Arama

Hikayeler ve Öyküler -1- [Arşiv] - Sayfa 26

Güncelleme: 3 Aralık 2006 Gösterim: 496.055 Cevap: 1.997
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Şubat 2006       Mesaj #251
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
0annem02nh4jj

Sponsorlu Bağlantılar
Görmesini Bilen Gözler
Küçük kız, kendini bildiği günden beri annesinden
Büyük bir şefkat görmüş ve ondan duyduğu sözlerle,
Pamuk prensesten daha güzel olduğuna inanmıştı.
Ona göre; nur yüzlü ve badem gözlüydü. bir tanecik
Yavrusuydu her zaman. ama ilk okula başlayınca işler
Değişti. arkadaşları onun hiç de güzel olmadığını, hatta
Çirkin bile sayıldığını söylemekteydi. küçük kız, ilk
Önceleri onlara inanmadı çünkü herkes birbirini
Kıskanıyordu. ama bir kaç yılda gerçeklerle yüzleşti.
Annesinin bir pamuğa benzettiği yüzü, çiçek bozuğu
Bir cilde sahipti. "badem" dediği gözleri ise şaşıydı.
Vücudu da bir serviyi andırmıyordu. demek ki, annesi
Onu aldatmış ve yıllar yılı çekinmeden yalan söylemişti.

Genç kızın anne sevgisi, kısa bir süre sonra nefrete
Dönüştü. evlenme çağına gelmiş olmasına rağmen yüzüne
Bakan yoktu. üstelik de gözleri, bütün tedavilere rağmen
Düzelmiyordu. genç kız, doktorların gizlice yaptığı
Konuşmalardan kör olacağını anladığında çılgına döndü
Ve kendisini hâlâ çocukluk yıllarındaki ifadelerle seven
Annesinin bu yalanlarına dayanamayıp evi terk etmeye
Karar verdi. fakat annesi, uzak bir yerde iş bulduğunu
Söyleyerek ondan önce davrandı ve kazandığı paraları
Bir akrabasına gönderip, kızına bakmasını rica etti.
Genç kız bir süre sonra görmez oldu. karanlık dünyasıyla
Baş başaydı. bu arada annesini hiç merak etmiyordu.
Yalancıydı annesi, ölse bile bir kayıp sayılmazdı.
Bir gün doktorlar, uygun bir çift göz bulduklarını
Söyleyerek kızı ameliyat ettiler.

Ancak o, gözünü açtığında yine aynı yüzü görmekten
Korkuyordu. fakat kör olmak zordu. en azından kimseye
Yük olmazdı. genç kız, ameliyat sonunda aynaya baktığında,
Müthiş bir çığlık attı. karşısında bir dünya güzeli vardı.

Gerçekten de harika bir kızdı gördüğü. yüzündeki
Bozukluklar tamamen kaybolmuştu. çok kemerli olan
Burnu düzelmis, kepçe kulakları normale dönmüş ve
Yaban otlarını andıran saçları, dalga dalga olmuştu.
Genç kız, yanındaki yaşlı doktora sevinçle sarılarak:
"sanki yeniden dünyaya geldim!" dedi. "yüzümde hiçbir
Çirkinlik kalmamış, estetik ameliyatı siz mi yaptınız?"
Yaşlı doktor: "böyle bir ameliyat yapmadık kızım!."
Diye gülümsedi. annenin bağışladığı gözleri
Taktık. sen, onun gözünden gördün kendini!."

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Şubat 2006       Mesaj #252
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İki yıldır evliydiler. Erkek edebiyatı ve şiiri seviyordu.
Yazılarını internet sitelerine gönderiyor, şiirlerini dergilere postalıyordu.
Sponsorlu Bağlantılar
Fakat kimse dönüp bakmıyor, okuyan ve beğenen çıkmıyordu.
İyi bir fotoğrafçıydı. Ama edebiyat ve şiir merakı yüzünden fotoğrafçılığı bir kenara bırakmıştı.
Kendi düğünlerinin deki fotoğrafların büyük bir çoğunluğunu da o çekmişti.
Karısını çok seviyordu. Karısı da onu seviyordu.
Kızın biraz sabırsız bir karakteri vardı, zaman zaman kızıp bağırır, küserdi.
Erkek daha sabırlıydı, her zaman hoşgörür, affedici olmaya çalışırdı.
Erkeğin başı edebiyat ve şiirle hoş olduğu için, evin geçimini karısı sağlıyordu şimdilik. Çok satan bir yazar oluncaya kadar…
Kızın naz günüydü bugün. Yine kocasından sevmediği bir şeyi yapmasını istiyordu.

Kız: arkadaşımın düğün fotoğraflarını neden sen çekmiyorsun? Üstelik karşılığını fazlasıyla ödeyeceğini söyledi
Erkek: bugün vaktim yok
Kız: ‘offff yine mi?’ şu roman yazma işini biraz kenara bıraksan, pekala vaktin olacak.
Erkek: bir gün herkes benim yazdıklarımın kıymetini anlayacak
Kız: ben anlamam. Arkadaşımın düğün fotoğraflarını çekeceksin
Erkek: hayır
Kız: Ne olur sadece bir kez
Erkek: hayır dedim

Diyalog burada koptu.
Kız son uyarısını yaptı: ‘Ya üç gün içinde bunu kabul edersin ya da…’

İlk günün sonunda, kocasına mutfağı, banyoyu, bilgisayarı, buzdolabını, televizyonu ve müzik setini yasakladı. Yasaklardan yatağı hariç tuttu, sadece her şeye rağmen sevdiğini göstermek için.

