Arama

Uzay Hakkında Araştırmalar, Makaleler - Sayfa 15

Güncelleme: 5 Ekim 2018 Gösterim: 152.503 Cevap: 146
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
7 Aralık 2016       Mesaj #141
Avatarı yok
Yasaklı

Gökada İçinde Dev İpliksiler!


Hubble ile bir gökadanın karmaşık yapısı ortaya çıkarıldı. Uluslararası bir gökbilimci ekibi NASA/ESA Hubble Teleskobu'nu kullanarak dev ipliksi yapıların ayrıntısına ulaşmaya çalıştı.
Sponsorlu Bağlantılar
Ad:  ngc4696.jpg
Gösterim: 843
Boyut:  21.7 KB

Tozlu ipliksilerin her birinin yaklaşık 200 ışık yılı genişliğe ve çevresine göre yaklaşık 10 kat daha fazla gaz yoğunluğuna sahip olduğu hesaplandı. (Telif: NASA, ESA/Hubble, A. Fabian). Dünya’dan 150 milyon ışık yılı uzakta olan NGC 4696 gökadası yüzlerce gökadanın bulunduğu Erboğa (Centaurus) kümesinin bir üyesidir.

Büyük boyutlu Erboğa kümesindeki NGC 4696 diğer gökadalardan uzak durmayı başarmış görünüyor. NGC 4696, evrendeki bilinen en parlak ve büyük gökadalar arasındadır. NGC 4696’yı benzersiz kılan bir başka özelliği de yapısı. Önceki gözlemler ana gövdesinden dışarı doğru bir gerilme oluştuğu ve bu nedenle dev ipliksi yapıların oluştuğunu göstermişti. Bu ipliksi yapılar gökadanın merkezinden dışarı doğru sarmal bir şekilde yayılmaktadır.
Ad:  heic1621b.jpg
Gösterim: 779
Boyut:  35.2 KB

Yer-merkezli teleskoplarla üretilmiş NGC 4696 (merkezdeki) ve çevresi manzarası (NASA, ESA, Digitized Sky Survey 2). Aslında gökadanın çekirdeği ipliksilerin şekli ve konumlarından sorumludur. NGC 4696’nın merkezinde aktif bir süper kütleli karadelik bulunmaktadır. Bu da gökadanın iç bölgelerine doğru enerjinin akmasına ve dışarı doğru ısınmış malzemenin atılmasına neden olmaktadır.

NGC 4696 gibi ipliksi gökadalar üzerine bilgi edinilmesi, evrende görece bize yakın olan birçok gökadanın neden ölü olduğunun anlaşılmasını sağlamaktadır. Gökadanın manyetik alanı da hareketi biçimlendirerek ipliksilerin sarmal şekline neden olmaktadır. Sıcak gaz kabarcıkları dışa doğru akarken aynı zamanda ipliksilerdeki maddeyi de sürüklemektedir. Bu tür gökadaların büyük gaz ve toz depoları olmasına karşılık yeni yıldızlar oluşturmadan, neden genelde yaşlı ve yaşlanan yıldızlarla dolu olduğu bilmecesi ise çözülmeyi bekliyor. NGC 4696’da da durum bu. Gökadanın manyetik alanı yeni yıldızların doğmasını engelliyor olabilir.

Kaynak: Hubble / ESA (1 Aralık 2016)

Son düzenleyen Safi; 4 Ekim 2017 01:39
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
4 Aralık 2017       Mesaj #142
Avatarı yok
Yasaklı

Asgardia Projesi Bağlamında İlk Uydu Fırlatıldı!


Ad:  ,EQ8j-Sc5n0aM1QpGkOuNeQ.jpg
Gösterim: 668
Boyut:  85.3 KB
Asgardia projesi bağlamında ilk uydu Asgardia-1, yörüngeye fırlatıldı. Böylece tarihin ilk uzay ülkesi olmaya aday Asgardia'nın ilk uydusu Asgardia-1, yörüngeye gönderilmiş oldu. Asgardia projesi, Fransa'nın başkenti Paris’te düzenlenen bir etkinlik çerçevesinde uluslararası bilim insanları tarafından açıklanmıştı.
Sponsorlu Bağlantılar

Dünya yörüngesinde kurulacak olan uzay istasyonu kapsamında vatandaşlık başvurusu yapanlar arasında ilk sıralarda yer alan ülkelerden biri de Türkiye. Asgardia'nın resmi internet sayfasında yer alan bilgilere göre, en çok başvuru yapan ülke 31 bin 853 başvuru ile Çin. 29 bin 82 başvuru ile Türkiye ikinci sırada yer aldı.

