Arama

Astronomi (Uzay) Haberleri - Sayfa 22

Güncelleme: 15 Ekim 2018 Gösterim: 201.055 Cevap: 523
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
14 Mayıs 2011       Mesaj #211
Avatarı yok
Yasaklı
Gözlem Aracı SOHO'nun Kaydettiği Kuyruklu Yıldızın Güneş'e Çarpma Anı

Sponsorlu Bağlantılar
Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA)’nın gözlem aracı SOHO, bir kuyruklu yıldızın Güneş’e çarpmasını an ve an kaydetti. Patlamanın şiddetiyle Güneş’in yüzeyinde meydana gelen püskürmelerin büyüklüğü bilim adamlarını hayrete düşürdü.

Güneş’in yörüngesinde ilerleyen Heliosferik Gözlem Aracı (SOHO)’nun, 10 ve 11 Mayıs’ta çektiği görüntülerde, net bir şekilde dev yıldıza büyük bir plazma topunun düşmesi yer alıyor. Çarpışmanın ardından Güneş’in yüzeyinde ‘inanılmaz boyutlarda’ patlamalar gerçekleşiyor. NASA’dan yapılan açıklamada, kuyruklu yıldızın yaklaştığı yönün tersi istikametinde yoğun miktarda koronar kütle atılımının gerçekleştiği ve bunun Güneş tarafından anında buharlaştırıldığı belirtildi.

Güneş’i vuran cismin, asırlar önce parçalanmış dev bir kuyruklu yıldızdan kopan Kreutz adlı parçalardan olduğu açıklandı. NASA, çarpışmayı önceden Sergey Shurpakov adlı bir amatör astronomun haber verdiğini, SOHO’nun da görüntülediğini bildirdi. Uzay aracının kameraları, aslında Güneş’in yüzey faaliyetlerindeki soluk ve görülmesi zor yapıları belirlemek için kullanılıyor. Ancak aracın bu özelliği sayesinde çekim alanına giren kuyruklu yıldızlar da tesbit edilebiliyor.

NASA, her yıl yüzlerce benzer nitelikte kuyruklu yıldız belirliyor. Ancak böylesine bir patlamayı net bir şekilde görüntüleyebilmek, ‘eşine az rastlanan’ bir olay olarak nitelendiriliyor. En son 2010’un 13 – 22 Aralık tarihleri arasında, Güneş’e doğru ilerleyen 25 kuyruklu yıldız keşfedilmiş, ancak çarpışma anları gözlemlenmemişti.

Avrupa Uzay Ajansı ve NASA’nın Güneş’i izlemek için 1995’te fırlattığı SOHO, bugüne kadar 2 binin üzerinde kuyruklu yıldız görüntüledi. Uzay aracı, 2012 sonuna kadar gözlemlerini sürdürecek


Kaynak:Haber7(14 Mayıs 2011)

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen nötrino; 20 Şubat 2016 21:17
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
15 Mayıs 2011       Mesaj #212
Avatarı yok
Yasaklı
Güneş Sistemi'ndeki Altı Gezegen Hizaya Giriyor

Sponsorlu Bağlantılar
İnsanlık, son yıllarda Güneş Sistemi'ne yaklaşan esrarengiz gezegen Marduk hakkında sayısız kehanet üretmekle meşgul. Bazıları, insanlığın aydınlanacağı yeni bir güneş çağına girileceğini öne sürerken, birçoğu da Dünya'nın birbirinden korkunç doğal afetlerle sarsılacağını savunuyor. Tüm bunlar bir yana, Güneş Sistemi'nde çok nadir görülen bir hareketlilik başladı.

Merkür, Venüs, Jüpiter, Mars, Neptün ve Uranüs, aynı hizada konumlanıyor.10 mayısta başlayan birkaç hafta sürecek bu olay, 21 Aralık 2012'ye yönelik kehanetlerin tekrar kontrolden çıkmasına neden oldu.10 Mayıs'tan itibaren aynı hizaya gelecek ve birkaç hafta boyunca bu konumunu koruyacak olan altı gezegen, gündüzleri Dünya'dan gözlemlenebilecek. Gök bilimciler, Uranüs ve Neptün'ün daha silik görüneceğini ancak tüm gezegenlerin dürbünle gözlemlenebileceğini belirtti.

