Arama

Sağlık Sektöründe Yeni Teknolojiler, Gelişmeler ve Son Haberler - Sayfa 22

Güncelleme: 28 Kasım 2016 Gösterim: 231.113 Cevap: 327
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
24 Şubat 2010       Mesaj #211
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Sigara içenlerin IQ'su daha düşük

Sponsorlu Bağlantılar

Reuters'tan yılın en tartışılacak sağlık haberi! Sigara içenlerin IQ'su daha düşük...

Günde 1 paket ya da daha fazla sigara içen kişilerin zeka seviyesi içmeyenlere oranla 7.5 puan daha düşük çıktı... Bir insan ne kadar çok sigara içiyorsa IQ seviyesi de o kadar düşük oluyor...

İsrail'de araştırmaya konu olan 20 bin kişilik grubun içinde;

Sigara içmeyenlerin IQ ortalaması: 101
Sigara içenlerin IQ ortalaması: 94
Günde 1-5 sigara içenlerin IQ ortalaması: 98
Sigaraya 18'inden sonra başlayanların IQ ortalaması: 97
Günde 1 paket ya da daha fazla sigara içenlerin IQ ortalaması: 90

Uzmanların tavsiyesi: düşük IQ seviyesine sahip kişiler okul çağlarında belirlensin, bunlar sigaraya başlamaya en yatkın kişiler olacağı için sigaranın zararlarını anlatan kampanyalar özellikle bu kişiler üzerine yoğunlaşsın.

İsrail'de yaklaşık 20.000 asker üzerinde yapılan araştırmalar sigara içenlerin IQ'larının sigara içmeyenlere oranla daha düşük olduğunu ortaya koydu. Ayrıca araştırmaya göre kişi ne kadar çok sigara içerse IQ'su o kadar düşük oluyor. Tel Hashomer'de bulunan Sheba Sağlık Merkezi'nde yapılan araştırmada günde bir paket içen gençlerin IQ'larının sigara içmeyenlerden ortalama 7.5 puan daha az olduğu belirtilirken zihinsel ve davranışsal sorunları olan kişilerin sigaraya sarılmasının önemli bir neden olduğunun altı çizildi.

18 yaşındaki 20.211 kişiyi inceleyen Dr. Mark Weiser'a göre bu kişiler sigaranın zararlarının anlatıldığı kampanyalarda ana hedef kitlesi olarak alınmalı.
(Vatan)



BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
24 Şubat 2010       Mesaj #212
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
'Domuz gribi tamamen yavaşladı'

Sponsorlu Bağlantılar

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, domuz gribinin Türkiye'de artık tamamen yavaşladığını, salgının yatıştığını bildirdi.

Akdağ, Sağlığın Geliştirilmesi ve Teşviki Çalıştayına gelişinde basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

“Kalp yetmezliği ve iskemik kalp hastalığına yönelik riskleri öne sürülen Avandia isimli ilacın toplatılması kararı alınıp alınmayacağı” sorusu üzerine Akdağ, söz konusu ilacın 2007'den beri takip edildiğini, 2008'de de ilacın prospektüsüne belli hususların ilave ettirildiğini söyledi.

Akdağ, doktorlara “Özellikle kalp ve kalp damarları hastalığı bulunanlar için ilacın kullanımının doğru olmadığının” bildirildiğini ifade ederek, İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğünün ayrıca doktorlara bir mektupla da bilgi verdiğini belirtti.

Söz konusu ilacın, şeker hastalığı için kullanılan ilaçların yetersiz kaldığı, dirençli hastalarda kullanıldığını kaydeden Akdağ, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Dolayısıyla zaten her hasta için kullanılması söz konusu değil. Türkiye'de çok sayıda diyabet hastası var ve çok sayıda da ilaç kullanılıyor. Bu ilaç yılda 1 milyon kutunun daha altında satılıyor. Şu anda ilgili bilimsel kurullarımız piyasadan çekmeyle ilgili bir karar almış değiller. Kullanımıyla ilgili kısıtlamalar var. Dirençli hastalar için mecbur kalındığında kullanılabilen ilaç grubundan, benzeri başka ilaçlar da var. Doktorlarımızın itina etmesi, üzerinde dikkatle durması gereken bir ilaçtan bahsediyoruz.”

