Arama

Hayvanlar Hakkında Detaylı Bilgi Merkezi - Sayfa 11

Güncelleme: 4 Aralık 2016 Gösterim: 226.937 Cevap: 177
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
20 Kasım 2012       Mesaj #101
Avatarı yok
Yasaklı
Bu 'Kırkayak' 750 Ayaklı!

Sponsorlu Bağlantılar


Bilim insanları dünyanın en çok ayağı olan canlısının anatomik özelliklerini inceledi.

'Illacme plenipes' adlı canlı ilk olarak 80 yıl önce görüldü. Bu canlı son olarak kısa bir süre önce California'da yeniden keşfedildi.Şimdi araştırmacılar, bu türün çok sayıda ayağa sahip olmanın yanında, bugünkü hemcinslerinden ziyade milyonlarca yıl önce yaşayan akrabalarına daha çok benzediğini söylüyor.Araştırmanın sonuçları ZooKeys adlı dergide duyuruldu. Araştırmayı kaleme alan ekibin başkanı Doktor Paul Marek, 'I. plenipes'in "Çok ayaklılar dünyasının sırlarla dolu bir canlısı olduğunu" söylüyor.

Yüzlerce Ayağı Var

Doktor Marek bu canlıları, 2005 yılında kardeşiyle birlikte California'daki dağlık alanda buldu. O günkü keşfe kadar bu canlılara uzun zamandır rastlanmamıştı.Nature dergisinde çıkan bir yazıda, bu yeniden keşif hakkında ayrıntılar verilmiş ve canlının temel biyolojik özellikleri anlatılmıştı. Son araştırma ise canlının anatomisine daha yakından bakıyor.Bu tür canlıların ortak adı kırkayak olmakla birlikte aslında çoğunun çok daha fazla sayıda ayağı bulunuyor.

Bu familyaya ait canlıların büyük bölümünün ayak sayısı 62 olarak biliniyor. Ancak Doktor Marek, 'I. plenipes'in alanında rekortmen olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebileceklerini belirtiyor.Dişilerin 750'ye, erillerin 562'ye varan sayıda ayağı bulunuyor. Bu kadar çok sayıda ayağın toprak altındaki yaşama uyum sağlamak için gelişim süreci geçirdiğini düşünen Doktor Marek : "Yerin altında yaşıyorlar. Yaptığımız çalışmalar sırasında yerin 10-15 santimetre kadar altında yaşadıklarını belirledik." dedi.

Eski Türlerine Benziyor



Yakından bakıldığında bu canlıların zoolojik geçmişin izlerini taşıdıkları belirlendi. Çok ayaklılar, genel olarak yaprakla besleniyor; çürümüş bitkileri ağzının dişli kısmında öğütüyor.Ancak bilim insanları yeni keşfedilen kırkayağın, çene yapılarının başlarına monte olduğunu; koparttıkları bitki ve mantar parçalarını doğrudan yuttuklarını söylüyor. Bedeni de eski türlere daha çok benziyor.Doktor Marek, yeni keşfedilen çok-ayaklıların beden bölmelerinin de eski akrabalarınınkine daha çok benzediğini dile getiriyor ve milyonlarca yıl önce bu canlılara ve benzerlerine daha çok rastlandığını ama sayılarının artık çok azaldığını söylüyor.


Kaynak : BBC / ZooKeys (15 Kasım 2012,16:20)

Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:22
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
25 Kasım 2012       Mesaj #102
Avatarı yok
Yasaklı
Papağanlar İletişim İçin Taklit Ediyor

Sponsorlu Bağlantılar


Danimarka’da, bilim insanlarının yaptığı bir araştırmada papağanların birbirleriyle iletişim kurabilmek için hemcinslerinin seslerini taklit ettikleri ortaya çıktı.

Danimarka’da bulunan Aarhus ve Kophenag Üniversiteleri’nden bilim insanlarının yaptığı araştırmada papağanların sürü içindeki arkadaşlarıyla iletişim kurmak için çevrelerinden duyduğu sesleri taklit ettikleri ortaya çıktı.BBC’de yer alan habere göre Meksika’nın batısında yaşayan uzun kuyruklu küçük burunlu tür üzerinde yapılan çalışmada papağanların hemcinsleri onları taklit ettiğinde, birbirlerine daha hızlı ve sık tepki verdiği tesbit edildi.


Kaynak : Ntvmsnbc / BBC (24 Kasım 2012,15:19)

Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:23
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
8 Aralık 2012       Mesaj #103
Avatarı yok
Yasaklı
Kuş Yuvalarına 'Sigara İzmariti' Kalkanı



Yeni bir araştırma, şehirlerde yaşayan kuşların yuvalarını böceklerin istilasından korumak için sigara izmariti kullandıklarını ortaya koydu.

