Arama

Hikayeler ve Öyküler -1- [Arşiv] - Sayfa 18

Güncelleme: 3 Aralık 2006 Gösterim: 567.101 Cevap: 1.997
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Ocak 2006       Mesaj #171
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İSİMSİZ SEVGİLER
Bize sevmesini öğretmediler sevgili, bize hep sevgiyi saklamasını öğrettiler.
Sponsorlu Bağlantılar
Hep bekletmeyi.,.hep ertelemeyi...bu yüzden biz kiminle birlikteysek bir diğerini ama hep uzakta olanı özledik,hiç dinmedi doyumsuzluğumuz,biz hep uzaktakini sevdik sevgili...
yanımızdakini değil,odamızın duvarının arkasındakini değil,birşeyler paylaştığımızı değil,uzaklardakini,ulaşamadığımız kadar uzaklardakini sevdik...Yanımızdakileri kırıp geçirdik,incitip üzdük de, hep ulaşamadıklarımıza sakladık söyleyemediğimiz o güzel sözleri...Özlediğimiz sevgiden delice korktuk biz sevgili. Sevmek bizim için sınırlarımızdan hiç çıkmamaktı. Kendi sınırlarımızda sevmek hep kapana kısılmaktı.Bu korku yüzünden hep karşımızdaki insanların sevgisini eksik bulduk,küçümsedik onların sevgisini,yeni heyecanlar arama isteği vardı.Bir kişide takılı kalmak ne kadar basit diyorduk. Gözümüz hep uçan kuşlardaydı.Yüksek dağların en tepesinden bakıyorduk insanlara biz. Sorun bizdeydi sevgili. Sevgiye inançsız olan bizdik...Bir insan bizi sevmeye başladığında,yenildiğinde sevgimize;ondan uzaklaşır, nasıl da tiksinirdik sevgilerinden biz. Ama bizden biraz uzaklaşmaya görsünler onları yana yakıla nasıl da arardık. Çünkü biz sevilmeye alışmıştık, hatırlasana nasıl da ihtiyaç duyardık seslerine, kokularına. Kaybolmuştuk dağıttığımız sevgilerde. Kim bizi seviyordu, biz kimi seviyorduk. Sınırlar erir, karışırdı herşey. Öksüz sahipsiz bir sevgimiz vardı ama onu kime vereceğimizi şaşırdık. İnanırlardı bize,inanırlardı o öksüz, sahipsiz, başıboş sevgimize. Çünkü çevremizdeki herkes o kadar hasretti ki sevgiye...Çünkü onlar da bizim gibi sınırlar içinde büyümüşlerdi. açılamıyorlardı,kendilerini tanıyamadan çıkamazlardı, sınırdan izinsiz çıkış yoktu bize,sevgiye geçit yoktu.Kaç zamandır kendimizi kandırdık sevgili. Kimi sevenler şarkılarda yaşatır sevdiğini,kimi eski cüzdanındaki eski, soluk bir resimde, kimi ise hayallerle süslediği sınırlı dünyasında anlatacak çok şeyleri yoktur.Çok olan sadece çektikleri acılardır sınırlı dünyalarında.Bunu bilirler sevgili,ama kıramazlar zincirleri.Aşkı,sevmeyi,sevilmeyi kendimizi adamayı o kadar çok özlemişken,aynı zamanda ikiyüzlülükte içimize işlemişti.Kendimden biliyorum,gözümüzde hayatımızın zerre kadar önemi yoktu.Gerektiğinde hayatımızı hiçe sayacak kadar kahraman ama bir o kadar da yalancı ve riyakardık sevgili.Patlayıcı bir madde gibi taşırdık sevgileri.Kaygı dolu,ürküntü dolu bir sır gibi taşırdık sevgileri.Okuduğumuz yoksulluk romanlarında,gözyaşlarıyla seyrettiğimiz filmlerde anlatılan kahramanların hayatlarından daha berbattı hayatımız aslında.Ama kendimize duymadığımız şefkati onlara duyardık...Birbirimize ne kadar ne kadar üzüldüğümüzü gösteremediğimizden,birbirimizin derdine yeterince eğilemediğimiz için bu filmlerdeki kahramanların hayatlarına ağlardık doyasıya....Aslında birbirimizi çok sevmek istiyorduk,ama nedense çok utanıyorduk bundan ve hep erteliyorduk.Yürürken sokakta karanlıklar eşlik ederdi yalnızlığımıza.Sokağın sonunda o gökyüzünün yalancılığı bizi de vururdu kaybolan o sahipsiz aşklarıda...Biliyormusun bugüne kadar hep seviyormuşum gibi yaptım ben.Aslında onları tanımıyordum ben,ama yinede ihtiyacım vardı sevgilerine .Bağışlasınlar beni ve unutmasınlar,onlar adına onlardan daha çok acı çektim ben...Bir tek seni tanıyorum aslında ben...Bir tek seni...Dinliyorum anlat hadi...Demek sonsuza dek kaçıyormuş insan kendisinden......