İlacın yan etkilerinin de takip edildiğini açıklayan Akdağ, şimdiye kadar ciddi yan etki bildirimi olmadığını belirtti.

Balıkesir'deki grizu faciası
Sağlık Bakanı Recep Akdağ, “Balıkesir'deki grizu patlaması sonrası, yaralıların civarda hastane olmadığı için başka illere sevk edildiği” iddialarına ilişkin soruya karşılık, patlamanın olduğu bölgeye yakın ilçede bir hastane bulunduğunu, ama böylesi büyük bir olayda bir ilçe hastanesinin işin tamamını üstlenemeyeceğini söyledi.

Ambulansların süratle olay yerine intikal ettiğini ve yaralıların 3. derece yoğun yanık bakımının yapılabileceği hastanelere nakledildiğini vurgulayan Akdağ, Türkiye'de son yıllarda yanık yoğun bakımıyla ilgili ciddi gelişmeler sağlandığını, 112 kontrolünde gerekli düzenlemeler yapılarak yaralıların bu yoğun bakım merkezlerine intikal ettirildiğini kaydetti.

Akdağ, yaralıların hastaneye intikal edinceye kadar bakımlarının ambulanslarda sürdürüldüğünü, söz konusu olay sonrası çok sayıda yaralının süratle çevre merkezlere sevk edildiğini söyledi.


Domuz gribi
“Şubat ayının sonuna yaklaşıyoruz, Türkiye'de Domuz gribi vakaları bitiyor diyebilir miyiz, artık gündemden çıktı, bu konudaki değerlendirmenizi alabilir miyiz?” sorusu üzerine de Akdağ, şu bilgileri verdi:

“Domuz gribi bir salgın olarak Türkiye'de artık tamamen yavaşlamış durumda. Doğru, gündemimizden çıkmak üzere olduğunu da söyleyebiliriz. Yani asıl alevli dönemini geçirdik, yaşadık, o hususta aldığımız tedbirler vardı biliyorsunuz. Artık salgın Türkiye'de yatışmış durumda. İkinci, daha hafif bir dalga olur mu? Bilim adamlarımız bütün dünyada olduğu gibi bu konuyu da izliyorlar, takip ediyorlar.”

“Kızamığı Avrupa'da elimine eden ilk ülke olacağız”
Sağlığın Teşviki ve Geliştirilmesi Çalıştayına katılan Akdağ, Batılıların “Sağlığın promosyonu” şeklinde ifade ettiği, sağlığın geliştirilmesinin, “bireyin kendi sağlığını koruması konusunda farkındalık ve davranış değişikliği yaratılması” anlamına geldiğini bildirdi.

Çalıştaya YÖK, üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve diğer ilgili kesimlerden uzmanların katıldığını kaydeden Akdağ, Türkiye'de yürütülen Sağlıkta Dönüşüm Programı ile sağlık göstergelerinde önemli iyileşmeler meydana geldiğini, vatandaş memnuniyetinin arttığını anlattı.

Anne ve bebek ölümlerinde önemli düşüşler olduğunu, ortalama yaşam süresinin yükseldiğini ifade eden Akdağ, sağlığın geliştirilmesi konusuna önem verdiklerini, bunun için de bakanlıkta bir daire kurduklarını belirtti.

Hareketli yaşamın önemli olduğunu, ancak Türk toplumunun yeterince hareket etmediğini kaydeden Akdağ, bu konuda bir strateji geliştirilerek hayata geçirilmesinin planlandığını açıkladı. Akdağ, kalp ve ruh sağlığı, diyabet gibi rahatsızlıklara karşı eylem planları hazırlandığını da belirtti.

Ülkede tifo, sıtma ve kızamık gibi hastalıklara karşı yürütülen mücadeleyle ilgili bilgi veren ve aşılama sayesinde bir çok hastalığın artık görülmediğini bildiren Akdağ, “Kızamığı Avrupa'da elimine eden ilk ülke olacağız. Bütün bu gelişmeler aşılama konusunda uyguladığımız doğru politikaların sonuçları. Sıtmanın ülkemizde elimine edildiğine dair de Dünya Sağlık Örgütüne başvuracağız” dedi.

