Arama

Hayvanlar Hakkında Detaylı Bilgi Merkezi - Sayfa 12

Güncelleme: 4 Aralık 2016 Gösterim: 231.408 Cevap: 177
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
28 Ocak 2013       Mesaj #111
Avatarı yok
Yasaklı
Afrikalı Böcek Yıldızlar Yardımıyla Yolunu Buluyor

Sponsorlu Bağlantılar

Ufak beyne sahip bir tür Afrika böceği, karanlıkta Samanyolu’nun ışığını kullanarak ve aynı zamanda yıldızlar yardımıyla yolunu bulmayı başarabilen ilk böcek türü olarak biliniyor.

Scarab böceği, yolunu şaşırmamak amacıyla Samanyolu’nu kullanıyor. Tıpkı eski yelkenciler ve Sahra Çölü göçebeleri gibi, scarab da sadece gökyüzünü izleyerek yolunu kaybetmemeyi başarıyor. Bulutsuz ve gökyüzünün açık olduğu gecelerde milyonlarca yıldız çölün üstünde ışıldıyor ve bu da böceğin yolunu bulmasını sağlıyor.Bilim adamları, scarab böceğinin yolunu kaybetmemesi için Samanyolu’nun ışığını kullandıklarını keşfetti. Bu böcekler, hayvan gübresinde besleniyor; böcek daha sonra bu gübrenin içinde küre haline bürünüyor ve kendini koruyabileceği bir noktaya yuvarlanıyor. Küre haline geldikten sonra bu, böceğin gübre yığının içinde diğer scarabların toplandığı yere tekrar dönmemesini sağlıyor. Bilim adamları, böceklerin karanlıkta bunu nasıl başarabildiklerini merak ediyorlardı.

İsveç Lund Üniversitesi’nden Dr. Marie Dacke: “Bulutsuz ve ayın belirsiz olduğu gecelerde bile birçok scarab böceği doğru yolundan şaşmıyor.” dedi. “Bu henüz hiçbir böcekte gözlenmeyen bir özellik, bir yetenek.” Güney Afrika’daki bir araştırma, bu böceklerin yıldızlı gecelerde gübrelerini taşıyabildiğini, ancak bunu kapalı alanlarda yapamadığını gösterdi. Deneyde böceklere görüş açılarını değiştirmek amacıyla küçük karton başlıklar takıldı.

Böcekler, bir metre uzunluğunda siyah örtü ile kaplanmış, yön bulma işaretlerini görmelerinin engellendiği bir alana yerleştirildi. Ay olmadan, gökyüzünü gördüklerinde böcekler, alanın merkezinden uçlara doğru daha az sürede gübre sürüklediler. Yukarıyı göremediklerinde, etrafta önceden 40 saniye amaçsızca dolaşırlarken, bu sefer bu süre 124 saniyeye ulaştı.

Deneyin aynısı Johannesburg Planetaryumu'nda tekrar yapıldı ve aynı sonuçlara ulaşıldı. Samanyolu ışığının görülebilir olduğu, yıldızlarla dolu gökyüzünün altında böcekler, aynı performansı sergiledi.Çoğu yıldız böceklerin kolaylıkla görebilmesi için fazla sönük olabiliyor, diyor araştırmacılar. Böcekler yıldız takımlarını seçmekte zorlanırken, Samanyolu’nun ışığını kolaylıkla fark edebiliyorlar.Araştırmacılar, Current Biology dergisinde: “Bu, bir tür böceğin yolunu bulmak amacıyla yıldızlı gökyüzünü kullanıyor olmasını ilk kez ikna edici bir şekilde doğruluyor ve hayvanlar âleminde Samanyolu’nun kullanılması kesin olarak kanıtlanmış oluyor.” diye belirtti.

Önceden sadece kuşlar, fok balıkları ve insanların yol bulmak için yıldızları kullandıkları bilinirdi. Scarab böcekleri de Güneş'i ve Ay'ı adeta bir pusula gibi kullanıyor, diyor bilim adamları. Ve ekliyorlar: Bu, bir tür böceğin Samanyolu’nu yer bulmak amacıyla kullanıyor olmasının ilk göstergesi olsa bile, bu durum hayvanlar âleminde yaygın bir özellik olabilir.


