Arama

Bilim Dünyası'ndan Son Haberler, Gelişmeler - Sayfa 24

Güncelleme: 4 Aralık 2016 Gösterim: 277.055 Cevap: 269
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
9 Temmuz 2012       Mesaj #231
Avatarı yok
Yasaklı
Higgs Bozonu Ne İşe Yarayacak?

Sponsorlu Bağlantılar
Evrenin oluşumuyla ilgili sırrı çözmeye yardımcı olacağı söylenen ‘Atomaltı Parçacığı Higgs Bozonu’nun fikir babası olan Peter Higgs, “Gündelik yaşamda bu madde ne işe yarar hiç bilmiyorum” dedi.

Bilim dünyası hafta içinde Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi’nin (CERN) yaptığı sunumla sallandı. Bilim adamları, temelleri İngiliz fizikçi Peter Higgs tarafından atılan 'Parçacığı’n bulunduğunu açıkladı. Bu gelişme maddenin, insanın ve yaşamın oluşumuna ışık tutacak nitelikteydi.

Verilen bilgiye göre; 48 yıl önce teoriyi ortaya attığı için parçacığa kendi adının da verildiği profesör Higgs (83), dün Edinburgh Üniversitesi’nde bir konuşma yaptı. CERN’in keşfiyle Nobel Fizik Ödülü’ne göz kırpan Higgs, “Bu parçacığın gündelik hayatta ne işe yarayacağına dair en ufak bir fikrim yok. Bu süreç çok kısa. Bir saniyenin milyonda birinin milyonda birinin milyonda birinin milyonda biri kadar bir süreden bahsediyoruz.Bunu faydalı bir biçimde nasıl kullanabiliriz bilemiyorum. Daha uzun ömürlü parçacıkları gündelik hayatta kullanmak bile hali hazırda gayet güç” dedi. Parçacığın bulunmasından duyduğu memnuniyeti belirten Higgs, “Ben bu gelişmeyi gözlerimle göremeyeceğimi düşünüyordum. Profesör Stephen Hawking ile bu maddenin varolup varolmadığına dair iddiaya girmiştik. Bazen haklı çıkmak çok iyi hissettiriyor. 100 dolar kazandım” dedi.


Kaynak : Gençbilim (09 Temmuz 2012,09:27)

Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
4 Ağustos 2012       Mesaj #232
Avatarı yok
Yasaklı
Antarktika 50 Milyon Yıl Önce Ormanlarla Kaplıydı

Sponsorlu Bağlantılar
Araştırmacılar, deniz tabanındaki tortu kalıntıları üzerinde yaptıkları analizlerde, kıtada 52 milyon yıl önce bitkilerin yetiştiğini keşfetti. Atmosferin mevcut hızda ısınmaya devam etmesi halinde, bitki kalıntılarının buzdan arınacağı ve Antarktika’nın yeniden yeşilliğe kavuşabileceği belirtilirken, bu durumun iklim dengelerini önemli bir şekilde bozabileceği uyarısı yapıldı.

Bilim insanları, tortu kalıntılarında, Eosen Dönemi’ne ait ‘polen fosilleri’ bulunduğunu belirtti. 34-56 milyon yıl öncesine rastlayan bu dönemde varolan yağmur ormanlarından geride kalan polenler, bugün Antarktika’nın deniz tabanında donmuş bir halde yatıyor.Antarktika’daki araştırmalarda yer alan Avustralyalı bilim insanı Kevin Welsh, polen çekirdeklerindeki sıcaklığa hassas mokelüller üzerinde yapılan analizlerin, 52 milyon yıl önce Antarktika’daki sıcaklığın 20 derece olduğuna işaret ettiğini belirtti. Welsh, “O dönemde Antarktika bugüne kıyasla çok sıcak bir yerdi ve karada buz yoktu. Tersine, ormanlarla kaplıydı” dedi.

