Arama

Hayvanlar Hakkında Detaylı Bilgi Merkezi - Sayfa 14

Güncelleme: 4 Aralık 2016 Gösterim: 226.831 Cevap: 177
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
7 Ağustos 2013       Mesaj #131
Avatarı yok
Yasaklı
Yunuslar İsimleriyle İletişim Kuruyor

Sponsorlu Bağlantılar


Bilim insanları yunusların birbirlerini isimleriyle seslenerek çağırdığını işaret eden yeni kanıtlara ulaştı.

İskoçya’daki St. Andrews Üniversitesi’nden bir grup araştırmacı yunusların isimleriyle iletişime geçtiklerini ortaya koydu.Yunusların kendilerine has bir ıslık sesiyle birbirlerini ayırt ettikleri biliniyordu. Ancak İskoçya’da yürütülen yeni araştırmada ilk kez bir yunusun ismiyle hitap edilmesine karşılık verip vermediği incelendi. Doktor Vincent Janik, yunusların doğal ortamlarında sürüyle temas halinde kalabilmek için bu yeteneği geliştirdiğini belirtti.

BBC’nin verdiği bilgiye göre, İskoçya kıyılarında şişe burunlu yunuslar üzerinde yapılan araştırmada belirli yunuslara ait ıslık işareti çalındı. Aynı gruptaki yunusların işareti algılayarak cevap verdiği gözlemlenirken, farklı gruptaki yunusların tepkisiz kaldığı belirlendi. Araştırmada farklı yunus gruplarının kendilerine has isimlerinin olduğu ve sadece grup içindekilerin buna tepki verdiği sonucuna ulaşıldı.



Kaynak: BBC / Proceedings of The National Academy of Sciences (23 Temmuz 2013,17:09)

Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:26
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
22 Ağustos 2013       Mesaj #132
Avatarı yok
Yasaklı
Kuşlar Hız Limitinin Farkında

Sponsorlu Bağlantılar


Kuşlar trafik işaretlerinden anlamıyor ama Kanadalı bilim insanları oldukça ilginç bir gerçeği ortaya koydu. Kuşların bazı yollardaki hız limitine duyarlı olduğu ve yavaş otomobillere kıyasla, hızlı otomobillerden daha güvenli bir mesafeden uzaklaştıkları anlaşıldı.

Kuşların, yollardaki hız limitine karşı hassas olduğu ortaya çıktı. Kanadalı bilim insanları Pierre Legagneux ve Simon Ducatez, Fransa’da çalıştıkları dönemde evleri ile laboratuvarları arasında seyahat ederken ilginç bir gerçeği keşfettiler.İki araştırmacı, araçlarıyla saatte 50 km hız limiti olan bir yolda ilerledikleri zaman, kuşların arabaya yaklaşık 15 metre kala havalandıklarını; hız limiti saatte 110 km olan yolda ilerledikleri zaman ise kuşların araba ile aralarında yaklaşık 75 metre kaldığı an havalandıklarını gözlemledi. Kanadalı bilim insanları bu bulguya ek olarak, hız limiti düşük olan yolda hızlı seyahat ederken, ya da limitin yüksek olduğu yolda yavaş seyahat ederken kuşların pay bıraktığı mesafelerin değişmediğini tepit etti.

Araçları Bir Avcı Gibi Algılıyorlar

Kuşların araç hızına değil de yoldaki hız limitine göre tepki göstermelerini oldukça şaşırtıcı bulan bilim insanları, bunun sebebi olarak kuşların araçları avcı gibi algılıyor olabileceğini belirtti. Bu bilgiyle bağlantılı olarak, kuşların çevrelerindeki bazı bölgelerde avcıları daha tehlikeli, bazı bölgelerde ise daha az tehlikeli olarak algılıyor olabilecekleri ifade edildi.