Kaynak : Telegraph / Current Biology (24 Ocak 2013,01:51)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:24
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
29 Ocak 2013       Mesaj #112
Avatarı yok
Yasaklı
Tarla Sincabı Kış Uykusunda 'Buza Dönüşüyor'

Sponsorlu Bağlantılar


Kuzey Kutbu’nda kışlar o kadar soğuk geçiyor ki, bazı canlılar geceden farkı olmayan gündüzlerde uyanmaya bile zahmet etmiyor. Bunlardan bir tanesi olan tarla sincabı, sekiz aylık kış uykusunda vücut ısınını bir memeli için bilinen en düşük sıcaklığa, -3 dereceye indiriyor.

Kuzey Kutbu’nun, Güneş’in yüzünü göstermediği ve dondurucu rüzgarlarla çevrildiği kış aylarında, canlılar hayatta kalmak için biyolojik özelliklerini ortaya koyuyor. Spermophilus parryii adıyla bilinen tarla sincabı, sekiz ay süren kış uykusu boyunca tabiri caizse ‘dünyadan kopuyor.’ Tarla sincabı, uykusu esnasında vücut sıcaklığını bugüne kadar bir memeli için ölçülen en düşük değere, -3 dereceye indiriyor. Yaz geldiğinde uyanan sincap, kısa süre içinde vücut sıcaklığını tekrar artırmayı başarıyor.

Newscientist'in verdiği bilgiye göre, tarla sincabının -30 dereceyi bulan aşırı soğuklara karşı gösterdiği olağandığı uyum, ilk kez 25 yıl önce keşfedilmişti. ABD’nin Alaska Üniversitesi’nden Brian Barnes, küçük canlıların buz gibi soğuklarda nasıl hayatta kaldığını anlamak için yakaladığı sincapların karnına radyo sinyal vericileri yerleştirdi. Bu sayede, hayvanlar kış uykusuna yatacakları çukuru açmadan önceki vücut sıcaklıkları ölçüldü.


Buza Dönüşüyor

Barnes, tarla sincabı uykuya yattığında, vücut sıcaklığının 36 dereceden -3 dereceye indiğini tesbit etti. Sincap, kanının donmasını engellemek için su moleküllerinin buz kristallerine dönüşmesine neden olabilecek tüm molekülleri dolaşım sisteminden temizliyor. Kan böylece sıfırın altında akışlanlığını koruyor.Tarla sincabı, balıkların çok düşük sıcaklıktaki sularda hayatta kalmasını sağlayan proteinlere sahip olmamasına rağmen Arktik soğuklarına dayanabiliyor. Barnes, sincapların aşırı yavaş olan metabolizmaları sayesinde yağ stoklarını en iyi şekilde değerlendirdiklerini düşünüyor.

Kış Uykusu Deneyi

Sincapların ‘aşırı soğuma’ uykusunun limitlerini ölçmek için, Barnes’ın meslektaşı Melanie Richter, dondurucu soğukluktaki bir rüzgar tüneline kış uykusundaki bir sincabı koydu. Ardından, içerideki sıcaklık iyice düşürüldü.Sincabın, rüzgar tünelindeki sıcaklık -26’yı gördüğünde vücut sıcaklığını -4 dereceye indirdiği tesbit edildi. Ancak bu sıcaklıkta, sincap titremeye başladı ve bir süre sonra uyandı. Bilim insanları, buradan yola çıkarak sincabın en fazla -4 dereceye kadar inebildiğine karar verdi.

Richter, tarla sincabının soğuğa gösterdiği uyuma ait deneyinde elde ettiği sonuçları, bu ay içinde ABD’nin San Francisco kentinde düzenlenen ‘Karşılaştırmalı Biyoloji’ toplantısında sundu. Araştırmacılar, sincapların sekiz ay donmuş bir yatakta uyumasının sadece aşırı soğuklardan kaynaklanmadığını, Kuzey Kutbu’nun sürekli karanlık geçen kış ve sürekli aydınlık geçen yaz dönemlerinde, sincapların sirkadiyan (24 saatlik) ritimlerini de ayarlamakta güçlük çektiklerini söyledi.


Saat Ayarları Var Mı?

Sincapların sirkadiyan saat ayarı yapıp yapamadığını anlamak isteyen araştırmacılar, hayvanların çukurlarında bulundukları ve bulunmadıkları anları tesbit etmelerini sağlayacak ışığa duyarlı boyun sensörleri kullandı. Bulgular, erkek sincapların, dişilerden üç hafta önce uyandığını gösterdi. Bu süre içinde, erkekler yuvada kalarak önceden depoladıkları yiyecekleri yedi. Böylece, zifiri karanlıkta vücut sıcaklıkları sabit kaldı ama sirkadiyan saatleri ‘devreye girmedi.’

Bahar geldiğinde, sincapların vücut sıcaklıklarının gündüz vakti arttığı, geceleri ise tekrar azaldığı anlaşıldı. Yazın ise gündüzleri çukurdan çıkan, geceleri ise geri giren sincaplar, sirkadiyan saatinin çalışmaya başladığına dair izlenimler gösterdi. Güneş’in yüksekliğine ve kızıllığına bakarak günün ne zaman başladığı ve bittiğini anlamanın zor olduğunu belirten Barnes, sincapların sirkadiyan saati ayarını beyinlerindeki bir gen sayesinde yapıyor olabileceklerini ifade etti.



Kaynak : Ntvmsnbc / NewScientist - Karşılaştırmalı Biyoloji (29 Ocak 2013,19:37)

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:24
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
9 Şubat 2013       Mesaj #113
Avatarı yok
Yasaklı
Ahtapot ve Küçük Bir Delikten Kaçış



Sadece 40 saniyede bir kutunun içinden sıyrılıp çıkmak. Üstelik küçücük bir delikten!

Ahtapotların yarıklardan, çatlaklardan ve deliklerden sıyrılmak gibi etkileyici yetenekleri var. Bu yeteneklerini bir avcı olarak elinizden kaçtığını görmek hoş olmayabilir; ama bunun dışında hayranlık verici.Ahtapotların bu özellikleri ile ilgili bir video, Bermuda Enstitüsü'nde okyanus bilimleri öğrencisi olan Raymond Deckel tarafından, ahtapotların ne kadar küçük deliklerden sığabileceğine ve her boyuttaki delikten ne kadar sürede sıyrılıp çıkabileceğine yönelik yaptığı bir çalışma sırasında kaydedildi.

Neden bu tip kaçışlarda çok iyiler? Cevap basit, ahtapotların ne bir kemiği nede dış zarı var. Ayrıca diğer tüm omurgasızlardan çok daha zeki yaratıklar. Laboratuvar deneylerinde ahtapotlar farklı şekilleri ve modelleri ayırt etmek için eğitilebiliyorlar. Ahtapotların ayrıca kimilerinin oyun diye adlandırabileceği –bir zekâ göstergesi- hareketleri de gözlemlendi; buna örnek, akvaryumlarındaki dairesel akıntıda oyuncaklarını bırakmak ve yeniden yakalamak. Ahtapotlar çoğunlukla akvaryumlarından kaçar ve yiyecek bulmak için diğerlerine girer. Balıkçı botlarına çıktıkları ve hatta yengeçleri yemek için delikler açtıkları bile görülmüş.



Kaynak: EarthSky (01 Şubat 2013)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:24
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
23 Şubat 2013       Mesaj #114
Avatarı yok
Yasaklı
Farelerin 'Aklı Okundu'


Bilimadamları farelerin beyin faaliyetinin gözlenebildiği bir sistem geliştirdi.

Stanford Üniversitesi'nden bilimadamları, önce kalsiyum iyonuna duyarlı sinir hücrelerinin yeşil floresan proteinini gösterebilmesi için farelere gen tedavisi uyguladı. Daha sonra farelerin beynine floresan proteini ve ince bir mikroskop yerleştirdi. Fareler bir uyaranla karşılaştığında sinir hücresi harekete geçti, hücre kalsiyum iyonuyla ''aydınlandı'' ve kalsiyum proteinini harekete geçirerek hücrenin yeşil parlak ışık yaymasını sağladı.

Farelerin deneyimler ve duygularla ilgili hipokampus bölgesine yerleştirilen, bir kamera çipine bağlı mikroskopla aynı anda hayvanların beyin faaliyeti görülebildi. Hayvanlar, duvarı tırmaladığında belli bir sinir hücresinin yeşil ışık yaydığı, başka bir yere gittiğinde bu sinir hücresinin ''söndüğü'' ve yeni bir hücrenin ''yandığı'' belirtildi. Araştırmacılardan Mark Schnitzer, ışıklara bakarak farenin nerede olduğunu belirleyebildiklerini vurguladı.

''Ofiste yürüdüğünüzü ve masaya yaklaştığınızda beyninizin bir bölümü, sandalyeye yaklaştığınızda ise başka bir bölümünde ışık yandığını düşünün'' ifadesini kullanan Schnitzer, bu şekilde beynin temsili bir harita çıkardığına dikkati çekti. Deneyden bir ay sonra da farelerin aynı yere geldiğinde sinir hücrelerinin aydınlandığını belirten bilimadamları, araştırma sonuçlarının beyin hastalıklarının gelişiminin incelenmesine ışık tutacağını ifade etti.


Kaynak: AA / Nature Neuroscience (20 Şubat 2013,20:06)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:25
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
13 Mart 2013       Mesaj #115
Avatarı yok
Yasaklı
Kuzey Kutbu’nda Develer



Nature Communications’da yeni yayımlanan makaleye göre, günümüzden 3,4 milyon yıl önce ilk develer kuzey kutbunda geziyordu!

Develer, Afrika çölleri, iç Asya bölgeleri ve sıcak iklimlerle ilişkilendirilen hayvanlardır. Dolayısıyla, develeri günümüzde soğuk iklim koşullarının hakim olduğu bölgelerde görmeyi beklemeyiz. Fakat yeni bulgular, Orta-Pliyosen olarak adlandırılan dönemde, günümüzden 3,4 milyon yıl önce, bu hayvanların ataları olan Ellesmere develerinin kuzey kutbunda cirit attığını gösteriyor!

Peki, bu nasıl mümkün oluyor? Araştırmacılara göre, Orta Pliyosen’de, kuzey kutbu bölgesindeki sıcaklıklar, günümüz sıcaklıklarından 2 ila 3°C daha yüksekti. Bu yüzden Ellesmere Adası’nın Strathcona Fiyordu’nda bulunan ormanda Ellesmere develeri yaşayabiliyordu. Bu sonuçlar, donma noktasının üzerindeki sıcaklıklarda olsa da, develerin çok düşük sıcaklıklara ve 6 ay boyunca karanlığa dayanabildiğini gösteriyor. Rybczynski ve ekibinin çalışması, modern devenin dev develerin soyundan geldiğini ortaya koyması ve develerin gelişim sürecine ışık tutması açısından da önem arz ediyor.




Dev kuzey kutup develerinin fosilleri, Rybczynski ve diğ., 2013.


Kaynak: Nature Communications
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:25
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
15 Mart 2013       Mesaj #116
Avatarı yok
Yasaklı
Şempanzelerin Bulmaca Sevgisi

Londra Zooloji Topluluğu, yaptığı bir deneyin, şempanzelerin insanlar gibi bulmaca çözmekten hoşlandıklarını ortaya koyduğunu duyurdu.Çalışmanın sonuçları ABD'de yayımlanan ve maymungiller üzerine odaklanan yayınlar yapan American Journal of Primatology dergisinde yayımlandı.Londra'daki ekipten Fay Clark, şempanzelerin ödül olsun ya da olmasın bulmaca çözmekten, bulmacayı sevdikleri için zevk aldıklarını söylüyor.Deney sırasında şempanzelerden delikli bir paneldeki tünelciklerden kırmızı zarları geçirmeleri istendi.Aynı deney bademle de yapıldı ancak araştırmacılar şempanzelerin panel labirentinin sonuna ulaştırmayı başardıkları bademlerin sunduğu ödülden ayrı olarak bizzat zarları da deliklerden ilerletmekten zevk aldıklarını söylüyor.

Deneyin maymunlar için arı kovanından petek parçası koparmak gibi bir şey olduğunu belirten araştırmacılar, zar ile oynanan "labirent" oyununun daha zor olduğunu zira petek parçası gibi yapışkan olmadığını belirtiyor.Araştırmacılar, şempanzelere ön eğitim verilmediğini ve herhangi bir şekilde zorlanıp bulmacaya yönlendirilmediklerini belirtti.



Kaynak: BBC / Journal of Primatology (26 Şubat 2013,14:15)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
3 Nisan 2013       Mesaj #117
Avatarı yok
Yasaklı
Arılar Elektrikle mi Haberleşiyorlar?



Bal arıları, uçarken kanatlarını birbirine ve vücutlarına değdirdiklerinde sürtünmeden dolayı oluşan elektrik alanlarını kullanarak iletişim kuruyor olabilirler mi? Araştırmacılar, arıların vücutlarında oluşan elektrik alanlarının, antenleri kıpırdatarak beyinlerinde anlamlı sinyaller oluşturduğuna dair kanıtlar buldular.

Arıların vızıldayarak uçarken vücutlarında elektriksel bir yük biriktirdikleri bilinen bir gerçekti. İnsanların halıya sürtündüklerinde oluşturdukları yük gibi, arılar da kanatlarını dakikada ortalama 12.000 kez çırparak kanat çevresinden vücutlarına uzanan bir elektromanyetik alan oluştururlar. Arıların vücutlarını çeviren kabuksu yapı mumsu bir özelliğe sahip olduğundan elektriği iletmez. Free University of Berlin’den Araştırmacı Randolf Menzel’e göre, bu özellikleri sayesinde, arılar bir nesneye konduğunda bile vücutlarındaki yük dağılmadan kalır. Oluşan bu elektrik alanının çiçeğin üzerindeki polenleri mıknatıslayarak, arıların bacaklarına yapışmasını kolaylaştırdığı biliniyordu. Elektromanyetik alanı iletişim kurmada kullanabilecekleri ise ancak Tesla’nın aklına gelebilirdi.

Araştırma grubuna göre arılar kondukları çiçekte elektromanyetik alan değişimi oluşturuyor; çiçeğe sonradan konan arılar ise bu değişimi farkedip çiçekten ne zaman nektar toplandığı bilgisini hesaplayabiliyor. Elektromanyetizmanın arılarda oluşturduğu uyarı çok net bir şekilde ortaya konabiliyor. Şöyle ki, bir arının vücudunda oluşan elektrik alanının anteninde meydana getirdiği bükülme oranı, aynı mesafedeki kanat çırpışından oluşan rüzgarın etkisinden 10 kat daha fazla.

Yapılan deneysel çalışmalar yukarıdaki teorileri doğrular nitelikte. İletken duvarlı küçük bölmelere konan arılar, dış ortamdaki elektrik alanlarından izole ediliyor. Sonrasında elektrik yüklü bir çubuk arılara yaklaştırıldığında antenlerinin bükülmesine neden oluyor. Antenleri alınan arılara aynı deney uygulandığında ise Johnston organı denen, antenlerin kökünde bulunan sensör gruplarının hareketlerinde değişimler gözleniyor. Deneyler kompleksleştikçe, arıların elektromanyetizmaya tepkileri de daha detaylı incelenebiliyor. Örneğin belli bir elektrik alan şiddeti ve doğrultusunu teşhis edebilen arılara şekerli bir ödül verilen kontrollü deneyler, arıların alan şiddetlerini tespit etme hassasiyetini artırabiliyor.

Bu minik ama kompleks organizmalar, gizemlerini korumaya devam edecekler gibi gözüküyor. Dünyanın en hızlı bilgisayarlarından biri saniyede 16 milyar aritmetik işlem yapabilirken, bal arısı aynı sürede 10 mikrowatt’tan daha az enerji harcayarak 10 trilyonluk işlem yapma kapasitesine sahip. Kimbilir, belki de süper işlemcili beyinleri sayesinde yüzbinlerce yıldır kablosuz haberleşebiliyorlar.



Kaynak: WIRED (28 Mart 2013,01:30)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:25
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
17 Nisan 2013       Mesaj #118
Avatarı yok
Yasaklı
Köpekbalıkları Dolunayda Derin Sulara Dalıyorlar



Yeni bir araştırma, köpekbalıklarının Dolunayda daha derin sulara indiklerini ortaya koydu. Köpekbalıkları, mevsimlere göre yüzdükleri derinlikleri değiştirirken, Ay’ın hareketlerini de hesaba katıyorlar!

Avustralyalı bilim insanları, köpekbalıklarının farklı mevsimlerdeki hareketlerini inceleyerek ilginç sonuçlara ulaştı. Yaklaşık üç yıl boyunca gri resif köpekbalıklarının sudaki hareketlerini takip eden araştırmacılar, Carcharhinus amblyrhynchos olarak bilinen türün sulardaki sıcaklık değiştikçe yüzdükleri derinlikleri değiştirdiklerini tespit etti.

Araştırmada, Filipinlerin açıklarındaki Mikronezya adalarından Palau’nun mercan kayalıklarında yaşayan 39 gri resif köpekbalığı incelendi. Köpekbalıklarının, kış mevsiminde sıcak sulardan uzaklaşmamak için yaklaşık 35 metre derinlikte yüzeye yakın bir seviyede yüzmeyi tecih ettiği görüldü. Bahar aylarıyla beraber artan sıcaklıklarda ise köpekbalıklarının yaklaşık 60 metre derinliğe indiği görüldü.

PLOS One dergisinde yayımlanan araştırmada ortaya çıkan ilginç bulgu, köpekbalıklarının Ay’ın hareketlerine göre davranış değişikliği göstermesi oldu. Balıklar, dolunay’da suyun derinliklerine dalarken, yeni ayda sığ sularda yüzmeyi tercih etti. Geçmişteki araştırmalar, kılıç balığı, sarıkanat ton balığı ve irigözorkinoz balığının Dolunay esnasında derin sularda yüdüğünü tespit etmişti. Bilim insanları, Dolunay’ın parlaklığı sayesinde balıkları yönlerinden saptırıyor olabileceğini ve balıkların bu etkiyi azaltmak için derinlere daldığını düşünüyor.


5 Tür Koruma Altına Alınacak

Livescience sitesine açıklama yapan Batı Avustralya Üniversitesi’nden Gabriel Vianna, “Bu durum ışığın mercanları gün içinde nasıl değiştirdiğini gösteriyor... İlk kez resif köpekbalıklarında ışığın etkisini bu denli gözlemledik” dedi. Araştırmacılar, gri resif köpekbalıklarının gösterdiği farklı yüzme şekillerinin, enerjilerini korumak, yemek bulmak ve daha büyük köpekbalıklarından korunmayı amaçlıyor olabileceğini de belirtti.

Yasa dışı avlanmanın bölgeye ve köpekbalıklarına büyük zararı olduğuna dikkat çeken Vianna, “Palau, deniz turizmi ve köpekbalıkları sayesinde gördüğü ilgiyle yılda 18 milyon dolar kazanıyor... Ancak avlanmanın onlarca köpekbalığını birkaç gün içinde yok etme ihtimali var ki bu bile çok büyük bir rakam” dedi. Gri resif köpekbalıkları Dünya'nın birçok bölgesinde yaşayan bir tür olduğu için çevreciler tarafından nesli tükenme tehdidi altındaki türler arasında gösterilmiyor. Ancak yakın zaman önce yapılan bir araştırma, her yıl ortalama 100 milyon köpekbalığının öldürüldüğünü ortaya koymuştu. Uluslararası çevre örgütleri, Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme (CITES) kapsamında beyaz köpekbalığı türünün koruma altına alınmasını istiyor.


Kaynak: BBC / PLOS One (17 Nisan 2013,10:18)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:25
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
18 Nisan 2013       Mesaj #119
Avatarı yok
Yasaklı
Böceklere Özel ‘Uzay Giysisi’



Bilim insanları, elektron mikroskopla incelendikleri esnada ölen böcekleri canlı gözlemleyebilmek için alışılmışın dışında bir yöntem buldu: Uzay giysisi etkisi gösterecek koruyucu deterjan!

Elektron mikroskoplar, küçük canlıların normalinden binlerce kat daha büyüklükte gözlemlenebilmelerini sağlıyor. Ancak pire, tahtakurusu ve diğer böcekler mikroskop altında incelenirken ölüyor. Küçük canlıları hayattayken inceleme şansını kaçıran bilim insanları, bu sorunu ortadan kaldırmak için ‘küçük uzay giysileri’ kullanmayı düşünüyor.

Elektron mikroskoplar, gözlemlenen hedefe elektronlar yayarak çalışıyor. Gözlemlenen nesne veya canlının, bir vakum hücresi içinde tutulması gerekiyor. Bu da, söz konusu hava boşluğunda böceklerin hayatta kalamaması demek. Böceklerin üzerindeki su bile gözlem esnasında buharlaştığı için, bilim insanları numuneleri özel olarak hazırlamak zorunda kalıyor.


