Arama

Hayvanlar Hakkında Detaylı Bilgi Merkezi - Sayfa 5

Güncelleme: 4 Aralık 2016 Gösterim: 226.718 Cevap: 177
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
16 Mart 2012       Mesaj #41
Avatarı yok
Yasaklı
Yeni Bir Kurbağa Türü Bulundu

Sponsorlu Bağlantılar
fileashx?FileID580712&ampWidth292&ampHeight0&ampBlackWhiteFalse&ampQuality80

Biliminsanlarının, New York kenti ve civarında yeni bir kurbağa türü bulduğu bildirildi.

New York Times gazetesinin internet sitesinde yer alan haberde, leopar kurbağalarının yeni türü olan kurbağanın Staten Island bölgesinde açık alanda görüldüğü belirtildi. Biliminsanları, dünyanın en kalabalık kentsel bölgesinde yeni bir kurbağa türünün bulunmasının büyük sürpriz olduğunu bildiriyor.

Biliminsanları, yeni kurbağa türünü gösterdikleri özellikler nedeniyle uzun süre güney leopar kurbağalarıyla karıştırdıklarını ifade etti.


Kaynak:CNN(15 Mart 2012,16:23)

Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
16 Mart 2012       Mesaj #42
Avatarı yok
Yasaklı
Uzun Burunlu Küçük Deve Fosilleri

Sponsorlu Bağlantılar
Panama'da yaklaşık 17 milyon yıl önce uzun burunlu küçük develere ait 5 fosil bulundu."Journal of Vertebrate Paleontology" dergisinde yayınlanan makaleye göre, bilimadamları, yaklaşık 17 milyon yıl önce Panama kanalında tropik yağmur ormanlarında yaşayan uzun burunlu küçük develere ait 5 fosil buldu.

Fosillerden 4'ü en fazla 1 metre uzunluğundaki daha büyük bir türe ait iken, bilimadamları, diğerinin, 60 santimetre uzunluğunda olduğunu, develerin hörgüçlerinin bulunmadığını, dişlerinin timsahlarınkine benzediğini açıkladılar.

Florida Üniversitesi'nden araştırmacı Aldo Rincon'un, fosilleri, Panama kanalının yeni kargo gemilerine yer sağlamak için genişletilmesi çalışmaları sırasında bulduğu belirtildi.

Rincon ile birlikte Panamalı ve Amerikalı diğer bilimadamlarının, bölgede yaptıkları incelemelerde tarih öncesi dönemden kalma at, kaplumbağa ve kılıçbalığı fosillerine de rastladıkları bildirildi.

Smithsonian Tropik Araştırma Enstitüsü'nde görevli bilimadamı Carlos Jaramillo, bölgede "küçük bir köpeğe" benzeyen bir deve bulmayı asla ummadıklarını ifade ederek, "Bu gerçekten bir sürpriz oldu" dedi.

Bilimadamları, develerin, keskin dişlerini gür bitki yapraklarını ve meyveleri yemek için kullandıklarına inanıyor.Araştırmacılar, uzun süredir Panama kanalının 3 buçuk milyon yıl önce oluştuğunu düşünüyordu, ancak bir deve türünün 17 milyon yıl önce bölgede yaşadığının keşfedilmesiyle bu hipotez sorgulanmaya başladı.


Kaynak : CNN / Journal of Vertebrate Paleontology (15 Mart 2012,12:59)

Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
17 Mart 2012       Mesaj #43
Avatarı yok
Yasaklı
Dev Gözlerin Sırrı Çözülüyor



10 Şubat 1981'de çekilen bu fotoğrafta, kafasının büyük kısmı köpekbalıkları tarafından yenen ancak canlı bulunan dev mürekkep balığı görülüyor.

Bilim insanları, tüm canlılardan en az üç kat daha büyük göz küresine sahip olan dev mürekkepbalığının neden bu kadar büyük gözlere sahip olduğunu anlamaya çok yakın.

