Arama

Medya Haber - Sayfa 178

Güncelleme: 13 Ekim 2017 Gösterim: 657.666 Cevap: 1.864
byseus - avatarı
byseus
Kayıtlı Üye
2 Nisan 2012       Mesaj #1771
byseus - avatarı
Kayıtlı Üye
Neslişah Sultan vefat etti

Sponsorlu Bağlantılar
Son Osmanlı padişahı Sultan Vahdettin’in ve son halife Abdülmecit’in torunu “Neslişah Sultan” yaşamını yitirdi.
esh2712


Neslişah Osmanoğlu, Osmanlı Hanedan Defteri'ne kaydı yapılan son kişiydi. Mısır kral naipliği yapmış Prens Muhammed Abdülmunim’in eşi olan Neslişah Sultan, Osmanlı ailesinin en yaşlı ferdi ünvanını taşıyordu. Neslişah Sultan, Ertuğrul Osman Osmanoğlu’nun 2009’daki ölümünden sonra Osmanoğulları ailesinin en yaşlı üyesi sıfatını almıştı. Neslişah Osmanoğlu 91 yaşındaydı.

ANNESİNE ATATÜRK TALİP OLDU

Ünlü tarihçi Murat Bardakçı, 'NESLİŞAH Cumhuriyet Devrinde Bir Osmanlı Prensesi' adlı kitabında Atatürk'ün Sabiha Sultan'a talip olduğunu yazmıştı.

Sabiha Sultan, yani Neslişah Sultan'ın annesi, son Padişah Vahideddin'in kızı... O günlerin çok meşhur askeri, Mustafa Kemal Paşa'nın Sabiha Sultan'a talip olduğunu ancak evliliğin gerçekleşmediğini kitaptaki şu satırlardan, bizzat Sabiha Sultan'ın anlattıklarıyla takip ediyoruz: ' Kendilerini bir defa görmüş ve hoşlanmıştım. Gayet yakışıklıydı. Ateş gibi gözleri vardı, alev alev yanıyorlardı. Ama evlenemezdim zira Enver Paşa'nın neler yapabildiğine yakından tanık olmuştum. Mustafa Kemal Paşa daha fazlasını yapar diye korktum, alet olmak istemedim.' Okur, bu cümlelerden sonra 'Sabiha Sultan'la Atatürk evlenseydi, tarih nasıl yazılırdı?' diye düşünecektir. Bardakçı, soruya hanedanın düşüncesiyle yanıt vermiyor: 'Boşanırlardı ama sonuç değişmezdi'

Kaynak:Ensonhaber

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
2 Nisan 2012       Mesaj #1772
Avatarı yok
Yasaklı
2 Nisan 2012 Bolu'da Basın Açıklaması

Sponsorlu Bağlantılar
2 Nisan Pazartesi günü Yeni Devir Hukukçular Derneği Bolu F-Tipi Cezaevi önünde bir basın açıklaması düzenleyecektir...

"FİKİR İDAM EDİLEMEZ!"

Kamuoyuna;

1. Dünya hukuk ve fikir tarihi şahittir ki; fikir idam edilemez!

2. Dünya hukuk ve fikir tarihi şahittir ki; “fikir”i idam edeceklerini zannedenler büyük bir yanılgı içindedir!

3. Dünya hukuk ve fikir tarihi şahittir ki; fikre idam cezası verilen bir ülkede hukuk; maşa, idam cezası verenler de; emir alan bir emir kuludur!

4. Dünya hukuk ve fikir tarihi şahittir ki; “fikir”i idam etme bedbahtlığını gösteren ülkelerin başında Türkiye gelmektedir!

5. Dünya hukuk ve fikir tarihi şahittir ki; hukuk, “Fikir”i idam etmek uğruna Türkiye'de olduğu kadar, alenen çiğnenmemiştir!

6. Dünya hukuk ve fikir tarihi şahittir ki; idam edilmek istenen “Fikir”in Mimarı; Türkiye'deki kadar zulme ve işkenceye maruz kalmamıştır!

7. Dünya hukuk ve fikir tarihi şahittir ki; idam edilmek istenen “Fikir”in Mimarı; fikri için Türkiye'deki kadar mücadele vermemiştir!

8. Dünya hukuk ve fikir tarihi şahittir ki; tarih, zulme rıza gösterenlerle, zulme rıza göstermeyenlerin mücadele alanıdır!

9. Dünya hukuk ve fikir tarihi şahit olacaktır ki; Türkiye'de tarih, tarihin gördüğü en büyük hukuksuzluklardan biri olan “Mirzabeyoğlu Davası'na destek olanlar ve olmayanlar” ayrımı üzerine yazılacaktır!

10.Mirzabeyoğlu Davası'nda hukuksuzluğun her türlü izah ve ispattan vareste bir durum arzettiğini, bu yüzden RE'SEN, yeniden ve ivedilikle ele alınıp, zulme son verilmesi gerektiğini düşünen bizler; “Fikri İdam Teşebbüsü”olan Mirzabeyoğlu Davası'nın yanında yer aldığımızı bildirmek ve ismimizi “zulme rıza göstermeyenler” arasında yazdırmak adına; “Fikir”e idam cezasının verildiği 2 Nisan 2001'in yıl dönümünde, 2 Nisan 2012'de, saat 14'te, Bolu F Tipi Cezaevi'nin önünde olacağız.


Kaynak:Yeniakademya(31 Mart 2012,09:07)

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
byseus - avatarı
byseus
Kayıtlı Üye
2 Nisan 2012       Mesaj #1773
byseus - avatarı
Kayıtlı Üye
Erdoğan'ın sosyologları kıskandıran konuşması

'Modern şehirler insanı ötelediği gibi aileyi de öteleyen hatta aileyi hedef alan bir anlayışla yükseliyor.'

esh976


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından düzenlenen 'Yerel Yönetimler ve Aile' sempozyumunda bir konuşma yaptı.

Şehirleşme ve aile kavramları üzerinde dikkat çekici analizler yapan Erdoğan konuşmasının başında ekonomideki büyüme rakamlarına işaret etti.

Erdoğan'ın konuşmasındaki kent sosyolojisi ile ilgili tespitleri, sosyologları kıskandıracak boyuttaydı. Tarih, mitoloji ve modernite kavramları ekseninde şekillendirdiği konuşmasındaki anektodlar ise oldukça dikkat çekiciydi.

*Tarihte İstanbul'da öyle sokaklar vardı ki evlerin cumbalarındaki çiçeklerin bile bir anlamı vardı. Evinde hasta olanın cumbasında sarı çiçek vardır ki sokakta gürültü yapılmasın.

*Eski çağlarda bazı savaşçı kabilelerin şehirlere girmemeyi tercih ettiklerini biliyoruz. Çünkü şehrin insan ruhunu değiştirdiğine inanıyorlardı. Onun için şehirleri yakıp yıkıyorlar kitapları kütüphaneleri yakıyorlardı.

*Artık insanlar için değil arabalar için kentler inşaa ediliyor.. Yani insan şehre hükmetmiyor; modern şehirler insana hükmediyor hapsediyor.
İşte Erdoğan'ın aile sempozyumundaki o sosyolojik tespitleri:

ÇİN'DEN SONRA DÜNYA İKİNCİSİ OLDU

Önemli bir müjdeyi sizinle paylaşmak istiyorum. TÜİK 2011 yılı büyüme rakamını açıkladı. Son çeyrekte yüzde 5.2 büyüme kaydettik. Ekonomimiz 2011'in tamamında yüzde 8.5 büyümüş oldu. Bu şu demektir; Çin'den sonra dünyada ikinci olduk..

Gayri Safi Yurt İçi Hasıla oranında da Cumhuriyet tarihinin en yüksek rakamına ulaştırdık. Siyaset hizmet üretme sanatıdır laf üretme sanatı değil.. Gayri Safi Yurt İçi Hasıla rakamını 2002 yılına göre 3 kat daha fazla artırdık.

