Arama

Şiir Nehri -2- [Arşiv] - Sayfa 130

Güncelleme: 18 Ocak 2010 Gösterim: 1.167.505 Cevap: 8.002
Avatarı yok
BlueNighT
Yasaklı
18 Şubat 2007       Mesaj #1291
Avatarı yok
Yasaklı
Sevdalar Böyle Başlar

Sponsorlu Bağlantılar
Önce dünyama sesin girdi özlemli, kısık
Bir mutluluk muştusu gibi ta uzaklardan
Çok sonrası öptüğüm o gül dudaklarından
Önce sesindi çağıran beni gür ve aydınlık

Önce küçük ellerin kondu avuçlarıma
Yolunu sasırmış bir kus gibi, ürkek
Alıştım herseline, her yerine giderek
Saplandın iğnelerce parmak uçlarıma



Önce bir aksamdı gelen seninle dopdolu
İnanılmaz, doyulmaz, anlatılmaz, kanılmaz
Bir aksamdı sevgiden, apaydınlık, bembeyaz
Bir aksamdı, alev istekli, duygulu

Her şey gerçekti, öylesine güzel, yalansız
Ağladım sensiz geçen ve geçecek günlere
Sende ölümsüzlüğün çağrısını duydum önce
Sonra tutuşup, yandım ben, sevdalandım apansız.


Ümit Yaşar Oğuzcan

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
18 Şubat 2007       Mesaj #1292
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Geceyle nöbetleşe imkansızı beklemek
Hiç bitmeyeceğini bilerek ölüme gitmek gibi
Sponsorlu Bağlantılar
Sonu bilinmez
Nasihatlar kar etmez
Çare olmaz ki hiçbir söz
Hayat sanki karşıymış gibi
Acısı hiç bitmez

Gönlünün en ücrasında bir gül misali
Bulunmaza sakladığını düşünerek
Solmayacak mı sanırsın?
Avucuna tutuşturulduğunda kara sevda
Ve tutamayacaksan sımsıkı
Dikene inat
İncitme hiç
Ne ellerini kanat
Ne gülü kopar at

Ücrasına attığın o tohum
Yüreğinde bahçelenir haberin olmaz
Boranlarda kalsa da yüreğin
Bilmezsin
Ama öğrenirsin
Unutmak imkansız
Ve sen ayrılık limanın da beklemek zorundasın
Aşk bu yüzden Aşk


bünyamin demirci

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Şubat 2007       Mesaj #1293
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Duyuyor musun birtanem?
Dün gece yine sendin aklımda
Bir hüznün çıkmaz sokalarında
Gözyaşı oldu hasretin
Ilık bir buse gibi süzüldü yanaklarımda
Yanaklarım kırmızıydı, küskündü aynalara
Ne zaman karşılaşsak sen bakardın onlardan
Başıboş hoyrat aynalardan
Önce ilk sarıldığımız yere gitti duygularım
Bu gün gibiydi yaşadığımız küllenmemişti
O bir ömürdü sanki, ölmeye değerdi
Sonra gözlerin geldi aklıma, güzelliğin
Başımı döndüren mey gibiydin sen
Şelaleler akardı içime gözlerinden
Ardından öksüz kalırdım sanki giderken

Yinede yorulmazdım sensizliğe
Sensizlik ki darağacım, sensizlik ki paramparçayım
Ellerim seni arıyor bu gece, gözlerim gözlerini
Şarkılar hüzünlü, şarkılar buruk
Yoksun ya bu şehir yorgun, bu şehir vuruk
Seni arıyorum inadına gecelerde
Karanlıklar üstüne yemin ederim
Işığım sensin!
Seni seviyorum birtanem diyorum söyletensin
Basit bir aşk öyküsü değil ki bu
Saman alevi değil ki
Cehennem alevi sanki susuzum
Sensiz mutsuzum
Artık sabah olmayacak uykusuzum
Artık sensiz yaşanmayacak
Yaşıyor sanma beni sadece varsayımım
Sana bağımlı varlığım
Yokluğun ise tükenişimdir
Bir umudu katleder bin umudun olurum
Senin gibi ulaşılmazdır benimde gururum