'Kontrol İnsanların Elinde'

Nature dergisinde yayımlanan araştırmanın ‘şaşırtıcı’ sonuçlar verdiğini ifade eden Welsh, “Antarktika’nın kafamızdaki görüntüsü hep çok soğuk ve buz halinde olduğuydu.” yorumunu yaptı.AFP’ye konuşan Welsh, “Antarktika’daki karbondioksit miktarının 395ppm (milyonda bir birim) olduğunu ve bölgedeki hava sıcaklığının aynı hızda devam etmesi halinde, 21’inci yüzyılın sonunda Antarktika’daki buzulların yok olmaya başlayacağını” söyledi.Queensland Üniversitesi’nde paleoklimatoloji uzmanı olan Welsh, “Kesin bir şey söylemek çok zor çünkü Antarktika’nın başına gelecekler insanlar ve hükümetlerin elinde” dedi.

Bir Kaç Santim Yeterli

Antarktika’nın çok büyük bir su deposu olduğuna dikkat çeken Welsh, “Eğer karbondioksit miktarının atmosferdeki artışını önleyemezsek, dünyanın buzulla kaplı bölgelerinde önemli değişimler görebiliriz” dedi.Antarktika’nın doğusundaki buz kalınlığı 3-4 kilometre. 34 milyon yıl önce oluştuğu düşünülen buzulun sadece birkaç santim erimesi bile deniz seviyesinde önemli artışa ve yaşam alanlarının tehdit altına girmesine neden olabilir.Welsh, Antarktika’nın Güneş’ten gelen ışınları tekrar uzaya yansıtarak çok önemli bir soğutucu görevi gördüğünü ve erimesi halinde felaketlere yol açabilecek değişimlerin yaşanacağını vurguladı.

Kaynak : Ntvmsnbc / Nature (03 Ağustos 2012,11:27)

Son düzenleyen nötrino; 11 Mart 2016 23:41
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
12 Eylül 2012       Mesaj #233
Avatarı yok
Yasaklı
Şişedeki En Eski Mesaj Bulundu

Guinness Dünya Rekorları, bir İskoç kaptanın denizde şişe içindeki en eski mesajı bulduğunu açıkladı. Arşiv kayıt organizasyonuna göre, Shetland’ın “Copious” adlı balıkçı teknesinin kaptanı Andrew Leaper 12 Nisan’da, Shetland’ın kıyısındaki Kuzey Deniz’de ağlarını çekerken bir keşif yaptı.Andrew’in daha sonra öğrendiğine göre şişe içindeki bu mesaj 97 yıl ve 309 gün boyunca akıntıyla sürüklenmişti. Bu keşif, 5 yıldan fazla üstünlüğünü koruyan en son arşiv kaydını geçti.

İlginç bir şekilde, Andrew Leaper’in arkadaşı Mark Anderson, 2006’da bu keşiften önceki arşiv kaydına bir başka İskoç şişesiyle aynı tekneye kaptanlık yaparken geçti.Andrew durumu şu şekilde açıklıyor: “Bu ve bundan 6 yıl önceki kayıtlara geçen şişenin aynı tekneyle bulunması çok ilginç bir tesadüf. Bu tıpkı iki kere piyango çıkması gibi. ”

Akıntıyla sürüklenmiş şişe 646B olarak etiketlendi. Bulan kişiye tarihi ve yeri üstüne yazmasını isteyen bir kartpostal içermekte. Kartpostal, kaşife İskoçya Balıkçılık Yönetim Kurulu Başkanı’na bunu götürdüğünde 6 peni ödülün sözünü vermekte.Su geçirmez cam şişe 10 Haziran 1914’te Glasgow (İskoçya’nın bir şehri) Navigasyon Okulu’ndaki C. H. Brown tarafından bırakılmış. Şişe 1.890 bilimsel araştırma şişesinden biri. Şişe baş aşağı batıp, deniz yatağına yakın yüzmesi için özel olarak tasarlanmış.