muhlise - avatarı
muhlise
Ziyaretçi
21 Ocak 2006       Mesaj #172
muhlise - avatarı
Ziyaretçi
Durun ve Düşünün-------------------------------------------
Adam yeni kamyonuna bakmak için evinden çıktığında, üç yaşındaki oğlunun gayet mutlu bir biçimde elindeki çekiçle, kamyonunun kaportasını mahvettiğini görmüş.
Sponsorlu Bağlantılar
Hemen oğlunun yanına koşmuş ve çocuğun eline çekiçle vurmaya başlamış. Biraz sakinleşince oğlunu hemen hastaneye götürmüş. Doktor çocuğun kırılan kemiklerini kurtarmaya çalıştıysa da, elinden birşey gelmemiş ve çocuğun iki elinin
parmaklannı kesmek zorunda kalmış.
Çocuk ameliyattan çıkıp, gözlerini açtığında, bandajlı ellerini farketmiş ve gayet masum bir ifadeyle,
"Babacığım, kamyonuna zarar verdiğim için çok üzgünüm," demiş ve sonra babasına şu soruyu sormuş:

"Parmaklanm ne zama yeniden çıkacak?" Babası eve dönmüş ve intihar etmiş....
Birisi masaya süt döktüğünde ya da bir bebeğin ağladığını işittiğinizde bu öyküyü anımsayın. Çok sevdiğiniz birine karşı
sabrınızı yitirdiğinizi anladığınızda, önce biraz düşünün. Kamyonlar onarılabilir, ama kırılan kemikler ve incinen duygular hiçbir
zaman onarılamaz; Genellikle kişiyle performansı arasındaki farkı göremeyiz. Insan hata yapar.
Hepimiz hata yaparız. Fakat öfkeyle ve düşünmeden yapılan şeyler, insanı sonsuza kadar rahatsız eder. Durun ve düşünün.
Harekete geçmeden önce düşünün. Sabırlı olun. Anlayış gösterin ve sevin.

CimbomLu_Dj_EseN - avatarı
CimbomLu_Dj_EseN
Ziyaretçi
21 Ocak 2006       Mesaj #173
CimbomLu_Dj_EseN - avatarı
Ziyaretçi
ArkadaşLıkMsn Surprised