Erkek aldırış etmedi. Derken 2. gün başka yasaklar ve bunu 3. deki başka yasaklar takip etti…

Ve 3. gece… Yine aynı yatağı paylaşıyorlardı. Ancak sırtları birbirine dönüktü.

Erkek: konuşmamız lazım
Kız: fotoğraf çekimi dışında konuşacak bir şeyimiz yok!
Erkek: çok önemli bir konu
Kız sessiz kaldı
Erkek. Ayrılalım mı? Ne dersin?
Kız kulaklarına inanamadı
Erkek: bir kızla tanıştım
Kız kızgınlığını ve şaşkınlığını saklayamadı. Gözleri çoktan nemlenmiş ve yüzünde göstermemeye çalıştığı iki damla gözyaşı süzüldü.
Erkek pijamasının içinden bir fotoğraf çıkardı. Tam kalbinin üzerinde saklıyordu.
Erkek: hoş bir kız!
Kızın gözyaşları çoğaldı
Erkek: anlaşabileceğim biri! Beni çok seviyor ve beni yapmak istemediğim şeyleri yapmak için zorlamayacağından eminim. Ayrıca iyi bir yazar olmam içinde bana destek verecek.
Kızın kıskançlığı iyice arttı çünkü bir zamanlar bütün bu sözleri kendisi de vermişti…
Erkek: fotoğrafını çektim. Sende bakmak istermisin?
Kız sadece sustu
Erkek fotoğrafı bakması için kıza uzattı ama kız karşı konulmaz bir öfkeyle erkeğin elini itti.
Ve kız ağlamaya başladı.
Erkek fotoğrafı tekrar koynuna koydu. Işığı söndürdü ve uyumaya başladı.
Kız ışığı yaktı ve oturdu, erkek uyuyordu ama kızın uykusu kaçmıştı.
Bir zamanlar kendisi de diğer kız gibi davranmıştı ona… Ne çabuk unutulmuştu iyilikleri, desteği, sevgisi…
Tekrar ağladı: Onu uyandırmak istiyordu. Aşklarının hatırasını yeniden kalbine kazmak istiyordu.
Erkeğin pijamasının açık yakasından fotoğrafın arka yüzü görünüyordu. Merak duygusu kıskançlığını ve öfkesini yendi. Kaybedeceği bir şeysi yoktu nasılsa. Elini uzatıp yavaşça aldı fotoğrafı.
Baktı
Ağlamak istedi doyasıya.
Güzel çekilmiş bir fotoğraftı. Kızda güzeldi.
Kendi fotoğrafıydı.
Bir ara kendisinden habersiz çekilmiş olmalıydı.
Eğildi kocasının yanağından öptü.
Erkek tebessüm etti
Uyuyormuş gibi yapıyordu…

Son düzenleyen Blue Blood; 15 Şubat 2006 00:25
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Şubat 2006       Mesaj #253
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
0000resgalsevgiask2044dh


Sevda Uğruna Ölüm



Kadın yirmi yedi yaşında... Yüreği, kar beyaz soğuklara terkedilmiş
ama inat bu ya hala sımsıcak. Düşünceleri kah hayatın gitgide
ağırlaşan gerçeklerinde kah aydınlık hayallerde dolaşıyor nefes
nefese.. Elinde samur fırçası, geçmişi karalayıp bugünü
renklendiriyor hiç durmadan. Renkler kıpır,kıpır , içindeki çocuk
haşarı mı haşarı... Gözleri ise buğulu bakmakta hüzünlere yenik...
Hayatı sorgulamaktan çoktan caymış.


Omuzları bir küçük kız çocuğun
şımarıklığını sergilercesine “Bana ne” ifadesinde. Kıpır,kıpır ya
içi.. Arayışları var kendisinden bile sakladığı. Bela da geliyorum
demez ya... İşte böyle bir anda; ruhu, sanal dünyanın kapısından
sızıverir içeri sessiz, habersiz.. Hani şu chat canavarı var ya bu
günlerin belalısı. Orada kendisi gibi şaşkın yüreklerin arasında
buluverir kendini.
Ve... olanlar olur o zaman. Hiç beklenmeyen anda buzda
kayar gibi “Hooop” havada bulur duygularını darmadağınık. Sanki
başında deli rüzgarlar hiç esmiyormuş,

esenler de yetmiyormuş gibi.
Erkeğin yaşı otuz. Hırslı, kendinden emin. Kendisiyle
barışık ve yaşadığına memnun.

Kahkahası ekrandan yüreklere taşan,
mutlu ve duygu dolu bir bulut adam. Eşi ve çocuğu için yaşamakta
olduğunu saklamadan kadını davet eder sanal dünyanın sanal aşk
oyununa. Acemidir kadın. Belki genç adam da öyle.

Oynadıkları oyunun
tehlikesinden habersiz bir masalı yaşamaya başlarlar.
Ekranın karşısında nefeslerini tutup beklerler sevdalının
gelmesini.

Karşılaşmaları her defasında kahkahaları hatırlatırcasına
şen olur. Zamanın koordinatları buluşamadığında, birbirlerine teğet
geçtiklerinde, hüzün yayılır gecelere.

Uyku tutmaz bekleyişlerde
ikisini de. Sabah yeni umutlara gebe başlar. Ve ekranda doğarlar her buluşmayla yeniden..
Duyguların en fırtınalısına yakalanırlar.

Birbirlerini gerçekten merak ederler.
Bulut adam kadının açlığından, üşümesinden
bile sorumlu tutmaya başlar kendini.