YİNE 3 ÇOCUK İSTEDİ

Birileri 'Nüfusumuz azaldı' deyip 'Milli gelirim arttı' der. Ama bizim nüfusumuz da milli gelirimiz de artıyor. Başarı doğru orantılı olacak. Bizde nüfus da milli gelir de arttı. Şu anda nüfusumuz 75 milyona ulaştı. Daha da artacak. En az 3 çocuk sahibi olacağız. Hiç korkmayın kim ne derse desin doğan her çocuk rıskıyla beraber gelir. Diğerleri sadece muhasebat tutanaklarıyla kendilerini oyalarlar.. Avrupa'da ekonominin yaşadığı sorun had safhaya ulaşırken bu büyüme oranlarının ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

BAZI KABİLELER, ŞEHİRLERİN İNSAN RUHUNU ÖLDÜRDÜĞÜNE İNANIRDI

Eski çağlarda bazı savaşçı kabilelerin şehirlere girmemeyi tercih ettiklerini biliyoruz. Çünkü şehrin insan ruhunu değiştirdiğine inanıyorlardı. Onun için şehirleri yakıp yıkıyorlar, kitapları kütüphaneleri yakıyorlardı. Biz insanın şehirleştirildiği bir medeniyetten değil insanın şehri insanlaştırdığı bir medeniyetten bahsediyoruz. İnsanı yutan değil insanı yücelten bir mimari tarzla karşılaşırsınız. Bunu Mekke'de Konya'da Bursa'da İstanbul'da gördüğümüz gibi eski Kiev'de de görürüz. Rastgele yapılaşma gerçekleştirilmemiştir.

O CUMBAYA KONAN ÇİÇEKLERİN BİR ANLAMI VARDI

Evlerin cumbaları hatta o cumbalara konulan çiçekler hep insanı merkeze alan bir anlayışla inşaa edilmiştir. Ne zaman ki kendi tarihimize sırt çevrilmiştir işte o zaman şehirler bozulmuş hem de şehirde insan yıpranmaya başlamıştır. Artık insanlar için değil arabalar için kentler inşaa edilmiştir. Pek çok hassasiyet kaybedilmiştir.

Tarihte İstanbul'da öyle sokaklar vardı ki evlerin cumbalarındaki çiçeklerin bir anlamı vardı. Evinde hasta olanın cumbasında sarı çiçek vardır ki sokakta gürültü yapılmasın. Bugün ise sokaklara arabalar giriyor ve günün her saatinde kornalara basılıyor. Ben şehir tasavvurumuzun sadece nostalji olarak kalmasının kültürümüze ve medeniyetimize bir haksızlık olduğu inancındayım.

İNSAN MERKEZLİ ŞEHİRLER YAPABİLMELİYİZ

Oradaki felsefeyi unutmamak ve yeni inşaa edilen yapılarda bu noktalarda insan merkezli şehirler inşaa etmek zorundayız. En azından AK Partili belediyeler bunu başarmak zorundadır. Modern şehirler insanı ötelediği gibi aileyi de öteleyen hatta aileyi hedef alan bir anlayışla yükseliyor. Yani insan şehre hükmetmiyor; modern şehirler insana hükmediyor hapsediyor. İşte bunu tersine çevirecek bir tarzı hakim kılmak zorundayız. Aile toplumun da geleceğin de nüvesidir. Ailenin olmadığı bir toplumun istikbale umutla bakması asla ve asla mümkün değildir. Hoşgörünün kaynağı ailedir. Vatanseverliğin kaynağı ailedir. Demokrasinin kaynağı da ailedir. Toplumu bir arada tutan en büyük tuğladır. Aile AK Parti'nin siyaset anlayışının merkezinde yer alan bir kuruluştur. Her şeyden önce aile düşünülmüş ve gözetilmiştir.

AİLEYİ DİKKATE ALAN BELEDİYECİLİK YAPMALIYIZ

Sosyal belediyecilikte aileyi dikkate alan belediyecilik yapmalıyız. Biz belediyeciliği sadece çöp toplayan ve park yapan bir şey olarak görmüyoruz. Belediyeler sanatı, sporu destekleyecek. Benim belediye başkanım gidecek icabında kapı kapı kulağını kabartacak. Soruşturacak durumu nedir ne değildir?

ŞİMDİ O BİNALARI YIKACAĞIZ

Süleymaniye'nin penceresinden bakan çocukla gecekondu penceresinde bakan çocuğun gelecek tasavvuru aynı değildir. Bizler tarihi dokunun kuşatıldığı yeşilin katledildiği şehirler emanet aldık. Ustalık dönemine girerken çevre ve şehircilik bakanlığını sadece bunun için kurduk. Şimdi o binaları yıkacağız. Bizim işimizi kolaylaştırın. Biz sizi sokakta bırakmayız. Biz sizin yavrularınızın ayaklarının toprağa basacağı parklar yapalım. Biz çocukluğumuzu yaşadık ama şimdiki çocuklar yaşamadı. Yeri geldi toprağın içinde yoğrulduk. Büyükşehirlerde böyle bir imkan yok. İnşallah çocuklarımıza arzuladığımız şehirler emanet edeceğiz. Güvenli yeşille bezenmiş şehirler emanet edeceğiz. Hiç kuşkusuz belediyelerimize büyük sorumluluk düşüyor. Öncelikle her belediye başkanımızın böyle bir vizyona sahip olması gerekir. Bu tasavvuru gerçeğe döüştürecek atılımın içinde olmalıyız..

Şehirlerin ailelere değil ailelerin şehirlere hükmettiği bir kent kültürünü hayata geçirmeliyiz..

Kaynak:Ensonhaber
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
byseus - avatarı
byseus
Kayıtlı Üye
2 Nisan 2012       Mesaj #1774
byseus - avatarı
Kayıtlı Üye
Almanya'da Türk büfesi kundaklandı

Fulda'da Kahramanmaraşlı Teyfik Koç'a ait döner büfesi önceki gece kundaklandı.
esh9412

Almanya'nın Fulda kentinde Teyfik Koç'a ait döner büfesi önceki gece kundaklandı. Olayda yaralanan olmadı ancak 20 bin Euro'luk maddi hasar meydana geldi.

Şehir merkezindeki Karlstrasse 20 numaradaki 40 yaşındaki bir Kahramanmaraşlı Teyfik Koç'a ait döner büfesinde önceki gece çıkan yangın kısa sürede söndürülmesi büyük bir faciayı önledi. Hergün yaptığı gibi saat 04.00 sularında döner büfesini temizlemek için gelen temizlikçi kadının giriş kapısını saran yangını fark etmesi üzerine bir arka caddede ikamet eden Koç ailesini ve polisi haberdar etmesiyle olay yerine gelen itfaiye ekipleri, yangının çevreye yayılarak büyümesini engelledi.
Cemakanı kırıp yakıp kaçtılar

Polisin olay yerinde yaptığı inceleme sonucu, büfenin çift camlı cemakanının kırıldığı ve kapının etrafında ise yanıcı bir maddenin izlerinin bulunduğu belirlendi. Kundaklamanın sebebi henüz belirlenemezken, polis büfe sahibinden intikam almak isteyen birinin ya da yabancı düşmanı şahısların yangını çıkarmış olabileceği ihtimalleri üzerinde durduklarını belirtti. Olayın şokunu üzerinden atamayan 40 yaşındaki büfe sahibi Teyfik Koç "Daha önce Frankfurt yakınlarındaki Hattersheim'da kalıyordum. 1997 yılında Fulda'ya gelip dönerciliğe başladım. Daha önce şehrin başka bir caddesinde çalıştırdığım döner büfemin kirasının süresinin dolması üzerine bu döner büfesini bir yıl önce açmıştım. Çok iyi çalışıyordu. Çekemeyenlerde olabilir" dedi

2010'DA DA HASTANELİK EDİLMİŞTİ

Ailecik çalıştıklarını, hiç kimseye borcunun ya da düşmanının olmadığını ifade eden Teyfik Koç "Yalnız 2010 yılında iş yerimden gece yarısı evime giderken maskeli üç kişi beni hastanelik edinceye kadar dövmüşlerdi. Savcılık ve polis bu kişeleri bulamıştı. O olayın da hiç bir tehdit almadığım için hala bu kundaklanma gibi nedenini bilmiyorum" diye konuştu.

Kaynak:Ensonhaber
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
2 Nisan 2012       Mesaj #1775
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Esad tarih verdi: 10 Nisan
Suriye hükümetinin, Annan planı gereği orduyu 10 Nisan'a kadar geri çekme sözü verdiği belirtildi.

120330annanwidec

Suriye hükümetinin, BM-Arap Birliği Özel Temsilcisi Kofi Annan'a 10 Nisan'a kadar askerlerini geri çekmeye söz verdiği bildirildi. BM-Arap Birliği Özel Temsilcisi Kofi Annan, Suriye'ye ilişkin 6 maddelik barış planının uygulanmasıyla ilgili olarak BMGK'ya video konferans yoluyla bilgi verdi.
BM Güvenlik Konseyi (BMGK) Dönem Başkanı ABD'nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Susan Rice, basına kapalı yapılan toplantının ardından basına bilgi verdi.