Güneş Sistemi'ndeki altı gezegenin aynı hizaya girmesi, Marduk'un Güneş Sistemi'ne gireceği tarihin öncesi paniğe neden oldu. Ancak gezegenlerin bu konuma Marduk'un Mars ve Jüpiter arasına gireceği 21 Aralık 2012 tarihinde yaşanması bekleniyordu. Gök bilimciler ise 2012 yılında böyle bir şeyin söz konusu olmadığını belirtiyor.

Marduk ve Maya Takvimi

NASA (ABD Havacılık ve Uzay Dairesi), 2012 kehanetinden korkanları sakinleştiren bir açıklama yaparak, "2012'de hiçbir kötü olay gerçekleşmeyecek... Gezegenimiz 4 milyar yıldan beri bir sorun yaşamadı ve dünyanın dört bir yanındaki güvenilir bilim insanları 2012'de Dünya'yı bir tehdidin beklemediğini ifade ediyor" denildi.

Öte yandan, altı gezegenin hizaya gelmesinin tamamen bir illüzyon olduğunu savunanlar da var. Bu düşünceye göre, belli bir bakış açısından, Güneş Sistemi'nde rasgele yayılmış olan gezegenler hizaya girmiş gibi görünebilir. Bu durum, takımyıldızları adlandırma şeklimizle uyuşuyor. Dünya'dan bakıldığında, Orion takımyıldızı bir avcıya benziyor. Ancak evrenin bir diğer köşesinden bakıldığında, takımyıldızın kurbağaya benzeme olasılığı da var.

İlk Kez Yaşanmıyor


Gezegenlerin aynı hizaya gelmiş olması ilk kez yaşanan bir durum değil. 1966 yılında, NASA'nın Jet İtiş Gücü Laboratuarında çalışan mühendis Jim Burke, Güneş Sistemi'ndeki gezegenlerin hızlarını hesaplayarak, Jupiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Pluto'nun her 176 yılda bir aynı hizaya geleceklerini hesapladı. Bu hizalanmanın ilk olarak 1970'lerin sonlarında gerçekleşeceği öngörüldü.

NASA, bu bilgiden yola çıkarak 1977 yılında Voyager 1 ve 2 uzay araçlarını fırlattı. İlki, Jüpiter ve Satürn, ikincisi ise Neptün ve Uranüs'ün yörüngesinden geçerek bilim insanlarına yepyeni bilgiler sundu. Voyager uzay araçları, 33 yıl aradan sonra Dünya'ya veri yollamaya devam ediyor.


Kaynak:Gençbilim(11 Mayıs 2011)

Son düzenleyen nötrino; 20 Şubat 2016 21:19
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
16 Mayıs 2011       Mesaj #213
Avatarı yok
Yasaklı
IO, Dünya'nın Alternatifi mi?

Güneş Sistemi'nin en büyük gezegeni Jüpiter'in uydularından Io'nun yüzeyinin altında ergimiş bir magma (lav) okyanusu bulunduğu tesbit edildi. Benzer bir yapı Dünya'nın oluşumu sürecinde de meydana geldi.

Amerikan Galileo uzay aracının gönderdiği verileri analiz eden ve çalışmaları Amerikan Science dergisinde bugün yayınlayan bilimadamları, bu verilerin, Io'nun neden güneş sisteminin en volkanik gökcismi olduğunu açıklayan bu magma tabakasının varlığını ilk kez doğrudan teyid ettiğini belirttiler. Çalışmayı yapan ekibin başkanı Los Angeles'taki California Üniversitesi'nden Krishan Khurana makalede, "Galileo tarafından elde edilen manyetik alan verilerini inceleyerek, sonunda Io'nun magmasının nereden geldiğini anladık ve açıklanamayan bazı olaylara bir açıklama getirdik" dedi.