İstanbul ise 10 binden fazla başvuruyla en çok başvuru yapılan kent oldu. İstanbul'dan genel başvuru yapanlardan yüzde 85'inin İngilizce konuştuğu bilgisine yer verildi. Kendi kural ve yasalarıyla yaşamayı ön gören uzay ülkesi Asgardia; meteor, uzay çöpü ve diğer tehditlere karşı Dünya'yı koruma misyonunu üstlenecek. İskandinav mitolojisinde yer alan Asgard’dan esinlenilerek isimlendirilen ülke, resmi bilgilere göre, “Dünya üzerindeki diğer ülkelerin kısıtlamalarından tamamen bağımsız, özgür bir ortam” olanağı sunacak.

Uluslararası anlaşmalar kapsamında söz konusu başvuru sayısının 100.000’i geçmesi durumunda Birleşmiş Milletler'e devlet statüsü için de başvuru önünde bir engel kalmayacak. Uluslararası yasaların ise uzayda yeni bir devletin kurulması gibi ilk defa gündeme getirilen bu isteğe nasıl cevap vereceği henüz netlik kazanmış değil. Asgardia'nın ne zaman faaliyete geçeceği konusunda ise daha önce bir açıklama yapılmıştı. Bu doğrultuda, ilgili proje kapsamında ilk uydunun bu yılın yaz aylarında yörüngeye fırlatılması planlanıyor.

Kaynak: Ntv Bilim / Science (14 Kasım 2017)

Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
19 Mart 2018       Mesaj #143
Avatarı yok
Yasaklı

Uzayda Uzun Süre Kalmak Gen Değişimine Neden Oluyor!


Uzun süre uzayda kalan astronotların yer çekimi olmayan bir ortam nedeniyle boylarının uzadığı bilinmektedir. NASA'nın son araştırması ise astronotların genetik değişimler geçirdiğini, sadece görünüşlerinin değil, DNA'larının da değişime uğradığını ortaya koydu. ABD'li Astronot Kelly uzayda geçirdiği bir yılın ardından Dünya'ya döndü. Ancak Dünya'ya döndüğünde genetik olarak başka bir insandı. Zira genlerinin önemli bir bölümünün tek yumurta ikizi olan kardeşiyle artık uyuşmadığı tespit edildi.

Testler Astronot Scott Kelly'nin genlerinin yüzde 7'sinin uzay görevi sırasında değişim gösterdiğini ortaya koydu. Yani ABD'li astronot, uzaya gitmeden önceki Scott Kelly ile genetik olarak aynı insan değil.

Değişen DNA yapısına "uzay genleri" adını veren araştırmacılar, söz konusu astronotun birçok biyolojik özelliğinin ilgili durumdan etkilendiğini ortaya çıkardı. Astronotun metabolizmasının, bağışıklık sistemi ve hücre yapısının uzay yolculuğu ile değiştiği ifade ediliyor.

Hücrelerinin yeterince oksijen alamadığı da ortaya çıkan astronotun bağışıklık sistemininse aşırı fazla çalıştığı belirtiliyor. Değişime uzaydaki kozmik radyasyonun yanı sıra, uzay yolculuğunun getirdiği stresin yol açtığı düşünülüyor. Araştırma, 3 yıl sürmesi beklenen Mars yolculuğundaki zorlukları aşmak açısından büyük önem taşıyor. Fakat araştırmacılar ilgili konuda çok daha fazla çalışma yapılması gerektiğini belirtiyor.

Kaynak: Ntvmsnbc / Science (15 Mart 2018)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
2 Nisan 2018       Mesaj #144
Avatarı yok
Yasaklı

Merkür Benzeri Gezegen Keşfi!