Rice toplantıda, Annan'ın Suriye yönetimiyle olan görüşmelerinde, durumun aciliyetini vurgulayarak Suriye yönetiminin halkın yaşadığı yerlerden askerlerini geri çekmesini, ağır silah kullanmayı bırakmasını istediğini bildirdiğini belirtti.
Rice, Annan'ın, Suriye dışişleri bakanının dün kendisine bir mektup gönderdiğini ve mektupta ''Suriye ordusunun 1 Nisan'dan itibaren askerlerini çekmeye başlayacağını, ağır silah kullanmayı bırakacağını ve 10 Nisan'da da halkın yaşadığı yerlerden askerlerini çekmeyi tamamlamış olacağını bildirildiğini'' söylediğini kaydetti.

PLANININ KALANI
Rice şöyle konuştu:
''Sayın Annan, ideal olarak bu tarihin 10 Nisan'dan önce olmasını istediğini belirtmiştir. Sayın Annan, Suriye hükümetinden artık halkın yaşadığı yerlere girmeyip buralardan derhal çekilmesini istediğini, Suriye hükümetinin de bu sözü kendisine verdiğini bildirdi. Sayın Annan bu konu dışında 6 maddelik planın diğer kısımlarının uygulanmasıyla ilgili detaylı bilgiyi çok yakında Suriye hükümetinden almayı beklemektedir.''
Rice, Annan'ın yardımcısı Nasır El Kidva'nın da Suriyeli muhalif gruplarla görüştüğünü ve onlardan da, Suriye yönetiminin ateşkesi uygulamasının ardından 48 saat içinde kendi faaliyetlerini durdurmalarının istendiğini bildirdi.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Sen sadece aynasin...
byseus - avatarı
byseus
Kayıtlı Üye
3 Nisan 2012       Mesaj #1776
byseus - avatarı
Kayıtlı Üye
Ve 12 Eylül 1980 hakim karşısında

12 Eylül davasının sanığı Kenan Evren'in yargılanmasına yarın başlanıyor.
esh1175

Türkiye'nin ilk 'gerçekleşen darbe' davası yarın Ankara'da başlıyor. 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek 12 Eylül Davası'nda, 5'li cuntanın hayatta kalan üyeleri Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya yargılanacak. Tarihi davaya hem sağdan hem de soldan çok sayıda simge isim müdahil oldu. Bu isimler arasında Dev-Yol lideri Oğuzhan Müftüoğlu da var, Bahçelievler katliamı sanığı Ülkücü militan Haluk Kırcı da.

Türkiye yarın tarihi bir güne tanıklık edecek. 50 gencin idam edildiği, yüzlerce kişinin gözaltında kaybedildiği, öldürüldüğü veya işkenceye uğradığı 12 Eylül askeri darbesinin yargılanmasına Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlanacak. Tarihi davada, 5'li cuntanın hayatta kalan üyeleri dönemin Genelkurmay Başkanı, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile emekli Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya sanık sandalyesine oturacak.

SANIKLAR GELMEYECEK

Mahkemenin Evren ve Şahinkaya'nın sağlık durumlarının duruşmaya katılmaya elverişli olup olmadığının tespiti için Adli Tıp Kurumu'na yazdığı yazının dün itibariyle Adli Tıp'a ulaşmadığı ortaya çıktı. Müzekkerenin geç gönderilmesi nedeniyle tarihi davanın sanıklar olmadan başlayacağı ve sanıkların sesli-görüntülü sistemle ifadelerinin alınmasının da beklenmediği kaydedildi.

MÜEBBETLERİ İSTENİYOR

Anayasa'nın geçici 15. maddesinin, 12 Eylül 2010'da yapılan referandum ile kaldırılmasının ardından yargı yolu açılınca soruşturma başlatılmış ve iddianame hazırlanmıştı. Suç yerinin Ankara, tarihinin de 2 Ocak 1980 ile 12 Eylül 1980-6 Aralık 1983 arası gösterildiği iddianamede, Evren ve Şahinkaya'nın, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Devlet Kuvvetleri Aleyhinde Cürümler"e ilişkin 146. maddesi ile 80. maddesi uyarınca "ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına" çarptırılmaları istendi. İddianamede, ayrıca, sanıklar hakkında adli kontrol hükümlerinin uygulanması talep edildi.

esh9589

YURT DIŞI YASAĞI KONDU

12 Eylül darbesiyle ilgili davayı görecek Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Evren ve Şahinkaya'ya, 18 Ocak 2012'de yurt dışına çıkış yasağı getirdi, Evren ve Şahinkaya'nın avukatı, bu karara itiraz etti. Ancak mahkeme bu itirazın reddine karar verdi.

SAĞ-SOL HESAP SORACAK

Davayı, müdahillik talebinde bulunanlar ve izleyicilerle yaklaşık 150 kişi izleyecek. 8 siyasi parti, barolar, sivil toplum kuruluşuları, dönemin sağ ve sol gruplarının yöneticilerinin yanı sıra yaklaşık 340 kişi müdahil olma talebinde bulundu. Müdahiller arasında Bahçelievler'de 1978'de 7 TİP'li öğrencinin öldürülmesi davasından hüküm giyen ve halen bir başka suçtan hükümlü bulunan Haluk Kırcı da var. Dev-Yol lideri Oğuzhan Müftüoğlu da. İşte tarihi davayı izlemek için yarın Ankara'da olacak bazı müdahillerin yorumları...

'SADECE 2 KİŞİYLE OLMAZ'

- Oğuzhan Müftüoğlu(Dev-Yol lideri): "12 Eylül'ün yargılandığını düşünmüyorum, çünkü sistem bugün hâlâ aynen devam ediyor. Bugün göstermelik yargılama yapılacak, bu iddianameden de belli. Sadece iki kişi hakkında böyle bir şey yapmışlar, Hrant Dink'in katledilişiyle ilgili davada da bunu gördük. Bu tür davalar gerçeklerin üstünü kapatılmasına hizmet ediyor, ama buna seyirci kalmanın da doğru olmadığını düşünüyoruz. Bu nedenle davaya müdahil olarak katılıp geçmişe sünger çekerek kendilerini aklamalarına izin vermeyeceğiz, sözümüzü söyleyeceğiz."

'İŞKENCECİLER DE YARGILANSIN'

- Gazeteci Faruk Eren (Kayıp yakını): "Biz kayıp yakınlarının 12 Eylül cuntasıyla hesaplaşması diğer darbe mağdurlarından farklı bir anlam taşıyor. Bizler hala Cemil Kırbayır, Nurettin Yedigöl, Hüseyin Morsümbül, Hayrettin Eren gibi 12 Eylül'de gözaltına alınıp kaybedilen yakınlarımızın mezarlarını arıyoruz (Tabii ki daha sonra 'demokrasi' döneminde kaybedilen yüzlerce kişinin mezarını da)... Sadece Kenan Evren, Tahsin Şahinkaya değil, o dönem işkenceli sorgulara katılan polisler, polis şefleri, işkenceyi görmezden gelen, suç duyurularını sümenaltı eden savcılar, hakimler de yargılanmalı."

'ŞİMDİ HESAP VERME ZAMANI'

- Yılma Durak (Dönemin Ülkü Ocakları yöneticisi): "Türkiye'de mağdur olan herkes gibi ben de bu zalimlerden sormak istiyorum. Darbeden sonra dört senesi hücrede olmak üzere altı sene hapiste yattım, işkence raporum var. İnsanlık onurumla uğraştılar. Herkesi sağ-sol demeden aynı zülüm koridoruna koydular. Dünyada hiçbir yerde görülmedik zülmü yaptılar bizlere, ama şimdi hesap zamanı. Bunun hesabını soracağız. Tek iki kişi değil o dönemdeki tüm sorumlular hesap vermeli, Kenan Evren'in de rütbesi sökülmeli, Cumhurbaşkanlığı yetkileri de elinden alınmalıdır."

'BİR DAHA DARBE OLMASIN DİYE'

- Remzi Çayır (BBP Genel Başkan Yardımcısı): "Kişisel olarak 12 yıl yattım, ama BBP yöneticilerinin çoğunluğu 12 Eylül mağdurudur, hepimiz bu zalim darbenin zulmünü çektik. Hem bireysel hem de parti adına müdahil olduk. Bir daha darbelerin yaşanmamasını istiyoruz. Bir daha bu yanlışlıkları olmasın demokrasi rafa kaldırılmasın diye müdahiliz. 12 Eylül döneminde öldürülen, idam edilen, işkence gören ülkücülerin kemikleri sızlamasın diye sonuna kadar tarafız ve müdahiliz. Hukukun geçte olsa yerine gelmesini istiyoruz. Meclis'in de müdahil olması gerekir. Demokrasi dışı güçlere karşı durmamız gerekiyor."