Jüpiter'in manyetik alanının Io'nun yüzeyaltındaki tamamen veya kısmen ergimiş kayaların faaliyete geçmesine neden olduğunu söyleyen Khurana, bunun Galileo'nun Ekim 1999 ve Şubat 2000'de Io'ya yaptığı yakın uçuşlar sırasında tesbit ettiği manyetik alan verilerinin analiziyle ortaya çıktığını kaydetti.

Jüpiter'in en yakın uydusu Io, her yıl Dünya'daki tüm yanardağların faaliyetiyle ortaya çıkan lavın toplamının 100 katından fazlasını üretiyor.

Bu yoğun volkanik faaliyet Io'nun tüm yüzeyinde, kabuğunun 30 ila 50 km derininde bir lav denizinin varlığıyla açıklanıyor.

Araştırmaya katılmayan, ancak Galileo projesinin eski bilimsel sorumlularından Torrence Johnson, teorilere göre, Dünya ve Ay'ın da oluşumları döneminde milyarlarca yıl önce benzer magma denizlerine sahip olduklarını belirtiyor.

Birçok uzay keşif programı gibi ABD'nin California eyaletine bağlı Pasadena'daki NASA'nın Jet Motorları Laboratuvarı'nın evsahipliği ettiği Galileo, 1989'da fırlatılmış ve Jüpiter'in yörüngesine oturmuştu.

Birçok bilimsel projeyi başarıyla tamamlayan Galileo'nun 21 Ekim 2003'te öngörüldüğü üzere yörüngeden çıkarılarak, Jüpiter'in atmosferinde parçalanmasına karşın, bilimadamları hala bu uzay aracının görevdeyken topladığı ve Dünya'ya geçtiği verileri analiz etmeyi sürdürüyorlar.


Kaynak:CNN Türk(13 Mayıs 2011,12:02)
Son düzenleyen nötrino; 20 Şubat 2016 21:19
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
17 Mayıs 2011       Mesaj #214
Avatarı yok
Yasaklı
Endeavour Son Yolculuğuna Çıktı

Amerikan Endeavour uzay mekiği 6 astronotla Uluslararası Uzay İstasyonu'na (UUİ) doğru son yolculuğuna çıktı.

1992'den beri hizmette bulunan, bugüne kadar 25 kez fırlatılan mekik filosunun en yenisi Endeavour'un 29 Nisan'daki fırlatma girişimi elektrik arızası nedeniyle kalkıştan 3,5 saat önce ertelenmişti.Amerikan uzay mekiği Endeavour'un son, uzay mekiklerinin sondan bir önce Uluslararası Uzay İstasyonu'na (UUİ) yapacağı 14 günlük seyahati sırasında en önemli görevi, UUİ'ye anti-maddenin varlığı veya görünmez karanlık maddenin doğası gibi, Evren'in büyük sırlarını çözmeyi hedefleyen 7 ton ağırlığında ve 2 milyar dolar değerindeki temel fizik deney modülü "Alpha 2 manyetik spektrometre"yi (AMS) götürmek olacak.Endeavour, AMS'nin dışında UUİ'ye daimi şekilde monte edilecek bir yük modülü de götürecek.

Atlantis'in de temmuz ayındaki seferinden sonra uzay mekikleri emekliye ayrılacak ve NASA, yeni bir uzay gemisi hizmete girinceye dek UUİ'ye astronotlarının taşınmasında Rus Soyuz füzelerine bağımlı kalacak.

Endeavour'un son seferine, mürettebat komutanı Mark Kelly'nin ocak ayında Arizona'da uğradığı bir silahlı saldırıda başına isabet eden mermiyle ağır yaralanan eşi Gabrielle Giffords'ın iyileşerek Kennedy Uzay Merkezi'nde fırlatma işlemi sırasında hazır bulunacak olmasından ötürü basın büyük bir ilgi gösteriyor.


Kaynak:BBC Türkçe(17 Mayıs 2011,11:57)


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen nötrino; 20 Şubat 2016 21:18
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
18 Mayıs 2011       Mesaj #215
Avatarı yok
Yasaklı
Bilim İnsanlarına Göre Bu Gezegende Hayat Var!