Deniz Ekosistemleri ve Deniz İskoçya Bilimleri başkanı Bill Turrel, akıntı şişelerinin, 20.yüzyılın başlarında okyanus bilimcilere, İskoçya bölgesindeki denizlerdeki su sirkülasyonunun modellerini resmetmek için önemli bilgiler verdiğini belirtmekte ve bu öncü araştırma sonuçlarının bir çok açıdan doğru sonuçlar verdiğini eklemektedir.İskoçya Çevre Bakanı Richard Lochhead, yaklaşık 98 yıllık şişenin Denizcilik Laboratuvarlarına dönmesinin büyüleyici bir durum olduğunu söylüyor. Lochhead, hala daha birçok bulunmamış şişenin olmasıyla arşivdeki son kaydı geçebilecek yeni bir kaydın gelmesinin olasılıklı olduğunu da belirtmekte.

Kaynak : DıscoveryNews (06 Eylül 2012,01:45)
Son düzenleyen nötrino; 13 Şubat 2016 09:57
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
19 Eylül 2012       Mesaj #234
Avatarı yok
Yasaklı
Moleküllerdeki Kimyasal Bağlar Ayırt Edildi

Bilim adamları, moleküllerin, atomları arasındaki bağların görülebileceği kadar ayrıntılı görüntülerini elde ederek ilk kez moleküllerdeki kimyasal bağları birbirinden ayırt etmeyi başardı. İsviçre'nin Zürih kentindeki IBM merkezinde temassız atomik kuvvet mikroskobu (AFM) kullanarak moleküllerin şimdiye kadarki en ayrıntılı görüntülerini elde eden Fransız ve İspanyol bilim adamları, grafin taneciklerini andıran polisiklik aromatik hidrokarbonundaki atomik bağ düzenini ve atomik bağların uzunluğunu ortaya çıkardı.

İnsanoğlunun kimyasal tepkimeler sırasında elektronların nasıl hareket ettiğini görmesine olanak tanıyan görüntüler "Science" dergisinde yayımlandı.Görüntülerde elektronların yüksek ve düşük yoğunlukları parlak ve karanlık noktalar olarak görülüyor.Bir yüzeyden geçirilen minik bir metal ucun örnek üzerinde aşağı yukarı oynatılmasıyla mikro düzeydeki sapmaları ölçen AFM'yi kullanan IBM bilim adamları, molekülün ayrıntılı görüntüsünü elde etmek için bir karbon ve bir oksijen atomundan oluşan polisiklik aromatik hidrokarbonu AFM ile inceledi.

2009 yılında bilim tarihinde ilk kez bir molekülün görüntüsünü elde eden bilim adamları, yeni çalışmanın farklı atomik bağların farklı fiziksel oranlara sahip olduğunu ortayla çıkardığını söyledi.Çalışmanın, yeni kuşak yüksek-bant genişliğine sahip telsiz iletişim ve elektronik göstergeler gibi uygulamalar açısından büyük önem taşıdığı bildirildi.


Kaynak : CNN / Science (14 Eylül 2012,12:39)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
1 Ekim 2012       Mesaj #235
Avatarı yok
Yasaklı
Suyun Direnci Mermiyi Çiçeğe Çevirdi!

Su altında silahla yapılan bir ateşlemede kurşunun silahtan çıktıktan sonra nasıl bir hal aldığı saniye saniye görüntülendi. Ateşli silahlara meraklı olan Andrew Tuohy, tarafından bir havuzda yapılan denemede bir kurşunun suyun altında silahtan çıktıktan sonra nasıl bir hal aldığını kare kare ortaya koydu.Kurşun önce su altında bir kaç saniyelik bir hortum oluşturuyor. Suyun altında o hızla bir çelik duvara çarpmış gibi oluyor. Suyun direnci karşısında eriyen mermiler bir anda kurşun çiçeklere dönüşüyor.