İŞTE DARBENİN ACI BİLANÇOSU

Resmi açıklamaya göre, 12 Eylül sonrasında 210 bin dava açıldı. Sadece düşünce suçuyla yargılanan insan sayısı 83 bin. 1 milyon 683 bin kişi çeşitli nedenlerle fişlendi. 348 bin kişiye pasaport tahdidi konuldu. 1402 sayılı yasayla 14.509 kamu görevlisi işten atıldı. 18 bin memur, 2 bin yargıç ve savcı, 4 bin polis, 2 bin subay ve astsubay, 5 bin öğretmen, baskı ile istifaya zorlandı. 23 bin'i aşkın dernek faaliyetten alıkonuldu. 30 bin kişi Türkiye'yi terketti, 14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı. SEKA'da 39 tonu aşkın kitap ve dergi imha edildi, 937 film yasaklandı, 8 gazete toplam 195 gün süreyle kapatıldı. 12 Eylül 1980 ile 25 Ekim 1984 arasında 50 kişi idam edildi. 12 Eylül 1980 ile 12 Eylül 1994 arasında işkencede ölenlerin sayısı 420. Askeri yönetim döneminde 650 bin kişi de gözaltına alındı.

DAVAYA 350 MÜDAHİLLİK TALEBİ
MECLİS KARARINI BUGÜN VERECEK

CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, TBMM Başkanı Cemil Çiçek'in yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı'na sunduğu soru önergesine, 12 Eylül ihtilali sonucunda, TBMM'nin kapatıldığını, anayasal düzenin yok edildiğini ifade ederek, "İhtilalin öncelikli ve doğrudan muhatabının TBMM olduğu açıktır. Böyle bir süreçte, TBMM Başkanlığı'nın olaya ve gelişmelere duyarsız kalması düşünülemez. TBMM müdahil olacak mı?" sorusunu yöneltti. TBMM Başkanı Cemil Çiçek de buna NTV'den cevap verdi. Çiçek, yarın ilk duruşması yapılacak davaya Meclis'in müdahil olup olmayacağı konusunda çalışma yürütüldüğünü, en geç bugün çalışmayı bitirip karar vereceklerini söyledi.
CHP DE MÜDAHİL OLACAK

Davaya 8 siyasi parti ve sivil toplum kuruluşunun aralarında olduğu 350 civarında müdahillik talebi geldi. Bu kişilerin müdahil olarak davaya katılıp katılmayacaklarına mahkeme karar verecek. CHP de bugün mahkemeye müdahillik dilekçesi verecek.

İPEKÇİ, ÖZ VE TÜTENGİL...

12 Eylül'den önce öldürülen Gazeteci-Yazar Abdi İpekçi, Ankara Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz ile Yazar ve Sosyolog Prof. Cavit Orhan Tütengil'in aileleri de davaya müdahil olmak için dilekçe verdi.

Kayıp yakınlarından başvuru

12 Eylül sonrasında idam edilen Serdar Soyergin, "gözaltında kaybedildiği" savunulan Hayrettin Eren, "gözaltındayken intihar ettiği" ileri sürülen Satılmış Şahindokuyucu'nun yakınları, 12 Eylül davasına müdahil olma talebinde bulundu.

TBMM ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI KUZU: 'ASIL DEMİREL MÜDAHİL OLSUN'

ANKARA - TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, 12 Eylül davasına öncelikle, darbe döneminden önceki son başbakan olan Süleyman Demirel'in müdahil olması gerektiğini, çünkü darbenin en başta kendisine karşı yapıldığını söyledi. Dönemin Genelkurmay Başkanı ve eski Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in, davaya ilişkin 'kurucu iktidar olduğu' yönündeki savunmasının karşılığı bulunmadığını anlatan Kuzu, 'Kurucu iktidarım, yargılayamazsın...' ifadesinin mantığı olmadığını dile getirdi. Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in 12 Eylül davasına ilişkin tavrını da eleştiren Kuzu, "Davaya öncelikli müdahil olması gereken Demirel'dir. Çünkü, darbe en başta ona karşı yapılmıştır. Davaya müdahillik konusunda asıl başı çekmesi gereken Demirel'dir" dedi.

CHP: EN BÜYÜK ZARARI BİZ GÖRDÜK

CHP 12 Eylül davasına müdahil olmak için dilekçesini bugün mahkemeye sunacak. Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, bir soru üzerine dilekçede "Tazminat talebi de olabilir" dedi. Dün akşam da çalışması süren 9 sayfalık dilekçede tüzel kişilik adına CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun imzası yer alıyor. Dava için de 5 CHP avukatına vekalet verilecek.

MÜDÜHİL DİLEKÇESİNDE NELER VAR?

Vatan gazetesinin haberine göre CHP'nin dilekçesinde özetle şu ifadeler yer alacak: "CHP'nin darbeden zarar gördüğünün tespit edilmesi gerekir. Darbeyle tüm partiler kapatıldı ancak en derin yarayı kuşkusuz CHP aldı. CHP'nin kapatılmasıyla tarihi bir misyon da yıkıldı. CHP'nin tüm kararları, defterleri, arşivleri, fotoğrafları imha edildi. Sadece Atatürk ve İnönü'nün birer resmi kurtarılabildi." (Kıvanç EL)

DÜŞEŞ ATTI HEP YEK GELDİ

Fransız haber ajansı AFP tarihi davayı, Kenan Evren'in 2010'da çekilmiş fotoğraflarıyla duyurdu...+

Kaynak:Ensonhaber
byseus - avatarı
byseus
Kayıtlı Üye
4 Nisan 2012       Mesaj #1777
byseus - avatarı
Kayıtlı Üye
12 Eylül davası bugün başlıyor

Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın yargılanacağı tarihi 12 Davası bugün başlıyor.
esh1353


Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülecek davayı, müdahillik talebinde bulunanlar ve izleyicilerle yaklaşık 150 kişi izleyecek.

Anayasanın geçici 15. maddesinin, 12 Eylül 2010'da yapılan referandum ile kaldırılmasının ardından, darbe yapanların yargılanmasının önü açılmıştı.

Türkiye'nin dört bir tarafından ulaşan şikayet dilekçelerini değerlendiren Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 12 Eylül sürecine ilişkin soruşturma başlatmış, Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin tarafından hazırlanan iddianame, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmişti.

SUÇ: ANAYASAYI ORTADAN KALDIRMAYA TEŞEBBÜS

İddianamede, Ahmet Kenan Evren ve Ali Tahsin Şahinkaya "sanık" olarak yer almış ve "Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın tamamını veya bir kısmını değiştirmeye veya ortadan kaldırmaya ve anayasa ile teşekkül etmiş olan Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasına engel olmaya cebren teşebbüs etmek" suçlarını işledikleri ileri sürülmüştü.

AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBETLE YARGILANACAKLAR

Suç yerinin Ankara, tarihinin de 2 Ocak 1980 ile 12 Eylül 1980-6 Aralık 1983 arası gösterildiği iddianamede, Evren ve Şahinkaya'nın, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun "Devlet Kuvvetleri Aleyhinde Cürümler"e ilişkin 146. maddesi ile 80. maddesi uyarınca "ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına" çarptırılmaları istenmişti.

İddianamede, ayrıca, sanıklar hakkında adli kontrol hükümlerinin uygulanması talep edilmişti.

12 Eylül darbesiyle ilgili davayı görecek Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Evren ve Şahinkaya'ya, 18 Ocak 2012'de yurt dışına çıkış yasağı getirmiş, Evren ve Şahinkaya'nın avukatı, bu karara itiraz etmiş, ancak mahkeme bu itirazın reddine karar vermişti.

'BAYRAK HAKERAT' PLANI İSTENDİ

Mahkeme, dava kapsamında, Genelkurmay Başkanlığı'ndan Aralık 1979'da TSK tarafından Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e teslim edilen uyarı mektubunun, Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları arasında yapıldığı iddia edilen toplantılara ilişkin tutanakların, darbe öncesinde hazırlandığı iddia edilen "Bayrak Harekat Direktifi"nin ve darbenin yapıldığı günle ilgili hazırlanan planların onaylı suretlerini istemiş, MİT Müsteşarlığından, özellikle darbe öncesi döneme ait kurum içerisinde bulunan bilgi ve belgelerle bu konudaki raporların gönderilmesini talep etmişti. Mahkeme, ayrıca, işkence iddialarına ilişkin belgeleri de ilgili kurumlara yazı yazarak istemişti.