Savasin en kanli gunlerinden biriydi. Asker en iyi
arkadasinin
az
ileride, kanlar icinde yere dustugunu gördü. İnsanin basini
bir saniye siperden cikaramayacagi gibi bir ates
altindaydilar.
Asker tegmenine kostu hemen:
- Komutanim, bir kosu arkadasimi alip geleyim mi?
"Delirdin mi?" der gibi bakti
tegmen...
- Gitmege degmez oglum,
arkadasin delik desik olmus. Buyuk
olasilikla
ölmustur bile. Kendi hayatini da tehlikeye atma sakin!
Ama asker o kadar israr etti ki, tegmen izin vermek zorunda
kaldi.
- Peki, dene bakalim!
Asker yogun ates altinda firladi siperden ve mucize eseri,
arkadasinin
yanina kadar gitti, yarali arkadasini sirtlandigi gibi
tasidi. Birlikte siperin icine yuvarlandilar.
Tegmen kosup yaraliya bir goz atti ve nefes nefese bir
kenara
yikilmis
askere döndu:
- Sana hayatini tehlikeye
atmaya degmez, dememis miydim! Bu
zaten
ölmus...
Degdi Komutanim, degdi! dedi asker.
-Nasil degdi, arkadasin zaten ölmus, görmuyor musun?
- Gene de degdi komutanim, cunku yanina vardigimda henuz
yasiyordu...
Ve onun son sözlerini duymak, dunyalara bedeldi benim
icin...
Ve, hickirarak, arkadasinin son sözlerini tekrarladi:
"Gelecegini biliyordum!"
GELECEGINI BILIYORDUM!
Kalbimizde "arkadaslik" denilen bir mucize var. Nasil oldugunu,
nasil
basladigini bilemezsiniz. Ama bunun ozel bir armagan oldugunu,
Allah'in bir lutfu oldugunu bilirsiniz.
Gercekten de arkadaslar nadide mucevherlerdir. Yuzunuzu
guldurup,
basarmaniz
icin cesaret verirler.Sizi dinlerler ve kalplerini acmaya hazirdirlar.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

....eSen....
Son düzenleyen CimbomLu_Dj_EseN; 21 Ocak 2006 12:37
CimbomLu_Dj_EseN - avatarı
CimbomLu_Dj_EseN
Ziyaretçi
21 Ocak 2006       Mesaj #174
CimbomLu_Dj_EseN - avatarı
Ziyaretçi
tahTaperDeMsn Sarcastic

Kötü karakterli bir genç varmis. Bir gün babasi ona çivilerle dolu bir torba vermis. Arkadaslarin ile tartisip kavga ettigin zaman her sefer bu tahtaperdeye bir çivi çak" demis. Genç, birinci gün tahtaperdeye 37 çivi çakmis Sonraki haftalarda kendi kendine kontrol etmeye çalismis ve geçen her günde daha az çivi çakmis. Nihayet bir gün gelmis ki hiç çivi çakmamis. Babasina gidip söylemis. Babasi onu yeniden tahtaperdenin önüne götürmüs. Gence "Bugünden baslayarak tartismayip kavga etmedigin her gün için tahtaperdeden bir çivi çikart, sök" demis. Günler geçmis. Bir gün gelmis ki her çivi çikarilmis. Babasi ona "Aferin iyi davrandin ama bu tahtaperdeye dikkatli bak. Artik çok delik var. Artik geçmisteki gibi güzel olmayacak" demis. arkadaslarla tartisip kavga edildigi zaman kötü kelimeler söylenilir. Her kötü kelime bir yara (delik) birakir. Arkadasina bin defa kendisini affettigini söyleyebilirsin ama bu delik aynen kalacak (kapanmayacak). Bir arkadas ender bir mücevher gibidir. Seni güldürür yüreklendirir. Sen ihtiyaç duydugunda yardimci olur seni dinler sana yüregini açar" demis.
-------------------------------------------------------------------------

....eSen....
Son düzenleyen CimbomLu_Dj_EseN; 21 Ocak 2006 12:39
YaKaMoZcuk - avatarı
YaKaMoZcuk
Ziyaretçi
21 Ocak 2006       Mesaj #175
YaKaMoZcuk - avatarı
Ziyaretçi
Bir memleket varmış, adı Monomotapa, Iki gerçek dost yaşarmış orda.

Birinin malı ötekinin malı gibiymis; Anlaşılan o memlekette dostluk,
bizimkinden baska türlüymüş. Bir gece Monomotapa'da herkes dalmış derin uykulara.
Orada güneş battı mı, fırsat bu fırsat, uykunun tadını çıkarırmış millet. Gece yarısı bizim dostlardan biri, firlamış yatağından birdenbire doğru dostunun evine.

Uyandırmış hizmetçileri,tatlı uykularından. Dostu yukarıdan duymuş sesini, hemen kapığı gibi kılıcını, kesesini, koşmuş dostunun yanına:

* Hayrola, demiş soluk soluga. Sen kolay, kolay uyandırmazın kimseyi, uyku yu da seversin üstelik. Kumarda kaybettiysen, al şu keseyi. Evini
bastilarsa, işte ben ve kılıcım ; haydi gidip haklarından gelelim. Yalnız yatamaz mı oldun yoksa, benim güzel cariyeyi al git,öyleyse.

