Arama

Sizin Yazılarınız - Sayfa 8

Güncelleme: 14 Eylül 2014 Gösterim: 60.465 Cevap: 157
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Eylül 2007       Mesaj #71
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
kızın saçları ıslaktı.uzun ve gece karası saçları...
gözleri yağmur sonralarının ölü hüznünü çağırıyordu.zorunlu bir rüzgar esiyordu kırılgan bedeninin her bir yanından...
Sponsorlu Bağlantılar
saçları ıslanmıştı kızın...ve bu ıslaklık uzak sahillere inen ürkek yağmurları bile kıskandırıyordu.kentin başını döndüren rutubetli akşamları bile...
sanki denizin derinliklerinden kopup gelmişti dünyaya.ya da uzakta,bilenmedik adaların birinden savrulmuştu...
boynu...masumiyetin,kimsede olmayan ağırlığında ezilmiş yüzü...göğüs uçları..ayak bilekleri..hiçbiri...hiç biri bu dünyaya ait değildi.

saçları ıslaktı...

öylesine yabancıydı ki,burda yaşanılan bu gündelik hayata,elindeki çay bardağı bile anlamsızlığından utanır,birden çatlayıverirdi...

kızın saçları ıslaktı...bir intihar nedensizliğinde,hırçın ve inadına ıslanmışlardı...
...ve birileri ne zaman dokunsa,çoktan incitilmiş teni,çığlık çığlığa haykırır,her hangi bi sokak ortasında öylece yolunu kaybediverirdi.birileri ne zaman dokunsa,bileklerinde açılmış bıçak yaraları,daha da derinlere inerdi...
saçları ıslaktı...
uluorta bi sokak ortasında,kimliksiz,ıslanmış saçlarıyla yürüyordu.ve o yürdükce,lime lime edilmiş rahminde gelişen bir çocuk büyüyor,o yürüdükce cocuk bacaklarının arasından akıp gidiyordu...yürüyordu..ve yürüdükce rahmindeki çocuk akıp gidiyordu..

saçları ıslaktı kızın...yüzü;masum ve çoktan incitilmiş teni paramparçaydı.....

masalprenses
H€L€N - avatarı
H€L€N
Ziyaretçi
6 Eylül 2007       Mesaj #72
H€L€N - avatarı
Ziyaretçi
cid25aah014dnnk5cid25aah0

Sponsorlu Bağlantılar
cid25aah0cid25aah0cid25aah0cid25aah0



Biliyorum yorgunsun.

Acıyan yanım da yorgun.

Acıyan yanım kış.

Acıyan yanım hasret.

Acıyan yanım yalnızlık.

Acıyan yanım sensin.

Sen neredesin..?

cid25aah0

Nerede üşüyor yüreğin.?

Saçlarıma dokunan ellerin

Boşlukları mı sarıyor.?

Biliyorum aramızda yatan

Uzaklığa gülümsüyorsun.

Acıya gülmektir bu.

Acıya gülmek bizim dilimizde

Sevdadan geçmektir ..

cid25aah0

Biliyorum yorgunsun.!

Gidişler böyle yorgun mu bırakır insanı.?

Geride kalanı böyle yalnız mı.?

Hüzün kokuyor yalnızlığım.

Ağlayışlarımı yutkunuyorum

Hüzünlü bir melodinin geçiminde..!

cid25aah0

YALNIZLIĞIM...

YANIMDA KİMSE OLMADAĞINDAN DEĞİL...

SEN OLMADIĞINDANDIR...!!!

hellboys - avatarı
hellboys
Ziyaretçi
6 Eylül 2007       Mesaj #73
hellboys - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
masalprenses adlı kullanıcıdan alıntı

kızın saçları ıslaktı.uzun ve gece karası saçları...
gözleri yağmur sonralarının ölü hüznünü çağırıyordu.zorunlu bir rüzgar esiyordu kırılgan bedeninin her bir yanından...
saçları ıslanmıştı kızın...ve bu ıslaklık uzak sahillere inen ürkek yağmurları bile kıskandırıyordu.kentin başını döndüren rutubetli akşamları bile...
sanki denizin derinliklerinden kopup gelmişti dünyaya.ya da uzakta,bilenmedik adaların birinden savrulmuştu...
boynu...masumiyetin,kimsede olmayan ağırlığında ezilmiş yüzü...göğüs uçları..ayak bilekleri..hiçbiri...hiç biri bu dünyaya ait değildi.

saçları ıslaktı...