Andrew Tuohy'in yaptığı tehlikeli deneyin görüntüleri video paylaşım sitesinde büyük ilgi gördü. Yaptığı deney sırasında güçlü bir tepme ile karşılaştığını söyleyen Tuohy, "Siz siz olun bu tehlikeli deneyi denemeye kalkmayın" diye de uyarmayı ihmal etmiyor.Tuohy'in görüntüleri saniyede 120 kare kaydedebilen Pentax Optio WG-2 su geçirmez dijital kamera ile kaydettiğini de sözlerine ekledi.

suyun direnci mermiyi cicege cevirdi  15466 2g

suyun direnci mermiyi cicege cevirdi  15466 3g

suyun direnci mermiyi cicege cevirdi  15466 4g

suyun direnci mermiyi cicege cevirdi  15466 6g

suyun direnci mermiyi cicege cevirdi  15466 7g


Kaynak : Gençbilim (01 Ekim 2012,09:14)
Son düzenleyen nötrino; 13 Şubat 2016 09:58
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
25 Ekim 2012       Mesaj #236
Avatarı yok
Yasaklı
Uyduların Yapamadığını Mini Denizaltılar Yaptı

Bilim insanları, sahip olduğu buzullar küresel ısınmanın tehdidi altında bulunan Antarktika’da yapılan incelemeleri bir adım öne taşıyarak, sualtının 3 boyutlu haritasını çıkardı. Mini denizaltılarla gerçekleştirilen projede, uydularla elde edilemeyen bilgilere de ulaşılacak.

Küresel ısınmanın etkilerini farklı bir açıdan gözlemlemek isteyen bilim insanları, ilk kez yapılan bir projeye imza atarak, Antarktika’nın buzullarına ait 3 boyutlu harita hazırladı. Avustralya Antarktika Bölümü’ne bağlı araştırmacıların buz kırıcı Aurora Australis gemisi, helikopterler ve otonom sualtı araçları (AUV) kullanarak iki ayda gerçekleştirdikleri çalışmada, Antarktika’daki buzul kütlesinin alt ve üst tabakalarına ait harita elde edildi.

Buzullardaki zirveleri ve vadi benzeri oluşumları gözler önüne seren harita, Antarktika’nın sahip olduğu buzul miktarının anlaşılması için de önemli bir rol oynayacak. Araştırmacılar, bu bilginin uydularla elde edilebiliyor olmasına rağmen, uzaydan buzulların kalınlığı hakkında kesin bir sonuca ulaşılamadığını ifade etti. Ancak 3D harita ile bu sorunun da üstesinden gelinmiş olacak. Projede yer alan Antarktika İklim ve Ekosistem İşbirliği Araştırma Merkezi’nden Guy Williams, mini denizaltılarla yürütülen ve Antarktika’da daha önceden bir benzeri gerçekleştirilmemiş olan çalışmanın, geçmişte kullanılan yötemlere kıyasla çok büyük bir ilerleme olduğunu ifade etti.

Çim Biçermiş Gibi Tarıyor

Discovery News’e konuşan Williams, “Eskiden sondajlarla elde edilen veya gemiyle buz üzerinde hareket ederken yaptığımız ölçümlerle buzun kalınlığını tesbit etmeye çalışırdık. Ancak AUV kullanarak çok ışınlı sonar teknolojisiyle tüm buz tabanını ayrıntılı bir şekilde görüntüleyebiliyoruz” dedi. AUV, sualtında buzul tabakanın 20 metre kadar altına iniyor ve tıpkı bir çim biçme makinesi gibi ilerleyerek, sonar ile buzulun haritasını çıkarıyor. AUV tarafından elde edilen veriler, gemideki bilgisayar sistemine aktarılıyor ve her taramanın ardından, taranan alanın 3D haritası çıkarılıyor.

Araştırmada yer alan Jan Lieser, “Küresel ısınma nedeniyle buzul kalınlığının nasıl etkilendiği, iklim değişikliğinin önemli göstergelerinden biri... Antarktika sularındaki buzullara ait kalınlığın zaman içinde nasıl değiştiğini tesbit ederek, küresel ısınmanın etkilerini de gözlemleyebiliriz” dedi. Antarktika’daki buzulların oranında yaşanan azalma, suyun ısısını, sudaki tuz oranını ve okyanus akımlarını doğrudan etkiliyor. Bu durum, buzu yaşamak için ev olarak kullanan ve besinini buzullardan elde eden plankton, karides ve balina gibi canlıların ölümüne neden oluyor.


Kaynak : Ntvmsnbc / BBC (15 Ekim 2012,16:34)
Son düzenleyen nötrino; 11 Mart 2016 23:41
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
24 Kasım 2012       Mesaj #237
Avatarı yok
Yasaklı
Görünmezlik İçin Yeni Bir Yöntem Geliştirildi / Dönüşüm Optiği

Duke Üniversitesi fen bilimcileri David Smith ile Nathan Landy, görünmezlikle ilgili mükemmel bir başarı yakaladılar. Görünmezlik, araştırmacıların yıllardır üzerinde çalıştığı bir konuydu. Bugüne kadar, her testte biraz ışık geri yansımıştı ve sadece kısmen görünmez olan nesneyi ortaya çıkarmıştı.Smith ve Landy,baklava dilimi şeklindeki gizleme cihazının yardımıyla mikrodalgalara tamamen görünmez olan santimetre ölçeği bir silindir yaptılar. Işık geri yansımak yerine gizleme cihazının kenarlarından geçmişti, bu etki izleyicinin durduğu yere de bağlıydı.

Smith, BBC kanalına yaptığı açıklamada "Bu, Alice Harikalar Diyarında filmindeki kart insanlara benzıyor. Eğer bir tarafa dönerlerse onları göremezsiniz ama diğer yönden baktığınızda onları net olarak görebilirsiniz" dedi..Dönüşüm optiğinin konsepti 2006 yılında Londra'daki Imperial kolejindeki John Pendry'nin yanı sıra, Smith ve başka bir Duke Üniversitesi araştırmacısı David Schuring tarafından tanıtıldı. Profesör Smith, BBC kanalına yaptığı bir başka açıklamada "Bizim tecrübemiz, ilk görünmezlik olayını ele alarak, dönüşümü gerçekten oluşturup, size mükemmel görünmezliği yaşatabilmeyi sağladı’’ dedi.


Kaynak : Dvice (16 Kasım 2012,05:14)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
25 Kasım 2012       Mesaj #238
Avatarı yok
Yasaklı
Bilim İnsanları 'Beyaz Kokuyu' Keşfetti

Bilim insanları yeni bir koku keşfedildiğini açıkladı. Yeni koku, birçok bileşikten meydana geldiği ve beyaz gürültüyü (tüm frekansları içeren ses dalgası) anımsattığı için ‘beyaz koku’ adını aldı. Aynı durum, tüm görülebilir dalgaboylarını içeren beyaz ışık için de geçerli.Henüz koklama fırsatı bulamadığımız birçok koku bulunduğunu ifade eden bilim insanları, bu kokulardan bir tanesini keşfetmeyi başarmış durumda.

Rehovot kentindeki Weizmann bilim Enstitüsü’ndeki bilim insanları, “beyaz ışık ve beyaz gürültüde olduğu gibi tüm kokuların bir araya getirildiği zaman kokuda da beyazlık oluşturabileceklerini” belirtti.Proceedings of the National Academy of Science dergisinde yayımlanan araştırmaya göre,bilim insanları 86 kokunun bileşiklerini aynı yoğunlukta damıttı. Ardından, farklı bileşiklerden birçok karışım oluşturuldu. Elde edilen karışımların arasındaki benzerlikleri tesbit etmek için kokular deneklere koklatıldı. Örneğin, yedi bileşikten oluşturulan farklı karışımlar deneklere koklatılarak aralarındaki benzerlikler soruldu.

Beyaz Koku Ortaya Çıktı

Araştırmacılar, en fazla 43 olmak üzere kokulardaki bileşik sayısı arttıkça, karışımlardaki koku birbirine o kadar benzemeye başladı. Bu sonuç, karışımlarda her zaman aynı temel bileşikler kullanılmasa da elde edildi. Bilim insanları, bu sonuca dayanarak ‘beyaz kokuyu’ ortaya çıkardıklarını belirtti.Sonucu doğrulamak için, araştırmacılar 40 bileşikten dört karışım oluşturdu. 12 denek, üçerli olmak üzere dört gruba ayrıldı. Birinci gruptakilere ilk karışımın adının ‘Laurax’ olduğu; ikinci gruba ikinci karışımın adının ‘Laurax’ olduğu söylendi. Üçüncü ve dördüncü gruplara da sırasıyla üçüncü ve dördüncü karışımın adının ‘Laurax’ olduğu belirtildi.Üç gün süren ‘koklama deneylerinin’ ardından, bilim insanları gruplara dört yeni koku sundu ve hepsine ad vermelerini istedi. Deneklerin ‘Laurax’ adıyla etiketlediği kokunun, en fazla bileşiği içeren karışım olduğu tesbit edildi.