Meme kanserine karşı ülke genelinde ücretsiz tarama çalışması yürüttüklerini, ama başvuruların yetersiz olduğunu anlatan Akdağ, burada farkındalığın öneminin bir kez daha ortaya çıktığına dikkati çekti.

Tıp eğitiminde farkındalık konusunda yeni bir düzenleme yapılmasında fayda olduğuna işaret eden Akdağ, klasik eğitimin kendilerini güncelin uzağına atmaması gerektiğini belirtti.

TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı Prof. Dr. Cevdet Erdöl de, uyuşturucuyla mücadele için hukukçularla bir çalışma yürüttüklerini belirterek, bu konuda eğitimin önemine dikkati çekti.

(ekolay)

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
24 Şubat 2010       Mesaj #213
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Kanseri koklayan makine yaptılar!

Breathotron 23210 ic 5941 334


Nefesteki küçük kimyasal değişikliklerin farkına varıp daha ilk evreden ortaya çıkarıyor.

Köpeklerin insan vücudunda tümörlerin bulunduğu yeri koklayarak bulmasından yola çıkan İngiliz bilim adamları insan nefesinin de tümör oluşumundan etkilenerek değiştiğini tespit etti.

Nefesteki bu küçük değişiklikleri tespit edecek bir makine geliştirerek tümör oluşumunu daha ilk evresindeyken tespit etmeyi başardılar.

Breathotron ismi verilen makine kanseri “koklayarak” bulabiliyor. İngiltere’deki Cranfield Üniversitesi uzmanlarının 14 yıllık bir çalışma sonunda geliştirilen makine, ilk aşamada Gloucestershire’daki birkaç hastanede gönüllüler üzerinde denenecek. Daha önce yürütülen araştırmalarda kanserli hücrelerin kendilerine has bir koku yaydığını ve koku duyusu oldukça gelişmiş olan köpeklerin 1272 kanser vakasından yalnızca 14’ünü tespit edemediğini ortaya koymuştu.

Nasıl çalışıyor?
Hastaya özel bir maske takılıyor ve normal şekilde nefes alması isteniyor. Daha sonra nefesteki kimyasallar analiz ediliyor ve vücudun herhangi bir yerinde meydana gelebilecek olan değişimler tespit ediliyor. Makinenin kanserin yanı sıra zatürre ve bağırsak enfeksiyonlarına teşhis koyabileceği tahmin ediliyor.
(Vatan)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
1 Mart 2010       Mesaj #214
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Eczanelerde hayat durdu

eczane 1310 ic 1801 334


Bugün kullanılmaya başlanan İlaç Takip Sistemi'ndeki aksilikler hastaları mağdur etti.

Sosyal Güvenlik Kurumu, ilaçları kayıt altına almak amacıyla 1 yıldır "Medula" adlı bu sisteme geçmeye hazırlanıyordu.Sisteme bugün geçildi, ama eczacılar sistemde ortaya çıkan arıza nedeniyle giriş yapamadı. Hastalar ilacını alamadı.

Türk Eczacılar Derneği Genel Sekreteri Özgür Özel, bu sisteme beklenilenden erken geçildiğini ve sistemdeki karışıklıkların hastaları mağdur edeceği için 24 bin eczanede bu sistemin ertelenmesi gerektiğini söyledi.Bu aksaklıkların en önemli sebebinin ise birçok doktor bilgisinin girilmemesi ya da uzmanlık alanlarının belirtilmemesi olduğu söylendi.

