GAZEL
a. (ar. gazel).
1. Divan edebiyatında nazım türlerinden biri,
2. Türk müziğinde, insan sesiyle yapılan doğaçlama.
3. Gazel okumak, gazel söylemek; kandırma, oyalama amacıyla boş ve gereksiz sözler söylemek.
—ANSİKL. Ed. Arap edebiyatında kasidenin bir bölümü iken (tegazzül), VII. yy.'dan sonra ayrı bir tür olmuş ve gelişmiştir. Beyit sayısı 5-12 arasında değişir. Daha uzun gazellere "müzeyyel" ya da ''mutavvel" (uzatılmış) gazel denir. Çoğunlukla 5 ya da 7 beyit halinde yazılır, ilk beyti "musarra” (kendi arasında kafiyeli) olur. Daha sonraki beyitlerin ilk dizesi serbest, ikinci dizeler, ilk beyit ile kafiyelidir (a-a, x-a, x-a, x-a, x-a, x-a, x-a). Musarra olan ilk beyit "matla" (doğuş, başlangıç) adını alır. Bazen bir gazelde birden fazla musarra beyit bulunabilir Böyle gazellere "zü'l -metâli" (çok matlalı) adı verilir. Gazelin her beyti musarra ise “müselsel (zincirleme) gazel" adını alır. Bazen matla'nın bir dizesi ya da tamamı gazelin son beytinde tekrar edilir. Buna “redd-i matla” (mat- la'nın yinelenmesi) denir. Matladan bir sonraki beyte "hüsn-i matla" denir. Hüsn-i matla'nın, matla'dan güzel olması gerekir. Gazelin son beytine "makta" (kesme yeri, bitiriş); sondan bir önceki beytine ise "hüsn-i makta" denir. Bu beytin de mak- ta'dan güzel olması gerekir. Şair, mahlasını (takma ad) makta yahut hüsn-i mak- ta'da söyler. Buna tahallüs etme denir. Böylece beyit ikinci bir ad alır: "mahlas beyti" ya da "mahlas-hane." Şairin mahlasını tevriye'li kullanmasına "hüsn-i tahallüs" denir; (Baki kalan şu kubbede bir hoş şada imiş [Baki]). Bazı şairlerin de hiç mahlas kullanmadıkları görülür (Örn. Kadı Burhanettin ve Kemal paşazade). Müzeyyel gazellerde mahlas, daha önceki beyitlerde söylenir ve mahlas-hane'den sonraya eklenen beyitlerde dönemin önemli kişilerinden birine övgüde bulunulur. Gazelin en güzel beytine "beyt ül gazel" ya da "şah (şeh) beyit" denir. Beyt ül-gazelin yeri ya da sırası önemli değildir. Gazelin dize ortalarında kafiye yapılmışsa "musammat" adıyla anılır.
Bu tür gazeller dörtlüklerden oluşan bendler haline dönüştürülebilir. Sonu getirilmemiş ya da 5 beyitten az bırakılmış gazellere "na -tamam" gazel denir. Gazeller çoğu zaman başka şairler tarafından birkaç dize eklenmesiyle bend şekline dönüştürülebilir. O zaman adları taştir. tahmis, terbi vb. olarak değişir. Nazıre'ye (aynı vezin ve kafiyede yazılan benzer şiir) çok elverişlidirler. Aşk konulu mesnevilerin aralarına da gazeller serpiştirilebilir.
Gazel lirik konusu, derli toplu yapısı, çekici şekli ile her divan şairinin özenle işlediği bir türdür. Gazeller işledikleri konulara ve bu konulara bağlı üsluplara göre çeşitli adlarla anılır. Aşkla ilgili her türlü acı, sıkıntı, mutluluk, sevgi, yakarış vb. içli duyguların anlatıldığı gazeller "âşıkane gazel" adını alır: Fuzuli’nin gazelleri gibi. İçki ile ilgili çeşitli düşünceler, dünya ve hayata aldırış etmeme, yaşamaktan zevk alma vb. konulu gazellere "rindane gazel" denir: Baki’nin gazelleri gibi. Kadını ve ten zevklerinin ağır bastığı bir aşkı anlatan gazellere “şuhane gazel" denir: Nedim'in gazelleri gibi. Hayat dersi veren, öğretici ve veciz söyleyişli gazellere de "hakimane gazel" denir. Nabi'nin gazelleri gibi.
Gazel, beyit bütünlüğüne dayalı bir nazım şeklidir. Buna karşın bazı gazellerin bütün beyitlerinde aynı konunun ele alındığı görülür. Bu tür gazellere “yek-ahenk gazel” denir. Eğer gazelin her beyti birbirinden ustalıklı söylenmişse buna da "yek-avaz gazel" denilir. Bu tür gazellere usta şairlerin divanlarında sıkça rastlanır. Gazelde aruz'un hemen her kalıbı kullanılmıştır. Hatta rubai* kalıplarıyla ya da çift kalıpla yazılmış sanatlı gazellere rastlamak da mümkündür. Gazel, divan şiirinin en yaygın nazım şekli olduğundan divanların büyük bölümünü gazeller doldurur Bir divan oluşturacak şair arap elifbasını esas alarak her harf ile sona eren en az bir ya da birkaç gazel yazmak zorundadır. Eskiden gazellerin bestelenerek ekunduğu da bilinmektedir. Hatta bestelenmek üzere yazılmış gazeller vardır. Gazelleri müzikle okuyan kişiye "gazelhan", gazel şeklinde şiirler yazan usta şairlere de "gazelsera" denir.
Türk şiirinin usta gazel yazarları arasında Fuzuli, Baki, Şeyhülislam Yahya, Nev’i, Nabi, Nedim, Şeyh Galip sayılabilir. Gazeller kaside gibi bir büyüğe yaranmak için yazılmazdı. Bu nedenle zevk ve sanat değeri kasideden daha üstündür. Birçok halk şairi de XVII.yy.’dan sonra gazel türünü denemiş ve oldukça başarılı örnekler vermişlerdir.
—Müz. Sözler, genellikle gazel türünde bir şiirdir. Dizelerin çeşitli yerlerine "ah, of, aman, yar medet, yar ey" gibi sözcükler eklenebilir.
Gazel de, taksim gibi, dört bölümlü bir formdur:
1. bir makamın başlıca özellikleriyle işlendiği zemin;
2. yakın makamlara yapılan geçkilerle melodik dokunun renklendirildiği nakarat;
3. uzak makamlara geçkiler yapılarak ses alanının genişletildiği meyan;
4. gazelin baştaki makamla bitirildiği karar.
Gazeller genellikle bağımsız olarak okunmakla birlikte, kimi zaman bir şarkının meyan bölümünden sonra (son nakarattan önce) okunur. Çoğunlukla, gazelhan asma kalış yapınca, eşlikçi bir çalgı, kısa melodilerle cevap verir. Bu, zaman zaman, gazelhan ve sazende arasında bir yarışmaya dönüşür: her biri melodisini, öbürünün kolayca bulamayacağı bir perdede bitirmeye çalışır.
Geçmişi, şiir ve müziğin birbirinden ayrılmadığı dönemlere uzanan gazel, klasik türk müziğinde bir hanendenin melodi yaratma yeteneğinin yanı sıra müzik bilgisinin, sesine ve gırtlağına egemen olma düzeyinin de ölçütü sayılmıştır. En eski ve en güzel gazel plakları, Hafız Osman ve Hafız Sami'nindir. Formun son güzel örneklerini ise, Münir Nurettin Selçuk vermiştir.
Kaynak: Büyük Larousse