Davanın yaklaşmasıyla Evren ve Şahinkaya'nın avukatı, davaya ilişkin bazı tespit ve itirazların bulunduğu dilekçeyi, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sunmuş, dilekçede, Türk ceza düzeninde, "anayasal düzenin kısmen veya tamamen ortadan kaldırılması suçu diye bir suçun bulunmadığı" savunularak, "Böyle olunca, Türk ceza düzeninde hiç kimse, anayasal düzenin kısmen veya tamamen ortadan kaldırılması suçu diye bir suçu işlediği iddiasıyla soruşturulamaz, kovuşturulamaz ve yargılanamaz" denilmişti.

500 KİŞİDEN MÜDAHİL OLMA TALEBİ

Davaya, 8 siyasi parti ve sivil toplum kuruluşuyla birlikte müdahillik başvurusu yapanların sayısı 500'e yaklaştı. Davayı, müdahillik talebinde bulunanlar ve izleyicilerle yaklaşık 150 kişi izleyecek.

DEMİREL YOK, ONA ŞAŞIRDIM

Hürriyet'ten Nurettin Kurt'un haberine göre; bugünkü mahkeme için rekor sayıda müdahillik başvurusuna şaşırmadığını söyleyen 12 Eylül davasının sanığı Kenan Evren, "Benim için Süleyman Demirel'in başvuru yapmaması sürpriz oldu. Şaşırdım" dedi.

EVREN KOLUNU KIRDI

Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın duruşmaya gelip gelmeyecekleri ise henüz net değil. Ankara GATA'da tedavi gören Kenan Evren'in kolunun kırıldığı belirtilirken; Şahinkaya ise İstanbul GATA'da tedavi altında bulunuyor.

_________


Öcalan'ın Kalaşnikoflu avukatı KCK itirafçısıymış

Öcalan'ın avukatlarından İrfan Dündar'ın itirafçı olduğu ortaya çıktı.
esh5964


Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Adnan Çimen tarafından PKK 'nın şehir yapılanması KCK'ya yönelik hazırlanan 2400 sayfalık ilk iddianame İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından oybirliği ile kabul edildi.

ÖCALAN'IN AVUKATINDAN İTİRAFLAR

İddianamede en ilginç ayrıntı, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın daha önce medyada Kalaşnikof silahla verdiği silahla yer alan avukatlarından İrfan Dündar'ın ifadesi.

Vatan'dan Damla Güler imzalı habere göre; İddianamede, Dündar'ın KCK'ya ilişkin çok çarpıcı bilgiler verdiği ve örgütün yapılanması ile çalışma şekli hakkında detaylı açıklamalar yaptığı görüldü. Dündar, aralarında kendisinin de olduğu bazı avukatlara Öcalan ile görüşme yasağı getirildikten sonra İmralı'ya gidecek avukatları KCK'nın belirlediğini söyledi. Dündar, KCK yapılanmasına ilişkin kritik bilgiler de verdi.

KANDİL'DEN YÖNETİLİYOR

KCK olarak bilinen yapıya, PKK'yı da içerisine alan üst çatı yapının ismi diyebiliriz. KCK illegal bir yapılanma olup, içerisinde faaliyet gösteren örgüt mensupları hiyerarşik bir yapı içerisinde gizlilik kurallarına riayet ederek faaliyetlerini sürdürürler. Türkiye'de KCK'lı olarak bilinen örgüt mensupları, Türkiye Meclisi yapılanması içerisinde yer alırlar. Türkiye Meclisi içerisinde faaliyet yürüten örgüt mensupları Kandil'deki 7 kişiden oluşan Türkiye Masası'na bağlıdırlar. Türkiye masası ise Sabri Ok ve Murat Karayılan'a bağlı olarak faaliyetlerini sürdürür.

KCK SÖZLEŞMESİ

KCK sözleşmesi bir anayasa niteliği taşır. Öcalan'ın savunmalarından, Özgürlüğün Sosyolojisi kitabından yararlanılarak Duran Kalkan'ın başında olduğu komisyon tarafından yazılarak örgüt içinde kabul edildi. Kalkan, tüzük yönetmelikle ilgili yapılan çalışmaların başında yer alan şahıstır. Duran Kalkan, Halk Savunma Komitesi'nin başında, kırsal alanda faaliyet yürütmektedir. Ayrıca Kürdistan'da Zorun Rolü isimli ideolojik kitabın yazarıdır..

ZORLA PARA TOPLANIYOR

Dündar, 2006'dan sonra KCK'nın içinde oluşturulan Maliye birimi ile PKK terör örgütüne mali kaynak sağlamak amacı ile K.Irak, Türkiye ve Avrupa'da vergilendirme adı altında Kürt kökenli vatandaşlardan zorla para toplamaya başladığını belirterek, vergilendirmenin detaylarını şu şekilde anlattı:

KUZEY IRAK

KCK yapılanması Kürt işadamlarından Erbil, Bahok, Süleymaniye gibi şehirlerde Türkiye'den giderek ihale alan Kürt işadamlarından vergilendirme adı altında KCK Maliye ibareli vergilendirme makbuzu ile para toplar.

AVRUPA

KCK yapılanması Avrupa'da işçi olarak ve işyeri işleten Kürt kökenli vatandaşlardan zorla veya bağış adı altında para toplar. Avrupa'dan sorumlu olan kişinin Nedim Seven isimli şahıs olduğunu biliyorum ancak şu an devam edip etmediğini bilmiyorum.

TÜRKİYE

Türkiye'deki Kürt kökenli işadamlarından, Güneydoğu'da alınan büyük ihalelerden HPG mührü ile "Kürdistan da iş yapıyorsunuz, para kazanıyorsunuz, bu nedenle verginizi Türkiye Cumhuriyeti'ne verdiğiniz gibi, bize de vermek zorundasınız" diyerek zorla para alınır. Türkiye'de vergilendirmeden sorumlu şahıslar Atilla Koca, Çetin Baltaş, Mehmet Ermiş (Murat Nil kod), Hüseyin Cengiz ve Abdullah Bozkoyun'dur.

BDP'Lİ BELEDİYELER

BDP'nin seçimlerde kazanmış olduğu belediyelerde açılan ihalelerden, ihaleleri kazanan şirketlerden yüzde 10 oranında KCK Yerel Yerel Yönetimler Birimi Maliye adına, vergilendirme adı altında para alınır.

___________


Şamil Tayyar 35. madde için teklif verdi

AK Parti, darbelere dayanak yapılan kanun maddesini değiştirmeye hazırlanıyor.
esh2453


Parti yönetiminin, Şamil Tayyar'ın bu yönde verdiği kanun teklifi üzerinde çalışma başlattığı öğrenildi.

TEKLİFİ TAYYAR VERDİ

TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinde, "Silahlı Kuvvetler'in vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti'ni kollamak ve korumaktır." deniyor.Tayyar'ın teklifinde bu madde, "Silahlı Kuvvetler'in vazifesi Türk yurdunu korumaktır" şeklinde değiştiriliyor.

Tayyar, Twitter'da "12 Eylül davası yarın (bugün) başlıyor. Darbenin dayanağı sayılan TSK İç Hizmet Kanunu'nun meşhur 35. maddesini de kaldırıyoruz." diye yazdı.


__________


Vatandaşın oy tercihini büyüme rakamı belirliyor

Büyüme oranları, vatandaşın sandık tercihlerinde de bire bir etkili oluyor.
esh4901


Büyüme hızlanırsa, AK Parti güç kazanıyor, büyüme yavaşlarsa AK Parti kan kaybediyor. Uzmanlar bu paralelliğin önemine dikkat çekip "büyümede yavaşlama hızlanırsa bu durum sandığa yansıyabilir" diyor.

esh52

BÜYÜMI HIZI İLE OY ORANINDAKİ BENZERLİK

Türkiye, 2011 yılında yüzde 8.5 büyüyerek Çin'in ardından dünya ikincisi oldu. Aynı dönemde Avrupa Birliği'ne üye 27 ülke 2011 yılında ortalama yüzde 1.5, Euro Bölgesi'ni oluşturan 17 ülke ise ortalama yüzde 1.4 büyüdü. Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan'ın deyimiyle, Türkiye eğer AB'de olsaydı, birliğin büyüme oranı yüzde 1.9'a kadar çıkacaktı. Bu durum vatandaşın da gözünden kaçmıyor. Ekonomik büyümenin zaten hane gelirlerindaki artışı yansıttığını belirten uzmanlara göre, Türkiye'nin yakaladığı ekonomik büyüme rakamları vatandaşın sandıktaki tercihini de bire bir yansıtıyor. Büyüme rakamlarının açıklandığı gün, CNBC-e ekranlarında verileri değerlendiren Servet Yıldırım ve Mahfi Eğilmez de, 2002 seçimlerinden bu yana ekonomik büyüme rakamlarıyla, AK Parti'nin aldığı oyların seyrinin neredeyse bire bir örtüştüğünü rakamlarla ortaya koydu.