Duyuyor musun birtanem? ?
Dün gece yine sendin aklımda
Aldın aklımı başımdan gittin
Canımı da aldın yüreğimden
Canımdın sen! !
Vazgeçilmezim, tartışılmazım
Yalnızlığımın sebebi, acılarımın denizi
Esirinim işte bu gece vakitleri
Kollarımda sensizliğin kelepçeleri
Yüreğimde sevdanın zincirleri
Bağlanmışım sana ayrılamam
Görmeden yaşayamam o gözleri

Bir gemi kalkıyor rıhtımdan
Dinle bak sesini, bu son seferi
Veda türküsüne benzer düdük sesi
Ardından mendil sallayanlar
Boşuna aslında boşuna ağlayanalar
Dönüşü olmayacak bu yolculuğun
Bende gidiyorum birtanem, umutlarım yanımda
Geriye bıraktığım limandaki ayak izleri
Ve haykırışım enginlere
Sen; dalgalardan dinle artık sesimi
Sahilde bekle beni
Bir garip martı görürsen gözleri yaşlı! !
Randevusu varmış gibi ecelle telaşlı! !
Bil ki; bir tutam sevgi yolluyorum sana
Bil ki; ağlıyorum uğruna
O zaman son kez de olsa hatırla beni
Cansız bedenime can istiyorum
Canımsın sen, SENİ SEVİYORUM

Ali Aydoğdu
Avatarı yok
BlueNighT
Yasaklı
18 Şubat 2007       Mesaj #1294
Avatarı yok
Yasaklı
Amentü

İnsan
eşref-i mahlûkattır derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
bu söz asıl anlamını kavradı
geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından
geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı
kararmış rakamların yarıklarından sızarak
bu söz yüreğime kadar alçaldı
damar kesildi, kandır akacak
ama kan kesilince damardan sıcak
sımsıcak kelimeler boşandı
aşk için karnıma ve göğsüme
ölüm için yüreğime sürdüğüm ecza uçtu birden
aşk ve ölüm bana yeniden
su ve ateş ve toprak
yeniden yorumlandı.



Dilce susup
bedence konuşulan bir çağda
biliyorum kolay anlaşılmıyacak
kanatları kara fücur çiçekleri açmış olan dünyanın
yanık yağda boğulan yapıların arasında
delirmek hakkını elde bulundurmak
rahma çağdaş terimlerle yanaşmak için
bana deha değil
belgeler gerekli
kanıtlar, ifadeler, resmi mühür ve imza
gençken
peşpeşe kaç gece yıllarca
acıyan, yumuşak yerlerime yaslanıp uçardım
bilmezdim neden bazı saatler
alaturka vakitlere ayarlı
neden karpuz sergilerinde lüküs yanar
yazgı desem
kötü bir şey dokunmuş olurdu sanki dudaklarıma
Tokat
aklıma niye gelmezdi
babam onbeşli olmasa.

Meyan kökü kazarmış babam kırlarda
ben o yaşta koltuğumda kitaplar
işaret parmağımda zincir, cebimde sedef çakı
cebimde kırlangıçlar çılgınlık sayfaları
kafamda yasak düşünceler, Gide mesela.
Kar yağarken kirlenen bir şeydi benim yüzüm
her sevinç nöbetinde kusmak sunuldu bana
gecenin anlamı tıkansın diye ıslık çalar
resimli bir kitaptan çalardım hayatımı
oysa hergün
merkep kiralayıp da kazılan kökleri
Forbes firmasına satan babamdı.