Acil hastalar zor durumda kaldı
Eczacılar acil olarak ilaca ihtiyacı olan hastaların ilaç takip sistemindeki bu karışıklık nedeniyle zor durumda kaldığını belirtiyor. Eczacı Alper Türkdoğan, hurriyet.com.tr'ye yaptığı açıklamada saat 14:00'e kadar 60 olması gereken reçete sayısının 6'yı ancak bulduğunu yaşanan en üzücü olayın ise bu sabah ilaç almaya gelen bir kanser hastasını doktorun ünvanını sistemde bulamadıkları için geri göndermek zorunda kalmaları olduğunu söyledi.
(Hürriyet)

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
6 Mart 2010       Mesaj #215
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Erkek çocuğu sırrı çözüldü

bebek 1917 334


Erkek çocuk doğumlarıyla alkali su arasında ilişki bulunduğu saptandı.

PH miktarı 7'den yüksek olan, negatif yüklü iyonları bol miktarda içeren ve içerisinde fazla miktarda oksijen bulunan 'alkali su' içen çiftlerin çocuklarının erkek olma olasılığının yüksek olduğu bildirildi.

Kimya mühendisi Menan Aysan Kuzanlı ve doktor Recai Yahyaoğlu tarafından hazırlanıp yayımlanan 'Alkali Suyla Sağlıklı ve Genç Kalmanın Sırları. Suyun İyileştirici Gücü' adlı kitapta, insan vücudundaki sıvıların asidite ve alkalitelerinin çocuğun cinsiyetinin belirlenmesinde rol oynadığı belirtildi.

Kitapta şöyle denildi: 'Erkeğin spermleri alkali, kadın vajinası ise asidiktir. Erkek kromozomları taşıyan sperm hızlı bir biçimde yol almasına rağmen yaşam süreleri kısa olduğundan vajinanın asidik ortamında ömrü çok kısadır. Buna karşın dişi kromozomları taşıyan sperm yavaş yol almasına rağmen vajinanın asidik ortamında daha uzun süre yaşayabilir. Bu basit sistem uygulanarak erkek veya kız çocuğa sahip olunabilmektedir. Anne ve baba çocuk yapma kararından 1 ay önce PH derecesi yüksek olan alkali su içmeye başlarsa spermler ve vajinanın içerisi daha alkali hale gelir. Böylece erkek çocuk yapma olasılığı yükselmiş olur. Alkali su vasıtasıyla hem erkek spermindeki alkali oran artmış hem de vajinadaki asidik ortam etkisini kısmen kaybetmiştir. Her iki etki karşılıklı olarak birbirlerinin etkinliğini artırmak suretiyle güçlü bir sinerji oluşmasını sağlar.'

'SUYUH PH DERECESİ 7'DEN BÜYÜK OLMALI'
Dr. Recai Yahyaoğlu, yaptığı açıklamada, Kore'de yapılan bir araştırmada erkek çocuk doğumlarıyla alkali su arasında ilişki bulunduğunun saptandığını belirterek, şunları söyledi:

'Kore'de yapılan bir araştırmada, son yıllarda alkali su içen anne ve babaların yüzde 95 olasılıkla erkek çocuklarının olduğu saptanmıştır. Bu sebeple Kore'de erkek çocuk oranının artması sorun olarak değerlendirilmeye başlanmıştır. Bu uygulama yüzde 100 sonuç verir diye bir kural yok.

Bu yöntemle yüzde 100 erkek çocuk doğar demiyoruz. Sadece suyla cinsiyet belirleme arasında ilişki olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. Vatandaşlarımız suyun alkali olup olmadığını PH derecesiyle (asit veya bazik derecesi, sertlik derecesi) anlayabilir.

Piyasada satılan hazır suların ambalajlarının üzerinde, içerisindeki kimyasal maddeler ve PH derecesi yer almaktadır. H derecesi 7 ve üzerinde olan sular 'alkali su' olarak kabul edilir. Kısaca erkek bebek isteyen çiftler PH derecesi 7 ve üzeri olan suları tercih etsin. PH miktarı 7'den yüksek olan sular tercih edilirse bebeğin erkek olma olasılığı yüksek olur.'

(ekolay)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
6 Mart 2010       Mesaj #216
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Japonların keşfi: Acıtmayan iğne


Japonlar, iğne olmaktan korkanları rahatlatacak bir buluşa imza attı: Acıtmayan iğne!

Kyoto Eczacılık Üniversitesi’nden Prof. Kanji Takada, 6 yıllık çalışmasının sonunda, 300 mikro-iğneyle ilacı enjekte eden bir çip geliştirdi.