Akşam'da yer alan habere göre; rakamlara göre seçimler öncesindeki son bir yılda ortalama büyüme artıyorsa, AK Parti sandıktan güçlenerek çıkıyor. 2009 örneğinde olduğu gibi ekonomik aktivitede daralmaya başladığı anda vatandaşın tercihleri bir anda değişiyor ve AK Parti güç kaybediyor. Büyüme oranlarıyla iktidar partisinin oy oranları arasındaki mutlak bir paralellik olduğunu söyleyen araştırma şirketlerine göre, bundan sonraki dönem için yorum yapmak şu anda zor. Fakat büyüme hükümetin de istediği gibi yavaşlamaya devam ederse, bu durum vatandaşın oy seçiminde de etkili olabilir...
Düşüş hızlanırsa bu sandığa da yansır

ADİL Gür-A&G: Büyüme oranlarıyla iktidar partisinin oyları arasında paralellik dünyanın her tarafında var. Türkiye'de seçmen davranışı genel olarak ekonomik. Büyüme oranları arttıkça bu durum vatandaşa da yansıyor. Büyümenin yüzde 8.9'dan 8.5'e gerilemesi çok düşük bir oran. Buna bakarak seçmen davranışlarında bir kırılmaya neden olur demek için çok erken. Ekonomideki büyüme düşmeye devam ederse kuvvetle muhtemel bu iktidar partisinin oylarına yansıyacaktır. Ancak bu düşme oranından hareketle, önümüzdeki ilk seçim dönemine yönelik projeksiyon yapmak söz konusu değil. Bunun için 2013 ve 2014'teki büyüme oranlarına bakmak lazım.

TÜM DÜNYADA BÖYLEDİR

TARHAN Erdem-KONDA: İktidar partisinin oyuyla büyüme oranı arasında ciddi bir korelasyon vardır. Bu iktidar partisiyle ilgili değildir, genel teamül böyledir. Hemen hemen her demokratik ülkede bu şekilde gerçekleşir. Zaten bu konuyla ilgili dünyada da çok araştırma yapılmış. İktidar partisinin oy oranı için o sene içindeki büyümeye bakacaksınız. Şimdiki 8.5'lik büyüme oranına bakıp, 2015 genel seçimleri için değerlendirme yapmak erken. 2014'ün ortasından itibaren büyümeye bakmak lazım. 2014, bu anlamda önemli bir yıl. Mevcut durumla ilgili olarak halkın eğiliminde iktidara yönelik bir gelişme var demektir.

Avrupa krizinin Türkiye'ye nasıl yansıyacağı önemli

ÇAĞDAŞ Şirin-İksara: Ekonomist olduğu kadar istatikçiyim ben, evet AKP'nin oy oranı ile büyüme oranları arasında bir paralellik var. Zaten bu ekonomik durum, sandık kararına yansıyor. Genelde Türkiye gibi ekonomide çok dalgalanmaların olduğu ülkelerde ekonomideki iniş çıkışlar, seçim sonuçlarını bire bir etkileyen değişikliklere neden olur. Büyüme oranının yüzde 8.9'dan yüzde 8.5'e düşmesi de anlamlı bir düşüş değil. Bu oy oranları üzerinde o kadar fark ettirmez. Bu kadar büyüme oranları sürdürülebilir mi, işte o tartışılır. En önemli gelişmelerden biri Avrupa'daki krizin Türkiye'ye nasıl yansıyacağı. Eğer ekonomik göstergeler bunda olumsuz etkilenirse, seçmen de duygusal olur, pek çok şeyini kaybederse, farklı davranabilir.

Büyüme dediğiniz zaten hane geliridir

BEKİR Ağırdır-KONDA: Bir seçmen için aslolan hanesinin geçimi. Büyüme dediğimiz şey zaten hanenin geçimine yansıyan bir şey. Ekonomik dürtü seçmen için çok önemli. Seçmen tercihinin yarısını, ekonomik duruma dair algısı etkiliyor. Mevcut büyümedeki düşüş, gelecek seçimde etkisini şimdiden gösterir mi derseniz, hayır göstermez. Biz henüz yapmadık ama medyaya yansıyan araştırmalar AK Parti'nin henüz oy kaybetmeye başlamadığını gösteriyor. Muhalefetin çalışmalarında da seçmenin tavrını değiştirecek bir belirti de yok. Çin'den sonra bu kriz ortamında ikinci ekonomi Türkiye. Dolayısıyla ekonomi iyi yönetiliyor diye düşünüyor seçmen.


__________


BDP'ye kapatma davası yolda

Mahkemenin KCK iddianamesini kabul etmesinin ardından BDP'ye kapatma davasının yolda olduğu iddia edildi.
esh8915

Türkiye Gazetesi'nden Melik Duvaklı'nın haberine göre, BDP, terör örgütü PKK-KCK ile amaç ve eylem birliği yapmakla suçlanıyor. BDP'li yöneticilerin KCK'da görev yaptığının vurgulandığı iddianamenin bir örneğinin kapatma davası için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'na gönderilecek.

İDDİANAME KABUL EDİLDİ

KCK'ya yönelik yürütülen soruşturma sonucu Prof. Dr. Büşra Ersanlı ve Belge Yayınları yetkilisi Ragıp Zarakolu'nun da aralarında bulunduğu 147'si tutuklu 193 şüpheli hakkında hazırlanan iddianame, özel yetkili İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi. "Örgüt yöneticisi olmakla" suçlanan Prof. Dr. Ersanlı'nın ders verdiği akademinin "PKK'nın şehirdeki ideolojik eğitim merkezi" olarak kabul edildiği belirtildi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen terör örgütü KCK'ya yönelik soruşturma kapsamında hazırlanan 2 bin 400 sayfalık iddianame mahkeme tarafından kabul edildi.


147'Sİ TUTUKLU 193 SANIK VAR

Özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Adnan Çimen tarafından hazırlanan iddianamede, aralarında KCK'nın yönetim kadrosunda bulunan kişiler ile akademik kadrosunda bulunduğu iddia edilen Prof. Dr. Büşra Ersanlı ve Ragıp Zarakolu'nun da bulunduğu 147'si tutuklu 193 sanık yer alıyor. İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede, yayıncı Ragıp Zarakolu "terör örgütüne yardım ve yataklık etmek", Büşra Ersanlı ise "örgüt yöneticisi olmakla" suçlanıyor. Terör örgütü KCK'nın İstanbul'daki üst yönetiminin anlatıldığı iddianamede, örgütün Murat Karayılan'dan sonra gelen üst düzey yöneticileri Ali Durç ve Kudbettin Yazbaşı da sanıklar arasında yer alıyor. İddianamede bir numaralı şüpheli olarak yer alan Yazbaşı tutuklu şüpheliler arasında bulunurken, örgütün üst düzey yöneticilerinden Ali Durç ise firari şüpheli olarak yer alıyor.
5 gizli tanığın ifadesine yer verilen 2 bin 400 sayfalık iddianamede, terör örgütü KCK'nın İstanbul'daki yönetim kadrosunun yer aldığı seçim sürecindeki molotoflu eylemler anlatılıyor. PKK terör örgütünün kuruluşu, yapısı, örgüt adına gerçekleştirilen eylemlerin anlatıldığı iddianamede, PKK'nın şehir yapılanması olan KCK'nın tanımı, KCK sözleşmesi, toplantılar ve "Siyaset Akademisi"ne yer verildiği öğrenildi.

PKK'NIN ŞEHİRDEKİ İDEOLOJİK EĞİTİM MERKEZİ

İddianamede Siyaset Akademi'de verilen dersler ve içeriklerine de yer verilirken, Prof. Dr. Ersanlı'nın da ders verdiği akademinin "PKK'nın şehirdeki ideolojik eğitim merkezi" olarak kabul edildiği belirtildi.
İddianamede, akademide eğitim alanların örgütün dağ kadrosuna katılarak askeri eğitim gördükleri, dağ kadrosuna katılmayanların ise şehirdeki yapılanmada örgütsel faaliyetlerine devam ettikleri iddia edildi. Örgüt tarafından gerçekleştirilen protesto gösterilerine de yer verilen iddianamede, Diyarbakır'dan bağımsız milletvekili seçilen Hatip Dicle'nin Yüksek Seçim Kurulu tarafından milletvekilliğinin düşürülmesinin ardından gerçekleştirilen eylemler de anlatılıyor. İddianamede eş zamanlı araç kundaklama eylemleri gibi organize şekilde gerçekleştirilen gösterilerin de anlatıldığı öğrenildi.

