Arama

Sizin Yazılarınız - Sayfa 9

Güncelleme: 14 Eylül 2014 Gösterim: 60.462 Cevap: 157
H€L€N - avatarı
H€L€N
Ziyaretçi
7 Eylül 2007       Mesaj #81
H€L€N - avatarı
Ziyaretçi
Hoşçakal

Sponsorlu Bağlantılar
“Nasılsın” dedim..

Baktı yüzüme.. ama eskisi gibi değil.. gözleri değmedi gözüme..

“İyiyim, çalışıp duruyoruz işte”; dedi.

Baktım, kaçırdı gözlerini.. iyi bak kendine dedi, gitti..

"Sen nasılsın" bile demedi..

Öylece gitti..

Bu denk geliş ya da getiriliş iyi gelmedi bana.. acıyan kalbime, batan nefesime ilaç olur sanmıştım.. acıma acı kattı..

“Salaksın” dedi kardeşim bana, evet öyleyim.. salağım..

Ama şu an biliyorum, bu gece tamamen bitti, gitti benden…

Şimdi yazdığım kelimeler, cümleler onun için yazılan son şeyler olacak..

Bir başkası bana aşık olduğunu söylediğinde, ağlamayacağım.. canım daha çok yanmayacak.. “haydi gel al beni, ben başkasının olmayayım” diye sızlamayacağım sabaha kadar..

Çok kez git dedim, ama dilimin ucuyla.. 5 ay geçti aradan.. acılarım çoğaldı..avundurdum kendimi.. biraz geçti zaman.. unuttum sandım..

Sonra bir gün birden kalbim acımaya başladı. Dokunamadım kalbime. Düştü yine aklıma.. Bir şiir yazdım ona..

Hiçbir zaman okumayacak yazdıklarımı.. Çektiğim acılara şahit olamayacak yani..

Bitti.. gitti.. gönderdim..

Boşalttım kalbimi..

Gecenin bilmem kaçı.. acının son noktası.. mutluluğu yakalayabilir miyim ? Tekrar sevebilir miyim? Tekrar acılara gömülebilir miyim ?

Ahh.. bilmiyorum..

Ama anladım ki acısız yaşanmıyor aşk.. acı olmayınca tadı damakta kalmıyor..

Yorgunum.. uzunca uyumam gerekli.. geçmişe dair kırıntıları zaman aşımına uğratmak için..

Vedalaşma zamanı geldi sanırım.. hem yazıyla hem de aşkların en güzeliyle…

Hoşçakal sevgili.. Hoşçakal Ankara sokakları.. Hoşçakal akasya’mın babası.. Hoşçakal…

[bu yazıdan sonra oluşan bir söz ; Kalbi Acıtan Kimse Nakliyecide O'dur. Kalbe Aşkıyla Geldiği Gibi Boşaltmasını da Bilir...]


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Eylül 2007       Mesaj #82
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bir kalemde kırılır da hayat
Bin satırda yazılamaz yalnızlığın sancısı..
Sponsorlu Bağlantılar
Bir dudaktan çıkar da ses
Bin yürekten çıkmaz hasret çığlığı..
Bir bakışta kalır da ilk an
Bin bakışta bulunmaz heyecanı..
Bir elde tutulur da sevgi
Bin kolla sarılmaz aşk yarası...
Bir nefeste verilir de can
Bin nefeste unutulmaz can yarısı...