K sınıfı cüce bir yıldızın çevresinde Merkür’ün yoğunluğuna yakın, sıcak, 339 ışık yılı uzaklıkta ve Dünya’dan biraz daha büyük bir gezegen keşfedildi. Dünya’ya göre %20 daha büyük bir çap ıle iki buçuk kat daha büyük bir kütleye sahip olan K2-229b’nin sıcaklığı 2000 C derecenin üzerinde. Başak takımyıldızındaki K tipindeki K2-229 yıldızına çok yakın (yıldızına, Dünya ile Güneş uzaklığının yüzde biri uzaklığında, 0,012 AB) dolanan gezegenin bir yılı sadece on dört saat. İlgili gezegen teleskop ‘sallanma tekniği’ adı verilen Doppler tayfölçeri yöntemi ile keşfedildi. Buna göre yıldızdan alınan ışıktaki değişime bakıldı. Daha sonra yıldızın dikine hızı (radyal hız) belirlenerek gezegenin büyüklüğü, konumu ve kütlesi hesaplandı. İki yöntemi birlikte değerlendiren gökbilimciler yıldızın ışığının ne kadar sallandığını belirledi. Böylece gezegenin boyutları tespit edilmiş oldu.

Araştırmacılar, Güneş sistemindeki Merkür'ün diğer karasal gezegenlere oranla yüksek miktarda demir içerdiğini bu bağlamda Merkür’ün söz konusu özelliğine sahip başka gezegenlerin de bulunabileceğini ilgili çalışmayla gözlemiş olduklarını belirtti. 3 gezegenli sistemde K2-229b yıldıza en yakın olanıdır. Üç gezegenin konumu Merkür-Güneş yörüngesi arasındadır. Yani üç gezegen de yıldıza çok yakın yörüngede dolanmaktadır. Bu ve bunun gibi keşifler Merkür gibi sıra dışı gezegenlerin nasıl oluştuğunun anlaşılmasında kilit bir işleve sahiptir.

K2-229b’nin yoğun ve metalik yapısına dair bir açıklama, yıldızına yakın olduğu için atmosferinin yoğun yıldız rüzgârı ve parçacık yağmuruyla aşınmış olabileceğidir. Bir diğer olasılık ise K2-229b’nin milyarlarca yıl önce iki dev cismin çarpışması sonucunda oluşmasıdır. Tıpkı Dünya’ya Mars büyüklüğündeki bir gezegenin çarpması sonucu Ay’ın oluştuğunu söyleyen teori gibi. Evrende özellikleri açısından uç noktalarda yer alan gezegenlerin ayrıntılarını öğrenmek Güneş sistemindeki gezegenlerin nasıl oluştuğunu ortaya çıkaracak ipuçları vermektedir. K2-229b’nin Merkür’e benzemesi bu açıdan oldukça önemlidir.

Kaynak: Nature Astronomy (26 Mart 2018)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
19 Ağustos 2018       Mesaj #145
Avatarı yok
Yasaklı

6500 Işık Yılı Uzaklıktaki Pulsar Analiz Edildi!


Astronomlar, 6500 ışık yılı uzaklıktaki bir yıldızın çevresinde, aralarında sadece 20 km mesafe olan iki yoğun ışınım bölgesini gözleyerek, astronomi tarihindeki en yüksek ayırma güçlü gözlemlerden birini yaptılar. Bu gözlem, Plüton üzerindeki bir pirenin yeryüzünden teleskopla görülmesine eşdeğerdir. Bu sıradışı gözlem, birbiri etrafında dolanan bir yıldız çiftinin ender geometrisi ve karakteristikleri sayesinde mümkün olmuştur. Yıldızlardan biri soğuk, hafif siklet bir kahverengi cücedir ve bir girdap veya kuyruklu yıldız benzeri gaz kuyruğu vardır. Diğeri ise pulsar denilen, egzotik, hızlı dönen bir yıldızdır.

İlgili gözlemi tanımlayan makalenin baş yazarı Robert Main, “Gaz, pulsarın tam önünde, büyüteç gibi çalışmaktadır. Aslında, iki bölgeyi periyodik olarak ayrı ayrı görmemizi sağlayan doğal bir büyüteçten pulsara bakıyoruz”. diyor. Main, Toronto Üniversitesi Astronomi ve Astofizik Bölümü’nde bir doktora öğrencisidir; Toronto Üniversitesi Dunlap Astronomi ve Astrofizik Enstitüsü ile Kanada Teorik Fizik Enstitüsü ve Perimeter Enstitüsü’nden meslektaşları ile birlikte çalışmaktadır. Bu pulsar, saniyede 600 seferden daha yüksek hızla dönen bir nötron yıldızıdır. Pulsar dönerken yüzeyindeki iki sıcak lekeden ışınım ışınları salar. Gözlenen şiddetli ışınım bölgeleri, bu ışınlarla ilişkilidir.