DURUŞMA SİLİVRİ'DEKİ BALYOZ SALONUNDA YAPILACAK

İddianameyi kabul eden İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi duruşmanın ne zaman görüleceğine ilişkin tarihi belirlemezken, duruşmaların Silivri Cezaevi Kampüsü'nde yer alan ve Balyoz davasının da görüldüğü büyük salonda yapılacağı öğrenildi.
Prof. Dr. Büşra Ersanlı'nın 38,5 yıl hapsi isteniyor

İddianamede, 193 sanıktan Prof Dr Büşra Ersanlı'nın 19 ile 38,5 yıl, Ragıp Zarakolu'nun da 7,5 ile 15 yıl arasında hapis cezasına çarptırılmaları istendi. İddianamede, Prof Dr Büşra Ersanlı'nın da aralarına bulunduğu 51 sanığın "silahlı terör örgütünün yöneticisi olmak", 141 sanığın "silahlı terör örgütüne üye olmak", Belge Yayınları yetkilisi Ragıp Zarakolu'nun da "PKK/KCK terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek" suçlarını işledikleri belirtildi. İddianamede, tutuklu olan Prof Dr Büşra Ersanlı'nın "silahlı terör örgütünün yöneticisi olmak", "terör örgütünün propagandasını yapmak" ve "2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etmek" suçlarından 19 ile 38,5 yıl, tutuklu sanıklar arasında yer alan Ragıp Zarakolu'nun da "PKK/KCK terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek" suçundan 7,5 ile 15 yıl arasında hapis cezası verilmesi talep edildi.
Zarakolu'nun oğlu tutuklu sanık Cihan Deniz Zarakolu'nun da "silahlı terör örgütünün yöneticisi olmak" suçundan 15 ile 22,5 yıl arasında hapisle cezalandırılması öngörülen iddianamede, tutuklu sanık Mustafa Avcı'nın da "silahlı terör örgütünün yöneticisi olmak", 12 kez uygulanmak üzere "terör örgütünün propagandasını yapmak" ve yine 12 kez uygulanmak üzere "2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etmek" suçlarından 39 ile 118,5 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması istendi.
İddianamede, diğer 189 sanığın da "silahlı terör örgütünün yöneticisi olmak", "silahlı terör örgütüne üye olmak", "terör örgütünün propagandasını yapmak", "2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet etmek" ve "6136 sayılı Ateşli Silahlar Kanunu'na muhalefet etmek" suçlarından 7,5 ile 111 yıl arasında değişen hapisle cezalandırılmaları öngörüldü.

Kaynak:Ensonhaber
byseus - avatarı
byseus
Kayıtlı Üye
5 Nisan 2012       Mesaj #1778
byseus - avatarı
Kayıtlı Üye
Şamil Tayyar bu kez Demirel'i hedef aldı

Ak Parti Milletvekili Şamil Tayyar, sosyal paylaşım sitesi Twitter'da bu kez Süleyman Demirel'i hedef aldı.
esh1451


Daha önce CHP'lilerle ilgili "meyhane göndermeli" tweetler atan ve Meclis'i bir anda karıştıran AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, yine Twitter hesabı üzerinden Süleyman Demirel'i hedef alan açıklamalarda bulundu.

BURNUMUZ B..KTAN ÇIKMADI


12 Eylül'ün en büyük mağdurlarından biri olan Demirel'in, Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın yargılandığı davaya "müdahil" olmamasını eleştirdi. Demirel'in "Bu yolla bir yere varmanın mümkün olduğunu düşünmüyorum" açıklamasına gönderme yapan Tayyar, "Demirel davaya neden müdahil olmamış: bu yolla bir yere varılmaz! Biz senin yolunda 3 kuşak kaybettik, burnumuz b...ktan çıkmadı" dedi.

esh8867

_______________


Süleyman Demirel Fikret Bila'ya konuştu

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, 12 Eylül davasına neden müdahil olmadığını Fikret Bila'ya açıkladı.
esh3461


Ankara Adliyesi, dün tarihi bir gün yaşadı. 12 Eylül askeri müdahalesinin yargılanmasına Ankara Özel Yetkili 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlandı.

DEMİREL MÜDAHİL OLMADI

12 Eylül askeri müdahalesinde Başbakan olan 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, davaya müdahil olmadı. Kenan Evren, Demirel'in müdahil olmamasını ise "çok şaşırdım" sözleri ile karşıladı.

Demirel tartışma yaratan bu kararı neden aldığını Milliyet Gazetesi yazarı Fikret Bila'ya açıkladı.9.Cumhurbşakanı Süleyman Demirel'le görüşen Bila, herkesi merak ettiği "Neden müdahil olmadı?" sorusuna yanıtı birinci ağızdan aldı...


İşte o yazı:

"Barışçı yol bulunmalı"

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel 'e dünkü görüşmemizde, 12 Eylül darbesinde Başbakanlık 'tan uzaklaştırıldığı halde davaya neden müdahil olmadığını sordum. Demirel, şu yanıtı verdi:

"Ben ihtilallere, karşı ihtilallerle veya bu tür davalarla karşılık verilmesini düşünen biri değilim. Barışçı bir yol bulmak lazım. Halkın bir kısmı istiyor, bir kısmı istemiyor. Bir kısmının istediği şeyi yaparsanız istemeyen kısmı; istemeyenlerin dediğini yaparsanız isteyen kısmın duygularını incitir, onları karşı karşıya getirirsiniz. Bundan da faydalı bir sonuç çıkmaz. Bu sebeple uzlaşma yaratmak, barışçı bir yol bulmak gerekir. Bu tür olaylarda yapılacak iş sadece mahkemeye gitmek değil, toplumda uzlaşmayı, barışı sağlamaktır."

"Sadece Evren ve Şahinkaya desteklemiyor"

Demirel, bu dava görülürken halkın 12 Eylül 'deki tavrını da hesaba katmak gerektiğini vurgulayarak şöyle devam etti:

"Şimdi mahkeme görülüyor. 12 Eylül benim elimden Başbakanlığı aldığında, halk alanlara alkış tuttu. 12 Eylül idaresinin yaptığı anayasaya yüzde 92 oy verdi. Anayasayı kabul etti, ondan sonra kanunlar çıkarıldı. Hükümetler kuruldu. 12 Eylül 'ü yapan Kenan Evren 'i Cumhurbaşkanı seçti. O da 7 yıl Cumhurbaşkanı olarak görev yaptı. 12 Eylül 'ü destekleyenler şimdi mahkemeye sevk edilen Evren ve Şahinkaya 'dan ibaret değil. Yani 12 Eylül 'ü hâlâ destekleyen iki kişi değildir. Hâlâ o zamanın şartlarında gerekliydi, başka çare yoktu diyen bir halk kesimi var."

"Ben hesaplaştım"

Demirel 'e, anayasanın geçici 15. maddesinin referandumla kaldırıldığını ve 12 Eylül 'le hesaplaşma gerektiğinin savunulduğunu anımsattığımda ise, şu karşılığı verdi:

"Ben, 12 Eylül 'le hesaplaştım. 12 Eylül 'le siyasi olarak hesaplaşmak gerekiyordu, ben de bunu yaptım. Nasıl yaptım? 12 Eylül 'de ben Başbakan 'dım. Başbakanlık elimden alındı. Siyasi yasak getirildi. 1987 'de siyasi yasakların kaldırılması için yapılan referandumda meydanlara çıktım, 12 Eylül 'le meydanlarda hesaplaştım. Sonra bu halk benim yasağımı kaldırdı. Bu halk beni önce Başbakan, sonra Cumhurbaşkanı yaptı. Böylece 12 Eylül 'le hesaplaştım ve beni yeniden Başbakan ve Cumhurbaşkanı seçen halk, 12 Eylül 'ü tekzip etmiş oldu. Hesaplaşma budur."
Caydırıcı olmaz mı?

