Arama

Bilim Dünyası'ndan Son Haberler, Gelişmeler - Sayfa 14

Güncelleme: 4 Aralık 2016 Gösterim: 277.077 Cevap: 269
RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
29 Ocak 2011       Mesaj #131
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
Türkiye CERN’e üye oluyor
Avrupa Nükleer Araştırma Organizasyonu’nun genel kurulunda, Türkiye'nin de aralarında bulunduğu beş ülkenin adaylık başvurusu kabul edildi.
Sponsorlu Bağlantılar

Bugün yapılan Avrupa Nükleer Araştırma Organizasyonu’nun (CERN) 157'inci genel kurul toplantısının ana gündem maddesi Türkiye, Kıbrıs, İsrail, Sırbistan ve Slovenya’nın organizasyona üyeliklerinin görüşülmeye başlanmasıydı.

Delegeler Türkiye ve diğer dört ülkenin üyeliğe giden adaylık sürecinin başlamasını benimsedi. Tüm aday ülkelerin, resmi görüşmelerin yapılacağı 3 yıllık bir sürecin ardından CERN'e asil üye olması öngörülüyor.

CERN genel direktörü Rolf Heuer, bu yeni üyelik başvurularıyla birlikte, organizasyona yönelik küresel ölçekli desteği görmüş olmaktan mutluluk duyduğunu ifade etti.

1954 yılında 12 Avrupa ülkesi tarafından kurulan CERN, 1990’lı yıllara gelindiğinde 20 üye sayısına ulaştı. Avrupa dışından da büyük destek görmesine karşın, kıta harici üyelik kabulüne yönelik tartışmalar bu yılın Haziran ayında olumlu yönde sonuçlanmıştı. Karara göre, Avrupa kıtası dışından herhangi bir ülke artık organizasyona başvurabiliyor ve CERN de dış projelere katılabiliyor.

Organizasyona üye olabilmek için ön-üyelik sürecinden geçmek gerekiyor. Ülkeler sadece ön-üyelik için de başvurabiliyorlar. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu beş ülkenin ön-üyelik başvuruları bugün onaylandı. Tam üyeliğinse iki ila üç yıl içinde gerçekleşmesi öngörülüyor. Ön-üyelik başvurularının kabulü, aday ülkenin bilimsel ve teknik alt yapısıyla kapasitenin CERN tarafından kabul görmesi anlamına geliyor. Tam üyelik halinde ülkeler CERn yönetim kurulunda görev alarak, verilecek kararlarda tam yetkiye sahip oluyorlar.


Son düzenleyen nötrino; 13 Şubat 2016 11:40 Sebep: KIRIK GÖRSEL KALDIRILDI!!
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
1 Şubat 2011       Mesaj #132
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Keseli kurbağanın 200 milyon yılı aşkın zamandır "kayıp" alt dişi evrim sürecinde yeniden ortaya çıktı.

Sponsorlu Bağlantılar
ABD'nin New York eyaletindeki Stony Brook Üniversitesi tarafından yapılan araştırmada, fosil ve DNA dizilimlerinden veriler ile yeni istatistik yöntemleri birleştirildiğinde, keseli kurbağa olarak bilinen "Gastrotheca guentheri"nin alt çenesinde 230 milyon yıl önce kaybolan dişlerinin son 20 milyon yılda yeniden çıktığı görüldü.

Evolution dergisinde yayımlanan araştırmanın başında yer alan Dr. John Wiens, ağaçlarda yaşayan ve memeli keseliler kanguruların tersine, yumurtalarını taşıdıkları keseleri sırtlarında bulunan bu kurbağalarla ilgili bulgularının eski teorilerde bir "boşluk" doğmasına neden olacağının altını çizdi.

Geçmişte "Dollo" yasası uyarınca, evrim sırasında "kayıp" hale gelen organ ve özelliklerin yeniden evrimleşemeyeceğini düşündüklerini belirten Dr. Wiens, G. guentheri'nin 200 milyon yıldan sonra alt dişlerinin geri gelmesinin biyologların bu yasayı gözden geçirmelerini gerektirebileceğine işaret etti.


Son düzenleyen nötrino; 13 Şubat 2016 11:40 Sebep: KIRIK GÖRSEL KALDIRILDI!!
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
4 Şubat 2011       Mesaj #133
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Yaşanabilir 54 yeni gezegen

NASA, yaşam koşullarına sahip olma ihtimali yüksek 54 yeni gezegen keşfetti


WASHINGTON - NASA'nın Kepler teleskobu ile, diğer güneş sistemlerinde, yaşam koşullarına sahip olma olasılığı yüksek 54 yeni gezegen keşfedildi.

Samanyolu galaksisinin 1 yıl boyunca taranması sonucu, diğer güneş sistemlerinde bin 235 adet, gezegen olma olasılığı yüksek gök cismi belirlendi.

Kepler, gezegen olma olasılığı bulunan, bilinen gök cisimlerinin sayısını da böylece üçe yakın oranda katlamış oldu. Bunlardan 54'ünün, kendi güneşlerine, yaşam koşullarına uygun yani ne çok soğuk ne de çok sıcak olabilecek uzaklıkta (yaşanabilir kuşakta) olduğu anlaşıldı.


Kepler projesinin baş araştırmacısı William Borucki, bu keşfin oldukça heyecan verici olduğunu ifade ederek, bugüne kadar, yaşamın desteklenebileceği kuşakta yer alan sadece 2 gezegenin bilindiğini söyledi.

Bu gezegenlerin bu kuşakta yer almaları, bunlarda yaşam olabileceği anlamına gelmiyor. Bunun en iyi örneği olarak da, tamamen çöl halindeki Mars gösteriliyor. Bu gezegenler teleskopla gözlemlenemiyor, yüzey koşulları görülemiyor, bu gezegenlerin ancak, kendi güneşleri üzerinde oluşturdukları çekim veya güneşlerinin yaydığı ışığa çıkardıkları engel, defalarca yapılan gözlemlerle izlenerek, orada oldukları anlaşılıyor.

Bu gezegenlere seyahat de mümkün değil çünkü, bugünkü teknolojiyle dünyadan bunlara seyahatler, milyonlarca yıl sürebilecek.

Uzayda dünya dışı yaşam olabileceğine ilişkin olasılığı arttıran bu yeni keşif içerisinde bulunan gezegenlerin yüzeylerinin 0-100 santigrat derece arasında değiştiği, yüzeylerinde bulunma olasılığı bulunan suyun sıvı halde olduğu düşünülüyor.

2009'da fırlatılan Kepler, Güneş'in yörüngesinde, Dünya ve Mars'ın yörüngelerinin arasında dönüyor.

"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
RuffRyders - avatarı
RuffRyders
Kayıtlı Üye
12 Şubat 2011       Mesaj #134
RuffRyders - avatarı
Kayıtlı Üye
'CERN üyeliği 5 yıl içinde olur'
Aralık'ta yapılan çalışma sonucuna göre Türkiye 5 yıl içinde CERN'e tam üye olabilecek
Avrupa Nükleer Araştırma Örgütünde (CERN) görevli Türk araştırmacı Dr. Can Kozçaz, Türkiye'nin 2009'da tam üyelik için CERN'e başvuru yaptığını belirterek, aralık ayında yapılan çalışma sonucuna göre Türkiye'nin 5 yıl içinde CERN'e tam üye olabileceğini bildirdi.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü'nce üniversitenin Santral Kampüsünde düzenlenen ''CERN ve Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (LHC)'' konferansında konuşan Kozçaz, CERN'in 1954 yılında kurulduğunu bildirdi.


Avrupa ülkeleri arasında bilimsel amaçla nükleer araştırma işbirliği yapma amacıyla kurulan CERN'in askeri herhangi bir ihtiyaca uygun araştırma yapmak gibi bir amacı olmadığını ifade eden Kozçaz, elde edilen bütün deneysel ve kuramsal sonuçların yayımlanarak kamuya açıklandığını söyledi.


CERN'in uluslararası ölçekte bilim insanları arasında bilimsel işbirliğini ve bağlantı kurmayı desteklemeyi amaçları arasında saydığını anlatan Kozçaz, bu anlamda başka laboratuvar ve kurumlarla bilgi alışverişi, teknik eleman yetiştirmeyi, teknoloji paylaşımını ve farklı düzeylerde eğitimi desteklediğini ifade etti.


Türkiye'nin CERN'de gözlemci ülkeler arasında bulunduğunu söyleyen Kozçaz, şöyle konuştu:


''Şu anda CERN'e 20 üye ülke var. Türkiye bunların arasında değil. Ancak Türkiye 2009'da tam üyelik için başvuru yaptı. Aralık ayında yapılan çalışma sonucuna göre Türkiye 5 yıl içinde CERN'e tam üye olabilecek. CERN'de 10 binden fazla fizikçi çalışıyor. Türkiye ise burada yaklaşık 100 fizikçi ile temsil ediliyor.''


DÜNYANIN EN BÜYÜK PARÇACIK HIZLANDIRICISI

LHC ile ilgili bilgi veren Kozçaz, LHC'nin dünyanın en büyük parçacık hızlandırıcısı olduğunu belirterek, 13,7 milyar yıl önce meydana geldiği düşünülen büyük patlamadan hemen sonraki başlangıç şartlarını oluşturarak maddenin sır perdesini aralayabilmek amacıyla CERN'de faaliyete geçirildiğini söyledi.

Aralarında Türklerin de bulunduğu çok sayıda fizikçi ve mühendisin üzerinde çalıştığı bu projenin son yılların en büyük bilim projesi olduğunu ifade eden Kozçaz, yapılan deneyle ilgili şu bilgileri verdi:


''Böyle büyük bir aleti neden yaptık? Herkes bu sorunun cevabını merak ediyor. Doğada gözlemlediğimiz dört tane farklı kuvvet var. Bunlar şiddetli çekirdek kuvveti, elektromanyetik kuvvet, zayıf çekirdek kuvveti ve yer çekimi kuvveti. Bu dört kuvvetten üçünü birleştirdiğimiz teoriye 'standart model' diyoruz. Bu modelde yer çekimi dışarıda kalıyor. Evrende gördüğümüz bütün madde 12 tane temel parçacık ve bunların birleşmesinden oluşan parçacıklardan meydana geliyor. Aralarında etkileşmeler (yer çekimi dışında) 4 tane kuvvet taşıyıcı parçacık tarafından sağlanıyor. Standart model ile hesap yapmamız için deneysel verilere ihtiyacımız var. Parçacıklara kütlelerini verdiği düşünülen Higgs parçacığı henüz gözlenmedi.


Yaptığımız ölçümler gösteriyor ki evrendeki maddenin anti maddeye oranı Standart Model hesaplarından bir milyar kat daha fazla. Evrende gözlemlediğimiz standart modelin içindeki madde, evrenin sadece yüzde 4'ünü oluşturuyor. Yer çekimi etkilerinden anladığımız, evrenin yüzde 26'sı göremediğimiz kara maddeden oluşuyor. Geri kalan yüzde 70 aynı şekilde dolaylı gözlemlediğimiz karanlık enerji. 'Büyük patlamadan sonra evren genişlemeye başladı' diyoruz. Böyle olunca evren genişlerken giderek yavaşlaması gerekiyordu. Ancak gördük ki bu doğru değil. Galaksi ve evren daha da hızlanarak gelişiyor. Bunu henüz anlamış değiliz. Bununla ilgili teoriler üretiyoruz.''


SİCİM TEORİSİ

Sicim teorisinin bunlara tam olarak cevap oluşturmasa bile sorular getirdiğini anlatan Kozçaz, yer çekimini ve standart modeli de içine alacak bir teori yazabilmenin, her şeyi açıklayabilen bir teoriye ulaşmanın fiziğin 20. yüzyılda en büyük hedeflerinden biri olduğunu söyledi.

Şu an için Sicim Teorisi'nin bu amaca ulaşmasının en muhtemel teori olduğunu, ancak bu teoriye göre uzay zamanın 3 1 yerine 9 1 boyutlu olması gerektiğini bildiren Kozçaz, ''Bundan başka daha gözlemleyemediğimiz süpersimetri diye bir simetriye de gereksinim duyuyoruz. Süpersimetriye göre her bildiğimiz bir parçacığın bir kardeş parçacığı olmak zorunda. Bunlardan hiçbirini deneysel olarak gözlemlemedik. Bazı modellerde bu yeni parçacıklardan en hafifi kara maddeyi oluşturuyor'' dedi.


LHC'nin yüksek enerjili proton demetlerini çarpıştırarak evrenin içeriğini ve büyük patlamadan hemen sonraki dinamiğini anlamayı amaçladığını belirten Kozçaz, LHC'nin aynı zamanda ulaştığı yüksek enerjiden dolayı şimdiye kadar ulaşılmamış küçük mesafelerdeki fiziği anlamayı sağlayan bir mikroskop ve büyük patlamadan trilyonda bir saniye sonraki çarpışmalardaki enerjilerde çalıştığı için geçmişe bakmayı sağlayan bir teleskop olduğunu söyledi. Kozçaz, deneylerdeki temel amacın ise çarpışma sonrasında oluşan parçacıkları yakalamak, yakalanan parçacıkları tanımlamak ve belli özellikleri ölçüp çarpışma sırasında gerçekleşen fiziği anlamak olduğunu kaydetti. Kozçaz, konuşmasının sonunda katılımcıların sorularını cevapladı.
Kaynak: ntvmsnbc
Son düzenleyen nötrino; 13 Şubat 2016 11:41 Sebep: KIRIK GÖRSEL KALDIRILDI!!
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
23 Şubat 2011       Mesaj #135
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Çevreci uydu fırlatılıyor

NASA yarın yeni bir dünya gözlem uydusunu uzaya fırlatacak.

NASA'dan yapılan açıklamada, Glory adlı dünya gözlem uydusunun, yarın bir Taurus XL roketiyle, ABD'nin Kaliforniya eyaletine bağlı Santa Barbara'daki Vandenberg Hava Üssü'nden uzaya fırlatılacağı belirtildi.

Açıklamada, 700 kilometre yüksekliğe eriştiğinde, dünya hakkında meteorolojik veriler gönderen diğer uydu filosuna katılacak olan Glory uydusunun, yanardağ püskürmeleri, orman yangınları, baca ve egzoz dumanları sonucu havaya karışan zerrecikleri analiz edeceği kaydedildi.

Ana görevi havadaki, aerosol adı verilen, çapları insan saçının çapından daha küçük zerrecikler üzerinde çalışmalar yapmak olan Glory uydusunun yapımı ve dünya yörüngesine oturtulması 424 milyon dolara mal olacak.

Son 50 yıl içinde atmosferdeki aerosolleri incelemek amacıyla uzaya onlarca gözlem uydusunun gönderildiğine işaret eden bilim adamları, Glory uydusunun, aerosollerin ne ölçüde yayılmış olduğunu ve çeşitli özelliklerini etüt ederek, uzaydaki en hassas aerosol ölçümlerini yapabilecek şekilde tasarlandığına dikkati çekiyor.

Aerosoller ve iklim üzerine etkileri konusunda çok az şey bilindiğini belirten bilim adamları, atmosferde yıllarca kalan sera gazlarının aksine, atmosferdeki ömürleri sadece haftaları bulan aerosolların yüzde 90'ının volkanik kül, çöl külü ve orman yangınlarıyla oluşan duman sonucu, geri kalanının ise insan etkisiyle ortaya çıktığını belirtiyor.

Aerosoller, renklerine ve kimyasal yapılarına bağlı olarak, güneş ışınlarını tekrar uzaya dağıtarak havanın soğumasına yol açabildikleri gibi, güneş enerjisini emerek atmosferin ısınmasına da neden olabiliyorlar.


Kaynak: ntvmsnbc
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
28 Şubat 2011       Mesaj #136
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
En çok seyahat eden uzay aracı ünvanına sahip Discovery uzay mekiği son yolculuğuna başladı.

Dünyanın en çok seyahat eden uzay gemisi Discovery uzay mekiği dün gece TSİ 23.50'de son yolculuğuna başladı.

39. ve son kez uzaya fırlatılan Discovery, Dünya'nın yörüngesinde 354 km uzakta bulunan Uluslararası Uzay İstasyonu'na (UUİ) altı astronot ile uzaydaki ilk insansı robot olacak Robonot'u ve yeni bir depolama modülünü götürüyor.

Şimdiye kadar 250 milyon km uçan, NASA filosunun en çok seyahat eden mekiği Discovery'nin bu yolculuğundan sonra yapılacak bir seferin ardından 30 yıllık mekik programının da sona ermesi muhtemel görünüyor.

Discovery'den sonra 134. sefer için 19 Nisan'da Endeavour fırlatılacak. Bundan sonra da halen Kongre'de görüşülmekte olan 2011 bütçesinde gerekli kaynak ayrılırsa 135. ve sonuncu uçuş için 28 Haziran'da Atlantis'in uzaya gönderilmesi öngörülüyor.

Dış yakıt tankındaki sızıntı ve çatlaklar nedeniyle Discovery'nin fırlatma işlemi kasımdan beri erteleniyordu. Şimdiye dek dünyanın etrafını 5 bin kez dönen Discovery, saatte 28 bin km hıza ulaşıyor.


AVRUPA UZAY ARACI ATV

Bu arada, Avrupa uzay ajansı ESA'nın pilotsuz uzay gemisi (ATV) Johannes Kepler, bugün TSİ 17.47'de UUİ ile kenetlenecek.


UUİ mürettebatına 7 tondan fazla ikmal malzemesi götürecek ATV'nin UUİ'ye 12 saat mesafede bulunduğunu belirten, merkezi Fransa'nın Toulouse kentinde bulunan Ulusal Uzay Araştırmaları Merkezi'nin "operasyonlar" şefi Martial Vanhove, pilotsuz yük gemisinin tüm cihazlarının mükemmel çalıştığını ve yerden 350 km irtifada saatte yaklaşık 28 bin km hızla yol alan iki aracın sorunsuz şekilde kenetlenmesinin beklendiğini belirtti.

UUİ'ye ilk kez 2008'de Jules Verne ile ikmal yapan Avrupa uzay gemisi ATV'nin Rus Progress-M ve Japon H-II uzay gemilerinden daha fazla yük taşıma kapasitesi bulunuyor.


Son düzenleyen nötrino; 13 Şubat 2016 11:41 Sebep: KIRIK GÖRSEL KALDIRILDI!!
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
2 Mart 2011       Mesaj #137
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Teknoloji insan evrimini durdurdu mu?

Darwin'in evrim teorisini kitap olarak yayımlamasından 150 yıl sonra, teknoloji yardımıyla çevreye uyum gösteren insanoğlunun evrim sürecinin yavaşlayıp yavaşlamadığı tartışılıyor.

Charles Darwin 1859 yılında, Dünya'da yaşamın nasıl geliştiğine yönelik algılarımızı değiştiren "Doğal Seçilim Yoluyla Türlerin Kökeni ya da Hayat Kavgasında Avantajlı Irkların Korunumu Üzerine" adlı kitabını yayımladı.
Ancak bilim adamları o tarihten bu yana, insanların kendilerini doğal seçilim sürecinin etkisinden kurtarmak için yeterli kaynaklara sahip olup olmadığını merak ediyor.

İnsanoğlu kendisini sert doğa koşullarından, başka hiçbir canlının başaramadığı kadar koruyacak teknolojiler geliştirdi. Örneğin kutup ayıları, kendilerini dondurucu soğuktan korumak için özel bir yağ geliştirirken, insanlar ayı derisinden yaptıkları giysilerle kendilerini sıcak tutabiliyor.

Son düzenleyen nötrino; 13 Şubat 2016 11:41 Sebep: KIRIK GÖRSEL KALDIRILDI!!
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
9 Mart 2011       Mesaj #138
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
NASA uydusu düştü!

NASA, dünya gözlem uydusu Glory'yi taşıyan Taurus XL roketinin yörüngeye ulaşamadığını bildirdi.

VANDENBERG HAVA ÜSSÜ - Vandenberg Hava Üssü yetkilileri, NASA'nın Glory uydusunu taşıyan Taurus XL roketinin bugün saat 12.10'da üsten fırlatıldığını belirtirken, NASA'dan yapılan açıklamada, roketin üzerindeki koruyucu kabuğun fırlatılıştan sonra uydudan ayrılmadığı kaydedildi. Uydu, Antarktika yakınlarında okyanusa düştü.

Glory uydusu iklime etki eden etmenler hakkında yeni veriler toplamak üzere Kaliforniya’dan havalanmıştı. Bundan tam altı dakika sonra yetkililer ciddi bir problemin farkına vardı. Roketin fırlatıcısının üstünde bulunan ve uyduyu koruyan kaplama kısmı tam olarak ayrılmamıştı. Uyduyu taşıyan füze, bir süre sonra düştü.

Bu durumun roketi ağırlaştırarak 700 km yükseklikteki yörüngesine ulaşmasını engellediği düşünülüyor. Roketin Antarktika yakınlarında okyanusa düştüğü tahmin ediliyor, ancak konumu henüz tam olarak belirlenebilmiş değil.

2009’da yine benzer şekilde Vanderberg üssünden Taurus XL roketiyle fırlatılan Yörüngesel Karbon Gözlemevi (OCO) uydusunda da birebir aynı sorun yaşanmıştı. Bu olaydan sonra burun konisindeki hatayı tespit etmek için bir “Kaza Araştırma Kurulu” oluşturulmuştu. Kurul, dört farklı donanım arızası tespit etmişti. Cuma günü yaşanan kaza XL roketinin 2009’daki kazadan sonra ilk göreviydi. Şimdi yeni bir kurul oluşturulması gerekiyor. Bu kazadan en çok etkilenen, Yörüngesel Bilimler Şirketi (OSC) oldu. OSC’nin hem roketin imalatçısı, hem de Nasa için uyduyu monte eden şirket olduğu belirtiliyor.

Glory uydusunun ana görevi, havadaki, aerosol adı verilen, çapları insan saçının çapından daha küçük bu zerrecikler üzerinde çalışmalar yapmaktı. Aerosollerin ne ölçüde yayılmış olduğunu ve çeşitli özelliklerini etüt ederek, uzaydaki en hassas aerosol ölçümlerini yapabilecek şekilde tasarlanan Glory uydusunun yapımı ve uzaya fırlatılışının maliyetinin 424 milyon dolar olduğu belirtilmişti.

Atmosferdeki ömürleri sadece haftaları bulan, yüzde 90'ı volkanik kül, çöl külü ve orman yangınlarıyla oluşan duman sonucu, geri kalanıysa insan etkisiyle oluşan aerosoller, renklerine ve kimyasal yapılarına bağlı olarak, güneş ışınlarını tekrar uzaya dağıtarak havanın soğumasına yol açabildikleri gibi, güneş enerjisini emerek atmosferin ısınmasına da neden olabiliyorlar.
Taurus XL, Nasa’nın halen kullandığı en küçük yerden fırlatmalı roket olarak biliniyor. İlk uçuşunu 1994’te yapan roketin üçü başarısızlıkla sonuçlanan dokuz adet uçuşu bulunuyor. Bu, Nasa’nın XL roketiyle gerçekleştirdiği ikinci uydu fırlatma denemesiydi. 2009’daki başarısızlıkla sonuçlanan görevin ardından Nasa 2013’de OCO’yu tekrar Taurus XL roketiyle fırlatmayı planlıyor.