Kadınsa adamın yorgun hallerine dayanamaz.
Elleri dokunmasa da ellerindedir artık. Birbirlerini el
üstünde tutarlar anlayacağınız.

Günler, aylar geçer...
Hayaller ekranlara sığmaz olur.
Artık görmek isterler birbirlerini. Dokunmak
sarılmak isterler. Hatta çılgıncasına sevişmek...
Kadın kıvranır onsuzluğun acılarında.. Özlem şiddete
dönüşür. Acıtır... İşkencelere yatırır kadını. Oyun değildir artık
bu. AŞK ekranda değil hayatın ta içinde yaşamaktadır.

Bulut adam sorar durmadan ;
-N’olacak şimdi...
Kadın, adam kadar cevapsız...
“Bilmiyorum” der.”Bilmiyorum”





Artık sorgulamalar başlar duyguları ...
”Bu nedir?...Bunun adı ne..?”


Kadın aşkı tanımlar ama çare değildir tanımlamak..
Yaşananlardır gerçek olan. Hissedilenlerdir.
Her sevdanın başını bir karabasan bekler ya...Beklemese
sevda denen şey olmaz zaten.
İşte bu bir sevdadır ve başında karabasanlar.
Kadın unuttuğu aşk gözyaşlarını hüzünlere, sancılara,
onulmaz ağrılara boyar, alaca bulaca.
Artık her şeye gözlerindeki buğuların ardından
bakmaktadır.
Ve ekrana şunları; buzların arasından aldığı yüreğinin
kalemiyle yazar. Yüreğini buzlara iade etmek üzere...
“Beni ignore et*.Ne olur bunu yap.”
Bulut adam şaşkındır belki ama adı gibi bilir. Doğru olan
budur. Düşünür bir süre.Susar ekran. Susar kadının yüreği...Ölüm
anıdır bu.Verilen son nefestir sanki..
“Sevdam HAYIR dese” “ Sensiz yapamam dese” diye bekler
nefes almak için.
Bulut adamın suskunluğu bozduğu yerde ölecektir kadın..
Bunu ikisi de bilirler.
Bir yazı belirir ekranda çaresizce okunan
“Netten çıkıyorum o zaman” “Hoşçakal”
Mavi üzerine siyah yazılmış sözcükler kararlı ve kesindir...
Titreyen ve cansızlaşan parmakları son bir kez tuşları
gezinir kadının
“Hoşçakal”
Düşer Bulut adamın gülen yüzü ekrandan.
Ve

KADIN ÖLÜR...
Son düzenleyen Blue Blood; 15 Şubat 2006 01:42
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Şubat 2006       Mesaj #254
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Adam yorgun argın eve döndüğünde beş yaşındaki oğlunu kapının önünde kendisini beklerken buldu.
Çocuk babasına, saatte ne kadar para kazandığını sordu.
Zaten yorgun gelen adam, oğluna "Bu senin işin değil" diyerek karşılık verdi.
Çocuk dayattı: "Babacığım lütfen bilmek istiyorum" dedi. Adam, "
Bu kadar çok bilmek istiyorsan söyleyeyim" dedi, "saatte 20 dolar kazanıyorum." Bunun üzerine çocuk, babasından bir istekte bulundu: "Peki Babacığım, bana 10 dolar borç verir misin?" dedi. Adam,
daha çok sinirlendi: "Benim senin saçma oyuncaklarına ya da benzeri şeylerine ayıracak param yok" dedi. "Hadi derhal odana git ve kapını kapat."
Çocuk sessizce odasına çıkıp, kapısını kapattıktan sonra, adam sinirli sinirli düşünmeye başladı: "Bu çocuk nasıl böyle şeylere cesaret eder?" dedi kendi kedine.
Aradan bir saat geçmiş, adam biraz daha sakinleşmişti.
Çocuğuna, parayı neden istediğini bile sormadığı geldi aklına.
Yukarıya, çocuğun odasına çıktı ve yatağında uzanan Çocuğuna, uyuyup uyumadığı sordu. "Hayır uyumuyorum" diye yanıtladı çocuk.
Adam, çocuğundan özür diledi: "Sana az önce sert davrandığım için üzgünüm ama uzun ve yorucu bir gün geçirdim, yorgundum" dedi.
Ve elindeki parayı uzattı: "Al bakalım istediğin 10 doları." Çocuk sevinçle haykırdı: "Teşekkürler Babacığım" dedi ve yastığının altında sakladığı buruşuk paraları çıkardı, elindeki parayla birleştirdi, tümünü tane tane saymaya başladı.
Oğlunun yastık altından para çıkarıp saydığını gören adam, yine sinirlendi: "Paran olduğu halde neden benden para istiyorsun?" diye bağırdı, "benim senin saçma çocuk oyunlarına ayıracak zamanım yok."

Çocuk, babasının bağırmasına aldırmadı bile: "Fakat yeterince param yoktu ki... Ancak simdi tamamlayabildim" dedi ve elindeki paraların tümünü babasına uzattı. "İşte sana 20 dolar, Babacığım" dedi, "şimdi bir saatini alabilir miyim?"
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Şubat 2006       Mesaj #255
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
CAN ILE CANAN

Seviyorlardi birbirlerini
belkide cocukca
fakat yillar sonra dönüstü bu sevgi
büyük bir aska
canan seviyordu cani cilginca
sevmedi bir baskasini ömür boyunca
can liseye baslayinca
kaptirdi kendini bir baska kiza
yillar gecti aradan
canan belkide kudurdu
hayaller belki usanmadan
dedilerki can evleniyormus
kiz istemeye gidecekmis
canan kendisini sanmis
süslenip hazirlanmis
oturmus pencerenin önüne
ha geldi ha gelecek diye
fakat o gelmedi!!!