Kuşların tepki verme mekanizmalarını etkileyen yalnızca hız limitleri değil. Kanadalı bilim insanları kuşların sonbaharda daha temkinli davranıp araçlarla aralarında bıraktıkları ortalama mesafeden daha uzun bir mesafe kala havalandıklarını, buna karşın ilkbaharda araçların kendilerine yaklaşmalarına izin verdiklerini keşfettiler. Legagneux ve Ducatez bu farklılığa sebep olarak, kuşların ilkbaharda çocuklarını besledikleri için daha aktif olduklarını, sonbaharda ise yavru kuşların yollar konusunda tecrübesiz olması sebebiyle daha ihtiyatlı davrandıklarına dikkat çekti.



Kaynak: BBC / Ntvmsnbc (21 Ağustos 2013,16:37)

Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:27
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
24 Ağustos 2013       Mesaj #133
Avatarı yok
Yasaklı
'Kurtlar Yalnızlıktan Uluyor'



Yapılan yeni bir araştırma, kurtların yalnızlık duygusu sebebiyle uluduğunu ortaya koydu.

Viyana Veterinerlik Üniversitesi’nden Dr. Friederike Range’in öncülüğünü yaptığı bir grup araştırmacı, kurtların yalnızlıklarını ifade edebilmek için uluduğunu keşfetti.Üstelik araştırma sonuçları bununla da sınırlı değil. Ekip aynı zamanda, her bir ulumanın farklı ve özel bir ilişki türünü işaret ettiğini ortaya koydu.Avusturya Kurt Bilim Merkezi ’nde yaşayan kurtlar üzerinde yapılan araştırma sonucunda, kurtların, yalnızlıklarını sürüdeki diğer arkadaşlarına ifade edebilmek ve onlardan yardım istemek amacıyla uludukları bilgisine ulaşıldı.

Dolunay Aktifleştiriyor

Araştırma ekibinin başındaki isim Friederike Range’in yaptığı açıklamada, kurtların yalnızca yaşadıkları stresten ötürü ulumadıklarını, ulurken arkadaşlarıyla iletişim kurmak ve onlarla yeniden birleşebilmek için yardım istemek gibi hedeflerinin olduğu vurgulandı.Range, “Elde ettiğimiz sonuçlar, kurtların duygusal halinin ötesinde, sosyal etkileşimin ulumayı değiştirebileceğini gösterdi... Bu bir nevi Facebook gibi ama daha gürültülü” dedi.

Sürünün geride kalan üyelerinin de gruptan ayrılan kurt için uluduklarını aktaran Range, ayrılan kurdun gruptaki mevkisi yüksekse sürünün daha uzun ve daha hevesli uluduğunu sözlerine ekledi. Discovery News'in verdiği bilgiye göre, kurtların ulumasında akla gelen ilk sebep olan dolunay teorisi bilim insanları tarafından da destekleniyor. Dolunayın normalden daha aydınlık bir ortam oluşturduğuna ve bu yüzden hayvanların dolunaylı gecelerde daha aktif olduğuna dikkat çeken bilim insanları, hikayelerde sıkça geçen senaryonun bu açıdan doğru olabileceğini vurguladı.


Kaynak: BBC / Discovery News (23 Ağustos 2013, 13:48)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:27
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
28 Ağustos 2013       Mesaj #134
Avatarı yok
Yasaklı
Yaban Arılarının Kanat Çırpma Anı


Havada uçmaktan çok süzülüyormuş gibi görünen arıların kanat çırpması, insan gözünün fark edemediği kadar hızlı bir hareket. Bilim insanları, en son teknolojiyi kullanarak, saniyede 5000 karelik çekimle merak edilen bu anı kamerayla yakalamayı başardı.

Uçabilen birçok böcek, havada kanatlarını saniyede ortalama 600 defa çırpabiliyor. Bu kadar hızlı hareket etmeleri, arı gibi böceklerin nasıl bir aerobatik yeteneğe sahip olduğunu gözlemlememizi çıplak gözle imkansız kılıyor. Yaban arılarının nasıl bir uçuş mekanizmasına sahip olduğunu anlamak isteyen iki Japon araştırmacı, saniyede 5000 bin karelik çekim yaparak küçük canlının kanat çırpma hareketini net bir şekilde yakalamayı başardı.

