Paşa
, Osmanlı Devleti’nde, bu devletten ayrılan Müslüman ülkelerde ve 1934’e değin de Türkiye Cumhuriyeti’nde yüksek rütbeli askerlerle kamu görevlilerine verilen unvan.
“Büyük kardeş” anlamındaki “başağa” ya da “beşe”den gelen paşa sanı 13. yüzyılda kullanılmaya başladı. Orhan Bey’in kardeşi Alaeddin ile oğlu Süleyman paşa sanıyla anılırdı. Anadolu beyliklerinde de bu san yaygındı. Osmanlı yönetiminde ve ordusunda dönemlere göre farklı rütbeler için kullanılan paşa unvanı resmî olarak ilk kez 1360’a doğru Rumeli beylerbeyliğine atanan Lala Şahin’e verildi. Bir süre sonra Anadolu beylerbeyi de “paşa” unvanı aldı. 1370’te başvezirler, 15. yüzyıldaki Fatih Kanunnamesi’yle de kubbe vezirleri bu unvanla anılmaya başladı. 16. yüzyılda ayrıca eyalet beylerbeylerine, sancakbeyliği yapan iki tuğlu mirlivalara, kaptanıderyalara paşa dendi. Gene bu yüzyılda, paşaların atandığı merkezlere “paşalık” adı verildi. 19. yüzyıl başında 25’i paşa sancağı olmak üzere 70 paşalık vardı. Eyalet merkezlerinde beylerbeyinin başkanlığında toplanan eyalet divanları “paşa divanı” olarak biliniyordu.
Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından (1826), özellikle de Tanzimat’ın ilanından (1839) sonra bazı düzenlemeler yapılırken sivil ve askeri paşalık birbirinden ayrıldı. Askeri sınıfta mirliva, ferik ve müşir, mülkiye sınıfında da saniye sınıf-ı evveli, ulâ, bâlâ ve vezir rütbesinde olanlar paşa unvanı taşımaya başladı. II. Abdülhamid (hd 1876- 1909) taşra ileri gelenlerine değişik amaçlarla paşalık sanı verdi. Halk arasında bunlara “Abdülhamid paşası” deniyordu. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türk silahlı kuvvetlerinde general ve mareşal rütbeli subaylarla sınırlanan paşa unvanı 26 Kasım 1934’te 2590 sayılı yasayla kaldırıldı. Osmanlı Devleti’nden ayrılan Mısır, Ürdün, Suriye, Irak gibi Ortadoğu ve Kuzey Afrika devletlerinde ise sivil ve asker üst görevlilere paşa unvanı verme uygulaması yakın dönemlere değin sürdü.
Kaynak: Ana Britannica