Sasirip kaldi öylece
anladi kendisi deyilmis
simarik sevgilisiymis
nisan bir aci icindeymis
bütün herkez davet edilmis
nisan oldu bir samata
canan gözyaslarini tutamadi!
duramadi gitti eve kosa kosa
hickiriklara boguldu bos odada
canan felege sitem ediyordu
adeta kader onu tekmeliyordu
komsulari bile aciyordu haline
yalniz onlar deyil, gökteki yildizlar bile
YETER ARTIK BITSIN BU CILE
DÖNECEKSEN DÖN GERIYE
dualar hic fayda etmedi, Can geriye dönmedi
birde canan`dan sahitlik yapmasini istedi
canan istemeye istemeye kabul etti!!
Dügün günü geldi catti
arabalar sokaga yanasti
damatliklar icinde can bir harikaydi
sanki bu bir rüyaydi
canan hala ümitliydi
elleri semadan hic ayrilmiyordu
saatler gecti sel gibi,olmustu artik 12.00
damatta gelip odaya girdi
alkislar salonu inletti
nikah memuru baslatti
sormaya kizdan sonra can`a
can inletti salonu EVET diye
canan`in umutlari birden yok oldu
defterler nikah sahitlerine dogruldu
canan deftere büyük bir nokta koydu
yeni ciftler cikacaklardi kosa kosa
dolasacaklardi arabayla
kimse kalmadi koca salonda
bakiyordu boynu bükük
son gücü ile cikti disariya
gözyaslari süzülüyordu yanaklarindan
bulutlar basladi aglamaya
cilginca kosuyordu kendini bilmeden
bir tren sesi duyuldu caddeden
bir ciglik sesi caddeden aniden!
canan kendini bilmeden!
günes dogarken duyuldu
dediler canan ölmüs, birakmis bizi
tabudun icinde bir melek gibi!
aylar gecti aradan,
kavgalar basladi zaman zaman
bir cocugu oldu ayni canan
benziyordu kasi gözü canana
can kizina baktigi an
icinde birseyler kipirdiyordu
anladi o aslinda canani seviyordu!!!
kavgalar gittikce siddetleniyordu
kizi büyüyüp serpiliyordu
sanki canan ikinci kez doguyordu
bu can`a büyük bir dert oldu
allahin can`a azabiydi bu
can dayanamadi daha fazla buna
asti kendini kuru bir agaca
canan bekliyordu cennet kapisinda!!!
Örnek olsun bu dünyada sevipte ayrilanlara!!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Şubat 2006       Mesaj #256
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İKİ SEVDA ARASINDA
Eğer bir anne iseniz veya bir anneniz varsa burada yazdıklarımı gayet iyi anlayacaksınız:

21 senelik evlilikten sonra "aşk ışıltısını" canlı tutmanın
yeni bir yolunu buldum.
Bir süre önce, başka bir kadınla çıkmaya başladım ve bu aslında eşimin fikriydi.
Bir gün eşim, beni çok şaşırtarak:
"Biliyorum ki onu seviyorsun" dedi.
" Ona da zaman ayırman gerekiyor"
Karımın, ziyaret etmemi istediği "öbür kadın" 19 yıldır dul olan annemdi.
İşimin yoğunluğu ve üç çocuğumun beklentileri sebebiyle annemi
görme fırsatım pek olamıyordu. O akşam annemi yemeğe ve ardından sinemaya davet ettim.
Endişelendi ve hemen
"İyi misin, her şey yolunda mı?"
diye sordu.
Annem de geç saatte gelen bir telefonun veya sürpriz bir davetin mutlaka kötü bir anlamı olacağından şüphelenen tipte kadınlardandı.
"Seninle beraber ikimiz biraz zaman geçirmemizin güzel olacağını düşündüm." diye cevapladım.
"Sadece ikimiz mi?"
Biraz düşündü ve "Çok isterim" diye cevap verdi.
O Cuma, iş çıkışı onu almaya giderken kendimi biraz gergin hissediyordum. Eve vardığımda fark ettim ki o da, randevumuzdan ötürü hafif gergin görünüyordu. Kapısının önünde, paltosunu çoktan
giymiş bir şekilde bekliyordu. Saçlarını yaptırmıştı ve üzerinde babamla kutladıkları son evlilik yıldönümlerinde giydiği elbise vardı.
Bana melekler kadar ışıltılı bir yüzle gülümsedi.
Arabaya bindiğimizde; "Arkadaşlarıma oğlumla dışarı çıkacağımı söyledim ve gerçekten çok etkilendiler" dedi.
"Randevumuzun nasıl geçtiğini duymak için sabırsızlanıyorlar."
Gittiğimiz restorant, çok şık olmasa da sevimli, sıcak ve servisin kaliteli olduğu bir mekândı.
Annemse, bir kraliçe edasıyla koluma girdi.
Yerimize oturduktan sonra ona menüyü okumam gerekmişti, çünkü küçük yazıları göremiyordu. Ben daha menünün ortalarındayken
annemin nemli gözlerle ve nostaljik bir gülüşle bana bakmakta olduğunu fark ettim:
"Eskiden, sen küçükken, menüleri okuyan bendim, sense meraklı bakışlarla beni dinlerdin" dedi.
Ben de gülümsedim;
"O zaman, şimdi senin rahat rahat oturma sıran ve ben de okuyarak borcumu ödeyebilirim" dedim.
Yemek boyunca muhabbetimiz çok güzeldi, sıra dışı hiçbir şey olmadı ama eskilerden ve hayatlarımızdaki yeniliklerden bahsederek kaybettiğimiz zamanın birazını telâfi etmeye çalıştık. O kadar çok konuştuk ve eğlendik ki film saatini kaçırdık. Akşam annemi bırakırken;
"Seninle tekrar çıkmak isterim ama ancak bu sefer benim seni davet etmeme izin verirsen" dedi
ve bir akşam tekrar buluşmakta karar kıldık.
Eve geldiğimde eşim yemeğin nasıl geçtiğini sordu:
"Çok güzeldi" dedim "Düşünebileceğimin çok üstündeydi"
Birkaç gün sonra annem aniden ciddi bir kalp krizi sonucu vefat etti. Bu, o kadar âni gerçekleşmişti ki onun için bir şey daha yapma şansım olmamıştı.
Birkaç zaman sonra evime, annemle yemek yediğimiz restorantdan, ödenmiş iki kişilik bir yemek faturası ve üzerine iliştirilmiş bir not yollandı:
"Oğlum, bu faturayı önceden ödedim, çünkü seninle kararlaştırdığımız randevu gününe gelemeyeceğimden neredeyse yüzde yüz emindim. Yine de iki kişilik bir yemek ayarladım çünkü bu sefer eşinle beraber
gitmenizi istiyorum. Seninle olan o günkü randevumuzun benim için ne anlam ifade ettiğini bilemezsin.
''Seni Seviyorum."
O esnada, "Seni Seviyorum" demenin ve hayatta değer verdiğimiz insanlara hak ettikleri zamanı ayırmanın önemini anladım. Hayatta hiçbir şey ailenizden daha önemli değildir. Onlara hakları olan zamanı ve ilgiyi verin çünkü böyle şeyleri erteleyebileceğiniz
"başka bir zaman" ı her istediğinizde yakalayamayabilirsiniz.
Son düzenleyen f.L.y; 15 Şubat 2006 21:50
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Şubat 2006       Mesaj #257
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
barra0421gw4nw