Budur
işte bir daha korkmamak için korkmaz görünen korku
işte şehirleri bayındır gösteren yalan
işte mevsimlerin değiştiği yerde buharlaşan
kelepçeler, sürgünler, gençlik acılarıyla
güçbela kurduğum cümle işte bu;
ten kaygusu yüklü ağır bir haç taşımaktan
tenimin olanca ağırlığı yok oldu.
Solgun evler, ölü bir dağ, iyice solmuş dudak
bile bir bir çınlayan
ihtilal haberidir
ve gecenin gümüş ipliklerden işlenmiş oluşu
nisan ayları gelince vücudu hafifletir
şahlanan grevler için kahkahalarım küstah
bakışlarım beyaz bulutlara karşı obur
marşlara ayarlanmak hevesindeki sesim
gider şehre ve şaraba yaltaklanarak
biraz ağlayabilmek için
fotoğraflar çektirir
babam
seferberlikte mekkâredir.

İnsanın
gölgesiyle tanımlandığı bir çağda
marşlara düşer belki birkaç şey açıklamak
belki ruhların gölgesi
düşer de marşlara
mümkün olur babamı
varlık sancısıyla çağırmak:
Ezan sesi duyulmuyor
Haç dikilmiş minbere
Kâfir Yunan bayrak asmış
Camilere, her yere

Öyle ise gel kardeşim
Hep verelim elele
Patlatalım bombaları
Çanlar sussun her yerde

Çanlar sustu ve fakat
binlerce yılın yabancısı bir ses
değdi minarelere:Tanrı uludur Tanrı uludur
polistir babam
Cumhuriyetin bir kuludur
bense
anlamış değilim böyle maceralardan
ne Godiva geçer yoldan, ne bir kimse kör olur
yalnız
coşkunluğu karşısında içlendiğim şadırvan
nüfus cüzdanımda tuhaf
ekmek damgası durur
benim işim bulutlar arşınlamak gün boyu
etin ıslak tadına doğru
yavaş yavaş uyanmak
çocuk kemiklerinden yelkenler yapıp
hırsız cenazelerine bine bine
temiz döşeklerin ürpertisinden çeşme
korkak dualarından cibinlikler kurarak
dokunduğum banknotlardan tiksinmeyi itiraz
nakışsız yaşamakları
silâhlanmak sayarak
çıkardım
boğaza tıkanan lokmanın hartasını
çıkınımda güneşler halka dağıtmak için
halkı suvarmak bin saçlarımda bin ırmak
ıhtırdım caddeleri meğer ki mezarlarmış
hazırmış zaten duvar sıkılmış bir yumruğa
fly Pan-Am
drink Coca-Cola

Tutun ve yüzleştirin hayatları
biri kör batakların çırpınışında kutsal
biri serkeş ama oldukça da haklı.
Ölümler
ölümlere ulanmakta ustadır
hayatsa bir başka hayata karşı.

Orada
aşk ve çocuk
birbirine katışmaz
nasıl katışmıyorsa başaklara ağustos sıcağı
kendi tehlikesi peşinden gider insan
putların dahi damarından
aktığı güne kadar
sürdürür yorucu kovalamacayı.

Hanidir görklü dünya dünyalar içre doğan?
Nerde, hangi yöremizde zihnin
tunç surlardan berkitilmiş ülkesi
ağzı bayat suyla çalkanmış çocuğa rahim olan
parti broşürleri yoksa kafiyeler mi?
Hangi cisimdir açıkça bilmek isterim
takvim yapraklarının arasını dolduran
nedir o katı şey
ki gücü
gönlün dağdağasını durultacak?
Hayat
dört şeyle kaimdir, derdi babam
su ve ateş ve toprak.
Ve rüzgâr.
ona kendimi sonradan ben ekledim
pişirilmiş çamurun zifiri korkusunu
ham yüreğin pütürlerini geçtim
gövdemi alemlere zerkederek
varoldum kayrasıyla Varedenin
eşref-i mahlûkat
nedir bildim.

(1974)


İsmet Özel
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Şubat 2007       Mesaj #1295
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Her gün yanında olamamaktan korkuyorum

Sesini duyamamaktan

Seni görünce, sana alışmaktan da korkuyorum

Nedense sensizlikten de korkuyorum

Bir gün hoşça kal demenden

İstemesem de;

Bir gün, bir gül gibi

İçimde solmandan korkuyorum

Hafızamda bırakacağın hatıralardan

Hatıralardan kaçamamaktan

Adını unutamamaktan korkuyorum

Ah be güzelim;

Ben seni sevmekten korkuyorum.