öylesine yabancıydı ki,burda yaşanılan bu gündelik hayata,elindeki çay bardağı bile anlamsızlığından utanır,birden çatlayıverirdi...

kızın saçları ıslaktı...bir intihar nedensizliğinde,hırçın ve inadına ıslanmışlardı...
...ve birileri ne zaman dokunsa,çoktan incitilmiş teni,çığlık çığlığa haykırır,her hangi bi sokak ortasında öylece yolunu kaybediverirdi.birileri ne zaman dokunsa,bileklerinde açılmış bıçak yaraları,daha da derinlere inerdi...
saçları ıslaktı...
uluorta bi sokak ortasında,kimliksiz,ıslanmış saçlarıyla yürüyordu.ve o yürdükce,lime lime edilmiş rahminde gelişen bir çocuk büyüyor,o yürüdükce cocuk bacaklarının arasından akıp gidiyordu...yürüyordu..ve yürüdükce rahmindeki çocuk akıp gidiyordu..

saçları ıslaktı kızın...yüzü;masum ve çoktan incitilmiş teni paramparçaydı.....

masalprenses

Yazık kıza ya içim acıdı Msn Sad bu ne böle ya masalprenses sen iyimisin Bilmem
Aman dünyayı terketme Hey! o kızıda öle öyklüerinde harab etme yazııkkk Msn Surprised
H€L€N - avatarı
H€L€N
Ziyaretçi
6 Eylül 2007       Mesaj #74
H€L€N - avatarı
Ziyaretçi
Bir gün trenle seyahat eden birisi tesadüfen son derece huzursuz olan genç bir adamın yanına oturmuş. Bir sure sonra , genç adam , uzak bir hapishaneden henüz çıkmış bir mahkum olduğunu açıklamış. Mahkumiyeti ailesine o kadar utanç vermiş ki , ne ziyaretine gelmişler , ne de bir mektup yollamışlar. Ama fakir oldukları için seyahat edemediklerini , cahil oldukları için mektup yazamadıklarını umuyor ; her şeye rağmen kendisini affetmiş olmalarını hayal ediyormuş.

Ailesinin işini kolaylaştırmak için , kendilerine mektup yazıp tren kasabanın eteklerindeki çiftliklerinden geçerken bir işaret koymalarını söylemiş. Ailesi kendisini affetmişse , raylara yakın bir elma ağacına beyaz bir kurdele bağlayacaklarmış. Eğer kendisinin geri dönmesini istemiyorlarsa , hiç bir şey yapmayacaklar , o da trende kalıp Batıya gidecek , belki de bir serseri olacakmış.

Tren , kasabasına yaklaşırken heyecanı o kadar artmış ki , pencereden dışarı bakmaya cesaret edemiyormuş. Kompartıman arkadaşı kendisiyle yer değiştirip onun yerine elma ağacına bakacağını söylemiş.
Bir dakika sonra elini genç mahkumun koluna koymuş ,
“ Şuraya bak ” demiş. Göz pınarlarında biriken yaşlarla gözleri parlıyormuş. “ Her şey yolunda , bütün ağaç bembeyaz kurdelalarla bezenmiş ”.

O anda bir ömrü zehirleyen tüm acılar , adeta , birden dağılmış , kaybolmuş.

"Affetmezseniz sevemezsiniz.
Sevgisiz hayat ise anlamsızdır"





Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Eylül 2007       Mesaj #75
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
kimsesiz çocukluğuma bir bayram şekeriydi gelişin...bütün sevinçleri bana tek tek sunan ellerini özlerdim.bekleyişlerim bir yaz yağmuru kadar ürkekti.gideceğini bilmek yinede beklemek...bir umuttu çiçeklerin yapraklarında aradığım sevgi...her gidişinde anlardım kendime bu umutsuzluk içinde bir yer çizdiğimi...ne zaman haylaz avuçlarımda hissetsem ellerini,anlardım gideceğini,beni bu bayram sabahı herkes gibi terkedeceğini...