Cüce yıldız Gliese 581 etrafındaki bir gezegende yaşam olabileceği düşünülüyor. İklimbilimciler, cüce yıldız Gliese 581'in etrafındaki gezegenlerden birinde suyun ve yaşamın bulunmasına uygun bir iklime sahip olduğunu ve dolayısıyla yaşanabilir olduğunu düşünüyor.

Dünya'nın Yedi Katı

Fransız Ulusal Bilim Araştırmaları Merkezi (CNRS) tarafından yapılan yazılı açıklamada, bir grup iklim bilimci tarafından yayımlanan çalışma sonuçlarının, kütlesi Dünya'dan 7 kat daha fazla olan ve kayalık olduğu düşünülen Gliese 581d'nin ''yaşanabilir olup da bugüne kadar keşfedilen ilk gezegen'' olabileceğini gösterdiği belirtildi.

2007'de keşfedilen, Dünya'ya 20 ışık yılı (1 ışık yılı 9.500 milyar kilometre) uzaklıktaki Gliese 581d'nin, ilk başlarda yaşanabilir olması için çok soğuk olduğu düşünülüyordu. Ancak Güneş sistemi dışında bulunan ve sıcak olmayan cüce gezegenin yörüngesindeki bu gezegenin Dünya'nın Güneş'ten aldığından 3 kat daha az enerji aldığı belirtiliyor.

Bu engellere rağmen Gliese 581d'nin kendisine okyanusların, bulutların ve yağmurun oluşmasına imkan tanıyacak kadar sıcak bir iklim verecek bir sera etkisinden yararlanabileceği sanılıyor.


Kaynak:Haberlink-Gazeteport(17 Mayıs 2011)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen nötrino; 20 Şubat 2016 21:44
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
19 Mayıs 2011       Mesaj #216
Avatarı yok
Yasaklı
Uzayda Heyecan Verici Bir Keşif

Gök bilimciler, Samanyolu Galaksisi'nde, Güneş sisteminin en büyük gezegeni olan Jüpiter boyutlarında ancak herhangi bir yıldız etrafında yörüngeye sahip olmadığı sanılan, gezegen benzeri 10 gök cismi keşfetti.Samanyolu Galaksisi'nin boşluklarında ilerleyen ve şimdiye kadar bilinmeyen yeni tipteki bu gök cisimlerinin ya hiç yörüngelerinin bulunmadığı ya da belirli yıldızlar etrafındaki gezegenlerin yörüngelerine göre oldukça geniş yörüngelere sahip oldukları sanılıyor.

Bu gizemli gök cisimlerinin, güneş sistemindeki en büyük gezegenler gibi, birer gaz topu olduğu sanılıyor. Eğer bu gök cisimleri, gerçekten herhangi bir yıldıza bağımlı olmadan kendi başlarına dolaşıyorlarsa, bu durum, bu gök cisimlerinin nasıl ortaya çıktıklarının da araştırılmasını gerektiriyor.

Keşifle ilgili araştırma, Nature dergisinin bugün yayımlanacak sayısında yer alıyor.

Bu gök cisimleri, teleskopla gözlemlenemiyor ancak varlıkları, sahip oldukları yer çekiminin, arka planında kalan yıldızların ışınlarını bir lens gibi bükmesi nedeniyle anlaşıldı. Her birinin varlığının belirlendiği noktaların yakınında da yörüngesinde dolaşıyor olabileceği herhangi bir yıldızın olmadığı gözlendi. Bu nedenle ya bir yıldızın çevresinde, şimdiye kadar bilinmeyen olağanüstü bir genişlikteki yörüngede dönüyorlar ya da herhangi bir yıldıza bağımlı değiller.