*Yok a canım, demiş dostu; Ne o, ne de bu. Rüyamda biraz düşünceli gördüm seni, sakin başı dertte olmasın deyip kostum; kusura bakma dostum.

Hangisi daha dostmuş, okuyucu? Üstünde düşünmeye değer bu soru.

Gerçek bir dostu olmak ne güzel bir şey! Derdini açmani beklemez bile, Kendi bulup söylemek ister: Belki sen çekinirsin diye. Sevdigi insanın üzerine titrer.

Bir dişten, bir hiçten nem kapar.

Jean de la Fontaine
Son düzenleyen YaKaMoZcuk; 21 Ocak 2006 15:48
YaKaMoZcuk - avatarı
YaKaMoZcuk
Ziyaretçi
21 Ocak 2006       Mesaj #176
YaKaMoZcuk - avatarı
Ziyaretçi
Bir küçük gözyaşı varmış, bir gün dereyi görmüş. Çaresizliği gelmiş aklına ‘’Tanrım yardım et bana ben çok güçsüz ve çaresizim. Bir de şu dereye bak nasılda salına salına gidiyor. Muhteşem. Beni bir dere yap lütfen. Bende salınayım ağaçların arasından.’’ Tanrı duymuş gözyaşı damlasını, onu bir dere yapmış. Küçük gözyaşı damlası salına salına giderken ağaçların arasından. Nehir’i görmüş. Bakmış gürüldüyor, önüne kattığını götürüyor. Bütün dereler saygıyla eğiliyor önünde. Kendini güçsüz hissetmiş nehirin yanında ‘’ Tanrım ben nehir olmak istiyorum. Bak gücüne nasılda mağrur , nasılda ihtişamlı .’’ Tanrı bu isteğini de geri çevirmemiş. Onu bir nehir yapmış. Başlamış gürlemeye , önüne kattığını almış götürmüş. Sonra bir deniz kenarına ulaşmış. Deniz bütün sonsuzluğuyla karşısında. Güçlünün de güçlüsü. Sonsuzluğunda sonsuzu. ‘’ Tanrım’’ demiş küçük gözyaşı damlası. ‘’Ben aradığım gücü buldum demiş. İşte bu ben deniz olmak istiyorum. Şu güce bak. Nasılda hükmedici. ‘’ Tanrı bu dileğini de kabul etmiş. Küçük gözyaşı damlası mutlumu mutlu. Benden güçlüsü yok diye düşünürken. İskelede oturan genci fark etmiş. O çok üzgün ve ağlıyormuş. Sevdiğini nasıl kaybettiğini konuşuyormuş, bütün ağaçlar. Güneş, bulutlar, ağaçlar.yıldızlar gencin döktüğü gözyaşı damlası önünde saygıyla eğiliyorlarmış. Okyanuslar sessiz saygılı. Gözyaşı damlası kendine gelmiş, elindeki gücü nasıl kaybettiğini anlamış. Tanrı’ya yalvarmış ‘’tekrar ver gücümü geri.’’ Yücelerden bir ses;’’O güce erişmek için bazı aşamalardan geçmen gerek, ilk önce denizden nehir olman lazım sonra bir dere olmalısın. Dereden sonra bir sevgi masalı. Ancak sonra bir gözyaşı damlası olabilirsin. Elindeki gücün farkına varamadın. Sendeki o güç değil midir dereleri dere , nehirleri nehir, denizleri deniz yapan.’’
YaKaMoZcuk - avatarı
YaKaMoZcuk
Ziyaretçi
21 Ocak 2006       Mesaj #177
YaKaMoZcuk - avatarı
Ziyaretçi
.:. PİREMOS VE TİSPE .:.
ÇOCUKLUKTAN BERİ BİRBİRLERİNİ SEVİYORLARDA AYNI ZAMANDADA AYNI MAHALLEDE OTURUYORLARDI.BİRGÜN AİLELERİNE BİRBİRLERİNİ SEVDİKLERİNİ VE EVLENMEK İSTEDİKLERİNİ SÖYLEMİŞLER AMA İKİSİNİNDE AİLESİ BU EVLİLİĞİ İSTEMEMİŞ ÇÜNKÜ BİRBİRLERİNE YAKIŞTIRMIYORMUŞ AİLELERİ.BİR AKŞAM PİREMOS VE TİSPE EVDEN KAÇIP EVLENİP MUTLU OLACAKLARMIŞ BİR GECE YARISI TİSPE MEZARLIĞIN ORAYA GİDİP SEVGİLİSİNİ BEKLEMEYE KOYULMUŞ TAM O SIRADA AĞACIN ARKASINDA AĞAZI KAN İÇİNDE OLAN ASLANI GÖRMÜŞ VE KAÇIP BİR MAĞARAYA SAKLANMIŞ KAÇARKENDE KÜLBENTİNİ YERE DÜŞÜRMÜŞ ASLANDA TÜLBENTİ AĞAZIYLA YIRTMIŞ SONRA PİREMOS GELMİŞ MEZARLIĞIN ORAYA YERDE TİSPESİNİN KANLAR İÇİNDEKİ EŞARPINA BULMUŞ VE ASLAN TARAFINDAN PARÇALANDIĞINI DÜŞÜNMÜŞ VE GÖZYAŞLARI GÖZLERİNDEN AKMAYA BAŞLAMIŞ TİSPESİZ YAŞAMAKTANSA ÖLMEYİ TERCİH ETMİŞ VE TABANCASINI ÇIKARTIM ANLINDAN KENDİNİ VURMUŞ TİSPE KORKA KORKA MAĞARADAN ÇIKMIŞ BULUŞMA YERLERİNE GİTMEYE PİREMOSU BEKLETMEK İSTEMİYORMUŞ VE ONUN CANSIZ BEDENİNİ YERDE BULMUŞ ELİNDEDE ONUN KANLAR İÇİNDE OLAN TÜLBENTİNİ GÖRMÜŞ VE HERŞEYİ ANLAMIŞ VE ODA TABANCAYI ALIP KENDİNİ VURMUŞ VE PİREMOSUN GÖZYAŞI AĞACIN GÖVDESİNE TİSPENİN KANI AĞACIN YAPRAKLARINA GEÇEREK BU GÜNKÜ KARADUT AGACI OLMUŞ HANİ ELİNİZE BULAŞAN VE ÇIKMAYAN LEKE....
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Ocak 2006       Mesaj #178
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
KADINLARI MUTLU ETMEK