1.5 cm çapındaki çipin üzerinde 0.5 milimetre uzunluğunda ve 0.3 milimetre genişliğinde mikro-iğneler bulunuyor. Mikro-iğneler derinin üst tabakasında çözünerek ilacı dolaşım sistemine zerk ediyor.

İğneler derinin alt tabakasına batmadığı için acı vermiyor ve kanamaya yol açmıyor. Prof. Takada, “Bu çip her türlü enjeksiyon için kullanılabilir. İnsanlar hiçbir şey hissetmedikleri için korkmazlar da” dedi. Takada, “acıtmayan iğnenin” Japonya’daki hastanelerde 2 yıl içinde kullanılmaya başlayabileceğini söyledi.

(Milliyet)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
9 Mart 2010       Mesaj #217
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Uzun bacaklı uzun yaşıyor

uzun bacak 8310 ic 1449 334


Amerikalı uzmanlar 60-79 yaşları arasındaki 4 bin kadının katıldığı bir araştırma yaptı.

Araştırmada bacak boyu 75 santimetreden uzun olan kadınların diğerlerinden daha uzun yaşadığı tespit edildi.

Uzmanlar, “Çocukluğunda dengeli beslenen kadınlar uzun bacaklı oluyor. Bu da yetişkinlik döneminde kalp sağlığını koruyarak ömrü uzatıyor” dedi.

(ekolay)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
13 Mart 2010       Mesaj #218
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Deri hücrelerin kökeni keşfedildi

deri hucresi 460 5145 334


Tüm deri hücrelerinin kökeninin keşfedildiği bildirildi.

Hollandalı ve İsveçli bilim adamlarının fareler üzerinde yaptığı araştırma, deriye ait tüm farklı hücrelerin üremesini sağlayan kök kücrenin, aslında kıl foliküllerinde yaşadığı ortaya çıkarıldı.

Sonuçları Science dergisinde yayınlanan araştırmadan elde edilen bu bulgunun, ağır yaraları ve yanıkları olan hastalara uygulanan tedavi yöntemlerinin geliştirilmesini sağlayabileceği belirtildi.

Araştırmayı yürüten Hollandalı bilim adamı Hans Clevers, Reuters ajansına telefonla yaptığı açıklamada, aynı kök hücrelerin insanlarda da var olduğunu ifade ederek, araştırmada, kıl foliküllerinde yaşayan ve “Lrg6” adlı bir gene yüksek seviyelerde sahip bir grup kök hücrenin, orjinal epidermal kök hücreleri olduğunun görüldüğü bildirildi.

Araştırmada, yaralı farelere yapılan testlerde, yara çevresindeki “Lrg6” hücrelerinin yeni derinin gelişmesini teşvik ettiği ve deriyi onardığı gözlendi.

Clevers, "ana" kök hücrenin tedavilerdeki avantajının, deriyi orijinal temelinden büyütebilmesi, yani "yeni gerçek derinin" neme ve kıl çıkarma yetisine sahip olmasını sağlayabilmesi olacağını belirtti.

Bilim adamları, halihazırda hastaların mevcut deri hücrelerinden alınan dokuyu kullanarak laboratuvarlarda yeni deri oluşturabiliyor, ancak bu deri sıklıkla hassas ve kuru oluyor, ayrıca burada kıl çıkmıyor.

(ekolay)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
23 Mart 2010       Mesaj #219
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Fobilere iğneyle son!


Japon bilim adamları, örümcek, yılan ve yükseklik korkusu gibi fobilerin, korkmayı unutturan basit bir iğneyle tedavi edilebileceğini öne sürdü.

bir grup bilim adamı, beynin bazı temel korkuları yenme konusunda "yeniden programlanabileceğini" saptadı.

Korkunun öğrenilen bir şey olduğundan hareket eden bilim adamları, beynin bu hisleri ortaya çıkaran bölümünün basit bir iğne tedavisiyle etkisiz hale getirilebileceğini iddia ediyor.