Son düzenleyen nötrino; 13 Şubat 2016 11:42 Sebep: KIRIK GÖRSEL KALDIRILDI!!
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
30 Mart 2011       Mesaj #139
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Radyasyonu tamamen yok ediyor

Rus bilim adamlarının geliştirdiği aşı nükleer santral yüzünden radyasyon etkisi altında kalan Japonlara umut oldu.

İSTANBUL - Rusya'nın Kuzey Osetya eyaletinin başkenti Vladikavkaz'daki araştırma merkezinde çalışan bilim adamları eşsiz bir aşı geliştirdi. Bu aşı canlıların maruz kaldığı radyasyonun etkilerini yok edebiliyor.

Voice of Russia'nın haberine göre, keşfi duyan Japon bilim adamları bu aşıyı Tokyo depreminin ardından sızıntının yaşandığı Fukuşima-1 nükleer santral tesisinde temizleme çalışmaları yaparken radyasyon alan çalışanlar üzerinde kullanmak istiyor.

Araştırmanın başındaki isim Vyacheslav Maliyev, NASA uzmanlarıyla birlikte çalıştıklarını ve çalışmanın çok yakında tamamlanacağını söyledi.

Son düzenleyen nötrino; 13 Şubat 2016 11:42 Sebep: KIRIK GÖRSEL KALDIRILDI!!
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
27 Nisan 2011       Mesaj #140
Avatarı yok
Yasaklı
CERN'den Sızan Bir Bilgi Ortalığı Karıştırdı

CERN'in 2008 yılında başladığı büyük ses getiren deney amacına ulaşmış olabilir. Evrenin sırrını çözmeyi hedefleyen ve tam 10 milyar dolara mal olan deneyin sonuçları ile ilgili henüz dışarı çok az bilgi çıktı. Ama 21 Nisan Perşembe günü internete sızan bir bilgi CERN'in aradığı ve "Tanrı Parçacığı" olarak da bilinen Higgs Bozonu'nun bulunmuş olabileceğini ortaya koyuyor.

21 Nisan'da matematikçi Peter Woit'un internetteki blog'una yapılan isimsiz bir yorum CERN'in iç yazışmalarında Higgs Bozonu'nun bulunduğunu iddia ediyor. Dünya çağında bilim dünyasında büyük ses getiren yorum üzerine sızdırılan bilgileri araştıran bilim adamları henüz kesin bir karara varamadılar. Bu bilgilerde ortaya atılan rakamları inceleyen uzmanlar, bu bilgilerin aranan parçacığa ait kütle gibi bazı özelliklerin uyumlu olduğu fakat üretim oranının beklenenden çok yüksek çıktığının altını çiziyorlar.

Bu yorumlar, bulunanın Higgs Bozonu olmadığını ıspat etmese de, akıllara başka bir partikülün bulunmuş olabileceğini de getiriyor. Her ne kadar "maddenin neden kütlesi vardır" gibi teorik fiziğin cevabını bilmek için uğraştığı bir sorunun yanıtını verecek "Parçacık" bulunmamış olsa bile, elde edilen verinin fizik alanında önemli gelişmeler sağlayacağı tahmin ediliyor.


Kaynak:Chip(25 Nisan 2011,21:00)
Son düzenleyen nötrino; 13 Şubat 2016 11:47

Benzer Konular

8 Ekim 2017 / Misafir Bilgisayar
28 Kasım 2016 / Hi-LaL Tıp Bilimleri
30 Aralık 2008 / Ziyaretçi Cevaplanmış
10 Kasım 2008 / Ziyaretçi Taslak Konular