Kadınların gidip kendilerine erkek (koca) secebilecekleri
bir erkek
dukkanı (magazası) acılmıstır. Magaza 5 katlıdır ve
her
kat
cıkıldıkca, erkeklerin nitelikleri de yukselmektedir.
Magazada sadece tek bir kural gecerlidir: herhangi
bir
katın
kapısından iceri giren kadın, o kattan alıs-veris
etmek
zorundadır
ve
eger bir ust kata cıkmak isterse, tekrar asagı
katlara
inemez.
Bir gun bir grup kız arkadas, kendilerine erkek
secmek
icin
magazaya
gider.
Ve....
1. KAT'ın kapısında sunlar yazılıdır: "Bu kattaki
erkeklerin
calısacak
bir isleri var ve cocukları da severler". Kızlar
yazılanları okur
ve
soyle
derler: "Eh, hic yoktan iyidir ama bir de ust kata
bakalım".
2. KAT'ın kapısında yazılanlar: "Buradaki erkeklerin
iyi
bir isleri
var, cocukları severler ve son derece
yakısıklıdırlar."
Kızlar:
"Hmmm, hic fena degil ama acaba bir ust katta ne var ?"
3. KAT : "Buradaki erkeklerin cok iyi birer isleri
var,
cocukları
severler, son derece yakısıklıdırlar ve ev islerine
de
yardım
ederler". Kızlar:
"Aman
Tanrım, cok etkileyici ama yukarıda baska katlar da
var."
4. KAT : "Buradaki erkeklerin isleri cok iyi,
cocukları
çok
severler,
gayet yakısıklı olup, ev islerine yardım ederler ve
ayrıca son
derece
romantiktirler". Kızlar cıglık atmaya baslarlar:
Inanılmaz, bir
ust
katta bizi neyin bekledigini bir dusunun!" Ve bir kat
daha
cıkarlar...
5. KAT'ın kapısında sunlar yazmaktadır: "Bu kat
bostur
ve sadece,
kadınları memnun etmenin mumkun olmadıgını kanıtlamak
icin
konmustur.
Cıkıs soldadır; umarız inerken merdivenlerden
yuvarlanırsınız