Kaynak: BBC Türkçe-AA (19 Mayıs 2011)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen nötrino; 20 Şubat 2016 21:41
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
23 Mayıs 2011       Mesaj #217
Avatarı yok
Yasaklı
En Büyük Güç:Karanlık

NASA'nın 200 bin galaksi üzerinde 5 yıl boyunca ve kozmik zamanda 7 milyar ışık yılı geriye gidilerek yapılan gözlemler sonucunda, evrende karanlık enerjinin, yer çekimi gücüne baskın olduğu ve evrenin giderek artan bir hızla genişlemesini sağlayan düzenli ve tek vücut bir güç olduğu teyid edildi.

NASA'nın internet sitesinde yer alan habere göre, uzayda bulunan "Galaksi Evrim Kaşifi (Galaxy Evolution Explorer)" aracı ve Avustralya'nın Siding Spring dağlarının zirvesinde bulunan teleskopla yapılan gözlemleri izleyen dikkatli ölçümler, galaksilerin birbirinden uzaklaştığı bilgisini bir kez daha doğrularken, bulgular, karanlık enerjinin varlığının, şimdiye kadar sağlanan en iyi teyidi oldu.

Avustralya'daki Swinburne Teknoloji Üniversitesi'nden Chris Blake, bu durumu, "bir taşı havaya attığınızda, bir süre sonra hızının azalmayıp, giderek artması ve havada giderek daha hızlı biçimde yol almayı sürdürmesi gibi" ifadeleriyle tanımlıyor.

Araştırmayla ilgili iki makalenin yazarlarından olan Blake, karanlık enerjinin bir kozmolojik sabit güç olduğunu en iyi şekilde teyid ettiklerini belirterek, baskın olan yer çekimi olsaydı, "karanlık enerjinin zaman içerisindeki bu düzenli, sabit etkilerinin gözlemlenemeyeceğini" belirtti.

Gizemli karanlık enerji, evrenin yapı taşlarını birbirinden uzaklaştırıyor. Yapısı bilinmediği, sadece gözlemler sonucu tahmin edilebildiği için, bu gizemli enerjiye karanlık enerji adı veriliyor. Karanlık enerjinin, evrenin yüzde 74'ünü oluşturduğu düşünülüyor. Karanlık madde ise karanlık enerjiye göre daha az gizemli, hakkında daha çok şey biliniyor ve evrenin yüzde 22'sini oluşturuyor. Geriye kalan, atomların oluşturduğu ve gezegenleri, yıldızları ortaya çıkaran olağan madde ise evrenin sadece, yaklaşık yüzde 4'lük bir kısmı. Karanlık enerji düşüncesi, süpernova patlamalarının yerleri arasındaki değişimler gözlemlenerek, 1990'lı yıllarda ortaya atıldı. Bu yeni çalışmayla da, bu düşünce teyid edildi.

Astronomlar önce, "Galaksi Evrim Kaşifi" aracının sağladığı verilerle, uzak evrendeki galaksilerin üç boyutlu bir haritasını çıkardı. Avustralya'daki teleskop yardımıyla da, galaksiler arasındaki mesafelerle ilgili ölçümler yapıldı.

Bu çalışmada, evrenin erken dönemlerinin bıraktığı ses dalgalarından da, galaksiler arasındaki mesafe değişimlerini belirlemek amacıyla yararlanıldı.

Sonuçlar, galaksilerin giderek artan hızla birbirinden uzaklaştığını gösterdi. Bilimadamları, galaksi kümelerinin kentler gibi giderek büyüdüğünü, binlerce galaksilik kümeler oluştuğunu, bu kümelerin yer çekimi etkisiyle kendisine doğru yeni galaksileri çektiğini, ancak karanlık enerjinin ise bu kümeleri dağıtma yönünde çalıştığını, bu nedenle galaksilerin kümelenme sürecinin yavaşladığını belirledi. Bu da karanlık enerjinin, dağıtıcı gücünün ölçülmesine olanak sağladı.

Çalışmalardan elde edilen sonuçlara göre karanlık enerji ve yer çekimi, birbirine zıt ancak birbirine bağımlı "yin-yang" gibi, iki güç. Evrenin erken zamanlarında yer çekimi baskın durumda idi. Evreni ortaya çıkaran "Büyük Patlama"dan 8 milyar yıl sonra ise karanlık enerjinin gücü öne geçmeye başladı ve evren genişledikçe yer çekimi gücünün etkisi zayıflamaya, madde, giderek hızlanan bir süreçle evrende dağılmaya başladı.