Hiroşima Üniversitesinden Prof. Masayuki Yoşida, japon balıklarıyla insanlarda korkunun ortaya çıkmasıyla ilgili bölüm olan beyincik üzerinde araştırma yaptı.

Klasik şartlandırma yöntemini kullanan Yoşida, balıklara gözlerine yöneltilen ışıktan korkmayı öğretti.

Araştırmacılar daha sonra japon balığına lokal anestezide yaygın olarak kullanılan "lidocaine" maddesini zerk etti ve yeniden test yaptı. Yoşida, bu ilaçtan bir doz verilen balıkların gözlerine ışık tutulduğunda aynı korkuyu göstermediklerinin saptandığını söyledi.

Prof. Yoşida, japon balıklarının beyinlerinin insanlar da dahil memelilerinkine benzediği için, yapılacak yeni araştırmalarla insanların korkularının biyolojik ve kimyasal süreçlerinin daha iyi anlaşılabileceğini belirtti.

Günün birinde mantıksız fobilerimizin geçmişte kalabileceğini söyleyen Yoşida, "Düşünün ki örümcek, yükseklik veya uçuş korkunuz basit bir iğneyle tedavi edilebilecek. Araştırmamız bunun bir gün gerçekleşebileceğini gösteriyor" dedi.

(ekolay)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
23 Mart 2010       Mesaj #220
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Kanseri bıdık robotlar bitirecek

kanser 233310 ic 2320 334


ABD'li uzmanlar geliştirdi: 'Nanoparçacık robot'lar kanda seyahat edip kanserli hücreyi buluyor, sonra da içine girip hastalığa yol açan geni bloke ediyor...

Amerikalı araştırmacılar, kanda yaptığı yolculukla kanserli tümörü bularak içine giren ve hastalığa yol açan geni bloke edebilen bir ‘nanoparçacık robot’ geliştirdi.

İnsanda kullanılması mümkün olabilecek bu yeni tedavi türüne RNA müdahalesi (RNAi) adı veriliyor. Önde gelen ilaç firmaları kanser, körlük veya AIDS gibi hastalıkların gelişiminde rol oynayan proteinleri üreten genlerin devre dışı bırakılması yöntemi üzerine çok sayıda çalışma yürütüyor.

İlaç devleri işin peşinde
Daha önce de, yağ veya lipidler kullanılarak, tümördeki hedefe varma yöntemleri geliştirilmişti. Pfizer, Roche ve Alnylam gibi ilaç devleri geliştirdikleri RNAi ilaçlarını hedefe götürmeye odaklanmışlardı.

Araştırmaya önderlik eden, kimyasal mühendislik profesörü Mark Davis’in tümörün hedeflenen yere ulaşması ve mekanizmanın işlemesi açısından heyecan verici bir noktada olduklarını belirttiği yöntemde, kanserli hücreyi bulan parçacık içeriye girip müdahale edici RNA veya ‘siRNA’yı bırakıyor. Böylece ‘ribonükleotid redüktaz’ denen ve kanserin büyümesine yol açan proteini üreten gen bloke ediliyor.

Davis, bu tedavinin tümörü küçültüp küçültmeyeceğini henüz bilmediklerini ancak tedavinin güvenliği açısından da henüz bir şey söyleyemeyeceklerini söylüyor.

İlk deneyler başarılı
Çeşitli tipte tümörlere sahip kanser hastalarında birinci aşama klinik deneylerinde hastalara 21 günde dört kez, 30’ar dakikalık seanslarla parçacıkların oluşturduğu ilaç verildi. Daha sonra alınan örneklerde, parçacıkların tümör hücrelerinin içine girdikleri anlaşıldı ve parçacığın yani robotun taşıdığı RNA’nın görevini yaptığı, kanserin gelişimine yol açan proteinin çalışmasını engellediği gözlendi.

(ekolay)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

4 Aralık 2016 / gokhan404 Akademik
12 Ekim 2014 / Misafir Sanat
2 Şubat 2016 / byseus Sosyal Ağlar
27 Ekim 2015 / _EKSELANS_ Sosyal Ağlar
12 Haziran 2015 / _EKSELANS_ Arşive Kaldırılan Konular