Araştırmacıların bilgisayar modelleri üzerinde yaptığı yeni analizler, mürekkepbalığının 28 santimetre genişliğindeki gözlerini, en büyük düşmanı ispermeçet balinalarının karanlıkta bıraktığı parlaklığı takip etmek için kullandıklarını öne sürdü.

En son teoriden bahseden araştırma, Current Biology dergisinde yayımlandı. İsveç’in Lund Üniversitesi’nden Dan Eric Nilsson, “İspermeçet balinaları, yemek bulmak için okyanusların derinliklerine daldığında keskin manevralar yapamıyor. Avlarının, yaklaştıklarını fark etmemesi gerekiyor” dedi.

Nilsson, “Analizler, dev mürekkep balığı gözlerinin, ispermeçet balinalarını 120 metre öteden fark edebildiklerini gösterdi. Böylece kaçmak için fırsat buluyor olmalılar” dedi.

Dev mürekkep balıkları, bilinen en büyük kafadan bacaklı canlı. Olgun bir dev mürekkep balığı, sekiz uzun kol ve iki anteni hesaba katılmadan, 2,5 metre uzunluğa erişebiliyor. Ayrıca, dünyanın en büyük gözlerine sahipler.

Dev mürekkep balığının gözlerinin genişliği 28 santimi bile geçebiliyor. Işığı algılamakta çok güçlü olduğuna inanılan bu gözleri, büyüklükte kılıçbalığı ve balinalar takip diyor. Her iki canlının gözlerinin genişliği 9 santimetre civarında.

İncelenmesi En Zor Canlı

Bilim dünyası için dev mürekkep balıklarının neden bu kadar büyük gözlere sahip olduğunu anlamaya çalışmak yıllardır devam eden bir mücadele. Okyanusların 600 metreyi aşan derinliklerinde yaşayan bu canlıları gözlemlemek başlı başına zor bir iş. Öyle ki, bugüne kadar incelenebilen dev mürekkep balığı bir elin parmaklarını geçmiyor.

Nilsson, “Hayatta olduğum sürece bir araştırmacının bu canlılardan birini etiketleyeceğini sanmıyorum... Dünya’daki gözlemlemesi en zor canlılardan biri dev mürekkep balıkları” dedi.

Bilim dünyasını heyecanlandıran gelişmelerden biri, Şubat 2007’de, Yeni Zelandalı bir balıkçının şans eseri dev bir mürekkep balığını yakalamasıyla yaşandı. Balıkçı, dev mürekkep balığını dondurdu ve Nilsson, 2008’de canlının gözlerini geçmişte hiç olmadığı kadar yakından inceleme fırsatı buldu.

Nilsson ve dört meslektaşı, ellerine alıp inceledikleri ve bilgisayar modellerini oluşturdukları gözler hakkında birçok bilgi elde etti. Dev gözlerin yakın görüşü iyi değildi ancak dev retinaları hiçbir canlıda olmayan bir özellik sunuyordu: Karanlıkta oluşan parlaklığı 120 metre öteden fark edebilmek.

Plankton gibi okyanuslarda en çok bulunan mikro canlılar, rahatsız edildiklerinde ışık saçabiliyor. İspermeçet balinaları ise av için derinliklere daldıklarında ışık saçıyor. Dev mürekkep balığı, sağır olduğu için balinanın çıkardığı yüksek sesleri algılayamıyor ve hayatta kalmak için gözlerini kullanıyor.

Elektrik Faturası Çok Yüksek

Nilsson, dev gözlere sahip olmanın devasa mürekkep balığı için çok maliyetli olduğuna dikkat çekti: “Sinekler görebilmeleri sağlayan sinir hücreleri için elektriklerinin yüzde 20’sini harcıyor... Dev mürekkep balıkları için bu oran nedir bilmiyorum ama böyle gözlere sahip olmak çok maliyetli olmalı” dedi.

