet olmayanlara göre daha az ortaya çıkar. Sünnet olan bebeklerde idrar yolu enfeksiyonu riski 20 kat azalır. Çünkü sünnet derisinin altında enfeksiyon oluşma olasılığı olmaz. Toplumumuzdasünnet, erkek çocuğun büyüdüğünün, olgunlaştığının kanıtlanması biçiminde yorumlanmakta, ona armağanlar verilerek bu olay kutlanmaktadır. Bu da çocuğu psikolojik açıdan da geliştiren bir unsur olduğunu gösterir.


Sünnet Müslümanlar için dini açıdan bir zorunluluktur,ancak cinsel sağlık açısından da son derece olumlu olduğu görüşünde uzmanlar birleşmektedir.


Cinsel yolla bulaşan hastalıkların gelişmesini önleme açısından da son derece yararlı olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca yapılan araştırmalarda sünnetin İdrar yolu enfeksiyonlarının oluşmasını engelleyen bir faktör olduğu, sünnetli kişilerin partnerlerinde serviks kanseri riskinin azaldığı da ileri sürülmektedir.


Ülkemizde sünnet, hekimler, sağlık memurları ve hatta 'sünnetçi' adıyla bilinen ve çoğunluğu yeterli tıbbi-cerrahi bilgiden yoksun olan kişilerce dahi yapılmaktadır.


Sünnetin, bu konuda eğitim almamış kişilerce yapılmasından yana değiliz. Bunu tasvip etmiyoruz.Sünnet gerçekten son derece ciddi komplikasyonlara yol açabilen önemli bir müdahaledir. Ne yazık ki ülkemizde sünnetin tıbbi yanı ve gerekli şartların sağlanmasından çok, törensel yanına önem verilmekte, çocuğun geçireceği fiziksel ve psikolojik travma göz ardı edilmekte veya yanlış manipüle edilmektedir.


İdeal olan Ürologlar, çocuk cerrahları, genel cerrahlar ve bu gruplar dışında da mümkünse bu konuda eğitim almış hekimlerce yapılmasıdır. Çünkü sünnetten
sonra meydana gelen zararın düzeltilmesi son derece güç olmakta, çocuğun ileriki hayatını da derinden etkileyecek bir dizi problemler oluşabilmektedir.
Toplu sünnetlerde her çocuğa gerekli duygusal ve teknik özenin gösterilmesi, her çocuk için ayrı steril alet temini zordur. Kargaşa ortamında hatalı sünnet,
enfeksiyon ve diğer komplikasyonların oluşma ihtimali daha fazladır.


Aynı şekilde ülkemizde pek çok uygulama lokal anestezi ile yapılmakta olsa da, çocuklardaki psikolojik travmayı önlemek ve komplikasyonlara karşı daha
kontrollü olmak adına imkan varsa genel anestezi altında ve ameliyathane koşullarında yapılması gerekmektedir. Genel anestezi hem çocuğu ruhsal
bakımdan koruyacak hem de iyileşme süreci kısalacaktır. Yeni doğan bebeklerde sünnet öncesinde operasyon bölgesini uyuşturmak için çok ince iğne ile lokal anestezik ilaçlar uygulanır. Bu yaş grubunda genel anestezi uygulamaya gerek yoktur.


Türk aileleri çocuğu kutlanması gereken bir gelenek olarak sunar, erkekliğe ilk adım olarak anlatılır.Erkek çocuğun büyüdüğünün, olgunlaştığının kanıtlanması biçiminde yorumlanmaktadır. Dolayısıyla çocuğun psikolojik travmaya maruz kalmayacağı yaşlarda yapılması çok önemlidir. Yapılan araştırma sonuçlarına
göre uzmanlar, özellikle 3-6 yaşlar arasında yapılmasını çocuktaki psikolojik travmalardan dolayı pek tavsiye etmemektedirler.


3-6 yaşlar arasındaki çocukların; psikolojik olarak bir gelişme sürecinde bulunmasından ötürü psikolojik negatif bir etki oluşturmamak için zorunlu olmadıkça sünnet edilmesi önerilmemektedir.