9. Cumhurbaşkanı Demirel 'e, 12 Eylül 'ün yargılanmasının bundan sonrası için caydırıcı bir etkisi olacağı düşüncesinin de hakim olduğunu anımsatarak görüşünü sordum. Şu yanıtı verdi:

"Ben o kanaatte değilim. Gemi azıya almış at gem dinlemez. Geçmişte de örnekleri görüldü. Tarihe bakmak gerekir. Önemli olan toplumda huzuru, barışı, uzlaşmayı devamlı kılmaktır. Ülkeyi o noktalara sevk etmemektir."
"Ölümler ve işkenceler"

9. Cumhurbaşkanı Demirel 'e, 12 Eylül sürecinde idamların, işkencede hayatını kaybedenlerin, sakat kalanların, işinden olanların hak ve hukukunun takip edilmesi konusundaki görüşünü de sordum:

"Tabii o başka. Elbette bu şekillerde kişisel hukuku zayi olanların hakkını aramak gerekir. Bunların takipçisi olmak gerekir. Hayatını kaybeden, işkence, kötü muamele gören, diğer hak kayıplarına uğrayanların haklarının, hukukların takip edilmesi lazımdır. Kim cinayet işlemişse, kim suç işlemişse takip edilmelidir. Bu yaşananlarda sorumluluğu tespit edilenler -nasıl tespit edilir bilemiyorum ama- edilirse elbette takibinin yapılması gerekir. Tabii bunun da hukuk içinde yapılması gerekir, hukuk dışında intikam duygusuyla hareket edilmesi yine yanlış olur. Yeni kayıplara sebebiyet verilmemesi lazımdır."

"Bölünmeye yol açılmamalı"

Demirel, 12 Eylül 'le hesaplaşıyorum diyerek toplumda yeni bölünmelere yol açmamak gerektiğini savundu ve şöyle konuştu:

"Şimdi ben hesaplaşıyorum diye toplumda bölünmeye yol açarsanız bundan bir fayda çıkmaz. Toplum zaten bir kutuplaşmanın içinde. Bugünlerde Türkiye 'ye en çok lazım olan şey birlik ve beraberliktir. Bunun için gayret etmek gerekir. Türkiye 'yi bölmenin, kutuplara ayırmanın manası yoktur."

___________


Affetmeyeceğim sürünecek

8 Ekim 1980'de ortadan kaybolan Cemil Kırbayır'ın 104 yaşındaki annesi Berfo Kırbayır da dün adliyenin önündeydi.
esh1625


İstanbul'dan küçük oğlu Mikail Kırbayır eşliğinde ambulansla Ankara'ya gelen Berfo Ana, isminin daha önce kayıtlara geçirilmemesi nedeniyle duruşma salonuna alınmadı. Berfo Ana, "Kenan Evren anaların çocuklarını aldı. Ona 'Utan. Bu kadar insana nasıl kıydın' demeye geldim. Oğlumun tabutunu istiyorum. Affetmeyeceğim seni Kenan Evren, sürüneceksin" dedi.
Oğlumu şahitsiz, ispatsız astılar

12 Eylül döneminde Manisa'daki bir davanın ardından idam cezasına çarptırılan Halil Esendağ'ın annesi Mürvet Esendağ, "Benim çocuğum askere silah, polise taş atmadı. İdamla yargılandı. Şahitsiz, ispatsız hücrede yatırdılar. Bizimle görüştürmediler. Benim çocuğum ispatsız, şahitsiz idam edildi. Bunu yapanları Allah'a havale ediyorum" diye konuştu.

Kaynak:Ensonhaber
byseus - avatarı
byseus
Kayıtlı Üye
5 Nisan 2012       Mesaj #1779
byseus - avatarı
Kayıtlı Üye
Çocuğunu liseye göndermeyene verilecek ceza

12 yıllık kesintili eğitim sistemiyle zorunlu hale gelen liseye çocuğunu göndermeyen veliye ceza uygulayacak.
esh9309 1

8 yıllık kesintisiz zorunlu eğitimde ortaokula devam etmeyen öğrencilerin ailelerini önce ikna etmeye çalışan ancak buna rağmen göndermiyorsa para cezası veren Bakanlık, aynı uygulamayı liseler için de yapacak.

OTOMATİK KAYIT

4+4'lük ilk 8 yılı bitiren öğrencilerin e-okul kayıt sisteminde liseye kayıtları otomatik olarak gerçekleştirilecek. Kaydı yapıldığı halde liseye gitmeyen öğrencinin durumu araştırılacak. İlk etapta veliyi ikna yoluna başvuracak olan Bakanlık, velinin çocuğunu okula göndermeme nedenlerinin ortadan kaldırılması için çalışma yapacak. Tüm yapılanlara rağmen çocuğunu okula göndermemekte ısrarcı olan veliye tedbir olarak idari para cezası uygulanacak.

VELİYE 3 GÜN İÇİNDE BİLDİRİLECEK

Çocuğunu okula göndermeyen, verilen izin müddetini geçiren, geç nakil yaptıran, okul çevresi dışına çıkarak izini kaybettiren, çocuğunun devamsızlık durumunu özürsüz olarak zamanında okul idaresine bildirmeyen veliler takibe alınacak. Takibe alınan öğrencinin velisi okul idaresi tarafından köylerde muhtarlığa, diğer yerlerde mülki amirliğe bildirilecek. Muhtarlar ve mülki amirler en geç 3 gün içinde durumu veliye aktarılacak. Veliye yapılan bildirimde okulca kabul edilecek geçerli sebepler dışında çocuğun okula gönderilmemesi halinde veli idari para cezasıyla cezalandırılacak.


HER GÜN 15 LİRA

Mevcut mevzuata göre çocuğunu ilköğretime göndermeyen veliye, çocuğun okula devam etmediği her gün için 15 lira idari para cezası veriliyor. Bu para cezasına rağmen çocuğunu okula göndermeyen veya göndermeme sebeplerini okul idaresine bildirmeyen veliye, 500 lira idari para cezası veriliyor. MEB, bu kapsamda liselerde de uygulanacak olan idari para cezasının nasıl ve ne kadar olacağı üzerinde çalışma yapıyor.

Kaynak:Ensonhaber
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
5 Nisan 2012       Mesaj #1780
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Erdoğan'dan İran'a sert yanıt
Başbakan Erdoğan, nükleer müzakereler için İstanbul'u değil Şam veya Bağdat'ı düşündüklerini açıklayan İran yönetimine sert bir mesaj gönderdi.

120405 erdoC49Fan640hlarge

Başbakan Tayyip Erdoğan'dan İran'ın nükleer müzakereler için İstanbul'u istemediklerine yönelik açıklamasına sert yanıt geldi.

Erdoğan, Arnavutluk Başbakanı Sali Berişa, ile görüşmesinin ardından bir basın toplantısı düzenledi.
Toplantıda gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, Suriye ve İran meselelerine yönelik değerlendirmelerde bulundu.

Erdoğan, İran'ın 'nükleer müzakereler Şam veya Bağdat'ta yapılsın' teklifini 'İpe un sermek' olarak niteledi.
Erdoğan, İran'dan gelen bu açıklamaların diplomasinin dili olmadığını dile getirdi ve şöyle konuştu: "Bu toplantıların İstanbul'da yapılması bize prestij kazandırmaz. Burada kazanan İran olur. Dürüst olmak lazım. Dürüst olunmadığı için itibar kaybediyorlar. Bu diplomasinin dili değildir, başka bir şeyin dilidir. O da bana yakışmaz.

'ŞAM ALDATIYOR'
Erdoğan, Şam yönetiminin Annan planına uyacağını söylemesine rağmen operasyonlara devam etmesiyle ilgili de "Bunlar aldatma manevralarıdır" değerlendirmesini yaptı.


"Bunlar Beşşar Esad'ın alıştığımız özellikleridir" diyen Erdoğan şöyle devam etti: "Çünkü bugüne kadar doğru konuşmadı, dürüst davranmadı. Bundan sonra da doğru dürüst davranacağını ancak 10 Nisan'a kadar ortaya koyacağı tavır ile göreceğiz. 10 Nisan biliyorsunuz Sayın Annan'ın da belirlemiş olduğu nihai tarih.''
'TÜRKİYE'DEN ASKER TALEBİ YOK'
Erdoğan, bir gazetecinin Annan'ın gözlemci birlik kapsamında Türkiye'den asker talebi olup olmadığıyla ilgili sorusu üzerine "Bize böyle bir talep gelmedi" dedi.
ntvmsnbc
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Sen sadece aynasin...

Benzer Konular

28 Ekim 2016 / ThinkerBeLL İletişim Bilimleri
20 Ekim 2015 / Jumong Genel Mesajlar
24 Ekim 2008 / CrasHofCinneT Bilgisayar
18 Kasım 2010 / ThinkerBeLL X-Sözlük
21 Şubat 2010 / ThinkerBeLL Bilim ww