Bir başka deneyde, farklı deneklere aynı kokular başka bir adla sunuldu. Bu deneyin sonucunda da denekler en fazla bileşiği içeren kokuyu etiketledi. Bilim insanları elde edilen sonuçların ardından ‘beyaz koku’ olduğunu ve bu kokunun aynı yoğunluktaki, olabildiğince fazla bileşikten meydana geldiğine karar verdi.Araştırmacılar yayımladıkları makalede, ’beyaz koku’nun 30 ve daha fazla eşit yoğunluktaki bileşenden meydana geldiğini’ ifade etti.



Kaynak : Ntvmsnbc / Proceedings of The National Academy of Science (20 Kasım 2012,11:32)
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
16 Mayıs 2013       Mesaj #239
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
'Sonsuz Ateş Şelalesi’nin sırrı çözüldü
MsXLabs.org

ABD’nin New York eyaletinde bulunan ve sönmeyen ateşiyle bilinen küçük bir şelalenin, yeni bir tür enerji kaynağı sakladığı anlaşıldı. Araştırmalar, sönmeyen ateşi besleyen doğalgazın farklı bir kimyasal tepkimede oluştuğunu ortaya koydu.

Bilim insanları, yerin derinliklerinden gelen gazlar sayesinde sürekli yanan ve ‘Sonsuz Ateş Şelalesi’ adını alan ateşin sırrını çözdü.

Chestnut Ridge Parkı’nın bir bölümünde yer alan şelale, dünyanın dört bir yanında kendiliğinden yanmakta olan yüzlerce ateşten birine sahip.

ABD’nin Indiana Üniversitesi’nde araştırmacı olan Arndt Schimmelmann, yüzyıllar, belki de binlerce yıl önce yerli kabileler tarafından yakıldığı düşünülen ateşin, aslında dünyadaki örneklerinden farklı olduğunu belirtti.

OurAmazingPlanet sitesine konuşan Schimmelmann, mağaradaki ateşin yerin derinliklerinde yer alan, antik ve son derece sıcak killi şist kayalarından geldiğini düşünüyor. Schimmelmann, killi şist içindeki karbon moleküllerinin parçalanarak küçük doğal gaz molekülleri ortaya çıkması için, sıcaklığın suyun kaynama noktasında veya daha sıcak olması gerektiğini belirtti.

Ateşi besleyen gazın geldiği kayaların, içtiğimiz çay veya kahve kadar sıcak ve jeolojik olarak sanıldığından çok daha genç olduğu belirtildi. Bulgular, ateşi besleyen gazın farklı bir süreçten geçtiğini, bir çeşit katalizörün, gazı kayalardaki organik moleküllerden ortaya çıkardığı ifade edildi.

LiveScience sitesine açıklama yapan Schimmelmann, “Bu mekanizma uzun yıllar konuşuldu ancak kimse inanmadı... Burada farklı bir gaz oluşumu süreci yaşandığına inanıyoruz. Eğer bu doğruysa, gaz benzer şekilde farklı yerlerde de oluşuyor olabilir. Kısaca, dünyadaki killi şist gaz kaynaklarının sanıldığından fazla olduğunu söyleyebiliriz” dedi.

SONSUZ ATEŞLER ATMOSFERE FAYDALI
ABD Enerji Bakanlığı, ülkedeki farklı bölgelerden çıka metan gazını tespit etmeleri için Schimmelmann ve Indiana Geological Survey araştırma sitesinden meslektaşı Maria Mastalerz’i görevlendirdi. İkiliye yardımcı olması için de İtalya Ulusal Jeofizik ve Yanardağ Bilimi Enstitüsü’nden Giuseppe Etiope görevlendirildi.