Fedakarlığın Böylesi
Bebeğimi görebilir miyim? dedi yeni anne...

Kucağına yumuşak bir bohça verildi ve mutlu anne, bebeğinin minik yüzünü görmek için kundağı açtı ve şaşkınlıktan adeta nutku tutuldu! Anne ve bebeğini seyreden doktor hızla arkasını döndü ve camdan bakmaya başladı. Bebeğin kulakları yoktu...

Muayenelerde, bebeğin duyma yetisinin etkilenmediği, sadece görünüşü bozan bir kulak yoksunluğu olduğu anlaşıldı.

Aradan yıllar geçti, çocuk büyüdü ve okula başladı. Bir gün okul dönüşü eve koşarak geldi ve kendisini annesinin kollarına attı. Hıçkırıyordu...

Bu onun yaşadığı ilk büyük hayal kırıklığı idi;

Ağlayarak: Büyük bir çocuk bana ucube dedi...

Küçük çocuk bu kadersizliğiyle büyüdü. Arkadaşları tarafından seviliyordu ve oldukça da başarılı bir öğrenciydi. Sınıf başkanı bile olabilirdi; eğer insanların arasına karışmıl olsaydı.

Annesi, her zaman ona Genç insanların arasına karışmalısın diyordu, ancak aynı zamanda yüreğinde derin bir acıma ve şefkat hissediyordu...

Delikanlının babası, aile doktoruyla oğlunun sorunu ile ilgili görüştü;

- Hiçbir şey yapılamaz mı? diye sordu.

Doktor : - Eğer bir çift kulak bulunabilirse, organ nakli yapılabilir dedi.

Böylece genç bir adam için kulaklarını feda edecek birisi aranmaya başlandı. İki yıl geçti bir gün babası :

- Hastaneye gidiyorsun oğlum, annen ve ben, sana kulaklarını verecek birini bulduk ancak unutma bu bir sır... dedi.

Operasyon çok başarılı geçti ve adeta yeni bir insan yaratıldı. Yeni görünümüyle psikolojisi de düzelen genç, okulda ve sosyal hayatında büyük başarılar elde etti. Daha sonra evlendi ve diplomat oldu. Yıllar geçti, bir gün babasına gidip sordu:

- Bilmek zorundayım, bana bu kadar iyilik yapan kişi kim? Ben o insan için hiçbir şey yapamadım...

Bir şey yapabileceğini sanmıyorum dedi babası, Fakat anlaşma kesin, şu anda öğrenemezsin, henüz değil...

Bu derin sır yıllar boyunca gizlendi. Ancak bir gün açığa çıkma zamanı geldi...

Hayatının en karanlık günlerinden birinde, annesinin cenazesı başında babasıyla birlikte bekliyordu. Babası yavasça annesinin başına elini uzattı; kızıl kahverengi saçlarını eliyle geriye doğru itti; annesinin kulakları yoktu...

- Annen hiçbir zaman saçını kestirmek zorunda kalmadığı için çok mutlu oldu diye fısıldadı babası...

- ..ve hiç kimse, annenin daha az güzel olduğunu düşünmedi değil mi?



Gerçek güzellik fiziksel görünüşe bağlı değildir, ancak kalptedir! Gerçek mutluluk, gördüğün şeyde değil, asıl görünmeyen yerdedir...