Ancak doğuştan böbrek ve idrar yolları anormallikleri bulunması,sünnet derisinin uç kısmının, normal idrar akımına izin vermeyecek kadar dar olması, sık sık sünnet derisinde ve penisin baş kısmında iltihaplanmalar meydana gelmesi gibi özel durumlarda yaşa bakılmaksızın sünnet gerekebilir.


Ailelerden gelen diğer bir önemli soru da tek yaş veya çift yaşlarda sünnet olmanın bir farkı olup olmadığıdır. Hiçbir farkı yoktur.


Sünnet son zamanlarda yeni doğan bebeklerde ; cerrahi işlemin kolaylığı, bebekte yara iyileşmesinin çabuk olması, sünnet sonrası bakımın kolaylığı ve psikolojik travma oluşturmaması nedeniyle en ideal yaş olarak kabul edilmektedir. Ancak bu durumda tavsiyemiz ailenin daha sonra çocuğa uygun lisanda sünnet olduğunu açıklaması ve arkadaşları sünneti önemli bir sosyal olay olarak yaşarken çocuğun kendini farklı hissetmemesidir.


Sünnet Yöntemlerinde Teknik son derece önemlidir.Günümüzde uzmanların en sık uyguladığı, güvenilir, yan etkileri en az olan yöntem cerrahi yöntem olup, klasikolarak sünnet derisinin cerrahi yoldan kesilerek uçların birbirine dikilmesi şeklinde yapılır.


Lazer uygulamalarında dokuda beslenme bozukluğu, idrar yolu yaralanmaları ve hissi sinir etkilenmeleri gibi komplikasyonlar çok görülmektedir. Aynı sebepten işlem sırasında yoğun koter kullanılmasından dahi kaçınılması tavsiye edilmektedir. Sünnet sırasında lazer ve koter gibi enstrümanlardan uzak durulmasını
önemle tavsiye ediyoruz.


Sünnet Hataları Neler Olabilir?
Sünnet sırasında :
-Derinin kısa yada uzun kesilmesi,
-Kanamalar,
-Şekil bozuklukları,
-İdrar yolunun etkilenmesi
-Ve enfeksiyonlar
karşılaşılabilecek problemlerdir. Enfeksiyon, gerekli temizlik şartlarının sağlanamadığı evde ya da toplu olarak açık alanda yapılan sünnetlerde daha sık görülen bir komplikasyondur.


-Ayrıca sünnetten sonra yapılan bandajın çok sıkı olması nedeniyle idrar çıkım güçlüğü yaşanabilir ve bu durum idrar yolu enfeksiyonuna ve böbrek hasarına yolaçabilir.


-Özellikle 3-6 yaş arası ve/veya uygun olmayan koşullarda yapılan sünnetlerden sonra sıklıkla psikolojik rahatsızlıklar oluştuğu da gözlemlenmektedir.


Sünnetin konuda deneyimli kişilere doğru şartlarda yaptırılması ile bahsettiğimiz bu tür komplikasyonlar en aza indirilebilmektedir.


Ayrıca burada diğer önemli bir hususta sünnet olacak çocuğun anatomik olarak hekimlerce kontrol edilmesidir. İdrar yolunun açık olup olmadığı görülmelidir. Halk arasında doğuştan sünnetli ya da peygamber sünnetli olarak bilinen hipospadias yada epispadias durumu gibi idrar yolunun normal açılması
gereken yere göre penisin aşağısına yada üst kısmına açılmış olması durumunda kesinlikle sünnet yaptırılmamalıdır. Bu durumlar bir dizi cerrahi
operasyon gerektirir.


Yapılacak ameliyatlarda sünnet derisi kullanılmaktadır. Bu yüzden de bu şansın muhafaza edilmesi için çocuğun sünnet öncesinde hekimlerce kontrol edilmesinde büyük fayda vardır.


Aileden gelen genetik kan hastalıkları bulunup bulunmadığı araştırılması gereken diğer bir konudur.Aynı şekilde çocuğun kanama zamanına bakılmalı, başka
bir hastalığı olup olmadığı hekimlerce kontrol edilmeli ve sünnet işlemi genel anestezi altında emin ameliyathane koşullarında yapılmalıdır.


Sünnet korkusu çocuklarda son derece ciddi travmalara yol açabilir. Bu nedenle özellikle genel anestezi altında çocuğun hiçbir korku hissetmeden yapılması önerilmektedir. Ayrıca bazı aileler çocuğa sadece muayene olacaksın' diyerek kandırma yoluna gidiyorlar.Bu da çocuğun ileriki hayatında da hem doktorlara hem de ailesine sürekli bir güvensizlikle yaklaşmasına sebep olmaktadır.


Her çocuk yapılacak işlem hakkında bilgilendirilmelidir.Lokal anestezi ile sünnet yapılması mecburiyeti olan durumlarda işlemin aile ve hekimler tarafından çocuğa son derece geniş bir şekilde anlatılması ve çocuğun bu durumu benimsediği husususun görülmesi çok önemlidir. Aksi halde çocuğun yaşayacağı korku ve olumsuz deneyim ileriki yaşamında da olumsuz etkiler yaratacaktır. Sünnette önemli olan, çocuğa yapılacak cerrahi işlemin mümkün olduğunca psikolojik travma oluşturmadan, hijyenik şartlara uygun ve problemsiz yapılmasıdır.
Kaynak: Prof. Dr. Halim Hattat (Cerrahpaşa Tıp Fak.
Androloji Bilim Dalı Başkanı)
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
16 Temmuz 2006       Mesaj #36
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Çocuklarda Gıda Alerjileri
Çocuk SağlığıGıda allerjileri genellikle çocukluk çağında görülmeye başlanan bir rahatsızlıktır, burunda tıkanıklık, deri döküntüleri, bulantı, kusma, karın ağrısı, kızarıklık, ishal, nefes darlığı, öksürük, genel halsizliğe neden olabilir. Besinin alınmasından sonra 1–2 saat içinde vücut çocuğun besini ne kadar tükettiğine ve alerji seviyesine bağlı olarak hafif veya şiddetli olarak reaksiyon gösterebilir.
Görülme sıklığı çocuklarda %2, erişkinlerde %1,5–2 arasındadır. Anne ya da babadan birinin yada ikisinin de alerjik vücut yapısına sahip olması çocukta alerji gelişme riskini artırmaktadır. Gıda alerjilerinin bir kısmı yaşla kaybolurken, bazen yaşam boyu beslenmelerine dikkat etmeleri gerekebilir.
Alerjiye en sık neden olan besinler; süt, yumurta, yer fıstığı, mısır, soya, muz, çilek, buğday, fındık, ceviz, balık ve kabuklu deniz ürünleridir.
Alerjiyi tanımlamak özellikle çocuklarda kolay olmamaktadır, deri testleri veya eliminasyon diyeti yani alerjiye neden olabileceği düşünülen yiyeceklerin diyetten çıkarılması ve zamanla tekrar diyetlerine eklenerek vücudun tepki verip vermediğinin kontrol edilmesi gerekebilir. Böylelikle çocuğun hangi besine karşı alerjisi olduğu tespit edilir.
Alerjiyi ortadan kaldıracak bir tedavi yöntemi yoktur fakat alerjik hastaların bir kısmı özellikle süt ve yumurta alerjisinde 3 yaşından sonra alerji yapan gıdaları tüketebilir hale gelebilmektedirler. Gıda alerjisinin tedavisinde amaç etken besinin diyetten uzaklaştırılmasıdır. Bu durum çocuklarda bazı vitamin ve mineral eksikliklerinin görülmesini tetikleyebilir.
Bebeğin ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenmesini sağlamakta ileride oluşabilecek gıda alerjilerinden korumasında bir yoldur. Eğer çocuğunuzu emziremiyorsanız soya içeren mamalar kullanmamanız riski azaltacaktır. 6. aydan sonra ise pirinçli veya yulaflı mamalarla başlayıp, sonrasında buğdaylılardan destek alabilirsiniz. Daha sonrasında sebzeler ve narenciye dışındaki meyve ve meyve suları diyetlerine eklenmelidir. Et ve protein kaynaklı yiyecekler ise 8. aydan itibaren verilmelidir. 1 yaş sonrasında yumurta, balık, buğday verilmelidir.
Çocuklar genellikle inek sütüne karşı alerjik reaksiyon gösterirler. Eğer çocuğunuzun inek sütüne karşı alerjisi varsa diyetinden peynir, yoğurt, tereyağı, dondurmayı çıkarmanız gerekecektir. Bu durumda çocuğunuzun kalsiyum gereksinimini doktor kontrolünde tamamlayıcılardan sağlamanız yararlı olacaktır.
Eğer çocuğunuz belirli yiyecekleri tükettikten sonra belirli semptomlar oluşuyorsa o yiyecekleri diyetinden kaldırın. Hangi yiyeceğin alerji yaptığını tespit etmek için birkaç haftalık günlük tutabilirsiniz. Çocuğunuzun sabahtan akşama kadar neler tükettiğini yazın ve anı anına gösterdiği belirtileri de kaydedin. Unutulmaması gereken çocuğunuzun bir yiyeceğe karşı alerjisi varsa vücut hemen tepki vermeyebilir. Bağışıklık sistemlerinin bir reaksiyon göstermesi haftalar hatta aylarda sürebilir. Yani çocuğunuzun alerjisi olup ta vücutta reaksiyon vermeyen durumlar söz konusudur. Bu nedenle en sağlıklı yöntem alerji testleridir.

GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
18 Temmuz 2006       Mesaj #37
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Pasif Sigara İçiciliği ve Çocuklar

Soru: Pasif içicilik nedir?
Cevap: Yanan bir sigara dumanı ve sigari içen kişinin soluğuyla yaydığı dumanın bileşimidir. Ayrıca çevresel sigara içiciliği, duman olarak da adlandırılır. (ETS=Enviromental Tobacco Smoke, ÇSD=Çevresel Sigara Dumanı). Kokusuyla kolayca ayırt edilir.ÇSD havaya dağılır ve elbiselere, perdelere, mobilyalara siner. Çoğu kişi için ÇSD kötü koklu, yakıcı, göz ve burnu rahatsız edicidir. ÇSD içinde 4000’den fazla kimyasal madde belirlenmiştir. Bunlaran en az 43 tanesi kanser yapıcıdır.
Soru: Çevresel sigara dumanına maruz kalmak sık rastlanılan bir durum mudur?
Cevap: ABD’de erişkinlerin yaklaşık % 26’sı sigara içiyor. Beş yapın altındaki çocukların % 50-67’si de en az bir erişkinin sigara içitiği evlerde yaşıyor.
Soru: Kimler risk grubundadır?
Cevap: ÇSD herkes için zararlı olmasına rağmen anne karnındaki bebekler, küçük bebekler ve çocuklar daha çok risk altıntadır. Çünkü gelişmekte olan akciğer, beyin gibi organlar zarar görürler.

Anne karnındaki bebeğe ve yeni doğanlara etkileri
Cevap: Anne ve bebek arasında hamilelik boyunca bir kan dolaşımı ve bu yolla bir alışveriş vardır. Sigara içen hamile kadınmlarda bu dolaşım değişir. Uzun dönemde ne gibi sağlık sorunlarına yol açtığı henüzbilinmiyor. Ama bazı çalışmalar hamilelikte sigara içmenin yarık damak-dudak gibi bazı doğum anomalitelerine yol açtığını göstermiştir.
Sigara içen annelerin daha az sütü vardır, bebekleri düşük doğum ağırlıklıdır. Sigara için anne çocuklarınad “Ani Bebes Ölümo Sendromları”na daha sık rastlanır. Bu da 1-12 aylık bebeklerin en sık ölüm nedenidir.

Çocuk akciğeri ve solunum sistemi
Her yaştaki çocukta ÇSD’ye maruz kalmak akciğer işlevlerini bozar. Çocukluk dönemi astımlarının sıklığını ve şiddetini artırır. Pasif içicilik sinüzit, rinit, kistik fibrozis, kronik solunum problemleri (öksürük, geniz akıntısı gibi) rahatsızlıklarını arttırır.
İki yaşın altındaki çocuklarda ÇSD bronşit ve zatürre olasılığını arttırır. 1992 tarihli bir çalışmada ÇSD’nin 18 aydan küçük çocuklarda her yıl 150.000-300.000 alt solunum yolları enfeksiyonlarına yol açtığı gözlenmiş,tir. Bu hastalardan 15.000’i hastaneye yatmak zorunda kalmıştır. Günde yarım paket veya daha fazla sigara için anne babaların çocuklarının herhangi bir solunum yolu hastalığından hastaneye yatıma riski 2 kat daha fazladır.
ÇDS (Çevresel Sigara Dumanı) ve kulaklar
ÇSD hem kulak enfeksiyonlarını sayısını ırtırır hem de kulak hastalığının süresini uzatır. Solunan duman burun arkasıyla orta kulağı birbirine bağlayan östaki borusunu irite eder. Bu da orta kulakta sıvı birikimi ve enfeksiyonla kendini gösterir. Çocuklarda dyum akaybında en çok sorumlu olan sebep kulak enfeksiyonudur. Eğer ilaçla etkili cevap alınamazsa cerrahi girişim gerekir.
ÇSD ve beyin
Hamilelikte ve sonrasında sigara içen annelerin çocukları diğerlerine göre daah çok davranış bozukluğu gösterir. Hiperaktivite, okul performansı ve entellektüel kazanımlarda bozulur.
Soru: Pasif sigara içiciliği kanser nedeni midir?
Cevap: Şimdiye kadar sadece pasif içiciliğin çocuğunuzun gelişimine zarar verdiğini öğrendiniz. Peki ÇSD’nin diğer kanser nedeni hava kirletici maddelerden 100 kat daha fazla kansere yol açma riski olduğunu biliyor muydunuz?
ÇSD’nin her yıl 3000’den fazla sigara içmeyen kişinin akciğer kanserinden ölümüne yol açtığını biliyor muydunuz?
Hazır bunları öğrenmişken çocuğunuzun pasif içiciliğini hemen şu andan itaberen önleyebilrsiniz.
Ne yapabilirsiniz?
1) Sigarayı bırakın, eğer içiyorsanız tabii!
2) Eğer yardıma ihtiyacınız varsa doktorunuza danışın. Bırakmanıza yardımcı olabilecek birçok ürün var artık.
3) Eğer evinizde sigara içenler varsa onların bırakmasına yardımcı olun. Eğer onların bırakması mümkün değilse onlardan ve ziyaretçilerden evin dışında sigara içmlerini rica edin.
4) Arabanızda sigara içirtmeyin!
5) Çocuğunuzun okulunda, çevresinde sigara içilip içilmediğini kontrol edin.
Doç. Dr. Dilaver ÖZTURAN
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
18 Temmuz 2006       Mesaj #38
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
bebeklerde soğuk algınlığı - editor: draligus

SOĞUK ALGINLIĞI VEYA ÜST SOLUNUM YOLU ENFEKSİYONU (ÜSYE) Soğuk algınlığı bebekler ve çocuklar arasında en çok rastalanan hastalıklardan biridir. Genelde sanılanın tersine soğukta kalmak yada üşütmekle olmaz. Boğaz ve burunda gelişen bir enfeksiyondur ve etkeni genelde virüsler olan bulaşıcı bir hastalıktır.
Akciğerlerin yada kulakların etkilenme tehlikesi olduğu için bebeklerde ve çocuklarda görülen soğuk algınlığı daha ciddiye alınmalıdır. Çocuğunuzda sıradan grip belirtilerinin yanında kırmızı lekeler de çıkarsa kızamık yada kızamıkçık çıkarıyor olabilir. Bu hastalığın belirtileri akan bir burun, hapşırma, burun tıkanıklığı, ateş, halsizlik, iştah kaybı ve kuru bir öksürüktür. ÜSYE bütün bir yıl boyunca görülebilir ve sebebi bilinen 100 virüsten biridir.
Genelde el teması veya hava teması ile geçer. Hastalık genelde üç ile on gün arası sürer, ancak küçük bebeklerde daha uzun sürebilir.
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
19 Temmuz 2006       Mesaj #39
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Bronşit
Akciğerlerde oluşan bir enfeksiyondur. Soğuk algınlığının ya da gribin arkasından oluşabilir. Hırıltılı solunum ateş yükselmesi burun akıntısı öksürük ile birlikte gelen balgam belirtileridir. Balgam çıkarmasına yardımcı olun ve yatarken başını yükseltmek için ek bir yastık kullanın. Çocuğunuz iki gün içinde düzelmiyorsa doktorunuza danışın