YaKaMoZcuk - avatarı
YaKaMoZcuk
Ziyaretçi
21 Ocak 2006       Mesaj #179
YaKaMoZcuk - avatarı
Ziyaretçi
.:. OLAĞAN DIŞI BİR AŞK ÖYKÜSÜ .:. >
> Olagan Disi Bir Ask Öyküsü
> Moses Mendelssohn hiç yakisikli bir adam degildi. Çok kisa boyunun
> olmasinin yani sira, çok garip bir de kamburu vardi. Moses Mendelssohn,
> günün birinde Hamburg'da yasayan bir isadamini ziyarete gitti. Isadaminin,
> Frumtje adinda çok güzel bir kizi vardi. Moses,bu güzel kiza umutsuz bir
> askla tutuldu. Fakat güzel kiz onun çirkin görüntüsünden ürkmüstü. O
> nedenle, degil onun sevgisine karsilik vermek, yüzüne bile bakmak
> istemiyordu. Ayrilma zamani geldiginde Moses, güzel kizin üst kattaki
> odasina çikti ve tüm cesaretini toplayarak onunla son kez konusma
> girisiminde bulundu. Kizin güzelligi öylesine olaganüstüydü ki, bir an
> için onun cennetten geldigini bile düsündü. Fakat kizin, basini kaldirip
> da yüzüne bakmamaktaki direnci, Moses'i çok üzdü.Güçlükle basarabildigi
> konusmasi sirasinda çirkin asik, bu güzel kiza bir soru sordu:
> "Evliliklerin kutsal bir özelligi olduguna inanir misiniz?" dedi.
> "Elbette" diyerek yanitladi güzel kiz ve gözlerini yine kaldirmayip
> Moses'in yüzüne yine bakmadan, kendi de ona bir soru sordu:
> "Peki ya siz?"dedi."Siz inanir misiniz buna?" Moses bir an bile
> duraksamadi:
> "Evet,ben de inanirim" dedi ve ekledi:"Biliyor musunuz? Her erkek çocugu
> dogdugunda Tanri,onun evlenecegi kizi belirlermis.Benim dogumumda da,benim
> evlenecegim kiz belirlenmis ve bana 'Senin karin kambur olacak' demis.O
> zaman ben bir istekte bulunmusum Tanri'dan. ' Tanrim, kambur bir kadin bir
> trajedi olur. Lütfen onun kamburlugunu bana ver ve onu güzel bir kadin
> yap' demisim." Moses' in bu sözlerinden sonra Frumtje gözlerini yerden
> kaldirdi, onun gözlerinin içine bakti ve elini uzaatip, Moses' in elini
> tuttu.Ve daha sonra da onun, sevgili esi oldu. Bu anlattigimiz bir "peri
> masali" degil, ünlü Alman besteci Mendelssohn'un büyükbabasi ile
> büyükannesinin evlenmelerinin öyküsüdür
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Ocak 2006       Mesaj #180
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
-- Mucize --