Gerçek sevgi, yapıldığı bilinen şeyde değil, yapıldığı halde bilinmeyen şeydedir

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Şubat 2006       Mesaj #258
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ben Ve Gecelerim Hep Seveceðiz Seni
Daha kaç geceler böyle sessiz, böyle sensiz yasayacagim?..Bilmiyor musun ki ey yar, beni ne çok mahvediyor uzakligin, ne çok bölüyor kalbimi kalbin... Bir gece daha basliyor... Önümde upuzun yasayacagim bir gecem, bir karanligim daha var.Saatlere, saniyelere girecegin; damarimdaki kanima kadar isleyecegin bir gecem daha basliyor... Bir gecem, bir sevdam daha basliyor ama yazik ki gözyaslari ma giren olmayacaksin yinede.
Beni artik acilarimla bas basa birakti aglamalarim. Gözyaslarim bile beni terketti.Sen geldiginden, sen oldugundan beri tüm hersey beni terketti. Ben de tükettim onlari zaten.Evet artik geceleri uyuyamiyorum. Karanliklar baslar baslamaz basliyor kalbimin aðlamalari.Önceleri onlari dinlemeye, onlara ses vermeye çalisiyordum. Farketmiyormusum gibi davraniyordum. Sirf o karanlik geceyle yüz yüze gelmemek için.
Biliyordum o yalnizligi yasamam gerekiyordu. Bir insan ariyordum yanimda, geceyi bana unutturacak.
Onun iyi, güzel ve çirkin olmasi da önem tasimiyordu. Yeter ki olsun yanimda.Olsun ki gece üzerime üzerime gelmesin. Yanimda birini görüp vazgeçsin benden.Veya yanimda birileri olsun da unutayim istiyordum SENI.
Biliyordum ki geceyle yüz yüze kaldigim zaman “Sevda” disinda bir sey olmayacaktim.Sonra, sonra bu dönem de kayboldu. Yalnizligi arayan, yalnizliga özlem duyan oldum.O karanlik gecelerin issizligina gömülmekten kaçamaz oldum. Çünkü onlar da seni buluyordum. Çünkü bana gündüzlerin veremedigini veriyordu geceler SENI...
Gündüzlerde yoktun, aydinlarda yanimda yürüyen degildin. Ama geceleri öylemiydi?... Geceleri yüregimde yürüyordun ve ben adimlarinda yasayandim. Artik uyuyamiyorum. Hem de hiç mi hiç Ne kadar çabalasam da olmuyor. Bir garip agirlikla kah seni bekleyerek kah gelmeyeceginden emin olarak geçiriyordum saatleri.
Seni yasiyordum. Gecelerde yüz yüze kaliyorduk seninle.Gece vefali, fedakar bir anne gibi kucagina aliyor beni sabaha kadar götürüyordu. Zaman akiyormuydu, geçiyor muydu bilen degilim. Hiçbir zaman da bilen olmadim.
Bu yaralarla, bu kanima isleyen ask yanginlariyla sabaha nasil kül olmadan varabiliyordum? Bilmiyorum gerçekten. Yanmaktan ates oldugum bu gecelerde beni tüketmeyen neydi?Sevgin mi? Beni evirip çevirip kora getiren söndürmeyen neydi?Bagrimdaki yangindan neden yok olmuyordum? Beni sabaha vardiran gecelermiydi yoksa? Geceler Benim gecelerim...... Senin gecelerin... Seni yasadigim Geceler. Gönlümde bir derin yarasin sen!
Bu gecelerde de çok sey istedim bir seyler yapabilmeyi. Elime çogu kez kalem kagit alip seni yazmayi istedim. Olmadi ama. Kalbim seninle öylesine doluydu ki her hareketim sönük kaliyordu.Ben çaresizligi kapilip gidiyordum. Ne yaptigimi bilmiyordum. Saatlerce, saatlerce oturup seni düsünüyordum. Kalbimde bastirmaya çalistigim duygularima ilk olarak geceleri yasama hakki veriyordum.Herkesten gizlemeye çalistigim o korlari gecelere çikartiyordum sanki. Gecelerden saklamiyordum hiçbirseyi. Gecelerle paylasiyordum, ve geceler sariyordu beni. Beni alip sensizligin okyanusunda bogmuyordu.Beni sensizligin zirvesinde, en uç noktasinda askin sonsuzluguna götürüyordu. Artik bu geceleri sevmeye basliyorum. Bana seni getiren geceler..... “Benim gecelerim onlar.... Benim senlerim benim yalnizliklarim, benim asklarim diyebildigim gecelerim.” Evet artik uyuyamayan, aglayamayan gözlerime aglamiyorum. Gecelerimi de feda ediyorum sana. Gündüzlerde söyleyemediklerimi gecelerde haykiriyorum. Ve uçsuz bucaksiz seviyorum seviyorum SEVIYORUM. Artik uyuyamiyorum, evet. Uykular haram oldu bana senden sonra. Hem nasil uyuyabilirim ki?Gözlerin var artik gecelerimde, senin gözlerin senin karanlik gözlerin.. Hiç görmedigim gözlerin....Saniyorum ki artik sana yalniz ben degil, geceler de vurgun!