hiç anlamadın her gidişimde neler çektiğimi,hiç sormadın neden gittiğimi?senden değil kendimden kaçtım ben.sana yakıştıramadığım kendimden.senin ürkekti bekleyişlerin evet.ya benim gelişlerim.onları hiç düşündünmü?keşke hayat umut dediğin çiçeklerin yapraklarındaki sevgi kadar güzel olsaydı...keşke hayat;sadece düşünde gördüğün mutlu bayram sabahlarını andırsaydı....ama olmadıı...
senden değil kendimden kaçtım ben.sana yakıştıramadığım kendimden!!

neden sanki birlikte büyütmedik sevgi çiçeğini?neden her defasında acılara saldık yüreğimizi?birgün geleceksin diye beklemekten başka bi seçenek bırakmadın bana...bu gidişlerin yasını tutmaktan başka birşey yapamadım.her gelişinde gidişini düşündüm,seni yeniden kaybedişimi düşündüm.neden diye soramadım...

oysa tüm umutlarımla geldim sana...her defasında ölümüne savaş verdim seni benden ayıran o yarayla,yaralarımla...hep onlar kazandı ama.ve sana hayatın kimsesiz çocukların avucundaki bayram şekeri olmadığını öğretmek bana kaldı...

belki sonsuza dek kapanmayacak yaralar açtın gönlümde..ve gidişinle bitti tüm bayram sabahları..geceler başladı...en karanlığı,en ıssızı ve en acımasızı...alışamadığım,anlayamadığım hiç duymadığım bir şarkıyı mırıldandı gece...sensizliğin şarkısında uğuldadı kulaklarım,avuçlarımda soldu hayalinle dolu anılar ve kanadı avuçlarım.kanadı yüreğim sensiz gecelerde...bitti bayramlar...gittin sevdiğim.bırakıp yorgun akşamlara umutları,bırakıp bilinmeyen sokaklara aşkımızı gitttin.her gece yeniden hesapsızca severken seni bitti umutlarım...bitti sonu gelmez sorgularım.dindi dinmez sandığım çığlıklarım...ve tutamadım verdiğim sözü....
ağladım!!!
masalprenses
H€L€N - avatarı
H€L€N
Ziyaretçi
6 Eylül 2007       Mesaj #76
H€L€N - avatarı
Ziyaretçi
Hadi gel;
- Bugün farklı olsun, açalım yüreklerimizi, ne varsa dökelim ortaya,
birlikte seçelim güzel olan herşeyi, kovalım kötüleri, sıkıntıları,
üzüntüleri

Hadi gel;
- Bugün farklı olsun, atalım maskeleri, içimizden geldiği gibi somurtalım,
bağıralım, ağlayalım gülelim sonra, kahkahalarla hem de, gözümüzden yaşlar
gelinceye kadar

Hadi gel;
- Bugün farklı olsun, koşalım, yarışalım rüzgarla, ıslansın ayaklarımız,
kirlensin giysilerimiz, kalplerimiz çarpsın son hızla*

*

Hadi gel;
- Bugün farklı olsun, atlayalım denize, tuz yapışsın saçlarımıza, güneş
kavursun tenimizi, kumlara yatalım sere serpe

Hadi gel;
- Bugün farklı olsun, konsere gidelim, avaz avaz bağıralım, eşlik edelim
şarkıcıya, sesimiz çatlayıncaya kadar şarkı söyleyelim korkunç seslerimizle

Hadi gel;
- Bugün farklı olsun, yemyeşil çimenlere yatalım, gözümüzü kırpıştırarak
güneş ışığını kirpiklerimizle süzelim, nefes alalım derin derin, çekelim mis
gibi çimen kokusunu ciğerlerimize*

*

Hadi gel;
- Bugün farklı olsun, akarken taşlara çarpıp şıkırdayan bir dere bulalım,
buz gibi olsun suları, paçalarımızı sıvayıp sokalım ayaklarımızı,
parmaklarımız büzüşünceye kadar kalalım orada

Hadi gel;
- Bugün farklı olsun, bir at arabası bulalım saman yüklü, takılalım
arkasına, zıplayıp oturalım, sallayalım bacaklarımızı bir yandan da
mırıldanalım türkümüzü

Hadi gel;
- Bugün farklı olsun, yalın ayak yürüyelim taşlı köy yollarında, sıcak
taşlar yaktıkça ayaklarımızı, bir çeşme bulalım serinlemek için*