Japonya’nın Senkrotron Radyasyon Araştırma Enstitüsü ’nden Hiroyuki Iwamoto ve Naoto Yagi, omurgalılar üzerinde üç yıl süren araştırmalarında, motor sinirler tarafından salınan kalsiyum iyonların, kasların daralmasına yol açtığını tespit etti.

X-Ray Altında Gözlemlendi

Araştırmaya göre, motor nöronlar tarafından salınan proteinler, kuyruk ucu ve diğer kısımların kasılmasını sağlıyor. Ancak kanat hareketinin, aşırı hızlı olmasının altında ne tür bir etken yattığı hala kesin değil. Bu sırrı çözmek isteyen Japon araştırmacılar, X-ray altında bir deney tüpüne koydukları yaban arısını inceledi. Arkadan aydınlatılan deney tüpündeki arının başı ve kuyruğuna bakacak şekilde iki kamera yerleştiren Iwamoto ve Yagi, saniyede 5000 bin karelik çekimle arının X-ray difraksiyon hareketlerini yakaladı. Ortaya, kanat hareketinin nasıl gerçekleştiğini gösteren çok net bir görüntü çıktı. Phys.org sitesinin verdiği bilgiye göre, miyozin proteini, hem kasların yön kazanmasını, hem de arının vücudunun kasılmasını sağlıyor, böylece kanat hareketinin temelini oluştan etken olarak beliriyor.


Kaynak: BBC / Science (24 Ağustos 2013, 10:28)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:27
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
29 Ağustos 2013       Mesaj #135
Avatarı yok
Yasaklı
Köpekler, Hipogliseminin Kokusunu Alabiliyor



Köpeklerin kandaki şeker oranının düştüğünü anlayabileceği belirlendi.

İngiltere'deki Bristol ve Dundee Üniversitelerinden bilim insanlarının yaptığı araştırma, kandaki şeker düzeyini koklamak için eğitilen köpeklerin şeker hastalarını hipoglisemi (kandaki şeker oranının düşmesi) krizi konusunda uyarabileceğini gösterdi.Bilim insanları, hastaların nefesini ve terini koklayarak eğitimli köpeklerin kandaki şeker oranının düştüğünü belirleyebileceği, havlayarak, sürtünerek ya da ısırarak sahibini uyarabileceğini belirtti.5-66 yaşındaki 17 şeker hastasının katıldığı araştırmada, özel eğitimli bir köpek hipoglisemiyi anlama konusunda oldukça başarılı oldu.

Katılımcılardan 12'si köpek sayesinde yaşam kalitelerinin arttığını vurguladı.Kandaki şeker düzeyindeki değişikliklerin nefes ya da ter kokusunu da değiştirdiğini belirten araştırmacılar, hipoglisemi krizi korkusunun hastaların hayatına normal devam etmesini sınırlandırdığına, psikolojilerini etkilediğine ve çoğunlukla eve kapanmalarına yol açtığına dikkati çekti.Yapılan araştırmada, eğitimin çok zor ve masraflı olması nedeniyle"köpek bakıcı" imkanının henüz çok sınırlı kaldığı da belirtildi.


Kaynak: AA / PLoS ONE (24 Ağustos 2013, 12:25)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:27
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
3 Eylül 2013       Mesaj #136
Avatarı yok
Yasaklı
Ağzıyla Duyan Kurbağa: Gardiner's Seychelles



Bilim insanları, dünyanın en küçük amfibi canlılarından biri olan Gardiner's Seychelles kurbağasının sesi ağzını kullanarak algıladığını tespit etti.