Benimkisi sadece bir sevda

Göz yaşlarımla söndüremediğim

Korkularımı yenemediğim

Söyleyemediğim

Fakat, kendimi tükettiğim

Ve beni;

Yedi kat yerin dibine sokan

Utandıran, korkutan

An be an içimi yakan

Cesaretsiz bir sevdan

Bu nasıl bir sevda ?

Anlayamıyorum

Ah be güzelim;

Ben seni sevmekten korkuyorum.

Biliyor musun;

Aklımdan hiç çıkmıyorsun.

Sen benim;

İmkansızlar bahçesinden koparttığım

Edâlı gülümsün.

Hiçbir zaman koklayamayacağım

Adını söylerken burkulacağım

Sevmekten hep korkacağım

Fakat, ömrüm boyunca unutmayacağım

Edâlı gülümsün.

Ah be güzelim;

Aslında sen benim,

Kendi ömrümsün


MKÖ
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
18 Şubat 2007       Mesaj #1296
arwen - avatarı
Ziyaretçi
denizin kenarındayım
terlemişim tuz darmadağın
kırışmış gömleğim
öyle bir yastayım ki
anlatsam kopar bağım
durduğuma bakma
gelir gider bir yanım
karışırda mavi suya
söz gider dağılırım

denizin kenarındayım
terlemişim en fenasından
bir rüzgar geliyor hafiften
sen ki sen öyle bahtiyarım
daha nasıl anlatayım
dudağımın kenarı
özlemekten geçtim
o rüzgarla yoldayım
tutundum yakamoza
ışıklı direklerle
düş’e sallanmaktayım


zafer zengin etnika
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
18 Şubat 2007       Mesaj #1297
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Yaşamı deneyenler
Hep olacaklardan sorumludur
Yanlış ya da doğru
Sonuçları kendi hayatlarına çıkar

Kendine tanımadığı bir insandan
Daha fazla yabancıdır
Kendimi tanıyorum diyenler

Oysa ne yapacağını bilmez
Ama bilerek yapar her şeyi
Gerçeğin kanatlarını
Gece gündüz giyenler

Güneşi en iyi görenlerdir
Sabah akşam
Perdeyi çekmeyenler

Yağmur tanelerine bakmayanlar
Yağmurun da bir su olduğunu
Bilmezler
Ölmezler
Yağmur taneleri gibi
Dinlenenler


erdal yaşayan
nisan_yagmuru - avatarı
nisan_yagmuru
Ziyaretçi
18 Şubat 2007       Mesaj #1298
nisan_yagmuru - avatarı
Ziyaretçi
BENİ GÜZEL HATIRLA

Beni güzel hatırla!
Bunlar son satırlar...
Farzet ki, bir rüzgârdım, esip geçtim hayatından
ya da bir yağmur sel oldum sokağında
sonra toprak çekti suyu...
Kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için.
Uyandın ve ben bittim...

Beni güzel hatırla!
Çünkü; sevdim seni ben, herşeyini...
Sana sırdaş oldum, dost oldum,
koynumda ağladın.
Yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini,
beni üzdün, kınamadım.
Alışıktım vefasızlığa, el oldun aldırmadım...

Beni güzel hatırla!
Sayfalarca mektup bıraktım sana.
Şiirler yazdım her gece, çoğunu okutmadım.
Sakladım günahını, sevabını içimde
sessizce gittim...
Senden öncekiler gibi sen de anlamadın.

Beni güzel hatırla!
Sana unutulmaz geceler bıraktım
sana en yorgun sabahlar...
Gülüşümü, gözlerimi, sonra sesimi bıraktım.
En güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka,
söylenmemiş "Merhaba"lar sakladım her köşeye
vedalar bıraktım duraklarda.
Ne ararsan bir sevdanın içinde
fazlasıyla bıraktım ardımda.