Beni böylesine koynuna alisi, karanliginda bunca aydinlatmasi neden? Evet sen öyle güzel, öyle güzelsin ki, geceler de seni sevdi.Öyle ki sana ihanet edip de seni yasamiyormusçasina uyumaya, gözlerimi yummaya çalistigim zaman hemen giriveriyorlar içime ve seni getiriyorlar bana. Gözlerimi öyle bir açiyorlar ki bir dahasina kapayamiyorum bile.... Ve aglayabilmeyi diliyorum bazi geceler. Bunu gecelerden sonsuza diliyorum.Aglasam, doyasiya hiçkirircasina aglasam belki seni bir parçacik olsa unutur ve kendi içime gömülür birazcik gözlerimi yumabilirim diye düsünüyorum. Sabahlari uykuda yakalayan olmaktan çikip, sabahlari uykuda bulunan olmak istiyorum. Bunun için istiyorum aglayabilmeyi. Sana olan özlemimi, içimde bir dag kadar ululasmis hasretini belki bir parça dindirebilirim diye düsünüyorum. Belki seni birazcik gömebilirim de yüregime, rahatlarim diye umuyorum olmuyor. Aglamaya çalisiyorum, aglamalarim bana isyanlar ediyor. Geceler bana bu istegimi vermiyor. Ne zaman aglasam yalnizca ve yalnizca bir iki gözyasi olup kaliyorsun gözlerimlde. Gözlerimde donan birkaç damla yas oluyorsun, o yaslari da sariyor geceler. O yaslarla birlikte aliyor yanina geceler beni... Geceler unutmami istemiyor seni, geceler bana ihanet ediyor. Geceler senden yana sevdigim, geceler seni yasamami istiyor. Sözümü dinlemiyor..... Günesi özledigim oluyor arada bir. Yeter diyorum bunca yildizla arkadas oldugum. Seni unutup da yildizlari gördügüm anlar olursa tabii. Beni böyle gördükleri zaman anlamiyor insanlar. Nasil böyle saatlerce kalabildigimi sorup duruyorlar. Böyle tüm dünya uyku içindeyken benim nasil karanligin içinde bakislarimi dayattigimin sirrini anlamiyorlar. Ve onlar bilmiyorlar ki içim bir kordur...Tüm dünya, tüm tabiat susmalarda ve uykulardadir belki ama benim yüregimde gizlenmektedir tüm dünya... Ben içime tüm insanlari,,, tüm milyarlari almisim. Farkinda degiller. Herkesi ve herseyleri sigdirmisim içime. Bir sen sigmiyorsun, bir seni sigdiramiyorum kalbime, bilmiyorlar...Ve senin uzakligin, ve senin gece kadar olan uzakligin... Bana öyle uzak öyle yabancisin ki sevdigim, seni senden istemeye korkuyorum. Geceleri bu yüzden seviyorum. Seni sevmeme engel olmuyor, seni bana getiriyor... ve seni gecenin karanliginda bulusumdandir seni gündüzleri istemeyisim. Evet sevdigim bana her seyden ve herkesten uzaksin. Herkesin yasamina giriyor, her seyi paylasiyorsun insanlarla... Ama bana gelmiyorsun. Ama ama sitem bile etmiyorum... Sana söyleyecek söz bulamiyorum. Söyleyecek bir seyler arasam ve bulsam biliyorum geceler alir onu elimden, dilimden de. Sana söyleyeceklerimin hesabini yapsam sabahlar buna izin vermez. Ve ben seni yasiyorum. Olsa olsa sana “BU SEVGIYI YASA” diyebilirim. “Gel birlikte yasayalim” demeye dilim varmaz. Geceler bunu birakmaz yanina. Kaybettigim degilsin. Ben seni hiç yitirmedim. Çünkü içimde tasidigimdin hep. Benden bir parça oldun sen. Ben kendimi yitirmedigim sürece sen de kaybolmayacaksin. Evet, seni anlamakla, seni yasamakla, seni sevmekle geçirdigim bu gecelerde, sabahladigim bu gecelerde, benden çok uzaklarda bulunan sana uykularinda bir rahatlik veriyorsa sevdam, ne mutlu bana. Gecelerim...“Sarin yaralarimi geceler” demis bir sair.. Beni bu geceler mahvetti desem haksizlik mi ederim onlara. Beni sen mahvettim desem yalan olur bu. Ama beni bu geceler, geceleri de bana musallat eden sensin. Senin sevdanla basladi gecelere sevda yazmam. Sevda masali okumam bundandi. Ben bu gecelerde tüm karanliklari dagitabilirim. Bana hüzünlerini, bana acilarini ver sevdigim. Ver ki senin acilarini da ortak edeyim gecelerime. Ver ki gecelerle kavgali olayim.Simdi seni getirdikleri için onlara ses bile çikarmiyorum. Sen yasadigimsin, yasatanimsin. Sevdamsin sen...Belki ben anlatamiyorum ama geceler bu sevdaya sahittir. Çünkü artik onlarda bu aska ortak oldular. Belki benden bile çok seviyorlar seni. Ben seni hiç mi hiç gözlerimle bitirmek istemedim.
Ve gecelerin içinde, gecelerle birlikte hep sevdim seni...VE HEP SEVECEGIM...
Ne kadar birlikte olamayacagimizi bilsem de Ben ve Gecelerim Hep sevecegiz seni...