En olmayacak yerde
En olmayacak zamanda
En olmayacak olay
Her zaman ve her yerde olabilir."
Mucize
*Bonita L. Anticola - Kat & Chris*
Sally, küçük kardeşi George hakkında anne ve babasının konuşmalarını duyduğu zaman yalnızca sekiz yaşındaydı. Kardeşi çok hastaydı ve onu kurtarabilmek için ellerinden gelen herşeyi yapmışlardı, Georgi'nin yalnızca çok pahalıya malolacak bir ameliyatla kurtulma şansı vardı fakat bunun için yeterli paraları yoktu. Babasının, umutsuz bir biçimde annesine şöyle fısıldadığını duymuştu Sally:
"Yalnızca bir mucize onu kurtarabilir."
Bu sözleri duyar duymaz, usulca kendi odasına yürüdü Sally.
Domuz biçimindeki kumbarasını gizlediği yerden çıkartarak içindeki paraları yavaşça yere dökerek saymaya başladı. Yanılgıya düşmemek için tam üç kez saydı kumbaradan çıkardığı bozuk paraları. Sonra hepsini cebine koyarak aceleyle evden çıkıp, köşedeki eczaneye gitti. Eczacının dikkatini çekebilmek için büyük bir sabırla bekledi. Eczacı çok yoğundu ve bir adama ilaçlarını nasıl kullanacağını anlatıyordu. Bu yoğun çalışmanın arasında sekiz yaşındaki bir çocukla ilgilenmeye hiç niyeti yoktu ama Sally'nin beklediğini görünce
"Evet, ne istiyorsun söyle bakalım" dedi.
"Biraz acele et, gördüğün gibi beyefendiyle ilgileniyorum"
diyerek yanındaki şık giyimli adamı gösterdi.
Sally "Kardeşim" dedi.
Sessizce yutkunduktan sonra devam etti:
"Kardeşim çok hasta, bir mucize almak istiyorum."
Eczacı Sally'e bakarak
"Anlayamadım" dedi.
"Şeyy, babam 'Onu ancak bir mucize kurtarabilir' dedi
''bir mucize kaç paradır, bayım?"
Eczacı Sally'e sevgi ve acımayla baktı bu kez:
"Üzgünüm küçük kız, biz burada mucize satmıyoruz, sana yardımcı olamayacağım" dedi.
Sally o kadar kolay vazgeçmek istemedi. Eczacının gözlerinin içine bakarak
"Karşılığını ödemek için param var benim, bana yalnızca fiyatını söylemeniz yeterli" dedi.
Bu arada Sally ve eczacının yanında bekleyen iyi giyimli bey Sally'e dönerek
"Ne tür bir mucize gerekiyor kardeşin için küçük hanım?
diye sordu.
"Bilmiyorum" dedi Sally.
Sonra gözlerinden aşağı süzülen yaşlara aldırmaksızın devam etti: "Tek bildiğim, o çok hasta ve annem ameliyat olmazsa kurtulamayacağını söyledi ve ailemin de ameliyat için ödeyebilecekleri paraları yok. Ama babam 'Onu ancak bir mucize kurtarabilir' deyince ben de paramı alıp buraya geldim."
"Ne kadar paran var?" diye sordu iyi giyimli adam.
"Bir dolar ve onbir sent" dedi Sally.
"Ve dünyadaki tüm param bu!"
"Bu iyi bir şans, küçük kardeşini kurtarmak için gerekli olan mucize için yeterli bu para" dedi iyi giyimli adam.
Adam bir eline parayı aldı, öteki eliyle de Sally'nin elini tutarak
"Beni yaşadığın yere götürür müsün lütfen?" diye sordu.
"Küçük kardeşini ve aileni tanımak istiyorum" dedi.
İyi giyimli adam Dr. Carlton Armstrong'du ve George için gerekli olan ameliyatı yapabilecek tanınmış bir cerrahtı. Ameliyat başarıyla sonuçlanmış ve aile hiçbir ödeme yapmamıştı. Hep birlikte mutluluk içinde evlerine döndükleri zaman hâlâ yaşadıkları olayların etkisinden kurtulamamışlardı.
Anne "Hâlâ inanamıyorum. Bu ameliyat bir mucize! Doğrusu maliyeti ne kadardır merak ediyorum" dedi.
Sally kendi kendine gülümsedi. O bir mucizenin kaça malolduğunu çok iyi biliyordu. Tam tamına bir dolar ve onbir sent!...

Benzer Konular

17 Şubat 2016 / Misafir Genel Mesajlar
16 Mayıs 2014 / NihLe Müslümanlık/İslamiyet
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
18 Aralık 2011 / ocean97 Genel Mesajlar