Bolivyalı araştırmacılar, şehirlerde yaşayan kuşların yuvalarını ‘temiz tutmak’ için şehir hayatının getirdiği faydalardan yararlandıklarını ortaya koydu. Araştırmaya göre, kuşlar yuvalarındaki böcekleri öldürmek ve onları uzak tutmak için sigara izmaritlerini kullanıyor.Royal Society Biology Letters dergisinde yayımlanan araştırma, kuşların yuva yapımında neden çok miktarda sigara izmariti kullandığına da açıklık getirmiş oldu.Bolivya’nın Ekoloji Ensititüsü (UNAM) tarafından yapılan çalışmanın başını çeken López-Rull ve ekibi, sigara izmaritlerinin böcekler karşısında oldukça etkili olduğunu fark etti.

López-Rull, “Kuş yuvalarında ne kadar fazla sellüloz asetat varsa, böceklerin yuvada bulunma olasılığı da o kadar azalıyor... Dahası, böcekler ısının tuzağına düşüp içilmiş veya içilmemiş sigaraya yaklaşmaya çalıştıklarında, birçoğu başarılı olamıyor. Nikotin miktarı daha fazla olduğu için, içilmemiş sigaraya yaklaşmaları daha zor oluyor” dedi.

Korunaklı Yuvalarda da Var

Araştırmacılar, birçok kuş türünün yuva korumasında izmarit kullandığını tesbit etti. İzmarite başvuran kuşların başında serçe ve bülbül geldiği ifade edilirken, diğer kuş türlerinin de izmariti sıkça kullandığı ifade edildi.

Araştırma makalesinde, “Kuşlar, yuvalarını işgal eden böceklere karşı gösterdikleri davranış değişikliğiyle tepki verirler... Örneğin, bazı kuş türleri yuvalarına bol miktarda çiçek taşır ve uçucu bileşiklerin etkisiyle böcekleri uzak tutar” dedi. Sigara izmariti kullanmanın da benzer bir davranış şeklinden doğduğu ifade edildi.İzmaritin, şehirlerde yaşayan kuşlar için yaşadıkları yerin sunduğu bir kaynak olarak belirdiği ve yuva inşasında kullanılan maddeler arasına girdiği belirtildi. Araştırmacılar buna rağmen şehir ortamının kuşlar için en zorlayıcı çevre olduğunu da ifade etti.


Kaynak : Ntvmsnbc / Royal Society Biology Letters (07 Aralık 2012,12:03)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:23
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
9 Aralık 2012       Mesaj #104
Avatarı yok
Yasaklı
Su Üzerinde Zıplayarak Balıklardan Kaçıyor!



Bilim insanlarını şaşırtan cüce kök kurdu.

Su üzerinde yürüme ve zıplama yeteneğine sahip yeni bir böcek bulundu.Güney Afrika'nın Cape Town kentindeki bir gölette bulunan, bilim insanlarının cüce kök kurdu adını verdikleri böcek, tropik yaşam alanlarında bulunan su bölgeleri kıyısındaki çamurlu suların içine kazdıkları oyuklarda yaşıyor.Böceğin, su üzerinde hareket edebilen diğer böcek ve hayvanların kullandığından farklı bir yöntemle bunu başardığına dikkati çeken bilim insanları, cüce kök kurdunun kullandığı tekniğin, suda giden robotik araçların geliştirilmesine yardımcı olabileceğini belirtti.

Böcek üzerinde yapılan araştırmalar, 5 milimetre boyunda ve 10 miligram ağırlığındaki cüce kök kurdunun, arka ayaklarındaki özel paletleri yardımıyla su üzerinde 100 milimetre yükseğe sıçrayabildiğini ve bir sıçrayışta kendi boylarının 5,4 katı olan 33 milimetrelik bir mesafeyi katedebildiğini gösterdi.Böcekler karada ise 70 santimetre yükseğe sıçrayabiliyor ve bir sıçrayışta 1 metre gidebiliyor. Böceği keşfeden İngiltere'nin Cambridge Üniversitesi Zooloji Bölümü Profesörü Malcolm Burrows, cüce kök kurdu hakkında yaptıkları araştırmayı Current Biology dergisinde yayımladı.


Su Topu Oluşturarak Zıplıyor!

Su üzerinde hareket edebilen su böcekleriyle, Güney Amerika kertenkelesinin, bunu, ayaklarıyla su arasında kalan küçük hava katmanını muhafaza etmek suretiyle, su yüzey geriliminden faydalanarak yaptığını belirten Barrow, ancak bu canlıların ayaklarının ıslanması durumunda suyun içine çekilerek boğulduklarını anlattı.

Cüce kök kurdu ise balıklara kolayca yem olabilecekleri sulardan kaçabilmek için yaklaşık 1 milisaniye içinde, saniyede 130 derecelik açısal hızla açabildikleri güçlü arka bacaklarıyla suyu itiyor. Aşağıya yapılan itme hareketiyle bacakların üzerinde bulunan özel yaylı paletler ve çıkıntılar açılarak yüzey alanlarını 2,4 kat genişletiyor. Böylece aşağıda, böceğin havaya zıplamasına imkan veren bir çeşit su topu oluşuyor. İtiş hareketi tamamlandıktan sonraysa ayaklardaki paletler böceğin havada sürüklenmesini önlemek amacıyla hızla kapanıyor.

Böceğin kullandığı su üzerinde hareket ve zıplama tekniğinden suda yolabilen küçük robotların geliştirilmesinde yararlanılabileceğini
belirtenBurrows, ''Su altında hareket eden küçük robotik araçlar yapmak istiyorsak biz de böyle pervaneler veya kürekler tasarlamalıyız'' dedi.


Kaynak : AA / Current Biology (04 Aralık 2012,13:08)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:23
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
16 Aralık 2012       Mesaj #105
Avatarı yok
Yasaklı
Böcekler İnsanlara Hizmet Ediyor



Uzmanlar, 1 milyon 720 bin hayvan türünün 854 bin'ini oluşturan böceklerin insanlar için çok faydalı olduğunu bildirdi.

Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bitki Koruma Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol Yıldırım, böceklerin sadece pire, tahta kurusu gibi algılanıp insanlar için zararlı böcekler olarak düşünülmemesi gerektiğini vurguladı.Yıldırım, ''Böceklerin faydaları o kadar çok ki hakikaten saymakla bitiremiyoruz. Sayılamayacak kadar insanoğluna hizmetleri var. Tabii sadece bin civarında zararlıları var. Bunun için böcekleri 'pis bir yaratık' olarak görmek doğru değil. Dünyada 20 bin civarında yaban arı türü var. Bunların hepsi tozlaşmayı, tohum bağlamayı sağlıyor, kaliteli ürün elde etmemizi sağlıyor. Bilim dünyasına da önemli katkı sağlıyor'' dedi.


Kaynak : CNN (15 Aralık 2012,12:55)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:23
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
31 Aralık 2012       Mesaj #106
Avatarı yok
Yasaklı
Hayvanlarda Bilinç Var mı?

Hayvanlarda bilinç olmadığını düşünenler fazladır. Bu düşünce yeni değildir. Psikolog Alfred Binet tek hücreli Micro'ların algılama ve nesneler arasındaki farklılıkları ayırt etme kabiliyetinde oldukları ve amaca yönelik davranışlar sergilediklerini, Organizmaların Ruhsal Yaşantıları (1889) adlı kitabında yayımlamıştı. 1908 yılında ise Francis Darwin bitkilerde bilincin olabileceğinden bahsetti. Yine Jacques Loeb (1859-1924) hayvanlarda da bir tür bilincin olabileceğini öne sürmüştü. 1911 yılında ise Hayvan Davranışı Dergisi (Journal of Animal Behaviour) yayımlanmaya başlandı. Günümüzde de benzer tartışmalar daha yoğun olarak devam etmektedir. Hatta hayvan zihni, bilinci ve algısı konusunda akademik dergiler (Animal Cognition) yayımlanmaktadır.

Antropomorfik bakış, insanların günlük yaşamlarına egemen düşüncedir. Evcil hayvanlarımızla ilişkilerimizde onlara insan özellikleri olan duygu, amaç ve maksatlar yakıştırırız. Hayvanlara insansı özellikler atfetmekten kendimizi alamayız.Bu aslında sadece hayvanlarla sınırlı değildir ve diğer canlı şeylere de benzer özellikler yükleriz. Bazen, insanoğlu bitkilere, taşlara ve arabalara dahi yakıştırmalar yapar. Hayvanlarda bilinç olduğu düşüncesinin de bunlardan biri olduğu öne sürülür.1908 yılında Margaret Washburn, Hayvan Zihni adında bir kitap yazmış ve kitabında antropomorfizmden kaçamayacağımızı vurgulamıştır.



Kaynak : Popüler Bilim (Eylül 2012,Sayı:217)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
4 Ocak 2013       Mesaj #107
Avatarı yok
Yasaklı
'Süper Antibiyotik' Panda Kanında Saklı!



Nesli tükenme tehlikesi altında bulunan canlıların arasında yer alan pandalar, hayvanat bahçelerinde sayılarını hızla artırırken, insanlığın geleceği için de oldukça önemli bir ilacın üretilmesine katkıda bulunuyor olabilir.