Nilsson, ileride daha fazla dev mürekkep balığı ve başka okyanus canlıları yakalamak istediklerini söyledi. Bilim dünyası böylece, okyanuslardaki canlıların neleri görüp göremediklerini anlayarak ekolojilerini daha iyi anlamayı amaçlıyor.



İspermeçet balinası derine dalarken, okyanus karanlığına ışık saçıyor.


Kaynak : Ntvmsnbc / Current Biology (16 Mart 2012,17:44)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:14
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
17 Mart 2012       Mesaj #44
Avatarı yok
Yasaklı
Klonlamaya Rusya Engeli



Güney Koreli ve Rus bilim insanlarının mamut klonlama projesi Rusya'nın engeline takıldı. Rusya, Sibirya’da bulunan mamut kalıntılarının kullanılmasına izin vermedi.

Güney Koreli ve Rus bilim insanları nesli tükenmiş bir fil türü olan mamutu klonlamak için bir proje başlatmıştı. Klonlama işleminde, Sibirya'da bulunan 10 bin yıllık tüylü mamut kalıntılarındaki doku örneklerinin kullanılması öngörülüyordu. Ancak Rusya, bu yıl hayata geçirilmesi planlanan projede mamut fosillerinden doku örneklerinin kullanılmasına izin vermeyeceğini açıkladı.

Mamut klonlama projesi, bilim insanları Güney Koreli Hvang Voo Suk ve Rus Vasili Vasiliev tarafından hafta başında duyuruldu. Bilim insanları, ilk aşamada mamuta ait kalıntılardan kök hücre elde etmeyi planlıyordu.

Canlıların genetik bilgilerinin yer aldığı hücre çekirdiğinin daha sonra Hindistan'da yaşayan dişi bir file yerleştirilmesi ve bu şekilde mamutun genetik özelliklerinin file aktarılması hedefleniyordu.

Projenin mimarlarından Güney Koreli bilim insanı Hvang Voo Suk daha önce bir skandala karışmıştı. Hwang'ın 2005 yılında bir köpeğin klonlanması projesinde, insana ait doku örneği kullandığı öne sürülmüştü.


Kaynak : DW Türkçe (17 Mart 2012,10:41)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:14
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
24 Mart 2012       Mesaj #45
Avatarı yok
Yasaklı
Timsah Yuvasını Nasıl Hazırlar?

timsah

Dişi timsah yavrusunu özenle taşır.

Florida Everglades'de yaşayan dişi timsah, yumurtaları için çok farklı bir yuva hazırlar. Önce çürümüş bitkileri çamurla karıştırır ve bu bitkilerden yaklaşık 90 cm. yüksekliğinde bir tepecik yapar. Tepeciğin üzerinde bir çukur oluşturur ve bu çukurun içine birkaç düzine olan yumurtalarını yerleştirir. Yumurtaların üzerini ise yine topladığı bitkilerle örter.

Sonra yumurtaları için tehlike oluşturabilecek hayvanlara karşı yuvayı gözetlemeye başlar. Yumurtalar çatlamak üzereyken yavruların seslerini duyan timsah, yuvanın üzerindeki bitkilerden oluşan örtüyü kaldırır. Yavrular hızla yukarı doğru tırmanırlar ve anne timsah yavrularını ağzına alarak onları suya kadar ağzının içindeki kesede taşır.


Kaynak: Popülerbilgi
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
26 Mart 2012       Mesaj #46
Avatarı yok
Yasaklı
Yeni Bir Eşek Arısı Türü Keşfedildi



Endonezya’nın Sulawesi adasında, toprak kazıcı Megalara garuda eşek arısının yeni bir türü keşfedildi. Araştırmacılar, dev bir çeneye sahip olan arının dört santim boya ulaşabildiğini belirtti.