*

Hadi gel;
- Bugün farklı olsun, ağaca tırmanalım hızlı hızlı, meyveleri de olsun ama,
bir dala oturup kara dut yiyelim, ellerimiz boyansın mor mor

Hadi gel;
- Bugün farklı olsun, fırından yeni çıkmış ekmek alalım, biraz öteden de
tulumdan çıkma bir peynir, tarladan domates de çalalım iki tane,
kollarımızdan suları aksın ısırırken

Hadi gel;
- Bugün farklı olsun, yıldızları seyredelim pırıldayan, "bak bir yıldız
kaydı dilek tut" diyelim, gülüşelim*

*
Hadi gel;
- Bugün farklı olsun, akşam serinliği dolsun gömleklerimizden içeri,
ürperelim temiz havadan, uykumuz gelsin sırtımız koca meşeye dayalı

Hadi gel;
- Yarın da farklı olsun, öbürgün de...

Ne dersin, olamaz mı ?...
H€L€N - avatarı
H€L€N
Ziyaretçi
7 Eylül 2007       Mesaj #77
H€L€N - avatarı
Ziyaretçi
Yalancı

Basit bir lise öğrencisiydi bizim karma okulun, karma sınıflarından birinde her zaman en arka köşede otururken görebileceğiniz; dağınık saçlı, çoğunlukla kırışık formalı tam bir pasaklılık örneği arkadaşımız; Tijen. Kuşkusuz adı da bu değildi, sinirlenince avazı çıktığı kadar bağırmayı adet edinmiş olduğundan ona böyle diyorduk. Gerçek adını da hatırlamam zaten. Silik bir kızdı ama acayip yalancıydı. Hani arkadaşım diye demiyorum, nereden bulup uyduruyorsa o kadar zırvayı anlamıyor, derslerden kaytarmak mevzu bahis olduğunda hayran kalıyordum.
Bizim üst kat komşumuzdu. Herkes gibi bir ailenin mensubuydu; tabi orta yaş bunalımında bir anneyi, asker kaçağı bir ağabeyi ve ev sahibinin her aybaşında evden çıkartmakla tehdit ettiği için diken üstünde yaşayan işsiz babayı tipik Türk ailesinden sayarsak. Sanırım aileyi bozan tek kişiydi Tijen. Ne sınıfta kalmıştı, ne evden kaçmıştı, ne de anne-babasına ergenlik çağı sorunları yaşatmıştı. Sanki tek derdi yalan söylemekti. Her cümlesine bir yalan eklemeden yapamazdı. "Günün nasıl geçti?" diye sorsanız iyi ise kötü geçmiştir; kötü ise iyi... Nasılsın?diye soramazdık bile ne tüberkiloz kalırdı geçirmediği, ne de safra kesinden çıkmamış bir taş. Utanmasa "öldüm ve yeniden dirildim" diyecek diye geçirmiştim aklımdan bir keresinde, utanmadı bir gün onu da söyledi. Garip bir espri anlayışı var herhalde diye düşünebilirsiniz; komikti doğrusu. Bunun için laf olsun diye takılırdım onunla. Bildiğim yalancılığı dışında ki tek kötü alışkanlığı sigara idi.
O da hepimiz gibi öğle tatillerinin tüttürme merkezi tuvaletlere takılırdı. Ama grup halindeki büyüklere bulaşmazdı pek, tek başına bir kalorifere ilişirdi. Hangi marka sigara içerdi deseniz, onda en adi sigaradan, küba pürosuna kadar her çeşit bulunurdu. Yalnız tek taşırdı; pek ender paylaşırdı. Genellikle yarısını içer gerisini atardı.
Bazen kapıya diktiğimiz nöbetçi uyarı verir, hepimiz tuz görmüş sümüklü böcek gibi kaçışırdık. Tijen acele etmeden sigarasını klozete atar sifonu çeker çıkardı. Paldır küldür içeri dalan müdür yardımcısına en saf halini takınır; "Hocam biliyorum öğle tatili bitti ama bizi buralardan toplamanıza gerek yoktu" derdi. Yutmazdı herhalde muavin ama büyüklere takmıştı kafayı, Tijen'i umursamazdı. Tijen de sınıfına döner, en arka köşede ki yerine geçer kendisinden pasaklı arkadaşı Ayşen'in yanına otururdu.
Ne düşündüğünü hiç bilemezdim. Bazen bir soru takılırdı kafama; acaba düşünürken de kendine mi yalan söylüyordur diye... Kimbilir,sorsaydım da yalan söylerdi herhalde.