Bundan milyarlarca yıl sonra, karanlık enerjinin daha da baskın hale geleceği düşünülüyor. Milyarlarca yıl sonra galaksiler birbirinden o kadar uzaklaşmış olacak ki, bu galaksilerde yaşayan zeki canlılar bir diğer galaksiyi artık göremeyecek.


NASA astrofizik direktörü Jon Morse, elde edilen sonuçlara ilişkin yaptığı açıklamada, "astronomların son 15 yılda yaptıkları gözlemler, fizik bilimi alanında en şaşırtıcı keşiflerden birinin yapılmasını sağladı. Bu da, evrenin, Büyük Patlama ile tetiklenen genişlemesinin hızlanarak sürdüğüdür. Bağımsız yöntemler ve Galaksi Evrim Kaşifi aracının sağladığı verilerin kullanılmasıyla, karanlık enerjinin varlığından daha fazla emin olduk" dedi.

Karanlık enerjiyle ilgili çalışmaların sonuçlarına ilişkin haber ve görsellere, NASA sitesinden ulaşılabiliyor.


Kaynak:CNN Türk(21 Mayıs 2011, 11:52)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen nötrino; 20 Şubat 2016 21:49
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
27 Mayıs 2011       Mesaj #218
Avatarı yok
Yasaklı
NASA'dan Asteroid'e Gönderilen Uzay Aracı

Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), küçük gezegen de denilen asteroidlerden birine bir uzay aracı göndererek asteroidden Dünya'ya numune getirmeyi planlıyor.

NASA tarafından yapılan açıklamada, gönderilecek insansız uzay aracının asteroide inmeyeceği, robot kolunun uzanarak yüzeyinden numune alabileceği kadar asteroide yaklaşacağı bildirildi.

Açıklamaya göre, NASA'nın 2016'da fırlatmayı planladığı uzay aracının dünyaya dönüşü yaklaşık yedi yıl sürecek.

Meteor (göktaşı) olarak bilinen asteroid parçalarının sık sık ayrılarak dünyanın atmosferine doğru düştüğü biliniyor.

Bilim adamları da güneş sisteminin başlangıcını daha iyi anlayabilmek için asteroid parçalarıyla ilgili çalışmayı destekliyor.

NASA yöneticisi Charlie Bolden, 1 milyar dolara mal olacak çalışmanın, ABD Başkanı Barack Obama'nın uzayın derinliklerinin keşfedilmesi hedefinin bir adımı olduğunu söyledi.


Kaynak:CNN Türk(26 Mayıs 2011,10:51)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen nötrino; 20 Şubat 2016 21:51
RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
28 Mayıs 2011       Mesaj #219
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
'Ay'daki su Dünya'daki kadar'
Bir araştırmaya göre Ay'da en az Dünya'daki kadar su bulunuyor.

Dünya gezegeninin uydusu Ay'ın, Dünya'daki kadar su miktarı barındırdığı bildirildi.

İnternette yayımlanan Science Express adlı bilimsel dergide yer alan bir araştırma, Ay'da, düşünülenin 100 katından daha fazla su olduğunu gösteriyor.

Araştırmayı kaleme alan bilim adamları, Aralık 1972 tarihinde Ay'ya yapılan son seferde Apollo 17'nin astronotlarının Ay'dan getirdikleri küçük volkanik kristallerin barındırdığı kurumuş magmanın içinde su ve başka uçucu maddelere rastlandığını belirtti.


Araştırmayı kaleme alanlardan jeoloji profesörü James Van Orman, ''Milyarlarca yıl önce volkanik faaliyetlerin, Ay'ın derinliklerinden yüzeye fırlatılan ve daha sonra kuruyan magmadan alınan örnekler, Ay'ın derinliklerinde ne kadar miktar su bulunabileceğini gösterebilecek ve elimizde bulunan en iyi ölçüdür'' şeklinde ifadeler kullandı.