K R a L i ç E'den yüreğinin yangınına

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Eylül 2007       Mesaj #83
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
kimsesizliğe aşıktın sen...acıyı sever,acı çektikce daha bir bağlanırdın sevdiğine...tuhaf bir zevk verirdi yaralanmak.ayazda çatlamış ellerin,dudakların,kimsesizliğin en can alıcı yanındı belki...
aşk yazılmış iki satır mektup arasında gizlenmiş bir iki tatlı söz,dudaklarda yaşanılan seni seviyorumlar,aptal kahkahalar,apansız vazgeçişler değildi senin için.
aşk;kimsesiz bir çocuğa ağlamak,yaşlı bir işçinin çalışmasındaki azmi,direnci seyredalmak,hatta sevmekti.yoksul kaldırımlarda nedensiz dolaşmak,ekmek kavgasındaki insanlara hayran olmaktı...sen kimsesizliği severdin en çok.sana göre nedensizdi sevmeler...hatta öylekii sokakta işi gücü olmayan,herkes tarafından hor görülmüş,ezilmiş,bir kenara itilmiş(özür dileyerek söylüyorum)bir serseriye bile aşık olabilirdin.çünkü öyle iyi öyle uzaktın ki bu dünyaya...anlamak için yaşar;yaşamak için severdin.....
senin için yaşamak,hayatta kalmak adına herşeyi yapan,simit satan,boyacılık yapan ve herşeye inat hayata pırılpırıl bakandan değerlisi yoktu olamazdı...öyle iyiydin ki seni kimse anlamaz,anlayamazdı.anlamazlardı bu dünyaya ait olmayan yüreğinde neler yaşadığını...
kadın olmak;güzel giyinip,yüzüne boyadan maskeler yapıp,arkadaş günlerinde kim ne yapmışı konuşmak değildi.senin için incitilmiş yüreğinde herkese ayrı ayrı yer açmak,bir simitçiyi,boyacıyı,belki bir inşaat işçisini evine davet edip;onların acısına,yaşımına,hayat hikayesine ortak olmaktı...onlarla ağlamak ve onların yüzündeki bir parça umutla mutlu olmaktı.
öyle başkaydın ki boyalı ellere,güneşten kavrulmuş,ayazdan çatlamış tenlere aşık olurdun..hayatta hiç birşey vazgeçiremezdi seni aşkından.anlamak için yaşar,yaşamak için severdin!!!
HÜZNÜNMELODİSİ
ortanca - avatarı
ortanca
Ziyaretçi
30 Eylül 2007       Mesaj #84
ortanca - avatarı
Ziyaretçi
BİR CAFE CROWN ARASI