Uzunluğu 1.2 santimetrenin üzerine çıkmayan Gardiner's Seychelles (Sooglossus gardineri) kurbağasının, son derece ufak boyutundan daha ilginç bir özelliğe sahip olduğu ortaya çıktı. Yeni bir araştırma, kulak zarı ve orta kulağı bulunmayan canlının sesleri algılayabildiğini gösterdi. Memelilerde olduğu gibi kulakları bulunmayan kurbağa türleri, kulak zarlarını doğrudan derileri üzerinde bulunduruyor ve kıkırdaksı yapı sayesinde duyabiliyorlar. Ancak Gardiner's Seychelles kurbağası deri üzerinde kulak zarı bulundurmuyor olmasına rağmen duyabiliyor. Fransa’nın birçok üniversitesi tarafından gerçekleştirilen araştırmada, Gardiner's Seychelles kurbağalarının, diğer kurbağaların seslerine nasıl tepki verdikleri gözlemlendi. Yapılan ses kayıtlarında, kurbağaların sesleri algılayabildiği anlaşıldı.

Kulak Zarı Yerine Ağzını Kullanıyor

X-ray görüntüleri, kurbağanın ne kemikleriyle (çene kemikleriyle yaptığımız gibi) ne de kaslarıyla ses çıkardıklarını gösterdi. Bunun üzerine bir simülasyon hazırlayan araştırmacılar, kurbağanın sesleri kafatasındaki bir oyukta bulunan ve yankı yapan sesleri algılayan iç kulağa ağzıyla iletip iletmediğini inceledi. Sonuçlar, küçük kurbağanın ağzı sayesinde duyabildiğini gösterdi. Bozuk para büyüklüğündeki kurbağa böylece, kulak zarıyla değil ancak ağzıyla duyan kurbağa olarak kayıtlara geçti. Yine de Gardiner's Seychelles kulak zarı olmadan duyabilen ilk kurbağa değil. Bilim insanları, 2001 yılında akciğerleri sayesinde duyabilen bir kurbağa türü keşfetmişti.

Gelişimden Uzak Kaldı

Kulağın gelişimi, antik süper kıta Gondwana’nın parçalanmasına kadar uzanıyor. Bilim insanları, kurbağaların bugün Madagaskar’ın açıklarındaki Şeysel adalarında izole kaldıkları için milyonlarca yıl değişmeden kaldığını düşünüyor. Gardiner's Seychelles üzerinde elde edilen yeni bilgiler, bilim insanlarının Gondwana’da yaşamış olan canlılar hakkında daha fazla bilgi edinmelerini ve modern hayvanlara kıyasla nasıl bir gelişim süreci geçirdiklerini anlamalarını sağlayacak.


Kaynak: BBC / Popular Science (03 Eylül 2013, 10:38)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:27
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
5 Eylül 2013       Mesaj #137
Avatarı yok
Yasaklı
‘Balinalar da İnsanlar Gibi Güneşleniyor’



Gök Balina

Bilim insanları, balinaların morötesi ışınlardan korunmak için güneşlendiklerini tespit etti. Bazı balina türleri, güneşin zararlı ışınlarından korunmak için güneşleniyor.Meksika’nın Californiya Körfezi’nde yaşayan gök, ispermeçet ve çatal kuyruklu balinaların deri örneklerini inceleyen bilim insanları, dev balıkların derilerinde çok net bronzlaşma etkileri tespit etti. Ocak 2007 ile Haziran 2009 arasında toplanan numuneler, balinaların morötesi ışınlardan korunmak için güneşlendiği düşüncesini ortaya koydu.

Gök balinaların, her yıl Arktik ile California Körfezi arasında göç ettiği biliniyor. İngiltere’nin Newcastle Üniversitesi’nden Mark Birch-Marchin’in başını çektiği araştırma ekibi, morötesi radyasyonun körfezde artış gösterdiği Şubat-Mayıs aylarında, gök balinaların derisinde melanin etkisiyle karalma yaşandığını tespit etti. Boyları 30 metreye, ağırlıkları ise 170 tona kadar çıkabilen gök balinalar, var olan en büyük canlılar olarak kabul ediliyor.Araştırmacılar, balinaların derisi karaldıkça, hücrelerdeki mitokondriyal DNA ’nın (sadece anneden geçen DNA) aldığı hasarın da azaldığını fark etti. Böylece, tıpkı insanlarda olduğu gibi melaninin balinalarda da morötesi ışınların neden olduğu DNA hasarını önlediği anlaşıldı.