Kahverengi cücenin çapı Güneş’in çapının üçte biri civarındadır, pulsardan kabaca iki milyon kilometre (Dünya ile Ay arasındaki mesafenin beş katı) uzaklıktadır ve pulsarın çevresinde sadece 9 saatten biraz daha uzun sürede dolanır. Bü cüce bileşen yıldız pulsara gelgitsel olarak kilitlenmiştir, öyle ki bir yüzü sürekli olarak pulsara bakar; tıpkı Ay’ın Dünya’ya gelgitsel kilitlenmesi gibi. Pulsara böylesine yakın olduğu için, kahverengi cüce yıldız küçük bileşeninden gelen şiddetli ışınımla tahrip olur, gaz rüzgarı oluşturur. Pulsardan gelen şiddetli ışınım, görece soğuk cüce yıldızın bir yüzünün ısısını Güneş'in sıcaklığına, 6000 °C’ye yükseltir.

Pulsarın rüzgarı eninde sonunda bileşenine aktarılır. Bu tür çift sistemlerdeki pulsarlara “kara dul” pulsarlar denir. Tıpkı kara dul türü örümceğin eşini yemesi gibi, pulsarın da cüce yıldızdan gelen gazı uygun koşullarda cüce yıldız tükenene kadar adım adım yediği düşünülür. İnanılmaz derecede yüksek ayırma güçlü bir gözlem olmasının yanı sıra, bu sonuç, Hızlı Radyo Patlamaları (Fast Radio Bursts, FRBs) olarak bilinen gizemli olayın doğasına dair bir ipucu olabilir. Araştırmacılar, 'FRB’lerin çoğu gözlenmiş özelliği, eğer plazma mercekleri tarafından büyütülmüşlerse açıklanabilir. Büyütülmüş pulsarın (pulsardan gelen periyodik sinyal) çalışmamızda belirlediğimiz özellikleri, tekrarlayan FRB’lerden gelen patlamalara dikkat çekici düzeyde benzerlik göstermektedir, ki bu da tekrarlayan FRB’lerin ev sahibi galaksideki plazma tarafından merceklenebileceklerini akla getirmektedir'. şeklinde açıklamada bulundu.

Kaynak: Nature / Science Daily (24 Mayıs 2018)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
28 Ağustos 2018       Mesaj #146
Avatarı yok
Yasaklı

Güneş’e Çarpan Manyetik Dalgaların İşlevi!


Bilim insanları, Güneş’e çarpan manyetik dalgaların Güneş atmosferinin ısıtılması ve Güneş rüzgarının hızlandırılmasında anahtar rolü olabileceğini keşfetti. İsveçli fizikçi ve mühendis Hannes Alfvén 1942’de, bir plazmaya göre hareket etmekte olan manyetizmadan dolayı ortaya çıkan yeni bir dalganın varlığını öngördü ki bu öngörüsü onu 1970 yılında Nobel Fizik Ödülü almaya götürdü. Onun öngörüsünden bu yana Alfvén dalgaları, nükleer reaktörler, kometleri çevreleyen gaz bulutu, laboratuvar deneyleri, tıbbi MRI görüntüleme ve en yakın yıldız Güneş’in atmosferindeki çok sayıda kaynakla ilişkilendirildi. Bilim insanları uzun yıllar boyunca bu dalgaların Güneş’in son derecede yüksek sıcaklıklarının sürdürülmesinde önemli bir işlevi olduğunu öne sürmüşlerdir.

Belfast Queen’s Üniversitesi Matematik ve Fizik Okulu’ndan bir araştırmacı, “Uzun süredir bilim insanları Alfvén dalgalarının Güneş yüzeyinden yukarı doğru, yüksek tabakalarda kırılarak müthiş miktarda enerjiyi ısı formunda salmak üzere seyahat ettiklerini öngördü. Son on yılda bilim insanları bu dalgaların varlığını kanıtlayabiliyorlardı, ama şimdiye kadar hareketlerini ısıya çevirme kabiliyetleri olduğuna dair doğrudan kanıt yoktu. Queen’s Üniversitesi’nde bizler, bir Güneş lekesindeki Alfvén dalgaları tarafından üretilen ısıyı tespit eden ve yerini belirleyen bir ekibe liderlik ettik. Bu teori 75 yıl önce öngörüldü, ama şimdi ilk kez kanıtımız var. Araştırmamız bu olayın, enerji reaktörleri ve tıbbi cihazlar gibi diğer alanlarda potansiyel olarak nasıl işe yarayacağını anlamak için yeni bir pencere açmaktadır” şeklinde açıklamada bulundu.