Anlatmaya nerden başlıyacağımı bilemiyorum.Herşey bir cafe de başladı.O gün o cafe'ye ders çalışmaya gitmiştim.
Birden dışarıdan bir ses duyup kafamı kaldırdığımda onu gördüm.Mavi gözleri ne kadar güzeldi,üstündeki yeşil tişörtü ve blue
jean'i ona çok yakışmıştı.O gülüşü hararetli konuşması hele o gözleri ne kadar güzeldi.
Dersime bir türlü odaklanamıyordum.Bakışlarımı ondan alamıyordum.Adı neydi acaba?..Tam ben bunu düşünürken
arkadaşlarından biri ''Kerem akşama ne yapıyoruz?''...demez mi!...Demek adı Kerem,adı da kendi gibi güzel...Bir ara kafasını yana çevirdiğinde göz göze geldik gülümsüyordu...Bense kafamı eğip ders çalışıyormuşum gibi yaptım.Ah ne kadar utanç verici.Acaba ona baktığımı anlamışmıydı,of of hemen burdan gitmeliyim.Garsondan hesabı isterken yerimde dondum kaldım,hala bana bakıp tatlı tatlı gülümsüyordu.Bende gülümsesem mi acaba?...Oh hayır neden ayağa kalkıyorsun yoksa....olamaz buraya geliyor.Napıcam ben şimdi tamam sakin olmalıyım.....sakin....
-''Merhaba''
Kafamı yavaşça kaldırıp ona baktım.İşte tam karşımda duruyordu.Kalbim deli gibi çarpıyor,ellerim titriyordu.Hadi diyordum içimden... hadi alt tarafı ona merhaba de hadiii....Oh hayır diyemiyorum adeta kilitlendim....Bana tam birşey söylemek için ağzını açtığında ben konuşmasına fırsat vermeden:
-''Gitmeliyim...''deyip kapıya yöneldim.Dışarı çıktığımda hava soğuktu ama benim içim yanıyordu.Ne oluyordu bana....
----
Yarın o cafe'ye gitmedim.Aslında gitmeyi çok istiyordum.Belki onunla tekrar karşılaşırdım.Acaba dün benim hakkımda ne düşündü.Of aptalım ben hemde kocaman bir aptal......
----
Evet gene cafemdeyim ve önümde kitaplarım ama ben kendimi bir türlü derse veremiyorum.Kafamı pencereden yana çevirdiğimde kırmızı bir spor araba,yolun karşı tarafına park etmek istiyor...lakin park yerinde bir köpek mışıl mışıl uyuyordu.Köpeği uyandırmak için kornaya bastı.Köpek nasıl yerinden fırladı anlatamam....yazık kim bilir ne kadar korkmuştu.
Oda ne...Arabadan inen Kerem değil mi!...Galiba buraya gelicek,napıcam ben şimdi acaba lavabo'ya gidip,ordan da bir yolunu bulup sıvışırım yada yerimde kalmalıyım....evet evet yerimde kalmlıyım hem belki bu seferde ben ona MERHABA derim.Oda ne..bir
kız onun arabasından indiği gibi Kerem kolunu onun omzuna attı ve çok samimi bir şekilde cafeden içeri girdiler.Ah hayır buraya kadar burda duramam ama nasıl çıkıcam burdan tam kapının yanındaki masaya oturdular.En iyisi dersime bakıyım ve onları unutmalıyım. Olamaz bu tarafa bakıyor,kafamı eğip birşeyler karalamaya başladım ama onlara bakmamak için kendimi zor tutuyorum.
-''Aslı...Aslı...
Bu da ne!...Kim bana sesleniyor.Aaa Sibel iyide Kerem'in yanında ne halt ediyorun.Oh hayır yanıma geliyor.Kahretsin gülümse ve merhaba de.....
-''Aa Sibel ...Merhaba
-''Merhaba canım naber?....Çok uzun zaman oldu değil mi?...Neler yapıyorsun?::
-''Ne olsun ders çalışıyorum.Malum sınav haftsındayız.Sen neler yapıyorsun?...
-''Bende iyiyim teşekkürler.Biliyormusun ben nişanlandım...
-''Sahi mi!...Tebrik ederim.
-''Sağol canım..Sana tanışmamızı anlatsam şaşar kalırsın.Şimdi birgün...
Sibel karşımda nasıl tanıştıklarını anlatırken içimden onu boğazlamak geçiyordu.Nasıl olur ya daha geçen hafta bu çocuk bana kur yapmıştı.Aslında boğazlamam gereken kişi Sibel değil Kerem beyefendiydi.Ben iç dünyama dalmışken Sibel'in ''sizi tanıştırayım''
demesiyle kendime geldim.
-''Ha tabi....olur..
Evet neden olmasın tanışalım şu çapkın beyle degil mi...
-''Emre bak seni kiminle taniştırıcam.Aslı benim liseden arkadaşım oda senin gibi hukukçudur.
-''Memnun oldum''
Bu işte bir gariplik var sanki beni daha önceden hiç görmemiş gibi davranıyor.Bende ona yarımağız 'memnun oldum bende'deyip bu konuşmaya son verecek kelimeleri ararken Sibel:
-''Aslı istersen beraber oturalım.
Bana dediğine bakarmısınız hem neden ona Emre diyor.iki isimli olsa gerek ama bu çocuk çok farklı yani beni tanımadı gerçi bende onu tanımadım,sanki ilk gördüğüm gibi değildi.Yüzü oydu ama konuşması tavırları kesinlikle o değildi.Birden...
-''Huu Aslı dalıp gittin kızım yaa..
-''Aaa şey...teşekkür ederim ama ben böyle iyiyim.
-''Pekala sen bilirsin.Teklif var ısrar yok,sonra görüşürüz öyleyse tamam....
-''Tamam canım hoşçakal''
Masama kitaplarımın arasına gömüldüm ve garsondan bir cafe crown istedim.Bi ara vermenin tam zamanıydı.Bugün yaşadıklarımdan sonra.....
Cafemi içip kitapları topladım ve ayrılmak için kapıya yöneldiğimde oda ne Kerem...hayır ama sen Emre.....ya burda ne oluyor..Bi dakika ya Emre Sibel'le masada ama benim karşımda Kerem ya ne oluyor gerçekten...ben bu soruların yanıtını içimde ararken arkamdan bir ses:
-''Kerem burdayız''
Aman Allahım ikizlermiş.Kerem benim şaşkın yüzüme bakarken bana gülümseyerek ''Merhaba ''dedi ve bende ona:
-''Merhaba''dedim.İşte bu benim Keremimdi....
KENCISii - avatarı
KENCISii
Ziyaretçi
6 Ekim 2007       Mesaj #85
KENCISii - avatarı
Ziyaretçi
BİR HASTANE DUVARI


İki yatak ve hayat ile ölüm arasındaki çizgide yaşamdan yana kalmaya çalışan iki kalp hastası...

yataklardan biri pencere önünde, diğeri duvar dibinde... pencere kenarındaki sabahtan akşama kadar, pencereden dışarıya bakıp seyrettiklerini duvar dibinde bir şey görmeyen, aynı kaderi paylaşan hasta arkadaşına anlatıyor:

"-bugün deniz dünden daha durgun... rüzgar hafif esiyor olmalı... beyaz yelkenliler denizde belli belirsiz ilerliyor, kuğu gibi süzülüyorlar... park mı?... ha, park henüz tenha. salıncakların ikisi dolu, ikisi boş... geçen haftaki sevgililer yine geldiler. hep el-eleler... bir sıraya oturdular. gözlerini birbirlerinden ayırmıyorlar. erkek bilgiç tavırla birşeyler anlatıyor. nekadar da bir birlerine yakışıyorlar... ah kardeşim görmelisin. erguvanlar bugün çıldırmış... öyle bir çiçek açmışlar ki etraf mora boyanmış... erikler desen keza, tepeden tırnağa beyazlar giyinmiş, gelinler gibi. işte parkın neşesi çocuklar geldi. ellerinde rengarenk uçurtmalar, balonlar... umutlarını göğe uçuruyorlar. bugün martıların keyfine diyecek yok. masmavi denizin üzerinde gösteri uçuşu yapıyorlar. arada bir suya şöyle bir dokunup günlük yiyeceklerini topluyorlar"...
Bu böyle hergün sürüp giderken, her gördüğünü anlatıp dururken ansızın yeni bir kalp krizi geçirir pencere yanındaki adam... duvar dibindeki düğmeye bassa doktoru çağırabilir ve belkide arkadaşı kurtulabilir. ama... ama yapmıyor işte.
şeytan karışıyor işe. arkadaşı ölürse pencere kenarı boşalacak ve kendisi oraya geçecek. bugüne kadar kulaklarıyla duyduklarını gözleriyle de görecek ve duvar dibindeki düğmeye basmaz ve arkadaşı ölür. ertesi gün duvar dibindekini yatağından pencere kenarındaki yatağa taşırlar. beklediği an gelmiştir artık. yattığı yerden pencereden dışarıya bakar... dışarıda kapkara bir duvar...
ebruezircan - avatarı
ebruezircan
Ziyaretçi
22 Ekim 2007       Mesaj #86
ebruezircan - avatarı
Ziyaretçi
gittin...ellerim komutsuz sallandı..içimde bilindik avuntular,eylem yürüyüşündeyken aforoz edildi..kalabalıkdı senden sonrası..akabinde duzmece bı dıngınlık..yep yenı bi şehır bilmedigi bi işkenceye hazır artık..içerimde artan, arttıkca beni hırpalayan ayrılık,usuldan yola koyuldu..hey gözlerim.!!konuk yok artık..!!sayfalarda bittii.. az önceydi gecmişi nidalarla önüme döküşüm...tesellisiz mevsimler seyrime hazır..içimde de ezgin bi his...

yüz vermedim güne , güneşe bugün..ızdırabımı gözterip hava attım ruzgarlara,, bir de bagırdım seni seviyorum die..duydun mu.?...kendime gizleniyorum sessizligimde.. kimim ben sahi??harflerin arasındann perdesını aralamaya calısayann titrek bı tutku mu?zamanın kıyısında direnen cocuksu bi düş mü?...kücücük bi bakısda oyalanan düşmeye nazır sızılı ıkı damla mı?..en ücra umitlerim bile beyhude olmus gıdeli sen..damarlarım çekiliyo icimdeki enkaz öncesi...su durulugunda bi acıydı bıraktıgın...şimdi yarınlarıma cam kenarlarından bakma gafletindeyim..hep konuk olucak baska gunler,,bir de cok soguk..sen gibiydi tıpkı giden o eskiler..
düne tutuklu,,acıya kilitli kaldımm.. selam gönderdim hep kanıtım olmayan baska günlere.yolcularımla agladım ,dünlerimi sorguda...giden misali aglamıstı her dünümm usulca..iyimserlik matemindeyim şimdi...hayallerimi tuttum ,yok oldular koydugum yerden ..ertelendim yarına..yolculadım gideni..kimsesiz dilim gezinen oldu ortalarda...minnettar olamadım sana ..gecikti kıymetin sevgili..ileriyee itiim heveslerimii,rigayik şeyler düsünüyorum simdi..karanlık renk verdi,,rehavet cöktü yeşillerine... bitap düşen pişmalıgımı yatıstırma eylemındeyım...kamufle edüp kendimii, değişne dogrularımaa melodiler sunmadayım...dilimde hep aynıı dua..aynı rica minnett..aleme ibret olsun aheste aheste terk eyledigimmm sevdam..
aynı zırhlar altına saklanmıs bedenim,, aynı darbelerle sarsılan süvarilerim var benim..gök gürültüsü gibi bes sanıyelık gelip gecendi savaslarım..yeni başladı üstelik biliorum..birazdan beliricek korkukumun kokusu..hüzzam makamında savurmalı boşvrmişligimii..olsun bazen yanlızlıkda heybetli.!!!aklımın ipinin ucu kacık...yontarken gece gunduz ömurden dunya,ask denen illlet kısacık sahifede bile meyledilendi......şimdilerde bi misafir agırlar oldu feri geçmiş gözlerim..adnı özlem koydum tadını ise hiç bilmedigim...agır hitap,,bir sönük mum,,odamın hayaleti,,yitik sevgili bir de nahoş ayrılık dengeme destek olan...sancılı zamanda kacıncı sikayetim bilmem..yanlızlıgıma küfrederken sensiz halden affedıldım...bol üzüntülü nöbetteyimm şimdilerde...her gun bi başka kefenee sıgmaya calısan,gömülü ölüden farksızım...hilekar saatlere seni içeren masallar anlatıyorum içimde ki kabirde..nefesimle yarısıyorum...metin ol kadın..!!gelecege meraksız ol!! gecmişe sualsı ol kadın..!!adıysa içini ögüten,,agır omuzlarından it onu..!!bu ne yorgunluk kadın.!!dışına sızan ne varsa testinde dök onu gidişinee ...bir mahalsiz cümleye daha takat yok bu ayrılıkda kadın.!!kısıtladık insancıl tarafımızı bız.. arzularımıza gem vurup,gecemedıgımız köprulerı ardımızdan aglattıkk..kinimizle yarısıp,hayatla darılann ölume döndük... gitti o kadın..!!gidişine kırık gülüşler dök..ve elinde dumandn ıbarettt zehirle ,içine çek nefesine bi kez daha.....
...

ebru ezircan (cadıı)


Son düzenleyen ebruezircan; 22 Ekim 2007 22:29 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
asi hazal - avatarı
asi hazal
Ziyaretçi
23 Ekim 2007       Mesaj #87
asi hazal - avatarı
Ziyaretçi
EN ACI GERÇEK


senin yokluğunda bunalımlardayım ben. yoktun ; ama, yaşardım seni. şehre ne zaman yağmur yağsa, bir bahar yağmurunda tek bir sözcük bile söyleyemeden biten aşkımızın öyküsü gelir aklıma. gençliğin en deli çağındayım o zaman. " yaprak dökerdi bir yanımız, diğer yanımız ise bahar bahçesiydi " en kahkaha dolu anlarda bile tarif edilmez bir hüzün yansırsıyüzümüzden. biz en çok o hüznü merak ederdik. gülüşün ardında gizli üzerini örtmeye çalıştığımız, ikimizden başka hiç kimsenin farketmediği o hüznü. bizi birbirimize çeken o şey hüzündü işte.....
Kalabalığın ortasında insanları imrendiren kahkahalar atarken, gözlerimiz birbirine kenetlendiğinde susmalarımız bu yüzdendi. şarkılara yüklenmiş bir aşktı bizimkisi, söyleyemediğimiz sözlerin tercümanıydı şarkılar. ve " herşey verilmedi hiçbir zaman " "gizli kaldı birşeyler " bilinçsizce çıkılmış bir yolda, ufuk çizgisini görmeden, sisler içinde yürürdük. birlikteydik ama yalnızlıkmı cezbederdi bizi, yoksa birbirimizdenmi korkardık bilinmez, hep tektik. bir kış günü, sıcak iklimlere duyulan özlem gibi özlerdik birbirimizi. o özlemki birbirimizi yalnızlığımızdan çıkarır, ancak o zaman "biz" olurduk. sonra aşkın yaraya dönüştüğü günler geldi. sonra "ya sen nasılsın" diye soramazdım ama içim kanardı benim. bitecekti bilirdim. bitmeyecekmiş gibi davranmanın ruhuma verdiği sıkıntıyı taşımanın ağırlığıyla ezilirdim. bir sonraki bölümü hakkında en ufak ipucu bile olmayan bir romanı okurken insan nasıl kendini her türlü sürprize hazırlarsa, uyandığım her yeni günün bilinmezlerle dolu olmasıda böyle bir duygu içine sokardı beni. ya bir gün biterse.....
beklenen son gecikmedi. doğa yeni yeni uyanırken ve yağmur yemyeşil yaprakları sıcak ve kuru bir yaza hazırlamak için olabildiğice ıslatırken, uykuya daldı aşkımız. kaç mevsim böyle geçti? kaç mevsim sensiz yaşandı? bedenin yoktu; ama yüreğimde hiç eksiltmedim seni. bu yüzden seni, yokluğunda bulalardan oldum. birgün; kimbilir hangi mevsim bu aşkı yeniden ve bu kez bir daha hiç uykuya dalmamak üzere uyanacağını biliyordum.....
umutsuzluğa düştüğüm olmadı asla. kaybedilmiş günleri yeniden kazanma kaygımda olmadı. yaşanmalıydı ve yaşandı. yüzümüzdeki çizgiler kalbimizdeki kırılmalar arttı. belki biraz daha fazla hüzün taşıyoruz. ama yaşıyorsun yaşadığım dünyadasın bunu biliyorum ve işte en acı olan gerçekde bu....



KENCISii - avatarı
KENCISii
Ziyaretçi
9 Kasım 2007       Mesaj #88
KENCISii - avatarı
Ziyaretçi
Doğduğumuz andan itibaren hep gelişmek, öğrenmek büyümek isteriz. Belki büyümek çok da bilinçli bir eylem değildir ama, yine de daha fazlasını elde etmek için daha yeterli olmamız gerektiğini düşünürüz hep.

Hatta bu da yetmez, hayatımızı doğru yaşamak, geçmişe dönüp baktığımızda güzel şeyler görmek isteriz. Bunun yerine ise sadece yaptığımız hataları ve kaçırdığımız fırsatları görürüz.

Her yetişkin bilir ki, öğrenmek için hata yapmak gerekir. Peki ya yapılan hatanın hata olduğu nasıl anlaşılır. Doğru diye bir şey var mıdır ki dünyada? Eğer varsa ve biz bilmiyorsak, bu yaşa kadar ne öğrenmiş oluruz?

Bir insan bizi herhangi bir ânımızı ele alarak değerlendirse ve yorum yapsa, ya da söylediğiniz bir söz, tek bir hareketiniz, dile getirdiğiniz tek bir düşünceniz bir başkasının sizin hakkınızda yargıda bulunmasına yetse. Bunun ne kadar adil olduğunu düşünürsünüz? Ya da bu yargıyı ne kadar kabullenirsiniz?

Peki ya gözümüzde büyüttüğümüz, değer verdiğimiz, bir yerlere yerleştirdiğimiz insanlar, bu saydığım nedenlerle bir anda değer kaybetmezler mi? Hem değerlenen hem de değerlendiren kişi olarak sormak gerekir. Biz ne yapıyoruz? Ne yapmalıyız.!

Açıkçası bunu bilmiyorum. Tek bildiğim, çeşit çeşit çiçeklerin bulunduğu bir yolda, beğenmediğimiz çiçeklere basarak yürüdüğümüz. Çirkin demiyorum, beğenmediğimiz çiçekler. Sadece önümüze bakıyor, kıyaslıyor ve çirkin bulduğumuzun üzerine basıp devam ediyoruz.

Sanırım işte bu yüzden bir an önce büyümek, her şeyi öğrenmek istiyoruz. Kendinizi bir an için çiçeklerin yerine koyun. Eğer yanınızda daha güzel bir çiçeğin olduğunu fark etseydiniz, ondan daha büyük ve daha güzel olmak için elinizden geleni yapmaz mıydınız.

Hatta size yaklaşan her insanda, biraz daha büyümek için bir fırsat bulunmasını, bu sefer üzerinize basmadan geçmesini istemez miydiniz.

Şimdi hayatınızı düşünün. Kaç yaşında, hangi konumda, hangi kültür seviyesinde olursanız olun. Geçmişe baktığınızda, bitirdiğiniz arkadaşlıklarınızı, başlamadan biten aşklarınızı, bir defa görüp unuttuğunuz insanları, size iyilik edenleri, kötülük edenleri, sevenleri, sevmeyenleri düşündüğünüzde, "Hayır, ben hiçbir çiçeğe basmadım" diyebiliyor musunuz? Peki ya sizin üzerinize basanlar. Büyümenize ve kendinizi ispatlamanıza izin vermeyen, hatta sizi tanımadan yargılayan insanlar. Sizce onlar bunun farkında mı? Ve bu yüzden onları suçlamamız doğrumu?

Belki sorulacak çok soru ve aranacak çok cevap var ama, ortada tek bir gerçek var. Tam uzunluğunu bilmediğimiz bu yolun bir kısmını aştık. Hâlâ arkamızdaki ezilmiş çiçeklerle uğraşmak yerine, yeni çiçekleri ezmemeye gayret göstermeliyiz. Aksi halde onların bizim hayatımızda ne denli önemli olabileceklerini öğrendiğimizde iş işten geçmiş olur. ınsanların bir ânını, bütün hayatlarına mâl etmek, onları yok saymaktan başka bir şey olamaz.
H€L€N - avatarı
H€L€N
Ziyaretçi
11 Kasım 2007       Mesaj #89
H€L€N - avatarı
Ziyaretçi
EN ACI ÖLÜM UMUTSUZLUKTUR

Denizde bir kum tanesi de olsa, umuttur umut. Yaşamaya sebep...

Hiç bitmez istekleri insanoğlunun. Kendimizi bilir bilmez biran önce büyümeye can atarız. Böylece salmaya başlamış işte köklerimizi hayata. “Keşke hiç büyümeseydim” demeye başladığımız vakit, çaresizliğimi kabul eder ve devam ederiz yürümeye, büyümeye. Ağır ağır, isteksizce. Kimi zaman bir el iter sırtımızdan usulca, koşaradım kimi zaman. Bağlanmak için bir umut ararız, yığınla buluruz. Önce iyi bir okul bitirmek isteriz, ardından iyi bir iş. Nice sevgiler gelir geçer hayatımın orta yerinden, kiminde acı çeker, kiminde çektiririz. Bir eksilip, bir çoğalırız. Kaybederiz bilmeden, hiç aklımızda yokken kazanırız. Böylece oturur benliğimiz, köklerimiz daha da derinlere iner. Umutsuz kaldığımız zamanlar da olur elbet. Hayat bu; her şey ne zaman hep çok güzel oldu ki. İsyan boşa; ne çocukluğumuz geri dönebilir, ne değiştirmeye yeter gücümüz geçmişi. Hep tutunacak bir dal buluruz, ya da dallarımızı onaracak birilerini.

Umutsuz kaldığımız vakit, öldük demektir.

Yaşamaya sebep, seni seçtim. Umudumsun...

Kolu kanadı kırık kuşlar gibiyim şimdi. Bırak uçmaya, ayaklarımı yere basmaya yok mecalim. Uykusuz üç beş gecenin ardından iki kadeh içmiş gibiyim. Anlayacağın, bende mevsim hazan, hüzün soluyorum havadan. Köklerimden birkaçı sarsılmış, kopacak gibiyim yerimden. Ne kadar umutsuz kalsam da sensizliğimle, umut doluyum yine de işte. Hayat bu; her şey ne zaman hep çok güzel oldu ki. İsyan boşa; ne seni yar edebilirim kendime, ne dönebilirim artık gözlerimim sana değmediği yıllara. Tutunacak bir dalım var yine şükür ki, sesin çare olur yüreğime.

Umutsuz kaldığımız vakit, öldük demektir.
H€L€N - avatarı
H€L€N
Ziyaretçi
11 Kasım 2007       Mesaj #90
H€L€N - avatarı
Ziyaretçi
Yeni evli bir çift vardı.
Evliliklerinin daha ilk aylarında,
bu işin hiç de hayal ettikleri gibi
olmadığını anlayıvermişlerdi.
hikaye10072 kalp2
Aslında birbirlerini sevmiyor değillerdi.
Son zamanlarda o kadar sık olmasa da,
evlenmeden önce sık sık birbirlerini
çok sevdiklerine dair ne kadar da
dil dökmüşlerdi.
hikaye10072 kalp1
Ama şimdilerde, küçük bir söz,
ufak bir hadise aralarında orta çaplı
bir kavganın çıkasına yetiyordu.
hikaye10072 kalp2
Bir akşam oturup ilişkilerini
gözden geçirmeye karar verdiler.
Her ikisi de, boşanmayı
istememekle beraber, işlerin böyle
gitmeyeceğinin farkındaydılar.
hikaye10072 kalp1
Erkek, "Aklıma bir fikir geldi" dedi.
"Bahçeye bir ağaç dikelim ve eğer
bu ağaç üç ay içinde kurursa boşanalım.
Kurumaz da büyürse bunu bir daha
aklımızdan geçirmeyelim.
Bu süre içinde de
ayrı ayrı odalarda kalalım."
hikaye10072 kalp2
Bu ilginç fikir
hanımının da hoşuna gitti.
Ertesi gün gidip
bir meyve fidanı aldılar ve
birlikte bahçeye diktiler.
Aradan bir ay geçti.
Bir gece bahçede karşılatılar.
Her ikisinin de elinde
içi su dolu birer bidon vardı.


Benzer Konular

28 Ocak 2021 / Misafir Genel Mesajlar
6 Temmuz 2015 / Misafir Forum Oyunları
5 Mayıs 2006 / Misafir Bilgisayar