Megalara garuda, sadece Endonezya’nın Sulawesi adasında yaşayan bir canlı. Biyo çeşitliliğin çok yüksek olduğu bu adada 1930 yılında bulunan bir Megalara garuda türü, o tarihten bu yana Almanya’nın başkenti Berlin’de bulunan Museum für Naturkunde müzesinde sergileniyordu. 80 yılı aşkın bir süre sonra bulunan yeni türün erkeklerinde ise devasa bir alt çene bulunuyor.

Bilim insanları, Megalara garuda’nın yeni türünü elde edebilmek için Sulawesi’deki ağır hava şartlarına katlanmak zorunda kaldı. California Üniversitesi’nden entomolojist (böcekbilimci) Lynn Kimsey, “Adanın Megalara garuda karıncasının yaşadığı kısmı, yılda bin santimetre civarında yağış alıyor... Sulawesi’de bir kuru bir de yağışlı mevsim var. Kuru mevsimde yağmur sadece öğlen saatlerinde yağıyor... Bir keresinde iki dönüm genişliğinde bir örümcek ağı görmüştük. Buradaki yetişkin örümceklerin boyu altı santimi geçebiliyor” dedi.

İğne Kullanmıyor

Megalara garuda’nın yeni türünü keşfeden bilim insanları, yeni karıncayı henüz inceleyecek vakit bulamadı. Bu yüzden, ZooKeys dergisinde yer alan araştırma yazısında, karıncanın ağırlıklı olarak sadece çenesi hakkında bilgi verildi. Makalede, yeni türün erkeklerinin, kurbanlarını çenesiyle saf dışı bırakabildiğine dikkat çekilerek, düşmanını iğnesiyle öldüren eşek arılarında ilk kez farklı bir saldırı şekli kullanıldığı vurgulandı.



Bilim insanları, Megalara garuda’nın dişilerinin çok küçük ve çenesiz olduğunu, bu sebeple dev çeneli erkeklerin çiftleşmek için başka bir tür karınca seçiyor olabileceğini belirtti. Erkek karıncaya saldırı için olduğu kadar büyük bir savunma kabiliyeti de veren çene, bilim dünyasını şaşırttığı gibi canlılara ait henüz keşfedilmemiş birçok özellik olduğuna işaret ediyor.





Kaynak: Ntvmsnbc / ZooKeys (26 Mart 2012,12:14)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:14
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
27 Mart 2012       Mesaj #47
Avatarı yok
Yasaklı
Dünyanın En Küçük Kurbağası 7 mm Boyunda

120112052605 smallest frog 304x171 ritmeyeretal nocredit

Amerikalı bilim insanları şimdiye dek tesbit edilmiş en küçük kurbağayı bulduklarını düşünüyorlar.

Papua Yeni Gine'de bulunan kurbağanın 7 milimetre boyunda olduğu bildirildi.Latince adı paedophryne amauensis olan kurbağanın çok küçük olması ve toprak rengini andıran derisi, canlının bulunması sürecini bir hayli zor hale getirdi.Araştırma ekibinde yer alan, Louisiana State Üniversitesi'nden Chris Austin, küçük kurbağanın varlığından sese dayalı bir yöntem sayesinde haberdar olduklarını belirtti.

Araştırma kapsamında, Papua Yeni Gine'deki ormanlarda kaydedilen seslerin analiz edilmesi sonucu farklı canlıların çıkardıklar sesler ayrıştırıldı.Chris Austin bu sesler arasından ayırt edemedikleri bazılarının kaynağına indiklerini ve bu bölgedeki bitki örtüsünü poşetlere doldurduklarını belirtti.

Daha sonra incelenen yaprak ve diğer bitkilerin arasında zıplayan yedi milimetre boyutundaki kurbağa ile karşılaşmak araştırma ekibini şaşırtmış.Papua Yeni Gine'nin bazı noktaları Madagaskar ile birlikte dünya üzerindeki en zengin yaşam formlarına ev sahipliği yapıyor.Bu bölgelerde daha önce keşfedilmemiş canlılar bulunduğu tahmin ediliyor.