Güneşten Korunmak için Pigment

Bilim insanları, gök balinaların aksine, çatal kuyruklu ve ispermeçet balinalarının derisinde renk değişiminin çok fazla olmadığı belirtildi. Bunun sebebi, diğer iki balina türünün morötesi ışınlara daha fazla maruz kalması ve güneşlenmeye fazla ihtiyaç duymamaları. Gök balinaların aksine, çatal kuyruklu balinalar tüm yıl boyunca California Körfezi’nde geziniyor ve yüksek miktarda morötesi ışınlara maruz kalıyor. Dolayısıyla, en yüksek melanin oranını ortaya koyan çatal kuyruklular, en koyu deriye sahip olan balina olarak belirdi.

Denizin yüzeyinde uzun süreli kalan ispermeçet balinaları ise güneşten korunmak için melanin ve ısı şoku proteini 70 adı verilen bir maddeyi kullanıyor. Bu madde, morötesi ışınların zarar verdiği proteinleri onarıyor. Birch-Marchin, DNA ve deriden elde edilen bulguların, hayvanların güneşten korunmak için pigmentlere başvurduğuna işaret ettiğini belirtti. Güneş yanığına sahip ilk balinanın üç yıl önce tespit edildiğine dikkat çeken İngiliz bilim insanı, güneş yanıklarının melanom adlı kanser türüne neden olup olmadığını henüz bilmediklerini söyledi.



Kaynak: BBC / Newscientist (03 Eylül 2013, 12:00)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:27
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
10 Eylül 2013       Mesaj #138
Avatarı yok
Yasaklı
Bobbit Solucanının Avlanma Anı


Bilim insanları, denizlerin en esrarengiz canlıları arasında bulunan bobbit solucanının avlanmasını gösteren yeni bir görüntü elde etti. Kendisini kuma gömerek saklanan ve boyutları 10 metreye kadar çıkabilen bobbit solucanları, hala birçok sır saklıyor.

Denizlerin dibinde saklanan tehlikeli bir solucan türü, elde edilen yeni görüntüleriyle bilim dünyasına kendi hakkında yeni bilgiler sundu. Gökkuşağı renklerine sahip olan Bobbit Solucanı (Eunice aphroditois), sahip olduğu beş antenle üzerinden geçmekte olan avlarını fark ediyor ve takibe alıyor. Yaklaşan avına son derece güçlü kaslara sahip ağzıyla saldıran solucan ‘pharynx’ denilen kaslarıyla ani saldırı sonucu bir balığı ikiye bölebiliyor. İlk saldırıda ölmeyen bir deniz canlısı, son saniyelerinde daha korkutucu bir sonla karşılaşıyor. Bobbit, avını müthiş bir hızla saklı olduğu oyuğa çekiyor ve gözden kayboluyor. İşte buradan sonra neler yaşandığını bilim dünyası halen bilmiyor.

Wired dergisine konuşan Meksika’nın ECOSUR araştırma merkezinden ekolog Luis F. Carrera-Parra ve Sergio I. Salazar-Vallejo, “Ne olduğunu bilmiyoruz çünkü bobbit solucanı türlerini doğrudan gözlemyebilmiş değiliz” ifadesini kullandı.

Bilinmeyenleri Çok

Bilim insanları, çok fazla rastlanmayan ve bugüne kadar yeterince görüntülenememiş olan bobbit solucanlarını nasıl sınıflandıracakları konusunda kararsız. ABD’nin A&M Üniversitesi’nde deniz biyoloğu olan Anja Schulze, “Bu solucana ait sadece farklı türler değil, aynı zamanda farklı cinsler olduğunu da düşünüyoruz... Renkler türlere göre çok az değişiyor olabilir ancak kaç tane türe denk geldiğini bilmiyoruz” dedi.