Araştırmacılar, Chestnut Ridge Park’ındaki ateşi ve Pennsylvania eyaletinin kuzeybatısında yer alan Cook Forest State Park’ında yer alan ‘aralıksız yanan çukuru’ karşılaştırdı. Schimmelmann, ateş çukurnun ‘Sonsuz Ateş Şelalesi’ kadar özel olmadığını çünkü eski bir gaz kaynağı tarafından beslendiğini belirtti.

Marine and Petroleum Geology dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, elde edilen sonuçlar, dünyada atmosfere salınan metan gazının yaklaşık yüzde 30’unun doğal kaynaklardan geldiği bilgisini doğruladı. Bilim insanları, yerin derinliklerinde bulunan gaz kaynaklarını ‘sonsuz ateşlere’ çevirmenin faydalı olabileceğini belirtti.

Ateş, metan gazını karbondioksite çeviriyor. Karbondioksit, metana kıyasla atmosferde 20 kat daha az ısı hapsediyor. Ancak, sonsuz ateş oluşturulabilecek kaynakların son derece az olduğu düşünülüyor. Gaz, metan yiyen bakterilerin gazı karbondioksite çevirdiği çatlaklardan yüzeye ulaşıyor veya gazın alev almasına imkan vermeyen açıklıklardan yüzeye varıyor.

Sonsuz Şelale Ateş ise doğal yollardan oluşan ve alevin titremesi sağlayan bir çukurdan gelen gazla besleniyor. Araştırma, şelalenin aynı zamanda dünyanın en yüksek yoğunlukta etan ve propan gazına sahip olduğunu ortaya koydu.

Son düzenleyen nötrino; 13 Şubat 2016 10:00 Sebep: KIRIK GÖRSEL KALDIRILDI!!
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
17 Mayıs 2013       Mesaj #240
Avatarı yok
Yasaklı
Dünyanın En Eski Suyu Bulundu

İngiliz bilim insanları Kanada'daki bir madende 1.5 milyar yıllık su buldu. Labaratuvar incelemeleri devam eden suyun şimdiye kadar bulunan en eski döneme ait su olduğu belirtildi.Kanada'daki bir bakır ve çinko madeninde bulunan kayadan 1,5 milyar yıl öncesinden kalma su çıkarıldı."Nature" dergisinde yayımlanan makaleye göre, Ontario eyaleti kenti yakınlarındaki Timmins bölgesindeki madende çalışma yapan Kanadalı ve İngiliz bilim adamları, 2,4 kilometre derinlikte bulunan tarih öncesi dönemden kalma suyun hala hidrojen ve metan gibi gazlar açısından zengin olduğunu keşfetti.Daha önce yüzeyde olduğu ancak zamanla kayaların arasından sızıp yer altında biriktiği sanılan suyun içinde mikro organizmalar bulunup bulunmadığını belirlemek için test yapılıyor.

Manchester Üniversitesi'nden Prof. Chris Ballentine, "Daha önce Güney Afrika'da milyonlarca yıl öncesine ait su bulunmuştu. Bu ise şimdiye kadar bulunan en eski döneme ait su. Güney Afrika'daki su da benzer kimyasal yapıya sahipti ve içinde bazı mikroplara rastlanmıştı" dedi.Suyun hangi döneme ait olduğunu bulmak için üç farklı tarihleme tekniği kullandıklarını belirten Prof. Ballentine, suyun içinde bulunacak mikro organizmaların tarih öncesi dönemde yaşamla ilgili son derece önemli bilgiler sağlayabileceğine dikkati çekti.Çinko ve bakır içeren sülfit cevherinde bulunan suyun, 40-50 derece sıcaklığında olduğu belirlendi.


Kaynak: AA / Nature (17 Mayıs 2013,00:58)
Son düzenleyen nötrino; 13 Şubat 2016 10:01

Benzer Konular

8 Ekim 2017 / Misafir Bilgisayar
28 Kasım 2016 / Hi-LaL Tıp Bilimleri
30 Aralık 2008 / Ziyaretçi Cevaplanmış
10 Kasım 2008 / Ziyaretçi Taslak Konular