Kaynak:BBC (12 Ocak 2012,12:45)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
27 Mart 2012       Mesaj #48
Avatarı yok
Yasaklı
Kediler Ölümcül Düşüşlerden Nasıl Kurtuluyor?



Biyologlar kedilerin büyük sırrını açıkladı.

Kedilerin en dikkat çekici özellikleri, şüphesiz çok yükseklerden düşmelerine rağmen sadece ufak yaralanmalarla hayatta kalabilmeleri. ABD’nin Boston kentinde haftasonu bir gökdelenin 19’uncu katından düşen ama göğsüne aldığı ufak yaralarla kurtulan Sugar adlı kedi, bu gerçeğin en son örneklerinden biri.

Kedilerin çok yükseklerden düşmelerine rağmen hayatta kalmalarının sırrı ağaçlarda yaşayan ve daldan dala sıçrayarak hayatta kalan dev kedilerin, yani aslan, kaplan, çita ve jaguarların soyundan gelmelerine dayanıyor. Kısaca evcil kediler,çok yükseklerden düşmelerine rağmen hayatta kalmalarını sağlayacak biyolojik özelliklere sahipler. Peki bu özelliklerini nasıl kullanıyorlar?

BBC’nin haberine göre kediler, vücut ağırlıklarına oranla daha fazla alan kaplayan canlılar. Bu özellikleri, yere çaptıkları zaman maruz kaldıkları şiddetin azalmasını sağlıyor. Ayrıca, kedilerin düşüş hızı, insan veya at gibi daha büyük canlıların düşüş hızına kıyasla oldukça düşük. Örneğin, havada kol ve bacaklarını gererek çaresizce denge sağlamaya çalışan ortalama büyüklükteki bir kedinin düşüş hızı 96 km iken, yetişkin bir insan için aynı hız 192 km, yani kedinin iki katı.

Biyologlar, kedilerin hangi yönün aşağı olduğunu hissetlemelerini sağlayan içgüdüleri olduğunu belirttiler. Böylece, kediler aslında havada sadece çaresizce gerilme hareketleri yapmıyor, yeterli zaman bulabilmeleri halinde, yere 4 ayak üzerinde inebilmek için vücutlarını çevirebiliyor. Kuyrukları, vücut hareketiyle dönerek ayaklarının pozisyon alması için önemli rol oynuyor.



Kedilerin hayatta kalmasını sağlayan son özellik, havada devreye giren refleksleri. Ayaklarını en doğru yere basarak, yere iniş anında ortaya çıkan şiddeti vücuda yansımadan emiyor. Dahası, kedilerin kas yapıları kinetik enerjiyi o kadar iyi yayıyor ki, kemikler çarpma şiddetinden dolayı kırılmıyor. İnsan gövdesinden doğrudan uzayan bacaklar yerine, kedilerin bacakları vücutlarından belli bir açıyla uzanıyor. Böylece, kedilerin bacakları, çarpma anında şiddeti dağıtan ve ölüm riskini azaltan bir diğer faktör oluyor.

BBC’ye konuşan Virginia Tech Üniversitesi’nden Jake Socha, çok yükseklerden düşen ancak kurtulan çok sayıda kayıt bulunduğunu belirtti. 1987’de yapılan bir araştırmada, o yıl çok yüksek mesafeden düştüğü için New York acil veteriner kliniğine getirilen 132 kediden 118’inin hayatta kaldığı belirtildi. Bu kedilerden sadece 43’ü acil yardıma ihtiyaç duydu. Hatta bir tanesi, 32’inci kattan düşmesine rağmen sadece birkaç kırık diş ve akciğer hasarıyla kurtuldu ve 48 saat sonra taburcu oldu.


Kaynak: Ntvmsnbc / BBC (27 Mart 2012,16:57)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:15
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
30 Mart 2012       Mesaj #49
Avatarı yok
Yasaklı
Arıların Katili Bulundu


Bilim insanları, dünya genelinde arı kolonilerindeki endişe verici azalmanın nedenini bulduklarına inanıyor. Science ve Discover dergilerinde yayımlanan iki yeni araştırmaya göre, arı nüfusunun azalmasında sık kullanılan böcek ilaçlar olarak bilinen neonikotinler önemli rol oynadı.

Arı kolonilerindeki hızlı azalışa neden olan neonikotinler, İtalya, Almanya ve Fransa’nın bazı bölgelerinde yasaklandı. Buna rağmen neonikotinler dünyada en çok kullanılan böcek ilaçlarından biri olmaya devam ediyor. Neonikotinlerin kapsamına giren imidacloprid, 120 ülkede 140’tan fazla tahılın ilaçlanmasında kullanılıyor.

Yapılan iki araştırma, neonikotinlerin arıları hemen öldürmediğini, ilacın bu nedenle kolonilere yayıldığını ve kolonilerin tümden çökmesine neden olduğunu ortaya koydu.

Bilim insanları, böcek ilaçlarının yanı sıra, arıların parazit, virüs, yetersiz gıda veya cep telefonlarının yaydığı radyasyona kurban gidiyor olabileceklerini de öne sürmüştü.

Kraliçe Arılar Ölüyor

İngiltere’de yapılan ilk araştırmada, 75 yabanarısı kolonisi 14 gün boyunca çeşitli dozlarda neonikotinlere maruz bırakıldı. Bal arıları, kolonileri en çok azalan arı türüyken, yaban arılarında da önemli bir koloni kaybı tesbit edilmişti. Arılar altı hafta boyunca tarlalarda gezindikten sonra yapılan ölçümlerde, kolonilerin yüzde 8 ile yüzde 12 arasında küçüldüğü gözlemlendi.

Ayrıca, ilaca maruz kalan kolonilerdeki kraliçe arıların sadece bir veya iki tane olduğu tesbit edildi. Normalde, kolonilerdeki arı kraliçelerin sayısı 14’e kadar çıkıyor. Yaban arıları, kışları ölüyor ve bahar geldiğinde kraliçe arı yeni bir koloni kuruyor. Ancak neonikotinlerin kraliçelerin sayısını ciddi olarak azaltması, arı kolonilerinin ne kadar büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.

Yön Bulma Kabiliyetleri Kayboldu


Discover dergisinde yayımlanan ikinci bir araştırma, Fransız araştırmacılar tarafından gerçekleştirildi. Araştırmacılar, arılara yerleştirdikleri RFID (radyo frekanslı kimlik tanımlama) çipleriyle, koloniye sağ salim dönmeyi başaran arıları tesbit etti. Belli bir süre sonunda, ilaca maruz kalmayan kolonilerdeki geri dönüş oranı yüzde 81.6 olurken, ilaca maruz kalan kolonilerde bu oran yüzde 56.8 olarak belirdi.

Nüfus modellerine göre, bu orandaki azalmanın koloninin çökmesine neden olabileceği ifade edildi. Araştırmacılar, neonikotinlerin, arının beynini etkileyerek yön bulmasını da zorlaştırdığına dikkat çekti.

İki araştırmada elde edilen veriler, neonikotinlerin arı nüfusunun azalmasında büyük rol oyadığına işaret etse de, arıların ölmesinde birbiriyle bağlantılı birçok sebep olabileceği ifade edildi. Örneğin, geçmişte yapılan araştırmalar, neonikotinlerin arıları mantar hastalıklarına karşı da zayıf bıraktığını ortaya koymuştu.


Kaynak: Ntvmsnbc / Science , Discover (30 Mart 2012,13:02)
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:15
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
7 Nisan 2012       Mesaj #50
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Yunusların dayanılmaz cazibesi...

Yunuslar, balinalarla Cetacea adı verilen aynı memeliler grubuna ait. Onlar da bizim gibi hava almadan yaşayamıyorlar ve suyun altında fazla kaldıkları takdirde ölüyorlar. Bir yunusun su altında en uzun kalma süresi 15 dakikayı geçmiyor. Bilimadamları uzun yıllar yunusların zekâsı üzerinde çalıştılar ve onların ne kadar zeki olduklarını fark ettiklerinde hayretler içinde kaldılar. Kendilerine özel ve çok belirgin bir dil kullanan yunuslar, kendi aralarında mükemmel bir iletişime sahipler. Bu dili çözmek için özel olarak bu konuda uzmanlaşan bilim adamları, bu dilin hiçte diğer hayvanlarınkine benzemediğini, son derece özgün kuralları olduğunu ifade ediyorlar. Yunusların en büyük dezavantajı ne yazık ki görme duyularının, yarasalar gibi, titreşim ve yankılama yoluyla çalışması. Tabii ki bu kadarı onların işini görüyor, fakat görsel hafızalarını çok fazla sınırlıyor. Ancak zeki hayvanları araştıran uzmanlar, onlar hakkında öğrenmemiz gereken daha pek çok şey olduğunu iddia ediyorlar.

En çok nerelerde yüzerler?

Yunusların yaklaşık 50 türü var ve dünyanın hemen her yerine dağılmış durumdalar. En nadir görülen türleri, Amazon Nehri, Ganj Nehri ve bazı Güney Amerika nehirlerinde yaşamaktadır. Şişeburunlu Yunus gibi en çok bilinen türleri ise daha çok Pasifik Okyanusu’nun doğusundaki tropik sularda takılırlar. En fazla sayıda yunusun yaşadığı bölge ise 50.000 yunusu barındıran Japonya açıkları...

Bilmediğimiz bir şey kaldı mı?

  • Etobur olan yunusların favori menüsü ringa, uskumru ve sardalyadan oluşur, çerez niyetine de karidese bayılırlar.
  • Gece hayatlarına çok önem verirler, beslenmek için tercih ettikleri saatler gece saatleridir.
  • Bir yunusla boşuna yarışmayın, hızları 40 km’yi bulur. Ama hızları sizi aldatmasın, sıradan bir yunusun ağırlığı yaklaşık 200 kilo gelir.
  • Sakın boy ölçüşmeye de kalkmayın, yetişkin bir yunusun boyu yaklaşık 2-3 metredir.
  • Çok titizdirler, 2 saatte bir mutlaka derilerinin en üst katmanını yenilerler.
  • Geç anne olmayı tercih ederler, üreme yaşları 12’yi bulur.
  • En çok korktukları 2 şey deniz kirliliği ve balık ağlarıdır.
Bir yunusla hangi hayalimizi gerçekleştirebiliriz?
Yakın bir arkadaşınızın gerçekte bir yunus olduğunu öğrenmek çok eğlenceli olabilirdi, fakat şimdilik yunuslarla en fazla yaşanan macera bir gemi seyahatinde onları birdenbire yanı başınızda sizinle yarışırken bulmak. Bu yarış bazen saatlerce sürebiliyor. Yaşları 14-21 arasında değişen gençler arasında yapılan ''Denizde başınıza gelebilecek en güzel şey nedir?'' araştırmasını ise, gençlerin % 32’si bir yunusla birlikte okyanusta yüzmek olarak cevaplamışlar.

Peki, yanımıza yaklaşanın yunus mu yoksa köpekbalığı mı olduğunu nasıl anlarız?
Eğer yaklaşan buysa siz de ona yaklaşıp boynuna sarılabilirsiniz.
Yok eğer buysa, mümkün olduğunca hızla yüzerek kaçmakta fayda var.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 9 Kasım 2015 00:16
theMira

Benzer Konular

9 Aralık 2016 / ipek kılıç Cevaplanmış
28 Kasım 2012 / STeFLo Soru-Cevap
10 Nisan 2015 / Misafir Cevaplanmış