Beni güzel hatırla!
Dizlerimde uyuduğunu düşün,
saçını okşadığımı, üşüyen ellerini ısıttığımı,
mutlu olduğun anları getir gözünün önüne.
Alnından öptüğüm dakikaları...
Birazdan kapını çalan kişi olabileceğimi düşün
şaşırtmayı severim biliyorsun.
Bu da sana son sürprizim olsun.
Şimdi, seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum
beni güzel hatırla.
Gidiyorum...


Okan Savcı


ISLAK GÜL

Seninle paylaşmak uykularda en büyük günahları
Seninle uyanmak nice çılgın gecelerden sonra.
Alır, götürür beni kokun uzaklara, en uzaklara
Ağzın; dudaklarımda ıslak bir güldür sabahları

Tenin çekiyor beni, tenin tutmuş saçlarımdan
Afrikalı kölenim senin, esirinim, mecburunum
Gözlerin değmese gözlerime kahrolurum
Ölürüm, çekersen ellerini avuçlarımdan

Dönsün başım, tutuşsun damarlarımda kanım
Gel, otur yanı başıma, erişilmez kadınım
Yum iri gözlerini, devir kirpiklerini
Ser önüme, bir hazine gibi güzelliklerini

Sana en muhtaç olduğum şu anda gel.
Yaşamak olsan da gel, ölüm olsan da gel...

Ümit Yaşar OĞUZCAN
Son düzenleyen nisan_yagmuru; 18 Şubat 2007 02:16 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
18 Şubat 2007       Mesaj #1299
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Benim
Bilinemeyen
Derinliklerime
Hiç korkmadan
İnebilseydin
Eğer
İşte o zaman
Okyanuslar bile
Vız gelirdi
Bize


ışık german ersoy
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Şubat 2007       Mesaj #1300
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Anarşist Sevda

Başım dumanlı
Sokaklarda serseri varlığım
Köşe başlarında yol keser namussuz
Cinayet sebebi olur sana uzaklığım…

Sis çökmüş üzerime
Ayaza durmuş içimde sevda
Bir kibrit yakımı ısınır tenim
Sensiz çektiğim efkar dumanında…

Ulan! ...
Alır başımı giderdim ya,
Bensiz de çekilmez ki bu şehir
Her akşam kim durur pencerenin altında
Kim bekler sessizce ışığı kapatmanı
Ve kim örter üstünü rüyalarının

Bu akşam da sensizlik çıktı bahtımıza
Bilmem ki ne olur yarın?

Başım dumanlı
Eli kanlı vakitlerin öncesi
Delikanlı düşlerim vardı benim
Bıyığı terlememiş kavgalarda büyüdük
Zindanlarda öğrendik acının rengini
Çok aradık adam gibi bir sevda
Bulamadık şu yüreğin dengini…

Adamlık mı kaldı sonra?
Basıp geçtiler üzerinden onurun
Gazete manşetlerinde idamlıklar listesi
Memleketi sevmek en büyük suç
Radyoda hep aynı skeç
“Asayiş berkemal” komedisi…

Hiç düşündün mü
Bir anarşist nasıl sever toprağı?
Tarlada ekin biçmeyi, ter akıtmayı
Onun da çatlar mı elleri soğuktan
O da hatırlar mı aklına düştüğünde
Yavuklusu için sessizce ağlamayı?

Hiç düşündün mü
Bir anarşist nasıl bakar gökyüzüne
Kaç mavi saklıdır kuytusunda gecenin?
Onun da düğümlenir mi boğazı
Kulağına gelen memleket türküsüne…

"Netekim" anarşist konmuştur adı
Ölümün gövdesi değer öyküsüne…

Başım dumanlı
Küfürbaz vakitlerin ertesi
Yosma bakışınla demlenirim…

Sen bana bakma, böyleyim işte
Ne kadar hüzne yıkasam ellerimi

O kadar kirlenirim…


.....................


Deniz ÜLKEGÜL

Benzer Konular

2 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya