Arama

Hikayeler ve Öyküler -1- [Arşiv] - Sayfa 125

Güncelleme: 3 Aralık 2006 Gösterim: 496.072 Cevap: 1.997
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
31 Temmuz 2006       Mesaj #1241
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Hissetmedim

Sponsorlu Bağlantılar



Bir sonbahar günü gördüm seni, yürüyordun. Üzerinde en sevdiğim kazağın, hiçbir şey hissetmedim. Kalbimin taşlaşan yüzeyinde en ufak bir çatlak bile oluşmadı. O kadar zorlamıştım ki kendimi aşkın yalan olduğuna inandırmak için, seni görünce hiçbir şey hissetmedim.
Hızlı adımlarla geçerken yanımdan, eskiden seni görünce içimden bir şey kayar gibi olurdu ya , hiç olmadı bu sefer. Bir mum yanardı ya karanlığın ortasında, sanki sessizliği delerdi ya bir çığlık; ne mum ne çığlık ... Bir yabancı gibi uzaklaşmanı izledim.
Bir rüzgar esti, yapraklar uçuştu. Ürperdim. Bir an, evet belki o an sevmek istedim seni eskisi gibi, aşkından kuruyup rüzgarınla savrulmak yeniden. Ama hemen geçti, yaprakları savuran rüzgar gibi. Hiçbir şey hissetmemeliydim seni görünce, öyle de yaptım.
Kalbim hızlandıkça sen yavaşlıyordun sanki. Durdun, dönüp baktın. Sen orda, gözlerin bende, gözlerinde... Gözlerinin yeşili delip geçti kalbimi. Sıcaklık yayılırken bir karabasandaki taşlaştı bedenim. Kaçmak istedim, kaçamadım. Öylesine silmiştim ki içimden sevilmeye dair anıları, bilemedim ne yapmam gerektiğini. En iyi bildiğim şeyi yaptım ben de, hiçbir şey hissetmedim...
Dönüp bana doğru geldiğini sezdim aniden, kalbim paramparça... Ne diyeceğini düşünürken, ne dersen de, cevap verememekten korktum. Anılar canlanmış, en derinlerine kadar sıcaklık yayılmıştı kalbimin. İradesizliğime kızarken tekrar hissedebilmenin dayanılmaz hafifliği kapladı etrafımı. Gözlerimi kaldırdım seninkilerle buluşturmak, gözlerinde sevgiyi yakalamak için. Yalan... Daracık sokakta giderken gördüm seni.
Bir sonbahar günüydü seni görünce hiçbir şey hissetmedim.

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
31 Temmuz 2006       Mesaj #1242
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
BIR SIIR VE BIR ASK HIKÂYESI

Sponsorlu Bağlantılar
Üniversiteli delikanli Kolejli kiza bir voleybol maçinda rastladi. Okul salonundaydi maç. Tribünsüz,minik bir salon.. Seyircilerle, oyuncular arasinda, sahanin çizgisi vardi sadece.. O kadar yakindilar.. Delikanli, bu tatli, bu güzel, bu dünyalar sirini kizi ilk defa görüyordu takimda.. Hoslandigini, fena halde hoslandigini hissetti. Az sonra bir seyi daha hissetti. Uzun zamandan beri maçi degil, o güzel kizi izledigini.. Kiz servis atarken hemen önünden geçti. Göz göze geldiler.. Kiz gülümsedi.. Delikanli, çok popülerdi o yillarda.. Kiz onu tanimis olmaliydi. Kim bilir, belki kiz da ondan hoslanmisti.. Belki de delikanli öyle olmasini istedigi için ona öyle gelmisti.. Set degisip, takim karsiya gidince, delikanli da yerini degistirdi, o da karsiya gitti.. Üçüncü sette tekrar eski yerine dondu.. Kiz da gidis gelisleri fark etmisti galiba.. Bir defa daha gülümsedi. Manidar.. "anladim" der gibi bir gülümseyisti bu.. Delikanli o hafta boyu hep bu dünyalar sirini kizi düsündü.. Pazar günü, sabahin köründe kalkti, erkenden oynanacak maçi, ne maçi canim, o dünyalar sirini kizi görmek için.. Delikanli artik kizin hiçbir maçini kaçirmiyordu.. Dahasi.. Ankara Koleji'nin her dagilis saatinde, okul civarinda oluyordu, onu bir kez daha görmek için.. Karsilastiklarinda, hafif çok hafif bir gülümseme, çok minik bir bas egmesi ile selamlasir olmuslardi.. Bir defasinda, yaptigina sonra kendisi de günlerce güldü.. O gün gene tesadüfmüs gibi, okul dagilimi kizin karsisina çikmis, gülümseyerek selamlamis, sonra arka sokaklara dalip, yildirim gibi kosarak, bir blok ötede gene karsisina çikmisti kiz bu defa, iyice gülmüstü.. Karsisinda, sözüm ona agir agir yürüyen, ama nefes nefese delikanliyi görünce.. Delikanli, voleybol takiminin kaptanini iyi taniyordu. Arkadastilar. Sonunda bütün cesaretini topladi, kaptana açildi.. O kizdan fena halde hoslaniyordu. Galiba kiz da ona karsi bos degildi. Bir yerde, bir sekilde tanismalari gerekiyordu.. O zamanlar, bu isler böyle oluyordu çünkü.. Kaptan "tabi" dedi.. "bu hafta sonu güzel bir konser var. Biz onunla gitmeye karar vermistik zaten. Sende gel. Hem konseri birlikte izleriz, hem de tanisirsiniz.." "Mutluluk iste bu olmali" diye düsündü delikanli.. "Mutluluk iste bu.." Ve konser gününe kadar geceleri hiç uyuyamadi.. Konser gününü de hiç ama hiç unutmadi.. O ne heyecandi öyle.. Konserin verildigi sinemanin kapisinda tanistilar.. El sikistilar.. O güzel ele dokundugu ani da hiç unutmadi delikanli.. Kaptan, salona girdiklerinde,ustaca bir manevra daha yapti. Delikanli ile dünyalar sirini kiz yan yana düstüler. Inanamiyordu delikanli.. Onunla nihayet yan yana oturduguna, onun sicakligini hissettigine, onun nefesini duyduguna inanamiyordu.. Biraz önce tanisirken tuttugu el, bir karis ötesinde öylesine duruyor, delikanli,sahnede dünyanin en romantik sarkisi söylenirken -o an dünyanin bütün sarkilari dünyanin en romantik sarkisiydi ya- o eli tutmak için öylesine büyük bir arzu duyuyordu ki içinde.. Ama uzatamiyordu iste elini.. Her sey böyle iyi giderken, yanlis bir hareketle, onu ürkütebileceginden, incitebileceginden öylesine korkuyordu k i.. Sonunda dayanamadi, sanki kolu uyusmus gibi, uzandi.. Kolunu kizin koltugunun arkasina koydu.. Kizin omzuna degil.. Koltugun üzerine.. Sonra kiz arkaya yaslandi.. Bir kaç sac teli, delikanlinin elinin üzerine dokundu.. Kalbi yerinden firlayacak gibi atiyordu artik genç adamin.. Dünyalar sirini kizin saçlari eline dokunuyordu çünkü.. Konserden çikarken, kiz, sakalasti.. "sizi her maçimizda görüyoruz. Alistik nerdeyse.. Yarin Adana'da maçimiz var.. Gözlerimiz sizi arayacak.." Hayir, aramayacakti.. Delikanli o anda kararini vermisti çünkü.. Cebinde onu otobüsle Adana'ya götürüp getirecek, hatta ögle yemeginde bir de Adana kebap yedirecek kadar para vardi.. Gece yarisi kalkan otobüse bindi.. Sabah erkenden Adana'ya indi. Maç saatine kadar basi bos dolasti. Salona erkenden girdi, en ön siraya tam servis kösesine en yakin yere oturdu.. Takimlar sahaya çikarken, salondaki en heyecanli seyirci oydu. Maç falan degildi sebep tabii.. Ilk sette kiz farkinda bile degildi onun.. Nerden olsundu ki.. Ikinci sette öbür tarafa gittiler.. Döndüklerinde, üçüncü sette kiz fark etti delikanliyi.. Yüzünde çok ama çok saskin bir ifade, biraz mutluluk, birazda gurur vardi sanki.. Ankara'nin hele Kolejde çok popüler bu delikanlisinin onun için ta oralara geldigini bilmenin gururu.. Maç bitti. Kiz soyunma odasina, delikanli garajlara gitti. Tek kelime konusmadan.. Konusmaya gelmemisti ki.. Kiz "keske orada olsaydin" demisti. O da olmustu iste.. Hepsi o.. Ona o kadar çok sey söylemek istiyordu ki aslinda.. Bir gün üniversite kantininde gazete okurken, iç sayfalarda bir siire rastladi. Daha dogrusu bir siirden alinmis bir dörtlüge.. Söylemek istedigi her sey bu dört satirda vardi sanki.. Bembeyaz bir karta yazdi o dört satiri.. Ögleden sonrayi zor etti, Kolejin önüne gitmek için.. Kizin karsidan geldigini gördü. Kosarak yanina gitti. "Bu sana" diye karti eline tutusturdu ve kayboldu ortadan .. Kiz, Necip Fazil ' in dört satirini okurken..

"Ne hasta beklerdi sabahi
Ve ne genç oluyu mezar
Ne de seytan bir günahi
Seni bekledigim kadar!.."

Ertesi gün ögleden sonra, tarif edilemez heyecanlar içinde Kolejin önündeydi gene.. Kiz karsidan geliyordu.. Bu defa yaninda arkadaslari yoktu. Yalnizdi.. Yaklastiginda isaret etti delikanliya.. Gözlerine inanamadi genç adam.. Onu yanina mi çagiriyordu yoksa.. Evet, çagiriyordu iste.. Kalbinin duracagini sandi yaklasirken.. "Sana bir seyler söylemek istiyorum" dedi kiz.. Oda heyecanliydi, belli.. "Bak iyi dinle.. Dünkü satirlar için çok tesekkürler.. Herhalde hissettin, bende senden hoslaniyorum. Ama senden evvel tanidigim birisi daha var. Ondan da hoslaniyorum ve henüz karar veremedim, hanginizden daha çok hoslandigima.. Ve de su anda, onu terk etmem için bir sebep yok." "O zaman karar verdiginde ve de eger seçtigin ben olursam, hayatinda baska kimse olmazsa, ara beni" dedi, delikanli ikiletmeden.. Ayrildi kizin yanindan.. Bir daha voleybol maçina gitmeden, bir daha okul yolunda önüne çikmadan.. Bir daha onu hiç görmeden.. Yillarca sonra Levent'in söyleyecegi sarkida ki Sezen 'in sözlerini o zaman biliyordu sanki. Ask onurlu olmaliydi.. Günlerce, haftalarca, aylarca bekledi.. Tipki, kiza verdigi o dörtlükteki gibi bekledi.. Hastanin sabahi, seytanin günahi bekledigi gibi bekledi..Heyecanla bekledi. Hirsla, arzuyla bekledi. Umutla, umutsuzlukla bekledi. Bazen öfkeyle bekledi.. Ama bekledi.. Baska hiç kimseye bakmadan, baska hiç kimseyi bulmadan bekledi. Bir gün bir siir antolojisinde siirin tamamini buldu.. Iki dörtlüktü siir.. Ilki kiza verdigi.. Bir ikinci dörtlük daha vardi o kadar.. O dörtlügü de bir kartin arkasina dikkatle yazdi.. Cebine koydu.. Bekleyis sürüyor, sürüyordu.. Okullar kapandi, açildi.. Aylar, aylar geçti..Bir gün delikanli kizi aniden karsisinda gördü.. "Günlerdir seni ariyorum" dedi. "Günlerdir seni ariyorum. Iste sana haber.. Artik hayatimda hiç kimse yok!.." "Yaa" dedi delikanli.. "Yaa" dedi sadece.. Kalbi heyecandan ölesiye çarparken, aylardir ölesiye bekledigi an gelip çatmisken, agzindan sadece bu ses çikmisti.. "Yaaa!.." Cebinde artik iyice eskimis karti uzatti kiza.. "Sana bir siirin ilk dörtlügünü vermistim ya bir gün" dedi.. "Bu da sonu onun.." Sonra yürüdü gitti, arkasina bile bakmadan.. Kiz ikinci dörtlügü oracikta okurken..

"Geçti istemem gelmeni
Yoklugunda buldum seni.
Birak vehmimde gölgeni
Gelme artik neye yarar!.."

Aradan yillar, çok ama çok uzun yillar geçti. Delikanli bugün hala düsünüyor.. O uzun, çok uzun bekleyis mi öldürmüstü askini?. Ya da beklerken, ölesiye beklerken hayalinde öylesine bir sevgili yaratmisti ki, artik yasayan hiç kimse bu hayali dolduramazdi.. O sevgilinin kendisi bile.. hayalindekini canli tutmak için mi, canlisini silmisti yani?.. Ya da.. Ya da.. Bir siirin romantizmine mi kapilmis, bir delikanlilik jesti ugruna, mutlulugunun üzerinden öylece yürüyüp gitmisti, acaba? Delikanli bu sorularin yanitini bugün hala bilmiyor.. Bilmedigini de en iyi ben biliyorum.. Çünkü, delikanli, bendim!..

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
31 Temmuz 2006       Mesaj #1243
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Hoşçakal




Soldum bir gül gibi susuz kalmış çöl gibi derdimle kederimle çağlamışım su gibi ömrümce görmedim senin gibi güzeli hep koşturdum kazanmak için seni...
Bu dizeler yetmez güzelliğine ellerine saçlarına kıyamam dokunmaya senin için ne yapayım bilmem başucunda beklemeye bile razıyım yeter ki yanında olayım yakın olayım derken uzaklaşmak gibi geliyor kaybetmek korkusu sarmış bedenimi bu düşünceyle sana yaklaşmak beni korkutuyor ama yapacak bir şey yok elime konan kuş artık uçuyor yavaş yavaş bensiz diyarlara uçacak ve bir daha dönmeyecek avucuma bıraktığı son yazıyla hoşçakal ..
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
31 Temmuz 2006       Mesaj #1244
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Mavi Kurdela

New York'ta yasayan bir öğretmen, Lise son sınıfındaki öğrencilerinin "diğer insanlardan farklı özelliklerini" vurgulayarak onurlandırmaya karar vermiştir. California Del Mar'dan Helice Bridges tarafından geliştirilmiş süreci kullanarak, her bir öğrencisini teker teker tahtaya kaldırdı.İlk önce öğrencilere sınıf ve kendisi için ne kadar özel olduklarını belirtti. Sonra her birine üzerinde altın harflerle "Siz çok önemlisiniz" yazılı birer mavi kurdele verdi. Daha sonra kabul görmenin toplum üzerinde ne gibi etkileri olacağını anlayabilmek amacıyla sınıfına bir proje yaptırmaya karar verdi. Her bir öğrencisine üçer tane daha kurdele verip, onlardan bu töreni gerçek dünyada devam ettirmelerini istedi. Öğrenciler, daha sonra sonuçları takip edecek, kimin kimi onurlandırdığını tespit edecek ve bir hafta boyunca sınıfa bilgi vereceklerdi.

Çocuklardan biri, gelecekteki kariyer çalışmaları için kendisine yardımcı olan yakınlarındaki bir şirketin üst düzey görevlisini onurlandırmış, adamın yakasına mavi kurdeleyi iliştirmişti. Ardından, iki tane daha kurdele vermiş ve; Sınıfça bu konuda bir projemiz var. Sizden onurlandırmanız için birini bulmanızı istiyoruz. Onurlandırdığınız insanlara ekstra kurdele de verin. Böylece onlarda bu projenin devam etmesi için başkalarını bulabilirler. Daha sonra, lütfen bana ne olduğu konusunda bilgi verin" diye rica etti.

O gün üst yönetici, suratsız biri olarak bilinen patronunun yanına gitmeye karar verdi. Patronun odasına girdi ve onun"iş dünyasında bir deha olduğundan ötürü" onu takdir edip örnek aldığını söyledi. Bu mavi kurdele' yi yakasına takması için izin verip vermeyeceğini sordu? Şaşkına dönen patron;
"Tabi ki" teklinde cevap verdi.

Yönetici de mavi kurdele' yi, patronun tam kalbinin üstüne, ceketine iliştirdi. Ekstra kurdeleyi verirken de;
"Bana bir iyilik yapar misiniz?... Siz de bu kurdeleyi onurlandırmak istediğiniz birine verir misiniz?... Bunu bana veren çocuk, okulda bir proje yaptıklarını söyledi. Bu kabul görme töreninin devam etmesi gerekiyormuş. Böylece "bunun, insanları nasıl etkilediğini belirleyeceklermiş..." Dedi...
O gece patron evine geldiğinde, on dört yaşındaki oğlunun yanına oturdu.
"Bugün inanılmaz bir şey oldu"dedi. "Ofisteydim.Üst düzey yöneticilerimden biri içeri geldi, bana hayran olduğunu söyleyip, "iş dünyasında bu kadar başarılı olduğum için göğsüme bu kurdeleyiiliştirdi... Bir hayal etmeğe çalış... Benim bir dahi olduğumu düşünüyor. "Siz çok önemlisiniz" yazılı bu kurdeleyi tam göğsümün üstüne taktı.Bana ekstra bir kurdele verdi ve onurlandıracak başka birini bulmamı istedi. Arabayla eve gelirken, bu mavi kurdeleyle kimi onurlandırabileceğimi düşündüm ve aklıma sen geldin...

Ben "seni" onurlandırmak istiyorum. Günlerim aşırı yorucu geçiyor. Eve gelince sana pek ilgi gösteremiyorum. Bazen derslerden aldığın notları beğenmeyince veya odanı toparlamayınca sana bağırıp çağırıyorum... Oysa bu gece bir
şekilde buraya oturup, sana benim için ne kadar farklı ve özel olduğunu söylemek istedim. Annen gibi sen de benim hayatımdaki en önemli insansın. Sen mükemmel bir çocuksun. "Seni seviyorum" diye devam etti... Şaşkına dönen çocuk simdi ağlamaya başlamıştı. Bütün vücudu titriyordu... Başını kaldırdı, gözleri yaş içinde olarak babasına baktı, ve:

"Yarın intihar edecektim" baba, dedi...
"Baba, ben senin...çünkü ben senin... beni hiç sevmediğini... beni hiç önemsemediğini düşünüyordum... Ama artık her şey çok farklı. Sen baba, şu an... oğlunun hayatini kurtardın!...
MaRgHeRiTa - avatarı
MaRgHeRiTa
Ziyaretçi
1 Ağustos 2006       Mesaj #1245
MaRgHeRiTa - avatarı
Ziyaretçi

Genç kiz, 'Biliyorsun ben duygusalligi sevmiyorum. Hem hasta bakici gibi göründügümü de kimse söyleyemez' diye yanitladi. Genç adam güldü,
'Evet canim haklisin. Zaten olmak istesen de bu kalbi tasidigin sürece hasta bakici, hemsire falan olamazsin.' Genç adam devam etti... 'Bana simdiye kadar kaç kere sabahin erken saatlerinde güzel sözcüklerden olusan bir mesaj çektin?

Hiç... Hatta günün hiçbir saatinde çekmedin.
Duygusalligi sevmeyebilirsin. Ama sen seni seven insanlari da mutlu etmeyi sevmiyorsun. Halbuki ben senin tam tersine kendimden çok insanlari mutlu etmeyi seviyorum. Seni tanidigimdan beri her sabah, her aksam, her gece yani seni andigim her saat tatli bir mesajim vardi senin için biliyor musun? Seninle ben AKLA KARA gibiyiz.'

Genç kiz anlamisti, 'Yani ne istiyorsun benden sair olmami mi?'

Genç adam tekrar gülümsedi içinden. Dün gece verdigi ayrilik kararinin ne kadar dogru oldugunu düsündü. 'Hayir' dedi, 'Sair olmani istemiyorum. Olamazsin da...
BIZ AYRILMALIYIZ. Ayrilirsak ikimiz için de en hayirlisi olacak.'

Genç kiz sasirmisti, 'Neden ama? Ben seni seviyorum. Senin de beni sevdigini saniyordum.'

Genç adam iç çekerek 'Hayir canim, sen beni sevdigini saniyorsun. Eger beni sevseydin simdi baska seyler konusuyor olurduk' dedi. Genç kizin gözleri yasarmisti. Genç adam cebinden çikarttigi mendili uzatti, genç kiz gözyaslarini silerek 'Sen bilirsin, umarim beni bir baskasi için birakmiyorsundur...' dedi.
Genç adam 'Nasil böyle bir sey düsünürsün, senden baska kimse olmadi ve uzun zaman da olacagini sanmiyorum' yanitini verdi.

Genç adam ve genç kiz iki sevgili olarak oturduklari masada artik iki yabanciydilar. Birkaç dakika sessizce oturduktan sonra

Genç kiz, 'Kalkalim istersen' dedi.

Genç adam 'Ben biraz daha burada kalmak istiyorum, istersen sen kalkabilirsin' diye yanitladi.

Genç kiz 'Tamam o zaman sana mutluluklar dilerim' diyerek elini uzatti.

Genç kizin sesi ve eli titriyordu. Genç adam, 'Istersen arkadas kalabiliriz' dedi ve birbirlerine son kez sarildilar.

"BEN DOGRU YAPTIM..."

Genç adam dogru yaptigina inaniyordu. Eve döndügünde yürümekten bitap bir haldeydi. Odasina girdi. Gece bitmek bilmiyordu. Sabah erken kalkip ise gidecekti, uyumaliydi. Birkaç saat sonra uykuya dalmayi basardi.

Sabah 7'de saatin ziliyle uyandi. Evden çikacagi zaman cep telefonuna bakti, mesaj ve 10 cevapsiz arama vardi. Yorgun oldugu için duymamisti telefonun sesini. Aramalar ve mesaj sevgilisindendi. Heyecanla mesaji açti, sunlar yaziyordu:

SADECE ONLARI SEVMEYI SEVDIM,
HEPSINI ONLARSIZ YASADIM DA,
BIR SENI SENSIZ YASAYAMIYORUM,
BU ASKI TEK KALPTE TASIYAMIYORUM,
SANA YEMIN GÜZEL GÖZLÜM, BIR TEK SENI SEVDIM,
VE SENI SEVEREK ÖLECEGIM, ELVEDA BIRTANEM...

Genç adam sasirmisti. Onu tanidigi günden beri ilk defa siir aliyordu ve üstelik sabahin besinde yazmisti. Heyecanla onu aradi, telefonu yabanci bir ses açti. Genç adam ''Nalan'la görüsebilir miyim?'' dedi.

Ama karsisindaki agliyordu, hiçkira hiçkira hemde... 'Ben onun annesiyim yavrum, kizim bu sabah intihar etti. Gece sabaha kadar birilerini arayip durdu. Sabah odasinin isigini sönmemis görünce girdim. Yavrum kendini asmisti....'

YIGILIP KALDI...

Genç adam beyninden vurulmusa döndü. Bir gün önceki mide agrisinin iki katini çekiyordu simdi. Oldugu yerde yigilip kaldi...

Birkaç ay sonra iki doktor konusuyordu hastanede. Doktarlardan biri digerine karsidaki hastanin durumunu soruyordu. Doktor yanit verdi...

'Haaa o mu? Üç ay önce getirdiler. Kendisi yüzünden bir kiz intihar etmis. O günden sonra cep telefonunu elinden hiç birakmamis. Devamli bir seyler yazip birine yolluyor. Geçenlerde merak ettim. O uyurken gönderdigi numarayi aradim. Numara 3 ay önce iptal edilmis.

Gelen mesajlarda bir siir var. Bu adam duygusal mi bilmem ama benim anladigim kadariyla siiri yazan çok duygusal biriymis...
NOT:

"ÇEVRENİZDEKİ İNSANLARIN NE HİSSETTİĞİ YA DA NE DÜŞÜNDÜĞÜNDEN O KADAR EMİN OLMAYIN,

BAZEN BİR KALBİN İÇİNDE, SİZİN İÇİN NELER SAKLANDIĞINI ÖĞRENDİĞİNİZDE HERŞEY İÇİN ÇOK GEÇ OLABİLİR..."
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
1 Ağustos 2006       Mesaj #1246
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Hoyrat Sevdam



Benim duvarlarım pembeye çalmaz sevgili! Dudaklarımdan hiç yapay tohumlara bulanmış süslü kelimeler çıkmadı. Yüzüne haykıdıysam bu sevdanın adını; "Varlığımsın, yoluna baş koyduğumsun" dedim. Sana her gelişimde çıkınımda ya sevdanın ateşi oldu, ya bir kavga sebebi...
Benim ağıtlarım hiçbir kavalda ses bulmaz sevgili! Ben ağıdımı senin ikliminde yakmışım, senden başkası duymamıştır. Seni bulduğum zemheri dağının doruğunda, henüz açmamış her bir tomurcuğun kulağına kendi adımı okudum. İçini ısıtan her öpücüğünde, sen diken diken açıverdin çiçeğim. Benim ağıtlarım ellerime batan dikenlerineydi, sesim yalnız sesin kulaklarınaydı. Yıkılışımı da senden başkası görmezdi sevgili.
Benim senden başka korkum olamaz sevgili! Sen yüzünü ayrılığa döndüğünde, başıma sevdam yıkılır ve yığılırım toprağa. Yaşanmış değildir bendeki ölüm nöbetleri. Cesur, umursamaz bir benlikten çıkar; aciz, korkak, yüreğinde kalmanın pazarlığını yapan bir benliğe dönüşürüm. Ben gözlerine bakınca sen bana ışığımsın derdin hep. Bilemedin sevgili çiçeğim, o ışık senin gözlerinden aksedendi gözlerime. Asıl sen benim ışığımsın be sevgili. Asıl ben korkarmışım karanlığından...
Benim sevdam daha doğarken hoyratmış be sevgili! Şimdi sen itiraz yağmurlarında boğuyorsun beni. Ellerim seni tutunca incitiyorsa eğer, kaybetmek istemeyişindendir. Sen sevdam olunca benliğimde olmuşsun. Yakalandığım bütün çöl fırtınalarında senin gözlerini de yakmışım. Düştüğüm her zindanda seni de sürüklemişim kör kuyulara. Sevdam beni her yakışında sen de yanmışsın ey kadersiz sevgili. Bir özür borcum mu var? Bu sevdanın kabalığı bağışla sevgili.
Ve sevgili; kalemimden çıkan her şeyin senin için olduğunu biliyorken sevdamız kvıılcımlanırsa, o güzel gözlerin buğulanırsa, senden nefret edemem diyebilirsen içinden, hoyrat da olsa bu sevdanın hatrına beni de bağışla sevgili..
Seni seviyorum yüreğimin devrimi.
eros_sonya - avatarı
eros_sonya
Ziyaretçi
1 Ağustos 2006       Mesaj #1247
eros_sonya - avatarı
Ziyaretçi
arkadaşlar baya ugraş vererek size bi hikaye okudum,buyrun
Son düzenleyen Blue Blood; 2 Ağustos 2006 01:39 Sebep: Link Düzenlenmistir.
kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
1 Ağustos 2006       Mesaj #1248
kambis - avatarı
Ziyaretçi
Yalnızlar kulübü
Ziya geldi geçenlerde... Yurtdışında yaşar. Çok iyi bir işi var. Tahsilli ve yakışıklı çocuktur.
Çıktık. Cep telefonu çaldı.
Ekranda "Siber" yazısı belirdi.
"Siber alem"de tanıştığı kızlardan biriymiş.
Az sonra bir telefon daha...
"Siber" diye kodlanmış bir başka kız...
"-Hayırdır" dedim.
"-Öyle bir aleme girdim ki, sorma" dedi ve anlatmaya başladı.
Evlenecek kız bulamayınca internette bir çöpçatan sitesine üye olmuş.
Üyelik kolay.
Bir rumuz, bir de şifre yazıyorsun. İsmin onlarda saklı kalıyor. Ayda 10 milyona alemin kapıları açılıyor.
Böylece yaşlı gezegenimizin tarihinde sadece bu yüzyılda, bu kuşağa nasip olmuş en kalabalık "Yalnızlar Kulübü"ne adım atıyorsun.
***
Bizimki rumuz olarak bir Matrix karakteri seçmiş kendine:
"Oracle06".
Kendini sunuş başlığı ise Türk filmlerinden mülhem:
"Hani bir zamanlar çok fakir ama gururlu bir genç vardı."
Sonra üyelik şartları gereği anlatmış kendini: cinsiyetini, yaşını, eğitimini, işini, kazancını, yaşadığı yeri, okuduğu yazarları, özelliklerini...
Ardından aradığı arkadaşın özelliklerini yazmış:
"Televole kızlarından olmasın; yalnızca kendisi olsun. Çocukları, hayvanları bir de zeytin ağaçlarını sevsin. Her şeyin satılır olduğu bu dünyada sevginin değerini bilsin. Aman Özal çocuğu olmasın."
Bir de fotoğraf kondurmuş.
Dalmış aleme...
***
Meğer ne çok zeytin ağacı seven, sevginin kıymetini bilen kız varmış.
Ziya'nın mesaj kutusu "göz kırpanlar"la dolup taşmış.
Beğendikleriyle yazışmış, yazıştıklarıyla tanışmış.
Ve 6 ay içinde dünyanın dört köşesinden arkadaş bulmuş.
Doğrusu, ben bu çöpçatan sitelerini, bir avuç meraklının, gizlenmiş kimliklerle eğlendiği birer fantezi kulübü sanıyordum.
Hiç de öyle değilmiş.
Söz konusu site dün, üye sayısının 2 milyonu aştığını duyuruyordu. Ve benim baktığım an, siber alemde kendine eş arayan tam 2332 üye vardı.
Asrımızın korkusu yalnızlık, yüreklere kök salmıştı belli ki...
***
Ziya, site aracılığıyla tanıştığı gelin adayları arasında doktorlar, avukatlar, üst düzey şirket yöneticileri olduğunu söylüyor.
Niye iş güç sahibi, güzel bir kadın kendine sanal ortamda eş arar ki?
Bu soruyu o da sormuş ve gece muayenehanesinde buluştuğu bir doktordan şu cevabı almış.
"Gün boyu kimseyle görüşmeye vaktim olmuyor. Gece de dışarı çıkacak enerjim kalmıyor. Bir barda yalan söyleyen erkekleri dinlemektense bilgisayar başında benim gibi düşünen, hisseden insanlarla tanışmak daha ilginç ve güvenli geliyor."
***
Ziya hala aradığı "Pamuk Prenses"i bulamamış gerçi ama bu alemde tanışıp evlenenleri görmüş.
Tabii oradaki tanışıklık yüzünden eşinden boşananları da...
Yazıştığı "sanal insanlar"ın, gündelik hayattakilere göre kendilerini çok daha dürüst ifade ettiklerini düşünüyor.
Oscar Wilde, "İnsan kendi kimliğiyle konuşurken pek az kendisi gibidir; ancak ona bir maske verildiğinde gerçeği anlatır" der.
Belli ki "Yalnızlar Kulübü" üyeleri için de "Rumuz", maske yerine geçiyor.
Gündelik rollerini oynarken bastırmak zorunda kaldıkları asli kişiliklerini, internette bir rumuzun ardına gizlenerek doyasıya yaşayabiliyorlar.
Yani, sanal dünyadakiler gerçek aslında;
...gerçektekiler ise sanal...
Diller susuz kalmış aşkı ararken
Eller dökemez olmuş tutkuyu şiire
Ayrı yollara düşmüş akıl ile gönül
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
1 Ağustos 2006       Mesaj #1249
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Hüzün

Bu yazdıklarımı yüzüne karşı söylemek çok isterdim ama seni görünce sesin duyunca kırılıyor cesaretim.

Bilsen şimdi içim nasıl yanıyor, gönlüm çöl gibi, yakan güneş sensin, yangını söndürecek yağmurda sensin, güzelliğine hayran olduğum Klopatra'da sensin... Sen her şeysin.

Varlığında bir başka seviyorum seni yokluğunda ise bambaşka.. vazgeçmem çok zor gibi geliyor senden. Unutma denemelerim hep başarısız oluyor. Bir saniye çıksan aklımdan unutacağıma inanırım, her şeyde sen varsın ama .

Ben özlememiştim hiç kimseyi bu kadar beklememiştim, sen öğrettin bana sabretmeyi. Aşkın bir nefes gibi bir soluk gibi her an can veriyor bana .Ben senden başka kimseye ve hiçbir şeye bu kadar hasret kalmamıştım..Sana hasret kaldım seni çok özledim hep bekledim haydi gel beni senden mahrum etme , canımı fazla sızlatma ne olur bu son olsun bir daha ağlatma

Ben sana hemen sev bağlan aşık ol demiyorum., bir şans vermeni istiyorum sadece bir kere pişman olmazsın emin ol, ben her şeyimle kapında köle olmaya hazırım haydi sende benim ol.

Uykuları unutalım çok oldu, resmine bakmakla yetinemiyorum artık. Bir tane göremiyorum senin gibi bulamıyorum şu dünyada, seni esir etmem kendime buralara ben esirin olurum dilediğin yerde korkma.

Sevdiğim sensiz bahar' ı yok bu güzün, haydi bir adım gel bir, parça sevde bitsin bu hüzün.
kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
1 Ağustos 2006       Mesaj #1250
kambis - avatarı
Ziyaretçi
YOLUMUZDAKİ ENGELLER


Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kaya koydurmuş, kendiside pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacaktı?

Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saray görevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanın etrafından dolaşıp saraya girdiler.

Pek çoğu kralı yüksek sesle eleştirdi. Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiz tutamıyordu.

Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu. Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkına sıkına itmeye başladı. Sonunda kan ter içinde kaldı ama, kayayı da yolun kenarına çekti.

Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eski yerinde bir kesenin durduğunu gördü. Açtı.

Kese altın doluydu.Bir de kralın notu vardı içinde.

"Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir" diyordu kral.

Köylü, bugün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı.

"Her engel, yaşam koşullarınızı iyileştirebilecek bir fırsattır.."

Benzer Konular

17 Şubat 2016 / Misafir Genel Mesajlar
16 Mayıs 2014 / NihLe Müslümanlık/İslamiyet
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
18 Aralık 2011 / ocean97 Genel Mesajlar