Bir gün yine tuvalette tüttürürken,Dikkat! komutu geldi. Ancak kaçacak vakit yoktu, uyarı geç gelmiş, hatta nöbet tutan arkadaş kulağı muavinin elinde girmişti içeri. Tijen attı sigarayı elinden, sakince aranmayı bekledi. Büyüklerden biri panik içindeydi. İçtiği sigaradan kurtulmuş ama paketi zukkaya saklayacak vakit bulamamıştı. Tijen soğuk soğuk gülümserken avcunda bir paket buluverdi. Onu avcuna sıkıştıran kişiye döndü hırsla ama karşısında cüssesini aşan Zeliş'i görünce ne yapacaksa vazgeçti . Yutkundu sadece. Yüzünde bir salise farkedilebilen bir korku geçti. Büyük bir ihtimalle uyduracak bir bahane arıyordu. Muavin herkesi tek tek aradı, Tijen'e geldiğinde birşey bulamamanın kuruntusu çoktan sinmişti yüzüne.
Tijen paketi saklamamıştı. Avcunda sımsıkı tutuyordu. Herkes -hepimiz- nefesimizi tutmuştuk. Muavin Tijen'in parmaklarının arasından paketi çekip aldı. "Bu ne?" Bir cevap bekledi. Hepimiz nefesimizi tutup bekledik... Tijen ne uyduracaktı acaba? Ancak konuşmadı.Müdürün odasında da bir kaç saat konuşmamış olmalı ki-aslında muavin hırpalamayı sevmeyen bir insan olmasına rağmen Tijen'den ses çıkmayınca bir şamar patlatmış olmalıydı. Tijen odadan çıkıp sınıfa geldiğinde yüzünde beş parmak izi vardı. Doğruyu söylese bile işin içinden rahatlıkla çıkma ihtimali vardı. ancak söylememişti.
Teneffüste etrafını sarıp müdürle aralarında geçenleri sorduk. Gerçeği anlatmazdı biliyorduk ama soruyorduk işte. Tijen cevap bile vermedi. Tahminimiz Zeliş'i ele vermeyi gözünün yemediği idi.
Eve giderken birlikte yürüdük. "Neden söylemedin ki sanki" diye sordum."Paket Zeliş'in di."
"Doğruyu söylemeyi gururuma yediremedim" dedi en yalancı edasıyla.
Yalanmıydı, yoksa bir yalancının hayat prensibi mi anlayamadım. Disiplin cezasından sonra onu bir daha görmedim, okula geri dönmedi. Ev sahibi tehdidini gerçekleştirip onları evden atmıştı.

H€L€N - avatarı
H€L€N
Ziyaretçi
7 Eylül 2007       Mesaj #78
H€L€N - avatarı
Ziyaretçi
Ağlamak İstiyorum

Bırakın beni gece
Ağlamak istiyorum delice
Yitik umutlarımla birlikte
Yıkılmış hayallerimin içinde

Parlamayın yıldızlar bu gece
Şiirler okumayacağım bugün size
Sessizce bir köşede
Ağlamak istiyorum sadece

Bakmayın bana öyle
Olmadı, yapamadım
Sonunda ağlıyorum işte
Bitmiş umutlar
Yıkılmış hayaller içinde