Bobbit solucanlarının incelenmesini engelleyen en büyük sorunlardan biri, korunma şekilleri. Bilim insanlarının eline geçen bobbitlerin büyük kısmı, formalin veya etanol içinde ulaştırıldıklarından tür ayrımı yapılmasını sağlayacak renkleri beyazlaşmış oluyor. Canlıların, nasıl üredikleri de bir diğer bilinmeyen. Meksikalı araştırmacılar Carrera-Parra ve Salazar-Vallejo, ‘bobbitlerin vücutlarının arka kısmında sperm ve oosit taşımak için gelişmiş olabileceğini ve benzer deniz canlıları gibi denizdeki hareketi esnasında büyük miktarda sperm ve yumurtayı yayıyor olabileceğini’ belirtti.İki araştırmacı, “Solucan uzantılarından uyuşturucu veya öldürücü bir zehir salıyor olabilir. Özellikle solucan kendisinden büyük avları sindirebilmek için böyle bir yöntem kullanıyor olabilir” yorumunu yaptı.


Kaynak: Ntvmsnbc / Wired (09 Eylül 2013, 12:56)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:27
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
11 Eylül 2013       Mesaj #139
Avatarı yok
Yasaklı
Beyaz Balina ve Sudan Halkaları



Hoşçakal baloncuk: Bu fotoğrafta beyaz balina bir baloncuğa eliyle dur işareti yapıyor gibi.

Bir balinanın yetenekli sayılması için suyun altında daire şeklinde baloncuklar çıkarması yeterlidir; ama bu beyaz balina sanki gösteriş yapıyor! Tüm bunları yaparken de kameraya el sallayacak kadar cesaretli. Suyun altındaki bu ilginç hareketlerinin görüntüleri Japonya’da Tokyo’nun doğusunda bulunan Kamogawa’daki Kamogawa Su Dünyası’nda çekildi.



Gerçeklik halkası: Bu fotoğrafların gerçek olmadığı düşünülebilir ama baloncuk çıkarmak bazı beyaz balinalar tarafından öğrenilebilen bir yetenek.

Beyaz balinalar Kuzey Buz Denizi’nde yaşamaktadır.Yüksek zekâları ve kendi aralarında sohbet etmeleriyle bilinirler. Büyük denizlerde yön bulmak ve birbirlerinin yerini tespit etmek için ses üstü dalgalar çıkarırlar. Baloncuk çıkarmak bazı beyaz balinalar tarafından öğrenilebilen bir yetenek ve bu balina baloncuk çıkarırken fotoğrafı çekilen ilk balina değil. Son 3 yılda tekniğini geliştiren 10 yaşındaki bir beyaz balina Japonya’da bulunan Shimane akvaryumunun gözdesi oldu. Bir su akışı oluşturmak için ağzından üflüyor ve sonra su akışından halka oluşturmak için üfleyerek onu deliyor. Tüm bu ilginç hareketler fotoğrafçı Hiroya Minakuchi tarafından karelendi.



Baloncuk çıkarmak: Bu balina Hiroya Minakuchi tarafından Japonya’daki Shimane akvaryumunda ışık halkası efekti oluştururken fotoğraflanmıştır.

Osaka’dan 58 yaşındaki adam akvaryumda çalışmayıp beyaz balinalarla birlikte dalmaya izni olan tek kişi.“Bu beyaz balina 7 yaşındayken baloncuklar çıkarırdı. Birkaç sene önce tekniğini geliştirdi. Artık su akışı oluşturmak için ağzını kullanıyor ve bu da bizim suyun altında görebileceğimiz bir şey değil. Daha sonra bu üfleme boşluğundan buraya hava üflüyor ve halka şeklini oluşturuyor. Bunun, onun açısından inanılmaz eğlenceli olduğuna inanıyorum. Bu yeni oyunu geliştirdiğinden beri bunu ziyaretçiler için sergilemekte.” diyor ve ekliyor: “Akvaryumda çalışmayıp beyaz balinalarla birlikte dalmaya izni olan tek kişi benim. O yüzden böyle bir fotoğraf çok nadir karelenir.”