Bu uluslararası ekipte Belfast Queen’s Üniversitesi, Avusturya Uzay Araştırma Enstitüsü, Gürcistan Ilia Devlet Üniversitesi, ABD Ulusal Güneş Gözlemevi, İspanya Kanarya Adaları Astrofizik Enstitüsü; ABD Locheed Martin, ve ABD Northridge California Devlet Üniversitesi’nden araştırmacılar var. İlgili çalışmada Güneş lekelerinde görünen en şiddetli manyetik alanların analiz edilmesi için, New Mexico’daki (ABD) Dunn Güneş Teleskobu’nda elde edilmiş yüksek ayırma güçlü gözlemler ve bunların yanı sıra NASA’nın Solar Dynamics Gözlemevi’nin tamamlayıcı gözlemleri kullanılmıştır. Güneş lekelerinin hastanelerdeki modern MRI makinelerindeki gibi şiddetli alanları vardır, ama Dünya'dan çok daha büyüktürler.

Queen’s Üniversitesi’nden bir araştırmacı ise konuya dair “Güneş ışığını bileşen renklerine ayırmakla, uluslararası araştırma ekibimiz, kalsiyum ve demiri de içeren belli elementlerin Güneş atmosferinde bulunanlarının davranışını inceleyebilmiştir. Bu elementler çıkarıldığında, görüntü dizilerinde şiddetli ışık çakmaları (flash) belirlendi. Bu şiddetli çakmaların hepsinde, -süpersonik uçakların ses hızını aştıklarında ortaya çıkardıkları patlamalara benzer şekilde- enerjilerini şok dalgalarına dönüştüren Alfvén dalgalarının ayırıcı özellikleri (damgaları) vardı. Böylece şok dalgaları kendilerini çevreleyen plazmayı dalgalandırabilir ve böylece çok yüksek ısı üretebilirler. Süper bilgisayarlar kullanarak, verileri analiz edebildik ve Alfvén dalgalarının plazma sıcaklıklarını çevrelerindeki durgun sıcaklığın çok üzerine çıkarabileceklerini tarihte ilk kez gösterdik” yorumunu yaptı.

Kaynak: Science Daily / Nature Physics (29 Mayıs 2018)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
5 Ekim 2018       Mesaj #147
Avatarı yok
Yasaklı

Dünya Uzay Haftası!


SSCB'nin "Sputnik 1" yapay uydusunu 61 yıl önce Dünya yörüngesine göndermesiyle insanlığın uzay macerası başladı. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından uzayla ilgili farkındalığın artırılması amacıyla 1999'da belirlenen "Dünya Uzay Haftası" her yıl 4-10 Ekim tarihlerinde pek çok ülkede çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. Bu hafta kapsamında, geçen yıl 80 ülkede 3700'den fazla etkinlik düzenlendi. Dünya Uzay Haftası'nın 2018 yılı teması, "Uzay Dünyayı Birleştiriyor" ve 2019 teması "Ay: Yıldızlara Geçit" olarak belirlendi. ABD öncülüğündeki Batı bloku ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) öncülüğündeki Doğu bloku arasındaki Soğuk Savaş boyunca en büyük rekabet alanlarından biri "uzay" oldu.