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Şubat 2006       Mesaj #259
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
UNUTMAYA DAİR...


Her başlangıç bir sonu getirir beraberinde ve her son parçasıdır bir başlangıcın.
Ne varsa sonsuzluğa dair bir bir paralanır gözlerinin önünde ve yalanlar bir bir ayyuka çıktığında anlarsın şimdiye dek hiç görmediğin sonsuzluğun koca bir hayal olduğunu... Unutursun. hafızanın aslında en büyük düşmanın olduğunu görürsün;öyle kolay harcar ki değer verdiklerini ve o kadar kolay siler ki içine sinmiş vazgeçilmezlerini, utandırır insanı kendisinden, bir iğne deliğine girercesine KÜÇÜLÜRSÜN!


Küstahtır zaman, avuçlarının içerisinden akıp giderken alır ve götürür sana ait olanları habersizce, sonra dalga geçercesine önüne seriverir tüm çaldıklarını, uzatırsın elini yetişemezsin, \"sen\"likten çıkmıştır sana ait olanlar. Sen kendini sorumlu tutarsın tüm olan bitenden, zamanın günahını üzerine alırsın ve hafızanın yarattığı koskoca bir uçurumda yuvarlanır durursun. unutursun! Unutmak için yaşar, yaşamak için unutursun, şimdi zor gelir biliyorum, kürek kürek alınıp bir eleğe atılmış kum gibi SÜZÜLÜRSÜN!


Önce çırpınırsın denizden yeni çıkmış oltanın ucundaki bir balık misali.
Dudakların büzülür, iki kelimeyi bir araya getiremezsin, bu kadar mı kolaydır unutmak ve bu kadar kısa mı sürer vedalar? Ya korkunç bir rüya ya tozu fazla kaçmış bir şaka olsun istersin gerçek olduğunu bile bile... Tek o değildir unutan, sen de unutursun, şimdi zor gelir biliyorum, bir kasabın kancasına taktığı koyun gibi YÜZÜLÜRSÜN!


Unutursun gülüm unutursun! Önce bir oyun havası bile acı bir hüzzam şarkısı gibi gelir kulağına, her söylenen söz bir küfür, her teselli bir tokat olur suratına vurulan! Ay Ağustos bile olsa, dışarıda kara kış vardır, fırtına ve kapkara bulutlar... Şimdi zor gelir biliyorum, titrersin iliklerine kadar, karların üzerine düşmüş minik bir serçe gibi ÜŞÜRSÜN!


Gözlerin artık cep telefonunun ekranında odaklanmıyorsa, her çalan kapı ziline yüreğin hoplayarak koşmaktan vazgeçiyorsan, boş bir kağıdı karalayıp şiir yazma heveslerinden kopuyorsan sonun başlangıcındasındır ve ilk adımların olacaktır bunlar nankörlüğüne!!! Bilirim hiç bir teselli fayda etmez şu an sana, her söylenen söz sadece bir harf yığınıdır aslında.
Unutursun, şimdi zor gelir biliyorum.
Korkarsın kendi benliğinden, bir köşede iki büklüm olur BÜZÜLÜRSÜN!


Her başlangıç bir sonu getirir beraberinde ve her son parçasıdır bir başlangıcın.
Demiştim sana kolaydır unutmak, küçük bir esinti söker alır hayalini hafızandan. Vazgeçersin karşı koymaktan doğanın kuralına. Küstah olan zamanın aslında tesirini geç gösteren acı bir ilaç olduğunu anlarsın. Haydi şimdi sıra başka bir başlangıçta, bir kısır döngüdür bu, bir gölge oyunu, nasıl ki her başlangıç bir \"son\"a bağlıysa her son da bir başlangıcın önünde ki halkadır. Tesellilere ihtiyaç duymaz, cep telefonunu kapatır Ağustos\'un bir yaz ayı olduğunu anlarsın.
Alışırsın canım alışırsın, ne kadar kolay olduğunu unutmanın anlarsın; ve aslında bir hiç uğruna, boşuna boşuna akıttığın yaşlarınla yıkadığın yanaklarına acır, ÜZÜLÜRSÜN!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Şubat 2006       Mesaj #260
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
12979387484xt1mo17ky
ELVEDA…
Birinci gün bugün çiçekler solmaya başladı hani beraber sulardık.Senden kalan her şey yavaş yavaş silinecek gibi buna ne kadar izin vermek istemesemde.Belki de korkutuyor beni senden hiçbirşey kalmayacak olması…

Senin için feda ettim ben kendimi
Hiç çekinmeden ateşe attım kendimi
Köşelerde bekledim bir başıma umarsızca
Ve şimdi ben
Kendimleyim yine kendi kendime

İkinci bir güne yine sensiz başlayacağım.İşte bu yüzden uyumak gelmiyor içimden işte bu yüzden kan kusuyorum geceleri öksürüyorum midem bulanıyor.Yüreğimde bıraktığın bir topak kan ve her geçen an bir kez daha ölüyor bir kez daha ölüyorum…
Geceleri yıldızları toplayıp sana getirirdim hani
Beraber isim koyardık her birine
Yokluğunla yıldızlarda sönüyor bak
Her yer kararıyor

Galiba artık sona yaklaşıyorum.Dizlerim sanki taşımıyor hasretinle ağırlaşan bedenimi.Bak kollarım şimdiden çöp gibi kaldı günden güne eriyorum farkındayım.Elden bir şey gelmiyor çürüyor avuçlarım tutamıyorum giderken verdiğin çiçekleri boyun büküyorlar.Dur söyleme biliyorum çaresi var...
Güzeldi seninle olmak bu acıya rağmen
Belki yıllar sona ağarınca saçlarım
Anlatmak isterdim torunlarıma seni
Ama biliyorum o kadar yaşayamayacağım…

Vakit geldi,merak etme hiç tereddüt etmez bu kadin sadece seni çok sevdi bunu bil çok sevdi.O hala unutmuyor senle geçirdiği günleri bari sen unut onu böylesi daha iyi…
Mecburum buna kusura bakma ama
Şimdilik küçük bir ELVEDA
Son düzenleyen Blue Blood; 17 Şubat 2006 16:23

Benzer Konular

17 Şubat 2016 / Misafir Genel Mesajlar
16 Mayıs 2014 / NihLe Müslümanlık/İslamiyet
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
18 Aralık 2011 / ocean97 Genel Mesajlar