HÜZÜN ADASI
Bir ilkbahar sabahı ılık rüzgarla birlikte yüreğime
vuran özlem miydin sen. İçime ansızın, usulca
bırakılan taze yalnızlığım mıydın yoksa. Sanırım
içimde ne olduğunu asla anlayamadığım yanımdın
benim.Her özlediğimde daha çok sevdiğim, benden her
kaçışında sevgini bıraktığın, senden her vazgeçişimde
sevginden vazgeçemediğim ve bir anlık yokluğunda bile
kendimi sürgünde hissettirdiğin için özeldin.
Bu çocuk kalbim sana söylenecek binlerce sözle,
yazılacak binlerce satırla doluydu güzel olan her şeyi
söylemeliydim, paylaşmalıydım seninle ama o kadar
acizdi ki kelimeler. Seni her görüşümde farklı bir şey
hissediyor anımsıyordum. Uzaktan seyredişlerimde
gündoğumu kadar güzel ve erişilmez olduğunu düşündüm
halbuki uzanıp tutabileceğim kadar yakındın bana.
Sessiz sakin köşelere sığındığında durgun bir deniz
görürdüm gözlerinde, bilirdim yüreğinde bir o kadar
dalgalı, fırtınalarla dolu. Vurdumduymaz tavırların
bir martının özgürlüğünü anımsatırdı, sözlerin
saflığı, beyazı, bir vapurun peşine takılıp kaçışların
benim bir kafesteki mahkumiyetimi, dönüşünü
bekleyişlerimi...
Dedim ya uzanıp tutabileceğim dokunabileceğim kadar
yakındın bana. Gitme diyebilirdim kolundan çekip
gözlerine bir ısrar kusabilirdim. Benimle kal
diyemezdim, hakkım yoktu hiçbir şeye tek kelime
edemezdim. Sensiz kalma ihtimali vardı aleyhine
kurulmuş her cümlenin sonunda. Çekip giderdin yoksa
bilirdim sevgili dostlarım adımı bile edemezlerdi
sana. Uzaktan olmalıydı herşey duymamalıydın sen
kimseye anlatamazdım, derinden olmalıydı
hissetmemeliydin. Yürekten olmalıydı, ne seni
yüreğimden, ne yüreğimi kendimden söküp atamamalıydım.
Uzakta olmalıydı her şey sen yanı başımda, gerisi
uzakta....
Son günlerde eskisi kadar sık göremiyordum bir görünüp
bir kayboluyordun. Olsun arada birde olsa görmek
güzeldi, sen güzeldin, hayat güzeldi, seninle herşey
güzel... Arkadaşlarından duymuştum. Bir sevgilin
olduğunu söylüyorlardı. Yoksa birtanem ellerinin
sıcağını, teninin kokusunu, sevgisini birileriyle mi
paylaşıyordu. Yoksa o sözleri benden değil de
başkalarından mı dinliyordu. Oysa seni en çok ben
seviyordum seni en güzel ben yazıyordum. Seni ben seni
ben... olamazdı, olmamalıydı böyle biri. İnanmadım
günlerce kaçtım, senden senin bir başkasını sevme
ihtimalinden. Sonra sen anlattın bana sevgilini. Işıl
ışıldı gözlerin, nasılda gülümsüyordun. Sanki o
dünyanın en mükemmel insanı, sen en mutlu kadınıydın.
Peki ben peki ben kimdim, neydim. Ne olacaktım.
Ne vardı sanki bu kadar abartacak, anlatırken
mutluluktan uçacak, beni bir hüzün girdabında boğacak,
beni kahretmeye ne hakkın vardı. Hayalin, umutlarım,
yazılarım, şiirlerim, tatlı hüzünlerim, keşkelerim
bana yetiyordu. Senden hiçbir şey istememiştim,
beklememiştim. Her şeyini benimle paylaşan sen aşkını
paylaşmaya nasıl da cesaret etmiştin. Bana ne diye
haykırasım geliyor "Bana ne bana ne senden,
sevgilinden, yapmayı sevdiğiniz şeylerden, sana nasıl
baktığından, hayatından, hayatınızdan, hayatımdan bana
ne..."
Birilerinin hayatına mı kastetmeli yoksa alıp başını
gitmeli mi?
Artık sadece hayalin ve ben vardık. Akşamları mum
ışığında yemek yiyor, sonra sabahlara kadar Tanju
Okan'ın şarkılarıyla dans ediyorduk. Bazen dizlerine
uzanıyor yanaklarımda pişmanlığın sıcak yaşlarını
hissederek uyanıyordum. Lanet okuyordum hayata ve
bana. Annemin söylememi yasakladığı sözleri
savuruyordum birbiri ardına. Bir şizofren gibi
hissediyordum kendimi. Yüreğimde hesaplaşmalar
sürüyor, bir yandan sana diğer yandan günlerdir
kaçtığım, seni göremediğim için kendime kızıyordum.
Bir kadın kendisinden başka hiçbir kadının olmadığı
bir yürekten başka ne isteyebilirdi.
Yine saçmalamaya başlamıştım bir şeyler yazarsam
rahatlarım diye düşündüm ama güzelliğini anlatmakta
aciz kelimeler öfkemi ifade etmek istediğimde de
yetersiz yüzünü gösteriyordu. Saçma sapan şeyler
karalıyordum yine;
Bir çocuk saflığında sevmek seni,
Bir çocuk dokunmak saklamak seni
En çocuksu korkularıyla birlikte,
Senden başka hiçbir kadının
Olmadığı ve olmayacağı bir yürekte
Seni öldürmek, ölmek.
Bir kelime sıyrılıvermişti birkaç satır arasından
gözüm ona takılıp kaldı. "Ölmek" ölmek istiyordum
belki çare belki değil ama beni bu sıkıntıdan
kurtarabilecek tek şeydi. Ne Ümit Yaşar' ın şiirleri
nede İbrahim Sadri' nin sesi hiçbir şey ifade
etmiyordu zati. Bir hüzün adası olmuştu bedenim,
yüreğim. Hayallerim, anılarım orayı mesken tutmuş,
sıkışmış, umutlarıma da bir mezar kazılmıştı bir daha
çıkmamacasına. Hani vardı ya "Merhaba hüzün adası ben
sevda gemisi" hüzün adası bendim ve sen bana bir daha
MERHABA demeyecektin.
Sevda gemim, ayyüzlüm yüreğine ilk ve son kez son
baharı yaşattıysam özürdilerim. Geçmişte bir yerlerde
birkaç güzel anıyla hatırlanmak ve artık orada yaşamak
umuduyla güzün soğuk rüzgarlarıyla birlikte senden son
kez GİDİYORUM.
...
Yaşa bu hayatı sevdiğim, limon gibi sömürerek,
tüm ekşiliğine rağmen tadını alarak yaşa."
Hep İlkbaharı yaşaman dileğiyle birtanem,