Sovyetler Birliği'nin 4 Ekim 1957'de Sputnik 1 yapay uydusunu Dünya'nın yörüngesine göndermesi, insanlığın uzay ile macerasını başlatan en önemli olaylardan biri olarak kabul ediliyor. Yaklaşık 22 gün boyunca Dünya'ya radyo sinyalleri gönderen Sputnik 1, 4 Ocak 1958'de Dünya atmosferine girdi ve yanarak yok oldu. Rusya’nın bu başarısının ardından ABD de 1958'de Explorer I adlı ilk uydusunu Dünya'nın yörüngesine gönderdi ve böylelikle ABD uzay yarışındaki ilk hamlesini yapmış oldu. İlgili gelişmenin ardından, Sovyetler Birliği 1959'da Luna 2 adlı uzay mekiğini Ay'a fırlattı ve yaklaşık 2 yıl sonra 12 Nisan 1961'de Vostok 1 adlı kapsüle benzer uzay mekiğiyle kozmonot Yuri Gagarin’i Dünya'nın yörüngesine gönderdi. Böylelikle Gagarin, uzaya çıkan ilk insan oldu. Gagari'nin uçuşu 108 dakika sürdü ve 327 kilometre yüksekliğe ulaştı. Aynı yıl NASA da Merkür Projesi kapsamında ürettiği mekiklerle önce maymunları daha sonra astronot Alan Shepard’ı uzaya gönderdi ancak Shepard Dünya'nın yörüngesine ulaşamadı. Bu denemenin ardından astronot John Glenn, 20 Şubat 1962'de Dünya'nın yörüngesine erişen ilk Amerikalı oldu. Gleen, 4 saat 56 dakika süren yolculuk sırasında Dünya çevresini üç kez turladı.

John Glenn, bu başarısının ardından ABD'de kahraman ilan edildi ve dönemin ABD Başkanı John Kennedy tarafından kendisine Uzay Kongresi Onur Madalyası verildi. Ülke çapında okul ve sokaklara Glenn'in adı verildi. Kennedy, yaptığı bir konuşmada, 1960'ların sonuna kadar Ay'a insan göndermeyi planladıklarını duyurdu. Rus kozmonot Valentina Tereshkova, 16 Haziran 1963'te Vostok 6 adlı uzay mekiğiyle uçuşunu gerçekleştirerek, "uzaya çıkan ilk kadın" ünvanına sahip oldu. Dünya'nın yörüngesinde 48 tam tur atan ve yaklaşık üç gün boyunca uzayda kalan Rus kozmonot Tereshkova, uzay mekiğinden ayrıldıktan sonra paraşütle Orta Asya'ya iniş yaptı. ABD, Ay'a insan gönderme çalışması olarak adlandırdığı "Apollo Projesi" altında Ay'a çok sayıda iniş gerçekleştirdi. Ay yolculuğunun ilk adımı Apollo 1'in testleri sonucu çıkan yangında, 3 mürettebat hayatını kaybetti.

16 Temmuz 1969'da Ay'a iniş yapan ilk uzay aracı Apollo 11'de astronot Neil Armstrong, Edwin Aldrin ve Michael Collins bulunuyordu. Apollo 11'in 20 Temmuz'da Ay'ın yörüngesine girmesinin ardından astronot Neil Armstrong, Ay'a ayak basan ilk insan oldu. Apollo 11 misyonu komutanı Amstrong'u, yaklaşık 20 dakika sonra astronot Aldrin izledi ve böylelikle Ay'a ayak basan ikinci kişi oldu. Ay'a ayak basan ilk insan Armstrong'un, "Benim için küçük, insanlık için büyük bir adım" sözü tarihe geçti. Neil Armstrong, 25 Ağustos 2012'de 82 yaşında yaşamını yitirdi. Apollo 11'in ardından 1969-1972 yılları arasında Ay'ı keşfetmek için 6 Apollo misyonu daha yapıldı.

Apollo 17'nin 7 Aralık 1972'de yaptığı yolculuk ise Ay'a yapılan son insanlı yolculuk oldu. Ay yürüyüşünü gerçekleştiren son Amerikalı astronot Gene Cernan, NASA'nın Apollo 17 misyonu kapsamında 12 Aralık 1972'de Ay'a ayak basan 12. ve son astronot oldu. 1972'den bugüne Ay'a bir daha insanlı uçuş yapılmazken Rusya, 2029'da Ay'a insanlı uçuş yapmayı planladığını duyurmuştu. Rusya Federal Uzay Dairesi'nden (Roscosmos) bir yetkili 2015'te yaptığı bir açıklamada, Rusya'nın Ay'a yolculuk için tekrar düğmeye bastığına işaret ederek, "Ay'a insanlı görevin 2029'da düzenlenmesini planladıklarını ve gerekli çalışmalara çoktan başladıklarını" söylemişti.

Kaynak: Science News (3 Ekim 2018)

Benzer Konular

5 Ağustos 2018 / nötrino Uzay Bilimleri
25 Kasım 2016 / Hi-LaL Çevre Bilimleri
21 Şubat 2015 / _PaPiLLoN_ Biyoloji
10 Nisan 2018 / Muhabbetci Müslümanlık/İslamiyet