Bademcik İltihabı
Boğazda aşırı ağrı ve bademciklerde enfeksiyon oluşur. Mikrop kapan bademcikler kızarır, büyür ve üzerinde beyaz renkte noktalar oluşur. Ateş yükselir ve bezelerde şişmeler meydana gelir. Çocuğunuza soğuk ve sulu içecekler verin. Doktorunuz enfeksiyonun antibiyotikle tedavisini uygun görebilir ya da bu enfeksiyon sık oluşuyorsa ve çocuğun genel sağlığını etkiliyorsa bademciklerin alınmasını uygun görebilir
Beşinci Hastalık
Kelebek hastalığı da denilen, selim seyirli viral bir hastalıktır. Hafif ateş ile birlikte yüzde, yanaklarda, gövdede, kol ve bacaklarda toplu iğne başından daha büyük kırmızı döküntüler oluşur. Yüzdeki görünüm; burun, yanaklar kanatlarına benzetilerek “kelebek hastalığı” denmesine neden olmuştur. Gebelerde düşüğe yol açacağından dikkat edilmesi gerekir.

Bitlenme
Çocuklar vücut ya da kısık bitinden çok saç bitine yakalanır. İki üç milimetrelik, açık gri renkli saç bitleri kafada yaşar, çocuklarda ise çoğu kez kirpiklerde de görülür. Bit, ya insandan insana geçer (bir dokunuş bile yeterlidir) ya da tarak, fırça veya şapkalardan bulaşır. Isırık yerlerinde şiddetli şekilde kaşırsa, o yerler kabuklanıp iltihaplanır.
Bitlerin yerleşmek için öncelikle tercih ettikleri yerler şakaklar, kulakların arka kısmı ve ensedir. Çoğu kez bitler edğil, yumurtaları görülür. Eczanelerde özel bit şampuanı ve jelleri satılmaktadır. Bu ilaçlar bir süre saçlarda kalır ve sonra çalkalanır.
Tedaviden sonra ince tarakla bitler çıkartılır. Güvenlik açısından bütün aile fertleri kontrol edilmeli, gerekirse onlar da tedavi görmelidir.
Ayrıca taraklar, fırçalar ve şapkalar dezenfekte edilmelidir. Sekiz ila on gün sonra saçlar tekrar kontrol edilmelidir.
Tedavi olumsuz sonuç verirse doktora başvurulmalıdır. Tedaviden sonra çoğu kez bütün bitler ölür fakat kimi zaman yumurtalar canlı kalır. Bu yüzden yeni bir tedavi gerekebilir.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
20 Temmuz 2006       Mesaj #40
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
aşı takvimi hastalıklar korunma - editor: draligus


AŞI NEDİR, NİÇİN GEREKLİDİR , Ağır veya hatta bazen ölümcül seyredebilen birçok Çocuk Hastalığının önlenebilmesi rutin aşılama ile sağlanabilir. Aşılar zayıflatılmış canlı virüslerden(kızamık, kabakulak, kızamıkcık, su çiçeği, polio) ya da bakterilerin yada virüslerin inaktive edilmiş bağışıklık sağlıyan ögelerinden (polio, hepatit b, boğmaca, grip, haemophilus influenza tip b, pnömokok) hazırlanmış olabilirler.

Tüm çocuklar için önerilen aşılara ek olarak, yüksek risk taşıyan birçok durum ek aşılamaları gerektirebilir. Sadece çocukluk çagına özgü olduğu sanılan bazı bulaşıcı hastalıkların gençlere ve yetişkinlererede geçebileceği unutulmamalıdır.

Bu nedenle Çocuk ve Genç Doktorları bulaşıcı tehlikeli hastalıklara önlem olarak aşılama yolu ile vücuda bağışıklık kazandırılmasını salık verirler.

Benzer Konular

12 Haziran 2016 / A.Arda Moda
1 Ekim 2012 / Misafir Cevaplanmış
19 Şubat 2013 / Demir YumruK Taslak Konular
5 Aralık 2013 / Misafir Cevaplanmış
22 Kasım 2006 / Mystic@L Taslak Konular