Sevdim hemde çok sevdim
Aşk'ın en koyusunu yaşadım
Gideceğini zaten biliyordum
Bilmediğim sadece bu kadar erken olacagıydı
Şimdi bırakın beni
Ağlamak istiyorum sadece
Sessizce bir köşede...
H€L€N - avatarı
H€L€N
Ziyaretçi
7 Eylül 2007       Mesaj #79
H€L€N - avatarı
Ziyaretçi
DOSTLUĞUN ANLAMI
Merhaba arkadaşlar,
sizler dostluğun ne anlama geldiğini bilir misiniz?
Bilmiyorsanız size bir hikaye ile dostluğun anlamını öğreteyim...
Bir zamanlar "DOSTLUK" adlı bir ülke varmış.
Bu ülkede kötülüğün ne olduğunu bilen yokmuş.
Çünkü bu ülkede bütün insanlar birbirleriyle uyum içinde paylaşım düzen içinde yaşarmış. Zaten bu yüzden ülkenin adı "DOSTLUKLAR" imiş ya...
Bir gün yeni biri o ülkeye gelmiş. Bu adamı gelirken görenler nefret nedir bilmezken birbirlerine karşı içlerinde bir nefret doğar.
Herkez birbiriyle kavga ederlerken ülkenin bilgesi honos:
- Dostlarım neden böyle yaptığımızı bilen var mı? Bunu neden yaptığımızı bilen var mı? Yaptığımız doğru mu? Hayır yaptığımız yanlış. Bizler şu anda içimizde "NEFRET". Biz şu anda içimizde bilmeden bir nefret büyütüyoruz. Ve hergün bu nefret büyüyor. Nefretin ne olduğunu bilmezken içimizde meğer bir nefret besliyormuşuz... Ve bu nefret çıkmayı bekliyormuş.
H€L€N - avatarı
H€L€N
Ziyaretçi
7 Eylül 2007       Mesaj #80
H€L€N - avatarı
Ziyaretçi
Peri Masalı



Şiirin gölgesi düşmüş şairin ıslak gözlerine,
Yarım kalan sevdalar gibi şiiri de yarım şimdi,
Esmer gecelerin intikam yemini mi yoksa bu serzeniş,
Yıldızların ışıkları bile sisler ardına gizlenmek te...
Sanki bir fırtına çıkacakmış gibi ürkek ve telaşlı gökyüzü,
Uykusuz vakitlerin pençesinde kıvranmakta şair,
Mor halkalar,giderek yuvalanmakta,gözaltlarında,
Bitmeyen bir yürek ezgisinin,çığlığı yankılanıyor karanlığın içinde.
Sağ yanında ki melek teselli veriyor omzuna,bitecek sabır...
Diğer tarafta şeytan hançerini saplamış,gülüyor iştahla,
Henüz doğum vakti gelmemiş ama sancıları alıp yürümekte,
Bir kez daha ıslak gözlerini dikiyor geceye şair,
Düşünüyor ve de düşlüyor...
"Asla ,asla" diyor...
"Yarım kalamaz bu şiir kalamaz kalmamamalı"
Adı bile oluşmuşken,bu haksızlık olurdu şiire...
Son bir dileniş ve ümitle kendisine ilham veren perisine sesleniyor.
Gel artık!Suskun dillerim,kalemim hasret çağlamaya,
Irmakların,denizlere kavuştuğu sınır boyunda bekleşiyor hüzünlerim.
Ağaçlar bile yitirmiş yeşilini,dalları kan kırmızı,
Sana sesleniyorum perim nerdesin?
Can çekişen şiirimin iniltisine derman tatlı sesin.
Penceremde beliren masum bir hayale takılıyorum,
Nihayet,perim şen kahkasıyla doluyor, soluk benizli odama,
Aydınlığı sarıyor çehremi okyanus gibi...
Kalemim şahlanıyor bir tay misali,
Dizelerim can buluyor yağmura çırpınan toprak gibi.
Kursağıma dizilmiş kelimeler,ahenkle dökülüyor mısralara.
Mehtabın ışığı suya vuruyor sevinçle...
Denizin dalgaları,oynaşmakta yakamozla.
Yıldızlar samanyoluna daha bir sevdalı şimdi.
Gelemem maviliğine rüzgarların,
Başkaldırır gövdem ,bulutlarda yankılanır sesi,
Sen kemanımda tel,dağımda çiçeğimsin güzel,
Yalnız ellerimde açarsın.
Sen kamışımsın rast makamına ayarlı.
Elemanlarıma yayılmış bir peri masalı,
Kırılsada yüzünde ki aynalar sen mevsimlerime geleceksin.
Şimdi baharlara yürüyen gönlüm,kış ayazlarından silkinmekte.
Yüreğimde ki sümbüllerim,ayrı bir dilde sana gülümsemekte.
Biliyor musun peri kızım?
Ben ve şiirlerim seni sonsuz sevmekte...


Benzer Konular

28 Ocak 2021 / Misafir Genel Mesajlar
6 Temmuz 2015 / Misafir Forum Oyunları
5 Mayıs 2006 / Misafir Bilgisayar