Pandaların, aralarında sürekli bir mesafe bulundurmalarının insanlar için çok önemli bir özelliğe sahip olduğu anlaşıldı. Bilim insanları, panda kanında bulunan güçlü bir antibiyotik bileşiğin, yeni tedaviler geliştirilmesinde büyük rol oynayableceğini ifade etti.Çin’in Nanjing Tarım Üniversitesi’nde Dr. Xiuwen Yan’ın başını çektiği araştırma ekibi, dev pandaların genomu üzerinde yaptıkları analizlerde, dikkat çekici bir bulgu elde etti. Panda DNA’sı üzerinde yapılan analizler, canlının bağışıklık sisteminde oluşan güçlü bir antibiyotik bileşik tesbit etti.

Çinli bilim insanlarının ‘cathelicidin-AM’ olarak adlandırdığı bileşiğin, zararlı bakterileri bir saatten kısa bir süre içinde öldürebildiği belirtildi. Bu süre, tıp dünyasında bugün kullanılan birçok antibiyotiğin etki gösterdiği süreden altı kat daha hızlı.Dr. Yan, panda kanında gizli olan antibiyotiğin etkisini, İngiliz Daily Telegraph gazetesine anlattı:"Cathelicidin-AM, ilaçlara direnç gösteren bakteri ve mantarlar dahil olmak üzere çok geniş çaplı mikroorganizmalara karşı önleyici etki gösterdi. Geleneksel antibiyotikler kullanarak mikroorganizmaların dirençlerini artırmak gibi bir risk söz konusuyken, en kısa zamanda yeni mikrop öldürücü ilaçlara ihtiyacımız var” dedi.

Çok Güçlü Bir Antibiyotik Üretilebilir

Zararlı mikroorganizmalara karşı konulması aşamasında, gen kodlanan anti-mikrobik peptitler önemli rol oynuyor. Peptitler, geleneksel antibiyotiklere kıyasla mikropların daha az direnç göstermesini sağlıyor. Bugüne kadar çeşitli hayvan, bitki ve mikroorganizma türlerinden 1000’den fazla anti-mikrobik peptit elde edildi.

Bilim insanları, cathelicidin-AM bileşiğinin pandalarda olduğu gibi insan kanında da antibiyotik etkisi göstermesi halinde, çok güçlü bir antibiyotiğin geliştirilebileceğini ifade etti. Dr. Yan ve meslektaşları, antibiyotiklere direnç gösteren bakterilerin kökünü kazıyacak yeni bir tedavi geliştirmenin yanı sıra, genel hijyen sağlanması için bir antiseptik de geliştirebileceklerini umduklarını belirtti.



Kaynak : Ntvmsnbc / Telegraph (02 Ocak 2013,16:34)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:23
plum - avatarı
plum
Ziyaretçi
4 Ocak 2013       Mesaj #108
plum - avatarı
Ziyaretçi
PENGUENLER
Antartika 'da uzun kutup gecesi, gunesin ufuktan yukselmesiyle biter ve alti ay surecek gunduz baslar.

* Cok gecmeden smokinlerini giymis penguen suruleri, kisa bacaklari uzerinde hoplayarak ilerlemeye baslar. Onlerinde yurumeleri gereken yuzlerce kilometre buzlu yol vardir.

* Ve onlar 1 adimda yalnizca 10 cm ilerleyebilir.

* Ama dakikada 120 adim atarlar.


PENGUEN ve POTANSİYEL ENERJİ - KİNETİK ENERJİ DÖNÜŞÜMÜ

İmparator penguenlerinin kuluçkaya yattıkları dönem kutup kışına denk gelir. Erkek penguen yumurta üzerinde kuluçkadayken, dişisi doğacak olan yavrusu için besin bulmaya gider. Kuluçka yeri ile en yakın besin kaynağının arasındaki mesafe bazen 100 kilometreyi geçer. Anne penguen yavru yumurtadan çıkana kadar geçen 4 aylık süre içinde sürekli dolaşarak yavrusu için kursağında besin biriktirir. Anne yumurtadan çıkan yavruyu devraldığında, baba penguen uzun sürecek olan yürüyüşe çıkar.

penguen2
Penguenler büyük gövdeli olmalarına karşın, yürüyüşlerini zorlaştıracak kadar küçük bacaklara sahiptir. Peki nasıl oluyorda buna rağmen kilometrelerce yürüyebilmektedirler?

Penguenler tıpkı bir hacıyayatmaz gibi sağa sola sallanarak yürürler. Aslında penguenler enerji tasarrufu yapabilmek için sarkaç benzeri bir yürüyüş yapmaktadırlar. Aşırı kısa bacaklı olan penguenler, yana doğru adımlar atarak kaslarının daha az yorulmasını sağlar. Böylece her adımın sonunda bir sonraki adım için enerji depolarlar. Normal yürümüş olsalar kendi heybetlerindeki bir hayvandan iki kat daha fazala enerji harcamaları gerekirdi. Hayvan sadece yürümeye başlarken enerji harcar, bir de duruken.

Penguenlerin bu özellikleri Allah'ın canlılar üzerindeki şefkat ve merhametinin en büyük delillerinden biridir. Kinetik ve potansiyel enerjinin birbirine dönüşümünü kullanarak enerji tasarrrufu sağlayacak bir yürüyüş yapmak hiç bir pengunenin kendi başına yapabileceği bir şey değildir. Allah ilham etmedikçe, hiç bir penguen potansiyel-kinetik enerji dönüşümünü bilemez ve bunu sağlayabileceği bir yürüyüş tasarlayamaz.

İMPARATOR PENGUENLERİNİN BENZERSİZ SABRI

Yumurtalarını koruma konusunda büyük bir azim, görülmemiş bir sabır ve şaşırtacak derecede dayanıklılık gösteren diğer canlı türü ise imparator penguenleridir. Antarktika'nın zorlu koşullarında yaşayan İmparator penguenleri, Mart ve Nisan aylarında (bu Antarktika'da kışın başlangıcı demektir) üremek ve yavrularını yetiştirebilmek için uygun olan bölgelere birkaç kilometrelik bir yolculuk yaparlar. 25.000 kadar penguen burada biraraya gelir ve çiftleşirler. Mayıs veya Haziran ayında dişi penguenbir yumurta yumurtlar. Çift yumurtaları için yuva yapamaz, çünkü çevrelerinde kardan ve buzdan başka hiçbir şey bulunmamaktadır. Ancak yumurtalarını buzun üzerine de bırakamazlar, çünkü yumurta soğuğa dayanamayarak hemen donar. Bu nedenle imparator penguenleri yumurtalarını ayaklarının üzerinde taşırlar.Yumurtladıktan sonraki birkaç saat içinde, erkek dişinin yanına gelir ve her ikisi göğüs göğüse gelecek şekilde dururlar. Böylece erkek dişiden yumurtayı devralır. Her ikisi de yumurtayı buzun üzerinde tutmamaya özen gösterirler. Erkek önce ayak parmaklarını yumurtanın altına sokar ve sonra parmaklarını kaldırarak yumurtayı ayağının üzerine yuvarlar. Yumurtasını kırmamak için de bu işlemleri son derece dikkatli ve özenli yapmak zorundadır. Bu zorlu işlemin ardından, yumuşak tüyleri ile yumurtanın üzerini örter.
penguenler toplulugu
Yumurta üretmek dişi penguenin vücudundaki besin deposunun tamamına yakınını tüketmiştir. Bu kaybını telafi etmek için hemen yiyecek bulmaya denize geri dönmelidir. Bu yüzden kuluçkaya erkek penguen yatar.

Ancak bu, diğer kuşlarınkinden çok daha zorlu ve sabır gerektiren bir kuluçka dönemidir. Penguenler yumurtalarını bir an bile ayaklarının üzerinden indiremezler. Bu nedenle hareket kabiliyetleri yok gibidir. Sadece ayaklarını sürükleyerek birkaç metre ilerleyebilirler. Küçük kuyruklarını üçüncü ayak gibi kullanır ve topuklarının üzerinde durarak dinlenirler, bu esnada ayak parmaklarını yukarı doğru dikerler ki değerli yumurtaları buza değip donmasın. Penguenin tüyleriyle örttüğü ayakları dışarıdan 80 derece daha sıcaktır ve bu sayede yumurtası dondurucusoğuğu kesinlikle hissetmez.


penguen yavrularipenguenler8
Penguenler, son derece soğuk olan kutup ikliminin etkisinden korunmak için biraraya toplanırlar. Böylece bu topluluğun üyesi olan yavrular soğuk rüzgarların da etkisinden korunarak toplanma imkanı bulabilirler.
Kış ilerledikçe çok şiddetli tipiler başlar, rüzgar saatte 120- 160 km hızla eser. Bu öldürücü kış şartlarında erkek penguenler aylarca hiçbir şey yemeden ve neredeyse hiç kıpırdamadan yavruları için benzersiz bir fedakarlıkta bulunurlar. Bu zor koşullarda donmaktan kurtulmak için önemli bir dayanışma örneği göstererek birbirlerine daha da yaklaşırlar. Aralarına soğuk girmesini engellemek için gagalarını göğüslerine yapıştırırlar, böylece enseleri dümdüz olur ve birbirine yapışan penguenler arada hiç boşluk kalmayacak şekilde tüyden bir tavan oluştururlar. Çemberin dışında kalanlar kuzey kutbunun bütün sertliğini göğüslemek zorundadırlar. Ancak bu çok uzun sürmez, çünkü sürekli olarak yer değiştirirler ve dönüşümlü olarak çemberin dışına geçerler. Böylece birbirlerini de kollamış olurlar. Hiçbiri çemberin dış kısmına geçme konusunda çekimser davranmaz. Binlerce penguenin aralarında hiçbir çatışma çıkmadan, aylarca, olabilecek en zor koşullarda bile birlikte yaşamaları ve dayanışma içinde olmaları son derece ilginçtir. Bilinç ve akıl sahibi insanların bile menfaatleriyle çatışabilecek böyle bir ortamda penguenlerin bu kadar uyumlu, ince düşünceli ve fedakar tavırlar göstermeleri çok ender karşılaşılabilecek bir durumdur. Tüm bu güç koşullara rağmen, penguenlerin hayatları pahasına yumurtalarını bırakmamaları ise evrim teorisinin, "zayıfların ezilerek yok olduğu"nu iddia ettiği doğa anlayışını tamamen yıkmaktadır. Çünkü doğa, zayıfların ezilerek yok oldukları bir savaş meydanından çok, zayıfların güçlüler tarafından her türlü zorluğa rağmen korunarak bakıldıkları bir yerdir.

penguenler9
Gerçekten de doğa Darwin'in dediği gibi olsaydı, yani her birey
yalnız kendi yaşamını düşünseydi, hiçbir canlı yavrularını büyütmek, beslemek
ve korumak pahasına bu kadar enerji, zaman ve yiyecek kaybına katlanmazdı.


Son derece çetin geçen bu 60 günün sonunda yumurtalar çatlar. 60 gündür, tek bir şey yemeden soğuğa karşı direnen erkek penguenler, yumurtalar çatladıktan sonra bile kendilerini değil yavrularını düşünürler. Yeni doğan yavrunun besine ihtiyacı vardır. Erkek penguen yutağından az da olsa süt salgılar ve bunu yavrusuna içirir. İşte tam bu kritik günlerde dişiler görünür. Dişiler döndüklerinde seslenmeye başlarlar ve erkekler de onlara karşılık verir.Eşler birbirlerini çiftleşme sırasında öğrendikleri seslerinden tanırlar. 3 ay boyunca ayrı kalmalarına rağmen bu sesi hemen tanıyabilmeleri de Allah'ın onlara verdiği özel bir yetenektir.

Dişinin kursağı tamamen avladığı yiyeceklerle doludur. Bu depoladığı yiyecekleri yavrusunun önüne boşaltır ve yavru ilk gerçek yemeğini yer. Dişinin geri dönmesiyle erkeğin bir an önce yavruyu terk ederek kendi işine döneceği düşünülebilir. Ancak böyle olmaz, erkek 10 gün kadar daha yavruya bakar. Onu ayağının üzerinde korumaya devam eder. Sonrasında ise, yaklaşık 4 aylık açlık döneminden sonraki ilk yemeğini yemek üzere denize döner.

Erkek penguen denizde avlandıktan 3-4 hafta sonra geri döner ve yavruya bakma görevini dişiden devralır. Bu kez dişi tekrar avlanmak için denize geri döner.

penguen3

Yavru penguenler ilk dönemlerinde vücut ısılarını kendileri oluşturamazlar ve yalnız bırakıldıklarında birkaç dakika içinde donarak ölürler. Bu nedenle erkek ve dişi penguen yavruya yiyecek bulma ve onu soğuktan koruma görevlerini gerçek bir işbölümü yaparak dönüşümlü olarak üstlenirler. 62 Ve görüldüğü gibi bu konuda o kadar hassastırlar ki kendi yaşamlarını bile bu uğurda tehlikeye atmaktan çekinmezler. Dişi ve erkek penguenlerin büyük bir dayanışma ve işbölümü içinde yumurtalarını ve yavrularını, ölümü ve en zor koşulları göze alarak korumaları, her ne pahasına olursa olsun yavrularını bir an bile yalnız bırakmamaları onlara Allah tarafından ilham edilmektedir. Bilinci ve aklı olmayan bir canlıdan beklenen, bu şartlara dayanamayarak yumurtayı birkaç saat içinde terk etmesi ve kendi başının çaresine bakmasıdır. Ancak penguenler Allah'ın onlara ilham ettiği koruma duygusu sayesinde, saatlerce veya günlerce değil, aylarca yumurtalarını korurlar.

AİLE BİREYLERİNİN BİRBİRLERİNİ TANIMALARI

Toplu olarak yaşayabilmeleri için her şeyden önce, bir aileye mensup canlıların birbirlerini tanıyabilmeleri gereklidir. Nitekim oldukça geniş alanlarda, çok kalabalık koloniler halinde yaşayan canlılar dahi kendi yavrularını, eşlerini, anne-babalarını veya kardeşlerini tanıyabilirler.

penguen4

Bu konuda en başarılı canlılardan biri penguenlerdir. Birbirlerinin aynısı olan bu canlıların arasında, dikkatli bir gözle bakıldığında dahi, ayırım yapabilmek neredeyse imkansızdır. Bu yüzden penguen ailesinin üyelerinin birbirlerini hiç güçlük çekmeden tanıyabilmeleri oldukça şaşırtıcıdır. Özellikle de dişi penguenin 2-3 ay boyunca eşi ve yavrusu için yiyecek aramaya gidip, dönüşte her ikisini de tanıyabildiği düşünülürse.

Anne penguen 2 veya 3 ay sonra geri döndüğünde, yüzlerce penguen arasından yavrusunu ve eşini kolaylıkla bulur. Daha da ilginç olanı, yetişkin penguenler denize avlanmaya gitmeden önce kolonideki tüm yavruları toplarlar ve onları sanki bir çocuk yuvasındaymış gibi birarada bırakırlar. Bu davranışları dondurucu soğuğa karşı bir önlemdir. Birarada duran yavrular sıkıca birbirlerine yaklaşırlar ve böylece ısınırlar. Ancak bir sorun vardır? Yetişkin penguenler avlanmadan döndüklerinde yüzlerce yavru arasından kendi yavrularını nasıl bulacaklardır? Bu, penguenler için bir sorun değildir. Her penguen döndüğünde sesinin en yüksek tonuyla bağırmaya başlar ve her yavru annesini veya babasını sesinden tanıyarak onların yanına gider.

penguenler7

Kuşkusuz binlerce penguen arasında birbirlerini ayırt etmelerini sağlayacak en uygun yöntem seslerinden tanımalarıdır. Peki nasıl olmuş da görünümleri tıpatıp aynı olduğu halde birbirlerini ayırt edebilmek için penguenlerin her biri farklı farklı seslere sahip olmuşlardır? Dahası penguenler birbirlerinin seslerini ayırt etme yeteneğini nereden kazanmışlardır? Hiçbir penguen bu özellikleri ve yetenekleri kendi iradesiyle akletmiş ve kazanmış olamaz. Bunların, penguenlere "verilmiş" olması gereklidir. Peki bu özellik ve yetenekleri onlara veren kimdir? Evrimcilere göre "doğa" vermiştir. Acaba doğanın hangi öğesi hayvanlara böyle bir bilinci kazandırabilir? Kutup bölgesindeki buzlar mı? Kayalıklar mı? Elbette cevap bunların hiçbiri olamaz çünkü evrimcilerin birçok güç ve yetenek atfettikleri doğa taştan, kayalardan, ağaçlardan, buzlardan oluşan, ve kendisi de yaratılmış olan bir varlıklar bütünüdür. O halde yukarıdaki sorunun cevabı açıktır: Penguenlerin her birini farklı bir ses ve diğerlerinin sesini tanıma yeteneği ile yaratan ve böylece yaşantılarını kolaylaştıran, her şeyi "kusursuzca var eden" Allah'tır.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
16 Ocak 2013       Mesaj #109
Avatarı yok
Yasaklı
Hakkaniyet Sadece İnsanlara Özgü Değil

Bilim adamlarının yaptığı bir araştırma, sadece insanlara özgü olduğu düşünülen hakkaniyet duygusunun şempanzelerde de var olduğunu gösterdi.Araştırmaya 6 yetişkin şempanze ile 2-7 yaşındaki 20 çocuk katıldı. İkili gruplara ayrılan şempanzeler ve çocuklardan, partnerleriyle işbirliği yaparak iki renkli jetondan birini seçmeleri istendi. Bilim insanlarına götürülen jetonla şempanzeler yiyecek, çocuklar yapıştırma alabilecekti. Jetonlardan biri ödülün partnerler arasında yarı yarıya paylaştırılmasına, diğeri ise tek bir katılımcının almasına yarıyordu.

İşbirliğiyle seçilen jetonu elinde tutan katılımcının bunu partnerine vermesi, onun da ödülü alabilmek için jetonu bilim insanlarına getirmesi gerekiyordu. Çocuklar gibi şempanzeler de ödülün paylaşılmasına yarayan jetonu seçti. Partnerinin onayının alınmasına gerek olmayan oyunun başka versiyonunda da yine çocuklar gibi şempanzeler diğer jetonu seçti ve tek başına ödülü almaya gitti.Bu araştırma sonucunda şempanzelerin de hakkaniyet duygusuna sahip olduğu belirlendi.


Kaynak : AA / PNAS (15 Ocak 2013,21:19)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
18 Ocak 2013       Mesaj #110
Avatarı yok
Yasaklı
Yengeçler Göründükleri Kadar Sert Değiller



Biyolojik yapıları nedeniyle acıyı hissetme yetenekleri olmadığı düşünülen yengeçlerin, aslında acıya karşı duyarlı olduğu anlaşıldı. Kıyılarda rastlanan yengeç türlerini inceleyen bilim insanları, kabuklarına küçük elektroşoklar verilen canlıların davranışlarının değiştiğini tesbit etti.

Avrupalı bilim insanları, acıya karşı direnç gösterdiği düşünülen yengeçlerin aslında göründükleri kadar sert olmadığını keşfetti. Kuzey İrlanda’nın başkenti Belfast’ta bulunan Queen’s Biyolojik Bilimler Okulu’ndan Profesör Bob Elwood ve Barry Magee, yengeçlerin düşük elektrik akımlarına tepki gösterdiğini ortaya koydu.

Journal of Experimental Biology dergisinde yer alan araştırmada, yengeçlerin acı verecek etkenlere karşı nasıl davranışlar gösterdiği gözlemlendi. Elwood, geçmişte büyük karides ve keşiş yengeci üzerinde başlattığı çalışma kapsamında, acı ile refleks olarak beliren hareketleri birbirinden ayırmaya çalıştı.
Elwood, “Acı ile nosisepsiyon olarak bilinen refleks davranışını ayırt etmek için çok dikkatli deneyler yürüttük. Acının fonksiyonu, gelecekte acının kaynağını engellemeye yardım etmektir. Nosisepsiyon ise anında koruma için refleks oluşturur ama uzun dönemli davranışta değişime neden olmaz” dedi.

Elektroşoklu Yöntem

Elwood, yaptıkları deneylerde yengeçlerin sahip oldukları kabukla elektroşoklara karşı koymak istediklerini belirtti. Elwood, “Yengeçler, kayaların altı gibi karanlık sığınakları avcılardan saklanmakta kullanır. Yaptığımız deneyde, yengecin kabuğuyla elektrik akımına maruz kalması halinde, kayanın altında saklanmaktan vazgeçip vazgeçmeyeceğine baktık” dedi. Deneyde, 90 yengeç, sığınak olarak kullanabilecekleri iki karanlık bölmesi olan bir su tankına kondu.

Yengeçlerden bazıları, seçtikleri sığınak nedeniyle elektroşoka maruz kaldı. Ardından tankın dışında bir süre dinlendirilen yengeçler, tekrar tanka kondu. Yengeçlerin birçoğu güvenli olduklarını bildiği ilk sığınaklarına giderken, elektroşoka maruz kalanlara yine akım verildi. Yengeçler, üçüncü kez tanka konulduklarında, elektroşok verilmeyenler her zamanki sığınağını tercih etti, akım verilenler ise ilk tercihlerini değiştirdi ve diğer sığınağa yöneldi.
Elwood, “Yengeçler, iki defa şok verilince eski sığınaklarını değiştirdiler. Bu yengeçler, acının kaynağı olan sığınağı gözden çıkardı” dedi.

Araştırmalar Derinleşmeli

Elwood, elde ettikleri sonucun ardından, kabuklu canlıların gıda sektöründe nasıl kullanıldığını daha iyi araştırmaları gerektiğini söyledi: “Milyarlarca kabuklu canlı ya yakalanıyor, ya da balık çiftliklerinde yetiştiriliyor. Memelilere kıyasla, acıya dayanıklı olduğu düşünülen bu canlılara hiç dikkat edilmeden avlanıyorlar” dedi.

Kabuklu canlılara nasıl davranıldığı konusunda dikkatli olunması gerektiğini ifade eden Elwood, aksi takdirde büyük sorunlar yaşayabileceklerini vurguladı: “Felsefi kapsamda, bir hayvanın acı çektiğini kesin olarak gösteremeyiz. Öte yandan, acı çektikleri halde neler beklememiz gerektiği konusunda çeşitli kriterler var. Yaptığımız araştırmalar bu canlıların acı çektiğini gösteriyor ve onların iyiliği için dikkatli davranmalıyız” dedi.


Kaynak : Ntvmsnbc / Journal of Experimental Biology (17 Ocak 2013,13:29)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:24

Benzer Konular

9 Aralık 2016 / ipek kılıç Cevaplanmış
28 Kasım 2012 / STeFLo Soru-Cevap
10 Nisan 2015 / Misafir Cevaplanmış