Japon bilim insanları, elektron mikroskoplarla sorunsuz bir gözlem yapabilmek için, yeni bir yöntem öne sürdü. Araştırmacılar, Tween 20 adındaki zehirli olmayan deterjanla böcekleri kaplamayı planlıyor. Tween 20 kuşanan böcekler, vakum hücresine konarak üzerlerine elektron ışınları gönderilmeye başlanınca, deterjanın oluşturduğu tabaka sayesinde korunuyorlar.

Deneme Başarılı

Proceedings of The National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan araştırma, Hamamatsu Üniversitesi Tıp Okulu’ndan Takahiko Hariyama ve ekibi tarafından gerçekleştirildi. Hariyama, bazı böcek larvalarını elektron ışınlarının öldürmediğini fark etti. Bu böceklerin üst derilerinde, elektronlara veya iyonlaşmış gazlara karşı farklı bir molekül oluşturduğunu gördü. Hariyama, Tween 20 deterjanını, koruyucu moleküle sahip olmayan böcekler üzerinde denediğinde, aynı sonucu aldı: Böcekler hayatta kalmayı başarmıştı.

The Scientist dergisinin verdiği bilgiye göre, yöntem her ne kadar başarılı görünse de herkesi tatmin etmiş değil. ABD’nin Shippensburg Üniversitesi’nde böcekbilimci olan Gregory Paulson, Tween 20 ile oluşturulan koruyucu örtünün böceklerin vücutlarındaki küçük yapıların işleyişini etkileyebileceğini belirtti.



Kaynak: Ntvmsnbc / Proceedings of The National Academy of Sciences (17 Nisan 2013,13:49)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:25
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
16 Mayıs 2013       Mesaj #120
Avatarı yok
Yasaklı
Erkek Örümceklerin Tehlikeli Seçicilikleri



Erkek bir Micaria sociabilis, dişisi ile karşılaşır ve onunla çiftleşmesi beklenirken afiyetle mideye indirir! Bu olay örümcek çiftleşme ritüellerinde tehlikeli bir buluşma olarak kayıtlara geçer ve şaşırtıcı bir araştırmanın kıvılcımı oluverir…Dişi türlerine bir eş olarak değil de bir öğün olarak yaklaşan erkek örümcekler aslında genç dişi üyelerine nasıl dişilerden hoşlandıklarının mesajını veriyor olabilirler. Çek Cumhuriyeti'ndeki Brno Üniversitesi üyelerinden biri olan Lenka Sentnska:

"Aslında erkek örümcekler ayırt etmeksizin her önüne gelen dişi örümcekle çiftleşme makineleridir" diyor! Fakat bu Micaria sociabilis türündeki ufak bireyler için pek de geçerli bir iddia değildir! O ve iş arkadaşlarının Davranışsal Sosyobiyoloji ve Ekoloji makalelerinde, bu türdeki örümceklerin diğer akrabalarına göre çok belirgin şekilde ve uç noktalarda seçici olduğunu öne sürmektedirler.Sentenska'nın raporunda bulunan 160'dan fazla birey üzerinde iki cinsiyetten ve her yaştan örümceğin laboratuar incelemesine göre, çok ironik bir şekilde çiftleşme buluşmalarında erkek örümceklerin 3'te 1'inin dişisini öldürmesi ile sonuçlandığı ve hiçbir dişinin erkeğini öldürmediği gözlemlendi.

Sentenska'nın örümceklerin yaş aralığına ait tahminleri yılın hangi zamanında toplandığına ve yaşam döngülerine dayanmakta. İlkbahar aylarında yumurtadan çıkmış örümceklerin arasında dişiler en geç ölecek olanlardan, bir sonraki yani haziran ayında doğan jenerasyonun erkekleri ise ilk olgunlaşanlardan. Sonuç olarak haziran ayının gelmesiyle, ilkbahar dişileri, neredeyse haziran jenerasyonu erkeklerden en büyük dişiler olmakta.Bu yaşlı dişiler ve genç erkeklerin çiftleşme ritüelleri ise yüzde 60 oranla dişi ölümü ile sonlanır. Fakat yılın diğer vakitlerinde daha az ölüm oranıyla çiftleşme sağlanarak sonlanmaktadır.


Kaynak: Science News (13 Mayıs 2013)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:25

Benzer Konular

9 Aralık 2016 / ipek kılıç Cevaplanmış
28 Kasım 2012 / STeFLo Soru-Cevap
10 Nisan 2015 / Misafir Cevaplanmış