Van Orman, Ay'ın iç yapısının Dünya'nın iç yapısına çok benzediğini sözlerine ekledi.


Araştırma, bilim adamlarının Ay'dan getirilen volkanik kristallerde bulunan magma üzerinde yaptığı araştırmada, su birikintilerine, flor, klor ve kükürt gibi uçucu maddelere rastladığını, su ve bu maddelerin, Dünya'daki okyanusların dibinde kurumuş magmalara eşit olduğunu kaydediyor.


Araştırmaya katılan jeolog Alberto Saal, ''Bu araştırma bize, Ay'daki kurumuş magmada bulunan ilkel su miktarının Dünya gezegeni kabuğunun üst tabakasındaki kurumuş magmanın içinde bulunan su miktarıyla aynı olduğunu gösteriyor'' dedi.


Araştırmayı kaleme alan bilim adamları, buluşlarının aynı zamanda, Dünya'nın ilk şekil alma sıralarında bir miktar madde kütlesinin, dönen bir diskten sıçrayan çamur gibi dünyadan ayrıldığını ve bu maddenin Ay'ı meydana getirdiğini savunan teoriyi de güçlendirdiğini belirtti.


Kaynak: ntvmsnbc
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen nötrino; 20 Şubat 2016 21:53 Sebep: KIRIK GÖRSEL KALDIRILDI!!
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
31 Mayıs 2011       Mesaj #220
Avatarı yok
Yasaklı
Mısır'da 17 Piramit Daha Tesbit Edildi

BBC'nin haberine göre, Dünya'nın yörüngesindeki uyduların kızılötesi teknolojiyle çektiği fotoğraflarda, Mısır'da 17 piramit daha tespit edildi. Kumlar altındaki o piramitler ve çevrelerindeki antik şehir, şimdi gün yüzüne çıkmayı bekliyor.

Antik Mısır medeniyetinin görünen kısmı dünyayı büyülemeye yetiyordu, ama dahası da var.

Çölün kumları altında, yer üzerinden de büyük bir zenginlik olduğu, kızılötesi teknolojiyle çekilen fotoğraflarla ortaya çıktı.

O kumların altında tam 17 piramit bulundu. Sadece bu da değil... 1000 mezar ve 3 bin antik dönem evi de o piramitlerin yakınlarında gün ışığına çıkacakları günü bekliyor.

Araştırmayı Amerika'daki Alabama Üniversitesi'nden bir grup araştırmacı, Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi NASA'nın desteğiyle yaptı.

Yerkabuğunun 700 km dışında, dünyanın yörüngesinde dönen teleskopların çektiği binlerce fotoğraf dünyaya gönderildi.

Teleskopların kameraları, 1 metre çapındaki objeleri görebilecek kadar hassastı. Şimdi, o görüntülerde saptananlar Mısır'daki kazılar da teyit ediyor.

Mısır'ın Sakkara bölgesinde yapılan ilk kazıda bulunan bir evin görüntüsü, kızılötesi teknolojiyle çekilen fotoğraftaki görüntünün birebir aynısı çıktı.

Arkeologların tesbit edilen 17 piramidin ikisi için yaptığı ön kazılar da, görüntüleri doğruluyor.

İngiliz haber kanalı BBC de, o ön kazılar için araştırmayı yapan arkeologların izinde Mısır'a gitti.

Mısır'ın Kayıp Şehirleri belgeseli pazartesi günü yayınlandığında, kumlar altındaki zenginliğin farklı ayrıntıları da ortaya çıkacak.


Kaynak:BBC Türkçe(26 Mayıs 2011,16:24)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen nötrino; 20 Şubat 2016 21:58

Benzer Konular

5 Ağustos 2018 / nötrino Uzay Bilimleri
15 Eylül 2011 / nünü Uzay Bilimleri
2 Haziran 2015 / nötrino Uzay Bilimleri
1 Mart 2018 / Misafir Cevaplanmış