Kaynak: Dailymail
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:28
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
16 Eylül 2013       Mesaj #140
Avatarı yok
Yasaklı
Biyolojik Çarkları Olan Tek Böcek

Milyonlarca yıllık gelişim süreciyle yaşadıkları çevreye uyum sağlayan hayvanlar, bazen doğal mühendisliğin en ilginç örneklerinden birini oluşturabiliyor. Issus coleoptratus adı verilen ve bacaklarında dişliler bulunan böcek, bu tuhaf özelliğiyle aşırı hızlı ilerleme özelliğine sahip. Adını çok yakından bilmediğimiz bir böcek, mükemmel bir makine gibi çalışan hareket sistemine sahip. I. Coleoptratus, bacaklarında birbirine kenetlenen dişlere sahip olduğu bilinen ilk böcek.

‘Planthopper’ türü böceklere mensup olan I. Coleoptratus, müthiş bir sıçrama yeteneğine sahip. Sadece 2 milisaniyede harekete geçen bu böcek, saniyede 3.9 metre gibi muazzam bir sürate sahip. I. Coleoptratus bilim insanlarını şaşkına çeviren bu hızının sırrı ise eşi benzeri bulunmayan bir doğal mühendislikten geliyor. İngiltere’nin Cambridge Üniversitesi’nden Malcolm Burrows, I. Coleoptratus hakkında, “Bu fevkalade bir performans” yorumunu yaptı.

Burrows, dişlilere sahip böceğin larvasına ilk olarak bir meslektaşının bahçesinde rastlamış. Deli gibi zıplayıp duran böcekleri incelediğinde, böceğin arka ayaklarında birbirine kenetlenen dişiler olduğunu fark etmiş. Newscientist'in verdiği bilgiye göre, I. Coleoptratus’un dişlilerini 1957 yılında Alman biyolog K. Sander’da gözlemledi. Ancak bilim insanının makalesini bugün internette bulmak mümkün değil.


Tek Sorun Zamanla Kaybolması

Arka ayaklardaki çarklarda toplam 10-12 dişlisi bulunan I. Coleoptratus’un dişlileri, 15-30 mikrometre uzunluğunda. Biyolojik bir çark üzerinde bulunan dişliler, bu sayede hareket esnasında birbirlerine kenetleniyor. Bristol Üniversitesi’nden Gregory Sutton ile çalışan Burrows, saniyede 5000 karelik çekimle dişlilerin hareketini gözlemledi.

Burrows ve Sutton, sıçrama esnasında arka bacakların 30 mikrosaniye farkla çalıştığını gördü. Buradan yola çıkarak, bacakların sinir hücrelerinin aksine daha hızlı hareket kazandırdığı için bir gelişim süreci geçirdiğini düşündüler. Londra’nın Doğal Tarih Müzesi’nden Chris Lyal, ‘dişlilere sahip başka böceklerin bulunduğunu ancak I. Coleoptratus’ta olduğu gibi etkileşime geçmediklerini’ belirtti. Lyal, “Bu böceğe baktığınızda neden diğerleri aynısını yapamıyor diye düşünüyorsunuz” dedi.

Alman biyolog Sander’in çalışmasında, en az 2000 planthopper böceğin dişlilere sahip olduğu öne belirtiliyor. En az 10 tanesi böceği inceleyen Burrows ise dişlileri olmasına rağmen hiçbirinin I. Coleoptratus gibi hareket yeteneği olmadığını belirtiyor. Ancak I. Coleoptratus’un dişlileri ömür boyu vücudunda kalmıyor. Sadece larva döneminde bulunan dişliler, yetişkinlik döneminde kayboluyor. Yine de yetişkin I. Coleoptratus oldukça iyi sıçrıyor.



Kaynak: Ntvmsnbc / Newscientist (13 Eylül 2013, 10:55)

Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:28

Benzer Konular

9 Aralık 2016 / ipek kılıç Cevaplanmış
28 Kasım 2012 / STeFLo Soru-Cevap
10 Nisan 2015 / Misafir Cevaplanmış